@simurganka45
|
Keyifli Okumalar🎊😘🎉
Ahu Nazlı Anlatımıyla
Uyandıktan sonra uyuşan yerlerimi rahatlatmak için gerinip açma germe hareketleri yaparak yatakta oyalandım. Saate baktığımda iki saattir uyuduğumu farkettim. Gelen mesajlara cevap verip yataktan kalkıp duşa girdim. Üzerimdeki tuzlu suyun ve deniz yorgunluğunu atana kadar duşta vakit geçirdim. Uyumadan önce makineye attığım çamaşırları çıkarıp odama geçtim. Allahtan makinenin kurutma özelliği de vardı yoksa çamaşırlar ben uyanana kadar kokucaktı. Odamda kıyafetlerimi katlayıp dolabıma yerleştirdim. Odamı çok derine inmeden temizleyip düzenledim.
Aşağı indiğimde atıştırmak için bir şeyler hazırladım mutfakta onları da yediğimde Savaş'ın ben uyurken hadi bize gel mesajları yüzünden odama çıkıp düzgün bir keten alt giyip şortumu katladım. Kartım telefonumun arkasında olduğu için cüzdana gerek duymadan anahtarımı ve telefonumu cebime atıp evden çıktım.
Savaşların evine uyuşuk adımlarla ilerledim. Bahçe kapısından girip evin giriş kapısına ulaştım. Zili çalıp bekledim. Çok geçmeden kapıyı Savaş açtığında bana gülümsemesi sonucu ben de aynı şekilde karşılık verdim. Terliklerimi çıkarıp içeri girdiğimde salondan gelen farklı seslerle Savaş'a döndüm.
'Misafiriniz mi vardı? Ben sen uyanınca gel deyince habersiz geldim ama gidiyim en iyisi' Arkamı dönücekken Savaş kolumdan tutup sarıldı.
'Evet misafirlerimiz var ve seni bekliyorlar Naz.' Kaşlarım çatık ona bakmaya devam ettiğimde alnımın kaşlarımın ortasına yakın bir yerini öptü. 'Çok mu yorulmuş benim güzelim' ben diyorum Konya bu diyor ne işimiz var Kenyada dndjjdd
'Savaş yorgunluğumla ne alakası var. Misafiriniz kim?' Diyerek esas konuya döndüğümde Savaş bakışlarını benden kaçırıp ensesini kaşıdı. Alalım bakalım bok kokusu dndjdjd
'Şey dedemler geldi. Seninle tanışmak istiyorlar.' Allahım şimdi arkamı dönmeden kaçsam nolurki bence bir şey olmaz atik bir hareketle Savaş'ın yanından kapının kolunu kavradım.
Tam çıkıcakken 'Nazlı kızım hoşgeldin, gelsenize içeri' Diyen Seher Teyzeyle topuklarım üzerinde arkamı döndüm. Seher teyze elindeki boş çay bardağıyla salon kapısından gülerek bana bakıyordu ah Seher teyze sen beni yaktın. Kafamı sallayarak el mecbur kapıyı kapattım. Savaş'ın yanından geçerken gizlemeden gülüyordu eşek herif. Ben önden o arkadan salona yürüdük.
Salona girince sadece dedelerinin olmadığını görmemle derin bir nefes aldım. Yok valla ben bu çocuğu dövücem. Bizi fark ettiklerinde susup gülümseyerek bize daha doğrusu bana baktıklarında derin bir nefes daha alarak gülümsedim. Salonda bir yaşlı çift bir de Seher teyzelerle üç aşağı beş yukarı yaşıt bir çift iki tane de genç vardı. Hızlıca gözlerimi hepsinde gezdirirken hala salonun kapısının önünden bir adım atamadım. Ben onlara onlar bana derken bu bakışmayı dedesi olduğunu düşündüğüm yaşlı tontonun boğazını temizlemesi bozdu.
'Hergele ne durdun kaldın kapının orda, kızın başında zebellah gibi. Kızım hoşgeldin.' Savaşa kızmasına gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Konuşma sonunda bana da laf atılınca el mecbur o tarafa doğru ilerledim. Savaş arkamdan homurdanarak gelirken kahkahalara boğulmamak için kendimi sıktım.
'Oğluma hergele deme Vedat Bey' Diğer tonton da konuşarak dede beye kızınca koskoca adam göz devirdi. Önüne gelince adının Vedat olduğunu öğrendiğim dede bey de ayağa kalktı. Elini öpüp alnıma koydum. Tuttuğum elimin üzerine diğer elini de koyup okşadı.
'Hoşbuldum, ben Ahu Nazlı. Yan evde oturuyoruz.' Dede bey arkama bakarak göz kırptı.
'Meşhur Nazlı kız sensin demek. Çok bahsettiler kızım senden.' Derken biraz imalı mıydı sözleri yoksa ben mi fazla paranoyaktım. Gülümseyerek yanındaki tonton teyzeye geçtim.
Onun da aynı şekilde elini öpmek için eğildiğimde beni tutup sarıldı. Aynı şekilde karşılık verirken yanaklarımı da öptü. Şöyle bir inceledim de çok enerjik biriydi yaşına göre.
'Hoşgeldin kızım. Ay ne güzelsin sen.' Dediğinde yanaklarım kızardı. Yanağımı elinin tersiyle okşayıp geri oturdu.
'Merhaba kızım ben Savaş'ın amcası Ahmet.' Diyen adamla kendimi tanıtıp tokalaşırken Ali Asaf amcaya benzediğini fark ettim. Yaşı daha küçük duruyordu.
'Merhaba Nazlıcım ben de bu yanındaki adamın eşi Nalan' diyen kadına da sarıldım. Şu an fark ettim ki bu odadaki herkes için Nazlıydım.
