Yeni Üyelik
4.
Bölüm

4. Bölüm

@simurganka45

Keyifli okumalar. Aynı mahallede devam etme durumundan dolayı 4 ay sonradan devam ediyoruz😂😅

 

 

Yazar Anlatımıyla

 

Sabahın kış güneşi etrafı aydınlatırken Mert kurduğu alarmın sesiyle kalkıp Narçiçeği uyanmasın diye kapattı. Yanında yatan kardeşine baktı uyuyordu. Saçlarını sevip küçük bir öpücük kondurup banyoda işlerini halletti. Artık iyi kötü anılarını yaşadıkları bu evden bugün ayrılıyorlardı. Eşyalar toparlandığı için Ahuyla beraber salondaki koltukta beraber uyumuşlardı dün. Bugün ise arkadaşlarının yardımıyla tuttukları Sevda mahallesindeki evlerine geçeceklerdi. Ne kadar orası bize uymaz bizim birlikte olmamızı kaldıramaz diye düşündükleri için tüm teklifleri redderlerken hayat yine oyunu oynamıştı. Şuanki evlerinin ev sahibinin sözleşmenin yenilenmesi sırasındaki itirazları son damla olmuş, madem burdan ayrılıyoruz en azından tanıdıklarımızın olduğu samimi ortam diyerek Bilgelerin evinin çaprazında Savaşların evinin yanında olan iki katlı müstakil evi Savaşın babasıyla anlaşıp tutmuşlardı. Bu hafta başından beri mahalledikilerin yardımıyla evin kaba temizliği ve tadilat işlerini halletmiş bugün ise hep birlikte eşyaları taşıyıp yüzeysel bir temizlikle yerleştirmek için sözleşmişlerdi. Mert içinden dua etti Ahu'yu uyurken izlerken Allah'ım bu yeni ev bize yeni ve mutlu başlangıçlar getirsin. Narçiçeğim hiç üzülmesin. Ahu ise sanki içinden geçen duayı duymuş gibi uykusunda tebessüm etti Mert Ahu'nun alnına tüy gibi bir öpücük kondurup evdeki son eşyaları kolilemeye başladı.

 

Bir saat sonra Sevda mahalle gençleri olarak Mert ve Ahu'nun evine gelmişler kapıda girmek için bekliyorlardı. Mert gülerek onları içeri alıp kapıyı kapattı.

 

Salona ilk geçen Bilge gördüğü görüntüyle gülümseyerek telefonunu çıkardı bir kaç poz çekti. Ahu hala sabahki yerinde uykusuna devam ediyordu.

 

Bir haftadır çok fazla yorulduğu için Mert uyandırmaya kıyamamıştı. Zaten final haftası yeni bitmiş yarı tatile yeni girmişlerdi. İki yorgunluk birden fazla gelmişti küçük kızına. Evet küçük kız her ne kadar yaşıt olsalar da Mert yeri gelmiş abisi olmuş çoğu zamansa Ahusunun babası olmuştu. Onlar birbirinin her şeyiydi. Küçükken aynı anda yurda giriş yapan iki bebek olarak başladıkları hikayede ikisi de birbirinin elini hiç bırakmamıştı. İkisi de birbiri için çok şeyden fedakarlık etmişti. Küçük bir çocukken ikisi de eksik hissetmesin diye diğerinin veli toplantısına katılmıştı. Öğretmenler ilk olmaz dese de ne yapsalar vazgeçiremediler iki küçük çocuğu... Küçüktüler çoçuktular ama hiç tam bir çocuk olmadılar. Ailesi yok diye değil ikisi de hep kendinden önce diğerini koydu önüne. İkisi düştüğünde ilk kendi yarasına değil diğerine koşardı. Düştüklerinde herkes anne baba diye ağlarken onlar birbirinin adıyla hıçkırırlardı. Mezuniyet törenlerinde herkes ailesine teşekkür edip bakarken ikisi de cüppeleriyle diğerinin konuşmasını izledi gururla. Hangisi hangi yaşta hasta olursa olsun diğeri bekledi iyileşene kadar başında. Ahu saçını herkesin annesinin ördüğünü öğrenip ağlayınca Mert yurttaki ablalardan saç örmeyi öğrenip ördü her sabah Ahu'nun saçını. Mert yerli malında içecek verdiler diye ağladığı gün Ahu yurdun mutfağında ablaların yardımıyla hep kek çırptı Mert götürsün diye. Onlar bir elmanın iki yarısı olmasa da iki ayrı elmanın yarım kalmış iki parçasıydı. Birbiriyle tam oldular...

