Yeni Üyelik
18.
Bölüm

18. Bölüm

@simurganka45

 

Ahu Nazlı Anlatımıyla

 

Yolda gelirken arabanın camından yola bakarak düşüncelere daldım. Hayatım biranda tepetaklak olmuştu. Yaşadığım sinir krizi sonrası artık duygularımı kontrol edemiyorum. Uzun zaman sonra ilk defa kendimi bu kadar aciz hissediyorum. Düşünmem gereken bir çok şey var ama kafamı toparlayamadığım için bunu da yapamıyorum. Düşünceler eşliğinde konvoy halinde eve gelmiştik. Bir de bu vardı beni vuranın kim olduğunu bulamadıkları için korumalarla geziyordum. Benim için olan sorunu geçtim mahalleye girdiğimizden beri herkes dönüp bize bakıyordu. Kim bilir şimdi hakkımda ne düşünücekler çok güzel. Aman mahalleyi biraz dedikodusuz bırakma Nazlı. Hep konuşacakları malzeme ver.

 

Araba durunca kimseyi beklemeden eve doğru yürüdüm. Kapıyı açmak için durduğum sırada kapı arkadan Bilge tarafından açıldı. Sarılmak istese de geri çekildim kaç gündür duş almadım kendimi kötü hissediyorum.

 

Doğru odama çıkıp elime gelen eşyaları alıp banyoya geri indiğimde salondan gelen seslere aldırmadan duş almak için girip kapıyı kapattım. Altımı çıkarmak sıkıntı olmayacaktı ama üst sıkıntıydı. Kapıyı biraz açıp olduğum yerde 'Bilge bakar mısın?' Diye bağırdığımda pıtı pıtı geldi yanıma. Seviyorum bu kızı.

 

'Üstümü çıkaramadım yardım eder misin?' Kafasını sallayıp içeri geçti. Dikkatlice üstümü çıkarırken bir yandan da ıslık çalıyor mal. Ona gülümseyerek 'Gerisini ben hallederim' diyerek çıkardım. Birine yakalanmamak için kapıyı bir kez kilitledim. Suyu ayarlayıp altına girdim her ne kadar şu an yarama su geçirmez bandaj sarsak da çok oyalanmamam lazımdı. Sağlam kolumla kafamı bir kaç kez şampuan la yıkayıp bedenimi de çiçek kokulu duş jeliyle köpürttüm. Durulandıktan sonra getirdiğim altı giydim. Üst için biraz zorlansam da askılı crobu daha rahat giydim. Bandajı açtım. Sargı bezi ıslanmış. Banyodaki çantaya baktığımda sargı bezinin kalmadığını görünce ofladım.

 

Saçımı havluya tek kolla sarmaya çalışıp salon kapısına geldim. Herkes yine burdaydı masaya baktığımda kahvaltının hazırlanmış olduğunu gördüm. Beni ilk fark eden Savaş oldu. Gülümseyerek yanıma gelse de üzerindeki yorgunluğun farkındaydım.

 

'Bir şey mi oldu Naz?' Yine de bana hiçbir şeyi belli etmemeye çalışıyorlardı. Biliyordum deli gibi beni vuranı aradıklarını.

 

'Sargı bezi kalmamış.' Kafasını sallayıp salondan bir poşetle geldi. Onu alıp banyoya geçtiğimde arkamdan geldiğini anlasam da bir şey demedim.

 

'Bilge'yi çağırayım mı yardım etsin?' Ben içeri geçsem de kapıyı aralık bıraktım o da kapının diğer tarafında duruyordu.

 

'Hallederim sıkıntı yok' sesimi neşeli çıkarmaya çalışsam da ne kadar başarılı oldum bilmiyorum. Dikkatlice biraz zorlanarak da olsa işimi hallettim. Banyodan çıktığımda Savaş'ın hala kapının önünde dalgın dalgın durması beni görünce toparlanması canımı yaktı. Elimden tutup beni tekrar banyoya sokunca kaşlarım şaşkınlıkla havalandı.

 

Havluyla güzelce saçımın suyunu aldı. 'Saç kurutma makinesi var mı?' Kafamı sallayıp dolabı işaret ettiğimde alıp saçımı kurutmaya başladı. Eline aldığı tarakla da bir yandan saçımı tarıyordu. Ben de aynadan onu izledim.

 

'Saçlarını öreyim mi?' İçimdeki küçük kız ağlamak istedi bense sadece başımı salladım. Dikkatlice saçımı üçe ayırıp yavaşça ördü. Nerden çıkardığını anlamadığım lastikle ucunu tutturdu. Aynadan son kez bana bakıp saçımın üstünden öptü. Gözlerim dolmuştu.

