@simurganka45
|
Keyifli Okumalar🫶🏻❤️😘
Ahu Nazlı Anlatımıyla
Yaşadığımız saçma andan sonra sofrayı toplamış o olayı da arkamızda bırakıp salona geçmiştik. Bir yandan Mert'i mesajlarımla darlarken bir yandan da muhabbetleri dinlemeye çalıştım. Akşamki maç hakkında konuşuyorlar gören de sanıcak dünya kupası.
'Kiminle konuşuyorsun Naz' neyseki çok önemli(!) maç konuşmaları bitmişti. Telefondan başımı kaldırıp gülüşümü bozdum. Aşırı eğlenmiştim Mertle ona eğer biraz daha gelmezse televizyon programına katılıp beni evlenme vaadiyle dolandırdı sonra bırakıp gitti derim diye darlamıştım. Yaptığım şakaya kendim bile öyle inandımki bir an gerçekten internetten başvuru formu doldurucaktım. Mert'in bir kaç günlük işi kaldığını karısı çocuğu falan olmadığını ve benim gündüz kuşağını bırakmam gerektiğini güzel bir dille anlatmış. En son ben gevşekliğe devam edince engel yemiştim.
'Hesap mı soruyorsun?' Aslında söyleyebilirdim ama canım şu an onunla uğraşmak istediği için sormuştum. İnandırıcı olsun diye yüzümü sabit tutup tek kaşımı havaya yok yok onu yapamıyorum ama yapabilsem cuk otururdu.
Ortam yine sessizleşti tüm bakışlar Savaş'ı buldu. Bunlara da iyi malzeme olduk. Savaş etrafına göz gezdirip henüz kesmediği az uzamış kirli sakalını okşadı. (Sivil olarak düşündüm polis nasıl sakallı olur demeyin😘)
'Soru soruyorum Naz? Kiminle konuşuyorsun?' Ba ba ba ba ba Havuç beye bak sen büyümüşte hesap değil soru soruyor. Aklımdan bu düşünceler geçerken gevşemiş beyin yaylarıma sövüp beynimi boşaltmaya çalıştım. Ben bunları yaparken cevaplamadığım soru için Savaş'ın yüzünün gerildiğini anladığım an onunla uğraşmak için dudaklarımı yalayıp biraz öne eğildim. Madem milleti eğlendiriyoruz biraz da biz eğlenelim.
'Daha dün bir bugün iki bismillah Savaş. Çok düşünme manyak olursun.' Küçük bir tebessümle geri arkaya yaslandığımda gözlerim Ali abiyle buluştu çaktırmadan bana göz kırpıp gülmemek için dudağını kaşır gibi yaptı. Savaşçım da kafasını yukarı kaldırmış sabır dileniyordu.
'Mert yazmıştı onunla konuştuk.' Dayanamadım yine ona bu kadarı yeterdi. Zaten uğraşmak canım istemese hemen söylerdim. Cevabımla rahatladığını gördüğümde gülerek göz devirdim. Neyseki Mertle ilgili bir şey demiyordu yoksa aramızdaki bu şey başlamadan biterdi.
Maç muhabbetine geri döndüklerinde oflayarak etrafa bakındım. Sait ara sıra Bilge'ye kaçamak bakışlar atıyordu ama benim canım ikizim telefonu kafasına gömdüğü için fark etmedi. Ona söyleyebilirdim ama yanlış anlayıp onu üzmek istemedim.
'Başlıycam maçınıza ha' en son dayanamayıp biraz sesimi yükselterek söylediklerimle Savaş'ın gözleri nihayet beni buldu. Ama Barış'ın ona tekrardan bir şeyler anlatmasıyla tekrar muhabbete döndüler.
Susadığım için yerimden kalkıp mutfağa ilerledim. Giderken yanıma sigaramı da aldım. Su koyup masaya geçtim. Bir yandan da sınıf grubuna gelen mesajları okudum. Telefondan kafamı kaldırmadan sigaramı almak için elimi uzattığım da hissettiğim sıcak elle kafamı kaldırdım. Savaş elimi sıkıp çaprazımdaki sandalyeye oturdu. Onu umursamadan sigaramı yakıp telefona geri döndüm. Grupta yine boş yapılıyordu. Ama beni içerde takmadığı için onu takmamaya karar verdiğim için el mecbur telefona bakmaya devam ettim.