 

Barış kardeşinin oturduğu koltuğa geçip kardeşini kolunun altına alıp güldü karşısındaki uyuyan kıza. Dışardan ne kadar farklıydı uyurken bir bebekten farksızdı.

 

Savaş da yanlarına geçip oturduğunda dudakları karşısındaki görüntü karşısında dudakları yukarı kıvrıldı. Dört aydır zaten görüşüp birbirleriyle zırlaşıyorlardı alışmıştı artık Naz'ın hallerine artık yan evde oturması demek onları daha eğlenceli günler bekliyor demekti onun için.

 

Mert Ahu'nun yanına oturup parmaklarıyla saçlarını okşadı. 'Narçiçeğim hadi, uyanma vakti' Ahu hareketlense de uyku ona daha cazip geldi. Mert ısrarla onu uyandırmaya çalışırken karşısında ellerini sıkmış onu izleyen bir çift gözden habersizdi. Mert hariç diğerleri ise fark etti bu durumu herkesin ufaktan bir dudağı kıvrıldı. Her ne kadar ima yapsalar da daha kendine itiraf edememişti duygularını. Korkuyordu çünkü ilk defa içindeki his bu kadar büyüktü. Gönlünde bir yangın vardı. O ise damla damla suyla söndürmeye çalışsa da ateşin harlanmaktan başka yaptığı bir şey yoktu.

 

'Mert oğlum böyle olmaz. Dök başından aşağı suyu aklı başına gelsin' Serkan'ın sözleriyle hepsi güldü.

 

Gülüş sesleri yüksek olunca Ahu gözlerini zor da olsa açtı. Önce tavanla bakıştı ayılmak için sonra başında bekleyen Mert'e gülümsedi kıkırtılar devam edince yana çevirdi başını kendisine bakan yeni komşularına dil çıkarıp gerinerek yataktan doğruldu. Banyoya gidip işlerini halletti.

 

Mert bu arada yatağı da topladı. Diğerleri de evdeki eşyaları yardımlaşarak indirmeye başladılar.

 

'Sait onda kırılacaklar var dikkat et' diyerek uyardı Ahu.

 

Sait elindeki kutuyu daha sıkı tuttu. Bu cadıyı kızdırmak insanın başına gelmemesi gereken bir şey olduğunu geçirdikleri zamanda fazlasıyla anlamıştı.

 

'Merak etme fıstık' göz kırparak koliyi aşağıda bekleyen araca götürdü.

 

Son kolide indirildiğinde artık ev bomboştu. İlk geldikleri zaman gibi. Mert Ahu'nun omzuna kolunu attı. İkisi de ilk geldikleri zamanı düşündü birbirinden habersiz. Eşyasızdı ev paraları depozito ve kiraya ancak yettiği için ikisi de bir döşek üzerinde yatmıştı bir ay boyunca. İkisi de para toparlamak için okulla birlikte canını dişine takmış ne iş olursa yapmışlardı. Her eşyada, geldikleri şu anda ikisinin de tırnak izleri duruyordu.

 

'Hadi yeni başlangıçlar bizi bekiyor güzelim' Mert Ahu'yu da alıp evden ilk geldikleri gibi birlikte kapıyı kilitleyip ayrıldılar.

 

Mahalleye geldiklerinde araçları mahalledikilerden aldıkları için acele etmeden herkes içeri girdi. Önceden alınsa da yine de süpürüp sildiler evi el birliğiyle. Artık acıkmışlardı sabahtan beri bir şey yiyememişti Ahu ve Mert diğerleri de evden çıkmadan bir şeyler atıştırmıştı sadece. Tam bu sırada hızır gibi yetişen Seher teyze olmuştu. İtirazsız herkesi Sibel teyzeyle hazırladıkları onların evindeki kahvaltıya davet etti.

