@simurganka45
|
Keyifli Okumalar🎊🎀😘🎉
Ayyyy bölümü yazarken sıcaktan süblimleştim🫠🫠
Kızlar tövbe haşa ama biz şimdiden böyleysek yazı çıkaramıcak olabilir miyiz?🥵🥵
Geçen Bölüm sonu: Kapının çalmasıyla abime dur deyip ayağa kalktım. Kapının önünde saksıda bir gül fidanı vardı. Çevreye baksam da kimseyi göremedim aslında kimin bıraktığını tahmin etmek zor değildi. Eğilip baktığımda çiçeğin üstündeki notu dikkatlice çıkarıp okudum.
Sana bir kaç gün sonra kuruyacak çiçek vermek istemedim Naz'ım. İstedim ki bu çiçeği beraber büyütelim dikenlerine rağmen güllerini beraber koklayalım. Bir dikili fidanımız olsun. Bir çiçekle affetmeyeceğini biliyorum zaten ben de böyle biri değilim. Ama başlamak için güzel bir adım bence Bu aptal adama bir şans verir misin? Naz'ın Savaşı
Ahu Nazlı Anlatımıyla
Elimdeki notla öylece kalakaldım. Ben nota bakarken karşımda bir hareketlilik hissedince kafamı kaldırdım. Savaş yavaş tedirgin adımlarla karşıma geçti. Elimdeki notu sıkıca tuttum. Hafif bir tebessüm edip ensesini kaşıyınca stresli olduğunu farkettim.
'Naz biraz konuşabilir miyiz?' Gülesim geldi beyefendi tekrar Naz'a dönmüştü sonunda.
'Ben seninle konuşmak istemiyorum Efe komiser' dedim üstüne basa basa. Anlık bir bozulsa da hemen toplayıp yüzüme bakmak için hafif eğdi kafasını.
'Ben konuşsam sen dinlesen' gerçekten çığlık yardım çığlıkları. Ben anlatmak istediğimde beni susturan ağzına geleni söyleyen adam şimdi gelmiş utanmasa yalvarıcak konuşmak için. Derin bir nefes aldı benim ona bakıp susmak karşısında. 'Naz lütfen hiç mi hatrım yok' Allahım gerçekten sabır. Şu an ona benim yok muydu hatrımda dinlemedin demek vardı.
'Kimmiş Boncuk' ben bir şey söylemeden abim kapıda benim yanıma gelip elini belime atıp kendine çekti.
'Gelsene içeri kapıda kaldın' abime döndüm bu erkekler hep mi dengesiz arkadaşlar yoksa bana denk gelenler mi öyle. Bu adam bir haftadır kaçmıyor muydu benim gibi Savaştan. Sonra erkolar kapatılsın deyince ben suçlu oluyorum.
Ben şaşkınca arkalarından bakarken onlar içeri girdi. Ayaklarım yere vura vura salona geçip onlardan uzak bir koltuğa oturdum. Elime telefonumu alıp sepete beğendiğim ürünleri eklemeye başladım. İçim sıcaktan yanınca ayağa kalktım.
'Nereye abim?' Elinin körüne giderim Safiye abimin birden ortaya çıkan Savaş sevdasına bunu söyleyemeyeceğim için göz devirdim.
'Soğuk kahve yapıcam kendime'
Tam salondan çıkınca abim arkamdan bağırdı. 'Sormadın ama biz de içeriz abicim' sabır Allahım sen bana sinir krizi geçirmem için fazlasıyla ver. Verdiğin sabrın sonundayım çünkü.
Kahve köşesine gidip makineye kahve koydum. Raftaki kupaları es geçip dolaptan bardak çıkardım. Makineye espresso için bir büyük kap koyup çalıştırdım. Kapıdan Savaş'ın gelip kapıyı kapatmasıyla onu görmezden geldim. Bir şey demeden sessizce masaya geçip oturdu. Ona baktığımda kedi gibi bakmasıyla içim bir garip oldu.
'Yardım ediyim mi?' Allahım sabrın yanına iki lira farkla bana Savaşın bu tatlı hallerine yumuşamamak için irade de ekler misin? Ben sessizce buzdolabından buz kalıbını çıkardım. Savaş da yerinden kalkıp fıtı fıtı gelip tezgaha dirseklerini koyup bana bakmaya başladı. Derin bir nefes alıp çıkardığım kaba buz küplerini çıkarmaya başladım mümkün olduğunca ona bakmamaya çalıştım yelkenler suya inmesin diye. Bir küp inat edip çıkmayınca buz kalıbını tezgaha bir kere vurup tekrar denedim ama yok çıkmıyor. Şu an süper dadıdaki Buğraya dönmeme çok az kaldı.
'Yardım ediyim Naz' demesiyle arkamdan elimdeki buz küpünü elini alması bir oldu Savaş'ın böylelikle tezgahla bedeni arasında kaldım. Kolları iki yanda olduğu için aradan da sıyrılamıyorum.
'Geri bas Efe komiser' desem de gitmedim. Allahım gerçekten şimdi tüm sinirimden kafa göz dalıcam. Sessiz kalınca bir an önce bitsin diye beklemeye başladım. 'Hadi çıkar şu buzu da çekil arkamdan' dedim. O ise uyuşuk uyuşuk hareketle buzları kaptan çıkarıyordu. Hoşuna gidiyordu şerefsiz köpeğin.