 

Beni kendine çevirdiğinde gözlerime bakıp ellerimi ellerim arasına aldı. 'Çok korktum Naz. Sana bir şey' dediği zaman elimle ağzını kapattım. Gözlerini kapatıp avcumun içine minik bir öpücük bırakıp eliyle elimi indirdi. Yavaşça ona doğru yaklaştım. Elimi ensesine atıp kendime biraz çekince gözlerini açıp ellerini belime getirdi. Tam dudaklarımız birleşiceği sırada kapı birden açılıp Bilge girdi. Bizi görünce elini kapatıp arkasına dönünce Savaş ağzının içinde bir şeyler homurdanırken ben ondan uzaklaştım.

 

'Çok özür dilerim. Şey ben sizi kahvaltıya bekliyorlar diyecektim. Neyse siz devam edin' diyip tekrar kapıyı kapatıcakken ben de onunla dışarı çıktım. Yanaklarım kızardı bir de Bilge'nin çenesini çekicektik. Bilge benim yanımda yürürken bir bana bir önüne bakarak gülüyordu.

 

Beraber salona girince bizim gelmemizle herkes ayaklanıp masaya geçti. Başa Toprak abimle Ali abi otururken ben de onların çaprazına oturdum. Yanıma Savaş onun yanına Mert, Emre, başa Barış ve Sait otururken karşıma sırasıyla Ateş, Çınar, Bilge, Serkan oturduğunda herkes tabağına sırayla bir şeyler almaya başladı.

 

Ateş tabağıma tabağındaki sarıları koyduğunda göz devirdim. Onlarla ne kadar barışmak istesem de içimdekileri dışa vuramıyorum.

 

'Hala mı Boncuk' diyen Toprak abimin gülerek söylediğine göz devirdim. Akıllarınca beni tanıdıklarını göstermeye çalışıyorlar.

 

'Hiç öyle sırıtma. Burdaki herkes biliyor beyaz sevmediğimi' Ateş'e söylediklerimle derin bir nefes alıp çayından bir yudum aldı. Çınar bana kırgın baktı. Dediğim gibi içimdekileri akıtmazsam beni zehirleyecek gibi hissediyorum.

 

'Seni tanıyoruz Bal çiçeğim, sen de biliyorsun.' Dediğimde onlara inanmadığımı belli edercesine baktım. Bir yandan da tabağımdaki salatalığı yiyordum.

 

'Adamlarınızın ve Mert'in size anlattıkları beni tanıdığınız anlamına gelmez.' Dediğimde Ateş'in bakışlarını tanıdım şu an yakacaktı.

 

'Yalan söylediğinde boynunu kaşıyıp gözlerini kaçırdığını, yumurta sarısını sırf Çınar sevmiyor diyerek ona beyazlarını verirken alıştığını sonra içinin almadığını' bunu ben bile hatırlamıyorum. Herkes susmuş Ateş'i dinliyordu gözleri ateş saçsa da sözleri söyleyişi sakindi. Durmadan devam etti. 'Geceleri uyuyamadığın zaman bu yaşında bile masal dinlemek istediğini' tamam bunu Mert söylemiş olabilir. 'Doğum gününde gönderdiğimiz hediyeleri açarsan affedersin diye hiç açmadığını ama her sene beklediğini. Kargodan dolayı geciktiği sene bütün gece ağladığını. Bizi ne kadar sildim desen de hepimizin doğum günlerinde evde sevdiğimiz tatlıları yaptığını. Canın sıkkın olduğunda insanlardan kaçıp kediyle, ağaçla konuştuğunu. Türk kahvesi sevmediğini ama çaysız yapamadığını. Çaya iki şeker attığını seni ne kadar rahatsız etse de kaşığı hep içinde bıraktığını.Haklısın seni tanısak tüm bunları biliyo olurduk' (Çalıkuşu sahnesidir.)

 

Çayımdan bir yudum alıp burukça gülümseyerek ona döndüğümde gözlerine baktım. 'Artık iki değil' dedim yeni doldurulan çayıma tek şeker atarken. Üçü de kafasını sallayarak güldü.

 

'Naz nasıl bir çocuktu' Savaş'ın sorusuyla Toprak abim önce ona sonra bana baktı.

 

'Nazlıydı adı gibi. Biz onun peşinden koşardık o da bunun' diyerek Çınar'ı gösterdi.

