@sinem535
|
Sonunda hazır olan 3.bölümüde atmış bulunuyorum. Yorumlarınızı bekliyorum **************************
Esil hadi kızım " Fatma teyzenin seslenmesiyle silkelenip kendime geldim. "Esil kızım ağladın mı sen?" Ve yine Fatma teyzenin söylemesiyle ağladığımı fark ettim. Göz yaşlarımı silerek, "Hayır gözüme toz kaçtı " ayaklandım ve "Hadi Babaannemi daha fazla bekletmeyelim" diyerek kapıya yöneldim. Fatma teyze üstelemeden peşimden geldi. "Buradan " diyerek gittiğim yönün tersini işaret etti. "Sen iyi misin?" "Evet, yorgunum sadece " "İstersen sen odana çık ben Ablama söylerim sonra konuşursunuz"
Aslında iyi olurdu ama yalnız kalırsam düşünceler beynimi kemirmeye devam edecek ve ben bunu istemiyorum, geçmişi unutmak istiyorum, bunu başarmak için de bir yerlerden başlamam gerek.
"Gerek yok ben iyiyim, hem babaannemle konuşmak istiyorum, ona sormak istediğim sorular var"
"Tamam o zaman gidelim " diyerek arka kapıya doğru yöneldi.
Sürgülü kapıyı çekti ve dışarı çıktı. Bende peşinden çıkıp etrafa bakmaya başladım. Kapıdan çıkar çıkmaz gözüme ilk çarpan şey hamak oldu, ay ne de güzel uyulur orada. Uyku demişken benim uykum geldi-ki benim hep uykum gelir.
Hamağın yanında çardakta tek oturan babaannemin yanına doğru yürümeye başladım, Fatma teyzenin çekiştirmesiyle.
"Abla neden tek oturuyorsun gelinler nerede?" diyerek yanına oturdu Semiha teyze.
"Hülya ve Betül, Minenin yanına gitti erken gelmemesi için, Melih şirkete gitti, Sedat okula çocukları oyalamaya gitti akşam gelecekler, Hilal de Güneşin yanında"
"Annem nerede?" "Derneğe gitti " "Ne derneği?" "Kimsesiz çocuklar için yeni kurulmuş bir dernek. Açılış yapacaklar bir iki güne onun için yardıma gitti Annen " "Bir gün bizde gidelim Abla şu meşhur derneğe" dedi Fatma teyze kinayeli bir ses tonuyla. Aynı ses tonuyla karşılık verdi babaannem de; "Açılsın da Fatma gideriz" "Neyse, Eniştem nerede?" "Bilmiyorum evden apar-topar çıktı gitti" dedi ve elini bana uzatarak " Gel bakalım güzel torunum benim" elini tutarak yanına oturdum. Bana doğru dönerek; " Sonunda geldin evine Göz Bebeğim " " Bir şey sora bilir miyim? " "Elbette sorabilirsin " "Bana neden Göz Bebeği diyorsunuz. Yani çocuklarda bana öyle seslendiler de " " Söylemediler mi? " "Sarp anlatacaktı sonra sizin anlatmanız daha uygun olur diye anlatmadı " "Düşünceli oğlum benim. O zaman anlatayım ben sana, sen ilk kız torunusun bu ailenin. Deden hep kız torunu olsun isterdi, iki kızı vardı ama hep bir de kız torunumuz olsun derdi. Sende göstermedin kendini ilk zamanlar” durdu ve o zamanlar gözünün önüne gelmiş olmalı ki gülümsedi, gözleri yaşlıyken. “7 aylıkken öğrendik kız olduğunu. Deden kız olduğunu öğrendiği zaman çok sevinmişti, bir gecede her yere haber salmış kız torunum olacak diye, kurbanlar kesti, Annen her hastaneye gittiği zaman işe gitmez evde beklerdi gelmelerini, ilk ultrason fotoğrafına bakar ağlardı, sana oda hazırladı, kendi elleriyle dekore etti. Varı yoğu sen oldun Anlayacağın, sen çok kıymetliydin Deden için, Doğduğun zaman çok ağladı, sen küvözdeyken bir dakika bile ayrılmazdı başından camdan seni izlerdi hep. İlk kucağına aldığı zaman seni' Göz Bebeğim ilk kız torunum aramıza hoş geldin' dedi. Ondan sonra sen kaçırılana kadar hep Göz Bebeğim diye sevdi seni."
Babaannemin anlatması bitince çaktırmadan göz yaşlarımı sildim ve onunda göz yaşlarını silerek "Ağlama artık ben geldim, buradayım bir yere gitmeye de niyetim yok " dedim, gitmek istesem de gidecek bir yerimin olmadığını kendime hatırlatarak.
