@sinem535
|
Hayatımızda farkında olmadan değişen birçok şey var. Ya da farkında olsak da engelleyemediğimiz. Aynı benim gibi. Hayatımda bir değişiklik oldu ve bu değişiklik bütün hayatımı baştan sona değiştirdi ve ben buna engel olamadım. Olmadım.
Size kendimi tanıtmak isterdim ama ben bile kim olduğumu bilmiyorum. Ben Zeynep, 17yaşında lise 3 sınıf öğrencisiyim. İzmir de büyüdüm, ilk adımımı orada attım, okuma-yazmayı orada öğrendim, ilk orada aşkı tattım, birçok şeyi orada yaptım. Ama şimdi bu güzel memleketten, memleketimden ayrılıyorum.
En başından anlatmak isterdim ama bende henüz ne olduğunu öğrenemedim tek bildiğim önceki yaşantımın yalan olduğuydu.
Her zamanki gibi servisten inmiş eve gidiyordum -daha doğrusu evim sandığım yere- apartmana iyice yaklaşınca siyah lüks bir araba gördüm.
Karşı apartmanın bankında tespih çeken Ayşe teyzeye bir adım yaklaşıp arabayı göstererek; " Kime gelmiş? " dedim. Tespihini çekmeyi bırakarak " Size gelmiş "dedi ve tespih çekmeye devam etti.
Şaşkın bir ifadeyle " Bize mi gelmiş?" dedim.
Ters ters bakarak " Size gelmiş dedim ya" diyerek çıkıştı ama ben aldırmadan " Peki kimmiş? " diye sordum. "Ay yeter, ne bileyim ben!" diyerek ayağa kalktı ve söylenerek kendi apartmanına girdi.
Bende boş boş dikilmeyi bırakıp apartmana yöneldim.
Apartmanın kapısını biraz(!) zorlanarak açtım ve içeri girdim. Merdivenden söylenerek çıkmaya başladım. "Karına gelince 5000 TL çanta al kapıya gelince 5 TL verip yağlatma" söylenmeye devam ederken yukarıdan bağırma sesleri duydum.
Yine yan komşumuz Burhan ve Berna kavga ediyor sandım ama sesler bizim evden geliyordu. Hemen zile basmaya ve kapıya vurmaya başladım. Kapı açılmayınca daha da endişelendim tamda anahtarı unutacak zamanı bulmuştum.
Kapıya daha hızlı vurup "Anne, anne" diye bağırmaya başladım. Sesler birden kesilmişti.
Tam daha güçlü bir şekilde vuracakken kapı aniden açıldı ve kapıya vurmak için kaldırdığım elim kapıyı açan takım elbiseli adamın göğsüne geldi ondan sonra her şey çok hızlı gelişti. Benim içeri dalmam, tanımadığım kadının kızım diye bana sarılması...
######
Yanımda hiç tanımadığım Annem ve Babamla(!) Yeni evime gidiyorum. İçinde kimin yaşadığını bildiğim ama tanımadığım insanların olduğu evime(!). Nasıl karşılanacağımı bilmiyorum. Annemim(!) dediğine göre beni büyük bir heyecanla bekliyorlarmış. Kalabalık bir aileymişiz. Dede, Babaanne, Amca, yenge, kuzenler ah bir de Almanya ya kocaya kaçmış ama daha bir yıl olmadan geri gelen Hala ve 8 aylık bebeği. Melih bey yani BABAM bu konu hakkında pek bir şey anlatmadı sadece artık onun da bizde kalacağını ama geçici bir süre kalacağını söyledi, Sanırım kardeşine kızgın ve kırgın. Neyse beni ne bu aile nede sorunları pek ilgilendirmiyor.
"Daha ne kadar var" diye sordum şoföre Melih ve Banu hanıma bakmadan. Şoför önce bana sonra yanımda oturan Melih beye baktı ne yapayım der gibi en sonunda "Daha çok var efendim " dedi. Bende bu cevap üzerine oflayıp kafamı cama dayadım ve gözlerimi kapattım en iyisi uyumak.
