@simurganka45
|
Keyifli Okumalar 🩵🫶🏻
Ahu Nazlı Anlatımıyla
Danstan sonra ağacın altındaki minderlere oturup uzun uzun birbirimize birbirimizi anlattık. Savaş'ın beni ilk gördüğü anın karşılaştığımız an olmadığını beni mahallede görüp ilk görüşte etkilendiğini anlattığında şok olmuştum. Beni Bilgeden bulup araştırmasına Mert'i sevgilim sanıp üzülmesine kahkahalarla gülmüş durmayınca Savaş tarafından öpülerek susturulmuştum.
Şimdi ne mi yapıyoruz Savaş'a milyon kez arayıp düğün arabasını getir dedikleri için Savaş'ın onlara güzel küfürleri eşliğinde mekana geri dönüyoruz. Telefona baktığımda benim de bir sürü cevapsız çağrı almamla ikimizin de sıçtığını anladığım için biraz gerginim ve Savaş'a sus diyecek bile halim yok.
Savaş hızla arabayı mekanın önüne park ettiğinde önce kendisi inmiş ben daha inmeden kapımı açmıştı. Uzattığı elini tutarak çıktığımda omzumdaki Savaşın ceketine sığındım. Çünkü gençler çıkışın önünde sinirle bize bakıyordu.
Savaş umursamadan elimi tutup yanlarına gidince kimseyle göz teması kurmadımki ilk azarı ben yemiyim. Savaş anahtarı Sait'e atmış o da genç çifti eve götürmek için hızlıca bizi bu kurtlar sofrasında bırakıp gitmişti.
Ortamdaki sessizliği bozan abimin bize adım adım gelmesi oldu. Ali abiler de yaklaşıp her ihtimale karşı tetikte beklediler.
'Konuşucaz' ağzından çıkan tek kelimenin hedefi gözlerine baktığı Savaş'tı. Aslında bu kadar takılacak bir şey yoktu sabah öğrenmişlerdi. Bir iş vardı ama çıkardı kokusu. Savaş bana dönüp gözlerini açıp kapattı. Bir yandan da elimi okşuyordu.
'Burda olmaz. Kızları eve bırakalım, konuşalım.'
'Haklısın burda olmaz. Bizim eve geçiyor herkes hep birlikte konuşucaz.' Bilge'ye baktığımda omuz silkti bilmiyorum anlamında.
'Ahu bir şeyler düşünüyorsundur inşallah.' Barış'ın arkadan gelen sesine ek ona kafa sallayarak elimden telefonu açıp arkamdan ona gösterdiğimde anlamaz gözlerle bana bakıyordu.
'Evet düşünüyorum sence siyah mı yeşil mi?' Bir bana bir gösterdiğim gömleğe bakıp kafasını iki yana salladığında Bilge çoktan telefonumu eline almış inceliyordu. Abimlerin Savaş'a bir şey yapmayacağını bildiğim için rahattım.
Evin sokağına girmemizle 'Savaş!' Diye birden çıkışmamla herkes durmuş bana bakıyordu. 'Çiçeği arabada unuttum.' Dediğimde Bilge kolumdan tutup eve doğru sürüklemeye başladı.
'Susayım dedim ama senin derdini sikim ikizim. Lan abinler abimi haşat edicek sen ne derdindesin.' Sözleriyle sesli bir kahkaha attım. Önemliydi benim için kimse beni anlamıyor.
'Savaş ara Sait'i gelmeden Boncuğun çiçeğini de getirsin.' Savaş abime bakıp bana döndü. Kafamı sallayınca telefonuyla ilgilendiğinde Barış da yanımıza gelmiş bana eğilmişti.
'Ahucum siz nasıl bir psikopatsınız güzelim. Kavga çıkıcak farkında mısınız?' dediğinde yine gülmüştüm.