Ellerimden tutarak " Sen hep burada ol ağlamam ben kuzum. Esil ‘im bize alışman uzun sürecek biliyorum ama şunu bil bu aile seni çok bekledi, çok aradı, hasretinle çok yandı, bizi bir daha sensiz bırakma olur mu?" dedi gözleri tekrar dolarak.
Kalbim neden bu kadar acıyor, bakışlarımı bize bakarak ağlayan Fatma teyzeye çevirdim bir süre onun gözlerine baktıktan sonra bakışlarımı yere diktim. Huzurluyum, Babamın elini tutunca, Dedeme sarılınca, Burada Babaannem ile otururken huzurluyum. Kendimi ilk defa bu kadar huzurlu ve mutlu hissediyorum. Neden gitmek isteyeyim ki, Nereye gitmek isteyeyim, Eski evime mi, biricik arkadaşlarımın(!) yanına mı? Hiç sanmıyorum. Burası benim evim bu insanlar canımdan, kanımdan onlar beni kabullenmişken yıllar sonra, ben neden kabullenmeyeyim ki, Neden denemeyeyim. Evet onlara alışmam uzun sürecek ama olsun, yanımda olsunlar, beni sevsinler yeter.
"Hiçbir yere gitmeye niyetim yok Babaannem "diyerek sarıldım Babaanneme. Kollarını bana sararak " Gitme ya gitme " dedi. Fatma teyze "Ben gideyim de içeridekilere bakayım "dedi Babaannem benden ayrılarak ona doğru döndü ve " Onlar hallederler otur sen şuraya" dedi "Yok ben bakayım onlara " diyerek üsteledi çaktırmadan gözyaşlarını silmeye çalışan Fatma teyze " Hadi görüşürüz " dedi ve yanımızdan hızla uzaklaştı. Onun gitmesi ile Babaannem bana doğru döndü "Ne yapmak istersin güzel torunum" "Bana abimlerden bahseder misin Babaanne?" "Tabi kuzum ..." diyerek anlatmaya başladı.
************************************
Gözlerimden akan yaşı sildim ve Babaanneme dönerek " Demek abimler çok yaramazdı ha" "Evet çok yaramazlar, ama bak bu anlattıklarım bir sır duymasınlar sakın" "Tamam söylemem Babaanne " "Kime neyi söylemezsin " Sesin geldiği yere bakınca Hilal halamı ve kucağındaki küçük bebeği gördüm. "Hiç Babaannemle aramızda '' "Bak sen aranızda ha" diyerek yanıma oturdu. "Evet aramızda" "Öyle olsun bakalım Esil Hanım" gülerek halama doğru dönüp bebeği sevmeye başladım. Allahlım ne tatlı bir şey bu. "Adı ne? " diye sordum bildiğim halde sırf oluşan sessizliği bozmak için. "Güneş" dedi ve bebeği bana doğru uzatarak " Tutmak ister misin? " diye sordu. "İsterim " diyerek bebişi kucağıma aldım. Daha önce bir iki defa bakıcılık yapmıştım yaz tatilinde. Ama onlar hiç bu kadar küçük değildi. "Kaç aylık hala?" "7 aylık" "Maşallah " "Bak Anne ilk kız torunla son kız torun yan yana" dedi Halam Babaanneme yaşlı gözlerini silerek. "Olması gerektiği gibi " dedi, elinde bastonuyla yanımıza gelen Dedem. "Erken geldin Kemal " dedi Babaannem. "İşim erken bitti bende bir an önce göz bebeğimin yanına geleyim dedim, kötü mü ettim " "Yok kemal ben seni akşama anca gelirsin diye düşündüydüm, evden apar-topar çıkınca. Hem sen nereye gittin bakayım hiçbir şey demeden?" Dedem yanımıza gelerek önce benim sonra Güneşin saçlarından öperek karşımıza oturdu. "Kıskanıyorum ama Baba" diyerek dudak büzdü Halam. "Sizi yeterince sevdim, artık torunlarım da sıra " dedi Dedem, daha sonra hala ondan cevap bekleyen Babaanneme dönerek " Birkaç işim vardı onları hallettim Gözümün nuru " dedi "İnanmadım ama neyse uzatmayacağım, Kahve içer misin?" "İçerim elbette " "Ben Necla ablaya söyleyeyim "diyerek ayağa kalkan Halamı durdurarak, "Ben yaparım" diyerek ayağa kalktım sonra " şey tabi isterseniz? " "İsterim tabi " dedi dedem bir hevesle. "Tamam nasıl alırsınız peki?" "Sen nasıl yaparsan içerim ben Göz Bebeğim" "Kemal Bey şekerin var senin, güzel torunum sen dedene sade halanla bana da orta yap" "Tamam ben hemen yapıp geliyorum" diyerek yanlarından ayrıldım. Arka kapıdan içeri girerek mutfağa yöneldim. İçeri girince ocağın başında bir yandan yemek pişiren ve bir çalışanlara hızlı olmalarını söyleyen Fatma teyzeyi bir süre nedensizce izledim. Fatma teyze Babaannemin kardeşi. Eşiyle kaçarak evlenmiş, evlenir evlenmez eşi askere gitmiş ve daha 6 aylık evliyken şehit olmuş. İlk zamanlar kaynanasının evinde yaşamış, ama orada huzur bulamamış, kaynanası ona çok kötü davranırmış, Fatma teyzede bir gün dayanamamış Baba evine dönmeye karar vermiş ve dönmüş. Dedem yani Büyük Dedem başta kabul etmemiş ama sonra karısının ısrarı ile eve geri almış. Fatma teyzem burada da huzur bulamamış hem üvey annesi hem komşuların laflarından bunalmış ve canına kıymaya kalkışmış. Küçük kardeşlerinin fark etmesiyle hemen hastaneye kaldırılmış. Babaannem de bu zamanlar da babama hamileymiş, ona haber vermemişler bebeğe bir şey olmasın diye.
