Yeni Üyelik
10.
Bölüm

10. BÜYÜLÜ EV

@sinemm2611

Okumadan geçen bir gün

Yitirilmiş bir gündür...

 

 

 

Şarkılar: Dedublüman; Belki,

Ve Rüya gibi, Sakladığın bir şeyler var.

 

 

 

 

Bölüme geçmeden önce, Lütfen burada yeni olduğumu unutmayalım. Hatalarım elbette olacak, hepsini birlikte çözeceğimize inanıyorum. Yorum yaparak bana fikirlerinizi belirtebilirsiniz...

 

 

Yıldıza basmayı Lütfen unutmayın, özelliklede hayalet okuyucularım sizden oy bekliyorum. Şimdiden hepinize çok teşekkür ediyorum...

 

 

 

 

Neva.

 

Neydi bizi biz yapan, Anne sevgisi mi? baba sevgisi mi ? Baba sevgisini tadan bir insanım. Peki anne sevgisi? Anne ne demek? Onu bile bilmeyen ben...

 

Yatakta kendimi döndürdüm ve güneş gözümü aldı. Sabah ne çabuk olmuştu, sanki daha yatalı bir saat olmuş gibi. Gözlerimi yavaş bir şekilde açıp Kollarımı yana açtım ve esnettim. Üstümden Tır geçmiş gibi hissediyorum.

 

Kendimi yataktan kaldırdığımda, etrafa baktım. Timur'un odasında uyumuşum yine. Saatin kaç olduğunu merak ettiğim için etrafı inceledim ama etrafta saate dair hiç bir şey bulamadım.

 

Yataktan ayaklarımı aşağıya sarkıttım ve ayağa kalktım. Biraz Timur'un odasını incelesem hiç fena olmaz bence.

 

Başımı sola çevirdiğim de camla kaplı olan balkonu gördüm. Yavaş bir şekilde balkona doğru adımladım. Adımlarımı yavaş bir şekilde ilerlettim. Balkona ayak bastığım da temiz havanın yüzüme çarpması bir oldu.

 

Biraz daha ilerledim ve temiz havayı içime solumak için öne doğru eğilmiştim ki Barlas'ı gördüm. Telefonla bir şeyler konuşuyordu sinirli bir hali vardı. Neler oluyor acaba? Timur ile ilgili bir şey mi olmuştu acaba? Timur Neredeydi ki?

 

Onu izlemeye devam ederken başını kaldırdığında beni gördü ve anında yüzü değişti. Kendini toparladı ve başını eğerek selam verdi. Bende aynı şekilde başımı eğerek karşılık verdim..

 

Telefona dönerek evin arka tarafına doğru gitmeye başladı ve benim göremeyeceğim yere geçti.

 

Sanki bir şeyler saklıyormuş gibi hissettim ama emin değilim. Belki yanılıyor da olabilirim.

 

Ben düşüncelere dalmıştım ki, "Üşüyeceksin." Timur'un sesiyle sıçramıştım. Başımı arkaya çevirdiğimde beni izlediğini gördüm.

 

"Korkuttum mu?" Dedi ve bir kaç adım atarak yanıma geldi.

 

"Yok sorun değil, Dalmışım" diyerek, bakışlarımı mavi gözlerine çıkardım.

 

"Ne düşünüyordun?" Dedi ve gözlerini gözlerime kenetledi.

 

"Bir şey düşünmüyordum" diyerek yönümü bahçeye çevirdim.

 

"Ben ne zaman eve dönebileceğim Timur?"

Dedim ve gözlerimi bahçede gezdirdim.

 

"Dönmek mi istiyorsun?" Dedi ve başımı ondan tarafa çevirdim.

 

"Babamı özledim" diyerek ona baktım.

 

Ben babam deyince bir yüzü düştü. Nedenini anlayamadım.