Mesajlar bitince ordan çıkıp maillerimi kontrol ettim. Yaptığım çevirinin dönütünü aldığım metni okurken saçımın üstünde nefes hissetsem de maili okumaya devam ettim.
'Hangi dil?' Savaş'ın sözlerine yine kna dönmeden cevap verdim.
'İtalyanca'
'Ne diyor?' Ananı diyor dicem de Seher teyzeme kıyamıyorum.
'Çevirinin çok başarılı olduğunu ayrıca kısa sürede böyle bir işi halledebildiğim için mutlu olduklarını. Teşekkürler, başarılar cart curt.'
'Aferin sana' diyip saçımı karıştırdığında oflayarak eline vurdum. 'Akşam ne giyeceksin Naz?' Taktı manyak.
'Elbise' dedim sinir olduğum için hayır söylemese zaten normal giyinip giderdim. Boş yere işi inada sürüyor.
Birlikte ağız dalaşımıza devam ederek salona girdiğimizde gözler bize dönse de hemen çekip kıs kıs gülerek dedikodumuzu yaptılar pis hainler. Tekli koltuğa yöneleceğim zaman Savaş bileğimden nazikçe tutup kendisiyle birlikte üçlü koltuğa çekti.
'Kız kahve yapında içelim' Sait'in sözleriyle Bilge hemen hevesle ayağa kalkınca göz devirdim. Aptal aşık arkadaşım benim.
'Az yiyin de kendinize uşak tutun.' Bilge benim söylenmelerime bakmadan önüme gelip eliyle gel gel yaptı. Sanki küçük çocuk çağırıyor. Dayanamayıp kalkacağımı anladığında mutfağa geçti ben de peşinden gittim. Bilge kahveleri bana kitleyince bacağımı diğer bacağıma dayayarak kahvenin pişmesini bekledim. Bilge de yanına bir şeyler hazırlıyordu. Bugün herkesin yeni gelinliği üzerindeydi.
Kahveler pişince fincanlara koyup tepsiye dizdim. Ben kahveleri alınca Bilge de peşimden su ve çikolata koyduğu tepsiyi aldı. Ben önden o arkadan gelirken kulağıma eğildi. 'Kız isteme gibi oldu' benimle dalga geçince ona kötü kötü bakıp elimdeki tepsiyle içeri geçtim. Yok mu şimdi kahvelerim tazedir diyerek gelinim mutfaktaki gibi yere kapaklanmam snsndj
Ali Abiden başlayarak kahveleri uzatırken Barış Bilge'nin abisi olduğunu belli edercesine 'Maşallah gelin kızımız da pek hamarat' deyince ona bakarak göz devirdim. En son tepsiyi ortaya bırakıp Savaş'ın kahvesiyle kendi kahvemi alıp sehpaya bırakarak yerime geçtim.
'Sebebi ziyaretimize gel artık Ali Abi' Sait de damatlık olayından ortama adapte olunca sinirle geriye yaslandım. İçmiycektim kahve falan iştahımı kaçırdılar.
Ben Savaş bir şey desin diye beklerken kahvesinden bir yudum alıp bana döndü. 'E yavrum tuzlu değil bu' dediğinde sinirle yerimden kalkıp Ali Abi'nin yanına geçtim.
O da konuşmaya hazırlanınca kendimi kurtlar sofrasına düşmüş kuzu gibi hissettim. Neyseki o kaşlarını çatıp 'Uğraşmayın çitlembikle, almıyım hepinizi ayağımın altına' deyince kollarımı kaldırıp sarıldım ona. Aklıma anlık yine Toprak abim düştü o zaman da böyleydi diğerleri beni sinirlendirir o da benim yanımda olup onlara kızardı. Aklıma dolan anılarla gözlerim dolunca geri çekilip bakışlarımı elimi çevirdim. Uzun zamandır onları çok güzel aklımdan çıkarmıştım ama ona benzeyen ilk insanda tökezlemiştim. Yıllardır içime bastırdığım şeyler çıkmak için iyice zorluyordu. Umarım bir volkan gibi patlayıp hem kendimi hem etrafımı küle çevirmem.
