@sinem535
|
Dedemden ayrıldıktan sonra Babam üç genç kadından birini göstererek "En büyük amcan Hakan'ın eşi Hülya " "Merhaba güzelim " diyerek sarıldı Hülya yenge. Ondan ayrıldıktan sonra diğer kadını göstererek "Ortanca amcan Ahmet'in eşi Betül" Kaç amcam var? Keşke arabada uyumak yerin babamı dinleseydim. "Merhaba " "Merhaba yengesinin ilk göz ağrısı." diyerek sarıldı, geri çekilip ellerini yanaklarıma koyarak; " Melih, yengem bu kız çok güzel sizin kızınız olduğuna emin misiniz? " dedi ve tekrar sarıldı. Kemiklerim birbirine girdi mübarek bu ufacık kadında bu güç maşallah. "Eminiz yenge " dedi Babam
"Yeter Betüş bize de bırak" diyerek kollarından kurtardı beni genç olan kadın;
"Merhaba hayatım ben genç halan Hilal "
"Merhaba hala"
"Çekil şırfıntı " diyerek itekledi genç adam halamı Ve karşıma gelerek
"Merhaba tatlım bende en ama en genç, halandan bile genç amcan Sedat" diyerek karizmatik bir gülüş attı ve elimi tutarak dudaklarına götürdü.
Babam ensesinden tutarak benden uzaklaştırdı ve; "Sululuk yapma Sedat" dedi
"Melih bırak beni" dedi amcam ve babamın ellerinden kurtulmaya çalıştı.
"Melih ne lan Abi diyeceksin köpek seni"
"Anne şu oğluna bir şey de ya"
"Oğlum kokutma kokarcayı bırak " diyerek aralarına girdi Babaannem
"Tamam bu kadar tanışma yeter Esil de yorgun dinlensin " diyerek olası tartışmanın önüne geçti annem.
Babam arkada duran yardımcılardan birine seslendi "Esil ‘in bavulunu odasına çıkartın" "Emrin başım üstüne beyim" dedi içlerinden en hareketli olan
"Tamam o zaman ben bu güzel kıza odasına kadar eşlik edeyim"
"Gerek yok Sedat ben götürürüm kızımı " dedi babam
"Peki Abicim(!)"
Babam onu duymazdan gelerek elimden tuttu ve eve doğru yürümeye başladık.
Etrafı tam inceleyemedim ama baya büyük bir bahçesi var ve görebildiğim kadarıyla evin sağ tarafında patika yol var, sanırım arka bahçeye gidiyor, Sol tarafta da taşlı yol var.
Evin içine girince gözüme ilk çarpan şey upuzun merdivenlerdi. İnşallah odam zemin kattadır zira ben her gün bu merdivenleri inip çıkmak istemem. Üşengecim ben, üşengeçlikte mastır yapmış bir insanım hatta bir keresinde o kadar üşenmiştim ki akşama kadar tuvalette çıkmamıştım.
Düşüncelerimi bölen şey Babamın seslenmesiydi.
Merdivenlerin ortasında beni bekliyordu.
"Esil hadi güzelim "
"Tamam geliyorum" diyerek istemeye istemeye merdivenlere yöneldim.
Babamın yanına gelince birlikte yukarı çıkmaya başladık.
" Ev 3 katlı ilk katta Sedat amcanın, Hilalin, deden ve babaannenin odası var. İkinci katta Hakan amcanlar çocuklarıyla beraber kalıyor. Son katta da annen ve benim, Tamer abinin, Kağan abinin odası, bir de senin odan var. Odan Kağan ve Tamer abinin odalarının ortasında."
Ne 3. kat mı dedi? Hayır yanlış duymuş olayım lütfen
"3. kat mı "
"Evet güzelim, bir sorun mu var"
"Yo bir sorun yok, sadece ben yemek yemeğe üşenen bir kızım 3 kat merdiven nasıl çıkarım onu düşünüyorum" dedim dalgın dalgın.
Kulaklarıma gür bir kahkaha sesi doldu. Yo hayır ben az önce sesli düşünmedim değil mi?
" Aynı Sercan abin gibisin oda senin gibi üşengeç " dedi babam
"Sercan?"
"Hakan amcanın oğlu"
"Kaç yaşında?"