 

'Çocukken aşıktı bana da' dedi Çınar Savaş'ın yanımda dikleştiğini gördüğümde güldüm. Söylüyor işte çocuktum.

 

'Şımarıktı. Az dallardan tepelerden toplamadık ikisini' diyerek bu sefer Mert'i işaret etti. 'Önce onlara bunun onlara zarar verdiğini anlattım daha fena kudurdular. Bir şeyi yapma derse yapmak gibi huyu vardı Boncuğun Mert'i de peşine sürükledi. En son baktım konuşarak olmuyor bir iki patakladım.'

 

'Nasıl?' Bu sefer Barış korkmuş şekilde bana bakıyordu. Abime çatık kaşlarla dönünce abim kahkaha attı.

 

'Bakmayın öyle ne olursa olsun Boncuğa el kaldıracak değilim. Merti patakladım anca o zaman duruldu. O zamandan zaafıydı Ahu'nun' derin bir nefes aldı. 'Ahu için Mert başkaydı kendisine ne cezalar verdim uslanmadı da Mert'e zarar verince bir daha şımarmadı. Hala da öyle biz ona ihanet ettik hiç düşünmeden arkasında bıraktı. Yavuz ona ihanet etti bıraktı tüm düzeni gitti. Mert ona ihanet etti Ahu onun için bizi affetti.' Dediğinde gözümden bir damla yaşı hemen sildim beni benden iyi tanıyordu. Her hareketi neden yaptığımın bilincindeydi.

 

'Sizle de arası iyiymiş Mert'in farkı ne' Ali abi meselelere diğerleri kadar hakim değildi tabi. Cevabı benim vermem gerekse de onların ne diyeceğini bekledim.

 

'Kor alevi abim büyüttü' kafamı salladım herkesin bakışları Toprak abimi buldu. 'Ama Mert yaşattı.' Cümlesini Çınar tamamladı.

 

O sözlerden sonra herkes sessiz bir şekilde kahvaltıya devam etti. Bir ara Bilge bugün mahallenin geçmiş olsuna geleceğini söyledi. Onlar masayı toplarken ben de koltuğa geçtim.

 

Herkes tekrar salona doluştuğunda sehpadaki kimin olduğunu bilmediğim paketten bir dal sigara alıp yaktığım sırada Savaş almaya çalışsa da onu durdurdum.

 

'Ahu sigarayı bırak. Yeni ameliyattan çıktın' Toprak abimin yüksek oktavdan sesiyle Bilge hafif titrese de ben umursamadan sigaramdan bir nefes daha alıp ona döndüm.

 

'Bıraktır Toprak Sarrafoğlu tabi gücün yeterse' dediğimde yumruklarını sıksa da bir şey demedi daha doğrusu diyemedi. Herkes onun susmasına şaşırsa da onlar benim nasıl biri olduğumu biliyordu.

 

'Seni böyle başına buyruk yetiştiren kafamızı sikim' Ateş'in hırsla biraz önceki pakete uzanırkenki homurdanmaları beni daha da keyiflendirdi. Üçü de sinirle ayağa kalktığında arkalarından gülerken bitmiş sigarayı küllüğe bastırdım.

 

Gelen hediyeleri bir köşeye koymuşlardı. Şu an dikkatimi çeken lacivert kadife kutuya ilerledim. Sağına soluna baksam da not yoktu. Sallayıp içinde ne olduğunu anlamaya çalışsam da ses çıkmadı. Bu sırada muhteşem üçlü de tekrar salona girmiş yerlerine oturmuştu. Kutunun üstündeki kırmızı kurdeleyi açtım. Kapağı kaldırdığımda gördüğümle dişlerimi sıktım.

 

İçinde yüzük kutusu gibi bir standa sıkıştırılmış bir mermi yanında not 'Bu sefer tek taraflı olsa da bir dahakine rus ruletine ne dersin abisinin Boncuğu. Bu mermiyi yanında sakla karşılaştığımız gün ikimizden birinin sebebi olucak.' Öylece baka kaldım tekrar tekrar okudum. Elimdeki kutuyu alıp üçünün oturduğu sehpanın önüne koydum.

 

'Sizinkiler bana geçmiş olsun hediyesi göndermiş' Üçü de kutuyu eline alıp notu okuyunca Ateş öfkeyle kutuyu duvara atacakken elinden alıp yerine koydum. Salondakiler sırayla kutuyu gezdirirken üçü de telefonla birilerini aramaya başladı.