Genç kız ve erkeğin yanına geldiğimde üç aşağı beş yukarı aynı yaş sayılırız diyerek az önceki gerginliğimi biraz olsun attım. Onlar bana ben ayakta onlara bakarken kız kollarını açıp bana doğru yaklaştı. 'Ayy bunlar bizi tanıştırmayacak. Ben Zeybek ailesinin en güzel şaheseri Zeynep. 19 yaşımdayım İstanbulda özel bir okulda' diye devam edip benimle koltuğa geçtiğinde büyükler gülerken onun kardeşi olan kişi ağzını eliyle kapatınca susmak zorunda kaldı. Sevmiştim enerjisi yanındakine de geçiyordu.
'Sen kardeşime bakma Nazlı. Ona kalsa doğumundan itibaren anlatır her şeyi sana. Ben Polat Efe tanıştığımıza çok memnun oldum.' uzattığı eline uzanıp sıktım. Zeynep hala aramızda debeleniyordu. Şu an fark ettim de bu ailenin erkek torunlarına Efe ikinci ismini koyma sebepleri ne acaba.
Yerimden kalkıp Ali Asaf amcanın yanına gittiğimde o da hemen ayağa kalkıp kollarını açtı. Kolları arasında kendimi bu kadar huzurlu ve güvende hissetmem de çok acayipti. Aslında acayip değildi ama nedenini söylemeye içim elvermedi. Yanağımı sıkıp göz kırpınca Seher teyzeye bakındım ama göremedim. Tekrar Zeynep'in yanına oturduğumda bana gülümserken abisinin sevme girişimlerine tripli bir şekilde engelliyordu. Ateş ve beni andırıyordu abi kardeş ilişkileri...
Seher teyze elinde tepsiyle gelince kalkmak istesem de hemen 'Nazlım otur kızım lütfen' dediğinde ellerimi önümde bağlayıp tebessüme ettim. Beni böyle bir ortama soktuğu için ilk fırsatta Savaşla kafes dövüşüne giricez mecburen. Ona göz ucuyla baktığımda karşımdaki koltukta dedesiyle babaannesi arasında oturuyordu. Baktığımı fark edince göz kırptı göz devirerek Seher teyzenin bıraktığı çayımı karıştırıp bir yudum aldım.
'Kendini sıkma Nazlı, ben şimdi dikkatlerini çekicem' kulağıma yakın fısıldamasıyla ona bakarak gülümsedim. Çok kafa dengi biriydi. İçi dışı birdi içinde kötülük yoktu. Boğazını temizlediğinde gerçekten bakışlar onda toplanmış ben de rahatlamıştım. 'Dedem benim sizinle konuşmam gereken bir şey var, daha doğrusu danışıp yardım almam gereken bir mesele var.' Dediğinde Ahmet amca kalbini tuttu. Ben tam telaşlanıcaktım ki neyseki söyledikleriyle rahatladım.
'Kızım ben daha senin gönül davanı konuşacak kadar iyi değilim.' Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırıp ayaklarıma bakmaya başladım.
'Offf baba bir dur ya.' Zeynep'in babasıyla böyle konuşmasıyla istemeden gözlerim doldu Allah seni bildiği gibi yapsın baba. Beni her seferinde boynu bükük bıraktın ya değerimi bildiğinde değer göremeyesin...
'Sen bakma bunlara güzel torunum. Söyle derdini dedene çözebilecek miyiz bakalım?' Dediğinde bu sefer de Mustafa Soykan'a en güzel ahlarımı hediye ettim.
'Dede biliyorsunuz bizim okul özel.'
Zeynep tam devam edicekken Ahmet amca onu yine kesti. 'Biliyorum kızım ben ödüyorum o okulun parasını' derken gülüyordu. Anladım ki Ahmet amca genel olarak insanlarla zıtlaşarak anlaşmayı seviyordu. Ama Ali Asaf amcanın kafasına uzanıp hafifçe vurmasıyla ağzına fermuar çekme işareti yaptı. Ben bu sefer alenen gülerken bana bakıp göz kırptı. Oğlan dayıya demişler ama Savaş huy olarak amcasına ve babasına çekmiş galiba.
'Neyse işte bizim sınıfta bir arkadaşım var Lale. Kız bursluydu biliyorsunuz zaten durumunu. Sağlık nedeniyle biraz ortalaması düşünce bursu yandı. Belki de okulu bırakmak zorunda kalıcak. Acaba halledebilir miyiz bir şeyler.' Ben zaten bir iki cümleden sonra yumruklarımı sıkmaya başladım. Bu durumu iyi bilirdim. Hayata devam edebilmek için okuman gerekir, okuman içinse hayatla mücadele etmen.
'Ne kadar bu miktar Zeynebim' Vedat amcanın söylediği büyük miktarla kafasını sallayıp kırağlaşmış sakallarını kaşıdı. Durumları iyiydi iyi olmasına ama birden bu kadar miktar zor gelebilirdi.
Ne yapmam gerektiği için çok fazla düşünmeme gerek yoktu. 'Bana isim soy isim verirsen Zeynep, biz arkadaşının her türlü sıkıntısını hallederiz.' Dediğimde tüm odak yeniden ben olmuştum.
'Kızım söylenen miktar çok fazla, hep birlikte halledelim.' Diyen Polata kafamı iki yana salladım. Benden çıkmazdı zaten o mebla.
'Abimler için sorun olacağını sanmıyorum.' Dediğimde gözlerini açarak bakan Zeyneple ona döndüm. Gözlerinde arkadaşı için olan sevincin ışıltısı vardı. Bu bakış işte çok nadir bulunurdu. Bu zamanda senin için yapılanlara kıskanmadan özenmeden mutlu olmak sadece çok az kişinin yapabileceği bir şey...