"Senden 7 yaş büyük"
"24?"
"Aynen, bak geldik bile" Diyerek koridoru gösterdi ve sağ tarafta ki ilk odayı göstererek " Bak bu annen ve benim odam"
Onanın yanında ki ikinci kapıyı göstererek;
"Bu da benim çalışma odam genelde burada olurum " dedi ve ileri doğru yürümeye devam ettik.
"Tamer abinin odası’’ sol taraftaki ilk kapıya baktığımda kapının alt tarafı normal kapıyken, üst tarafında sınıflarda olan kara tahtadan vardı. Melih beye dönerek “bu ne” dedim şaşkın bakışlarımla. “Taner abin Matematik öğretmenliği son sınıf öğrencisi. Odasına da kimsenin girmesini istemez bu yüzden tahtanın üstüne matematik sorusu yazar her gün çözebilirsen girebilirsin, Genellikle de çözemezler” dedi. Saçma ama mantıklı bende mi yapsam. Kimse gelmesin odama. “İstee senin odan " diyerek sol tarafta kalan ikinci kapıyı açarak eliyle geçmem için işaret etti.
Odaya adım attığım gibi kala kaldım. Bu oda muhteşem. Odaya girer girmez ilk dikkatimi çeken şey boydan boya kaplanmış, önünde küçük oturma grubu olan sürgülü camdı, hemen camın önüne koşar adım gidip sürgülü camı çekerek balkona çıktım. Balkon demirinin önünde sallanan sandalye, iki kişilik puf ve küçük bir masa. Manzarasına gelirsek önce eşsiz güzelliğe sahip orman sonra tam görünmese de 2 katlı Evin arkasında kalan deniz manzarası. En sevdiğim ikili, toprak ve Deniz kokusu. Bu ikiliden biri olsun ne kadar sinirli, üzgün olsam da huzur dolar içim. İzmir de bazen okuldan, bazen evden kaçar denizi izlemeye tepeye çıkardım. Tepeye çıkmak için önce ormandan yürür toprak kokusunu hissederdim sonra tepeye çıkar dalgaların kayaları vurmasını izler tuzlu suyun kokusunu içeme çeker kendimi sakin ve huzurlu hissederdim.
Balkonun demirine yaslanarak temiz havayı içime çektim.
" En çok burayı seveceğini biliyordum" diyerek yanıma geldi babam.
" Ahmet Beylerin evi mi?" Diyerek büyük havuzun arka çaprazında ki evi gösterdim.
"Ahmet amcanın evi evet, hadi içeri hava çok soğuk hasta olma" Amcanın kelimesine de vurgu yaptığımıza göre oldu biz kalkalım efenim.
İlk kez en yakın arkadaşım Deniz'den başka biri beni düşündü. Deniz demişken keşke burada olsa onu çok özledim. Deniz benim dostum, sırdaşım çocukluğumu geçirdiğim en yakın arkadaşım. Daha doğrusu arkadaşımdı. Aklıma gelen düşünceleri geri yolladım. Artık bunları düşünmek istemiyorum.
"Hadi Esil üşüyeceksin "
Babamın seslenmesiyle içeri geçtim, o ne ara girdi içeri.
Odanın içini incelemeye başladım, camın önünde küçük oturma grubu onun hemen yanında bir kapı onun yanında da bir kapı, kapının yanında çapraz bir dolap. Sol tarafta büyük, üç kişinin rahatlıkla sığabileceği siyah ve beyazdan oluşan yatak, yatağın yanında beyaz komidin onun yanında da büyük boy aynası.
Eski evimdeki yatak odamdan 2 kat daha büyük ve ferah. Eski odam demişken ona oda bile denmezdi. Eskiciden kendim çalışıp aldığım kırık dökük yatak, yine eskiciden aldığım bez dolap ve Ayşe teyzenin eskidiği için atığı tek kişilik koltuk. Aslında koltuk takımını atmıştı ama bana lazım olan tek kişilik koltuktu. Onunda tamire ihtiyacı vardı, ama Denizle birlikte onu ilk günkünden daha güzel yaptık.
Melih Bey oturma odasının yanındaki kapıyı açarak; "Burası banyo " Banyo, alafranga, lavabo, dolap, küvet. Banyoda oda kadar olmasa da büyük.