 

Bilge de ağlamaya başlayınca gidip onu sardım.

 

Biraz durulunca ortamdaki sessizlikten canımı sıktı. 'Herkes kendine gelsin. Kendine gelemeyen de gelene kadar karşıma çıkmasın.' Bunu yapmak istemiyorum ama herkesin salması canımı yakıyordu. Sözlerimle herkes oturuşunu dikleştirdi.

 

'Madem artık sakladığımız zaafımızı buldular. Artık biz de ona göre davranırız. Ben her şeyi halledicem.' Toprak abimin sözleriyle gidip ona sarıldım. Farkındaydım o da korkuyor ama yine de bizim için dik durmaya çalışıyordu. Kafasını öpüp gülümsedim. 'Birazdan kadınlar gelir hadi size ufaktan tıpış' dedim nazikçe kovalarken. İlk Ali abi kalkarken diğerleri de onu takip etti. Onları geçirmeye kapıya çıktım. Diğerlerine sarılıp vedalaşınca Savaş'a bekle işareti yapıp kapıyı hafif aralık bırakacak şekilde önüne çıktım.

 

'Siz kafeye geçin ben geliyorum' Savaş'ın sözleriyle diğerleri uzaklaştı. Beklentiyle bana dönünce daha önce kırk defa düşündüğüm şeyleri tekrar aklımdan geçirdim.

 

'Benim sana verecek cevabım var artık.' Yüzünde gülümseyerek bana dönünce beklemesi için elimi kaldırdım. 'Ama artık kaçamadığım şeyler var. Benim açımdan sıkıntı olmaz onlar benim ailem sırt çeviremem artık. Ama sen ilk fırsatta içeri tıkmak istediğin mafya babasının kardeşinin elini tutmak ister misin? Hemen cevap verme düşün biraz tart ölç biç. O zaman tekrar konuşalım.' El sallayarak içeri girdim.

 

'Siz ne yapıyorsunuz hala burda' dedim benim dörtlüye. Dördü de benim sözlerimle ayağa kalkıp beni öperek evden çıktılar. Kendimi koltuğa attım. Bilge de yanıma gelip kedi gibi koynuma girdi. Bir yandan onun saçlarını okşarken o kafasını kaldırıp bana sinsice gülmeye başladı.

 

'Siz ben gelmesem' dediğinde banyodaki halimizle dalga geçiceğini anlayıp yavaşça kafasına vurdum.

 

'Sus Bilge. Canımı sıkma benim' dediğimde yanaklarımı çekiştirdiğinde elinden kurtulmaya çalıştım.

 

'Neyse Allah'tan ben geldim. Ya Toprak abin gelseydi çağırmaya yeminle abim topuğa mermiyi yerdi' ilk geldiğinden beri abimden nasıl korktuğunu anlatıyor salak.

 

'Çok dizi izliyorsun Bilge' dediğimde kapı çalınca onu itip kapıya gittim.

 

Karşımda Savaş'ın kafesinde çalışan Lina'yı görünce gülümsedim. 'Hoşgeldin gelsene Lina'. Lina bizden üç dört yaş küçüktü okurken boşluklarında harçılığı için Savaş'ın yanında çalışıyordu. Bıcır bıcır minyon güzel bir kızdı.

 

Elindeki poşetleri bana uzattı. 'Yok abla ben gidiyim. Misafir gelicekmiş galiba Savaş abim gönderdi bunları' dediğinde ona teşekkür edip içeri geçtim. Elimdekilerle mutfağa girip paketleri açtığımda kuru pasta, kek, pasta falan vardı.

 

Bilge yanıma gelip kutudaki kurabiyeden ağzına attı. 'Abim benim be. Karısının elini sıcak sudan soğuk suya sokmaz.' Dediğinde kafasına vurdum.

 

'Zevzeklik etme çay suyunu koy. Gelirler birazdan.' Tekrar kapı çalındığında yine kapıya gittim. Kapıdaki korumalardan biri elinde üst üste dizilmiş kutularla bana bakıp tebessüm edince ben de aynı şekilde karşılık verdim.

 

'Abim gönderdi misafir gelicekmiş galiba.' Elimle geçmesi için işaret verip elindekileri mutfağa bırakıp çıktığında ben de tekrar mutfağa geçtim. Bu kutularda da poğaça, ekler,börek vardı.

 

'Abiler biz kızımı zaten böyle yetiştirdik diyor. Maç bir bir sayın seyirciler.' Bilge'ye göz devirdim bu sefer. Tekrar kapı çalınca bıkkınca yürüdüm. Biri yine abim gönderdi diyip bir şey getirirse kafayı yiyeceğim.