#Yazarın ağzından#
Genç kız kendini uykunun sıcak kollarına bıraktığını düşünüyordu ama kendisini babasının kollarına bıraktığının farkında değildi. Babası bekledi kızının iyice dalmasını, dalsın ki dizine yatırabilsin, saçları ile oynasın. Yıllarıdır bunun hayalini kuruyordu. Şimdi gerçekleştirme fırsatı yakalamıştı. Bir süre sonra kızı iyice kendini uykuya bırakınca başını nazikçe tutup dizine yatırdı ve saçları ile oynamaya başladı. Kızı uyanık olsa buna izin vermezdi. Ona kızmıyor, aksine hak veriyordu. Sonuçta buraya gelirken, onun karşısına çıkarken, kızının onları hemen kabullenmeyeceğini biliyordu. Bir süre daha kızının saçlarıyla oynamaya devam ederken olanların aklına gelmesiyle hafifçe gülümsedi.
### FLAŞHBACK #### Her zaman ki gibi abisi ve kardeşi ile konuşarak şirketten içeri girdi. Konuştukları konu sabah kahvaltıda olanlardı. Oğulları yine okulda, SANCAK Ailesinin oğullarıyla kavga etmişlerdi. Bir türlü bu kavgaların önüne geçemiyorlardı. Bu sefer ki kavgaya kızları da karışmıştı. Neden kavga ettiklerini söylemediler, her zaman ki gibi. “Bu sefer çizgiyi aştılar, müdürün odasında kavga etmek de ne demek? “ “Tamam Ahmet bu konuyu kapatalım şimdilik, benim aklımda var onlarla ilgili güzel şeyler.” “Melih haklı, Ahmet şimdi onları düşünüp moralimizi bozmayalım, bugün önemli toplantılarımız var unuttun mu yoksa?” dedi En büyükleri Hakan abi. Ahmet Bey konuyu kapatmaya pek niyetli değildi. Melih Bey bunu fark ederek, Ahmet Beyin aylardır uğraştığı projeyi dile getirdi. Bu proje için çok uğraşmıştı Ahmet Bey, hala da uğraşıyor doğrusu. Ahmet Bey dans etmeyi çok sever, zamanında yani gençken dans üzerine okumayı çok istemişti. Ama maalesef bu isteği sadece hayal olarak kaldı. Yanlış anlamayın Babası Kemal Beyle alakası yok hayalinin gerçekleşmemesinin. Aksine babası her zaman destek olmuştur bu konuda ona, hatta yurt dışına bile yollamaya hazırdı oğlunu. Kemal Bey için her zaman çocuklarının ve eşinin istediği ön planda olmuştur, başkalarının düşüncesi değil. Aynı şekilde torunlarının istediği de çok önemlidir Kemal Bey için. Bu yüzdendi ya Büşra’yı, Babasının izni olmadan bale kursuna yazdırma sebebi. Torunu istemişti ondan ağlayarak. O bu zamana kadar hiçbir torunun ağlamasına dayanamaz, istediklerini hemen yerine getirirdi. Ahmet beyin hayalini gerçekleştirememesinin nedeni Eşi Betül hanımla tanışmasıydı. Çok olaylı bir tanışmaydı doğrusu. Kendi hayalini gerçekleştiremedi, bu yüzdendi dans etmek isteyen ama imkânı olmayan gençlere kurs açma çalışmaları. “Evet abi bugün misafirlerimiz gelecekler, toplantı olumlu geçerse kursu açmak istediğimiz yere gidip neler yapabileceğimize bakacağız” “İnşallah olumlu geçer kardeşim” diyerek elini kardeşinin omzuna koydu Hakan Bey. Asansörün gelmesiyle sırayla içeri girdiler ve çıkacakları kata yani yönetim katına bastılar. Asansör hareket ederken hala kendi aralarında konuşmaya devam ettiler. Asansör inecekleri kata geldiğinde yine sırayla indiler ve birbirlerine kolay gelsin diyerek odalarına yöneldiler. Melih beyin sekreteri Alev, patronunun geldiğini görünce oturduğu yerden kalkarak “Hoş geldiniz Melih Bey, Ben hemen kahvenizi getireyim” diyerek küçük mutfağa doğru yöneldi. “Alev” diyerek seslendi sekreterine Melih Bey. “Buyurun Melih Bey” “Kahveyle birlikte geçen ayın gelir dosyalarını da getir” “Tabi efendim, getiriyorum hemen” Sekreterine