Odadan çıkıp mutfağa geçtim. Masaya oturup abimi aradım. Bugün bunlar yine bir şeyler çeviriyorlar benden gizli ama çıkar yakında kokusu. Çok geçmeden abim tarafından açılan telefonla bir kaç dur oğlum bir sesinden sonra itiş kakışın bitmesini bekledim.
'Boncuğummm' abimin hitabıyla benden gizlediklerine sünger çekip sesine bile gülümsedim. Bir insanın kendi kanından olmayan birine sesi bile titrermiş ben kendi başımıza kurduğumuz beş kişilik ailemden öğrendim.
'Alo abi naptınız?' Diyerek ağzını aradım. Bir kaç derin solukla söylemeyeceğini anlayıp hevesimin kırıklığı sesime istemesem de yansıyarak devam ettim. 'Acil cevap vermen gereken bir şey vardı o yüzden rahatsız ettim?' Diyerek kırgınlığımı sesim harici sözlerimle de belli ettim.
'Güzel kızım gözünü seveyim titretme be o sesini.' Görmese de omuz silktim. 'Ayrıca be demek rahatsız etmek. Seninle hepimiz ayrı ayrı ne konuştuk? Evde biz olmadığında su istemeye bile ara bizi demedik mi?' Söylediği sözlerle geçmişe gittim. Eskiden Mert onların yanındayken susadım demek için bile ara derdi. Nerden nereye...
Söyledikleriyle gelince naz yapmaya devam etme kararı aldım. Çünkü içerdekiler bizden haber bekliyordu. Abime hızlıca durumu özetledim. (Ay ben yine tekrar olayı yazmaya üşendim. Okul durumunu falan anlatıyor.)
'Tamam Boncuğum. Sen kızın ismini soyismini bir de okulunu mesaj at gruba. Birini ayarlayalım artık o kızın eğitimi hastalığı bizim sorumluluğumuzda.' Dediğinde tekrar gülümsedim. Hallediceklerinden emindim ama o kızın yerine kendimi koyup sıkıntıdan kurtulduğunun haberinin sevincini ben yaşadım. Abime teşekkür ederek suratına telefonu kapattım.
Gelmişken bir su içip içeri öyle geçiyim derken mutfağa Zeynep girdi. Heyecanlı bir yapısı vardı büyük ihtimalle dayanamayıp gelmişti. Ben suyumu içerken sormamak için şekilden şekile girdi. Ona daha fazla eziyet etmemek için 'Halloldu arkadaşının eğitim ve hayat masrafları artık abimlerin sorumluluğunda. Sen bir şey söyleme yine de bir aksilik çıkmaz ama çıkarsa gecikirse falan üzülmesin. Bir de ismimiz bilinmeden şirket üzerinden halledicez sen de söyleme olur mu? Bizi bilip kendini borçlu hissetmesin gücendirmeyelim' dediğimde kalkıp bana sarıldı. Ben oturup o ayakta olduğu için nerdeyse kucağıma oturmuştu.
O sırada çalan zil sesiyle yerine geçti ama geçerken bir şeyler mırıldanıyordu tam anlamasam da seçebildiğim kelimeler arasında gazamız mübarek olsun demişti. Kaşlarım havada ona bakıp suyu içmeye devam ettiğimde kapıya bakıp sandalyesini iyice bana yaklaştırdı.
'Şimdi gelenler halamlar. Onun bir kızı var Derya ama nasıl desem biraz şey' dediğinde derin bir nefes daha aldım. Akıllısı bizi bulmaz kafadan gidiği peşimizden ayrılmaz zaten. 'Açık sözlü diyor kendi için ama patavatsız bize göre. İyidir hoştur ama ilk tanıdıklarına karşı biraz soğuk ve acımasızdır. Halamların uzun yıl çocuğu olmadı olunca da fazla şımarık oldu daha doğrusu olmuş bana öyle anlattı annem. Lütfen sana bir şey derse kişisel algılama olur mu.' Zeynebin kıvırcık saçlarından sürekli çıkan perçemi bu sefer gülerek ben kulağının arkasına sıkıştırdım.
Ayağa kalktığımda elimle ona da gel yaptım. Savaş'a bizim evi sahiplendi derken ben de bu evi sahiplenmiştim ve bunu şu an farkettim. 'Hadi gel içeri geçelim, ayıp olmasın daha fazla.' Dediğinde ellerini yukarı açıp yüzüne sürdüğünde gerçekten savaşa girecekmiş gibi davranmasına kafamı iki yana sallayarak güldüm.
Salona girceğimiz zaman içerden Vedat dedenin 'Güneş kızım geleceğinden haberimiz yoktu, ne güzel bir sürpriz' dediğinde ben sorgularcasına Zeynepe dönerken onun beyaz teni kızarmıştı. Göz kırptığımda dudağını bükerek kulağıma parmak ucunda yaklaştı. Minyon olması zaten tatlı olan kişiliğini daha da tatlı yapıyor nedensiz yeni tanışmamıza rağmen sanki ablasının eteğinden ayrılmayan yaramaz kız kardeş gibi görüyorum onu.
'Güneş Derya'nın baba tarafından kuzeni. Biraz gıcık bir tip. En büyük özelliği laf sokması ve her şeye maydonoz olaması. Bir de şeyden hoşlanıyor' dediğinde Allahım bari bu sefer Savaş olmasın dedim. Ve bu sefer duam çok hızlı kabul oldu ama duyduğum isim Savaş olsa bu kadar dona kalmazdım. Bir kaç kez gözlerimi kapatıp açtım Zeynep'in ağzından çıkan isimle. 'Barış abiden' demişti ben yanlış duymamıştım. Daha fazla koridorda beklemeyelim diye bismillah çekip salona giriş yaptım.