 

Kapıyı açtığımda karşımda Seher ve Sibel teyze ellerinde tepsilerle gelince onlara sarılıp içeri davet ettim. Arkamdan Bilge de gelince biraz önce getirilen aperitifleri tabaklayıp masaya getirmeye başlamış. Teyze takımı da elindekileri bırakınca masa tam bir gün masasına döndü.

 

Bilge elindeki son tabakları da getirirken kulağıma eğildi. 'Kaynanalarda ben varım diyor.' Dediğinde ona kötü kötü bakıp teyzelerin karşı koltuğuna oturdum. Bilge de yanıma oturdu.

 

Nasılsın iyi misin faslını geçirdik. 'Kızım sen hastasın niye uğraştın.' Diyen Sibel teyzeye ben cevap vermeden Bilge atladı.

 

'Yok be sabah geldik nasıl yapalım. Abim bir de Ahu'nun abisi göndermiş.' Bilge'nin bacağını alttan ufak burktum. Teyzelere baktığımda birbirlerine kaş göz yaptıklarını gördüm. Allahım al canımı be.

 

*

*

*

 

Tüm mahallenin kadınları yine toplanmış abimlerden başlayarak kısmet eşleşmesi yapmaya başladılar. Hayır hasta ziyaretinin kısasını geçtim geldiklerinde geçmiş olsun demek dışında olay rayından çıktı. Abimlerin hayatlarında biri olduğunu söylememle neyseki real tinderımız Nermin teyze onları salmış. Sıra bana gelmişti. Ben lezim diyerek başımdan savmama çok az kaldı.

 

Gelen kızlar (bunlar gruptakiler değil) bize yardım etmiş servislere başlamıştık da ağızları dolu diye biraz olsun rahatlamışlardı neyseki.

 

Nermin teyze çayından bir yudum alıp boğaz temizleyince gelecek bombayı bekledim. Bakalım sıradaki kim. 'Seher Leyla da mahalleye dönmüş.' Demesiyle az kalsın içtiğim çay boğazımda kalıyordu neyseki boğazımı yakarak da olsa yutabildim. Seher Teyze ağzını peçeteyle temizleyip ona döndü.

 

'Hoş gelmiş Nermin.'

 

Nermin teyze tabi durur mu durmaz. 'Sizin Savaşla belki yeniden olurlar. Gelininiz olur.' Dediğinde elim istemsiz yumruk oldu. Sinir krizi geçirmem şu an canımı daha çok sıkıyor çünkü bir tepki vermek haddim değil.

 

Seher teyze rahat bir tavırla ona döndü tekrar. Ben bir yandan onun sözlerini beklerken Bilge'de belimi okşuyordu sakinleşmem için ona bakıp tebessüm ettim. 'Oğlum kimin elini tutarsa' diyip bana bir bakış atarak önüne döndü. 'Benim gelinim odur.' Derin bir nefes bırakmak istesem de o bakışlarında ima var gibi gelmesiyle daha fazla gerildim.

 

'Slayy' Bilge'nin kısıkça söylediğiyle ayağa kalkıp lavaboya gittim. Elimi yüzümü yıkayıp geri geldim.

 

Elim telefona gidince Savaş'a teşekkür amaçlı yazmaya karar verdim. Evet teşekkür etmek için...

 

 

 

 

Savaş Anlatımıyla

 

Sabahki kahvaltıdan beridir hep birlikte bizim kafenin bahçesinde oturuyoruz. Havanın bugün bahar havası olması işimize geldi. Önümdeki çaydan bir yudum daha aldım.

 

'Biz size tetik düşürttü diye ne kız diyorduk kız mafyaya kafa tutuyor.' Sait'in sözleriyle hep birlikte güldük. Aslında hepimizin arka planda sabahki hediye muhabbeti olsa da Naz'ın istediği gibi toparlanmaya çalışıyoruz.

 

Elim paketime gidip bir sigara daha yaktım. 'Sizin iş noldu? Oldun mu mafyaya damat?' Barış'ın sözleriyle ona yan bir bakış atıp sigaramdan bir nefes daha çektim. Kapıdaki konuşmamızdan bahsettim. (Uzun uzun yazmaya üşendim.)

 

'Sen ne düşünüyorsun bu konu hakkında?' Serkan'ın sözleriyle yüzümü sıvazladım.

