Yeni Üyelik
42.
Bölüm

42. Bölüm

@simurganka45

 

Keyifli Okumalar😘🩵💃💞🎉

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Ahu Nazlı Anlatımıyla

 


Yataktan alarm sesiyle kalkıp elimi yüzümü ve diğer işlerimi halletmeye banyoya geçtim. Odaya geldiğimde derin bir nefes alıp dünden hazırladığım kırmızı bluz altına siyah kumaş pantolonumu hızlıca giydim. Makyaj masama oturup uyuşuk şekilde hafif bir makyaj yaptığımda tamamdım. Çantamı alıp aşağı indim. Stilettolarımı da giyip çıktığımda ilk durak olarak staj yaptığım büronun üstündeki pastahaneye doğru yürümeye başladım.

 


Günün erken saatleri olduğundan yollarda sadece işe giden insanlar ve okula giden öğrenciler olsa da bu bile bana fazla geldi. Elimden geldiğinde kendimi soyutlayarak düşüncelere dalmış ama dikkatli yolu takip ettim.

 

 

Bu aralar üzerimde yersiz bir sıkıntı vardı. Çevremedeki herkes gibii ben de farkında olsam da bu ara sosyal pilim bitmiş gibi hiçbir şey yapmak istemiyorum hiç kimseyle konuşmak istemiyorum. Herkesle en az iletişimle günü bitirmeye çalışıyorum.

 

 

Bir kaç kez bu konu hakkında konuşmak isteseler de Çınar abimin bu durumuma saygı duymaları gerektiğini söylerek hepsini susturmuştu aslanım benim. O yüzden evden staja stajdan eve gidiyor arada -canım istiyorsa- mesajlarına geri dönüyor evde de bir kaç kelam konuşup uyuyorum.

 

 

Savaşla da olan durumumuzu benim bu hallerim sıkıntıya soktuğu için ilk zamanlar benimle konuşup bir şeye mi kırıldın ettin bir şey mi yaptın diye darlasa da Çınarcım psikoloğum onu da almıştı başımdan.

 

 

O günden beri mesajlarda bana yaptıklarını anlatıyor akşamları bize uğruyor abimlerle sohbet ediyordu. Benim bazen az da olsa keyfim olursa yazdığım mesajlara anında geri dönüyor ya da evdeki sohbete dahil olup gülümsersem dünyaları vermişim gibi davranıyordu.

 

 

Ona bu durum için haksızlık ediyor gibi hissetsem de hiçbir şeye gücüm kalmamış gibiydi benim önce kendime iyi gelmem lazımdı.

 

 

Online terapilerimde bu konu hakkında konuştuğumda olayları geçiştirerek zamanında yaşadığım duyguların kaçışının son bulduğunu söylemişlerdi. Yani dik dura dura olmadık yerde patlak verdiğim içindi şuanki durumum.

 

 

Bunun normal bir durum olduğunu hissettiklerimi yaşamak için hiçbir şey yapmamam gerekiyorsa öyle yapmam gerektiğini mış gibi yaparsam bunun ilerde daha büyük sorunlara neden olucağını hepsi değişik şekillerde ifade etmişti.

 

 

Geçen de öyle boş boş telefonla uğraşırken karşıma bir yazı çıkmıştı. Ben tesadüflere inanmadığım için bunun bir işaret olduğunu düşünerek okumaya başladım nitekim öyle de oldu. Yazıda özetle kişinin her zaman yüzeyde kalamayacağı bazen derine çekildiği böyle durumlarda çırpınmanın bizi yorup boğmaktan başka işe yaramayacağı, gerekirse eski gücümüze gelene kadar olduğumuz dipte kalmamız gerektiği anlatılıyordu.

 

 

Yazının sonunda dipteyseniz sakın üzülüp kendinizi yıpratmayın. Unutmayın su yüzüne çıkmak için önce dibi görmek gerekir.