* * *
Bizim evin salonunda oturmuş herkesi bir sessizlik almışken zilin çalmasıyla yerimden kalkıp kapıyı açtım. Sait baş selamı verip geçerken Sait elinde tuttuğu çekirdek poşetiyle içeri geçerken ben de arkalarından girdim.
'Oh bir an biz gelmeden başlayacaksınız yetişemeyeceğiz diye çok korktum.' Diyerek koltuğa oturan Serkan'ın gülüşüne ben de eşlik ederek yanına oturdum. Oturmamla bir bana bir bacaklarıma bakan Savaş yerinden kalkıp yanıma bıraktığım ceketimi dizlerimin üstüne bacaklarımı kapatacak şekilde koyunca göz devirdim. Mahalle yanıyor biz saç tarayalım...
'Biz konuşalım. Kızlar yukarı çıksın.' Diyen Savaş bize bakıp abime döndü.
'Ben bugün bir şeyler duydum. Bunları sorarken eminim Nazlı da cevabını duymak ister.' Abimin ismimi kullanmasıyla bir tık gerilsem de belli etmeden yerimde biraz dikleştim.
'Bakın ben Naz'ı seviyorum. Ne derseniz deyin vazgeçmem. Döverseniz de elim kalkmaz.' Dediğinde yanımdan gelen çekirdek sesiyle döndüğümde şu an söylediklerinin romantikliğiyle erimem gerekirken Serkan'ın çekirdeği kucağına alıp film izler gibi çöpleri poşete atması bu ambiyansı bozdu. Onu dirseğimle dürttüğümde elindeki çekirdeği bana uzatınca ona kafa sallayarak önüme döndüm.
'Şu Leyla denen kız' abimin o kızın adını ağzına almasıyla yumruklarımı sıktım. Geçmişte olan şeye takılmam yersizdi belki ama kızın hala bu kadar hayatımızda olması geçmiş olmasını engelliyordu. 'Bugün yanıma geldi. Savaş ne olursa olsun er ya da geç bana döner dedi.' Abim konuşsa da benim gözüm Savaştaydı. Derin bir nefesle sakallarını kaşımasıyla onun da sinirlendiğini anladım. Ne zaman sinirlense böyle yapıyordu.
'Geçmiş gitmiş bir mesele ben kefilim Savaş'a' Ali abinin sözüyle diğerleri de kafa salladı. Abim ise duruşunu bozmadı. (Yok mu Aliyle Toprak'ı gay yapıp birbirine yapmam dndjdj)
'Savaş'ın tarzını bildiğini Nazlı'nın ona uygun olmadığını söyledi. Şimdilik değişik geldiği için peşinde er ya da geç o da anlayacak ona uygun olmadığını ben kardeşinizin iyiliği için uyarıyorum dedi.' Savaş yumruklarını sıkmış derin nefes alırken benim sinirimin yerini merak almıştı. Abimler beni gerçekten benden iyi tanıyor bu sorunun cevabı benim için de muamma. Arada uykum olmadığında ben de Ahsenlerle buluştuğumuz günden beri ara sıra bunu düşünüyorum. Hatta müsait bir zamanda Savaş'a eski ilişkilerimiz hakkında konuşalım diyecektim.
'Anladım izninizle kendimi ifade ediyim o zaman.' Abimden aldığı kafa sallamayla bana döndü Savaş'ın bakışları bu bana bunun cevabı senin için önemli olduğunu bildiğimden sana açıklarım tarzında bir şeydi artık onun neyi neden yaptığını anlayabiliyordum iyi bir gözlemciyim.
'Biz Leylayla ben 20 yaşında falandık aynı mahalledeydik ilk bizi yakıştıranlar oldu ben mahallemin kızı saçmalamayın dedim. Şimdiki gibi o zamanda buluşurduk gençlerle. Allah şahit bir gün farklı gözle bakmadım ona. Neyse bir gün dedi bir şey konuşmak istiyorum o gün söyledi bana beni sevdiğini. Ben ne kadar olmaz desem de o vazgeçmedi. Biz yine buluşurken dedim güzel kız tamam bizimkilerde sizden çok iyi olur deyince aklıma yattı, deneyelim o zaman dedim. Yalan söylemem zamanla sevdim onu.' Dediğinde gözlerini mahcubiyetle benden kaçırdı. Önümdeki paketten sigara çıkarıp yaktığımda devam etti konuşmaya.