Koltuğun yanımdaki kısmı çökse de bakışlarımı elimden kaldırmadım. İyice duygusal olmuştum sanırım reglim yaklaşıyor. Dizlerimin üstünde bir el hissedince kafamı kaldırdım. Herkesin bana baktığını görünce tebessüm ettim.
'Özür dileriz Naz, o kadar mı üzüldün sen? Biz güleriz eğleniriz diye dedik.' Savaş'ın sözleriyle diğerleri de kafa sallayınca dizimin üstündeki elinin üzerine elimi koydum.
'Yok aklıma bir şey geldi. Önemli değil.' Yerimden kalktığımda neşeli görünmeye çalıştım. 'Ben gidiyim duş falan alıcam, akşam görüşürüz.' Diğerlerinin arkamdan bir şey demesini beklemeden montu giyip eve doğru yürüdüm. Kapıyı kapatmamla dizlerimi kendime doğru çekip gözlerimi kapattım. Kendimi onların yanında kasmaktan elim ayağım boşalmış gibiydi.
Kapının tıklatılmasıyla kendimi toparlayıp yavaşça ayağa kalktım. Bilge meraktan kudurmuştur büyük ihtimalle. Derin bir nefes alıp kapıyı açtım. Savaş beni biraz süzüp davet etmemi beklemeden ayakkabılarını çıkarıp içeri geçti. Kapıyı kapatıp peşinden salona geçtiğimde ayakta durmuş bana bakıyordu.
'Sarılabilir miyim Naz?' Bazen hödük olsa da böyle ince düşünmesine ayrı düşüyorum. Kafamı sallayıp açtığı kollarına girdim. Onun da kolları belimi bulup hafif şekilde sardı beni. Kafam sol tarafında kalbinin üzerine geliyordu ritmik sesi beni biraz daha gevşetince kollarımı daha da sıkılaştırdım. O da az daha sokuldu bana kafası kafamın üstünden boyun girintimi buldu. Biraz daha sarılınca kollarını gevşetince ben de onu bırakıp kapattığım gözlerimi açtım. Elimden tutup koltuğa oturunca ben de ona ayak uydurdum.
Konuşmak istemediğim için anlık bir istekle ona döndüm. 'Dizine yatabilir miyim biraz?' Dudakları hafif yukarı doğru kıvrıldı. Kendini iyice koltuğun ucuna doğru kaydırınca ben de yavaşça başımı dizine koydum. Elini alıp saçıma getirdiğimde yavaş yavaş okşamaya başladı.
Hiçbir şey söylemeden öylece durduk. Biraz daha iyi hissedince dizlerinden kalktım. 'Teşekkür ederim çok iyi geldin.' Tebessümüme aynı şekilde karşılık verdi.
'Bana geldiği kadar değil Naz'ım' dediğinde güldüm.
'Nazım mı dedim onun aksine uzatarak.' Bana bakıp ayaklandı bir yandan da gülerek kafasını salladı.
'Sen benim nazımsın. Başkasına geçemezsin Naz.'gülerek onun peşinden kapıya doğru ilerledim.
Ayakkabılarını giyince gülümseyerek bana baktı. Anlık bir dürtüyle ayak uçlarımla ona tutunarak yanağından öptüm. Uzaklaştığımda şaşkın şaşkın bana bakıyordu. Bu haline kıkırdadım 'Akşam için şans getirsin' dediğimde kendine gelerek güldü.
'Bunu saymadım şans öpücüğümü akşam alırım Naz' onu orda bırakıp kapıyı kapatarak içeri geçtim. Duşa girip şarkı söyledim nerdeyse hiçbir şey yapmadan kendime getirmişti beni. Odama girince tam bornozu çıkaracağım zaman telefonum çaldı. Savaş arıyor... Anlam veremesem de açtım.
'Naptın komiser beni mi özledin?' Deyip güldüğüm de karşımda derin bir nefes sesi duydum.
'Keyfin yerine gelmiş Naz' dediğinde bir yandan da ojelerime bakmaya başladım.
'Getirenler sağ olsun. Sen niye aramıştın?' Dedim meraklandığın için
'Kafa mı bıraktın kızım. Perdeleri kapatmayı öğrenemedin mi sen, bütün mahalle seni mi izlesin?' Birden biraz önceki sempatik adam gitmiş mahalle abisi geri gelmişti.