cevap vermeden açtığı kapıdan girdi ve kapıyı kapatıp masasına yöneldi. Masanın üstünde dün gece yarım bırakmak zorundakaldığı dosyaları duruyordu. Sandalye geçerek yarım bıraktığı dosyaları açtı ve çalışmaya başladı. Kapısının çalınmasıyla işine ara vererek; “Gel” dedi Kapı usulca açıldı ve içeri Sekreteri alev elinde kahve bardağı ve dosyalarla girdi. Alev önce dosyayı usulca masanın boş tarafına bıraktı ve kahve bardağını masanın köşesine bırakarak, “Başka bir isteğiniz var mı Melih Bey” “Hayır Alev çıkabilirsin, Teşekkür ederim” “Rica ederim efendim” diyerek kapıya yöneldi ve masasına geçerek işlerinin başına geçti. Melih Bey sekreterinin çıkmasıyla işlerine kaldığı yerden devam etti. Bu öğle arası Kardeşi Ahmet odaya dalana kadar devam etti. “Oldu abi oldu, Adamlar projeyi çok beğendi ve en kısa sürede çalışmalara başlıya bileceğimizi söylediler” Melih heyecandan yerinde duramayan kardeşine bakarak gülümsedi. “Başarabileceğini biliyordum Ahmet.” Diyerek sabahtan beri oturduğu yerden kalkarak kardeşine yöneldi. “Başardım abi, Sonunda istediğim okulu açacağım” diyerek kendisine doğru gelen abisinin boynuna sarıldı. Kardeşine sarılan Melih beyin gözü yerde masasının altına düşmüş zarfa takıldı.
Hakan öğle yemeği için odasından çıkarak asansöre yönelirken, kardeşlerinin seslerini duymasıyla adımları sesin geldiği yere, yani Melih’in odasına doğru yöneldi. Açık kapıdan içeri girdi ve karşısında 4 çocuk babası Ahmet’in ağlayarak, Melih’e sarıldığını gördü. ‘Yoksa toplantı iyi geçmedi mi?’ diye düşündü. Bu düşünce kaşlarının çatılmasına neden oldu. “Ahmet, bir sorun mu var neden ağlıyorsun, toplantı mı kötü geçti? “ Ahmet bey biraz şakanın kötü olmayacağını düşündü ve Melih abisinin bir şey demesine izin vermeden, abisinden ayrıldı ve “Evet abi projeyi çok saçma buldular” diyerek bu seferde Hakan abisinin boynuna sarıldı yalandan ağlayarak. “Üzülme Ahmet, başka bir yerle anlaşırız.” Diyerek kardeşinin sırtını sıvazladı Hakan Bey. Ne kadar üzülme dese de eğer işler yolunda gitmeseydi Ahmet beyde olacak üzüntüden bile büyük bir üzüntü içinde. Ahmet bey abisinin üzülmesine dayanamadı ve gerçeği söyledi. Hakan bey başta algılayamadı ama Melih’in ve Ahmet’in gülmesiyle kendisine şaka yapıldığını anladı.
Onlar tartışırken, Melih Bey kardeşinin yaptığına gülerek masasına döndü ve yerde gördüğü zarfı almak için eğildi. Eğilmesiyle sırtı sızladı. E tabi kaç saattir aralıksız çalışırsa beli tutulur, bir de gece koltukta uyuduğunu düşünürsek belinin tutulması normal. Zarfı alarak ayağa kalktı. Kardeşinin elinde zarfı gören Hakan daha fazla Ahmet ile uğraşmak istemediği için ilgisine o yöne verdi. “O ne Melih?” Abisinin kendisine seslendiğini duyan Melih başını zarftan kaldırarak abisine baktı. “Bilmiyorum ki abi, yere düşmüş” “Ne düşmüş, kim düşmüş” diyerek açık kapıdan girdi en küçük kardeşleri, işe yaramaz Sedat. “Bende nerede kaldı bizim ki diyordum” “AA Hakan abiciğim, yolumu gözetlediğini bilseydim daha erken gelirdim” “Zevzekliği bırak. Neredesin sen, saat kaç Sedat?” diyerek kızdı küçük kardeşine Melih Bey elindeki esrarengiz zarfı unutarak. “Ee, işlerim vardı” dedi abilerinin inanmayacağını bilerek Sedat. “Sen ona uyuyordum desene. Hayır ben seni anlamıyorum oğlum, sabah bizimle kahvaltı yapıyorsun sonra nasıl kaçmayı başarıyorsun.” Dedi en küçük abi Ahmet Bey. Hakan abisinin de ağızını açtığını