Benzer ama biraz daha mesafeli halalarla tanışmadan sonra her yer dolu olduğu için Zeynep benimle salondaki masanın sandalyesine oturduk. Savaş da çaprazım da beni süzerek durum tespiti yaptı. Ona bakıp göz kırparak ve gülümseyerek iyi olduğumu anlatmaya çalıştım.
'Komşusun yani daha önce görmedik seni, hoşgeldin Ahu' diyen tabiki de Güneş'ti durup durup beni süzerek bir şeyler söylüyordu Derya'ya.
'Nazlı kızımız sayılır burası da evi. Hoşgeldin misafire denir.' Diyen Ali Asaf amcam bana bakıp göz kırptı. İyice sürekli sollama yaparken sinyal veren arabalara dönmüştük kimin kime göz kırptığı belli değil. Ali Asaf amcam heykelini yapsak beton yetmez. Resmen kibar bir şekilde bana dış kapının dış mandalı muamelesi yapan kıza yerini ve gözlerimdeki yerini belirtmişti. Seher teyzem sen çok iyisin ama kocan da adam çıktı.
'Naz benim kıymetlim eğer bilmek istediğin buysa Güneş. Ama durumumuz sadece bu değil babamın dediği gibi ne olarak girmek isterse o şekilde evimizde yeri başımızın tacıdır.' Sehercim seninki kadar olmasa da benim kocam da adam çıktı. Utanmasam küçük çocuklar gibi oh yapıp elimi göğsüme sürtücem. Ava giderken avlandığı için moraran Güneşe keyifle sırıttım. Enişte ortamı yumuşatmak için büyükleri başka muhabbete yöneltti.
Tam o sırada olmaması gereken bir şey oldu ve kapı çaldı. Olmaması gereken bu değildi. Olmaması gereken Bilgelerin gelmesiydi. Onlar da bu kadar kalabalık beklemiyor olucak ki önce şaşırsa da hemen toparladılar ama ben göz hapsime Güneş'i aldım. Barış'a bakıyordu ama nedense bu bakış bana masum birini seven bir insanın bakışı gibi gelmemişti ya da Zeynep yüzünden kafada kuruyordum.
Bilge hemen yanıma gelip koluma girince güldüm çünkü diğer koluma da Zeynep girmişti. İkisine de bir şey demeden sandalyeme geri oturunca ilk afallasalar da kendilerine gelip hemen yanıma oturdular. Ortam çok dolu olduğu için Barışa Güneşlerin yanı kalmıştı ben film izler gibi onları izlerken birden Seher teyzenin seslenmesiyle korkup irkildim.
Damağımı baş parmağımla geri iterken ona doğru yaklaştım. Bir yandan kolumu sıvazlarken bir yandan benimle mutfağa geçti. 'Kızım içerde tedirgin gibiydin birden çok üstüne geldik galiba, havan değişsin diye mutfağa çağırıcaktım.' Derken çoktan mutfağa girmiştim. Peki kaynanamın beni düşünmesi şaka mı dnjdjdjd Kimin kaynişi bu benim kayniş dndjjd
'Kızım sen otur ben kahveleri yapıyım' dediğinde itiraz edip ben de makineye geçtim. Bir kısmını ben makinede yapıp diğerlerini Seher teyze cezvede yapacaktı. Birlikte konuşarak kahveleri sunuma hazır hale getirdik. Seher teyze aynı Zeynep gibi beni uyarıp yaptıkları ve yapacakları gaflar için özür dilerken ben onun problemi olmadığı için lafı dedelere getirmiştim. Bildiğim üzere dedesi Aydınlıymış ama babaannesi göçmenmiş. O yüzden enerjikmiş Seher teyze yakın bir zamanda kendi ailesinin de geliceğinden bahsetti.
'Seher teyze yanlış anlamazsan merak ettim de bir şey sorabilir miyim?' Dedim çifte kavrulmuş kuş lokumlarını fincanların yanına koyarken Seher teyze kendinin ve benim ağzıma kutudan bir lokum verip ağzı dolu olduğu için kafa salladı. 'Yarın arife bayram geldi sayılır, Vedat amcalara gitmeniz gerekmez miydi?' Dediğimde gerçekten merak etmiştim zaten Seher teyzenin benim böyle konulara yabancı olduğumu bildiği ve bu durumu normal bir merak olarak dışında düşünmeyeceğini bildiğim için rahattım.
'Evet kızım normalde biz Aydına gideriz. Ama bu sefer bir tanıdığımızın burda düğünü var bayramdan sonra o yüzden böyle denk geldi.' Dediğinde büyük tepsiyi elime aldım. Biz hazırlayana kadar soğumuştu. Aklıma gelen titretme dökeceksin sahnesine gülüp aynısını yaşamamak için kafamdan üçer üçer yüzden geri sayarak beynimi meşgul ettim.
Dededen başlayarak kahveleri dağıtmaya başladım benim arkamdan diğer gençlere de Seher teyzenin elinden tepsiyi alan Bilge dağıtıyordu. Ortamın sessizliğine Güneş'in sözleri bomba gibi düştü. 'Yağlı kapı bulununca yaranmak için her yol mübah tabi' dediğinde kahvesini verdiğim Ali Asaf amca bana mahcup bir şekilde bakınca tüm sinirimle tepsiyi ve kendimi sıkarken ona gülümsemeye çalıştım. Ama her an tepsiyi o Güneş denen kızın kafasında kırabilirim artık onunla kişisel de sorunlarım var.
'Hayırdır Güneş kim kimin kapısına dadanmış.' Dedim sanki biraz önceki lafın bana olmasa da benim için söylendiğini anlamamış gibi.