"Burasıda giyinme odan" Ne? Odanın içine adımımı attığım gibi dikkatimi çeken ilk şey pofuduk koltuktu, ay çok yoruldum şuraya otursam ya.
"Şimdilik bu kadar şey aldık ama Annenle birlikte çıkar eksiklerini, istediklerini alırsın" Daha ne alacağız zaten burası dolu. Kapının karşısında ayakkabı ve çanta dolabı, sağ ve sol tarafta kıyafetler.
"Sağ tarafta abiye kıyafetler yani davetlerde giyeceğin elbiseler, Sol tarafta ceketler, pantolonlar, bluzların var. Dışarıda ki dolapta da günlük giysilerin ve okul forman var" diyerek içeri girdi annem ve babama dönerek; "Hadi aşkım biz çıkalım da Esil dinlensin akşama kadar"
"Akşam ne var ki"
"Akşam bütün aile fertleri ile tanışacaksın tatlım"
"Abinler bilmiyor seni bulduğumuzu "diyerek araya girdi babam "Onlara ve kuzenlerine sürpriz yapacağız anlayacağın. "Hadi aşkım çıkalım biz" "Tamam çıkalım, akşam görüşürüz bebeğim " diyerek başımın üstüne öpücük kondurdu Melih bey ve odadan çıktı. "Hadi akşam görüşürüz hayatım" Diyerek odadan çıktı Banu hanım da.
Eveeet kaldım tek başıma bu kocaman oda da. Boş boş ayakta dikilmeyi bırakarak yatağa oturup sırtımı başlığa dayadım. Oha yatak çok rahat uykum geldi ki, benim hep uykum gelir. En iyisi gözlerimi kırmayayım. ************************************************** ** " Sessiz ol uyanacak ya"
"Uyansın artık gözlerinin rengini merak ediyorum"
"Of taktın sende gözlere "
Sesleri duyunca gözlerimi araladım ve karşımda 2 tane tatlı çocuk gördüm, sanırım küçük kuzenlerimdi.
"Kahverengiymiş oley" dedi sarışın çocuk. Çocuğun bu sözlerine gülmemek için zor tuttum kendimi.
Esmer çocuk bana mahcup gözlerle bakıp "Uyandırdığımız için çok özür dileriz." dedi.
O kadar tatlılar ki, insan onlara nasıl kızabilir.
Yataktan kalkıp onların karşısına bağdaş kurup oturdum ve "Önemli değil bugün fazla uyudum zaten" dedim gülerek.
"O zaman sen uyuyan güzelsin ben de seni uyandıran prensim. " sarışın çocuğun bu sözüyle kahkaha attım.
"Prensim acaba sizin ve arkadaşınızın adı nedir?"
" Benim Kuzey, bu da bir işe yaramayan kıskanç ikizim Sarp"
"Memnu..." kapının aniden açılması ile sözüm yarıda kesildi.
"Hani beni bekleyecektiniz!!" diye bağırarak daldı odaya sarışın, mavi gözlü küçük kız.
"Seni mi bekleyecektim be “dedi Kuzey "Öküz" "Maymun" "Şapşal" "Seni var ya!" "Var ya ne? " "Hey hey durun, yeter, sakin “diye bağırarak aralarına girdim son anda.
"O başlattı " dedi Kuzey kızı işaret ederek "Sen de devam ettin" diyerek araya girdi Sarp "Sende bir kere beni korursan ölürsün" "Ben haklının yanındayım Kuzey" "Tamam hadi barışın " dedim yeni bir tartışma başlamadan önce. "Barışmam ben bunla" dedi ellerini göğsünde birleştirerek küçük kız ve koltuğa oturdu. "Ben de barışmam" diyerek arkasını döndü Kuzey de ben onlara şaşkın şaşkın bakarken Sarp yanıma gelip " boş ver az sonra barışırlar "dedi. Küçük kızın yanındaki koltuğa oturdu.