 

'Bilmiyorum. Hem haklı sözlerinde ama ondan da vazgeçemem. İki ucu boklu değnek'

 

'Yalnız yine kral hareket. Geçmiş senin gibi birinin karşısına elimi tutmak yer mi demiş.' Ali abi Naz'ın tavırlarına bayıldığı için yine kendince bir yere takılmıştı.

 

'Sen bu kız gibisini mumla arasan bulamazsın.' Ali abinin sözlerinin devam etmesi için ona baktım. Onun fikirleri önemliydi ayrıca biraz gaza gelmeye de ihtiyacım var. 'Bir kere kız sana Bülentlerdeyken açıkça kendini ifade etti. Olayı biraz süsledi. Ben senin yanında korunmak değil eşitlik isterim dedi. Sorgularım boyun eğmem dedi. Beni böyle kabul etmeyip tam ters birini ararsan da yine karışmam yanın cennet olsa çeker giderim dedi. Yanlış mıyım?' Anlattığı Lilith efsanesinde böyle açıklamıştı.

 

'Hem ürkek bir ceylan hem asi bir kuş' Barış da Ali abiye katıldığını belli edercesine devam etti. Haklıydılar bir yanı her türlü zorluğa göğüs germiş yıkılmamış güçlü bir kadınken bir yanı bugün saçları örülünce gözleri dolan yaralı küçük kızdı.

 

'Sen bu kızın kim olduğunu önceden bilmiyordun hadi. Bugün bildiğin halde niye ikram etsinler diye bir şeyler gönderdin?' Serkan'ın sözleriyle düşündüm. Hemen bana söylediği şeylerden sonra tek düşündüğüm o yaralı haliyle kendini yormamasıydı.

 

'Susucaktım ama söylemesem de olmaz.' Dediğinde tüm gözler Emre'yi buldu. Ben de ona dikkatimi verdim. 'O gün sinir krizi geçirdiği zaman herkes gitmiş biz üçümüz kalmıştık gece. Mert uyudu bizi uyku tutmayınca öyle sohbet ettik. Ben sordum sizi işte ne olucak falan diye. Ahu ben bataklığım zaten boynuma kadar battım bundan sonrası onun için haksızlık demişti. Ben biraz konuştum kararı senin vermenin doğru olduğunu falan söyledim.' Emre'nin sözlerinden sonra vücudumu bir sinir kapladı. Benden benim için vazgeçmeyi mi düşünmüş. Yerimden bir hışımla kalktığımda yanımdaki Ali abi kolumdan tutup beni geri oturttu. Burnumdan solurken masanın üstündeki telefonuma bildirim geldi. Ben oralı olmayınca Barış ekranı çevirip baktı sonra sinsice bana döndü.

 

'Naz'ın yazmış bakıcak mısın?' Demesiyle elinden telefonu çektim. Ekrandan sadece kimden geldiği gözüküyor ne yazdığını görmek için tuş kilidini açtım.

 

Naz'ım: Zahmet etmişsin teşekkürler. Borcumuz neyse halledelim.

 

İsmini görünce dinen öfkem okuduklarımla geri geldi.

 

 

Saçma sapan konuşma Naz. Böyle her yaptığımın karşılığını mı vericeksin?:Siz

 

Naz'ım: Altta kalmayı sevmem öğrenemedin mi?

 

Aklıma gelen şeyle sırıttım.

 

 

Karşılığında senin şu meşhur kekten yaparsın iyileşince ödeşiriz.

 

Misafirler gitti herhalde:Siz

 

 

Naz'ım: Misafir ol gel bana börekler açarım sanaa djdjd

Yok Nermin tinder yine insan eşleşmesi yapıyor. O olmasa insan neslinin tükeneceğini falan sanıyor galiba.

 

Yazdıklarına güldüm. Tam yazıcakken tekrar mesaj geldi.

 

Naz'ım: Ay bana bakmaya başladı. Nermin teyze kimle yazışıyorsun diye darlıyor kaçtım ben😘

 

 

Kaç bakalım Naz nasıl olsa koşuyoruz peşinden:Siz

 

Telefona hala bakarken enseme bir tokat inince kafamı kaldırdım.

 

'Lan kız iki mesajla tüm sinirini aldı. Hala bilmiyorum diyorsun.' Sait'e vurmak için uzandığımda geri kaçtı.

 

'Haklısınız. Madem o bataklıktayım diyor biz de ona Lotus olduğunu söyleyelim.' Diyerek bu seferde keyif sigarası yaktım.

