Yeni Üyelik
19.
Bölüm

19. Bölüm

@simurganka45

3 gün sonra

 

 

 

 

Ahu Nazlı Anlatımıyla

 

Sabah abimlerle yaptığımız kahvaltı sonrası onlar hafta sonu İstanbulda halledilmesi gereken işleri halledip evden getireceklerini almak için Mert'i de alıp gittiler. Çünkü belirli süre bizimle beraber yaşamaya karar verdiler. Beni de yanlarına götürmek isteseler de Ahsenlerin düğünü olduğu için evde kalmıştım. Kapıdaki korumaları saymazsak yalnızım yani.

 

Bilge Ahsenlere yardım için giderken ne kadar ısrar etse de gitmedim. Leyla'yı çekebilecek kafada değilim hiç. Evde film açıp vakit öldürdüm. Ev üstüme üstüme gelmeye başlayınca kendimi dışarı attım. Bugün hava baya güzeldi. Bildiğin bahar havasıydı kış bitmiş gibiydi. Korumalara zaten burlarda olucağımı direkt dibimde gezmezlerse biraz arkamdan onların da benimle gezebileceğini söyledim. Aklımdan bir yere gitmek yok sadece boş boş gezmek istiyorum mahallede.

 

Altımdaki biker taytın üzerine sporcu sütyen üzerine bol gelen abimlerden birinin ceketini geçirip önünü kapatmıştım. İlk günlerdeki kadar olmasa da dar giyindiğimde dikişlerim sızlıyor. Ellerimi ceketin cebine sokup gördüğüm tanıdık simalara selam verip ayak üstü muhabbet ederek dolaştım mahalleyi.

 

Ne kadar süre dolandım bilmiyorum ama daha önce gelmediğim sokaklara girdim. Zaten her yer birbirine çıkıyordu kaybolmak gibi bir korkum yoktu en kötü sora sora bulurdum evi.

 

Sanki bir hafta önce vurulup tehdit edilmemiş gibiydim iyi gelmişti dolaşmak bana. Yolumun üstündeki küçük dükkanları gezdim. Bir ara abimler arayınca onlarla konuştum.

 

Bir grup toplanmış kızlara gülümserken onların göz devirmesini umursamadım. Ta ki önlerine geçtiğimde benim duymam için söylediklerine kadar.

 

'Hiç utanması da yok. Geziyor sokaklarda' Ne yapmıştım da dolaşamayacaktım mahallede. Hırlı değildim hırsız değilim diye düşünürken aklıma gelen şeyle dilimi ısırdım.

 

'Savaş zengin ya hemen yamadı kendine.' Duymazdan gelerek yürümek için adım attım.

 

'Evdeki adamın altından çıkan kızı, Savaş nasıl kabul etti ben ona şaşırdım.' Bu kadar olmazdı kimsenin benim namusuma laf edecek durumda değildi. Öyle biri değildim ama olsam da bu kimseyi alakadar etmezdi. Umursamadım desem de gözlerimin dolmasıyla derin bir nefes alıp bir adım daha attım.

 

'Aman herkes dikkat etsin yuvalarınıza sahip çıkın.' Bu son damla akan yaşı silip döneceğim sırada biri önüme geçip arkamdaki kadınlara bağırdı.

 

'Allah'ınızdan korkun, ne zararı var kızın size' minnet dolu bakışlarımı sözlerin sahibine çevirdiğimde Ali abiyle yaşıt ya da bir kaç yaş büyük biri bana anlayışla biraz da acıyarak baktı.

 

'Ama Kürşat abi' dediklerinde adamın onlara bakmasıyla susup gittiler.

 

'Şimdi de yeni rotası Kürşat abi herhalde' adının Kürşat olduğu yapılı adam tam onlara doğru yürüyecekken kafamı iki yana salladım.

 

'Hasbinallah. Allah'ım sen bana sabır ver.' Diyerek yanıma geçip onlara arkasını döndü. Ben dolu gözlerimle başım eğik giderken yanımda gördüğüm iskarpin ayakkabıyla onun da yanımdan geldiğini anladım.