'Yok canım öyle biri geldi aklıma. Sen niye üzerine alındın ki' tam ona cevap vericekken benden önce Bilge atladı. İkimiz arasında olan bir şeydi kendimize olsa üstünü kapatıcağımız şeyler birbirimize yapılınca duramıyorduk.
'Sarrafoğlu, Sayer ya da Çakır holdingleri duydun mu Güneş' derken aslında cevap beklemiyordu ben ve diğerleri meydanı ona bırakmış sadece bekliyorduk ama Savaş yumruklarını ve çenesini sıkmış tahammül edemiyordu. Enişte bile Güneşe uyarıcı bakışlar atıyordu ama onu da kimse takmıyordu.
'Evet bilmeyen mi var o üçlüyü' diyen Güneş'in aksine ilk defa konuşan Deryaydı.
'Heh işte o üçlü Ahu nun abisi oluyor' eliyle beni işaret ederken abimleri yeni öğrenenler en az ağzı açık iki kız kadar şaşkındı ama onlar kendilerini çabuk toparlamıştı. Bilge omuz silkip sanki şaşkın ördeğe çevirmemiş önemsiz bir şey gibi devam etti konuşmaya ben ise bu duruma düştüğüm için rahatsızdım. Ama yalan yok o surat ifadeleri biraz olsun rahatlattı beni. 'Yani anlayacağınız kapılar baya yarışır belki de eksik kalır yağ konusunda' dediğinde Polat elini dudağına götürerek gülüşünü gizledi.
'Ayrıca biri bir kapıya kul olduysa ben oldum. Ben koştum Nazla olabilmek için, kaybetmemek için uğraşıcak olan kişi de benim' diyen Savaş da son noktayı koydu. Şimdi kapak işareti yapıp hava bile sızdırmaz demek vardı.
* * *
Artık kafamın içinde sesler uğultulu şekilde gelince kalktım. Herkese iyi akşamlar dileyip Savaşla eve geçtim. Savaş geliyim beş dakika dese de ayıp olur diye kovup kendimi Çınarın olduğu koltuğa bok çuvalı gibi bıraktım. Gözlerimi de kapattım.
Çınar ayağımı kendine çekip ovarken de sesim çıkmadı. 'Narçiçeğim niye konuşmuyorsun?' Mert'in sesiyle gözlerimi açıp ona bakıp geri kapattım. Evet ben de arkalarından iş çeviriyorum ama böyle sadece birini bırakıp dışlar gibi yapmıyorum. Ya da reglim yaklaştığı için alınganlık yapıyorum.
'Bal çiçeğim hadi bak bize, konuşalım çözelim' Ayy bazen Çınar'ın psikolog psikolog konuşması internette çocuğuna bir şeyleri anlatarak öğretmeye çalışan anneye çocuğun anne nolur beni döv çıkışması gibi çıkışasım geliyor. Yine de üzerimde karşı koyamadığım etkileri olduğu için kalkıp dizlerimi kendime çekip sardım çenemi dizlerime koysam da dördüyle de göz teması kurmadım. Uzun zamandır sigara içmediğim için bir sigara çıkarıp yaktım. Artık izleyebileceğim yeni bir manzara yaratmıştım kendimi kendi dumanım...
'Abim haklısın kendini dışlanmış gibi hissediyorsun ama bilmediğin şeyler var' omuzlarımı kaldırıp indirirken külü döküp bir nefes daha çektim.
'Sürekli beni dışlarsanız bilmediğim şeyler olur. Madem derdimi biliyorsunuz nerdeydiniz bugün?' Dediğimde bu sefer kafamı kaldırıp ayak ucumda oturan Çınardan başlayarak hepsinde gözlerimi gezdirdim. Hepsi birbirine kaçamak bakışlar atıyordu. Sigaramı söndürdüğümde onlara bir şey demeden odama çıkıp kapımı da gelmesinler diye kilitledim.
* * *
Sabah uyanınca banyoda işlerimi halledip pijamalarımla aşağı indim. Mutfaktan sesler gelse de boş verip salona ilerledim. Onlarla küs olmamın verdiği huzurluktan ayrı olarak kendimizi bildiğimiz yetişkin olarak beraber gireceğimiz ilk bayramın arifesinde küs olmama sebep oldukları için sonsuz döngüde küstüm. Ben böyle hayal etmemiştim düne kadar.
'Kor alevim kahvaltı hazır hadi gel' diyen Ateşin sözlerine rağmen kafamı telefonumdan kaldırmadan oynadığım saçma köy oyununa daha fazla gömüldüm.
'Canım istemiyor yemeyeceğim. Size afiyet olsun' dediğimde derin bir nefes sesi duydum. Biraz sonra adım sesi gelip birisi ki parfümlerinin esansları farklı olduğu için kim olduğunu yanıma oturunca anladım ama istifimi bozmadım.
'Narçiçeğim lütfen gel hadi masaya.' Omuz silktiğimde biri daha geldi o da sırtımı dayadığım koltuğun başlığına oturmuş saçımı örüyordu. Bu da Çınarın kokusuydu.
'Abi süprizi falan siktir edip söyleyelim, ben böyle olmaya dayanamıyorum.'
'Çınar haklı abi ben de kor alevimi böyle görmeye dayanamıyorum. Sürpriz de olmayıversin' derken içimden kahkaha atmaya başladım. Bir yandan da içim kıpır kıpırdı acaba süprizleri neydi. İçimde bunlarla mücadele ederken dışımda yaprak kımıldamadı aynı meymenetsiz düz halimle oyunuma devam ettim. Şu an bakışlarıyla anlaştıklarına emindim.