 

"Tamam istediğin zaman babanı görebilirsin, hem benim için babandan öğrenmen gerekenler var" dedi ve cebinden sigara paketini çıkardı, içinden bir dal aldı ve dudağına götürdü , çakmağıyla da yaktı.

İlk kez sigara içerken görmüştüm. Çok içmiyordu sanırım..

 

"Ne öğreneceğim?" Diyerek ona baktım.

 

" Biliyorsun zaten Neva, babanın arkasında kimin olduğunu öğreneceksin. O gün baban yalnız değildi" dedi ve sigarasını dışarı üfledi. "Bunu daha önce de söyledim sana, baban bunu yalnız yapmış olamaz! Her şey planlı olmuş tek başına olması imkansız" dedi ve gözlerini bana çevirdi.

 

"Sana daha önce de söyledim babam sandığın gibi biri değil! Babam katil falan değil! sen yanılıyorsun ve sırf senin yanıldığını görmek için istediğini yapacağım."

 

Dudağı yana doğru kıvrıldı ve, "Tek ben yanılayım Neva, ya sen yanılıyorsan?" Diyerek Elindeki sigarayı balkondan aşağıya fırlattı.

 

"Bunu birlikte göreceğiz" dedim.

 

"Birlikte görelim" dedi ve birlikte kelimesini söylerken vurgu yapmıştı. Nedenini anlayamasam da kafamı salladım.

 

"Arkadaşın Ne zaman gelecek? Onu aldırayım," dedi.

 

"Arkadaşım mı? Kim gelecek ti ki?" Diye bir soru yönelttim.

 

Bana tuhaf bir şekilde bakmaya başladı. Neden öyle bakıyor ki? Yüzümde bir şey mi vardı acaba?

 

"Neva Akşam dedin ya inci miydi mercan mıydı ne , o arkadaşın gelecekti demiştin? Gelmeyecek mi yoksa?" Dedi ve bana baktı.

 

Ah akılsız kafam ben İnci'yi tamamen unuttum.

 

"Yok gelecek, bir an aklımdan çıkmış gitmiş tamamen" diyerek ona baktım.

 

"Sorun değil, Nereden aldırayım?" dedi ve "Evinden mi kafeden mi?" Diye ekledi.

 

Bir dakika incinin Ev adresini mi biliyor?

 

"İncinin ev adresini nereden biliyorsun Timur?"

Dedim ve başımı yana yatırdım.

 

"Daha bir çok şey biliyorum, evde kız kardeşiyle yaşıyor, Annesi ve babası kazada öldü.. 3 senedir de senin kafende çalışıyor.." dedi.

 

Ağzım açık bir şekilde onu izledim.

 

"Kafayı mı yedin be adam ne diye kızın her şeyini araştırdın?" Dedim kaşımı çatarak.

 

"Öyle gerekiyordu" dedi ve telefonun zil sesi duyulmaya başladı. Telefonu eline aldı ve açtı.

 

"Efendim yiğit?" Dedi ve karşıdaki Yiğit'in konuşmasını dinledi.

 

"Anladım Durumu ne kadar ciddi?" Dedi.

 

Kimin durumu ciddiydi?

 

"Tamam yiğit" dedi ve telefonu kapattı. Bana baktı, "Ne zaman aldırayım?" Dedi.

 

"Bilmiyorum sormam gerekiyor" dedim.

 

"Tamam sen sor bana ona göre söylersin Barlas'a ona göre aldırırım" dedi.

 

"Aslında gerek yoktu o taksiyle de gelebilir" demişti ki, "Hayır olmaz Barlas alacak onu" dedi.

 

"Peki tamam" dedim.

 

"Hadi içeri geçelim artık, soğuk üşüme daha fazla hem sen acıkmadın mı daha? Saat 10.00 oldu Neva" dedi ve gözleriyle beni inceledi.

 

Sahiden o kadar olmuş muydu ya.. ilk kez bu kadar uzun uyuduğumu hatırlıyorum. Normalde hep 8 de kalkardım. İlaçlardan dolayı bun sefer çok uyudum sanırım.