 

'Sen onlara bakma abim, dik tut eğme iki üç insan için başını.' Dediğinde istemeye istemeye kaldırdım başımı.

 

Sessiz kısa yolculuğumuzu yaşlı bir amcanın tamirhane olduğu yerden bize seslenmesi durdurdu. 'Ooo Kürşat oğlum nasılsın?' Yanımdaki adınlar durunca ben de başımı yanımdaki adamın elini öptüğü adama çevirdim. 50-55 lerinde üstünde yağlanmış iş kıyafetleriyle tonton biri. Bakışları bana döndüğünde yanına gidip ben de elini öptüm.

 

'Elim yağlı kızım, dur' dese de umursamadım. Elleri şu dünyadaki çoğu insandan daha temizdi. Emek kokuyordu.

 

Kafamı içeri çevirdiğimde gördüğüm motorla ayaklarım istemsiz yanına adımladı. Arkamdaki adamların biraz önceki meseleyi konuşmasından rahatsız olduğum için iyi bir kaçış olmuştu bana da.

 

Ben motorun etrafında dönüp incelerken gelen sesle kafamı kaldırdım. 'Yav canıma okudu şu meret. Ne yaptıysak bulamadık sıkıntısını.' Adının Eşref olduğunu biraz önceki konuşmadan öğrendiğim amca bana biraz şefkatle bakınca olduğum yerde yok olmak istedim.

 

İkisi masanın yanındaki tabureye ilerleyip oturunca Kürşat abi 'Nesi varki?' Dedi. Ben hala motoru incelemekle meşguldüm. Özel bakım isteyen motordu.

 

'Valla vites sistemini kaç kere açtık bir sorun yok ama çalıştırınca kitleniyor zincir.'

 

'Müsade var mı bir de ben baksam' sorduğum soruyla ikisi de şaşkınca bana baktı.

 

'Anlar mısın ki kızım?' Kafamı sallayıp ustanın yere serdiği kıyafetin üstüne oturdum.

 

Bir yandan zincire bakarken sorunu anlamıştım. 'Bu seri özel ilgi istiyor. Sahibi çok dikkat etmemiş büyük ihtimalle zincir fazla yağlanınca tehlikeye karşı kitliyor kendini.' Bir yandan yerden aldığım bezle zinciri gevşetip silmeye başladım. 'Sorun zincir temizlenince hallolur diye düşünüyorum ama olmazsa başka bir şey olabilir.' Bir yandan dikkatle zinciri silmeye devam ettim.

 

'Kızım ben hallediyim üstün başın kirlendi.' Dese de ona gerçek bir tebessüm edip dikkatle işimi yapmaya devam ettim. Zinciri temizleyip geri taktığımda üzerinde olan anahtarla çalıştırıp vites attım. Sorun çıkmayınca istop edip ellerimi elimdeki beze silerek yanlarına geçip bir tabureye oturdum.

 

'Sağ ol Nazlı kızım. Valla sen olmasan tekrar parçalayacaktım.' Dediğinde ne ara olduğunu anlamadığım çaylar önümüze konmuştu.

 

'Senin motorlara mı ilgin var Nazlı' dediğinde Kürşat abiye kafa sallayıp çayımdan bir yudum aldım.

 

'Hem ilgim var hem de eski mahallede bir usta vardı. Boş zamanlarımda yazları falan yanında çalıştım.'

 

'Şaşırtmalara doyamıyorsun bizi' Kürşat abinin sözleriyle omuz silktim. Bu genelde duyduğum bir şeydi.

 

'Zor bir hayattı ha kızım' derin bir nefes alarak Eşref amcayı onayladım.