Savaş Anlatımıyla
Elimden geldiğince elimdeki buzları yavaş çıkarıyordum. Naz şu an kudursa da demekki umut var ki hala kokusunu alabileceğim kadar yakınımdaydı. İstese şu dakka ya debelenip kaçardı hiçbir şey yapamasa abilerine seslenirdi ama homurdanmak dışında bir şey yapmıyordu. Kafamı biraz öne çıkarıp saçlarının kokusunu derince içime çektim. Ben varya bu kıza çok fena tutulmuşum. Buzlar bitince istemeye istemeye son bir kez tüy gibi saçlarını öpüp geri masaya oturdum. Şu an onun çiçek kokusunu aldıktan sonra sigara içesim bile gelmiyor.
Beni kovmamasını fırsat bilerek Naz'ımın homurdana homurdana kahveleri hazırlamasını izledim.
'Baristanız var sanki burda. Neyim ben kahveci Adem abi mi? Altı üstü bir keyif yapıyım dedim. 6 tane kahve çıkarıyorum. Allah'ım nolur erkekleri en azından bir hafta kapatabilir misin?' Sütü köpürtürken söyledikleriyle kendimi tutamayıp güldüm. Birden bana dönünce bakışlarımı kaçırıp dudağımı kaşıyor gibi yapıp gülüşümü sakladım.
Kahveler hazır olunca tepsiden iki tanesini masaya koyup tezgahtaki tepsiyi aldım. Bana bakan şaşkın bebeği tutup öpmemek için irademin son kırıntılarını da kullandım. 'Sen otur güzelim ben verip geliyorum' cevap vermesine fırsat vermeden elimdeki tepsiyi dikkatlice salona götürdüm. Toprak abi ve diğerleri burdaydı. Ateş beni görünce göz devirdi.
'Abi bu çocuğun evi mi yok niye bizde?' Öz abileri olmasa da Naz kesinlikle laf sokma konusunda Ateş'e çekmiş. Umursamadan tepsiyi orta sehpaya bıraktım.
'Evimdeyim zaten Ateş, izniniz olursa mutfağa yanına gidicem' diyerek göz kırptığımda bu sefer dördünün de kıskançlık damarı tutmuş olucak ki homurdandılar.
'Tam bir şovcusun. Sen yat kalk Narçiçeğime dua et' Mert'e gülümseyip kapıya ilerledim. Ona söylemesem de her gece yatmadan onu gönlüme düşüren onun gönlüne beni düşüren Rabbime dua ettiğimi bilmeseler de olur.
Biraz önce salonda olan rahatlığım mutfak kapısına gelince yerini gerginliğe bıraktı. Gerçekten herkese kafa tutup benim yanımda küçücük kalan bir kıza yenilmem de şaka gibi. Derin bir nefes alıp kapıyı açtım. Naz elinde telefonu bir şeyler bakarken bir yandan da sigara içiyordu. Hem mutfaktan çıkmamasına hem de kahvesine başlamamış olmasına dudaklarım kıvrılsa da bana bakmasıyla hızlıca karşısındaki sandalyeye oturdum.
Kahveden bir yudum alırken Nazla göz göze gelmeye çalışsam da inatla telefondan gözünü çekmiyor. 'Naz ben senden özür dilerim.' Bir tepki vericek mi diye es versem de gözü telefondaydı ama dikkatini bana verdiğini telefon üzerinde biraz önce gezen parmağının durmasından anlayarak devan ettim. 'Haklısın o gün seni dinlemeden o lafları söylemem' dedikten sonra sinirle saçlarımı karıştırdım. Kendimi nasıl ifade edeceğimi toparlayamıyorum. Resmen Nazın karşısında sorguda sıkıştırdığın adamlar gibi kaldım tek kelime etmeden üzerimde bu kadar etki sahibi olmasının sebebi bir haftadır bir anlık ağzımdan çıkanlar yüzünden yaşadığım kaybetme korkusu.
Kahvemden koca bir yudum aldım. 'Hemen affet demiyorum'
'İstesen hemen yapıcam çünkü' en sonunda istediğim gibi olmasa da bir tepki vermesiyle biraz olsun rahatladığımı hissettim.
'Çabalamama izin ver. İstiyorsan koşayım yine peşinden tavlayım yeniden seni' hala bana bakmadığı için kafamı biraz aşağı eğerek görüş açısına girmeye çalıştım. Bir anlık tebessümünü görsem de hemen kendini toparladı.
'Sen beni tavlamadın ben sana tav oldum.' Kafamı salladım. Elinden gelebilse beni seçmezdi kalbi ama kaderin bize oyunuydu neyden kaçarsak onu birbirimizde bulduk. Kaçtıkça çekildik birbirimize...
'Naz hak etmiyorum ama bir şans daha versen bize' ilk kez kafasının kaldırıp bana baktı. Kendimi gidip dövesim geldi o güzel kahveleri hafiften yaşla ışıldamıştı dudaklarında buruk tebessüm vardı. Ben onu üzen kafamı sikim. Yerimden kalkıp Naz'ın yanındaki sandalyeye geçip ona döndüm. Bir elimle iki elini tutarken bir elim yanağına çıktı. Hafiften yanağıma yüzünü yasladığında buruk da olsa güldüm Şans gibiydi işte sonra ben kedisin diyince kızıyordu. Baş parmağımla yanağını okşarken kokusunu almak için biraz daha yaklaşıp alnına alnımı yasladığımda kapı gürültüyle açılınca ani sıçradığı için bana kafa atmıştı. Elim acıyan kafama giderken bir yandan Naz'ın kafasına bakıyordum.