 

 

 

Ahu'nun Anlatımıyla

 

 

Kahvaltı sofrasına bakınca ne kadar acıktığımı bir kez daha anladım. Bir yanımda Bilge bir yanımda ise Savaş oturuyordu. Mert ise karşımdaydı onun bir yanında Barış bir yanında Serkan'ın kardeşi Emre vardı. Bizim sıranın sonunda Sait onlarınkinin de Serkan oturuyordu. Çaylarımız da Bilge tarafından konulduğunda artık yemek için teyze ikilisini bekliyorduk. Onlar yemiş ama yine de bize eşlik edeceklerdi. İkisi de gülüşerek gelip masanın başındaki yan yana iki sandalyeye oturduğunda Seher teyzenin 'Buyrun çocuklar, afiyet olsun' demesiyle kahvaltı başlamış oldu.

 

Peynir, zeytin, patates kızartması böreklerle tabağımı doldurdum. Her ne kadar yemek istemesem de yumurta tok tutacağı için tam Savaş'ın önündeki tabağa uzanmıştımki benden önce davranıp eline aldı. Son yumurtaları da kendi tabağına aldığında çok da üzülmedim sonuçta kaynanmış yumurta çok da önemli değildi. Hele de beyazları. Ben çayımdan bir yudum aldığım sıra da Savaş tabağındaki sarıları tabağıma koymaya başladı. Ben ne yaptığını anlamak için ona döndüğümde bana bakmadan sanki normal bir rutinimiz gibi Barışla sohbetine devam etti. Tabağına baktığımda hiç sarı bırakmamıştı. Mert'e baktım o da Emreyle gülüşüyordu bu çocuğun beni hemen satması şaka mı? Ben tabağımdaki sarıları yerken sol kolumun dürtülmesiyle Bilge'ye döndüm. Bana pis pis sırıtmakla meşguldü.

 

'Ne gülüyorsun yine joker gibi' kulağına eğilerek soruyu sorarken bir yandan da biri bizi dinliyor mu diye karşıma bakıyordum.

 

'Tabağın yumurta sarısıyla dolmuş. Hayırdır yavrum' bitmiyor bu kızın her buluşmada mahallesindeki hatta artık mahallemizdeki biriyle olan imaları bitmiyor.

 

'Bir şeyi abartma Bilgecim. Sana da verir, gözün kaldıysa veriyim tabağımdakileri'

 

'Öyle mi, izle şimdi o zaman' yine kim bilir nasıl bir oyun peşinde. Yapma desem de dinlemeyeceği için sessizce ne yapacağını beklemeye başladım.

 

'Yaaa Ahu utanmadın di mi tüm yumurtaları alırken bak kalmadı bana' demesiyle tüm masanın dikkatlerini üzerimize çekti.

 

'Kızım çok ayıp' teyze korosuna omuz silkti.

 

Çatalına benim sarılarımı batırmışken gözü bir yandan Savaştaydı. 'Alıyorum o zaman bunları, kardeş payı' Savaş ağzının içinden bir şeyler homurdandı ama anlayamadım.

 

'Al benimkileri kızın yumurtalarını sal' sesle bu sefer herkesin gözleri bizden Sait abiye kaymıştı.

 

 

'Yok alsın hepsini ben yemiyeceğim' tabağımı kaldırıp onun tabağına boşaltacağım sorada bir el bileğimi tuttu.

 

'Bilge abicim sen kendi hakkını yedin. Bunlar Naz'ın' ay gerçekten yeto ne yumurtaymış.

 

'Bilader sen de ye kendi yumurtalarını Bilge yeterince tok ondan yapıyor' Barış'ın sözleriyle Sait abi de yemeğe devam etti.

 

Mert bana kaş göz yaptığında omuz silktim. Alışmıştım artık birbiri içimizdeki bu saçma olarlar zincirine kafa yorsam da içinden çıkamacağımı anladığım gün keyif almaya bakıyorum artık.