gören Sedat; “Tamam bi sabah geç kaldım, onda- “ “Bir sabah mı?” “Of tamam abi bir daha geç kalmam, zaten Annemle Semiha teyzemin sabah sabah evlen nasihatlarını dinledim, bir de sizi dinleyemem valla, kotam doldu benim” 3 abi de normalde bu sözlerine kızardı ama hem söylerken ki yüz şekli hem de Ahmet’in güzel haberinden sonra kızmak yerine kahkaha atıllar. Az sonra hıçkıra hıçkıra ağlayacaklarını bilmeden kahkaha attılar hem de. Abilerinin güldüğünü gören Sedat başta şaşırsa da sonradan oda gülmeye başladı. “Ay çok güldük yeter” diyerek gözünden akan yaşı sildi Hakan Bey. Elini karnına koyarak gülen Ahmet Bey olduğu yerde sakinleşmeye çalışarak Melih abisine döndü ve “Aç bakalım şu zarfı içinde ne varmış görelim” “Ne zarfı?” diye sordu olaydan haberi olmayan Sedat. “Melih abine zarf gelmiş ama gönderenin adı yazmıyor” “Oo Melih Bey ne o zarflar falan yoksa bize yeni, daha güler yüzlü, bakışlarından bile yılanlık akmayan, nazik, merhametli bir yengemi var” dedi Sedat. Kardeşinin karısı hakkında dediklerine pek takmadı Melih Bey. Ne de olsa alıştı artık Sedat’ın Banu’yu sevmemesine ve bunu her fırsatta dile getirmesine. İkisi birbirlerini sevemediler bir türlü. Aslında Banu hanımdan yana bir sıkıntı yoktu başta ama Sedat’ın hal ve hareketleri bir zamandan sonra can sıkmaya başlayınca onunla konuşmaya çalıştı, neden karısını sevmediğini sormaya çalıştı ama Sedat Bey her defasında kendisini bir şekilde kurtararak uzaklaştı yanından, takmamaya karar verdi Melih Bey. Ama bir türlü anlam veremedi bu duruma, diğer iki yengesiyle çok iyi anlaşan Sedat’ın karısına neden böyle yaptığını anlayamadı. Bir zamandan sonra da anlamaya çalışmayı bıraktı. Kardeşini takmadan kâğıdı açtı Melih Bey, içinden katlanmış bir kâğıt çıktı. “Oo ben dedim mektup diye” Yine kardeşini duymamazlıktan geldi Melih Bey ve katlanmış kâğıdı açtı ve okumaya başladı; “Melih Bey, Söze nasıl başlayacağımı bilmiyorum. Bu söyleyeceğim şeyi uzun zamandır söylemeye çalışıyorum ama sizi nasıl etkileyeceğini bildiğimden yüzünüze söylemeye cesaret edemedim. Belki bana inanmayacaksınız fakat anlatacaklarım gerçek. Yıllar önce sizden çalınan kızınız hayatta…” Melih bey yazılanları tekrar tekrar okudu. Gözleri kararmaya ve başı dönmeye başladı. Daha fazla ayakta duramayarak dizlerinin üstüne düştü. Kardeşleri korku ve telaşla Melih beyin koluna girerek onu yerden kaldırıp koltuğa oturtturdular. “Abi iyi misin?” dedi Ahmet “Melih ne oldu, bir şey söyle” Sedat bey yere düşen mektubu aldı ve okumaya başladı. Okudukları karşısında şoke olan Sedat beyin ağızından tek bir kelime çıktı “ESİL!” Ahmet bey ve Hakan Bey duydukları isimle şaşkınlıkla Sedat’a döndüler. Sedat mektuptan gözlerini yavaşça kaldırarak abilerine doğru baktı ve; Kekeleyerek “E-Esil yaşıyor” duraksadı “İzmir de” dedi ve daha fazla ayakta duramayarak sandalyeye çöktü. Dört kardeş yıllar sonra duydukları isimle büyük şoka girdiler. Dakikalar önce kahkaha atılan odadan şimdi 4 koca adamın ağlama sesleri duyuldu… ### FLAŞHBACK SON ####
Melih Sayar arabanın sarsılmasıyla ne zaman kapattığını bilmediği gözlerini açtı ve etrafına bakmaya başladı. Önce dizinde uyumaya devam eden kızına baktı, uzun bir süre baktı hala inanamıyordu kızının yanında olmasına hayal gibi geliyordu olanlar sanki hiç uyanmak istemeyeceği bir rüyammış gibi. Dile kolay 17 yıl kızının hasretiyle yandı ciğeri...