'Aayyy yetiştim zor kaçtım ellerinden' Bilge bir hışımla gelip aramıza girdiğinde kendimi bir an ayakta buldum. Ben şaşkınca ona bakarken o çoktan Naz'a sarılmış bir şeyler söylüyordu. Kapıdan gülme sesi gelince oraya döndüm. Mert Ateş ve Çınar halime gülerken Toprak abi gülüşünü saklamaya çalışıyordu. Onların arasında Barış'ı görmemle şaşırdım o hangi ara gelmişti biz niye hiç duymadık zil sesi.
'Abi sen git bizim bir şey konuşmamız lazım' Bilge'nin bana dönmesiyle omuz silktim.
'Kalk bakalım minik fare önce ben konuşucam' kolundan tutmaya çalışırken birden Naz'ın göğsüne yasladı sırtını ben ona şaşkınca bakarken gülüş sesleri artmıştı yine. Allahım sen sabır ver. 'Tamam el birlik olun sıçın ağzıma.' Bilge'nin huyunu bildiğim için mutfaktan çıktım. Tam evden de çıkıcakken Toprak abi ensemden salona ittirdi. Gerçekten gülü seven dikenine katlanır ama Naz da böyle abiler varken ben bildiğin çalıya oturdum.
Ahu Nazlı Anlatımıyla
'Ay ikizim abim Savaş mesaj atmış . Ahulardaymış deyince nasıl geldiğimi bilemedim. Arkamdan koştu sizin yedek anahtarı aldığım gibi kaçtım.' Bilge'nin sözleriyle güldüm salaktı malaktı ama iyi ki vardı. Sırf ben istemem diye kendi abilerini karşısına alıyordu. Aklıma Savaş gelince gülümsedim. Tabi bu hareketimle koluma vurulması bir oldu. 'Kız affettin mi hemen. Ben sana süründür demedim mi? Yetişemedim şeytan tüyüyle ikna etti di mi seni' kahkahama engel olamadım.
Baştan başlayarak hızlıca anlattım getirdiği gülden başlayarak.
'Ay abim diye demiyorum ama işini biliyor şu suratının haline bak. Bir kaç güne affedersin sen bunu.' Şaşkınlıkla yüz ifademi toparlayıp ona baktım. Bu kız daha düne kadar barışalım diye benimle konuşuyordu dikkatli bakarsanız kendisinin benim gibi dengesiz olduğunu anlayabilirsiniz.
'Bizi boşver sen de Saitle ne alemdesiniz. Yumuşamadı mı daha abin olucak o hıyar' biraz önceki gülen yüzü solduğunda bu sefer ben kollarımın arasına çektim onu. Küçük çocuk gibi daha sıkı sarıldığında saçlarını öptüm.
'O gün çok vurdu abim. Şimdi de konuşmaya çalışıyorum ama bir şekilde olayı kapattırıyor hemen. Mesajlaşırken Sait bana moral veriyor ama biliyorum abimle durumu onun da canını sıkıyor.' Derin bir nefes aldım. Aklı gidiyo evrenin ikimiz de mutlu olucaz diye. Sarı saçlarını örmeye başladım.
'Merak etme abimler konuşur onunla. Sözden anlamazsa ben alırım silahı derim ya izin verirsin ya vururum topuğundan' kıkırdayınca moralini biraz olsun düzelttiğim için devam ettim. 'Hatta bana gerek kalmaz bile abimler yapar benden önce Toprak abim bile sırf ben mutlu oluyim diye Savaş'a bugün kendi elleriyle verdi nerdeyse beni'
Elime aldığım tokayı örgüye taktığımda bana döndü sandalyede 'O da vurdu ya içi rahatlamıştır artık' dediğinde şaşkınca ona baktığımda hemen elini ağzına götürüp kafasını iki yana salladı.
'Dökül Bilge ne biliyorsan yolmuyim o sarı saçlarını' derken bir yandan da ağzındaki elini çektim. İyi ki sadece bana karşı bir şey saklamamak gibi huyu vardı başkasına ağzını açmazken bana her şeyi anlattığı için ağzında bakla ıslanmazdı bana karşı.
'Hani benim size geldiğim gün varya, bara gitmeden bir gün önce. O gün ben tam size gelicem bizimkiler bahçede, ben çıkarken pencereden bir baktım Toprak abi abime kafayı gömdü. Ondan sonra ne oldu bilmiyorum ben çıktığımda koltuğa oturtmuşlardı.' Abime bak sen hiç söylemiyor da ben de diyorum bu adam ben ağlamışken nasıl Savaş'a izin veriyor. Düşününce hak etmiş olsa da benim de suçum olduğu için üzüldüm.
'Neyse sen bizi düşünme şimdi, kafa kafaya verelim sizin işi düşünelim.' İkimiz aynı anda elimizi yanağımıza koyup düşünmeye başladık. 'Babana söylesek' dediğimde bana değişik değişik bakmaya başladı.
'Kızım ne diyecek babam oğlum kardeşini bırak sevgilisi olsun mu?' Düşününce mantıklı değilmiş ama ben ne bileyim kız babası nasıl tepki verir. Benim babam Toprak'tı o da ben mutlu oluyim diye istemediği şeylere bile tamam derdi.
'Annene söylesek o halletse' bu söylediğimde sonra biraz durdu kafasında ölçüp tarttı ben de bir sigara içip ona zaman tanıdım.