 

'Ahum istersen bugün biz de kalın' Sibel teyzenin sözleriyle bu sefer ona döndük. İyice arabadaki başını sallayan köpeklere dönmüştük hepimiz bir oraya bir buraya.

 

'Yok Sibel teyzem kalırız biz bugün evimizde' Mert'e baktığımda güldü. Evimiz eskiden yurttayken hep hayal kurardık geceleri ilerde çok çalışıcaktık öyle şimdiki evimiz gibi hayallerimizde yoktu. Çatısı olsa içinde ikimiz olsa yeterdi. İkimiz de o iki küçük çocuğun hayalleri için yaşıyoruz aslında. İçimizde bir yerlerde çıkmaya çalışan o iki küçük çocuk için...

 

'Ay o zaman bugün ikiniz de anahtarınızı yastığınızın altına koyun. Bakalım rüyanızda kimi görüceksiniz' teyze ikilisi kıkırdarken ben göz devirdim. Masadaki erkekler ise anlamazca bakıyordu Bilge'ye.

 

Dayanamayarak soruyu soran ise Emre oldu. 'Niye, noluyormuşki öyle yapınca' Ah erkekler hurafelerden haberi olmayan keklerim

 

Bilge sanki dünyanın oluşumundan bahsedecek gibi triplere girerek anlatmaya başladı. 'Şimdi şöyle biri ilk kez kaldığı evde o evin anahtarını yastığın altına koyup uyursa rüyasında evleneceği kişiyi görüyormuş.' Sözleri bitince çayından bir yudum aldı. Erkekler mal mal bakmakla meşguldü.

 

'Ahu yap kızım senin kısmetin yakın' Seher teyzeye sen de mi bakışı attığım da o ise keyifle çayını yudumluyordu.

 

'O ne alaka anne şimdi' Savaş'a göz devirdim.

 

'Hatırlamıyor musun kızım? Seninle ilk tanıştığımız zaman kahve falı bakmıştım. Sana ne dedim' ben bir yandan ne dediğini hatırlamaya çalışırken bir yandan bu kadın o zamanki falı nasıl hatırlıyor diye düşündüm.

 

'Aaa evet hatırladım şimdi Sehroşum. Sana mekan değişikliği var demişti. Orda da aşkı bulucakmışsın' Bilge'nin sözleri hatırlamama yardımcı oldu. Bu kızın bu aklını gereksiz şeylerle doldurması bir gün başına dert olucak ama ne zaman.

 

Erkekler birbirine imayla gülüp bir şeyler fısıldaşırken ben ise Seher teyzeye bakıyordum. Yakın bir zamanda yeni bir fal baktırıp gelişmeleri öğrensem fena olmaz sanki.

 

'Ahum sen gelmeden bile mahallenin kadınları kavgaya başladı.' Sibel teyzeye baktım o da devam etti. 'Yeni gelen güzel kızı ben alıcam oğluma diye' hıh başlıycak bizim mesai.

 

'Ne yapsak Mertim bir yüzük mü taksak' dediğimde biz gülerken mahalledileri bir öksürüktür tutmuştu. Bilge ise hepsine helal diyerek sırayla sırtlarını dövüyordu.

 

'Takalım valla Narçiçeğim yoksa başka türlüsü zor olucak'

 

'Ee soyadalarımız da aynı evliyiz deriz soran olursa'

 

'Nasıl yani?' Barış'ın sorusuna benden önce Mert cevap verdi.

 

'Aynı gün gelince yurda ismi yok soyadı yok kundakta iki bebek. Yurttakiler koymuş adımızı, beraber gittikleri memur da kıyamamış kendi soyadını vermiş ikimize de.' Biz alıştığımız için normal karşılarken teyzelerin gözleri dolmuş diğerleri de hüzünlenmişti.

 

'Sofrayı toplayıp geçelim mi eve?' Ortam hem değişsin hem de yeterince oyalandığımız için dediğime teyzeler itiraz etse de hep birlikte mutfağa getirmiştik her şeyi. Her ne kadar biz yıkayalım desem de Seher teyze bir ton tatlı tatlı azarlamış bizi evden kovmuştu.