Bir yandan pencereden onların eve bakarken bir yandan 'Nerden görüyorsun sen beni?' Dediğimde derince nefes aldı.
'Naz daha fazla camların önünde gezme bornozla, lütfen perdeleri kapat güzelim.' Daha fazla kudurmasın diye perdeleri kapattım. 'Aferin benim güzelime, hadi akşam görüşürüz, öpüyorum yavrum' bir şey demeden yüzüne kapattım. Allahtan perdeleri kapatmıştı yoksa utanmamla dalga geçerdi. Bir açılmış pir açılmıştı manyak.
Üzerimi değiştirip saçlarımı taradım. Kurutmaya üşensem de migrenim tutmasın diye oflaya oflaya kuruttum.
Aslında kafamda Savaş'ı kudurtmak istesem de sonradan yumuşadığım için vazgeçtim. Saçlarımı at kuyruğu yapıp telefonumla aşağı indim. Aperitif bir şeyler hazırlayıp yedim.
Kapının çalmasıyla yavaş adımlarla ilerledim. Karşımda Mert'i görünce hemen boynuna atladım. 'Çok korktum, benden habersiz evlendin sandım' bir yandan beni tek koluyla sarıp içeri geçirirken bir yandan da gülüyordu.
'Ne seviyorsun abartmayı Narçiçeği' ona omuz silkip içeri geçtim.
'Ben duş alıp hazırlanıyım akşam maç var mahalle de' deyince ona baktım ne maçmış anasını satim.
'Biliyorum ben de gelicem. Sen de oynuyor musun?' Kafasını sallayıp banyoya geçti.
* * *
Mertle beraber mahallenin sonundaki halı sahaya geldiğimizde o soyunma odasına giderken ben de tribüne doğru ilerledim. Gerçekten anlattıkları kadar vardı iki tribün de zınga zınk denilecek kadar kalabalıktı. Bilge'nin el sallamasıyla ona doğru ilerledim. Mahallenin çoğu burdaydı demekki burası onların tribünüydü. Bilge ayırdığı yerden eşyalarını alınca oraya geçtim. Bilge elindeki çekirdek poşetini uzatınca bir avuç aldığımda yükselen seslerle arkamı döndüğümde herkes çığlık çığlığa bağırıyordu. Sahaya döndüğümde bizim mahalledekilerin sahaya ısınmak için çıktığını gördüm.
Hızlıca sahayı taradığımda Mert bana bakıp göz kırptı ben de ona el salladım. Kümelenip bir şeyler konuşmaya başladılar sanki bana Fenerbahçeler. Konuşmaları bitmiş olucakki hepsi ayrılıp ısınma hareketleri yapmaya başladılar. Tekrar çığlıklar yükselince diğer takım da sahaya girdi.
'Aayy şu Savaş ne kadar yakışıklı. Bugün gel dese giderim.' Duyduğum sesle arkamı dönünce sarışın bir kızın ağzını yaya yaya arkadaşıyla gülüştüğünü gördüm.
'Sorma hepsi taş maşallah. Ama benim favorim Sait' dediğinde kızlardan gözümü çekip Bilge'ye baktığımda o da duymuş olucakki kaşlarını çatmış hırsla çekirdeğini yemeye devam etti.
Az önceki kızlardan biri Bilge'yi dürtünce birlikte arkaya döndük. Kızların ikisi de Bilge'ye bakıyordu. 'Canım ben Esra mahalleden hatırlarsın.' Dediğinde Bilge boş boş baktı. Kız bozuntuya vermeden devam etti. 'Sen Savaşla yakınsın telefonunu verir misin bana.' Biraz önceki Savaş'a yavşayan kızdı bu. Diğeri de 'Bana da Sait'in versene' dediğinde Bilge'nin sinirlendiğini hissettiğim için devreye girme gereği duydum.
'İzinsiz veremeyiz. Çok isterseniz kendilerinden isteyin' kızların bakışları bana dönüp burun kıvırdılar.
'Sen şu Mertle yaşayan kız değil misin?' Kafamı salladım. 'Sen anlarsın derdimizden, sevenleri kavuşturmak sevaptır.' Sevenler olmuştu birden bilmesek inanıcaz.