'Haklısın aslında en azından fikir verir. Dur ben yazıyım içeri geçelim, annem gelip bizi alsın. Hem dikkatte çekmeyiz.' Kafamı salladım sanki banka soycaz da dikkat çekmeyelim diyor. Ben sigaramı içerken Bilge de annesiyle konuştu.
'Hadi geçelim içeri' diyip onu da alarak içeri geçtim. Tam kapıdan giricekken onlara bir şey ikram etmediğim aklıma gelince kalan malzemelerden iki soğuk kahve daha yapıp hızlıca salona geçtim. Bilge kuşuma verirken öpücük atarken Barış'ın önüne sertçe koydum. Bana tek kaşını kaldırarak baktığında göz devirip Bilge'nin yanına oturdum. Sen hem kardeşini üz hem de benden iyilik bekle neyim ben Selena mı?
'Hafta sonu mahalledekiler olarak bir şey yapalım diyoruz Naz. Gelirsiniz di mi?' Savaş'ın sözleriyle bizimkilere döndüğümde omuz silktiler anlaşılan misafirler gittikten sonra fight var.
'Mahalle mahalle değil aktivite merkezi sanki amına koyim. Biraz bile oturmayın götünüzün üstüne' abimler sözlerime gülerken diğer ikili şaşkın ördek gibi bana bakıyordu. Tam bu sırada kurtarıcımız olan zil çaldı. Dikkat çekmemek için kapıyı açmaya kalkmadım. Mert kapıyı açmaya gidince çok geçmeden Sibel teyzeyle beraber salona geldiler.
'Ayyy kızlar ben de sizi arıyorum hadi kalkın, düşün peşime' Aynen Sibel teyzem hiç belli etmedin konuştuğumuzu bir hal hatır sorar insan Bilge'ye bakıp kafamı iki yana salladım o da bana hak verircesine kafasını aşağı yukarı salladı.
'Geç otur Sibel teyzem, nereye hem?' Savaş'a bugünkü ikinci Osman Aga taklidi yapmamak için kendimi tuttum. Hem adam evi öyle sahiplendi ki bizden önce buyur ediyor misafiri.
'Ay yok çocuklar kız gecesi yapıcaz, kızlarımı alıp size geçicez' biz hemen ayaklanıp yanına gidince ikimiz de kollarına girdik. Tam arkamızı dönmüş salondan çıkınca arkasını döndü 'Siz de burda ya da bizde falan takılın kızlar gelene kadar' deyip burun kıvırdığında Savaş ve Barış homurdanırken ben ve Bilge Siboşun yanaklarını sıktık. Böyle böyle erkolara hadlerini bildiricez.
Siboşla beraber Savaşların evine geldiğimizde önden arka bahçeye gitmeye başladı. Biz de Bilgeyle arkasından kuyruk gibi peşine takıldık. Arka bahçedeki sedire ilerleyince biz de karşısına oturduk. Seher Teyze daha ortalıkta yoktu acaba haberi mi yoktu diyecekken elinde atıştırmalık olan tepsiyle arka kapıdan yanımıza doğru geldi.
Sehpaya atıştırmalıkları bırakınca hepimizle tek tek sarıldı. Semaver biraz uzakta olduğundan tepsideki bardaklarla Bilgeyle beraber çayı koymak için kalktık.
'Bilge annenler uzun zamandır bunu istiyor olup bizi kullanmışlar gibi olabilir mi?' Dediğimde Bilge onlara bakıp oflayarak çayı koymaya devam etti. Çaylarla beraber masaya oturduğumuzda bizi tınlamadan çayları alıp dedikodularına devam ettiler. Elime biraz çekirdek alıp çitlemeye başladım.
'Anne artık bir durup bana yardım edicek misiniz?' Bilge'nin isyanıyla irkilip bize döndüler şükür moment.
'Tamam annelerin kuzuları anlatın bakalım derdinizi' Gerçekten Sibel teyze beni kuluçkasına almış kuğuydu benim ördek olup yavrusu olmadığıma asla ikna olmuyordu.
'Konu şu ki genç hanımlar Saitle Bilge'ye ikinizin de oğluşu engel oluyor' genç hanım dediğimde kıkırdasalar da sonra toparlanıp düşünmeye başladılar.
'Ah be kızım sen de durdun durdun abinlerin arkadaşını buldun be sarı civcivim' Seher teyze Allah aşkına konumuz bu mu dememek için zor tuttum belki de annelerden yardım istemek o kadar da iyi bir fikir değildi.
'Yav Sehroşum dur zaten ortalık karışık. Siz onu boşverin de çözüm üretin' Seher teyze Bilgenin sözlerinden sonra düşünmeye başladı.
Geçen saatlerin ardından sonunda teyzeler bir dünya düşünmüş ve olayı babalara çıtlatıp oğullarını onların gazabına bırakmanın en iyisi olduğuna karar verdiler. Bu zamanda onlar da boş durmayacak eğer kocaları sıkıntı çıkarırsa burunlarından getireceklerdi bu durum aşırı hoşuma gittiği için keyifle yeni doldurduğum çayımı içtim. Bilge de bu durumdan memnun olucak ki keyfi ve umudu yerine gelmişti.
Biz çaylarımızı içerken evin yanından Savaşla Barış'ın görünmesiyle göz devirip çayımı bitirmek için bir yudum aldım sıcaktı ve dilim yanmıştı. Bu adam bana külliyen zarardı.