 

 

Bu yazı biraz olsun iyi gelmişti bana en azından kendimi bir şeylere zorlamıyor içimden geldiği gibi davranıyordum. biliyordum yeterli güce ulaştığım zaman tekrar dipten en iyi halimle gelicektim eski yerime.

 

 

Her zamanki pastahanenin önüne gelince günlük rutin şeklinde içeri girip çalışan kızdan bir pastatesli bir kaşarlı zeytinli poğaça biraz da canım çektiği için kıymalı kol böreği alıp çıktım. Çok geçmeden ofise gedliğimde kapının açık olmasına şaşırmadım.

 

 

Yanında staj yaptığım Zerda Abla(daha önce bahsettiysem ismini unuttum kusura bakmayın😂 malum baya ara verdim bakımdım eski bölümlere ama göremedim) deri koltuğuna oturmuş kalemle tutturduğu sarı saçları çalışırken taktığı siyah kemik gözlüğüyle dosya okuyordu büyğk bir dikkatle.

 

 

Ses yapmamaya özen göstersem de benim içeri adım atmamla kafasını dosyadan kaldırıp o güzel gülüşünü bana sununca yanına pıtı pıtı gidip sarıldım.

 

 

'Günaydın orta doğu ve balkanların en iyi avukatı' dediğimde kıkırdarken göz devirmişti. Nedense bir tek sabah konuşmaya fırsat bulduğumuzdan mı neyden ama ona karşı diğerleriyle olduğum gibi değildim. Çok olmasa da sohbet ediyordum belki de evde olanı işe taşımam bilincinde hareket ediyordum ama kesinlikle içten de gelen bir durumdu.

 

 

'Yaptın günlük yağcılığını. Çay hazır' dediğinde önündeki kendi kupasındaki zift kahvesine göz devirirken küçük mutfak köşesine geçtim. Kendim için bir kupaya çay hazırlarken aldıklarımı da tabaklara pay ettim.

 

 

Zerda ablanınkini ona bırakıp kendiminkileri de masama geçip hızlıca yedim.

 

 

'Ne yapıyorsun bugün dün sana verdiğim bir haftalık işi bir günde hallettin.' Dediğinde omzumu indirip kaldırdım.

 

 

'Bugün haftanın son günü zaten. İstediğin dosyayı okuyabilirsin' dediğinde gülümsedim. Zerda abla işe yeni girse de oldukça dişli bir avukattı. İlk zamanlar onun dosyalarını okumak istesem de izin vermemiş tüm ayak işleri denecek şeyleri yaptırmıştı. Daha sonra vakit buldukça bana iş hakkında bilgi vermiş ilk zamanlar ayak işi yapmak adettendir kusura bakmq demişti. Ben de gülmüştüm dışardan sert görünse de içten içe merhamet ve sevgi doluydu. Az ve öz insan mantığında olduğunu anladığım için ilk zaman beni denediğini de bir ara verdiğimiz molada ağzından kaçırmıştı.

 


Dosyaların olduğu yere ilerleyip ilk gözüme çarpan dosyayı alıp masama geri geçtim.

 

 

Yanıma bir de a4 kapıdı çıkarıp dosyayı okumaya başladım. (Bu dosya tamamen benim kafadan uydurmam sonucu yazılmıştır hiç kimseyle ve olayla ilgisi yoktur. Ayrıca avukatlık hakkında pek bilgi sahibi olmadığım için saçma gelirse çok takılmayın:))

 

 

Dosya yıllar önce kaza olarak kapanmış bir dosyanın yeni deliller ortaya çıkması sonucu cinayet dosyasına dönüşmesi sonucu yeniden gündeme gelmiş. Olayın kaza zamanı yapılan otopsiyi incelediğimde kağıdıma dikkatimi çeken noktaları not aldım.

 

 

Olay yeri incelemenin rapor ve fotoğraflarını da detaylıca inceleyip şüpheli gçrdüğüm kısımları da not aldım.

