Yeni Üyelik
37.
Bölüm

37. Bölüm

@simurganka45

 

Keyifli Okumalar

 

 

 

Ahu Nazlı Anlatımıyla

 

 

Yayının üstünden nerdeyse bir hafta geçmişti. Bu bir haftada resmen küllerimden yeniden doğmuştum. Bunda bana destek olan herkesin ve en çok da kendimin hakkını yiyemem.

 

 

Çınarla adam akıllı oturmuş ve yaşadığım zor şeyleri kaçarak halledemeyeceğim konusunda anlaşmıştık. Bununla beraber Çınar her ne kadar uzman donanımlı birinden yardım almam gerektiğini söylese de ben yine kendi bildiğimi okudum. Online olarak hizmet veren 4-5 yeni mezun başarılı olmama olasılığı olmayan psikologlardan randevu almıştık. Çınar ilk olarak buna pek sıcak bakmasa da benim tam mesleğime yakışır bir şekilde savunma yapmamla ikna olmuştu.

 

 

Savunmam şu şekildeydi zaten yeni mezun olan ve binbir emekle okuyan öğrencilerin zor şartlar düşük maaşa rağmen işe alınmaması emeklerinin karşılığını alamaması işsizlik başlıca nedenlerdi. Sonuçta emek verip okuyorduk ama işe girerken herkes deneyim istiyordu anamızın karnından deneyimli olarak çıkamadığımız için çoğu kişi de meslek öğretmeye yanaşmadığı için yeni mezunların işi daha zordu bence. Neden 4-5 kişi olduğuna gelirsek oldukça olağan dışı bir hayat yaşadığım için ne kadar kişiye destek olsak o kadar iyi diyerek hem de tez elden tüm sorunları çözmek için her konuyu biriyle paylaşmak konusunda karar kılmıştım. Başta zorlanacağımı düşünsem de yaşlarımızın yakın olmasıyla sanki bir terapi değilde sanal ortamda yeni tanıştığım bir kişiyle dertleşme gibi hissettiğim için beklediğimden iyi durumdaydık.

 

 

Bir haftalık süreçte Savaşla aramızdaki buzlar da büyük oranda erimişti. Tam anlamıyla tekrar bir aradayız diyemesek de Savaş ateşkesten sonra hiç geri adım atmamış, benim tüm cazgırlıklarıma rağmen alttan almıştı. Sözünü tutmuş kendini affettirmek için her fırsatı değerlendirmişti. Arada tam normale dönmüş gibi olsak da ben biraz köpek biri olduğum için ona seni daha affetmedim hala ayrıyız diyordum. Bozulur gibi olsa da tekrar daha büyük adımlar atıyor ama sınırı da geçmiyordu. İlk defa bana seslenişinin hakkını vererek Naz yapıyordum Savaş da bunun farkındaydı ve benden ne gelirse başı gözü üstüne gibi davranıyordu. Ona bu süreçte tekrar aşık olmuş olabilirim.

 

 

🌸

 

Şimdi duştan çıkmış dolabımın karşısında akşam için ne giymem gerektiğine karar vermeye çalışıyorum. Akşam ne var derseniz Savaş'ın emniyeti Ünal Kaplan'ı çökertmeleriyle ilgili bir kutlama tarzı yemek vericeklermiş. Ben bu akşam yemeğine Savaş'ın sevgilisi olarak değil desteklerimden dolayı davet edilmiştim. O yüzden bir tık gergindim acaba bana ödül falan mı vereceklerdi. Abimlerin davetli olup olmadığını sorduğumda biz senin piyonunduk oyun kurucu sensin bugüne çağırılmak en çok senin hakkın demişlerdi.

 

 

Emniyetle aram eskiden pek de iç açıcı olmadığı için beyaz bir takımda karar kaldım sonuçta beyaz bir sayfa olabilirdi bu yemek. Saçlarımı kurutup kremleyerek doğal su dalgası ve hafif makyaj yaptığımda aynadaki görüntüden memnun bir şekilde fotoğraf çekip Bilgeye attım. Çantama gerekli olan eşyaları alıp parfümümü de sıktığımda hazırdım.

 

 

 

 

(Tam istediğim gibi bir şey bulamadım beyaz asil takım olarak ya da kafanızdakinden devam edebilirsiniz)

 

 

Merdivenden aşağı inerken salondan Savaş'ın sesinin gelmesiyle çoktan geldiğini farkettim. Salona giriş yaptığımda abimlerin güzel dileklerini alırken Savaş abime bir şeyler fısıldayarak yanıma geldiğinde yüzünden beğendiğini anlasam da henüz bir iltifat alamamıştım beyefendiden. Onun üzerine baktığımda uyumumuz karşısında bir ilahi okumak istedim dnjdjd. Benim tam zıttım olucak şekilde siyah kumaş pantolon üzerine siyah hafif bol gömlek giyip bir kaç düğmesini açmıştı. Şu an tam anlamıyla ying yangtık dnjfkf

 

 

Stilettolarımı giydiğimde artık duruşumu biraz daha iyi hissediyorum gerçekten kadının silahı topukluları olabilir mi? Her zaman giyilecek bir şey olmasa da acayip farklı bir hissiyatı var. Ceketimi düzeltirken belimde bir el hissetmemle Savaşa dönmeden onun yönlendirmesiyle yürümeye başladım. Bahçe kapısından çıkarken bizimkilere el sallayarak Savaş'ın önden benim için açtığı koltuğa geçtim. Hızla kendi koltuğuna otururken ben de kemerimi taktım. Telefondan son kez kendimi kontrol ederken yola başladık öncellikle estağzubillah dndjjd

 

 

'Nereye gidicez çok var mı?' Son olarak aramızdaki bu sessizliği bozmak durumunda kalmıştım. Aslında nereye gittiğimiz çok önemli değildi maksat Savaşı konuşturmaktı ona döndüğümde bana dönüp göz kırpınca göz devirdim. Yüz vermeye gelmiyor buna da hemen gevşiyor.