'Benimle ilgilendi zamanla bağlandım ben de ona. Ben nasıl istersem ona göre yaşıyordu. Gençlik zamanım anlamadım aslında olması gereken bu sandım. Öyle iki yıl geçti. Üniversiteden bir arkadaşım vardı Poyraz.' O zaman anladım ki emniyetteki dostluğu üniversiteye dayanıyordu.
'Onunla konuşurken o sevgilisini anlatırken dikkatle inceledim onu. Anlatırken içinde olan heyecan yaptıkları bende yoktu. Yine de dedim kendime herkes bir değil. Leylala da uzaklaştım istemeden bu düşündüğüm dönemde. Bir yandan okul bir yandan Leyla'nın tavırları bunaldım. Ne yapsam bilemedim. Kimseye bir şey de anlatamadım. Ali abi fark etti çekti köşeye dedi yapamıyorsan ayrıl oğlum gözünün feri söndü kendine de kıza da haksızlık etme diye.' Ali abiye minnetle baktığında Ali abi omzunu sıktı babacan tavırla.
'Yine de dedim olmaz yakışmaz kızı ortada bırakmak. Tüm ilgimi verdim Leyla'ya. Bir türlü ne yaptıysam olmadı ne o mutlu ne ben. Babam en son dedi gözümün önünde erimene gönlüm razı değil. Gittim dedim olmaz Leyla. Öyle ayrıldık. Bunu anlattım çünkü aklınızda soru işareti kalmasın. Ben Leylayı sevdim mutlu olduğumuz da oldu bunu inkar edicek kadar vefasız değilim. Naz'ı ise ilk gördüğümde tutuldum. Altındaki haki şortu beyaz salaş gömleği rüzgarda uçuşan saçlarıyla kediyle konuşan kızın kahvelerini gördüğüm ilk an aldığım nefes yetmedi.' O anlar aklına gelmiş olucakki gülerek baktı bana. Bugün bana da anlatmıştı ama on kere anlatsa hep aynı şekilde anlatıyordu.
'Leyla haklı Naz benim bildiğim her doğruya ters. İlk zamanlar onunla konuştukça anladım birbirimize zıt gibi görünsek de birbirime benzediğimizi. Yapamayız dedim olmaz bizden uzak durdum içim yana yana. Üzüldüm üzüldüğüm kadar onu da üzdüm. Ben bir desem on diyor, yapma dediğim ne varsa yapıyor. Öfkesi benden çok kalbi de merhameti de benden büyük. Yani işin özü ben tüm büyük laflarımı yuttum. Kardeşinize diz çöktüm, boyun eğdim, yenildim. Ben ona çok aşığım şu an olduğu haliyle. Belki ayrı yerden bakıyoruz hayata ama bir adım ben gelicem bir adım Naz, orta yerde buluşacağız.' Sözlerinin bitimiyle bende olan bakışını abime çevirdi aldığı abim bana baktığında kafa salladım tatmin olmuştum.
Kendimi geri atıp elime Serkandan çekirdek alıp yemeye başladığımda Bilge de bana eşlik etti. 'Ne yani dövme falan olmayacak mı?' Diyerek sitemle konuşan Serkan'la bakışlar bize dönünce hepsi şokla bakıyordu.
'Susma bir şey söyle Naz' diyen Savaşla elimdeki çekirdeği Serkan'ın avcuna bıraktım.
'Yedi defa' dediğimde anlamadığı için kaşlarını çattı. 'Yedi defa adını ağzına aldın.' Dediğimde bana gerçekten mi bakışları atsa da omuz silktim.
'Konumuz bu mu Naz?' Kafa salladım.