 

 

Tekrar dava açılması sonucu suçlu olabilecek ve olayı hatırlayan tanıkların ifadesi ise beni baya uğraştırdı. Yeni bir kağıda geçip olayın şemasını çıkarmaya başladım.

 

 

Ortaya kurbanın ismini yazıp ordan bir olay şeması kimin ne zaman nerde olduğu, kimin kimle ilişkisi olduğu olası şüpheli durumları yanlarına not aldım.

 

 

'Ahu ablacım öğle yemeğine ne söyleyeyim sana' Dalmış olduğum kağıtlardan kafamı kaldırdığımda bpynumu ovdum. Bir kaç saniye algılamaya çalışırken gözlerimi kırpıştırarak Zerda ablaya baktığımda bana bakıp kafasını sallayarak güldü.

 

 

'Sana neden güveniyorum biliyor musun Ahu' dediğinde gülümsedim tahminlerim vardı.

 

 

'Bana benziyorsun ilk mezun olduğum zamanlara hatta itiraf etmek gerekirse benden daha iyi olduğun ve olacağın da kesin. Kafayı bir olaya taktığında çözene kadar uğraşıyorsun. Benden daha iyi olucaksın çünkü kafan değişik çalışıyor. Hepimize normal gelicek umrumuzda olmayan şeylere dikkat edip kimsenin bulamadığı ipuçlarını buluyorsun.'

 

 

Utandığım için gözlerimi kaçırsam da hep hayalini kurduğum meslekle alakalı idolüm olabilecek iyi bir avukattan böyle övgüler almak benim için paha biçilemezdi.

 

 

O konuşmadan sonra Zerda ablayla ofise hep sipariş verip lezzetine doyamadığımız bize yakın bir esnaf lokantasından günün menüsünü söyleyip sohbet eşliğinde yedik. Daha sonra eski halimize geri dönüp kendi işimizle meşgul olduk. Sonunda çıkma saatimiz geldiğinde toparlanıp haftasonu için birbirimize iyi eğlenceler dileyip ayrıldık.

 

 

Ben sabah geldiğim yollardan giderken bu sefer sabaha göre daha mutlu bir şekilde ilerledim. Nedense bugün ilk adımı yüzeye doğru attım gibi. En azından sabahkine göre daha hayata dair umutlarım bitti dediğim an küçük bir fidan yeşerdi birden işteyken.

 

 

Belki de işte iyi olduğumu duymak bana iyi geldi. En azından ne olursa olsun ne yaşanırsa yaşansın bir şeyleri doğru ve güzel bir şekilde yapma düşüncesi iyi geldi.

 

 

Sonunda evin sokağına girdiğimde daldığım düşüncelerden çıkıp bir kaç komşumuzun selamına gülümseyerek karşılık verdim.

 

 

Evin önüne geldiğimde herkesin arabasının evin önünde olmasıyla çoktan geldiklerini anladım. İlk zamanlar biz seni alıp bırakalım ya da arabalardan birini sen al deseler de yürüyüş yapmanın bana iyi geldiğini söylerek reddedince salmışlardı.

 

 

Evin kapısındayke elimdeki anahtara bir de zile baktım. Bu sefer rutinden çıkıp anahtarla eve girip odama çekilmek yerine gülümseyerek bir adım daha ilerlemek için zile bastım.

 

 

'Biriniz kapıya bakın' içerden abimin diğerlerine gelen bağrışını duyduğumda gülümsemem büyüdü.

 


Mert kapıyı açıp karşısında beni görünce anlık bir afallasa da hemen toparlanıp kenara çekildi. Bir yandan da almak için elimdeki çantama uzandı.

 

 

'Hoşgeldin Narçiçeğim'

 

 

Ayakkabılarımı çıkarıp elime alınca Mert'in tebessümüyle biraz daha rahatladığımı hissettim. Çok düşünmeden elimdeki ayakkabıları bırakıp Mert'in boynuna kollarımı doladım. Anında kolları belimi bulurken daha da sarıldım gücümü ondan almayı amaçladım amacıma ulaştım.