 

'Kızım sen konuşan iki üç kişiye bakma insanoğlu böyledir işte. Ön yargısı alıştığı şeylerden başkasını kabullenmekte zorlanır.' Çayından bir yudum alırken benim dikkatle onu dinlediğimle anlayışla masadaki elimi pat patlayıp devam etti. 'Bakın aklıma geldi size bir hikaye anlatayım'

 

'Bir gün sera sahibi bir adam varmış. Her sezon aynı toprağa aynı tohumla aynı özenle gül ekermiş. Ne hikmetse her sene kırmızı gül çıkarmış irili ufaklı birbirinden güzel kırmızı güllerle dolarmış çevredekilerde ziyarete gelirmiş adamın bahçesini. Bir gün aynı tohumdan bu sefer beyaz bir gül yeşermiş adam şaşırmış ama tüm ilgisini ona vermiş çünkü alışılmışın dışındaymış. Hikaye bu ya güller konuşurmuş diğer kırmızı güller kendilerinden farklı olan gülü dışlamışlar çünkü tüm ilgiyi o alıyormuş hepimiz aynıyken ona verilen ilgi neden farklı demişler. Beyaz gülün namı çevrede duyulmuş ziyaretçiler geldiklerinde ilk onu görmek istemiş. Diğer güller iyice kurulmuş beyaz güle adam yanlarından ayrılınca ona hakaret edip aşağılamışlar. Beyaz gül hepsinin aynı olduğunu ilk zamanlar bilse de sonradan söylenen sözlere dayanamamış kendinin kusurlu olduğunu kabullenmiş. İçten içe üzüntüyle tüm güllerini dökmüş yere kırmızı güller iş işten geçince yaptıklarının farkına varmış. Sezon bitmiş ama beyaz gülün yaprakları hala topraktaymış diğer güllerde dökmüş yapraklarını. İşin özü ne olursa olsun hepsi aynı toprakta çürümüş. Kimse için yaprak dökmeye değmez.'

 

Anlattıklarının metefor olduğunu farkettim tabi birden elime gelen sıcaklıkla ikisi de irkildi gözleri elimdeyken ben de aşağı baktım. Bardak elimde kırılmış küçük bir kesik dışında bir şey olmaması tamamen şanstı. Ben ise hıçkırarak ağlamaya başladım.

 

'Çok mu acıdı, az kesilmiş ama.' Kürşat abinin sözleriyle hıçkırıklarım arttı.

 

'Çok acıyor dayanamıyorum' tüm o sözlerin birikmişlikleriyle ağladım onlar da anlamış olucakki bir şey söylemeden beklediler. Biraz önce çay getiren çocuk su getirince titreyen ellerimle açamadım.

 

Kürşat abi benim için açıp uzatırken bir şeyler homurdandı. Bir kaç yudum içtiğimde biraz olsun rahatladım. Gözümdeki yaşları silip tebessüm ettim.

 

'Zalimin zulmü varsa mazlumun da Allah'ı var kızım, üzme artık kendini' Eşref amcanın sözleriyle benim söylenen sözlere ağladığımı anladım.

 

*

*

*

 

Onlarla tekrar buluşmak için sözleşip kendimi eve attım. Duş alıp akşam için hazırlanmaya başladım. Akşam Ahsenle Bülent abinin mahalledeki gençlerle bekarlığa vedası var hep birlikte oraya gidicektik.

 

Banyodan sonra biraz olsun hafiflemiştim. Bunda bugün ağlamamım da etkisi büyüktü. Saçlarımı kurutup daha akşama saat var diye pijamalarla salon geçip televizyondan yarım dizilerimden birini açtım. Telefonumun çalmasıyla oflayarak sehpaya uzandım. Gördüğüm isimle yüzümde istemsiz bir sırıtma oluştu. Komiserim arıyor. Sabah canım sıkıldığı için Savaş'ın ismini değiştirmiştim.

 

'Efendim komser' ona bu hitabı seviyordum.

 

'Nasılsın Naz?'

 

'İyiyim komser sen' bütün gün ağladığımı bilmesen de olur

 

'İyiyim ben de işten çıktım bizimkilerin yanına uğradım şimdi eve geçiyorum.'