'Seni dün uyardım. Dua et korumalar yok.'
Mert Savaş'ın önüne geldiğinde o da koltukta kalktı. Dudağımı ısırdım Bilge de olacağı fark etmiş olucak ki bana bakıyordu. Mert birden sağ eliyle gözüne vurunca herkesten bir tepki gelirken Savaş eğilen başını geri kaldırdı.
'Ahu bir şey yap' Barış ve Sait'in aynı anda söylediği şeyle içim acısa da kafamı iki yana salladım.
'Herkes yerine otursun kimse karışmasın' dememle bir bana bir Savaş'a baksalar da ondan gelen işaretle tedirgince yerlerine oturdular.
'Bu zamanında Ahu'yu dinlemediğin içindi.' Mert'in sözleriyle aklıma doluşan anılarla gözüm doldu. Bir tane daha geçirdi karnına. 'Bu mahallenin senin yüzünden Ahumu üzdüğü için' böyle bir kaç yumruktan sonra Mert 'Kardeşimi üzme' diyerek sarılıp tebrik etmişti. Ben ise o saydıkça aklıma gelen anılarla gözlerimden akan yaşa sahip çıkamadım. Atılan onca yumruğa tepki vermeyen Savaş benim ağlamamla yüzü buruşturup yanıma gelip sarılmıştı bana.
'Özür dilerim Naz, çok özür dilerim.' Kulağıma bu sözleri tekrarlarken bir yandan da sırtımı okşuyordu. Ondan ayrılıp gözlerimi sildim.
'Çiçeğimi istiyorum.' Ağlamaktan çıkan sesim kısık ve kırgın çıksa da ortamın sessiz olmasıyla herkes duymuştu. Savaş gülen gözlerle göz yaşlarımı sildi.
'Yuh Ahu bu durumda bile mi?' Barış'ın sözlerine omuz silktim.
'Naz haklı nerde lan çiçek' Savaş'ın bakışları sinirle Sait'i bulunca anahtarı alıp çıktı. Biraz sonra elindeki fanusu Savaş'a verince gözümden bir kaç yaşla ona baktım.
'Bak çiçeğin geldi ağlama kurban olduğum.' Dediğinde elindeki fanusu elime aldım.
'Sevgilini dövdüler şu çiçek kadar ağlamadın kız' ortamı neşelendirmek için Bilge'ye bakıp dil çıkardım.
Toprak abimler önümüzde durunca Savaş yine ayağa kalktı. 'Dövün ama şimdi değil, Naz'ı görüyorsunuz.' Dediğinde abim güldü.
'Biz dövelim de ağzımıza sıçsın di mi? Bakma Mert ondan torpilli. Tekrardan tebrik ederim. Kızımı üzme.' Diyerek kollarını açtığında sarıldılar. Ben gülerek yerimden kalktığımda bana da sarıldı. Sırayla önce bizimkiler sonra tüm herkes bize sarılıp tebrik etmişti.
* * *
Uyandığımda bir sağa bir sola döndüm yatakta. Dünkü sarılma faslından sonra bugün düğün olduğu için kalkmışlar ben de dünü abimlere anlatıp duş alıp uyumuştum. Komidinin üstündeki Lotusuma bakıp gülümsedim. Elimi yüzümü yıkayıp telefonumla aşağı indim. Abimler gelince yukardaki banyoyu da kullanılır hale getirmek işime gelmişti.
Abimler kahvaltı hazırlarken onlara günaydın diyip koltuğa geçmiştim. Telefonu elime alıp sosyal medyadan gelen bildirimleri sildim. Savaş'ın bildirimini görünce gülümseyerek açtım.
Komser🩵: Günaydın güzelim. (7.48)
Günaydınnnnn🌸(11.20):Siz
Mesajımla bir kaç dakika içinde çevrimiçi oldu. Ekranı kapatmadan bekledim.