 

 

'Güzelim bir şey mi oldu? İyi misin sen' dediğinde normal davranmadığım için şaşırmasına kıkırdarken yanaklarını şap şap öptüm. Mert elini yanağına götürürken ağzı açık kalınca güldüm hem de baya kıkırdadım. Zaten açık olan ağzının yanına kırpış kırpış açıp kapattığı gözleri de gelince parmağımla çenesini iktirip soluma döndüm.

 

 

Döndüğümde omzunda havluyla mutfak kapısında duran Toprak abim, son basamakta bize bakan Çınar ve salon kapısına yaslanmış Ateş gülümseyerek bize bakınca gidip sırayla hepsini öptüm.

 

 

Abimler gülümserken benim durumuma şaşırsalar da bunu belli etmediler konuşmak istersem konuyu benim açacağımı hepsi biliyordu.

 

 

'Duş alıp geliyorum kurt gibi açım' diyerek odama geçtim. Pijamalarımı ve çamaşırlarımı yanıma alıp kendimi banyoya attım. Ne hızlı ne yavaş sayılacak ılık bir duşla iyice üzerimdeki gerginlik daha da kalktı sanki. Bornozumla kurulanıp yanımda getirdiğim beyaz üzerine kırmızı kalpli pijama takımı giydim. Saçlarımı da havluya sarıp odama geri döndüm. Çantamdan telefonu alıp salona boş olan üçlü koltuğa kendimi attım.

 


Savaşın bugün neler yaptığını okurken ilk defa kendimi mesajlara verebildiğim farkındalığıyla gülümsedim.

 

 

'Ne yazmış o komiser de böyle hınzır gibi sırıtıyorsun' ne ara geldiğini anlamadığım Ateş tepemde dikilip telefonumu almaya çalışır gibi yapınca hızlıca arkama saklayığ elimle onunla kavgaya başladım.

 

 

'Abiii yardım et Ateş kafama vurdu' sesimi de acıklı çıkarınca Ateş bana dehşetle bakmaya başlayınca dil çıkarıp tekrar eski üzgün halime geldim.

 

 

Ateş numaramı anlayıp ağzımı kapatıcakken ondan hızlı davrandım. 'Yetişin adam öldürüyorlar.' Ateş sonunda da olsa ağzımı kapatmış benisırtına çuval gibi atmış etrafımda döndürüyor arada aşağı salıp düşürcek gibi yapıyordu.

 

 

Ben de çığlık ve kahkahalarımla ondan kurtulmaya çalışıyordum ama gülmemei durduramadığım için çok da bir işe yaramadan öylece balık gibi sırtında salınıyordum.

 

 

Mert kapıdan halimi görünce kurtarsın diye kollarımı ona uzattımbir bana bir Ateşe bakıp kollarımın altından tutunca pis pis sırıttım Ateşe. Ayaklarım yere ulaşmadan Ateş bu sefer ayaklarımı tutunca ikisi beni hamak gibi sallamaya başladı.

 

 

'Abiii yetiş bunlar beni bırakmıyor' abim nerdeydi Allah aşkına kaç saattir bağırıyorum burda ona beyimizin umrunda değiliz. Yalana gerek yok bu oyun işi hoşuma gitmişti arada beni böyle sallasalar olurdu.

 

 

Biz gülmeyi arttırınca Çınar kapıda belirdi. 'Sesiniz yukarı kadar geldi. Keyfiniz bpl olsun' dediğinde gülümsedim tam onu yanıma çağırıp kendimi kurtarıp diğer ikiliyi şikayet edicekken kapı alacaklı gibi vurulmaya eş zamanlı zil de çalmaya başladı.

 

 

Hepimiz birbirimize bakarken abim aşağıdaki çalışma odasından benden gizlemeye çalışsa da gördüğüm silahla kapıya geçince diğerleri de önüme etten duvarla kapının ağzına set geçtiler.