'Eee fıstıklar kimi boynuna geçirdiniz urganı bunca saat de keyfiniz yerine geldi' Barış'ın gülerek teyzelerin olduğu tarafa oturmasıyla içten içe güldüm. O urganı onlara geçirdiğimize ihtimal vermiyordu salak.
'Seni tekrar burda görmek ne güzel' Savaş'ın yanıma oturup kulağıma fısıldamasıyla biraz daha Bilge'ye yanaştım. Karşıma baktığımda diğerlerinin bize baktığını gördüm. Dilim yana yana çayımı fondip yapıp ayağa kalktım.
'Güzel bir akşamdı çıtırlar, bana ayrılan sürenin sonuna geldik' dememle Savaş ta benimle kalkıp omuzlarımdan beni geri oturtunca omzumdaki ellerini gülerek indirdim. Kırıcam o ellerini o olucak.
'Siz oturun biz yukardayız' diyip Barış'a kafa işareti verip içeri geçti. Üzgün çıkan sesine bu durumda olmasak üzülürdüm belki derin bir nefes alan Seher teyzeyle ona hafiften tebessüm ettim. Elimi tuttuğunda o da burukça gülümsedi.
'Nazlım güzel kızım bana anlatmak ister misin?' Nazlı neyi anlatıcak Seher teyze bunun Savaşla ne ilgisi var...
'Anlatılacak çok bir şey yok Seher teyzem, biliyorsunuzdur zaten' malum bu ikilinin dedikodu hattı baya sağlam zaten Sibel teyzenin o günden sonra Bilgeyi sorguya aldığını biliyordum.
'Kızım amacım aranıza girmek değil bunu sana Savaş'ın annesi olarak söylemiyorum, mahalledeki teyzen olarak söylüyorum o da çok pişman. Bir haftadır bir kaç bir şey yiyo bir kaç saat uyuyor. Sürekli barut gibi geziyor ortalıkta en son Ali oğlum kafeden kovmuş herkesi canından bezdirdi. Senin iyi niyetininden şüphem yok ama Savaş yalana gizli saklı işlere karşı bir çocuk. Küçükken bile böyleydi bu konuda bize bile çok müsamaha göstermez ama senin değerin onda o kadar fazla ki peşinde dolanıyor. Ben oğlumu ilk kez böyle görüyorum açıkçası hoşuma da gidiyor. Süründür hakkındır ama kapıyı biraz olsun aralık bırak. Kapatırsan sana ulaşamaz' sözlerinin samimiliğinden şüphem yoktu. İlk günden beri bana bize destek olmuştu evini açmış sofrasına bir tabak fazla koymuştu ve bir an olsun tedirgin hissettirmedi beni.
Yalandan entrikadan hoşlanmayan erkek🤝 Hayatı yalan dolan olmuş kız mı müko bir çiftiz Savaşla😂😂
'Seher teyzen haklı kızım. Ben şahidim bir haftadır biraz önce güldüğünü gördüm sadece. İçi gidiyor ama o böyle bir çocuk değil be kızım zaten ne yapacağını şaşırdı başı kesilmiş tavuk gibi geziyor etrafında' diyip kahkaha atınca ben de güldüm Siboş ve mükemmel benzetmeleri. 'Bırak koşsun peşinde ama ne biliyim arada gül ya da bir şey söyle ki hevesi kırılmasın bir umudu olsun' kafa salladım bugünkü gece mesaisinde ne düşüneceğimiz de belli olmuştu çok şükür.
Ani bir kararla abimlerle olan gruba Savaşlarda kalıcağımı yazdım. Onu affetmesem de uyumaması gözlerinin altındaki yorgunluk canımı sıkıyor tabi bunda teyzelerin de beni gazlaması ve hemen bitirmek gibi bir hata yapmamın da etkisi var. Biraz homurdansalar da kabul edince teyzelere de söyledim. Seher teyze içten bir şekilde gülüp teşekkür etti ana yüreği işte Bilgeler kalkalım artık dediklerinde ben onlarla vedalaşıp içeri geçtim Allah'tan Ali Asaf amca ortalarda yoktu da utanmadan hedefim olan Savaş'ın odasına ulaştım. İçten içe dinlemek istesem de bu sefer yine Selenalığım tuttuğu için kapıyı çaldım.
'Gelebilirsin anne' Seher teyze sanıyordu beni salak herif. Kapıyı açıp içeri girdiğimde ikisinin de koltukta oturduğunu gördüm. Savaş'ın şaşkın bakışlarına aldırmadan Barış'a döndüm.
'Sizinkiler gidiyor' dediğinde kafa sallayıp Savaşın kulağına bir şeyler söyleyip omzunu sıkıp yanıma geldiğinde bana döndü kafamı hayırdır gibisinden salladım.
'Hadi gel gidelim Ahu. Yanımda yürümeyecek kadar da değil herhalde' ba ba ba ba havuç beye bak
'Sen git ben gelmiyorum' dediğimde oflayarak aşağı indi o kadar burda kalmama ihtimal vermiyordu ki onun arkasından iniceğimi tahmin etmişti aşağıdakiler anlatırdı artık.
Savaş'a bakmadan üstüme baktım tayt tişört yatmaya müsaitti gidip pikeyi kaldırıp yatağın içine girdiğimde Savaş ne yaptığımı çözmeye çalışır gibi baktı.