 

 

 

Ahu Nazlı Anlatımıyla

 

Diğer teyzelerin dağılmasıyla sadece bizim ekibin anneleri kalmıştı. Sait'in annesini ilk kez inceleme fırsatım oldu annesine aşırı benziyordu. Bilge arada yağcılık olarak onun çayını tazeliyordu. O benimle uğraşsa da ona bir kıyak yapıp bizimkileri çağırın bir dünya şey kaldı deyip aşıkları kavuşturmak için harekete geçtim. Zilin çalmasıyla yerimden kalkıp kapıya gittim. Önden Barış Serkan Emre kafa selamıyla geçerken Savaş sarılmak için kollarını kaldırdı. Tam ona doğru gidicekken araba gelip abimler geldi.

 

Barış Savaş'ın kafasına vurup 'Abisinin yanında sarıl da beynine kurşunu ye. Hoşbulduk bacım.' Diyerek Savaşı kolundan tutarak içeri sürükledi.

 

Ali abiyle birbirimize bakıp güldük. Abisi ne ki Bilge ne olsun. Ali Abimle sarıldığımızda 'Kime benzettiğini öğrendim artık.' Deyip abime bakıp içeri girdi. Abimlerde içeri girdiğinde büyük salonumuz zınga zınk dolmuştu.

 

Abimin aldıkları çok fazla olduğu için korumalar teyzeler derken hala bir dünya vardı. Masanın yanına tabakları koyduğumuz yere geçip erkeklere döndüm.

 

'Açık büfedir afiyet olsun. Çaylar müessesemizden.' Diyerek Bilge'nin yanına oturdum. Teyzeler bana gülerken Mert 'Ahu eve çağırdığın misafirlere self servis demedin inşallah' dediğinde bir yandan da masaya ilerledi.

 

Herkes tabağını alıp bir yere oturduğunda ben de götüm götüm Çınar'a yaklaştım. Başımı omzuna koyduğumda çatalına ıslak kek batırıp ağzıma tuttu. Yediğim de gülerek önüne döndü. Eskiden de böyleydi ben yemek yemediğim zaman o yedirirdi.

 

Kuru bir öksürük tuttuğunda kafamı kaldırdım. Savaş öksürmekten ya da Sait'in ona vurmasından kıpkırmızı olmuş suratıyla bana bakıyordu.

 

'Naz yerde oturma istersen sen buraya gel. Hastasın yer çeker.' Dediğinde Barış'ın toprak abime bakarak kulağına fısıldamasıyla yine kapıdaki gibi bir konuşma yaptığını anladım.

 

'Damat baya kıskanç ha' Çınar'ın kulağıma söylediğiyle başımı sallayarak güldüm.

 

'Eee oğlum sizin düğün ne zaman? Ahu kızım hepsinin başı bağlı dedi.' Ah Sibel teyze sen beni yaktın. Üçü de bana döndüğünde onlara bakıp sırıttım.

 

'Yaaa öyle mi?' Mert ortalığı karıştırmaya imkan buldu ya durur mu hiç.

 

'Sizi yeryüzündeki son bekar bükücü Nermin teyzenin gazabından kurtardım. Yatın kalkın bana dua edin. Mesela bana da mahalleden Ahmet'i yapmaya çalışıyor çok manyak bir shiper' ben sözlerime devam ederken Bilge'nin omzumu dürtmesiyle ona baktım. Bana bittin bakışı atarken dudağımın altını dişledim. Bunu söylemeyecektim. Ortamda ölüm sessizliği olurken kafamı kaldırdım. Herkes yerdeki halıları inceliyordu.

 

'Çınar bir şeyler yap' dedim kulağına o bana dayanamazdı. Diğerlerinin bir şey yapacağından değil ama mahalledekiler sıkıntı çıkarıcak durduk yere.

 

'Ee ne demişler bir kızı on kişi ister kızın gönlü olan alır' Çınar'ın sözleriyle ona döndüm. Bravo gerizekalı. Ben çocuğa sabah abimler mafya elini tutmak yer mi demişim şimdi Ahmet'i ayarlamaya çalıştılar demişim sen de kızın gönlü olan diyerek tüy diktin.

 

'Abin haklı Nazlım. Bir kızı on kişi ister biri alır.' Seher teyze Nazlı desede sözlerini Savaş'a bakarak uyarır gibi söylemişti.

 

'Neyse abilerinin yanında Ahu'yu konuşmayalım di mi daha fazla' Ah Bilge göt korkusu olan kekim.