 

 

'Naz bana kalsa ilk açık nikah dairesine çekerim ama' cümlesinin devam etmesine izin vermeden şokla ona döndüm. Bu da bir açılıyor pir açılıyor maşallah. Kırmızı ışıkta olmamızı fırsat bilerek elimi kaldırıp bileğimi öptü. Elimi bırakmadan okşarken gülerek başımı cama çevirdim.

 

 

Sessizliğin sadece radyoda çalan şarkıların bozduğu yaklaşık yarım saatlik araba yolculuğumuzun sonu büyük bir restoranın önünde durmamızla bitmiş oldu. Savaşın arabayı park etmesiyle pudra oje sürdüğüm tırnaklarımla oynamaya başladım. Savaş emniyet kemerini çıkarıp bana döndüğünde ben de ona döndüm. Savaş elimi ellerinin arasına aldığında gözlerine baktım.

 

 

'Naz sakin ol güzelim. Sadece bir yemek. İstemiyorum dersen hemen geri dönebiliriz.' Dern bir nefes alıp verirken kafamı iki yana salladım. Yapabilirdim alt tarafı bir yemekti. 'İçine atma düşüncelerini anlat bana yavrum' Savaşa kararsızlıkla bakıp ilgili bakışlarına yenildim.

 

 

'Biliyorsun Savaş geçmişim pek temiz değil. Hakkımda kim bilir neler düşünüyorlardır. İçeri normal girip dilim ve hareketlerim yüzünden bu geceyi parmaklıklar arasında bitirme ihtimalim bile var.' Savaş bana tebessümle bakınca sinirden ben de güldüm. Aklıma suçlu olduğum zamanlarda nezaretten çıkıp en suçumun olmadığı hatta olaylarla ilgili olmadığım zamanlarda kelepçeye vurulduğum geldi.

 

 

'Ben varım yalnız değilsin Naz. Sen buraya cesaretin ve başarından dolayı çağırıldın. İçerde kim ne düşünürse düşünsün ben senin neyi neden yaptığını, nasıl bir insan olduğunu biliyorum yetmez mi?' Kafamı salladığımda Savaş yerinden çıkıp kapımı açtı. Uzattığı elini tutarak dik bir şekilde arabadan indim ben nelerin üstesinden gelmiştim bundan da alnımın akıyla çıkarım inşallah yani

 

 

Savaşla beraber kapıya doğru yürürken her adımda Savaş'ın tutuşuyla daha da dik ve sağlam attım adımlarımı gördüğüm bir kaç simaya nezaketen gülümsedim. Çoğunun fısıldaşmalarına kulağımı tıkayarak daha da yaklaştım Savaş'ın bedenine elimi okşaması rahatlatırken teninin sıcaklığını hissetmek de bu durumu arttırdı. Her ihtimale karşı telefonum olmadık bir zamanda araya girmesin diyerek titreşime aldım.

 

 

İçeri girdiğimizde restoranın kapatıldığını ve masaların u şeklini alıcak şekilde yerleştiğini fark ettim. Bizim girmemizle masada oturan çoğu kişi bize baktı. Savaş etrafında gözlerini gezdirirken ben dik bir şekilde onu bekledim. Mümkün olduğunca modum düşmesin diye göz temasından kaçındım da denebilir. Savaş'ın hareketlenmesiyle adımlarımı ona uydurdum. Gittikçe görüntünün netleşmesiyle Poyrazların yanına gittiğimizi anlamamla biraz olsun gevşedim.

 

 

Savaş benim için sandalyeyi çekerken ben de ona tebessümle karşılık verdim. Savaş da yanımdaki yere otururken şimdi biz de ortadaki boş alana bakıyorduk. Alanın ortasında kapının solunda önünde emniyetin logosu olan kürsüyü görmemle bugün en azından bir konuşma yapılacağına emin oldum. Ortamı analiz etmeye devam ederken kolumdaki bir elin okşanmasıyla Savaş'a döndüm.

 

 

'İyisin?' Dediğinde kafamı salladım.

 

 

'Siz nikah falan mı kıydınız ne bu hal?' Demir yine yapmıştı Demirliğini Poyraz da ona katılırken ben göz devirdim. Savaş Demir'e tehditler savururken ona gıcıkça gülümsedim.

 

 

Tam ona laf sokacağım zaman konuştuğumuz emniyet müdürünün gelmesiyle ben hariç herkes ayağa kalktı. Rütbem olmadığı için kalksam mı kalkmasam mı diye düşünürken neyseki müdürleri eliyle oturun emri verirken herkes eski haline döndü. Müdürün gelmesiyle ortamdaki uğultu da yerini sessizliğe bırakmıştı.