'Kahvaltıya gelin anlatalım madem küçük hanıma süprizi' Abimin kapının ordan gelen sesiyle sanki umrumda değil gibi telefonumu bırakıp mutfağa gittim. Yerime oturduğumda hazırladıkları kahvaltılıklardan tabağıma aldığımda kıkırdama seslerini duydum ama kafamı kaldırmadım.
'Yerim kızım seni' diyerek yanağımdan şap diye öpüp oturan Çınarla gülecek gibi olsam da kendimi tuttum. Diğerleri de aynı şekilde öpüp yerlerine oturduğunda çayımı içip gözlerimi abime diktim.
'Kıza Naz diye diye iyice nazlı yaptı' diye homurdanan her zamanki gibi Savaşa bulaşan Ateşti.
'Boncuğum güzel bebeğim.' Diye başlayan abimin sözlerine yelkenleri indirmeye niyetlensem de kendimi tuttum. 'Tamam söylüyorum. Hani hepimiz bize yazılan kaderi yaşadık ya sana mezuniyet hediyesi olarak tam anlamıyla bir aile olmayı verelim dedik.' Düşüncelerine eğer söylediklerinden çıkarım yapmaya çalışmasam kesin düşerdim.
'Yani?' Dedim salatalığımı yerken.
'Aile olmak için ne gerekli Narçiçeğim.' Mert'in sözleriyle az kalan aklım iyice bulandı.
'Anne baba mı buldunuz anlamadım?' Dediğimde hepsi kahkaha attılar. Ne düzgün anlattılar da sanki ben anlamadım. Bulmaca gibi konuşup anlamamı bekleyemezlerdi hem daha afyonum bile patlamamıştı.
Gülmeleri bitince abim devam etti. 'Hani hepimiz ailemizin daha doğrusu o adamın istediği ailelerin soy isimlerini taşıyoruz ya' dediğinde jeton sonunda düştü eş zamanlı olarak şaşkınlıkla gözlerim de açıldı. 'Dedik ki hepimiz aynı soy isimde benim kütüğümde olursak aile oluruz.' Dediğinde sözleriyle çeliştiğini düşündüm. Hem k adamın verdiği soy isim diyordu hem de benim kütüğümde toplanın.
'Çatma şu kaşları kırışırsın erken yaşta' diyerek gülen Ateşin kaşımdaki eline vurup yüzümü düzelttim. Acaba süprizleri ayarlarımla oynayıp beni sarı binada kral dairesine yerleştirmek olabilir mi? Dnkdkd
'Bizim düşündüğümüz bir soy isimde toplanıcaz. Kendimizin seçtiği en azından işler tamamen hallolana kadar onu bilme olur mu Boncuğum.' Dediğinde üç aşağı beş yukarı da olsa anladığımı düşünerek kafamı salladım. Ama yüzüm artık gülüyordu fikri bile içimi kıpır kıpır etmişti.
Beraber kahvaltıyı topladığımızda ben odama çıkıp üzerimi giyindim. Ne kadar bize kim gelicek desem de bayram geliyor diye temizlik için birileri gelicekmiş. Üzerime bir şeyler geçirip hazırlandım.
Bugün mezuniyet için biraz elbise bakıcaktık Bilgeyle. Çıkalım diye onu arayıp haber verdim. Nasıl olduysa hazırım hadi çıkalım mesajı anında geldi.
Salondan kafamı uzattım. 'Biz Bilgeyle elbise bakıcaz mezuniyete' dediğimde tam çıkacakken Mert ensemden kedi yavrusu tutar gibi tutunca kaşlarımı çatarak karnına vurdum. Ahlayarak beni bıraktığında üstümü düzelttim.
'Kor alevim benim arabayı al. Sıcakta sürünmeyin' deyip kalktığında hiç itiraz etmeden hatta bu sıcakta klimalı araba bulduğum için gözlerimden kalpler çıktı.
'Bal çiçeğim kendine bayramlık da bak. Sonuçta ilk bayramımız.' Dediğinde gözlerim parladı hevesle kafamı salladım.
&'İstersen benim kartı al' dördünün aynı anda konuşmasıyla kahkaha attım nasıl bir denk geliştir bu.
Onlara havadan öpücük atıp kendimi dışarı attım. Beyaz ayakkabımın bağcığını bağlarken Bilge 'Günaydınnnn aşkoom' diye sabah sabah cıvıldaması geldi. Bu kızın hayat enerjisi bazen beni çok yoruyor. Ona ağzımın içinde bir günaydın diye mırıldanıp doğruldum.
'Arabayı aldım, atla bebek götüriyim seni' dedim o da benim keko halime göz devirdi ama koluma girip arabaya doğru yürüdü.
Unutmayınki ikili arkadaş grubunda biri aşko biri keko olur dnjdj
'Günaydın güzelim' arabaya doğru giderken arkamızdan gelen sesle döndüm. Savaş her zamanki siyahlar içindeki kombiniyle kapılarındaydı. El mecbur geldiğim yolu kolum açık dönmeye başladığımda Bilge de koluma girdiği için benimle geldi. Savaş bizim ona doğru ilerlediğimizi görünce o da bize kollarını açıp geldi. İkimizi birden sarıcakken Bilge görümcelik yapıp kalçasıyla beni itip kendi sarıldı. Kafamı iki yana sallayıp gülerken Savaş da benzer bir tepki verdi.
Bilgeyle sarılması bitince biz sarıldık. Savaşın elleri belimdeyken benim ki boynundaydı. Başını boynuma gömüp öptü sonra da öyle boynumda kaldı. Tabiki Bilge'nin öksürüğüne kadar ona döndüğümüzde sırıtarak bana bakıyordu.
'Kızım dost musun düşman mı?' Savaş'ın sözleriyle saçını savurdu Bilge.