Komser🩵: İşte şimdi günüm aydı (11.22) Komser🩵: Yalnız bu kadar uykucu olursan işimiz var yavrum(11.23)
Elimizde olan bu beğenmiyorsan...:Siz
Aslında benimle uğraştığının bilincindeydim ama benim de onunla uğraşmak hoşuma gidiyor.
Komser🩵: Nasıl beğendiğimi bir bilsen Naz❤️
Mesajını beğenip sırıtarak açık olan televizyona baktığımda kafama yastık yememle dalgın olduğum için yerimde sıçradığımda gözlerimi kısarak bana yastık atma cüretini gösteren Merte döndüğümde bana gülümseyerek masayı işaret etti.
'Hadi sevda kuşu kahvaltıya' yerimden pis bakışlar eşliğinde masaya geçtim.
* * *
Bilge düğüne benim de gelmemi istediği için giydiğim uzun ama yırtmaçlı bebe mavisi etek beyaz crop kombinimle Bülent abilerin evinin önüne doğru yürüdüm.
Eve yaklaşırken Bilge koluma girip dün geceyi anlattı çok bile dayanmıştı. Düğün evinin önüne geldiğimizde gençlerin masaları yemek için hazırladığını gördüğümde bakışlarım tek kişiyi aradı. Bir kaç bakış sonrası bulduğumda kot pantolonun üstüne bırakılmış kolları katlı beyaz gömleği önünden açtığı düğmelere geçirdiği gözlüğüyle sandalye taşıyan bebeğimi görünce onu beğeniyle süzdüm. Kapmıştım cillop gibi çocuğu maşallah bana. Bilge'nin eşliğinde onların yanından geçip annelerinin olduğu masaya geldik.
Hoş geldin nasılsın faslından sonra gençler pide ve kasa kolaları masalara dağıtmaya başladı. Savaşla ufak bir bakışma yaşasak da mahalleye henüz açıklamadığımız için ufak bir baş selamı vermiştik. Savaşlar mahallenin abileri olarak bir ağaç altında otururken ben zaten kahvaltıdan yeni kalktığım Bilge de Sait'i görmeye yer aradığı için onların yanına doğru ilerledik.
Onlara doğru ilerlerken Savaş bana kitlenmiş bakarken kimsenin görmesini umursuyor gibi durmuyordu. Yaklaştıkça bacak bacak üstüne attığı sandalyesi elinde sigarasıyla Savaş'ın yüksek sesle söylediği şarkıyla utansam da bir yandan da hoşuma gidiyordu bu serseri aşık halleri.
Dalgın dalgın bakıyorken yollara Önümden bir afet geçti mest oldum Böyle güzel nasip olmaz her kula Yürüyüşü, edasına mest oldum, mest oldum, mest oldum ah
Herkes Savaş'a bakarken güldüğünde o yerinden kalkmış bize sandalye getirmişti. Bir yandan da hala şarkıyı söylüyordu.
Sanki birden birşey oldu dilime Söylemeye bulamadım kelime Gülümsedi güldü geçti halime Su misali akışına mest oldum, mest oldum, mest oldum aman
Bir kaç genç ona bakıp kıkırdasa da onun gözleri ben dışında başka yere dönmüyordu.
'Bülbül oldun sen de iyice' diyen Bülent abiyle diğerleri gülerken ben de gözlerime bakan adamı inceledim. Diğer yumruklar karnına olsa da Mert'in ilk yumruğu yüzüne geldiği için elmacığı kızarmıştı. Benim baktığım yeri fark eden Bülent abiye biri dün olanları anlatmış olucak ki 'Kapı güzel çarpmış di mi Nazlı' dediğinde güldüm.
Bacak bacak üstüne atmamla gülen gözleri bana değince gözüyle bacağımı işaret eden Savaşla oturuşumu düzeltip yırtmaçsız bacağımı üste aldım. Bu yaptığımla dudağı tekrar kıvrıldı.