 

 

'Abi', 'Naz', 'Yardım' Savaş'ın sesini duyunca aradan kafamı çıkardım soluk soluğa kaldığı için kelimeleri toparlayamadan anlatmaya çalışıyordu. Abimler göz devirip önümden çekilince Savaşla göz göze geldik.

 

 

Hiç beklemeden ayakkabısıyla içeri girerek titreyen ellerinin birini beline birini saçıma koyduğunda ben de otamatikman sarıldım. Yüksek sesle hala düzene soktuğu nefesleri arasında ara ara kısık sesle şükrettiğini iyisin dediğini duyunca çok korktuğunu fazlasıyla anladım.

 

 

Abimler Savaşla beni öyle görünce salona geçmişlerdi ikimiz salonda öylece kalırken sokaktan yükselen siren sesiyle irkildim. Savaş benden ayrılıp kısık bir küfür mırıldandı. Çok geçmeden bizim evin önüne ani firenle duran iki ekip otosuyla Savaş'ın ortalığı ayağa kaldırdığını anlamak zor değildi.

 

 

Savaş onlara açıklama yaparken ben de alt kattaki banyoda olan mopu hazırladım. Ayakkabıyla girdiği için kendine sildirixek olsam da bu sefer korkudan yaptığı için kendim sildim. Ben silene kadar o da işini halletmiş olucak ki ayakkabılarını çıkarmış kapının eşiğinde alttan alttan bana bakıyordu.

 

 

Ben de ona bakınca elini ensesine götürdü. 'Ben ses kaydı gelince nasıl geldiğimi yani özür dilerim ayakkabıyla da girdim keşke ben sildeydim sana da zahmet verdim. Ben kuruyana kadar bekliyorum' daha da açıklamaya devam edicekken hızla kaymadan yanına ulaşıp onu susturdum.

 

 

İlk başta benim boynuna sarmama rağmen onun elleri havada kalsa daok geçmeden belimi sıkı sıkıya ama incitmeden sardı. Kendisi öpmeden benim ona gidişime izin verdi.

 

 

Bu sefer nefes nefese ben ayrıldığımda alnımı alnına dayadım. 'Özür dilerim' bu genel bir özürdü uzak durmama rağmen benden bıkmadığı içindi ikimiz yerine de uğraştığı içindi beni her şeye rağmen bırakmadığı içindi...

 

 

'Sen benim Naz'ımsın her şeyin başım gözüm üstüne' dediğinde küçük bir öpücük daha bıraktı. Boynuna kollarımı dolayıp başımı boynuna koydum. Uzun zamandır hasret kaldığım kokusunu soludum aynı şekilde Savaş da.

 

 

Abimler çoktan bizi rahatsız edecek olsalar da uzun zamandır onlarla araya istemeden koyduğum soğukluğun fazlasını Savaş'a yaptığım için bize bir kıyak yapmışlardı.

 

 

'Seni bırakmaya hiç niyetim yok ama abinlere daha fazla ayıp olmasın' dediğinde geri çekildim. Geri çekilirken boynundaki elimle elini tuttuğumda bana bakıp drrin bir nefeslw gülümsedi yine gözleri kısıldı uzun zaman sonra bu görüntü hoşuma gittiği için yanağından öpüp onu salona çekiştirdim.

 

 

Ben çekiştirirken Savaş da kapıyı kapatmıştı bir yandan kocamın on parmağında on marifet maşallah oğa...

 

 

Abimlerin özellikle de Ateş'in kısık bakışıyla gülümsedim. 'Yerler ıslaktı da kurusun iz olmasın diye bekledik' dediğimde ikimiz ikili koltuğa abimlerin yanına oturduk.

 

 

'Yemek yiyelim hadi mutfağa' Çınar'ın sesiyle biz önden diğerleri arkadan mutfağa girdik.