 

'Yok bizi yanlış anlamayın. Boncuğun her daim arkasındayız. Sevicek sevilecek, üzücek üzülecek. Biz ona karışmayız bu konuda' dediğinde ona havadan öpücük atarken o da tutup kalbine koydu.

 

'Gör abi adam koca mafya nasıl medeni. Bir de sana bak' Bilge'nin sözleriyle gülmek istesem de dudağımı kaşıyor gibi yapıp Barışa baktığımda gözlerini kısmış Bilge'ye bakıyor. Ah Bilge benim patavatsız kekim...

 

'Sürekli mafya demezsen, Toprak abim şirketin ciosu, ben hastahanede psikoloğum, Ateş de spor salonu işletiyor.' Diyerek Çınar ortamı yumuşattı.

 

'Sandığınız gibi sürekli racon kesip adam öldürmüyoruz.' Dediğinde Bilge'ye baktım suçlu olduğunu düşünüyor olucakki iyice gömülmüş koltukta.

 

'Aman neyse ne bu mafya şakası fazla uzadı.' Dedim bize şaşkınlıkla bakan teyzeleri göstererek onlar da kırdıkları potların farkına varmış olucaklarki gülmeye başladılar. Teyzeler de gülüp geçti.

 

Mutfağa su almaya gittiğimde biri peşimden gelip kapıyı kapattı. Gelenin kim olduğunu bildiğim için arkamı dönmedim.

 

'Hayırdır Savaş. Bu ara ben nereye sen oraya' diyip arkamı döndüğümde Savaş ağzı açık bakıyordu. Geçen bana yaptığı gibi yanına yaklaşıp parmağımla çenesini itince bir adım geriye gidip boğazını temizledi.

 

'Sen benim geldiğimi nasıl anladın?' Dediğinde ona yaklaşıp üstüne doğru eğilip derince nefes aldım.

 

'Parfümün senden önce geliyor.' Dediğimde gayri ihtiyari o da üzerini kokladı.

 

'Nesin sen K9 mu' dediğinde kaşlarımı çattım.

 

'Sen bana köpek mi demek istedin?' Dediğimde damağını şaklatıp kaşlarını kaldırdı.

 

Bir yandan saçımın çıkan perçemini düzeltirken bir yandan kulağıma yaklaştı. 'Asi kedimsin sen benim' deyip düzeldi. Elimdeki bardağı masaya bıraktım. Tam ben niye hayvan olmak zorundayım diye cırlayacağım zaman benden önce davranıp elini ağzıma tuttu.

 

'Ben karar verdim. Senin elini tutmak yer Naz, peki şimdi elimden tutup herkes içerdeyken girmek sana uygun mu?' Dediğinde kafamı iki yana salladım. 'Ben de öyle tahmin ettim.' Diyip saçımdan öptü. 'En kısa sürede açıklarız herkese ama o sözleri daha özel bir anda söylerim Naz.' Yarım suyumu alıp kafasına dikti.

 

Kapı fuhuş operasyonu yapılır gibi ardına kadar açılınca Savaş refleksle yanıma gelip beni belimden kendine çekti. İçeri Bilge ve Barış girince gelicek bombayı bekledim.

 

Savaş'ın yanına gelip çekiştirmeye başladı Bilge 'Abi sen de ne çıktın kızın abileri evde her fırsatta sıkıştırıyorsun.' Dediğinde Savaş yerinden bile kıpırdamadan beni yanağımdan öpünce Bilge yanağıma elini koydu.

 

'Abi annemler var diye belki öyle dedi. Belki şimdi gelirler sonra seni arabaya bindirirler, gelinlik giydirirler on yerinden tövbe tövbe dediğinde' onun bu haline güldük hayal gücü çok fazlaydı ya da şu an bizi güldürmek için yapıyordu. Her halükarda başarıyorlar abili kardeşli. Kapıda Toprak abim belirince Bilge önümüzden aramıza sıkışıp bizi birbirimizden uzaklaştırmaya çalıştı.

 

'İşte Toprak abi biz de öyle mutfakta hava falan alalım dedik. Buranın havası da baya güzel sen de mi ondan geldin abi.' Toprak abim biraz Bilge ye bakıp koca bir kahkaha atınca ben de gülmeye başladım.

 

*

*

*

 

Gece boyunca anılar anlatıp gülüştük. Uzun zaman sonra ilk kez kendimi tamamlanmış hissediyorum...

 

 

 

Bölüm sonu🫶🏻❤️🎉

 

Bu bölüm favorim Bilge. Ah Bilgem benim güzel yürekli kekim 🧁

Loading...
0%