##########
"Tatlım geldik hadi uyan" diye bir ses duydum. Gözlerimi açtım ve yattığım yerden doğruldum. Tek elimle gözümü ovuşturarak
"Nereye geldik ki" dedim. Uyku mahmurluğu ile çıkan çocuksu sesimle. Duyduğum kahkaha sesleriyle tekrar kapanan gözlerimi açtım ve etrafa bakınıp seslerin nereden geldiğini anlamaya çalıştım, çalıştım diyorum çünkü gözlerim tekrar ve tekrar kapanıyordu, açamıyordum bir türlü.
"Evimize geldik tatlım" dedi annem (!) En sonunda gözlerimi açmayı başladığımda bu sefer kapanmasına izin vermeden etrafa bakındım ve ne olduğunu kavramaya çalıştım. Gördüklerimle gözlerim irileşti.
Bahçesinde bulunduğumuz villanın büyüklüğüne mi şaşırayım yoksa hala içinde bulunduğumuz arabanın yanında duran kalabalığa mı şaşırayım bilemedim.
Babam kalabalık bir aileyiz derken bunu kast ettiğini düşünmemiştim. Kaç kişi vardı burada? Heyecanlı üç tane kadın bunların ikisi yengem diğeri halam olabilir yaşlı bir kadın oda babaannem yanında duran yaşlı gözü dolu adamda dedem hepsine oranla daha heyecanlı olan da sanırım kuzenlerimden biri.
Hepsi büyük bir heyecanla arabanın açık kapısına bakıyordu. Omzuma konan elle irkildim ve elin sahibine baktım. Annem (!) Hadi diyerek gözleriyle bir yeri işaret ediyordu. İşaret ettiği yere bakınca bana doğru uzatılan bir el vardı. Elin sahibi ise gülümsemesi ile kalbime doğru sıcaklık yayan, içimi ısıtan, huzur veren, babamdı. Böyle hissetmem yanlıştı o benim babam değildi.
Benim babam ben 9 yaşındayken ölmüştü!
Boş boş suratına bakmaya başladım. Elini tutmayacağımı anlayınca elini geri çekmesine izin vermeden uzanıp tuttum.
Evet daha az önce o benim babam değil, babam öldü dememe rağmen tuttum.
Tuttum çünkü gözlerinde gördüğüm hayal kırıklığı, acı canımı acıttı. Kalbim şans vermemi söylerken, mantığım tam tersini söylüyordu ve ben ikilemde kalmaktan nefret ederdim. Kalbimi dinledim, ilk defa yaşadığım bu duyguyu tatmak istedim.
Baba sıcaklığını tatmak istedim. Bunu belli etmek istercesine elini daha sıkı tuttum ve beni bekleyen ailemi daha fazla bekletmemek için arabadan indim. Etrafı derin bir sessizlik kapladı. Herkes bana bakıyor ama tek bir kişi bile konuşmuyordu.
Babamın elini sıktım yardım ister gibi.
"Babaannen Mesude" dedi. Ağlayan yaşlı bayanı göstererek. Sarılmalı mıydım yoksa sadece gülümsemeyle yetinmeliydim bilmiyordum. Babama doğru bakınca onun mükemmel gülümsemesiyle bana baktığını gördüm ve içimden sarılmak geldi. Bende sarıldım. Babaannem yanındaki ağlamamak için kendini tutan yaşlı adamı göstererek "Deden Kemal “dedi.
Gözlerimi Dedeme çevirdim ve göz göze geldiğimiz anda benimde nedensizce gözlerim doldu. Yaşlı adam kollarını açarak
"GÖZ BEBEĞİM" dedi ve koşar adımlarla dedeme sarıldım. #########
Desteklerinizi ve yorumlarınızı bekliyorum |
0% |