 

Evdeki temizlik bittiği için erkekler ağır eşyaları içeri taşırken biz de Bilgeyle hafif kolileri taşıyorduk.

 

Mutfak kolilerin hepsi içeri taşınınca bu sefer daha önce sildiğimiz dolaplara yerleştirmeye başladık. Bir yandan da şarkı açmış dans edip söylüyorduk. Bilge benim olmayan kız kardeşimdi deliydi doluydu hatta biraz patavatsızdı ama iyi ki vardı. Mertten sonra en büyük şanslarımdan biriydi.

 

 

 

Yazar Anlatımıyla

 

İki genç kız da sıradaki çalan Ay İnanmıyorum şarkısıyla ellerine mikrofon gibi tuttukları tahta kaşıklarla sahnedeymiş gibi kıvrak figürlerle dans edip şarkıya eşlik etmeye başladı. Şu an kendilerini kaybetmişlerdi ortam etraf yoktu sadece ikisi ve çalan şarkı vardı.

 

İkisi de aynı anda başladılar şarkıya

 

Bir volkan kopuyor yine bedenimde

Anlamsız sızılar içimde

Saklarım sevdamı gücüm yetmese bile

Yangınımın içinde

Saklarım sevdamı gücüm yetmese bile

Yangınımın içinde

 

Etraflarında bir elleri yukarda kalçalarıyla kıvırtarak dönüp eski hale geldiler.

 

Bir hasret büyüyor yine yüreğimde

Sebepsiz heceler dilimde

Tutarım sevdamı kalbim ağlasa bile

Gözyaşımın içinde

Tutarım sevdamı kalbim ağlasa bile

Gözyaşımın içinde

 

Erkekler taşımayı bırakmış mutfak kapısından bu çılgın ikilinin düetini izliyordu. Aralarında iki kişi vardı şarkının aslında sözlerinin onların sessiz çığlığı olan hayranlıkla izlediler bu görüntüyü.

 

Kızlar ise kapı terslerine geldiği için habersizce devam ettiler

 

Ay inanmıyorum ay inanmıyorum

Ay inanmıyorum

Aşka çıldırdım dönendim durdum

Yandım kavruldum

 

Deli sevdaymış yolu bilmezmiş

Zora gelmezmiş ay inanmıyorum

Sevmişim boşuna bakmadan yaşına

Darısı başına ay inanmıyorum

 

Bir volkan kopuyor yine bedenimde

Anlamsız sızılar içimde

Saklarım sevdamı gücüm yetmese bile

Yangınımın içinde

Saklarım sevdamı gücüm yetmese bile

Yangınımın içinde

 

Bir tur daha attıkları zaman onları izleyenleri gördüler. Ama bozuntuya vermeden onlara dönüp devam ettiler şarkının son kısmına. Artık bir kapıya tünemek zorunda olmayan beyler ise mutfağın duvarına geçip kollarını bağlayıp izlediler.

 

Ay inanmıyorum ay inanmıyorum

Ay inanmıyorum

Aşka çıldırdım dönendim durdum

Yandım kavruldum

Deli sevdaymış yolu bilmezmiş

Zora gelmezmiş ay inanmıyorum

Sevmişim boşuna bakmadan yaşına

Darısı başına ay inanmıyorum

 

Şarkı bitince kızlar oynayarak şarkı söylemekten nefes nefese kaşmış bir halde el ele tutuşup öne doğru selam verdiler. Beyler ise alkışlayıp ıslık çaldılar. Bir kaç dk sonra herkes işine geri döndü. İki kişi ise ne iş yaparsa yapsın sevdiği kadının hallerinin gözünün önüne gelmesiyle gülerek devam etti işine.

 

Saat öğle sularını biraz geçerken büyük eşyalar ve mutfak bitmişti. Sadece odalarının yerleşimi kalmıştı. Zilin çalmasıyla Mert kapıyı açtı.

 

Nisa gülerek elindeki sepetle durdu. 'Ben size çayla kek getirmiştim' Mert gülümseyerek içeri buyur etti.