 

"Açıktım" dedim ve ona baktım.

 

"Tamam o halde hadi inelim salona" dedi ve arkasını dönerek yürümeye başladı.

Bende daha fazla beklemek istemediğim için arkasından yürümeye başladım. Odadan çıktığımız da Dicle'yi merak etmiştim.

 

"Dicle nerede?"

 

"Çıktı o, Eğitimi var onun bugün," diyerek arkasına bakmadan konuşmuştu.

 

"Anladım, bizden başka kimse yok o zaman?" Dedim.

 

Durdu ve arkasını döndü gözlerini gözlerime dikti ve, "Evet bir sorun mu var?" Dedi ve cevap vermemi bekledi.

 

"Yok" diyerek omuz silktim.

 

Bir şey demeden önüne döndü ve yürümeye başladı. Bende arkasından devam ettim..

 

Salona indiğimizde masaya baktığım da her şey yine hazırdı. Timur benim uyanmamı mı beklemişti acaba?

 

Timur'un çoktan masaya oturduğunu gördüm. "Ayakta mı yemek yiyeceksin," dedi ve dudakları yana kıvrılmıştı ki gamzesi de gözler önüne çıkmış oldu.

 

Gamze'yi her zaman çok çekici bulurdum kadın da Erkek de...

 

Bir şey demeden, sandalyeyi çekip oturdum.

 

"Yediklerine dikkat ediyor musun Neva" dedi ve gözlerini yüzüme dikmiş bana bakıyordu.

 

"Evet, ediyorum çok fazla şekerli şeyler yemiyorum" dedim ve tabağıma bir kaç parça salatalık, domates ve peynir alıp yemeğe başladım.

 

Kahvaltıyı yaparken, "Efendim bir istediğiniz var mıydı?" Dedi ince sesli bir kız.

Başımı çevirdiğimde. Sesin sahibine baktım ve bu kız kimdi şimdi. Yeni hizmetçi miydi ki?

 

Bu kızın yaşı küçük duruyor taş çatlasa 22 yaşındadır. Bu yaşta neden bu işi seçmişti ki?

Ona baktığım da onun da bana baktığını gördüm. Ve kocaman gülümsedi.

 

Kahverengi gözleriyle o kadar tatlı duruyordu ki boyu da sanırım benden çok az uzun, 1.65 falandır büyük bir ihtimalle.

 

"Çay getir Asya," dedi Timur.

 

"Tabi efendim" dedi ve bana bakarak, "Size ne getireyim Neva hanım?" Dedi gülümseyerek.

 

"Bende bir çay alayım" diyerek gülümsedim.

Başını sallayıp salondan çıktı.

 

"Neden sürekli gülümsedin Asya'ya?" Dedi Timur.

 

"Anlamadım, gülümsemem de ne gibi bir sorun var Timur?" Dedim ona bakarak.

 

"Onu tanımıyorsun bile, tanımadığın insana hemen ısınıyorsun Neva" dedi sert bir şekilde.

 

Sert bir şekilde konuşmasını gerektirecek bir şey yoktu ki..

 

"Sorun ne Timur bana açıkça söylesene?" Dedim ve elimdeki çatal bıçağı masaya bıraktım.

 

"Neva anlamıyorsun, herkes göründüğü gibi olmayabilir Asya'yı gördüğün ilk andan beri kıza resmen kardeşin gibi baktın!" Dedi.

 

Ne kardeşi? Ne saçmalıyor bu adam?

 

"Ne saçmalıyorsun Timur? Ne kardeşi?"

 

"Yalan mı Neva? Başını çevirdiğin andan itibaren gözlerin ışıldadı kızı görünce birde sürekli gülümsedin. O hizmetçi sen bu evin hanımısın unutma! Herkes yerini bilecek!" Dedi sert bir şekilde.