 

 

Müdür beyin(Ay bu adamın ismi neydi hatırlayamadım başka bir şeyse kusura bakmayın) yani Mithat Bey'in kürsüye çıkmasıyla tekrardan gerildim. Savaş dizimin üstündeki elimi tutarak okşamaya başladı. Gerçekten bugün o olmasa gelemezdim galiba ya da o olmasa daha rahat olabilirdim çünkü belki de korktuğum şey benim yüzümden Savaşa karşı bir şeyler düşünme ihtimaliydi.

 

 

'Öncelikle hepinize iyi akşamlar geldiğiniz için teşekkür ederim' Mithat Beyin sözleriyle kısa bir alkış serüveninden sonra devam etti. 'Bildiğiniz üzere uzun zamandır şüphelendiğimiz ve yargılamak için gün saydığımız Ünal Kaplan dosyasının tamamen yargıya taşınması üzerine bir kutlamayı hep birlikte hak ettik. Şu an bu salonda olan herkes bilgi sahibi olduğu için çok fazla detay vermeme ve laf kalabalığı etmeme gerek yok. Bunca zaman canınızı dişinize takıp saatlerce dik dik bu dosya için emek verdiğiniz için Türkiye cumhuriyeti ve kendi adıma sizlere teşekkürü bir borç bilirim.' Bu sefer alkışlara ıslıklar karışırken Mithat bey yine ortamı sakinleşmesi için bekledi. Bu süreçte etrafı tarayan bakışları ben de durunca masadaki sudan bir yudum aldım.

 

 

'Hepinizi ayrı ayrı da tebrik etmek isterim ama bu bütün günü alır hepiniz emekleriniz karşılığını alıcaksınız. Tüm bunların yanı sıra bir de özel bir teşekkürü en azından kendi adıma bir borç bilirim.' Artık sadece bana bakıyordu istemsiz Savaşın elimi tutan elini sıkmaya başladım gerginlikle kendimi gevşetmeye çalışsam da şu an bana dönen bit kaç bakış buna yardımcı olmuyordu.

 

 

'Biliyorsunuz ki uzun zamandır takipte olsak da tam anlamıyla onu kıskıvrak yakalayacak kadar elimizde delil yoktu. Her bu sefer tamam dediğimizde bir şekilde hep elimizden kaçırdık. Bize hiç beklemediğimiz zamanda hiçbir menfaat gözetmeksizin yardımları ve bize sağladığı delil yardımıyla en az bizim kadar bu işte emeği olan Ahu Nazlı kızıma ayrı bir teşekkürü borç bilirim. Kızım yanıma gelir misin?' İşte şimdi herkes bana bakıyordu Savaşa baktığımda gözlerini açıp kapatarak ayağa kalktı. Sandalyemi çekince el mahkum ayaklandım.

 

 

'Git ve kimin sevgilisi olduğunu göster güzelim' Savaş'ın beni gönderirken söyledikleri beni rahatlatmak dışında daha da gerdi derin bir nefes alarak seanslarda konuştuğumuz stresi yönetme yollarını denedim kürsüye çıkana kadar. Nejat Beyin elimi tutarak yanındaki kürsüye çıkarmasıyla kimseye bakmadan beni rahatlatan siyahlara diktim bakışlarımı. Uzaktan tam anlamıyla göremesem de beni sakinleştirmişti.

 

 

'Bu süreçte neredeyse kendi canından olma ihtimaline karşı korkmadan her anlamda bize destek oldun bu teşekkürün nişanesi olarak plaketimizi kabul et lütfen.' Elinde tuttuğu lacivert plaketi gülümseyerek aldım. Nihat Bey'in kulağıma 'iyi bir hukukçu olucağından şüphem yok. Yolun güzel aydınlık olsun.' Samimi konuşmasıyla biraz olsun rahatladım. Bizi çeken bir kaç kameraya poz verdikten sonra kürsüdeki mikrofona yaklaştım. Aşk101 deki gibi özür mözür dilemiyorum diye çıkış yapmamak için derin bir nefes alıp kafamda söylemek istediklerimi hızlıca toparladım.

 

 

'Merhaba, hepinize iyi akşamlar. Çok fazla vaktinizi almak istemiyorum. Bana kalırsa bu plaketi almayı hak edecek bir şey yapmadım. Ben sadece elimdeki imkanları doğru şekilde kullandım. O yüzden bana layık görülen bu plaketi canını dişine takıp bu olayları çözmeye adamış gece gündüz demeden çalışan siz emniyet güçleri adına, bana destek olan herkes adına ve bildiğiniz biri olan bana her anlamda destek olup düşmeme izin vermeyen ailem ve Savaş Efe Zeybek adına alıyorum. Son bir şey daha söyleyerek bitirmek istiyorum ben sizin için bir çok şey olabilirim belki suçlu bile ama ben asla vatanına ihanet eden bir hain değilim olmam. Hepinize tekrardan teşekkürler ve afiyet olsun.' Diyerek alkışları umursamadan gülümseyerek yerime doğru yürümeye başladım.

 

 

Savaş zaten yolun yarısında beni bekliyordu. Gözlerinin ışıl ışıl olması benim için çoğu şeyden değerliydi. Belimden tutmasıyla yerimize yürüdük herkes tekrardan fısıldaşmaya başladı ama umrumda değildi. Ne kadar söylesem de konuşsam da insanlar konuşurdu.

 

 

'Yengem be ne güzel konuştun' Demir'in bu sefer ki zevzekliğine gülerek karşılık verdim.