'Orda öyle bakıp durma ışığı kapat uyuyacağız herhalde' dediğimde kafasını sallayıp ışığı kapatmaya gitti son bir kez bana bakıp kapı kulbunu tutunca gidiceğini anlayıp kafamın altındaki yastığı kafasına attım. Elindeki yastıkla şaşkınca bana bakınca göz devirdim. 'Yastığı getir' yastığı getirip yatağa usluca koyduğunda aferin good boy aferin oğlum dememek için kendimi zor tuttum. Gidicekken kolundan tutup biraz çekiştirdim.
'Napıyorsun Naz' off nalet olsun içimde bu çocuğa kıyamayan tarafa.
'Savaş sus yatağa geç ve uyu' aval aval bana bakmaya devam ederken diğer tarafa kayıp arkamı ona döndüm. Biraz sonra yatağın diğer tarafı çöktü. Uyumayacağını bildiğim için Selanalığa devam ettim. Ona doğru döndüğümde yastıkta tavanı izlediğini yatağın en ucuna emaneten yattığını gördüm. 'Bu gecelik ateşkes yapıcaz, sabah kaldığımız yerden devam edicez ve sen uyuyacaksın tamam mı?' Dedim tane tane bir kaç saniye bana bakıp gülümsediğinde ben de güldüm.
Yatağın ortasına doğru kayınca ben de ona doğru kayıp kolunu kaldırıp kafamı göğsüne koydum. Belimden sarılıp iyice kendine çekti beni. Bir yandan saçımı okşamaya başladığı için çoktan uykum gelmişti.
'Ateşkesse bir kere öpebilir miyim?' Küçük çocuk gibi davranan masum Savaş bana her şeyi yaptırırmış şu an kesinleşti. Bir şey demeden kafamı kaldırıp yanağımı uzattım. Hemen yanağıma dudaklarını yapıştırıp uzun süre orda kalıp en son kocaman öptü daha sonra küs mesin diyerek diğer tarafı da öptü. 'Allahım sana çok şükür' diye mırıldandığında bir de ufacık boynumdan öptü iyice pelte kıvamına geldik. Hala saçımı sevdiği için uyku beni iyice kendine çekmeye başladı.
'İyi geceler' diye mırıldandım.
'Binlerce kez beterdi gece senin ışığın olmadığında' ilk zamanlara yaptığı atıfa gülüp çok da geçmeden kendimi uykunun ve Savaş'ın kollarına bıraktım.
Ufak bir Yazar Anlatımı: Sabah uyanan Ahu Nazlı Selenalıktan Hadesliğe geçer ve Savaş'ın dudaklarına öpücük bırakıp sakallarını severek aşağı iner. Savaş Ahu Nazlı hadeslik yaparken uyuduğunu sansa da uyanıktır ama tepki vermemek için zor durur Ahu Nazlı odanın kapısını kapatınca hem sevdiği kadının onu öpmesi hem de bir haftalık uykusunu alması sonucu gülerek yatakta döner.😂🩵
Yüzümü yıkayıp aşağı indiğimde mutfaktan ses gelmesiyle Seher teyzenin kalktığını anlayıp yavaşça mutfağa girdiğimde gördüğüm görüntüyle kapının pervazından kahvaltıyı beraber hazırlayan yaşlı ama ruhu genç çifti izledim.
'Günaydın Nazlı kızım gel hadi' diyen Seher teyze ellerini kurulayıp kollarını açınca arasına girdim. Gerçekten dizilerdeki aile gibiydiler onlarla olduğumda bu hisleri bilmesem de huzurlu hissediyorum. 'Çok teşekkür ederim kızım senin o güzel kalbini yerim' Seher teyzenin kulağıma fısıldadığıyla aklıma kalbini çocuklara pişiren abla geldi.
Seher teyzeden ayrılınca Ali Asaf amca bana ben ona baktım. Kollarını iki yana açtı gülerek 'Bu ihtiyara sarılmak yok mu kızım' dediğinde utana sıkıla ona da sarıldım. Yusuf Soykan bela okumak istemiyorum ama beni zorluyorsun.
'Eee benim başım kel mi Naz' Savaş'a diğerleri gülerken ben şaşkın şaşkın ona bakıyordum. Bu halimden faydalanıp kollarını bana sardı. 'Günüm nasıl güzel aydı ama' kulağıma fısıldarken bir yandan da biraz diğerlerinden uzaklaştık. Geri yardım için onlara döndüğümde gülüşerek işlerine geri döndüklerini gördüm. Ben onlara dalmışken Savaş tekrar kollarını bana doladı arkadan 'Geleceğimizi merak ediyorsan karşına iyi bak Naz'ım. Duymasınlar ama biz onlardan güzel olucaz' ben bu adamla ayrıyım desem de yemek yediğini gördükten sonra ateşkesi bozucağım için bir şey demeden kafamı göğsüne yasladım. O da kollarını sıkılaştırıp saçımdan öptü.
'Seni duyuyorum anasının oğlu' Ali Asaf amcanın sözüyle ben gülerken Savaş küçük çocuk gibi homurdanıyordu.
'Sanki babamın evinden getirdim çocuğu' Seher Teyzenin Ali Asaf amcaya sataşmasıyla gerçekten bize benzediklerini fark ettim. 'Çocuklar siz salona geçin bugün biz de siz toplarsınız' tam itiraz edicekken Savaş benimle birlikte yürümeye başladı.
Koltuğa yine kafam onun göğsünde olucak şekilde oturduk Savaş saçlarımı severken ben de boşta olan eliyle oynadım. Hiç yalan söyleyemeyeceğim bu ateşkes bana da en az Savaş kadar iyi geldi. Onca olaydan sonra onda dinlenmeye benim de ihtiyacım varmış.