Bilge çoktan önüne dönmüştü. O yüzden kızlar bana yalvarırcasına bakıyordu. Bilge omzumu dürtünce ona döndüm. Bakışlarıyla sahayı gösterdiğinde Mert'in su istediğini gördüm. Yanımda getirdiğim çantasından suyunu alıp sahaya girdim. Sahaya girmemle bakışların bana döndüğünü görsem de umursamadan köşede oturan Mert'in yanına gidip suyu uzattım. Boş boş ayakta durmamak için yanına oturdum. Saatime baktığımda maça daha on beş dk olduğunu gördüğüm için rahattım.
'Moralin bozuk' dediğinde ona döndüm.
'Her zamanki şeyler' dedim uzatmayarak. Homurdanarak küfrettiğinde bir şey demeden şişeyi alıp ayağa kalktım. 'Uslu uslu oyna, almıyım ayağımın altına' diyerek gülerek yanından ayrıldım. Ona bakarak yürüdüğüm için bir şeye çarpmamla sendelesem de arkamdaki kişi sayesinde çabucak toparladım. Ona doğru döndüğümde bu kişinin bizim mahalleden olmadığını anladım.
'Kusura bakma' dedim kabalık ettiğim için.
Bana bakarak gülümseyerek elini öne uzattı. 'Sorun değil. Ben Levent' elimi uzatarak karşılık verdim.
'Ahu Nazlı' elimi çektiğimde arkamdan çekilmem bir oldu. Barış beni arkasına alırken Savaş da biraz önceki çocuğun omzunu sıkarken kulağına bir şeyler söyledi.
Barış'ın arkasından çıkıp çıkışa yürümeye başladım. 'Senin neden keyfin yok Naz' omuz silkip yoluma devam ederken yine bileğimden yakalayıp beni çevirdi sahanın kenarında olduğumuz için çok dikkat çekmiyoruzdur yani inşallah öyledir.
'Mahalledeki kızlar canımı sıktı.' Dedim söylemezsem bırakmayacağını bilecek kadar tanıyorum onu. Eli yavaşça kalkıp saçlarımı nazikçe kulağımın arkasına koydu.
'Kim benim canımın canını sıkmış. Onlara söyle Savaş sizi mahvedermiş de' benimle küçük çocukla konuşur gibi konuşup dalga geçtiğini anlayınca elimi kaldırıp biraz hızla koluna geçirdiğimde. Bir bana bir koluna bakıp şaşkın şaşkın baktı. Beklemiyordu tabi benden. Bir tane daha yapıştırdığımda gülmeye başladı sadist herif.
Mahallede bir kaç kere gördüğüm adam 'Savaş bırak yengeyi de gel hadi, maç başlıycak' dediğinde kaşlarımı çattım. Tam adama ben senin nerden yengen oluyorum diye çıkışacağım sırada Savaş beni kolunun altına alıp kapıya götürdü.
'Bir şans öpücüğü ver bakalım' dediğinde omuz silktim.
'Bütün mahalleye yeterince dedikoduyu zamanında verdik bence'
'Elalem işine baksın yavrum ben sana bakarım' diyip göz kırptı. Güldüm bu haline kafamı dağıtmıştı yine 'Gülmek bu kadar yakışırken bir daha surat asma Naz'
'Savaş ne hanım köylüsün gel lan hadi. Kaçmıyo yenge' bu sefer başka biri bağırınca elimle kış kış hareketi yaptım.
'Git hadi senin yüzünden elaleme madara olduk.' Dediğimde yanağımdan makas aldı.
'Sen dersen gidilmez mi yengeleri' arkamı dönsem de güldüm söylediğine.
* * *
Maç son hızıyla devam ederken arkadaki kızların durmadan yaptığı imalardan gına geldi. Mert ayağına gelen topla ileri koşarken herkes nefesini tuttu derin bir sessizlik oldu çünkü durum 0-0 dı. Mert önünün kesilmesiyle topu atik bir hareketle Savaş'a yollayınca topu göğsünde yumuşatıp bana bakıp göz kırptı önüne dönünce topu sertçe kaleye gönderdi ve eş zamanlı bir ses yükseldi 'Goooooll' tüm tribün bağırıp tepinirken ben bizimkileri izledim. Savaş kendine doğru koşan arkadaşlarıyla sarılması bitince yerine geçti.