 

 

'Aslanın dişisi de aslan ha Zeybek' diyen Poyraz da Demir gibi beni tebrik etti.

 

 

Sonrası zaten çok hızlı geçti benim için yemekler yendi gelenlerle konuşuldu derken şu an Savaş'ın sana bir süprizim var demesiyle arabaya tekrar binmiştik.

 

 

'Savaş söylesene yaaa çok merak ettim' diye milyonunca kez Savaş'a döndüm. Çenemden tutarak küçük çocuk sever gibi nazikçe sıkarak dudaklarımı büzdüğünde göz devirdim.

 

 

'Kızım çok tatlısın valla yerim seni' keyfi yerine gelmişti paşamızın. Ellerine vurarak kendimi kurtardım.

 

 

'Dikkat et boğazında kalmıyım' derken hala nereye gittiğimizi çözmeye çalışıyorum. Savaş koca bir kahkaha daha attı.

 

 

'Savaş yoksa yarın başka bir ülkede mi uyanıcaz, bu mu süprizin' dedim tepkisini ölçmek için bana bakarak göz deviren bu sefer oydu.

 

 

'O nerden aklına geldi senin' dediğinde ofladım nerden olucak tabiki de okuduğum wattpad kitaplarından.

 

 

'Hep böyle olur Savaş. Adam kadına senin için süprizim var der, sonra özel uçaklarına binerler kız uyur bir uyanır hop başka bir ülkedeler.' Bana önce sen ciddi misin der gibi baktı. Ciddi olduğumu anlayınca gülmeye başladı.

 

 

'Sana özel uçağım olduğunu düşündüren şey ne Naz. Ben bir kafesi olan normal bir polisim Naz, çok yükseklerden uçuyorsun.' Evet hayal aleminde yaşamaktan vaz geçmem lazım. Yine de Savaşı kızdırmaktan geri kalmadım.

 

 

'Seni değil bir mafyayı seçseydim yaşanırdı bu bu arada' önce gülen yüzü soldu öfkeyle derin nefesler alıp verdi. Bu sefer gülümseyen taraf bendim.

 

 

'Sus lütfen güzelim. Sinirlenmeye başlıyorum.' Ba ba ba havuç beye bak sen sinirleniyormuş. Birden sağa çekip durmasıyla şaşırdım. 'Bana güveniyor musun Naz' dediğinde içimden bu ortamı bozmak gelse de sadece kafamı salladım. Gülümseyerek torpidoya uzandı. Çıkan siyah kumaşa şaşırarak baktım. Kemerini açıp gözüme taktığında tüm dünyam karardı. Arabanın tekrar hareket etmesiyle iyiden iyiye uykum geldi. Ne kadar gittik bilmiyorum ama biraz zaman sonra uykuya yenik düşüceğim sırada yan taraftan rüzgarla karışık deniz kokusu gelince sahil tarafında olduğumuzu anladım. Çok geçmeden benim kapım açıldığında Savaş elimden tutup beni arabadan çıkardı. 'Bekle bir dakika Naz' dediğinde arkama yaslandım. Biraz sonra elimi tekrar tutup yürümeye başladı. Birden havalanmamla ne olduğunu anlamadığım ve hazırlıksız yakalandığım için ufaktan bir çığlık attım. Savaş'ın titreyen göğsünden gözlerim kapalı olsa da güldüğünü anladım. Biraz sarsılarak beni bir yere taşıdığında sonunda tekrar beni yere indirdi.

 

 

Birden gözümdeki bantı indirince bir kaç saniye gözlerimi kırpıştırarak kendime gelmeye çalıştım. Daha sonra etrafa bakıp tekrar Savaş'a döndüm. 'Uçağın yok diye beni yatla kaçırmaya mı karar verdin?' Dediğimde tekrardan kahkaha attı. Savaş'ın peşinden yatın diğer tarafına yürürken arkamızdan görevliler halatları çözüyordu. Yatın üst katına çıkan merdivenlerine geldiğimizde önlü arkalı çıktık. Güzel bir masa vardı. Üzerinde hazırlanmış çerez ve atıştırmalıklar...

 

 

'Şaşırtıyorsunuz Savaş bey' dediğimde Savaş gülümseyerek yukardaki dümene geçince ağzım şaşkınlıkla aralandı. 'Hadi canım sen mi sürüceksin' Savaş kafa sallayarak motoru çalıştırdı. Yavaş yavaş marinadan ayrılırken aklıma gelen şeytanlıkla Savaş'ın yanından ona baktım. 'Titanic gibi olmaz di mi sonumuz?' Savaş bana dik dik bakınca ağzıma fermuar çekiyor gibi yapıp geri masaya döndüm. Oturduğum yerden manzaranın ve arkamızda bıraktığımız köpüklerin tadını çıkardım.

 

 

Biraz sonra Savaş bir kaç şey yapıp denizin ortasında yatı sabitledi. Allahım sen bizi koru yarabbim dinimiz amin.

 

 

Savaş gelip biraz aralık bırakarak yanıma oturduğunda denizdeki bakışlarımı ona çevirdim. 'Bugün seninle o kadar gurur duydum ki Naz.' Bir eli yanağıma geldiğinde hemen avcunun sıcaklığına sığındım. Gülerek beni göğsüne çekince itirazsız ayakkabımı çıkarıp rahat pozisyonda ona sığındım. Saçlarımı okşarken birden gelen müzik sesiyle ona döndüm. Yan taraftaki başka tekneden gelse de duyuluyordu. Savaş benimle birlikte kalkıp dans etmeye başladığında gülmeye başladım. Kollarımı boynuna doladığımda onun elleri de belimdeydi.