 

'Sen bana hesap mı veriyorsun aferin aslanım bu yoldan devam' keyifli çıkan sesimle güldüğünü anlasam da kabullenmeyeceğini adım gibi biliyordum.

 

'Ne alakası var Naz. Yemeğe gel hadi bize, kapıdayım.' Dediğinde elimde telefonumla kapıya gittiğimde dış demir kapıya yaslanmış Savaşla telefonu indirdim. Bir kaç adımda yanıma gelip sarılınca ben de karşılık verdim.

 

Kapıyı kapatıp üstümdeki pijamalarla birbirimize sataşarak onlara ilerledik. Bahçeden içeri giriceğimiz sırada Savaş biran bana döndü. 'Bu arada o söz için bir şeyi halledemedim özel olsun istiyorum, aklına başka bir şey gelmesin.' Dediğinde kafa salladım. Merak ettiğimi belli edersem daha çok süründürür diye üstüne düşmemiş gibi davransam da içten içe kuduruyorum.

 

Kapıyı açınca önden benim geçmemi bekleyip arkadan da o girdi. İçeri doğru 'Biz geldik' diye bağırdığında o odasına çıkarken ben de salona geçtim. Kimsenin olmamasıyla tereddüt etsem de koltuğa emaneten oturup birilerinin gelmesini bekledim.

 

Çok geçmeden Seher teyze önde Ali Asaf amca arkada salona gelince yerimden kalkıp onlarla selamlaştım. Hoşgeldin kısmından sonra Seher teyzeye yardım etmek için mutfağa geçtim onunla. Seher teyze bir yandan bana yemekleri nasıl yaptığı hakkında bilgi verirken bir yandan ben de mutfaktaki masayı kurdum. Yemeklerin ısınmasıyla Seher teyze içeri çağırmaya geçince ben de kapıya arkamı dönmüş su bardaklarını dolduruyordum.

 

Arkamda olan hareketlilikle Seher teyzeye 'Her şey tamam' derken karşımda bana pis pis sırıtarak bakan Savaşla önümü döndüm. Arkamdan yaklaşıp kulağımın dibine girdi yine 'Ne güzel geldin dünyaya, evime, gönlüme' derken bacaklarım taşıyamacak gibi olurken elimle önümdeki sandalyeyi sıktım. Gülerek sandalyeye oturdu hoşuna gidiyor ayarlarımla oynamak.

 

Seher teyzelerinde gelmesiyle çorbayla yemeğe başlamış hoş sohbet içinde yemekleri yemiştik. Arada Savaş'ın beni delirtmeleri benim ona karşılık vermeme anneleri gülerek eşlik etmiş ara da babası şakadan kızmıştı Savaşa. Çok güzel sıcacık aileleri vardı.

 

Bulaşıkları Savaş sudan geçirirken ben de makineye yerleştirdim. Bitince beraber salona geçtiğimizde saatin yanlarında nasıl geçtiğini fark etmemiştim. Birden ayaklandım. 'Her şey için çok teşekkür ederim. Böyle bodoslama geldim yedim kaçtım gibi olucak ama akşam için hazırlanıyım.' Dedim mahçupça Seher teyze sahte olduğunu bildiğim şekilde kaşlarını çattı.

 

Ali Asaf amca 'Olur mu kızım öyle şey evimiz hep açık sana' dediğinde Seher teyze de onu onayladı.

 

'Üstündekiler güzeldi kalsaydı' Savaş kapıdan geçirirken söyledikleriyle üstüme baktım. Üzerimdeki ayıcık detaylı pijamaya bakıp göz devirdim. Tam kapıdan çıkıcakken kolumu kendine çekip yine kulağımın dibine geldi. 'Bir dahakine kedili giy' dediğinde dirseğimi geçirip terliklerimi giyip eve geçtim.