 

 

Yemekleri Çınarla birlikte servis ederken Savaş olayı bir de abimlere açıklamış Ateş'in yediği halt sırasında ses izoleli çalışma odasında olan Toprak abim Ateş'i biraz azarlamıştı.

 

 

Toprak abimin yaptığı yemekleri servisi bitirince biz de Çınarla boş olan yerlere oturduğumuzda hep birlikte yemeye başladık. Arada kendi tabağımdaki sote sebzeleri çaktırmadan yanımdaki Savaş'ın tabağına verirken karşımda oturan Mert fark edip gülse de beni ele vermedi.

 

'Abi haftasonu bir yerlere gidip kafamı dinlesek' Abim benim sözlerimle Savaşla konuştuğu konuyu kesip ışıldayan gözlerle bana baktığında ben de gülümsedim.

 

'İstersin de gitmez miyiz, nereye gidelim güzel kızım' dediğinde biraz düşündüm aklıma gelen fikirle sırıttım.

 

'Çiftlik diyordun gidelim he lütfen lütfen' dediğimde Çınar tek eliyle çenemden kendine çekip şap diye yanağımı öpünce Savaş ters ters bakıp peçeteyle sulu yanağımı sildiğinde güldüm.

 

Abimlerle kardeş gibi olduğumuzu bildiğinden kıskanmasa da abimlerin ona inat yanlarında Savaş beni öpemediğindw nispet yapar gibi öpünce deliriyordu bunu hepimiz bildiğimiz için de her fırsatta Savaş'ı kudurtmaktan hepsi ayrı zevk alıyordu.

 

 

'Olur bal çiçeğim yarın sabah çıkarız yola' dediğinde kafa sallayıp yemeye dönmeden Savaşa döndüm.

 

 

'Sen de gelsene bizimle' dediğimde masanın altından bacağımın üstüne koyduğu eliyle yavaşça hareket ettirerek bana döndü.

 

 

'Yarın nöbetim var belki pazar olur Nazım' dediğinde kafamı sallayarak yemeğime devam ettim. Salondan telefonumun sesi gelirken peçeteyle ağzımı temizleyip salona geçtim.

 

 

 

 

 

 

 

YazarAnlatımıyla

 

 

Ahu Nazlı'nın mutfaktan çıkışıyla Toprak başta olmak üzere hepsi çayal bıçağını bırakıp yerinde ciddileşti.

 

 

'Sizce birden böyle davranması normal mi?' Savaş belli etmese hatta bu dönemde girdiği halden dolayı içi içini yediği Naz'ının birden değişen tavrından telaşa kapılmıştı diğerleri gibi. Son zamanki tavırların kendine ciddi boyutlu zararına kadar akıllarına gelip kendilerini yemişlerdi.

 

 

'Eğer buna kendini zorladığını düşünsem ben de kuşkulanırdım ama onu iyi olmaya tetikleyen bir durum olmuş olabilir. Onu bilmeden bir şey söylemek zor.' Çınar bölümünün verdiği ciddiyet ve bilgiyle konuşsa da konu kendi kardeşi olunca etik davranamıyor içten içe kafasından binbir düşünce geçiyordu.

 

'Ben de anlamadım sabah beni fark etmeden staja çıktı gitti her zamanki gibi takip edildiği korumaları fark etmemiş. Stajdan gelince zili çalınca anahtarı yok sandım ama elindeydi sonra sarıldı sonrasını biliyorsunuz.'

 

Tam bu konuyu daha detaylı konuşucakken Ahu Nazlı'nın gelmesiyle hepsi eski haline dönüp yemeğe devam etti.

 

 

'Kim aramış kız zilli' Ateş'in ona son zamanlardaki hitabına Ahu Nazlı göz devirse de yarım kalan etinden bir lokmayı çiğnemeyi bitirince açıkladı.

 

 

'Zerda abla aradı dosya bırakıcak bir kaç gün evden çalışacakmışız.'