 

 

Sana yine muhtacım

 

Gel benim baş tacım yar

 

Bana yine sen lazımsın

 

Gel benim sultanım yar

 

 

Ay aman yar sana

 

Söylemeliyim içimde tutamam yar

 

Tutamam yar unutamam yar

 

Ölüm var dünyada

 

Tutamam yar unutamam yar

 

Ay ay ay ay

 

 

Yeri göğü deldin yar

 

Bana geri geldin mi yar

 

Bana divane diyorlar

 

Yok artık uslandım yar

 

 

Elimden tutup döndürünce ikimizin de kahkahalarının sesi denize karıştı. Savaş beni bırakıp bir dakika işareti yaptığında gelince devam ederiz anısı kalsın diye telefonumu masadaki şişeye dayayıp video başlattım. Savaş ellerinde kocaman bir çiçek buketiyle gelince şaşırdım.

 

 

 

 

 

 

Bana uzatınca hemen elime alıp kokladım çok seviyordum çiçekleri. Koydurduğu çiçeklerin anlamını bilerek mi yoksa gözüne hoş geldiği için mi seçti bilmiyorum ama genele baktığımızda masumiyeti anlatan bir buket yaptırmıştı.

 

 

Pembe Gülün Anlamı

 

Pembe Gül, renginin verdiği sevimlilikle beraber nezaket ve şirinliği temsil eder. Pembe gülün anlamı gereği masumiyet, zarafet ve cilvesiyle sizi etkileyen birine verirseniz tam anlamıyla yerine ulaşmış olur.

 

 

Beyaz gerbera: Saflık ve masumiyet anlamını ifade eder.(bilgiler Googledan alınmıştır.')

 

 

'Bana geri geldin mi Naz' diyerek biraz önceki dans ettiğimiz şarkıdan alıntı yaptığında çiçeklerden gözlerimi ona çevirdim. Heyecanla başını benim boyuma gelecek şekilde eğmiş benden cevap bekliyordu.

 

 

Nazlı nazlı omuz silkerek yerime geri oturdum. Çiçeklerimle ilgilenirken yanıma oturup kolunun altına aldı beni yeniden. 'Alıştık artık koşalım bakalım peşinden' aslında uzatsamda ben artık böyle olmaktan sıkılmıştım. Omzumla omzuna vurdum.

 

 

'Biraz daha yalvar da affediyim' dediğimde kahkaha atarak saçlarımdan öptüğünde çiçeği masaya bırakıp bağdaş kurarak ona döndüm. O da bedenini bana çevirdi.

 

 

'Savaaaşş' dedim cilveli cilveli gözlerini parmaklarıyla sıkıp bir şeyler homurdandı büyük ihtimalle sabır dileniyordu. Cevap vermeden devam ettim işaret parmağımı havaya kaldırıp. 'Bir kere öpiyim mi seni?' Dememle hemen gözlerini bana dikti. Ateşkesten sonra bir öyle bir böyle olsak da öpmüyordum özlemiştim onu. Biraz ciddi miyim diye baktı. Bana doğru yaklaşırken ensesinden çekip hızlı bir şekilde dudaklarımızı birleştirdim. Uzun uzadıya bir öpüşün ardından nefessiz kaldığım için hangi ara çıktığını anlamadığım Savaş'ın kucağında alnımı alnına dayadım.

 

 

'Seninle evleneyim de gör' Savaş'ın bir yandan belimi severken bir yandan ciddi bir şekilde mırıldanmasıyla biraz geri çekilip ona baktım. 'Ne beni kullanıp bırakıcak mısın, alacaksın mecbur beni' dediğinde kahkaha attım. Savaş açılan boynumu öpünce kahkaham dudağımda asılı kaldı. Savaş boynumu bir kaç defa daha öpüp alnımı öptü.

 

 

'O füsunkar ve güzel gözleri her kalbi deşen

 

Öyle bir nazlı kızın aşkına düştüm ki ben' Savaş'ın gözlerime bakarak söylediği sözlere daha doğrusu yaptığı iltifata hazırlıksız yakalandım. Tam bir şeyler söyleyecekken Savaş başımın arkasından beni kendine çekerek göğsüne kafamı koydu. Sol tarafına denk geldiği için düzensiz kalp atışlarını çok net duyuyorum gerçi benim de ondan farkım yok. Savaş saçlarımı okşarken havanın da etkisiyle iyice uyku bastırdı. Esnememi elimle kapatıp çenemi Savaş'ın göğsüne yaslayıp alttan ona baktım. Alnıma bir öpücük kondurduğunda gözlerinin içi parlıyordu.

 

 

'Sevgilimm' dememle eliyle çenemi kavrayıp çocuk sever gibi büzülen dudaklarımı öptü.

 

 

'Senin o sevgilim diyen ağzını yerim Naz' ellerine vurarak kurtuldum tutuşundan bir şey söyliycez ama yok durduramıyoruz adamı.

 

 

'Artık dönsek mi merak ederler' Savaş beni hiç umursamadan yüzüme yaklaşıp burnunu burnuma sürtünce omzuna vurup parmağımla onu arkaya ittim.