 

*

*

*

Bugün çok bir şey olmayacağı için çok abartmamaya çalışarak altıma kot üstüme siyah saten gömleğimi giymiştim. Sargı bezim gözükse de sıkıntı etmedim. Hafif bir makyaj yapıp saçımı da hafif dalgalandırdım. Parfümümle çantamı da alıp Bilge'yi aradım. Hazırlandıklarını kapının önünde olduklarını söyleyince anahtarımı alıp çıktım.

 

 

 

 

 

Bilge'ye baktığım da bana tam ters olucak şekilde rengarenk bir gömlek altına da uzun yırtmaçlı kot etek giydiğini gördüm. Çok şıktı ona ıslık çalırken bir yandan da elimle beğendiğime dair işaret yaptım. Korumalara biraz arkada olmalarını tekrar tembihleyip onların yanına geri döndüm. Barış abi de beyaz gömlek siyah kotuyla oldukça iyiydi. Ona da bir ton iltifat dizip Savaşların evinin önünde beklemeye başladık.

 

'Lan in aşağı Ali Abiler ağaç oldu. Ne süslendin be' Barışın homurdanmaları kapının açılmasıyla son buldu. Şöyle baştan aşağı süzdüm. Anlaşmış gibi o da siyah gömlek giymiş kollarını katlamış altına benden farklı siyah kot pantolon giymişti.

 

'Çene yapma nasılım?' Deyip etrafında döndüğünde Barış ona iltifat edip bir yandan çekiştirirken biz de Bilgeyle kol kola arkalarından ilerledik.

 

*

*

*

 

Yoldan diğerlerini de almış Ahsenlerin evinin önüne doğru yürüyorduk.

 

'Akşam sana bakarak şarkı söyleyen olursa sakın yüz verme' Bilge'ye anlamsız bakışlar attım ne alaka.

 

'Öyle bir şey olursa şarkının devamını ben getiririm merak etme abisi' Savaş'ın sinirle konuşmasıyla Ali abiler ona güldü. Ben ise hala mal mal onlara bakıyordum.

 

'Bak şimdi hep birlikte oturucaz gençler olarak mahallenin adeti. Eskiden geliyor bu gelenek. Bugün yaşlılar olmaz kızlar sevdiklerine çift taraflı mendil atar ilk adım olarak atılan kişi alırsa da benim de sana gönlüm var demek. Eğlence bitince de erkekler ilk adımı atmak için sevdiğinin gözüne bakarak şarkı söyler kız da gönlü varsa şarkıya eşlik eder.' Diyerek açıkladığında saygı duysam da gülme isteğimi de bastırmak zorunda kaldım yeşilçamda mıyız?

 

'Çitlenbik atarsın artık bizim oğlana mendilini' Ali abinin sözüyle bana dönen Savaş'a el hareketi çekmek istesem de kendimi tuttum.

 

'Ben mendil atıcak biri değilim. Beklentisi buysa atılan ilk mendili alsın.' Dedim meydan okur gibi. Benden böyle bir cevap alıcağını bilen Ali abi beni yanına çekip kolunun altına aldı.

 

'Ayrıca siz bekarlığa vedayı yanlış anlamışsınız. Bu bekarlıktan herkes veda etsin değil son bekar günlerimde eğlenelim adlı bir parti olmalıydı. Bilsem dansöz zenne falan ayarlardım.'

 

'NAZ' Savaş'ın uyarısıyla Ali abiye daha çok sindim.

 

*

*

*

 

U şekilde dizilmiş masaların ortasına gelen kısmına ortada Ali abi olucak şekilde mahallemizin abileri oturmuştu. Biz sağ tarafta onları görücek taraftayken Leylalar ve tanımadığım diğer insanlarda u'nun diğer kolundaydılar. Müziğin çalmasıyla herkes oynarken ben de onları izledim. Yarın kınada oynardım sabahki olaydan sonra toparlasam da oynayacak da havam yoktu.