Fatma teyzem hayata küsmüş kimseyle konuşmuyor, yemek yemiyormuş. Bu duruma daha fazla dayanamayan küçük kardeşleri daha yeni doğum yapan babaannemi aramış, durumu anlatmış. Babaannem hemen dedemle konuşup Bursa'ya gelmişler. Babaannem ne kadar uğraşsa da Fatma teyzem konuşmamış hiç. Bir gün Babaannem babamı ve amcamları üvey annelerine bırakarak bir iki saatliğine çarşıya inmişler. Üvey anneleri de Babam uyuyor diye onu bırakıp komşuya gitmiş. Amcamlar da kapıda oynuyormuş. Babam uyanmış ve başlamış ağlamaya, ee tabi evde kimse yok, Teyzemden başka. Babaannemler eve geldiklerinde amcamları ağlarken bulmuş. Amcamlar babaannemi görünce koşmuşlar sarılmış daha sesli ağlama başlamışlar. Babaannem ne olduğunu sorunca Babamın kaybolduğunu söylemiş en büyük amcam Hakan dilinin döndüğünce. Babaannem de korkmuş ve üvey annesinin nerede olduğunu sormuş. Hakan amcam da "sizin peşinizden komşuya gitti" demiş. "Belki yanında götürmüştür?" "Hayır kendi gitti, burada uyuyordu". Bu arada odasından çıkan Fatma teyzeyi kimse fark etmemiş, ta ki bağırana dek "Sessiz olun Melih uyuyor, uyandıracaksınız." Babaannemler anlamamış ne demek istediğini çünkü babama daha isim vermemişler o zamanlar ve Fatma teyzenin ölen kocasının adıymış Melih, aklını kaybettiğini ve kocasından bahsettiğini zannetmişler. Fatma teyzenin odasından ağlama sesi gelince Babaannem içeri girmiş ve yatakta yatan babamı görmüş, böylece Fatma teyzenin Melih diye aslında babamdan bahsettiğini anlamış. Babamın ağlaması hem Fatma teyzenin suskunluğunu bozmuş hem de adının Melih olmasına vesile olmuş.