 

 

'Bugün burda kalıcaz güzelim, haberi var sizinkilerin' ulan arkamdan dönen dolaplara bak ben kaşlarımı çatmış düşünürken Savaş devam etti. 'Tabi sen istemezsen dönebiliriz' dediğinde kendimi düzelttim salak surat ifademi yanlış anlamıştı. Ama ne yalan söyleyim bu düşünceli hallerine ayrı düşüyorum.

 

 

'Dönmemize gerek yok da keşke yanımda kıyafet getirseydim.' Diyerek hafiften kirlettiğim beyaz takıma baktım. Savaş elimi tutup kaldırınca ona da bu fikir mantıklı gelmiş olucak ki geri dönücez herhalde diye düşündüm. Savaş alt kat merdivenlerine geçtiğinde şaşırsam da bir şey demeden takip ettim. Yatın içine girdiğimiz gibi bizi ahşap ve yeşilin kombinlendiği güzel kullanışlı bir mutfak karşıladı. Aşağı inen merdivene geçince bu sefer bir kaç kapının bulunduğu koridorumsu bir yere girdik. Savaş ilk sağ kapıyı açtığında geçmem için beni bekledi. Çift kişilik yatak komidin ufak gömme dolap bulunan bir odaydı. Bir kapısı vardı büyük ihtimalle banyo ya da tuvaletti ya da ikisi bir arada da olabilir. Yatağın üzerinde Savaş'ın odasında her zaman aynı olan kaç tane aynısından olduğunu bilmediğim siyah pike takımı vardı. Yatağın üzerindeki çantayı görünce ağzım açık Savaş'a döndüm.

 

 

Parmağıyla çenemi kapatıp ellerimi tuttu. 'Geçen Bilgenin gezeriz belki dediği çantayı aldım sizinkilerden. İhtiyacın olan her şey vardır diye düşünüyorum. Yoksa benim kıyafetlerimden giyersin.' Ulan Bilge neyi neden yaptığın belli değil kimden taraf olduğunda ben senin kadar yanar döner birini görmedim be kızım.

 

 

'Beni ketenpereye getirdiler Ali abi' yaptığım dizi alıntısına Savaş kocaman güldü.

 

 

'Şimdi mi üzerini değiştirirsin sonra mı?' Sonra değiştirmeyi uygun bulup elini tutup onu üst kata geri çıkardım. Masanın üstünde duran şaraptan ikimize de koydum. Savaş telefonla konuşmaya gidince bir kaç fotoğraf çektim. Savaş arada bana bakıp ya öpücük gönderiyor ya da göz kırpıyordu büyük ihtimalle abimlerden biriydi. Önümdeki çeşitli çikolatalardan hangisini yesem diye en güzelini bulmak için incelemeye başladım. Sonunda bir tanesinde karar kılıp açtım. Bir ısırık aldığımda Savaş da yanıma oturdu. Ona uzattığımda benim ısırığıma karşı küçük bir ısırık aldı.

 

 

'Çok güzel' derken gözlerimin içine bakıyordu. Gülerken birden parmağını dudağımın kenarına bastırınca bu klişe sahneyi yaşadığım için kendime göz devirdim. Savaş parmağındaki çikolata kalıntısını hiç iğrenmeden yiyince bir sıcak bastı ceketimi çıkardım. Normalde kınadığım ne varsa hepsinin başrolü olduk bugün de çok şükür.

 

 

'Seni çok seviyorum komiser' dediğimde gözleri yine kısıldı gülerken alnıma dudaklarını bastırıp uzun bir öpücük bıraktığında titredim. Üşüdüğümü düşünüp beni daha fazla kendine çekti.

 

 

'Ben sana ölüyorum Naz' dediğinde şükür ettim varlığına.

 

 

Orda saatlerce konuşup gülüştük. Birbirimize itiraflarda bulunduk. Fotoğraflar çekildik. Çok güzel bir gün geçirdim uzun zaman sonra. Uykumuz gelince Savaşla aşağıdaki odaya girdik. Savaş ben giyinirken gerekli ayarlamaları yapmak için dümene geçti. Ben de daha önceden hazırladığım askılı pijama takımımı girdim. Deniz beni yorduğu için yatağa geçtim. Savaş odadaki dolaptan kendi kıyafetlerini alıp giyinip çok geçmeden yanıma yattı. Hemen onun göğsüne sığındım.

 

 

'Savaş sen uyuyabilecek misin? Farklı yatak ya' dedim.

 

 

'Naz bu tekne bizim' dediğimde gözlerim fal taşı gibi açıldı. Bir de yolda gelirken uçağım nasıl olsun ben gariban bir çalışanım pozları kesiyordu beyefendi. Biraz bu konu hakkında konuşurken gözlerimi açık tutmakta zorlanıp kendimi uykunun kollarına bıraktım.

 

 

Telefonumun çalmasıyla küfrederek yatakta kalkınca Savaş'ı yatakta bulamadım. Kapatmayı unuttuğum alarmı kapattım. Elimi yüzümü yıkayarak üst kata çıktım. Savaş burda da yoktu. Acaba gece ben uyuyunca bir tekneyle beni bu deniz ortasında bırakıp gitmiş olabilir mi? Tövbe haşa ama ben kafada çok kuruyor olabilir miyim dkdkkd

 

 

Akşamki son kata çıkınca Savaş'ın omzunda sarkıttığı havluyla masaya kahvaltı hazırladığını gördüm. Gidip sırtından ona sarıldığımda beni atik bir hareketle yan tarafından ön tarafına alıp ellerini karnıma sarıp çenesini saçıma dayadı. Kahvaltıda bir kuş sütü eksikti.