Maç bizimkilerin üstünlüğüyle sona yaklaşırken hem saha içinde hem de saha dışında hararet artmıştı. Sigaram bitince oflayarak gelirken geldiğim büfeden almak için yerimden kalkıp son bir kez sahaya döndüm. Bildiğin maç ayağına birbirlerine girmişti salaklar.
Büfeden sigaranın yanında bir koli de ılık su almıştım. O yüzden adımlarım biraz daha yavaştı. Sahaya yaklaştıkça gürültüler yükselince adımlarımı hızlandırdım. Gördüğüm manzarayla olduğum yerde kaldım. Sahanın içinde kavga eden erkekler ve yan tarafta Sait'e yavşayan kızı evire çevire döven Bilge. Şaşkınlığım geçince tam onlara doğru ilerleyecekken nerden çıktığını anlamadığım polislerden biri kolumu tuttu. Ona baktığımda bunların Savaş'ın karakolundaki memurlar olduğunu anladım. Burası mahalleden uzaktı onların merkeze daha yakındı biri kavgayı görüp çağırdı herhalde.
'Bayadır yoktun özlettin kendini' dediğinde ona baktım lan ben kavgada bile yoktum. Bilge'nin yanına yeni gelmiştim ayrıca kucağımda bir koli su vardı.
'Sence şu an kavgada olan ben miyim sen onları ayır' dediğimde onunla birlikte sahaya döndük hepsi çoktan paket olmuş bir adam da Savaş ve Sait'e götüyle gülmekle meşguldü. Bilge'yi ayırmaya çalışan polis onu zar zor çekmişti kızın üstünden.
'Bu sefer neden çıktı kavga' dediğinde omuz silktim. 'Neyse karakolda bol bol konuşuruz.' Diyip beni destek için gelen polislerle gönderdi. Lan tekrar söylüyorum benim elimde su var lan neyse el mahkum su kucağımda bindim ekip otosuna. Arka tarafa da karşı taraftaki elemanlardan bindirmişlerdi.
'Bakın ben de sizden biraz önce geldim kavgaya ben neden geliyorum.' Dediğimde adamlar beni kale almadı. Elimdeki kelepçeyle bir yandan kucağımdaki şişeleri tutmaya çalıştım. En azından biri saçma bulup suları bırakmamı isteseydi ben olayın şokuyla unuttum. Gerçekten teşekkürler hayatıma...
En sonunda Savaş'ların emniyete benim bir zamanki mekana gelmiştik. Bir yandan da önceden bu kadar gelmişken Savaşla nasıl denk gelmediğimi düşündüm. Gerçi denk geldiysem de fark etmemişimdir. Suları koltuk altıma sıkıştırıp bildiğim yerden ilerledim. Destek ekip beni tutan adama kapıda verdiğinde ezbere bildiğimiz yolu beraber yürüdük. Bu sefer suçsuzdum ama derdimi anlatsam da dinlemiyorlar napalım biraz daha ağlasın anamız dndkdk
Hep ifademin alındığı mekana gelince Savaş'a bir adamın bağırdığını gördüm. O da kurbanlık koyun gibi başını öne eğmiş dinliyordu. Müdürü falan herhalde. Diğerleri de koltuklara oturmuş başları önde olduğu için beni kimse fark etmemişti.
'Onlar kavga etmiş ama kelepçe bana takıldı. Nerde adalet?' Diye isyan etmemle alandaki herkesin bakışları bana dönmüştü. Bizimkiler bana bakıp kalırken yanımdaki memur göz devirerek homurdandı. Şaka bir yana kanım kaynamıştı buna.
'Ahu sen neden bu haldesiniz?' Mert yerinden kalkmak istese de tepesindeki memur onu oturttu.
'O şişeler ne?' Dediğinde sonunda biri fark etti. Yanımdaki memura anca dank etmiş olucak ki kolumun altındaki suyu alıp masaya bıraktı.
'Naz senin ne işin var burda.' Dediğinde yanındaki adam da bana bakarak gülümsedi.
'Bayadır yoktun kızım, özlettin kendini.' Deyince ona gülümsedim. Yaşlı başlı adama göz devirecek değilim.
'Müdürüm Naz kavgada bile yoktu.' Dediğinde yanıma gelmek istese de ona sorun yok dercesine göz kırptım.