"Esil, kızım orada ne yapıyorsun gelsene içeri?" Fatma teyzenin seslenmesiyle düşüncelerimden kurtuldum. "Ben kahve yapacaktım da dalmışım öyle" "Tamam sen gel otur kızlar yapar" "Yok ben yaparım" "Tamam nasıl istersen, kızlar sana yardımcı olsun" "Tamam, Teyze sende içer misin?" "İçerim tabi kuzum" Pelin ablanın verdiği cezveye kahveyi koyarken Fatma teyzeye "Nasıl içersin? “Diye sordum Fatma Teyze’ye "Orta, bahçeye babaannenlerin yanına gidiyorum." "Tamam Teyze ben yapıp geliyorum hemen" Fatma teyze kapıdan çıkarak gözden kayboldu. Önce dedeminkini, sonra diğerlerininkini yaptım ve bardakları tepsiye koyup, yanına da Pelin ablanın verdiği çikolataları koyup tepsiyi alarak mutfakta çalışanlara kolay gelsin dedikten sonra mutfağın çıkışına doğru giderken açık olan kapıdan içeri biri kirli sakalı, esmer, diğeri ise kumral dudağının altında bir tutam sakal olan iki genç girdi. İkisi de uzun boyluydu. Kendi aralarında konuşmaya son vererek mutfağın içine doğru göz atılar. Onların geldiğini gören Pelin abla telaşla; "Buyurun bir şey mi istemiştiniz?" "Evet, evdekiler nerede ortalıkta kimse yok?" "Anneniz ve Betül Hanım, halanızın yanına atölyeye gittiler. Banu hanım da derneğe gitti, babaanneniz, dedeniz, Hilal halanız ve Fatma teyzeniz de bahçedeler" dedi hızlı bir şekildi. Neden bu kadar heyecan yaptı ki. Babaanneniz dediğine göre bunlar kuzenlerim. Tabi ya haberleri yok benden. Beni fark etmediler sanırım. "Tamam bize iki kahve yapar mısın yeni kız" dedi kirli sakallı gözlerime bakarak. Ya da fark ettiler. "Ta-Tamam" ah kekeledim, hadi ama sizin de karşınızda böyle iki yakışıklı olsa sizde böyle kekelerdiniz. İkisi de dışarı çıktı. "Hakan amcanın oğulları Sercan ve Serkan" Diyerek yanıma geldi Pelin abla "İkizler mi?" "Hayır bir yaş var aralarında"
"Kahveleri ben götürmesem mi? benden haberleri yok ya, sürpriz bozulmasın?" "Bilemedim ki bende, neyse bekle sen, ben kahveleri yapayım" "Tamam" Pelin abla kahveleri yaparken bende ne yapacağımı bilemez bir şekilde bir oraya bir buraya gitmeye başladım. "Esil?" "ah Fatma teyze tam zamanında geldin. Sercan ve Serkan abi beni gördü" "Bende o yüzden geldim. Deden yapacak bir şey yok, demek ki ilk onlar öğrenecekmiş dedi" "Kahveler hazır" Pelin ablanın yaptığı kahveleri de tepsiye koyarak; "Gidelim o zaman" dedim Fatma Teyzeye ve kapıya doğru yöneldim. Arka bahçeye adım atığım an duraksadım. Heyecandan ellerim titremeye başladı. Görende istemeye gelmişler sanacak, bu ne heyecan altı üstü kuzenlerimle tanışacağım, yıllar sonra. "Hadi Esil kahveler soğudu" Fatma teyzenin sesiyle, yine düşüncelerime ara verdim. Çardağa doğru ilerdim içimde oluşan heyecanı umursamadan. Çardağa varınca kahveyi ilk önce dedeme, babaanneme, halama, Fatma teyzeme en sonda kuzenlerime uzattım. Dedem kahvesinden bir yudum aldı ve: “Ellerine sağlık Göz Bebeğim” dedi. Kahvesinden yudum alan Sercan abim dedemin gözbebeğim dediğini duyunca azındaki kahveyi yanında oturan Serkan abimin üstüne püskürttü ve: “Ne, Göz Bebeği mi?” dedi. Babaannem gülerek “Tanıştırayım kuzeniniz Esil” dedi. İkisinden de bir süre ses çıkmadı. En sonunda sessizliklerine dayanamayan Halam ikisinin kafasına vurarak “Yeter, artık bir tepki verin” dedi. Serkan abim kekeleyerek “A-Ama nasıl?” dedi. Dedem “Size sürpriz yapacaktık ama erken geldiniz” “Emin miyiz?” dedi Sercan abim. “Eminiz aptallar, kuzeninize sarılmayı düşünüyor musunuz?” Sercan ve Serkan abi önce birbirlerine baktılar sonra aynı anda ayağa kalktılar ve ikisi birden bana sımsıkı sarıldı. Geri çekildiklerinde ikisinin de gözleri dolmuştu. “Ama nasıl? Yani ne zaman buldunuz? Bize neden söylemediniz? Kimler