 

 

'Günaydınnn' dediğimde yanaklarımdan öpüp beni kucaklayıp masaya oturttu. Kendisi de termostan çay koyup hemen dibime oturdu. Önce benim tabağıma sonra da kendi tabağına kahvaltılıklardan koyduğunda ben sadece bu güzel manzarayı izledim.

 

 

'Uzun zamandır güneş benim için böyle güzel doğmadı güzelim. İyi ki varsın günaydın günümün güneşi' yok arkadaşlar düşmedim yerleri siliyorum dnndmd

 

 

Birlikte konuşarak kahvaltı yaparken dün çektiğim fotoğrafı düzenledim bir yandan instagrama atmak için. (Poz olarak düşenebilirsiniz fotoğraflar temsilidir.)

 

 

 

 

AhuNazlı00: Bugün bizim yeniden doğum günümüz 🩵🌊 @savaşzeybekk

 

Yorumlar kapatılmıştır

 

 

 

Savaş telefonuna bildirim gelince önce telefona sonra bana baktı. Merakla vereceği tepkiyi bekledim. Gülümseyerek biraz ekrana baktı sonra o da bir şeyler yapmaya başladı. Telefonu bıraktığında gelen bildirimle onun da fotoğraf paylaştığını görüp hızlıca gönderiye uçtum.

 

 

 

 

 

 

SavaşZeybekk: Gün gelir her güç bir güzelliğe yenilir🤍 @AhuNazlı00

 

 

Yorumlar kapatılmıştır

 

 

Eski bir fotoğrafımızda ne zaman çektiğimizi bile hatırlamıyorum ama çok güzeldi. Özellikle de yazdığı açıklama beni bitirdi.

 

 

'Kahvaltıdan sonra biraz yüzelim mi bal' bu süreçte ilk kez duyduğum bir hitap şekliydi bal ama sevmiştim. Biraz düşündüm daha öğlen olmamıştı denize baktım tam girilesiydi. Hevesle kafamı salladım. 'Tamam güzelim sen hazırlan odasa ben de buraları toplayayım geliyorum.'

 

 

Koşar adım kaldığımız odaya gelip çantamı açtım. Bilgeyle belki kaçamak yaparız diye hazırladığım çantada ihtiyacım olan her şey vardı. Bikinileri eleyip sırtı bel oyuntuma kadar olmayan yeşil bir mayoyu çıkarıp banyoya gittim. Kremlerimi çıkardığımda kapı tıklatıldı. Alelacele hemen ilk bulduğum Savaşın tişörtünü üzerime geçirdim.

 

 

'Gelebilirsin' derken bir yandan çıkardığım kıyafetleri katladım. Savaş arkamdan yaklaşıp boynumu öptüğünde sırıttım. O da dolabını açıp kendine siyah düz deniz şortu çıkardı. Dolabı kapatıp bana baktığında güldü.

 

 

'Benden çok yakışıyorlar sana Naz' derken göz devirerek ilk giriş katına çıktım rahat rahat giyinsin diye. Bizimkilerden gelen mesajlara çok eğleniyorum temalı anlık atıp kapattığımda kafamı kaldırdım ama kaldırmaz olaydım. O nasıl bir vücut be oğlum nesin sen yunan tanrısı mı. O sixpackler o kol kasları aman aman nerelere geldik biraz önce burdaydık. Savaş kollarını iki yana açıp etrafında gülerek dönünce sırtına da tam puan verdim.

 

 

'Beğendiysen gidelim mi güzelim' kafamı salladım ne yalan söyleyim beğenmiştim valla. İyi ki bulduk bu çocuğu maşallah bize. Onu bulamayıp Allah korusun başkası Savaşı bulsa mahcup olurduk yani... allahım kafam uçtu ne düşünüyorum böyle kızım sanki ilk defa mı böyle birini görüyorsun kendine gel diyerek kendime geldim biraz da olsa. Sonunda denize giriş tarafı olan yere geldiğimizde basamağa oturdum. Savaş üstten bana bakarken elimdeki kremi salladım.

 

 

'Gel sana da sürüyim yanma sonra' dediğimde aslında esmer olsa da kırmayıp önüme sırtı dönük olucak şekilde oturdu. Elime biraz krem alıp güzelce sürdüm. Sürerken Hadesliğim tuttuğu için biraz oyalanıp okşamış olabilirim. Savaş bunu farkedince gülmüş ben elimi çekince tekrar sırtına götürmüş sessiz kalmıştı.

 

 

'Sıra sende hadi geç bakalım' dediğinde tişörtü çıkarıp kenardaki oturma yerinin korkuluğuna astım. Savaş'ın önüne oturduğumda sürmemesiyle ona döndüğümde kıpkırmızı olmuştu. Elimi alnına götürdüm. Bir an irkilir gibi oldu.