 

Ahu Nazlı suyundan bir yudum alırken aklına gelirken bacaklarını altına alıp sandalyede yükseldiğinde herkes suyunu içip gelecek olanı yüzlerinde gerçek gülümsemeyle bekledi. Karşılarındaki kız ne kadar büyüse de hep küçük kız çocuğuydu.

 

'Bugün noldduuu' dediğinde herkeste gözlerini gezdirdi herkesi merakta bırakmanın hazzıyla devam etti. 'Zerda abla dedi ki ben çok iyi bir avukatmışım. Hatta ilerde ondan daha iyi olabilirmişim.'

 

Herkes biraz önceki düşüncelerindeki bilinmezliği ve kızın gözlerindeki heyecanı görünce omzularındaki yük kalktı.

 

 

'Şüphen mi vardı sen benim göz bebeğimsin' Toprak'ın sözlerinin içtenliği gururlu bakışlarından belliydi.

 

 

Diğerleri de Topraktan farksız değildi. Hepsi gururlu bakıyorlardı Ahu Nazlıya ne kadar belli etmese de demek ki korkuları başarısızlık düşüncesi sarmıştı. Hepsi ayrı ayrı kızı övdüler bu yüzden.

 

 

Hepsi salona geçerken bir yandan mutfağı topladıktan sonra hazırladıkları soda limonları aldılar.

 

 

 

 

 

 

Ahu Nazlı Anlatımıyla

 

 

Savaş'ın yemekten sonra kafeye geçmesiyle yine biz bize kalmış. Televizyondan açtığımız belgeseli izliyorduk çay eşliğinde.

 

 

'Abiii' Mert'in kolunun altından sıradaki upraşma hedefim olan Toprak abimle keyiflendim.

 

'Efendim güzel kızım' yaaa eridik be abii güzel kızın mıyım gerçekten.

 

'Güzelsin ve kızımsın başka sorun var mı abim?' Hemen elimi ağzıma kapattım konuşmaya konuşmaya içimden konuşmayla dışımdan konuşmayı unutmuştum.

 

 

'Bugün hep birlikte salonda yatalım mı?' Derken zaten vereceği cevabı biliyordum.

 

 

'Yatarız güzelim. Hadi Mertle yatakları getirin yarın erken çıkalım yola ki daha çok vakit geçirelim' Kafamı sallayarak yukarı çıktım Mertin sırtında.

 

 

'Vurucam kırbacı vurucam kırbacı' derken bir yandan da omzuna ufak dokunuşlar yapmıştım. Mert beni indirdiğinde aradan sıvılıp banyoya kaçtım. İşlerimi halledip saçlarımı taradım. Yarına dalgalı olsun diye iki yandan örgü yapıp dişlerimi fırçaladım.

 

Tahminimce yirmi dakikanın sonunda banyodan çıktığımda hepsinin sesinin aşağıdan gelmesiyle işten sıyrılmanın keyfiyle sekerek aşağı indim. Salona geldiğimde yanılmadığımın koltukların çekilip ortadaki geniş alana televizyona bakacak şekilde yer yatağı yaptıklarını gördüm. Daha yorganları açmadıkları için zıplayarak üstüne atladım.

 

 

'Hem işten kaytar hem de hazıra kon var mı öyle' Mert'in beni yakalamasına fırsat vermeden kaçmaya başladım. Biraz kovlamacadan sonra yatağa geçip ortaya yatınca soluma Ateş ve Mert sağıma abim ve Çınar olucak şekilde yerimize yerleştik.

 

 

Bana sıkıntı yapmsalar da diğerleri birbirinin elini kolunu itip söylendiği için kıkırdadım. Gözlerimi açtığımda diğerlerinin uyumaya çalıştığı için gözlerini kapalı olduğunu gördüm.

 

 

'Abiii'

 

 

'Efendim abim. Noldu sıkıştırdı mı bunlarseni,gel bana doğru?'