'Aynı şeyi o gün kafede ben de senin için düşündüm abicim' deyip kocaman yapmacık gülünce ben de güldüm. Bilge Saitle olan durumda Savaşın tutumuna karşılık veriyor ve iyi de yapıyordu. O işi de bayramda küsler barışır diye halletmeyi düşünüyorum.
Tam ayrılıcakken Savaşların kapısının açılmasıyla oraya döndüm. Zeynep sabah sabah enerjik bir şekilde bize el sallayarak geldi tek tek sarıldı.
'Abi hadi gidelim kafeye' dediğinde Bilgeye baktım o da benimle aynı şeyi düşünmüş olucak ki gözlerini açıp kapattı.
'Zeynep bizle alışverişe gel sıkılmazsan' dediğinde Zeynep yerinde el çırparak sevindi. Savaşın dediklerini umursamadan ikimizin koluna girip ilerlemeye başladı. Savaşa baktığımda yüzü gülerken bakışlarında çok fazla duygu vardı. Sevinç, şefkat,gurur...
Birlikte Ateş'in arabasına geçtiğimiz gibi klimayı ve radyoyu açıp ilerlemeye başladım. Bize bakan Savaş'a korna çalıp el salladım. Merkezdeki avmye kadar Zeynep bıcır bıcır bazen konuşarak bazen bizimle birlikte şarkıya eşlik ederek nasıl gittiğimizi anlamadım. Avm ye girip mağazaları talan etmeye başladık sanki bedava veriliyor gibi arife olduğu için iğne atsan yere düşmeyecek bir kalabalık vardı. Tatilcilerin akın etmesiyle oluşan trafiği saymıyorum bile...
'Bu nasıl sizce' diyen Bilge kabinden güzel iddialı güzelliğini daha da ortaya çıkarmış yeşil bir abiyeyle çıktığında ikimizde beğeniyle alkışladık.
'Al bence bunu, mezuniyete olmasa başka yerde giyersin' dediğimde kafa salladı.
Alınacaklar bittiğinde biz de bitmiştik arada aldığımız kahve harici mola vermeden 3 saattir geziyorduk ve üçümüz de bitmiştik. Alışveriş poşetleriyle bagaja ilerlerken en çok poşet ben de vardı. Kızlar için aldığım beğendikleri günlük yazlık elbiselerin olduğu poşetleri onlara verdiğimde kaşlarını çattılar.
'Bu ne ikizim' derken Zeynep de ona katıldı.
'Biz genelde hediye deriz' derken ikisi de poşetten elbiseleri otoparkta çıkarıp baktılar.
'Ayy ben bunu kabul edemem' diyen Zeynepe göz devirdim.
'Kızım Toprak abimden bayram hediyesi, herkese aldım zaten ufak bir şeyler. Uzatmayın geçin arabaya Savaş'ın kafesinde toplanmış gençler.' Derken onların bir şey demesine izin vermeden arabaya geçtim.
'Nazlı abi kızmasın abin' dediğinde şu an olduğum duruma gördüm. Nerden nereyeydi kendi paramla alışveriş yaptığımın ilk saati abim arayıp benim verdiğim kart niye kullanılmıyor Boncuk dediğinde ben de anasını ağlatmıştım. Omuz silkip mahalleye doğru sürmeye başladım.
Eve geçmeden direk kafeye geldik. Ben arabayı gölgeye park ederken kızlar içeri geçti. Arabayı kilitlediğimde Savaş'ın kafenin girişinde beni beklediğini gördüm. Hemen kolları arasına girdim.
'Sevgimden ölücem be kızım' derken yanağından şap diye öptüm.
* * *
Öyle böyle havadan sudan derken akşama kadar kafede kaldım. Saitle aralarındaki buzların az da olsa erimiş olması beni de diğerlerini de rahatlattı. Eve girince burnuma temizlik kokusu çarptı. Elimdeki paketleri kapının girişine bırakıp ayakkabılarımı çıkardım. İçeri girince salona ilerleyip onlar için aldığım bayramlık kombinleri verdim. Hepsi ne gerek var dese de mutlu olmuşlardı. Hepsi denediğinde on numara beş yıldızdı. Çıkardıkları gibi etiketleri kesip tüm aldıklarımı makineye attım. Çıkarınca normalde olsa sızlanıcağım ütüyü bayram hevesiyle özenle yapıp kombinlerini askıya asıp odalarına dolaplarının kapaklarına astım. Ayakkabıları kutudan çıkarmadan ağzı açık komidinlere yerleştirdim. İçimizdeki o bayram sevinci olan çocuğu bu ilk bayramımızda mutlu etmek istedim.
Akşam yemeğinden sonra beraber çay içip sohbet ettik. Abimler yarın için çikolata aldıklarını söyleyince sabaha kadar merakımdan uyuyamam diye buzdolabına koştum. Kapağı açtığım gibi gördüklerimle yanlış mı gördüm diye kapağı kapatıp tekrar açtım ama doğru görmüşüm.
Kocaman bir istemeye götürülen tepsi tarzı adının ne olduğunu bilmediğim bir şeyde hepsi birbirinden lezzetli görünen ve bunca çikolatayı kim yiyecek diye düşündüren bir çikolata kasası tepsi demek olmaz bunca çikolataya dmdmdm Tövbe haşa ama biz ilk bayramımız diye her şeyin bokunu çıkarmış olabilir miyiz?
Şaşırıp kapatmamın sebebi çikolata değildi. Köftesinden pirzolasına çeşit çeşit marine etlerden oluşan dolabımızda bir küçük başın yatmasıydı. Ne için geldiğimi unutup bir su doldurup salona geçtim.
'Abi biz kurbanlarımızı bağışlamadık mı?'