Yanıma birinin gelişiyle döndüğümde geçen bana bakarak şarkı söyleyen çocuğun elindeki kolalarsan birini bana uzattığını gördüm. 'Sıcakta için serinlesin dedim' tam elinden alıcakken benden önce biri elinden aldı. Baktığımda Savaş koladan bir yudum alıp çocuğun omzunu sıktı çocuk bozulsa da çaktırmadı. 'Eyvallah koçum içim yanmış benim' sırtını pat patlayarak gönderdiğinde sandalyesini benim yanıma alıp oturdu. Kolunu birini sandalyemin arkasına atınca diğer insanlardan uzakta olduğumuz için dert etmedim.
Elinde tuttuğu kolayı aldığımda bir yudum da ben aldım. 'İçmiştim Naz yenisini getiriyim sana' dediğinde kulağına yaklaştım. 'Dün öpüşen birine göre gereksiz yerlere takılıyorsun' dememle bakışları bana dönse de ben tekrar önüme döndüm.
Bu sefer Bilge'ye bir çocuk kola getirince Barış abiden önce Sait kolayı alıp tek nefeste içip çocuğa boş şişeyi verdiğinde herkes şaşırmıştı. Sait yanımızdan uzaklaştığında diğerleri normal konuşmalara geri dönse de Bilge kuşum alık alık bakıyordu. Bir ara şunların işine el atsam çok iyi olucak. Biraz sonra Sait elinde bir kasa kolayı ortamıza bıraktı.
'Biraz daha kola gelirse olay çıkmasın. İstediğiniz kadar için burdan. Kasayı görenin bahanesi de olmaz böylece' dediğinde kolalardan birini çakmakla açıp Bilge'ye verdi. Barış onlara dikkatle baksa da bir şey dememesi sonucu tekrar Savaş'ın kulağına yaklaştım.
'Sence de Sait farklı davranmıyor mu?' Diyerek onun ağzını aramak istedim. Bir eli sandalyenin arkasından saçımı okşarken o da kulağıma eğildi. 'Biraz daha böyle davranırsa Barış da ebesini sikicek' demesiyle şaşkınlıkla ona döndüğümde o çoktan sohbetine devam etmeye dönmüştü. Demekki biz yanlış anlamıyorduk. En yakın zamansa planıma onu ortak etmek için konuşup Bilgeye ona göre bilgi versem daha iyi gibi olduğu için şimdilik gözlem yapmaya devam etme kararı aldım.
* * *
Savaşlar gelin alımına gittiğinde ben Leyla'yı görmek istemediğim için mahallede gezme kararı aldım onlar gelene kadar. Gezerken okul bahçesinden gelen seslerle adımlarımı oraya çevirdim. Evet hani öleceğini bile bile o bodruma inen salak kız benim.
Okulun bahçesine geldiğimde kavga eden iki grubu gördüğümde tam polisi arayacaktım ki gördüğüm tanıdık simayla onlara doğru ilerledim. 'Kürşat abiiiii' dediğimde üzerindeki onunla yaşıt olduğunu düşündüğüm adamı atıp kanayan yüzüyle bana baktı. Onların durmasıyla herkes kavgayı bırakıp bana bakmaya başladı.
'Nazlı eve hadi abim' dediğinde onu umursamadan elimi uzattım. Yerden kalktığında bu sefer biraz önce üstünde olan adam konuştu.
'Ooo ülkücü büyümüş de abi olmuş' dediğinde Kürşat abi ona doğru hareketlendiği onu kolundan tutup aralarına girdim.
'Yemin ederim elimden kimse alamaz seni solcu' dediğinde bunun sağ sol kavgası olduğunu anladım. Aferin bana
'Hadi Mahir gidelim.'
'Hadi yoldaş.'
'Hadi reis'
'Hadi başkan gidelim.'
İkisinin tarafı da onları ayırmaya çalışırken ikisi de birbirine kitlenmiş karşı taraftan gelicek hamleyi bekliyorlardı. Ben de onlara kitlenmiş bakıyordum. İkisi de baya sanatsal çalışmışlardı.