biliyor? Ve bana neden benzemiyor?” diye sorularını sıraladı Sercan abim. Son sorusu hepimizin yüzünde ufak bir tebessüm oluşturdu. “Oğlum bir soluklanın önce her şeyi anlatacağız oturun şöyle” dedi dedem yanını göstererek. Sercan ve Serkan abim dedemin gösterdiği yere oturdular. Bende tek boş kalan yere, yani halamın yanına oturdum. “Babanız ve amcalarınız bir hafta önce apar topar şehir dışına gitmişlerdi hatırlıyor musunuz?” diyerek anlatmaya başladı dedem. “Evet?” dedi Serkan abim. “Melih amcanıza isimsiz bir mektup gelmiş. Mektupta Esil ’in yaşadığı yazıyormuş. Gerçek olup olmadığını bilmedikleri için kimseye söylemeden kendileri, iş bahanesiyle İzmir’e Esil’i görmeye gitmişler. Yazılanların doğru olduğunu öğrendikleri zaman Melih amcanız İzmir de kalmış diğerleri İstanbul’a dönmüş ve Banu yengenize her şeyi anlatarak İzmir’e amcanızın yanına yollamışlar…” ********************************** “Babam ne zaman gelir dede?” “Gelirler birazdan gül yüzlüm.” “Ne o sıkıldın mı bizden Göz Bebeği?” diyerek yine saçlarımı karıştırdı Sercan abim. Yine diyorum çünkü son yarım saattir aynı hareketi defalarca tekrarladı. Başta tepki vermedim durur diye ama görülen o ki durmayacak. “Sercan abi ya çıtır yaptın saçlarımı” diyerek yanından kalkıp dedemin yanına oturdum. “Sus kız ben yıllardır bunun hayalini kurdum” dedi Sercan abim. “Gerçekten bunun hayalini mi kurdun? Sen benim kardeşim olamazsın” dedi Serkan abim, Sercan abimin kafasına vurarak. “Ne be kuramaz mıyım? Hem sen kurmadın mı? Hiçbir anda aklına gelmedi mi Göz Bebeği? Şimdi burada olsa acaba ne tepki verirdi veya ne derdi diye düşünmedin mi hiç?” diyerek karşılık verdi Sercan abim. “Yo hiç aklıma gelmedi valla.” Dedi Serkan abim. “Dedi Esilin odasında haftalarca hatta aylarca ağlayan çocuk” diyerek yanımıza geldi Hilal Halam. Kızı Güneşi uyutmak için gitmişti, ama pek başarılı olamamış ki geri geldiler. Serkan abimin yanına oturdu ve kucağında ki kızını Serkan abime verdi. “Hala onu mu sordular şimdi?” diyerek ayağa kalktı ve Güneşi de alarak hamağa doğru gitti. “Sen bakma ona. En çok etkilenen o oldu kayboluşunda.” Dedi Dedem saçlarımı okşayarak. “Sorun değil” Dedim Serkan abime bakarak. Bir saattir burada oturuyoruz dedem, halam Sercan ve Serkan abimle. Babaannem ve Fatma teyzem akşam için yemek yapan yardımcıların yanına mutfağa gittiler, dedem olanları anlattıktan yarım saat falan sonra. Saat kaç oldu acaba, biz geldiğimizde saat 11 falandı uyudum uyandım çocuklarla konuştum, Dedemlerle oturduk falan derken baya zaman geçti. Ne Annem geldi ne Babam ne de diğerleri. “Sercan abi saat kaç?” diye sordum telefonuyla oynayan Sercan abime. “5 olmuş” telefonunu cebine koyarak bana döndü ve devam etti “Ne o randevun mu var hanımefendi” dedi gıcık gıcık. “Abimler okuldan gelecek ya onlar gelmeden odama çıkayım ki sürpriz bozulmasın diye sordum abicim” dedim bende onun gibi gıcık gıcık gülerek. “Hmm öyle olsun” diye devam etti gıcık gıcık gülmesine. Yok ben bunu boğarım. “Uğraşma kızımla Sercan” “Aman dede sanki bir şey dedim güzel kuzenime” “Senin bir şey demene gerek yok ki şu gülümsemen yeter insanlara” diyerek yanımıza geldi Serkan abim kucağında uyuya kalan Güneşle. “Siz beni sevmiyorsunuz ben anladım” diyerek yanımızdan kalktı ve içeri girdi Sercan abi üzgün bir şekilde. Arkasından baka kaldım. Acaba çok mu tepki verdim. “Asma suratını, aklınca duygu sömürüsü yapıyor. Gelir az sonra” dedi Serkan abi ve yanıma oturarak. “Ama ciddi gibiydi” “Sinema ve televizyon okuyor. Anlayacağın oyuncu kendisi” “Boş ver sen onu halam, ben Güneşi yatırayım sonra seni hazırlayalım akşam için olur mu?” Ne hazırlanması ya pijama