 

Kızın birinin Savaş'ın masasının önünden geçerken cilveyle yere mendil atmasıyla şaşırmadım desem yalan olur. Ben beni işlettiklerini sanmıştım gerçek miymiş? Çoğu kişi yere atılan mendilden sonra Savaş'a baksa da o atan kıza tebessüm edip kafasını olmaz anlamında iki yana sallayarak kibarca reddetmişti.

 

Mahallede bir kaç kere gördüğüm genç oynarken bir kız onun önünde mendilini atınca bunun real sims gibi olmasıyla keyif alarak önümdeki çerezle seyretmeye başladım. Oğlan kıza bakarak yerdeki mendili eğilip cebine koydu. Onları göz radarımda tutarken kenara geçip konuşmaya başladıklarını gördüm. Ben onları izlerken kolumun deşilmesiyle soluk soluğa kalmış Bilge'yi görünce masadaki peçeteyle terini aldım. Soluklanıp su içip tekrar Ahsenlerin yanına geçti.

 

Ahsen'in yanıma gelip ortaya çağırmasıyla ayıp olmasın diye yanlarına geçip alkışlamaya başladım. Leyla'nın bakışlarının bende olmasıyla onu umursamadan Bilge'nin dansını izledim. Asena bir bu kız ikiydi ;)

 

Çalan Gül Ali şarkısıyla Bilge beni ortaya çekince ooo'lamalar yükselmişti. Bu benim favori şarkılarımdandı Bilge de biliyordu hatta o açtırmış bile olabilirdi. Kollarımı kaldırıp ritme uygun ağır ağır sallanmaya başladım.

 

 

 

 

 

(Ahu temsili)

 

Şarkının ortasına doğru olan kısımda Bilgeyle yer değiştirmemiz sonuca Savaşla göz göze gelmiştik. Bir elinde içkisiyle gülerek beni izlerken elindeki kadehi hafiften kaldırıp fondipledi. Ona elimle gel yaptığımda kafasını salladı bir kez daha yaptım diğerlerini bir şey diyip kalktığında arkamı döndüm sanki onu çağıran ben değilmişim gibi. Bir oooo'lama daha yükselince geldiğini anlayıp halkanın kenarına geçip meydanı ona bırakmak için ilerlerken bileğimden terse çevrildim. Savaş kollarını kaldırıp bana oyna der gibi işaret yapınca kaldım. Bilge bu gerginliğimi anlamış olucakki abisini de ortaya çekip bizim yalnız kalmamızı engelledi. Şarkıyı alkışlar eşliğinde oynayıp yerimize geçtik.

 

 

 

 

Yazar Anlatımıyla

 

Müziğin kapanmasıyla oynayanlarda yerlerine geçmişti. Çıkan sazla mahalleden genç eline alıp bir türküyü çalmaya başladı.

 

Çalan şarkılar eşliğinde rakısını içen Ahu Nazlı şarkıyı ona bakarak çalan çocuğa bakmadan karşısında ona bakarak içen Leyla'ya bakıp yanındaki arkadaşının dürtmesiyle ona döndü.

 

'Çocuk sana bakarak söylüyor sakın anın etkisiyle eşlik etme, abim çocuğu sikmesin' dediğinde Ahu önündeki rakıdan içip kafasını anlık Savaş'a çevirdi. Savaş şarkı söyleyen gence öldürücü bakışlar atarken ona bakan kızı fark etmedi.

 

'Leyla da bana bakarak söylüyor. Aşık olmasın bana' dediğinde Bilge abilerinde olan bakışını Ahu'nun baktığı yere çevirip homurdanarak önüne dönerken arkadaşının onu umursamamasına güldü. Önüne dönerken Sait'in dalgın dalgın rakıyı yudumlamasıyla gözleri ona kayarken abisine yakalanmaktan korktuğu için bakışlarını önündeki meyvelere çevirip birasını yudumladı.

 

'Abin hiç söyledi mi Leyla ya falan' Ahu'nun umrumda olmasa da merak ettikleri Bilge'yi güldürdü. Ona bakan gözlerin farkına varamadı.