'Madem kavgada yok niye getirdiniz oğlum kızı.' Diye müdür yanımdakine çıkışınca o da 'Müdürüm görünce kesin o da vardır diye getirdim.' Ben Ahu Nazlı dosta güven emniyete bela Ahu Nazlı dnjd
Müdür biraz daha söylenip emniyetten çıkınca Savaş hemen yanıma geldi. 'Anahtarı ver' deyip yanımdakinden anahtarı alınca herkes bize bakıyordu. Hatta burda işi olmayan memurlar bile toplanmıştı. Ellerim çözülünce bileklerimi okşadım sular yüzünden fena olmuştu. Savaş birden bana sarılınca hafifçe sırtına vurdum. Dediğim bakışlar bu sefer şok olmuş şekilde bakıyordu. Kısık sesle kulağına ki zaten boynuma gömdüğü başı sayesinde yanımdaydı 'Savaş emniyetteyiz' dedim bir yandan da sırtındaki elimi kaldırıp bize bakan memurlara gülümseyerek el salladım. Burda beni sevmezler benim yüzümden Savaş'a bir şey demelerini istemem.
'Özür dilerim komiserim, ben yenge olduğunu tahmin edemedim' yanımdaki memurun sözleriyle nihayet Savaş benden ayrıldı.
Sonunda karşı tarafın şikayetçi olmasıyla ben hariç diğerlerini nezarette tutmaya karar vermişlerdi. Diğerleri önden giderken Savaş arkasını döndü beni getiren çocuğa 'Demir yengen sana emanet' deyip göz kırpıp önüne döndü. Ben de boş kolan sandalyeye kendimi attım. Aslında isteseler çıkarlardı ama Savaş ve Sait'in arkadaşları en azından ifade verene kadar durun karşı tarafı ikna etmeye çalışalım diyince onlarda kabul etmişti.
Bir yandan önümdeki çayı içerken bir yandan da Savaşla aymı rütbe olan emniyetteki arkadaşı olduğunu öğrendiğim Poyrazı ikna etmeye çalışıyordum. En sonunda benden bıkmış olucakki beni odada bırakıp çıktı.
Yazar Anlatımıyla
Poyraz bir yandan ağrıyan başını ovalarken bir yandan da nezarete doğru yürüdü.
Savaş arkadaşını görünce gülerek ayaklandı. 'Çık lan artık dışarı. Yenge kafamı şişirdi.' Deyince Savaş göğsünü kabartarak arkadaşına baktı.
'Kıyamadı bana görüyorsunuz, dedim size' diye nezarettekilere dönünce Poyraz kahkaha attı. Savaş ona ne var gibisinden baktı.
'Yenge ben de şikayetçi olsam bugün Savaş nezarette kalsa diye yedi başımı. Allah seni kurtarsın kardeşim' dediğinde Savaş şaşkınca bakakalsa da arkadaşları bir yandan nezaretten çıkarken bir yandan ona güldü.
Ahu Nazlı gelen avukatla güldü bu sefer geç kalmıştı. Bir yandan diğerleri yanına gelince Poyraz'a tavır yapıp avukata döndü. 'Ahu hanım bu sefer niye girdiniz içeri. Abim delirdi' dediğinde diğerleri güldü.
'Ben bir şey yapmadım, niye herkes bana suçluymuşum gibi davranıyor.' Dediğinde avukat ona anlamsızca bakarken Mert gelip elini sıktı.
Demir gelip 'Sence neden yenge' diyince Ahu omuz silkti.
'Adım çıktı benim adım, ayıp günahlarımı aldınız.' Deyip bir yandan da gülmemeye çalıştı.
Hepsi birlikte dışarı çıkınca Poyraz ve Demir de onları geçirmek için çıkmıştı. Ahu bir az öne çıkıp ellerini kaldırdı yağmur başlamıştı onlar içerdeyken ve Ahu yağmuru çok severdi. Biraz yağmuru hissedip arkasındakilere bir şey söylemek için döndüğünde hepsi anlaşmış gibi bir ağızdan 'Çok konuştun Naz' dediklerinde Ahu omuz silkti hepsi Savaş'ın işiydi kesin.
Tam o sırada bir silah sesi duyuldu. Gök gürledi gülüşlerle beraber tüm sesler sustu. Herkes donup kaldı. Bir beden yığıldı yere sonrası karanlık...
Bölüm sonu😘🫶🏻 |
0% |