'Bağışladık güzelim. Komşulardan kesmeyenleri de Savaşlarla birlikte hallettik.' Merte hala anlam veremeyerek baktım. Suyumdan bir yudum daha alarak sigaramı yaktım.
'O zaman buzdolabında niye bir küçük baş var.' Dediğimde benzetmeme baya kahkahayla güldüler. Çınar abartıp yanaklarımı sıktı kızarınca ondan kurtulup Merte sığındım.
'Bebeğim yarın mahalledekiler akşam üstü bize gelicek. Mangal yapıcaz birlikte.' Dediğinde kaşlarım kalktı. Etraf olmuş kahpe hiçbiri bir şey demedi bütün gün beraberdik.
* * *
Sabah alarm sesiyle az uyuduğum hatta nerdeyse yeni yattım sanılan yataktan sürünerek kalktım. Banyoda kısa bir duş alırken ilk bayramımız olduğu aklıma gelince enerjim yerine geldi. Üzerime bir tayt üst giyerek saçlarımı havluyla sardım. Küçükten büyüğe olmak üzere hepsini kaldırdım namaza.
Arkadaşlar yanlış anlamayın ama bu bayram namazının sabahın körü olması size de saçma gelmiyor mu? Koy 8 e ama yok...
Onları uyandırınca Savaş'ı aradım.
'Günayddıınnn bugün bayram hadi namaza' derken sesim uykusuzluğuma rağmen neşeliydi.
'Tamam uyandım Naz' yeni uyandığı için istediğim verimi alamayınca yüzüne kapattım.
Abimler üzerlerine benim aldığım bayramlıkları giyip aşağı indiler. Onları namaza gönderip mutfağa geçtim. Tam bayrama yaraşır bir sofra hazırladım. Hatıra amaçlı bir kaç selfie çekildim soframla. Her şey hazırken üzerimi değiştirmek için odama çıktım. Çiçekli ip askılı elbisemi giydim. Saçlarımı hafif dalga yapıp gevşek bir at kuyruğu yaptım. Makyajımı ve diğer işlerimi halledip zilin çalmasıyla hoplaya zıplaya aşağı indim.
Kapıyı sonuna kadar gülümseyerek açtığımda hepsi bana göz kırpıp ellerini yıkamaya geçti. Hemen salona geçip ayakta onları beklemeye başladım. Dördü de geldiğinde sırıtarak abime yöneldim. Elini iki elimle tutup öpüp alnıma koydum.
'İyi bayramlar abim' dediğimde o da güldü hatta gülerken gözleri kısıldı ama aynı zamanda biraz da duygulandı. Alnımı öptüğünde gözlerimi kapadım.
'Senin de bayramın mübarek olsun Boncuğum. Hepimizin gülebildiği her gün bayram oldu zaten bana. Al bu da bayram hediyen' diyerek hepimizi duygulandırdı. Elimle kendime yel yapsam da gözümden bir damla yaş firar etti. Duygusal ortamı dağıtmak için hediye paketini açtım. Apple wacth saatti. Gülerek Ateş'e geçtim.
Onun da abim gibi elini zorla öpüp alnıma koydum. 'İyi bayramlar abim' dediğimde saçlarımı öpüp kollarıyla sardı bir süre öyle kaldık. Ağladığımız için bir şey demeden o da hediyemi verdi bu da çok güzel bir bileklikti. Üstünde bizi anlatan charmlar vardı. Onu da koluma takıp Ateşe geçtim.
Ona da aynı şekilde davranarak hediyemi kaptım. O da kablosuz kulaklık almış apple marka. Mertle de bayramlaştık. O da hediye olarak küpe almış dünyalı.
'Hadi sofraya geçelim acıktım' diyerek gözlerimi silerek mutfağa ilerledim. Abimlerin cami maceralarını anlattığı kahvaltıdan sonra çaylarımızı alıp salona geçtik. Biraz bekleyip Savaş ve Bilgelere bayrama gidicekmişiz.
Telefonumun çalmasıyla gülmekten yaşaran gözümü sildim. Gördüğüm isimle tedirgin olsam da açtım. Abimler telefon çalınca sessizleşmişti zaten.
'İyi bayramlar kızım' diyen Yusuf Soykanla ve ailesiyle ne samimi ne soğuk bayramlaştım görüntülü konuşmada. Kızlar yoktu yine tabiki de. Onların da sağı solu belli değil. Ayıp olmasın diye abimler de gelip sırayla bayramlaşınca beni salonda bırakıp bahçeye çıktılar.
'Uzun zamandır görüşmedik nasılsın' diyen Arjinle derin nefes aldım. Mesajlaşıyorduk ama o kadardı onlarla aramdaki ilişki.
'İyiyim siz' dedim düz çıkan sesimle Arjinin yanağından bir damla yaşı hayal mayal gördüm. Zaten aceleyle telefon ekranından çıktı.
'Biz de iyiyiz, çok güzel olmuşsun Ahu. Çok yakışmış elbisen' Agirin sözlerine tebessümle karşılık verdim sadece.
'Hala gelmeyin konusunda kararlı mısın' diye soran da Barandı bu cümleyi tamamlarken iki üç kere yutkundu. Abimler Soykanlar gelicek dediğinde gelmesinler, gelseler de bana görünmesinler demiştim. Kırgındım ve bizim aramızdaki durumun nasıl çözüleceğini de bilmiyorum. Öyle bir hale geldik ki boşa koysan dolmuyor doluya koysak almıyor.
Onlarla konuşmamın ardından kaçamak cevaplar vermiştim. Onlara misafir gelmesi işime gelince de alel acele kapattım telefonu. Ondan sonrası çok hızlı geçti hayatımın en güzel ve ilk bayramı da anı defterimde yerini aldı.
Bölüm sonu🫶🏻🎉🎊 |
0% |