tişört yetmiyor mu? Tabi bunları yüzüne karşı demedim yani derimde şimdi o kadar samimi değiliz ilk günden içimde ki İzmir kekosu Zeyno’yu çıkarmayalım. Hem çok hevesli söyledi kırmayayım bari. “Olur hala hazırlanalım” diyerek ayağa kalktım. Diğerlerine dönerek “görüşürüz” dedim. ************************ “Hala bence bu olur” dedim bıkkın sesimle “Yok bu olmaz, çıkar sen bir de şunu dene bakalım” Diyerek elime tutuşturdu düz mavi elbiseyi. Elbiseyi incelediğimde kısa olduğunu gördüm. Kısa olması sorun değil de bacağımda ki iz sorun olur. “Hala kısa bu. Bacağımda yara var onu gözler önüne sermeyelim” diyerek elbiseyi diğerlerinin yanına koydum. “Ne yarası Halam” “Bisikletten düştüm de” dedim yalan değildi Geçen hafta Deniz ve Mineyle gittiğimiz küçük gezimizde bisikletten düştüm. Bak deniz dedim gene üzüldüm. Şerefiz götelek nasıl inanmaz, dinlemez beni ya. Hadi diğerlerine alıştım ama o ve tavırları çok kırdı beni. Onun dinlemesini beklerdim, her zaman dinlemiş yanımda olmuştu haksız olduğum konularda bile yanımda olmuştu. Neyse çıkar kokusu ama bende Zeyno’ysam köpek gibi koşturucum onları peşimden görürsünüz. “KIZ! Sana sesleniyorum” “Ay hala duymamışım pardon, ne demiştin” “Bakayım yarana dedim” “He yok önemli değil. Morluk var sadece “Bi de dal kesikleri. “Sen öyle diyorsan” dedi pek inanmayarak. Arkasını dönerek “Nerede kalmıştık, heh bak bunu dene” dedi bu sefer de elinde ki beyaz elbiseyi göstererek. İşte bu çok güzel. “Hemen deniyorum, ama bu son” “Kız halayla pazarlık olmaz, yürü dene gel ben oturuyorum şuraya yoruldum, hayır daha saçın var makyajın var onlara karar vericez” söylenerek giyinme odasından dışarı çıktı ve kapıyı arkasından kapattı. “Ne saçı Ne makyajı ya yoruldum be-“ “Söylenme kendi kendine, 1dk var hemen giyin gel yoksa ben giydiririm” diyerek söylenmemi böldü halam içeriden. Ben mi giydiririm dedi o? Ayy ne güzelde olur yorulmuştum hem. “Son 50 saniye” “Tamam ya tamam giyiniyorum” Üstümde olan mor elbiseyi çıkarıp diğerlerinin yanına astım bir daha giymemek üzere. “30 saniye” Ay ay elim ayağıma dolaştı bu nasıl giyiliyordu ayol. Elbiseyi direk kafamdan aşağı giydim ve aynanın karşısına geçerek bozuk yerlerini düzelttim. Elbise beyaz renk ince askılı, geniş v yakalı saten kumaş üstüne göğüs kısmı çapraz ince tül, alt kısmı yine ince tülden kloş dizlerimin tam bi parmak üstüne kadar uzunlukta anlatamadım ama olsun güzel elbise. “Giyinmedin mi hâlâ” halamın seslenmesiyle-pardon böğürmesiyle kendime geldim ve son kez aynadan kendime bakıp kapıya yöneldim. Ay çok güzelim bee. Kapıyı açıp içeri girdiğimde ne göreyim. Hilal hanım yatağıma sere serpe yatmış uyukluyor. Ulan ben içerde ecel terleri vereyim karı burada yatsın. Kapıyı bilerek ‘PAT!’ diye kapatmamla yatığı yerden sıçraması bir oldu. Hehe kötülük hehe. “Kız sen delirdin m- OHAA! LAN ÇOK GÜZEL OLMUŞSUN SEN” “Abartma hala” diyerek odada bulunan boy aynasının önüne geçerek kendime baktım. Halama abartma dedim de baya güzel olmuş lan elbise bana. “Sus halaya abartma denmez” diyerek yataktan kalktı ve yanıma geldi “Hadi saçını ve makyajını yapalım sonra bende hazırlanmaya ineyim” benim bir şey dememe izin vermeden kolumdan tutup makyaj masasına sürükledi beni söylenerek “ Kendim hazırlanıcam, süslenicem Daha güneş hanımı giydiricem çok işim var çok” ***************************** “Bittii” halamın ani sesiyle ne zaman kapatığımı hatırlamadığım gözlerimi açtım ve ayna ya baktım. Oha bu ben miyim lan? “Çok güzel olmuş hala ellerine sağlık” “ee ben yaptım kızım ne sandın” kendini de övdüğüne göre oldu o zaman kalkalım biz. “Ben aşağı iniyorum. Yemeğe biz seni çağırırız, Kapıyı kilitle