Ben de Kuzeyin yanına gidip oturdum ve kendime doğru çektim, bana dönüp ellerini belime sardı. Bir süre sessiz kaldıktan sonra küçük kıza bakarak "Senin adın ne?" diye sordum. O da bana bakarak "Büşra" dedi. "Memnun oldum Büşra, sen geldiğinde bizde bu yakışıklılarla tanışıyorduk" "Hayır biz kendimizi tanıtıyorduk, seni tanıyoruz " "Ya kimim ben peki Kuzey Bey" "Bir Kuzey Bey değil prensim diyeceksin. Iki seeeen" "Been" "GÖZ BEBEĞİ" diye bağırdı Kuzey ve Büşra. Sonra aynı anda bağırdıklarını fark ederek birbirlerine kötü kötü bakmaya başladılar. "Hıh" diyerek çiçek oldu Büşra. "Asıl sana hıh" dedi Kuzeyde bağırarak. "Şşş, ne olursa olsun karşında bir kız var Kuzey. Özür dile bağırdığın için hadi prensim" Kuzey önce bana baktı sonra gözleri dolan Büşra'ya baktı, sonra tekrar bana dönerek "Özür dilerim “dedi. "Benden değil Büşra’dan özür dileyeceksin." "Offff" "Hadiii" Ayağa kalkarak Büşra'nın karşısına geçti ve elini ensesine koyarak "Şeyyy"dedi "Neyyy" diye onu tekrar etti Sarp Kuzey Sarpa kötü kötü baktı ve Büşra'ya dönerek "Sana bağırdığım ve seni bekleyeceğime söz verip beklemediğim için özür dilerim" dedi. Büşra birden kalktı ve Kuzeye sarıldı. İkisi birbirine sarılmaya devam ederken "Kimim ben?" diye sordum. Büşra "of buda amma kıt" dedi bilmiş bir edayla ve Kuzey'le gülmeye başladılar. Ben onlara gözlerimde soru işareti ile bakarken, Sarp "Kesin artık anırmayı "diye kızdı afacanlara. Bana dönerek "Sen onlara bakma GÖZ BEBEĞİ anlaşılan sen lakabını bilmiyorsun. Ama olsun ben sana seve seve anlatırım." dedi büyük bir olgunlukla. Sarp fazla olgunken Kuzey tam tersiydi. Büşra desen ortaya karışık, daha demin utangaçtı şimdi ise bülbül. "Sorun değil Sarpçım ve evet bana lakabımı anlatır mısın?". ********************************************************
Yarım saat boyunca çocuklarla muhabbet ettik. Üçünü de çok sevdim, o kadar tatlılar ki insanın onları içine sokası geliyor. Onlarla konuştuğum bu süre zarfında birkaç şey öğrendim. Mesela Kuzey çabucak sinirlenirken Sarp kolay kolay sinirlenmiyor-hatta hiç sinirlenmiyor, Büşra desen önce kızıyor, sonra gülüyor. Ve aile hakkında da birçok şey öğrendim. Mesela bu evde Hakan amcamlarla- eşi ve 4 oğluyla- bir kalıyormuşuz, sonra eve girerken gördüğüm taşlı yol Ahmet amcamların evine gidiyormuş. Patika yolda garaja ve çocukların eğlence evine gidiyormuş. Kuzey ve Sarp Ahmet amcamın çocuğu, iki abileri varmış.
Büşra, Mine halamın kızı, Mine halamla daha tanışmadım şu an resim sergisindeymiş onlarda bize 10 dk. uzaklıkta yaşıyorlarmış. Büşra'nın da bir ablası bir abisi varmış. Şimdi diyeceksiniz ki adlarını niye söylemiyorsun. Söylerdim söylemesine ama bende bilmiyorum, şimdi yine diyeceksiniz o kadar şey öğrendin çocuklardan adlarını mı sormadın? Sordum ama neymiş kendim tanışıp kendim öğrenecekmiş. Bilmişler.
Hilal halamda geçici bir süreliğine burada kalıyormuş. Sedat amcam da bazen burada bazen kendi evinde kalıyormuş.