 

 

'Ateşin mi var sıcak mı çarptı Savaş kıpkırmızı oldun' belli belirsiz evet bastı dediğini duysam da kafasını iki yana sallayarak kendine geldi. Ya keser döner sap döner gün gelir devran döner. Saçlarımı boynumdan sarkıttığında bekledim. Birden ensemden öpülmemle ürperdim. Savaş biraz durup geri çekildi inşallah bugün denize girebiliriz. Savaş biraz zorlanarak ve beni zorlayarak da olsa kremi sürmeyi bitirince el ele denize girdik. Ben biraz denize alışamadığım için titrerken Savaş yüzmeye başladı.

 

 

'Güzelim gel sabit durdukça daha çok üşürsün' ona kafamı iki yana sallayıp olduğum yerde alışmaya çalışmaya devam ettim. Birden arkamdan saran kollarla beklemediğim için çığlık atsam da Savaş'ın beni kendine çevirip susturmasıyla kollarımı boynuna doladım. Vücudu sıcaktı bu beni daha iyi hissettirdi. 'Beraber yüzelim mi?' Kafamı salladığımda Savaş sırtına doğru çevirip bacaklarımı karnına doladı. Birden ne olduğunu anlamadan dalınca son anda nefesimi tuttum. Sırtında ben yokmuşum gibi hızlıydı köpek. Son nefeslerimdeyken kulağını çekerek yukarı çıkmamızı sağladım.

 

 

Bir yandan su gelen gözlerimi açmaya çalışırken bir yandan fa su yüzeyinde kalmak için hareket ediyordum. Savaş'ı karşımda gülerken normal şekilde görmemle tepem attı. Ona sırtımı dönüp tekneye doğru yüzdüm. Kendimi çekicekken Savaş'ı görünce ondan ayağımı üstüne basarak destek aldım. Kenarda duran su şişesini açıp biraz içtim. Savaş kollarını oturduğum yerin iki yanına koyarak saçlarını düzelterek bana baktı.

 

 

'İyi misin güzelim' Allahım biz daha yeni barıştık ben de ayrılmak istemiyorum ama görüyorsun bu salağı.

 

 

'Mükemmelim nefesim kesildi, hem yüzelim dedin dalalım mı dedin' çemkirmemi sabırla bekleyip beni birden tekrar suya çekip kollarının arasına aldığında çıkmak için uğraştım. Kendimi boşa yorduğumu farkettiğimde kendimi saldım.

 

 

'Özür dilerim güzelim' kıyamayıp alnından öptüm. Elimi öpüp alnına koyduğunda sinirim bozulduğu için güldüm. 'Bu neydi şimdi' dediğimde o da güldü.

 

 

'Geçen keşfette gördüm nikah kıyıldığında gelin damadı elinden öpüyor, damat alnından altına da şey yazmışlar yiğidin elinden helalin alnından öpülürmüş sen öpünce aklıma geldi' gülmeye başladığında ben de güldüm. Kolları arasından çıkıp biraz geri gittiğimde birden ona su atmaya başladım. Bana atmak yerine kaçarak gülmeye devam etti.

 

 

Suda geçirdiğimiz keyifli vakitten sonra yorulduğumuz için önce ben sonra Savaş sudan çıktık. Seyyar duş aparatıyla üzerime su tutup odadaki duşa girdim. Yanımda şampuan olmadığı için bulduğum şampuandan sıktım. Kokusu burnuma gelince bunun Savaş'ın olduğunu anlamamam uzun sürmedi. Hızlı bir duşun ardından temiz bir kot şort tişörtle odadan çıktım. Saçlarımı da yukardan kıstırarak ensemi boş bıraktım. Benim çıkmamla Savaş aşağı indi duş almaya. Gelince beraber dönüş için yola çıktık.

 

 

Çok uzun olmasa da yorucu geçen günden sonra arabaya binince üzerime çöken ağırlıkla gözlerimi kapadım. Alnımda hissettiğim dokunuşlarla gözlerimi açtığımda mahalleye geldiğimizi fark ettim. Gülerek bakan Savaş'a aynı şekilde karşılık verip kollarımı gererek vücudumu rahatlatmaya çalıştım.

 

 

'Uyumuşum ya' dedim sanki Savaş bunun farkında değilmiş gibi Savaş bir şey söylemeden arabadan çıkıp benim tarafıma geldi. Kapımı açıp elimi tuttuğunda ben de itirazsız yükümü ona vererek yürüdüm. Savaş beni bırakıp çantamı aldığında bu sefer arabaya verdim yükümü. Savaş bu halime gülüp etrafa bir göz atıp hızlıca öpünce gözlerim birden açıldı. Hemen onu iterek kendime geldim. Mahallenin ortasında evin önünde yapılacak iş miydi...

 

 

'Güzelim sen şimdi git eve dinlen biraz, ben de işleri halledeyim akşam bize gel olur mu?' Şu an düşünmek istemediğim için kafamı salladım. Savaş beni tekrar belimden tutarak eve götürünce ona ayak uydurdum. Kapıyı açıp çantamı aldım. Savaş'a sarılıp odama geçtim. Çantamdaki her şeyi makineye atıp çalıştırmadan odama geçtim. Üzerime daha rahat bir şort çekip zaten kapalı olan perdeler sayesinde çok aydınlık olmayan odamda kendimi yatağa attım. Kendimi güzel bir uykuya bıraktım.

 

 

 

Bölüm sonu🎉🎊🎊

 

 

 

 

 

Çok bir olay yoktu bu bölüm Savaş ve Naz yalnız kalsın diyenlere gelsin😘🎉🎊

Loading...
0%