 

Herkese seslendiğinde salondaki orta sehpaya getirilenler konulmuş çaylar da Nisa tarafından bardaklara konmuştu.

 

'Nisa kekler neyli?' Emre'nin sorusuyla Nisa mahcupca gülümsedi.

 

'Neyli seversiniz bilmiyorum. O yüzden limonlu yaptım' Nisa'nın sözlerine Bilge göz devirdi. Ahu ise kibar ve güzel kıza en samimisinden gülümsedi.

 

'Valla çok güzel olmuş Nisacım. Tesadüfe bakki Savaşım da çok sever limonlu keki' demesiyle Savaş'ın ters bakışları Barışı buldu. Mert anlamsız bakışlarını aralarındaki meseleyi çözmek için ikisi arasında gezdirdi.

 

'Mert sen sevmez misin hiç yemedin?' Diyen Selçukla Mert yere bakarak gülümsedi tem gülen o değildi Ahu da gülüyordu.

 

'Eminim çok güzel olmuştur. Ahu bana kek yaptığından beri başka kek yemiyorum' ikisi de minnet dolu baktı birbirine Mert o küçücük kız o eksik hissetmesin diye her istediğinde kek yaptığı için Ahu yansa bile sırf onun için yaptığı kek dışında başka keki ağzına sokamayan Mert için. Bu ikisinin arasındaydı Bilge de tesadüfen öğrenmiş iksinin arasındaki bağa gıpta etmiş nazar değmesin diye annesinden öğrendiği duaları okumuştu üzerlerine.

 

'Çok güzel yapıyor o zaman bir gün bize de yapsın' Emre bile bilmiyordu bu durumu o yüzden merak etti Mert normalde nazik biriydi sırf düşündüğü için zehir getirse yine de yerdi Nisa'nın getirdiğini. O ise hatır için bile bir lokma almamış hatta nedenini bile açıklamıştı. Gerçi Emre'nin gözünden kaçmayan tek şey bu değildi Mert'in sözünden sonra keke elini sürmeyip sadece çay içen biri daha vardı. İçinden bir ses bunun Ahu'ya olan hisler olduğunu söylüyordu ama zaman gösterecekti.

 

'Sözüm olsun. Hem güzelliğinden değil başka bir hikayesi var. Senin kekin çok güzel olmuş Nisa lütfen Mertin kusuruna bakma' samimi bir gülüşle çok detay vermeden kızın da kalbi kırılmasın diye açıklama ihtiyacı hissetti Ahu.

 

'Yardıma ihtiyacınız var mı?' Nisa herkes toparlanmaya başlayınca sorma gereği duydu. Öğretmendi ara tatiliydi Ahuyu da sevmişti. O yüzden elinden geldiğince yardımcı olmaya çalışıyordu.

 

Ahu kızın yardım ihtiyacını geri çevirmenin onu kovmak gibi olucağını düşündüğü için seve seve kabul etti. Odasındaki kitaplık kurulacaktı Savaş başlamak üzereydi ikisi iyi anlaşıyor gibiydi hatta aralarında adı konulmamış bir şey var gibiydi o yüzden 'Benim odamdaki kitaplığı Savaş tek başına kuramaz istersen yardım et' Nisa'nın gözleri Savaş'ı bulduğunda kafasıyla onaylayınca birlikte kurmaya başladılar kitaplığı.

 

Ahu da Saitle beraber salondaki üniteyi yerleştiriyor. Barış ve kardeşi misafir odasını yerleştiriyor. Emre ve Mert de Mertin odasını yerleştiriyordu. Serkan da herkese yardım ediyordu.

 

Gün sonunda herkes bitmiş ama evde tam anlamıyla yuva olmuştu. Mert ve Ahu herkese yetecek kadar bol bol lahmacun söylemişti. Salondaki masa gelmesi gereken yere yer sofrası kurulmuş herkes altına minder alıp sıralanmıştı.

 

 

 

Ahu'nun Anlatımıyla

 

'Çok güzel oldu. Hepiniz çok sağ olun valla' dememle yüzüncü teşekkürümü ettiğim için herkes göz devirmişti.