"İşte ondan sonr-" Kuzeyin lafını bölen çalan kapıydı "Gel" "Esil Hanım babaanneniz sizi bahçede bekliyor " dedi yardımcımız Pelin abla "Tamam Pelin abla "
Pelin abla kapıyı kapatarak dışarı çıktı. "Evet nerede kalmıştık heh onda-" Kapının bir anda açılmasıyla içeri 25 yaşlarında bir bayan girdi. "Evet?" "Ben Yeşim Kara, ikizler ve Büşra'nın bakıcısıyım" "Bende Esil " "Küçük beyler ve hanımlar ödevlerinizin başına " dedi beni takmayarak haspam. "offff" "offff" Kimlerin ofladığını tahmin etmiş tirsiniz. "Ben ders çalışmak istemiyorum" "Kuzey ama çalışmalısın" dedi haspam. Kuzey onu pek takmış gibi değildi. Hatta hiçbiri takmış gibi değildi, Sarp bile yerinden kalkmadı. "Siz benimle konuşmak istemiyor musunuz?" dedim çocuklara bakarak "O nereden çıktı prensesim" " O zaman ödevlerinizi erken bitirin ve yanıma gelin" " Olmaz " dedi Yeşim birden "Pardon neden olmazmış?" dedim. "Çünkü ödevleri bittikten sonra kitap okumalılar" "Ama yatmadan önce kitap okuyoruz" dedi sarp "Bugün erken okuyacağız" "Of" "Bakın o zaman şöyle yapıyoruz siz şimdi ders çalışmaya gidiyorsunuz bende babaannemin yanına gidiyorum sonra, ödevlerinizi bitirirseniz yanınıza gelip sizle kitap okuyorum tamam mı?"
"Tamam" diyerek odadan fırladı Kuzey. Arkasından Büşra da çıktı. Sarpta " Görüşürüz Göz bebeği " "Görüşürüz canım " Onlar gittikten sonra bende odadan çıktım ve merdivenlerden aşağı inmeye başladım. "Of bu ne ya yoruldum ben her gün bu merdivenlerden çıkıp inecek miyim" diye söylenerek 2.kata indim ve "Ay çok yoruldum" nefes nefese merdiven tırabzanına yaslandım. Zemin kata kadar ölürüm ben. Hadi Zeyno yaparsın.
Zemin kata nefes nefese indikten sonra-daha doğrusu süründükten sonra merdivene oturarak etrafa bakmaya başladım. Babaannem nerede? Pelin abla demişti ama hatırlamıyorum. En iyisi Pelin ablayı bulup ona sormak, ama önce azıcık dinleneyim.
Bu kadar dinlenme yeter, merdivenlerde çok vakit kaybettim zaten.
Ee kime soracağım ben kimse yok etrafta. Sadece merdivenin çaprazında kalan odadan sesler geliyor. Oraya doğru ilerlemeye başladım. Kapıyı açıp içeri girdiğimde buranın mutfak olduğunu gördüm. Çalışanlar bir oradan bir oraya konuşturuyor kimse beni görmüyor. Görünmez mi oldum acaba? Ocak başında yemek pişiren Pelin abla en sonunda beni fark ederek "Esil Hanım bir şey mi istemiştiniz?" "Evet" "Nedir efendim" "Öncelikle bana lütfen sadece ismimle hitap edin hanıma gerek yok ve babaannem neredeydi acaba? " dedim "Babaannen bahçede seni bekliyor kuzum" diyerek elini omzuma koydu 50 yaşlarının ortasında olan bayan "Gel ben seni götüreyim. Bu arada ben Fatma teyzen" "Memnun oldum Fatma teyze." "Gel hadi ablam seni bekliyor" "Tamam " diyerek gösterdiği yöne doğru adım atacaktım ki Pelin abla "Fatma teyze bunlar piştimi bir bakar mısın?" "Esil kızım sen beni şurada bir dakika bekle ben hemen geliyorum." diyerek yanımdan ayrılıp pelin ablanın yanına gitti. Gösterdi yere gidip oturdum ve sabahtan beri aklımı kemiren düşünceler tekrar gözümün önüne geldi.
Artık geçmişi düşünmek istemiyorum, kardeşim dediğim insanın beni dinlemeden yargılamasını, bu zamana kadar Anne diye bildiğim insanın aslında beni gerçek ailemden koparan kişi olduğunu, yakın arkadaşlarımın bana yüz çevirdiklerini, Burak'ın bana ettiği hakareti ve bunlar gibi birçok kötü olayı geride bırakmak istiyorum. Unutmak ne kadar zor olsa da bunu başaracağım...
|
0% |