abinler açmasın kapıyı sürpriz bozulmasın tamam mı halam” “Tamam halaa” dedim ve peşinden kapıya ilerledim bende. Kapıdan çıkmadan önce durup bana baktı tekrar dolu dolu gözlerle. Ağlama ağlama. “Ay çok güzelsin be Gözbebeği” “Sen en iyisi ağlamadan git hala saatte 6.buçuk olmuş hem” “Tamam be! İki duygulandırmadın sen de aman” “Görüşürüz” diyerek kapıyı kapattım ve dediği gibi kilitledim. Eveett bence yemek saatine kadar uyuyabilirim. “Lan sakın uyuma saçın başın bozulmasın bak” ay bu gitmedi mi hala ya “Tamam hala uyumam tamam, git hazırlan artık” “Gidiyorum, ay çok geç kaldım çook” söylenme sesleri gittikçe uzaklaştı ve yok oldu. Huh gitti sonunda. Uyusam mı ki. Ama bozulursa saçım başım neyse ya riskle girmeyelim bozulur falan kadın uğraştı o kadar. Napsam acaba diye düşünürken gözüm komidinin üstünde geldiğimden beri elime almadığım telefonuma çarptı. Telefonu elime aldığımda Mineden 6 cevapsız arama ve 28 mesaj olduğunu gördüm. En iyisi Mineyi arayayım ben. Rehbere girip ‘BENİM Kİ’ yazısına tıkladım. Bir çaldı yok iki çaldı yok üçüncüde nefes nefes kalmış Minenin sesi doldu kulaklarıma. “Zeynep neredesin sen arıyorum kaç defa açmıyorsun” dur be kızım bi soluklan “Nefes al önce hemen çemkirme” “Çemkiricem ben sana” “Tamam tamam kızma görmedim aradığını halamla hazırlanıyordum akşam için” “Ne var ki akşam?” “Ay sen bilmiyorsun dur ben sana baştan anlatayım” “Tamam bekle bi oturayım bulaşık yıkıyordum ellerimde kurulayayım öyle anlat” “Tamam bekliyorum” ben de oturayım bari ama koltuğa oturayım yatağa oturursam uykum gelir. “Anlat bakalım” “Yoo anlatasım kaçtı” “ZEYNEP! Delirtme beni” “Tamam be bağırma” ********* “…öyle işte mine” Mineye yaklaşık yarım saat olanları anlattıktan sonra derince bir nefes aldım. Ne konuştum be. “Ne demeliyim bilemedim. Çok saçma olaylar sanki altında başka nedenler var gibi. Babanın ve diğerlerinin tavırları iyi gibi ama annenin tavırlarına anlam veremedim” “Bende pek alışamadım ona. Tamam bir gün bile olmadı ama diğerlerinde öyle değil, mesela Dedem ve Babaannem o kadar sıcak karşıladılar ki beni, annem de öyle sıcak karşıladı ama pek samimi gelmedi bana, bilmiyorum mine belki kuruntu yapıyorumdur ha” “Olabilir kuzum yıllardır baba özlemi çekiyordun pek hissetmesen de belli ki dede babaanne hala özlemi de çekmişsin. Anne hep vardı yıllardın onun özlemini çekmemişsindir. Her ne kadar annelik yapmasa da orospu. Tövbeee azımı bozdurdu bak bana” “Öyle ama orospuluk dışında yıllardır yaptığı bir şey mi var. En sonunda da benim adımı çıkardı, aklıma geldikçe deliriyorum Mine” “Sakin ol biz senin öyle olmadığını biliyoruz” “Siz?” “Ben, Deniz” “Seni bilmem ama Deniz de artık öyle olduğumu düşüyor beyinsiz” “Deme öyle bi açıklaması vardır elbet” “Benim de açıklamam vardı ama dinlemedi beni diğerlerini dinledi” “Aklı başına gelince pişman olur biliyorsun Denizi” “Umurumda değil artık Mine. Sana da dediğim gibi sakın nereye gittiğimi ne yaptığımı söylemiyorsun. Ne kadar ağır konuşurlarsa konuşsunlar tamam mı?” “Tamam Zeynep tamam” dedi pes etmişlikle. Artık ne Deniz umurumdaydı ne Burak ne de diğerleri. “Neyse aşkım kapatmam lazım kendine iyi bak beni unutma” “Unutursam fısılda aşkoo” Telefonu direk yüzüne kapattım. Hayır biliyor sinir olduğumu bilerek yapıyor it. Nefret ediyorum böyle kızlardan aşkooo kuşkoo öğğ cringe. Ee napcam, balkona çıkalım bari. Balkonun kapısını açtım ve gelişi güzel pufların birine oturup manzarayı izlemeye başladım. Bu böyle yarım saat sürmüştü ki araba sesi duyuldu önce sonra konuşma sesleri. Sesleri tam duyamasam da 16-18 yaş arası ergen sesi olduğunu anladım. Lan geldiler, ay beni bi heyecan bastı