 

"Bana ne yapacağımı söyleme.. Canım ne isterse onu yaparım! Sen benim sahibim değilsin!" Dedim sert bir şekilde.

 

"Sahibin değilim ama Kocanım." Dedi.

 

"Sahte Koca" diyerek burun kıvırdım.

 

"Göreceğiz" dedi ve, "Kahvaltını bitir" diye de ekledi.

 

Onunla daha fazla muhatap olmak istemediğim için mecburen kahvaltı ya devam ettim.

 

Asya da elindeki tepsiyle salona girdi. Gülümseyerek bizim yanıma geldi ve çayları bırakıp geri çekildi, "Afiyet olsun efendim" dedi ve bana baktı.

 

Gözlerimi açıp kapattım. "Başka bir isteğiniz var mıydı?" Dedi ve Timur anında "Yok! Gidebilirsin" dedi sert sesiyle. Anın da kızın yüzü düştü.

 

Kız bize bakmadan solandan çıkıp gitti.

 

Çatal bıçağı masaya sesli bir şekilde bıraktım. "Senin derdin Ne? Solundan mı kalktın bugün sen!" Dedim. Kaşlarımı çatarak ona baktım.

 

"Yemeğini ye!" Dedi bana bakmadan. Kahvaltısını yapıyordu. "Ben ne diyorum sen ne diyorsun ya" diyerek kollarımı göğsümde birleştirdim.

 

"Neva, kahvaltını bitir, ilaçlarını içeceksin!" dedi ve gözleriyle tabağımı işaret etti.

 

"Doydum ben" diyerek masadan kalkıyordum ki, "Eğer o kahvaltıyı bitirmezsen şimdi gider Asya'yı kovarım!" Dedi sert bir şekilde.

 

Ciddi olup olmadığına baktım. Çok sert bakıyordu kesinlikle ciddiydi..

 

Masaya geri oturdum ve kahvaltımı yapmaya başladım. Beni yine tehdit ediyordu, her şeyi tehdit ederek yapıyordu zaten. Benim yüzümden kızın işinden olmasını istemezdim. Mecburen kahvaltımı bitirecektim.

 

 

Çok fazla iştahım kalmadığı için tabağımdakileri bitirmeye çalıştım. Ekmek almamıştım. İştahımı kaçırmıştı sağ olsun Timur.

 

Timur, "Ayşe teyze" dedi ve salonda Ayşe hanım göründü.

 

"Buyurun Timur oğlum" dedi ve Timur'a baktı.

 

"Neva'nın ilaçlarını getirir misin"

 

"Hemen getiriyorum" diyerek kapıdan çıkıp gitti.

 

"Senin canın Neye sıkkın?" Dedim düşünceli bir şekilde.

 

Gözleri beni buldu, "Canımın sıkkın olduğunu nereden çıkardın?" Dedi tek kaşını kaldırıp..

 

"Timur kahvaltıya oturduğumuzdan beri herkese esip gürlüyorsun" dedim ve ona baktım.

 

"Canım sıkkın değil Neva" dedi ve bana baktı.

 

"Öyle durmuyor"

 

"Bir şey yok Neva" demişti ki Ayşe hanım salondan içeri girdi. Elindeki tepside bir bardak su ve ilaçlarım vardı. Tepsiyi bana uzattı ve "Teşekkür ederim" dedim.

 

Gülümseyerek karşılık verdi. Çok tatlı bir kadındı Ayşe hanım. Tonton yanakları vardı kesinlikle yanaklarını bir gün küçük ellerimle mıncıklamak istiyorum, İnşallah izin verir..

 

Tepsiyi elinden aldım ve masaya koydum. İlaçları tek tek içmeye başladım. Timur, "Hepsini içme birazdan iç bir kısmını, çok fazla ilacın var bünyen o kadar güçlü değil" dedi ve bana baktı.