* * *
Bilin bakalım yine nerdeyim tabiki ekip otosunda. Yemin ederim kendi arabamıza bu kadar binmedim ben. Bu sefer Demir ortalarda olmadığı için kimseyi kendimi inandırmadım. Kelepçe takıp yanımda oturan adam bana tip tip bakıyordu.
Her zamanki gibi mekana girerken canım sıkıldığı için mırıldanmaya başladım.
Kurşun ata ata biter Yollar gide gide biter Mapus yata yata biter yanımdaki memura baktığımda gülmemek için kafasını benden çevirdi.
Neyseki kurtarıcım olan Demir onların katta beni görmüştü. Yanıma geldiğinde bir yandan da söyleniyordu. 'Yenge yine ne işin var burda?' Derken bir yandan da kelepçeyi çözüyordu. Yanımdaki memura beni tanıtmıştı o da kendini tutmayı bırakıp gülüyordu.
Kelepçe çıkınca ikisi de bana bakıp gülünce 'Ellerine kelepçe vuran polisler bile olan hayran' dediğimde ikisi de sesle güldüler ben de onlara eşlik ederken Poyraz'ın beni görüp Savaş'ın odasını işaret etmesiyle Demirle oraya yürüdük. Poyraz telefonuyla ilgilendiği için onun Savaş'a haber verdiğini anladım.
Odada Demirle otururken Poyraz da geldi. 'Bakın bu rahatlık yaramıyor bana, beni her zamanki gibi demir parmaklıklara alalım' deyip şansımı denesem de ikisi de bana gülmek dışında bir şey yapmadı.
'NAZZZ' koridordan gelen bağırmayla ikisine baksam da onlar kafa sallayarak bana destek olamayacaklarını belli etti. Kapı bir hışımla açılıp düğünde gördüğüm kıyafetleriyle kırmızı bir Savaş girdi.
Odada biraz volta atarken ben de rakı beyazı ojeli tırnaklarıma bakıyordum.
'Sikicem yemin ederim, sinirden kendimi sikicem' Savaş'ın sözleriyle kafamı kaldırsam da ona değil karşımdaki koltukta oturan Poyraz'a baktım. 'Ahu senin ne işin var sağ sol kavgasında' dediğinde şaşkınlıkla ona döndüm. İlk kez bana Naz demedi. Tam ağzımı açmış açıklama yapıcaktım ki elini kaldırdı. 'Sus, kalbini kırıcam yoksa' dediğinde göz devirerek önüme döndüm.
Önümdeki çaydan bir yudum aldığımda soğuk olmasıyla yüzümü buruşturdum. İçimden Yunus'un Komisere sorduğu saçma sorular gelince daha fazla kızdırmamak için dudağıma ısırdım. Aklıma karakolda ayna var mı espirisi gelince bunu başka zaman kullanmak üzere aklıma kazıdım.
'Milletin sevgilisi elinde pasta börek ziyarete gelir, benimki elleri kelepçeli geliyor.' Dediğinde daha fazla dayanamadım ona döndüm.
'Ben sana sanki tertemiz sicille gelmişim gibi davranma. Elimi tutmak yer mi derken her şeyi düşünseydin.' Aslında mantıken sicilime işlenen suç yoktu ama burdaki herkes beni biliyordu en azından kulağına gelmiş olması lazım. Benim sözlerimle ayakta durmayı bırakıp başını ovarak sandalyesine kuruldu.
'Hiç kimseyi düşünmüyorsun anladık ama bari kendini düşün be Naz' ona baktım ciddi mi diye.
'İki defadır suçsuz yere getiriliyorum ve suçlu yine benim. Dışardakilerin arkamdan konuşmasıysa derdin merak etme ben çıkar mahallemin abisi sadece derim.' Biraz önce benim ona attığım bakışı o bana attı. Böyle bir şey söylemese de öyle hissettirmişti bana.