 

'Yok abim tövbeli' dediğinde Ahu masada duran kalemi alıp peçeteye bir şeyler yazmaya başladı. 'Ahum abim yapmaz hem de yakışık kalmaz yapma' dese de Ahu dediğim dedikti arkadaki korumaya seslenip elindeki peçeteyi Savaş'a vermesi için katlayıp ona verdi. Bilge arkadaşının bu haline homurdansa da engel olamayacağını biliyordu.

 

Koruma yaklaşınca bir sorun mu var diye tetikte bekleyen grup korumanın peçeteyi Savaş'ın önüne bırakmasıyla dördü de Savaş'ın önündeki peçeteye dikti gözünü. Savaş peçeteyi açınca hepsi okudu.

 

Ben sana mendil atmam ama istek yazarım

Ozan Manas Ben Yine Sana Vurgunum sesinden duyalım komser

 

İlk kahkaha Ali'den geldi diğerleri gülmemek için kendini sıktı.

 

'Racona uymuyor yapıyor racon oluyor. Yürü be kızım' Ali her zamanki gibi kızın yaptığıyla göğsü kabardı.

 

Savaş kıza baktı peçeteyi cebine koyduğunda Ahu ya bakarak bardağını kaldırdı aynı şekilde karşılık geldi.

 

Şarkının bitmesiyle Savaş sazı isteyince herkes şaşkınlıkla ona baktı. Bu herkes için ilkti. Tüm kızlar belki kendinedir diye yerinde dikleşip ona bakmaya başladı. O kimseye bakmadan elindeki sazla şarkıyı çalmak için hazırlandı.

 

Şarkının söz kısmı gelince herkes nefesini tutmuştu. Savaş gireceği zaman Ahu ondan önce davrandı. Savaş başta olmak üzere herkes şaşırdı. Bu da bir ilkti ayrıca kızın sesi de çok güzeldi. (Medyadaki şarkıyı burda dinlerseniz çok mutlu olurum❤️) Leyla ise zaferle gülümsedi Savaş böyle şeylere gelemezdi

 

Takvim bir güne takılsa

Ateş donsa su yakılsa

Dünya başıma yıkılsa

Ben yine sana vurgunum

 

Karanlık üstüme çökse

Aşk uğruna kanım aksa

Bıçak kesse mermi yaksa

Ben yine sana vurgunum

 

Sözlerle hem duygularını açıklamış hem de durumunu anlatmıştı. Mermi yaksa da onun da diğerlerinin de gömleğinden görünen yaraya gitmişti gözleri.

 

Saz çaldığında Ahu kadehi kaldırıp ona bakıp bir yudum aldığında Savaş da ona bakarak güldü. Sıradaki nakarata Savaş girince tüm mahalle cevabı almış oldu.

 

Sevda derimi yüzerken

Kanımla şiir yazarken

Ölüm ensemde gezerken

Ben yine sana vurgunum

 

Karanlık üstüme çökse

Aşk uğruna kanım aksa

Bıçak kesse mermi yaksa

Ben yine sana vurgunum

 

İkisi de duygularıyla öyle güzel söylemiştiki kıskançlık taşımayan herkes ikiliye hayran bakıyordu. Son kez olucak şekilde nakarata ikisi beraber girdi.

 

Karanlık üstüme çökse

Aşk uğruna kanım aksa

Bıçak kesse mermi yaksa

Ben yine sana vurgunum

 

İkilinin ben yine sana vurgunum kısmında gözlerinden birbirine akan sevgiyi seslerindeki tınıyı kör olsa sağır olsa anlardı. Şarkının bitimiyle arkadaşlarının başlattığı ıslıkları diğerleri de alkışlayarak devam ettirmişti. Sazı elinden bırakan Savaş hala Naz'dan gözlerini ayırmadı.

 

 

 

Bölüm Sonu🎉❤️😘

Loading...
0%