 

Çalışmaktan dolayı terlediğim için üzerimdeki hırkayı çıkarınca eskiden her gün giydiğim ama artı pijama üstü olan crobumla kalmıştım.

 

'Ahu geçen de sorucaktım unuttum. Kolundaki yara izi özel değilse ne oldu?' Nisa'nın sorusuyla parmaklarım kolumdaki derin yara izini okşadı. Bu sorunun sorulmasıyla olayı bildikleri için Bilge, Emre en çok da Mert'in suratı düşmüştü.

 

'Eski bir yara bazı şeyleri unutmamak için' yine üstü kapalı bir açıklama yaptım. İyice siyaset yapıyormuşçasına ucu açık cevap ustası olmuştum.

 

'Yara izi yaranın sahibini hatırlatır diyorlar seninki de o hesap mı?' Barış'ın olayı daha da kurcalamadına şaşırmadım. Belki ben olsam ben de merak ederdim.

 

'Yok yaranın sahibini değil yaşananları unutmamak, unutup da aynı hataya düşmemek için' gerçi içimde bastırmak istediklerim ve hislerim bana o hataya yine düşüceksin diyor ama neyse...

 

Tam da sırasıydıki telefonum çaldı. Saitin arkasındaki sehpada olduğu için o uzattı ekrana herkesin bakışı düşünce yeni bir soru faslına geçeceğimi anlasam da üzerinde durmadım. Patron bozuntusu arıyor...

 

'Efendim'

 

'Anka fazla uzatmıyım, akşam maç var. İyi para var ne dersin'

 

'Ben bu sefer yokum. Ben seni ararım. Hadi görüşürüz' diyerek cevaplarını beklemeden kapattım. Eğer konuşursak beni ikna ederdi.

 

'Çalışmaya mı başladın' Ah Sait meraklı kekim

 

'Yok arada çalışıyorum' gerçekten kıvırmaktan Asena'ya döndüm.

 

'Hmm nerde, ne iş yapıyorsun?' Savaş bey polis kimliğine büründü hayırlı olsun.

 

Anlatıp anlatmama konusunda kararsız kaldım. Sonuçta artık aile gibi olmuştuk onlara açıklamak istiyordum ama bir yandan da Sait ve Savaş polis, Serkan da savcıydı. En iyisi biraz daha saklamak olduğu için cevapsız bırakıp ağzına lahmacundan büyük bir lokma attım. Kimse de üzerime gitmedi.

 

 

Gece olunca her şey tamamlanmış bir kaç ufak iş kalmıştı. Mert aşağıdaki duştan çıkıp ıslak saçlarla odasına geçerken önce benim odama geldi. Ben ise kitaplarımı yerleştiriyordum. Sarılmak için yaklaşınca kaçtım. 'Dur terliyim duştan sonra gelirim sana sarılmaya' dememle kafasıyla onaylayıp odamın karşısındaki odasına geçti. Ben de çamaşırlarımı alıp banyoya geçtim. Güzel bir duşun ardından kendimi temizlenmiş ve yorgun hissediyorum. Saçımı kurutmak zor geldiği için havluyu padişah sarığı gibi doladım. Mert'in kapısını çalıp ona iyi geceler diledim.

 

Kendi odama gelince baktığım oda içimi açmıştı. Çok eşyam yoktu diğer odama göre büyük olunca da gayet ferah duruyordu. Cama doğru yaklaşıp dışarı baktım. Bu oda Seher teyzelerin evine bakıyordu. Karşımdaki odanın perdesinde bir hareketlilik olunca sapık gibi insanları dikizlemek için yatağıma geçtim. Yatağım ise balkona bakıyordu. Evet evin çn cephesine bakan Mert ve benim odamdan çift girişi olan çok tatlı balkonumuz vardı. Allahtan kıştı yaza kadar orayı da düzenleyip güzel bir alan yaratırdık kendimize.

 

Uyku iyice dayanılmaz hale gelince yatağıma girip kendimi uykunun kollarına bıraktım.

 

 

 

Bölüm sonu🎉🎉

Loading...
0%