'Ne zaman biticek ateşkesin' kafamı kaldırıp ona baktım memnun değil miydi bu durumdan yanağımı elimin tersiyle sevip tekrar yatırdı beni. 'Ben halimden memnunum sadece ne kadar daha zamanım var ona göre kendimi alıştırayım öncesinde' yok düşmedim yerleri siliyorum.
'Kahvaltıdan sonra ateş serbest' derken bile onu süründürme işlemini çok uzun tutamayacağımı anladım. Ben bu çocuğa bitmişim...
* * *
Kahvaltı ettikten sonra eve geçmiş bizimkilerle kahvaltıya oturup çay içip sohbet etmiştim. Duş alıp güzel bir şortlu takım giydim. Saçlarımı tarayıp at kuyruğu yaptım. Şimdi ne için hazırlandın diye sorucak olursanız Mert ile beraber ilk kez yayın yapıcaz daha doğrusu hem soru cevaplayıp hem oyun oynayacakmışım. Çok heves ettiği için oyundan çok anlamasam da kabul ettim kabul edince de ne kadar kişinin beni görüceğini bilmediğim için özendim.
Yayın odasının önüne gelince derin bir nefes alıp içeri girdim girmeden Bilgeye haber verdim kendisi link istemişti beni izleyecekmiş hanım efendi. Telefonu titreşime alıp çalsam da duymayacağı için içeri girdim. Mert bilgisayarının başında kulağında kocaman kulaklık konuşuyordu. Yandaki diğer ekrana bakıp bana döndüğünde kocaman gülümsedim. Ayağa kalkıp geldiğinde istemsiz stres yaptım sanki haber kanalına çıkıcam.
'Hoşgeldin nar çiçeğim geç hadi, biz de seni bekliyorduk' belimden beni kendi sandalyesine götürürken bir yandan da tuttuğu elimi okşuyordu. Sandalyeye oturunca tebessüm edip el salladım. Merak etmeyin zeki müren de bizi görecek mi espirisini içimden yaptım sjdj
Mert de Ateşin sandalyesini yanıma çekip ekrandaki oyundan çıktı. Ben ona baktığımda güldüm böyle hint dizisi gibi bakışıcaz mı. 'Arkadaşlar merhaba tekrardan size söz verdiğim gibi Ahu Nazlı bugün bizimle yayına katılacak' tekrar el salladım. 23 nisanda koltuğuna oturdum sanki şu halimize bak dnkd
'Bak şimdi güzelim öncelikle kulaklığı tak oyundaki sesleri burdan duyucaksın' kulaklığı takarken bokunu da çıkarma kulaklık ne biliyorum bakışı attım. 'Bu karşındaki ekrandan oyunu oynayacaksın, bu sağdaki ekrandan sohbet akıyor bağışlar falan, sol ekran da kontrol ve yayınla ilgili ayarlar onlar çok da senlik değil' beni aşağılamanın bedelini sonra ödeticem. (Böyle diye biliyorum ama değilse beni bozmadan devam edelim😂😂)
'Önce oyuna başlayalım sonra sohbet ederiz' kafamı sallayıp saçımdaki gözlüğü taktım düşmanlarımı daha iyi görebilmek için eheheheh Mert oyunu açarken ben de sohbet ekranından yetişebildiklerimi okumaya çalıştım.
(Kalın font yorumlar olucak yani bu font)
Kızın güzelliği halis mi
Sevgilisi mi ben kaçırdım orayı
Tipik pick me kız negatif enerji saçıyor Okuduğum yoruma güldüm yok mu şimdi bendeki hayat sende olsa yaşayamazsın diye şarkıya girmeye ndndn
Ben okumaya devam ederken Mert beni dürtünce ana ekrana döndüm. Oyunun giriş ekranında karakter falan seçerken bir şeyler söyledi ama çok dinlemedim aklım benim hakkımda yazılan yorumlardaydı...
(Anlatacağım oyun kafamdan uydurduğum bir oyundur)
'Şimdi sen suçluları yakalayıp gösterilen yere götüreceksin sonra da rehineyi kurtaracaksın' kafamı salladım. Mert bir şetler yapıp bir kulaklık daha bağladı. 'Ahu Nazlı oyundasın'
'Hoşgeldin' üç farklı sese 'Hoşbulduk' diyip açılan oyunda deli deli dönerek hangi tuşun ne işe yaradığını anlamaya çalıştım.
'Ahu Nazlı nereye gidiyorsun, alandan çıkma' kulaklıktan gelen Mert'in oyun arkadaşının sesiyle hafif yan şekilde ilerlemeye başladım.
'Kusura bakmayın sinyal veremem, nereye gittiğim yalnızca beni ilgilendirir' diyip güldüğümde üç anırma sesi geldi.
Karşıma gelen kurt adam vampir karışımına dilimi ısırarak ağ attım ağacın arkasından. Ağa takılınca gülümseyerek etrafında dönmeye başladım. Ben onu sürükleyerek bir yere götürdüğümde bunun kafes olduğunu gördüm. İçerde bir kaç erkek tipli kişiler olduğunda gülerek kameraya baktım.
'Kızlar dualarımız kabul oldu erkolar kapatılmış. Sıradaki yakalayacağım av size gelsin' Mert bana gülerek içecek almaya gittiğinde etrafta hayvan harici erko avına çıktım. Arada gözüm sohbet kısmına kaydı. 'Beni koruyun beyler yorumları okuyorum' diyerek oyundakilere haber verdim. Sırası değil dön demelerine aldırmadım.