'Kızım kimin ne dediği umrumda mı benim.' Dediğinde ben de ayağa kalktım.
'Ben senin kızın değilim, sevgilinim.'
'O zaman öyle davran Naz.' Bir bana bir ona bakan ikiliyi bir hareketle dışarı gönderdi. Panjurları zaten ilk geldiğimizde kapalıydı. Bana doğru gelince ben de kendimi koltuğa attım. Bana doğru gelip ellerini sandalyenin yanlarıma koyup alnını alnıma yaslayınca koltukta geri giderek ondan uzaklaştım. Bana daha da yaklaşıp alnıma yaslandı tekrar. İkimizde öfkeyle derin soluklarımız normale dönene kadar bekledik. Alnımı öpüp önümdeki sehpaya oturup elimi tutunca yüzüne bakmadım.
'Özür dilerim bitanem, sana bir şey olucak diye aklım gidiyor. Sesimi yükselttiğim için özür dilerim ama buraya son geldiğinde olanlar' dediğinde eli kalbimin üzerindeki yara izini okşadı. 'Özür dilerim Naz'ım' yaklaşıp yanağından öptüm.
Gerekli ifadeyi verip el ele dışarı çıktığımızda koridorda bize bakarak konuşulması umrumda değildi. Emniyetten çıktığımızda Savaş silahını eline alıp beni arkasına aldığında gerçekten benim yaralanmamı atlatamadığını anlamış oldum. Arabaya binip gitmeye başladık.
* * *
Gece oynanmış biraz benim olayımla dalga geçilmiş ve Bülent abi ve Ahsen'e mutluluklar dileyerek ayrılmıştık. Eve gelip duş alıp yatağıma girdim. Günün yorgunluğuyla uykuya dalmam uzun sürmedi. Yarın uzun zaman sonra okula gideceğim için heyecanıydım.
Sabah kahvaltımı yapıp yüksek bel kotum ve lila gömleğimin üzerine ne olur ne olmaz ince bir ceket atmıştım omzuma. Arkadan korumalar eşliğinde Bilgeyle Mertle ortak arabamızla dedikodu eşliğinde okula geçtik.
Ders başlamadan herkesin yaralanmam hakkındaki konuşmaları ve geçmiş olsun dilekleriyle başım ağrımıştı. Blok ders bitince Bilgeyi kolumdan tuttuğum gibi hızla arabaya kaçtık.
Radyo eşliğinde yolumuza devam ederken evin önünde gördüğüm arabayla Bilgeye döndüm. Kafasını bilmiyorum anlamında sallayınca arabayı park edip birlikte bizim eve geçtik.
Kapıyı anahtarımla açıp salona girdiğimde yabancı kişilerle abime baktım. Beni öpüp yukarı gönderince üstümü giyinip geri geldim.
'Hoş geldiniz' diyerek boş bir yere oturup gelenleri inceledim. Orta yaşlı bir çift iki erkek, bir tane daha çift vardı. Yaşlı çiftin hanımefendisi ağlarken adamın da gözleri kırmızıydı. Yanlarındaki erkeklerin ikisinin de ellerinde yüzük vardı. Karşıdaki diğer çifte baktığımda erkeğin elinde alyans olsa da kızda olmayınca onların çift olmadığını anlamış oldum.
Mert'e baktığımda gözlerindeki duygu karmakarışıktı. Göz bebeklerinin kırmızı olsa beni şaşırtsa da bana tebessüm edince şimdi yeri olmadığı için sustum.
Misafirleri ilk kim tanıtıcak derken Toprak abim boğazını temizleyince ona döndüm. 'Mert'in ailesi' dediğinde ben de Mert gibi karmakarışıktım.
Bölüm Sonu🥳🎊🎉
Keyifli bölüm yazdım ya hemen ortalığı karıştırmam lazım🩵
Bir kaç bölüm mahalle kurgusundan aile kurgusuna kayıcak gibiyiz hayırlısı🌸 |
0% |