kız ayol. Ne yapsam ki, içeri mi girsem, burada mı kalsam. Burada kalayım, yok içeri geçeyim balkona falan çıkarlar. Evet eveet içeri geçeyim. İçeri girip kapıyı kapattığım anda koridorlardan sesler duyulmaya başladı. Sessizce kapıya yaklaştım ne konuşuyorlar bu kadar bi giremediler odalarına. “Kimmiş misafir haberin var mı abi?” “Yok da bu kapının üstünde ki soruyu sen mi yaptın” “Hayır, bizimkiler dicem bütün gün beraberdik ama onlarla” “Neyse evdekilerden biridir. Sende git hazırlan saçını başını düzelt serseriye benzedin iyice” “Babama benzedin sende iyice” Bi vurma sesi “Ah ne vuruyon ya acıdı, babama dicem seni görürsün” “Lan git hazırlan” “Tamam be gidiyom sende gitsene hazırlanmaya” “Yok ben esilin odasına giricem” “Kaç yıl oldu hala haber yok değil mi?” “Yok kardeşim yok. Yer yarıldı içine sakladılar küçüğümüzü şerefsizler” “Şimdi olsaydı kısa giymiş olsaydı akşam yemek için bizde kıskansak engel olmaya çalışsaydık- “ “O da o küçük gözlerini daha da küçültüp inatlaşsaydı bizle ‘hayır abi elbisem kısa değil’ deseydi” “Bizde kıyamazdık onun o haline. Eminim ben bu zaafımızla çok pis elinde oynatırdı bizi yer faresi” “Olsa da oynatsa ya” “Çok özledim ben onu abi” “Siz hala hazır değil misiniz?” Halamın sesiyle kapının yanına yere çöktüm sırtımı duvara yasladım ve ne zaman aktığını fark etmediğim göz yaşlarımı sildim. “Siz niye ağlıyorsunuz oğlum” “Onu çok özledik hala” “Kaan halam yapma böyle” “Elimde değil hala. Biz onu gözümüzden sakınırken kim bilir nerde şu an, nasıl iyi mi kötümü, aç mı tok mu bilmiyoruz e-e-en kö-kötüsü de yaşıyor mu öl- “ “şş düşünme oğlum böyle yaşıyor kardeşimiz tamam mı ölmedi o hissediyorum ben” “Abi” ellerimi kulaklarıma kapattım daha fazla duymamak için. Çok fazla, bu acı çok fazla. Kapıyı açıp ben buradayım özledim yaşıyorum dememek için zor tutuyorum kendi mi. Ya da amk niye tutuyorsam kendimi. Aldığım ani kararla yerden kalktım ve kilitlediğim kapıyı açtıp dışarı adım attım. Ee bu koridor boş. Lan nereye gitti bunlar az önce buradalardı ya. “Kız gir içeri” diyerek yan kapıdan çıktı halam ve yanıma gelerek içeri soktu beni. “Hala bırak yanlarına gidicem ben bırak” “Halam bak bana Taner abin Kaan abini sakinleşmesi için banyoya soktu, senin de gel elini yüzünü yıkayalım sonra inicez zaten aşağıya söz” “Banane ben şimdi gidicem yanlarına” “Kız banyo da banyo da geç sende söyle” kolumdan tutarak banyo kapısına kadar götürdü beni kapının önüne gelince kapıyı açtı ve “Sen gir elini yüzünü yıka ben kapatıcı getireyim gözlerinin altını renklendirelim.” “Yok hala git sen ben yaparım” “Olmaz” “Hala lütfen yalnız kalmak istiyorum” gözlerinin içine yorgunlukla baktım. “Tamam ama 10dk içinde gelicim tekrar toparlan sende” diyerek kapıya yönelmişti ki arkasına dönüp “Kapıyı kitle güzelim ve daha fazla ağlama seni böyle görürlerse daha kötü olurlar” Bir şey demedim sadece gözlerinin içine baktım. Zaten oda bir şey demeyeceğimi anlamış olmalı ki dönüp çıktı. Bende açık kapıdan içeri girdim. Aynanın karşısına geçince gözlerimin altlarının kızardığını gördüm. Hep böyle olur zaten ne zaman ağlasam gözlerim kızarır. Böyle durumlar için her zaman yanımda taşıdığım göz damlasını almak için dışarı çıkıp giyinme odasına girdim İzmir’den yanımda getirdiğim çantayı almak için. İlacı alıp tekrar banyoya döndüm dönmeden önce odanın kapısını da kilitledim. ************************ Banyoda işimi bitirip bu sefer de odanın içinde ki oturma grubuna ilerledim tam oturmuştum ki kapı üç defa ritmik bir şekilde tıklatıldı. Hemen yerimden kalkıp kapıya ilerledim emin adımlarla. Artık aşağı inme vaktim geldi. İnelim tanışalım bakalım abilerle. |
0% |