Abi kız aşırı komik dnjdjdjdnd
Ndjdodkdkfkf gülmekten ölücem
Ahu Nazlı senin erko düşmanlığın şaka mı ndjdndn
Kız aşırı tatlı bir de dilini ısırıyor oynarken dnndnd
Ben daha tatlıyım kardeşim özele gel
Son yoruma acaba hangisi diyerek göz devirdim.
Ayyy bu da diğerleri gibi feminist takılıp erkek düşmanlığından yaranmaya çalışıyor
Abi kız ironi yapıyor gülün geçin
Ben kapanmasam ablaa valla evde yayın izliyorum sadece
Kapının açılmasıyla chatte randomlar gülücükler akmaya başlayınca arkama baktım bakmamla kahkahayı bastım. Mert benim bandanalarımdan birini açık şekilde kafasına takıp çenesinde bağlamış gucci mankeni gibi olmuş. Elindeki limonatayı içecek koyduğumuz sehpaya bırakıp kameraya baktı.
'Erkolar kapatılsın kapatılsın dediniz kapandım mutlu musunuz' dediğinde patlamalı güldüm. En son gözümden yaş gelince Mert bandanayı çıkarıp ellerimi tuttu çünkü onu o halde gördükçe gülmemi durduramadığımdan krize girdim. Kendimi toparlayınca limonatadan bir yudum alıp oyuna döndüm. 'Evet kızlar erkoları kapatmakla çok iyi yaptık gördünüz benim sebebim oluyordu' derken bir tane yaşlı erkek karakter bulunca ona kovboy tarzı o iplere ne deniyor bilmiyorum ondan atıp yakaladım.
'Ahu bırak kızım adamı'
'Nazlı o adam düşman değil'
'Narçiçeğim neden adamı yakaladın. O rehinenin kocası' dediğinde gülmem istesem de ciddi ifademle adamı sürüklemeye başladım.
'Karısı kaçırılmış bu gezme derdinde biraz zindana atıyım da aklı başına gelsin. Erkolar böyledir işte kızlar yapamam sensiz olamam sensiz ama kaçırılınca böyle aylak aylak dolaşır.' Diğer üçlü de oyunu bırakmış bana gülüyordu. 'Hayır ben yabancıyken senin karın için uğraşırken sen ne yapıyorsun, ilgilenemeyeceksen kapı orda' en son dayanamayarak kahkaha atmaya başladım. Mert gülerken bir yandan bir şeyler yaptı dev ekranda kendimi görünce gülesim geldi. Şu an yayın ekranına bizim görüntümüzü tam vermişti.
'Biraz da sorulara cevap verelim' kafamı sallarken telefonum çaldı. Bilge olunca gülerek açtım.
'Yayını izliyorum el salla bana' dediğinde bir yandan el sallarken bir yandan telefonu kapattım.
'Arkadaşım beni haberlerdeki röportajın arkasında çıkanlar gibi telefonla arayıp selam söyle dedi, selam kardeşim adını vermiyorum ki rezil olma'
Biraz ekrana yaklaşıp kayan sorulardan görmeye çalıştım.
'Bize adres verseniz size hediye göndersek, onları açtığınız bir yayın gelir mi?' Soruyu sesli okuyup cevap verdim. 'Şöyle yapabiliriz bir köy okulundan ihtiyaç listesi alırız size atarız bir de adres veririz. Hem onları açıp hem de verdiğimiz videoyu youtube atarız. Mert saçımdan öperken iyi yorumları atlayıp yeni soru aradım.
'Mertle sevgili misiniz?' Güldükten sonra cevap verdim. 'Arkadaşlar ironi yapacaktım ama her yere doğruymuş gibi yayılır diye yapmıyorum. Mert benim kardeşim.' Bu sefer kötü yorumları es geçtim.
'Kaç yaşındasın ve hangi bölümü bitirdin'
'Bugüne bugün çıtır bir avukatım. Ayrıca kadınlara yaşı sorulmaz erkolar'
'Sevgilin var mı?'
'Evet var arkadaşlar' altta yazan kızın instagram hesabını da mı görmediniz mesajlarına gördüm bir kaç kişi hemen bakıyorum diyip kullanıcı ismimi öğrenmişti.
'Makyaj yayını gelir mi'
'Bilemem ne diyorsun Mert gelir mi?' Bir kaç yoruma daha cevap verip yayını kapattık.
Salona geçerken ikimiz de gülüyorduk.
'Kız kor alevim sen yayıncı mı oldun' Ateş'in yanaklarımı sıkan ellerinden kurtulup Çınar'ın yanına kendimi attım.
'Aşırı eğlendik izlerken harikaydın bal çiçeğim'
Onların beni övmesiyle dışardan söyledikleri yemeklerimizi yedik.
Toprak abim sessizdi bok kokusu alıyorum Cafer koş oğlum.
'Boncuk abim, senin Soykanlar aradı seni de aramışlar ama açmamışsın. Lalin babasıyla yüzleşmek istiyormuş' abimin sözleriyle haklı çıktığımı anladım...
Bölüm sonu🩵🎊🎉🎉
Bir bölümün daha sonuna geldik umarım beğenmişsinizdir🫶🏻🐥
Bir sonraki bölüme kadar kendinize çok iyi bakın.
Sıcaklarda güneş kremi sürmeyi ve erkolara güvenmemeyi unutmayın sizi seviyorum🫠🫠😂😂 |
0% |