 

'Yok çiftlikte atlar var mı?' Dediğimde abim beni göğsüne çekip kollarıyla sardı şu an uyumamak için oyalandığımın farkına varqcak kadar beni tanıyordu.

 

 

Yine de beni cevapsız bırakamdılar. 'Var bal çiçeği' Çınar'ın cevabına kafa salladım ama susmadım.

 

 

'Tavuk var mı?'

 

'Var kor alevim'

 

 

'Peki inek dur dur küçük buzağı' derken yerimde kıpırdansam da abimin saran kolları yüzünden debelenmek dışında bir şey yapamadım.

 

'Vardır narçiçeğim'

 

 

'Pekiii' dediğimde üçü birden derin nefes çektiğinde uzun zaman suskunluğum sonucu sus diyemediklerini ama uyumamız gerektiğini anlayarak sustum. Gözlerimi kapattığımda kıpırdanmalar olsa da abimin göğsünden kalkmadım. Hatta abim benimle birlikte oturur pozisyona gelene kafar gözümü açmadım.

 

 

Sonunda çenemde hissettiğim elle gözlerimi açtığımda hepsinin daire biçiminde abimle çevremde oturduğunu gördüm.

 

 

'Abim sor hadi ne sorucaksan susma biz senden bıkmayız' Ateş'in bile ciddileşme perileri geldiğine göre geçtiğimiz dönemde onları baya korkutmuş olmamla yüzüm asılmak istese de daha da üzmemek için yerimden kalktım.

 

'Kim süt ve kurabiye ister' dediğimde cevabını beklemeden mutfağa geçip bir yandan Savaşla konuşup bir yandan da bir paket sütü ısıttım yanına hazır aldığımız kurabiyelerden koyup tepsiyle içeri geçtiğimde hepsi masaya oturmuş telefonlarıyla ilgilenseler de ben gelince hepsi bana baktı.

 

 

Sütü içerken tüm hayvanlar alemini saymış çiftliktevar mı diye sormuştum bıkmadan hepsine cevap verdiklerinde bıktığım için bırakmıştım hem aklıma hayvan gelmemişti belli saatten sonra birde abimin her olmayan hayvana alırız onu da demesine hiç girmeyeceğim.

 

Sonunda yatağa ulaştığımda abimlerin yanında uzun zaman sonra güzel ve huzurlu bir uykunun kollarına kendimi bıraktım.

 

 

Bölüm Sonu🎉🎊🫶🏻🥹

 


 

 

Evet arkadaşlar uzun bir zaman sonra tekrardan bir aradayız biraz konuşmak istiyorum o yüzden.😂

 

 

Öncelikle bölüm hakkında bir kaç bir şey söylemek istiyorum aslında çiftlik bölümünü de buraya ekleyecektim ama sizi daha da bekletmek istemedim ama merak etmeyin bir dahaki bölüm çiftlikte keyiflibir bölüm var aklımda.

 

Çopunluk abimleriyöe Ahu Nazlının tek olmasını istediği için bir günü onlarla ama mahalleden çok ayırmak istemediğim için ikinci gün toplu yazmayı planlıyorum bir şey çıkmazsa herkesin gönlü olsun😂😂😂

 

 

Son olarak hepinizi beni desteklediğiniz bana öneri sunduğunuz beni ve hikayemi sabırla bekleyip destek olduğunuz için çok ama çok teşekkür ediyorum 🩵🫶🏻🥹 görmesem kim olduğunuzu bilmesem de hepinize ayrı ayrı çok değer veriyorum ve sizleri seviyorum 🫶🏻🩵🎈💞 umarım kısa zamanda görüşürüz yeni bölümle ne zaman yazmayı başlayabilirim bilmiyorum ama şimdi daha yeni bölümü yazmayı bitirip kontrol etmeden atmadığımı bilin

 

 

Görüşene kadar kendinize çok ama çok iyi bakın🫶🏻💃🙏

 

 

Ay ne konuştum hadi öpüyorum sizi 😽😻

 

 

Loading...
0%