 

"Biliyorum hepsini bir anda içemiyorum zaten" dedim ve son ilacı da içtim.

 

Kalanları birazdan içecektim. Zaten şeker ilaçlarım çok fazlaydı bide yaralandığım için ilaçlar vardı. Hepsini içmekte zorlanıyorum artık gerçekten çok yorulmuştum.

 

"Bunları sürekli içiyor musun?" Dedi Timur.

 

Başımı salladım, "Evet içmek zorundayım" dedim. "İçmezsem şekerim yükseliyor" diye ekledim.

 

"Anladım, başka bir doktora da baktıralım olmaz bu şekilde, en azından ilaçların bir kısmını kullanmayı bırakman için" diye bir açıklama da bulundu.

 

"Tamam" dedim ve Ayağa kalktım. Odamdan telefonu alıp inciye yazmam gerekiyordu. Şu an çalıştığı için yüksek bir ihtimalle akşam üstü gelmek isteyecekti.

 

"Nereye?" Dedi gözlerini bana dikip.

 

"Odaya, Telefonumu unutmuşum İnci'ye yazmam gerekiyor" diyerek bir açıklama yapmıştım. Zaten sabah sabah hiç çekilmiyor en iyisi onu yalnız bırakmak.

 

Başını salladı ve ayağa kalktı.

 

Arkamı dönerek merdivenlerden yukarı çıkmaya başladım. Timur'un odasına geldiğimde kapıyı açtım ve içeri girdim. Telefonumun nerede olduğunu bilmiyordum gözlerimle etrafı inceledim ama görünürde yoktu.

 

Yattığım yastığın altına bakayım bari arada yapıyordum onu çünkü.

 

Tam tahmin ettiğim gibi yastığın altındaki telefonumu elime aldım ve mesaj yazmakla uğraşmadım. Direk arama kısmına incinin adını yazarak aramaya bastım..

 

"Efendim," diyerek telefonu açtı.

 

"Timur'la konuştum canım da seni aldıracakmış, işten sonra gelirsin sanırım değil mi?" Dedim.

 

"Evet Alya, işten sonra Asel ile gelirim, sorun olmaz değil mi?" Dedi.

 

"Yok canım özledim bende onu iyi olur"

 

"Tamam o zaman akşam üstü görüşürüz." Diyerek telefonu kapattı. Sanırım kafe yoğundu diğer türlü hemen kapatmazdı.

 

Bende gidemiyorum ki bir haftadır.

 

Oda da telefonla ayakta dikilip kaldım ne yapsam acaba akşama kadar. Sonra aklıma Asel' in kek sevdiği geldi, bence kesinlikle kek yapmalıyım.

 

Alt kata indiğimde salon da Timur'u gördüm sanırım bugün gitmeyecekti bir yere..

 

Ben gelince kafasını benden tarafa çevirdi ve mavi gözlerini üzerimde gezdirdi.

 

"Nereye?" Dedi ve gözlerini benden çekmedi..

 

"Mutfağa, Asel de gelecek ve Asel keki çok seviyor onun için kek yapacağım" dedim.

 

"Anladım sen otur, Diğerleri yaparlar"

 

"Hayır ben yapacağım benim keklerimi çok seviyor, ben yapmak istiyorum" diyerek ona baktım.

 

"Tamam ama yorulunca bırak Ayşe teyze devam etsin o güzel yapar" dedi.

 

"Olur" dedim ve " şey mutfak şu ilerdeki kapı mı?" Dedim elimle salon kapısın arasın da bir bölme vardı orayı işaret ediyordum.

 

"Geliyorum" dedi ve ayağa kalkıp yanıma geldi.

 

"Gel" dedi ve önden yürümeye başladı. Bende onu takip ettim.

 

Tahmin ettiğim gibi o bölmeden girdik ve uzunca bir koridor karşıladı bizi. Önden giderken koridorun sonda büyük bir kapı vardı ve eliyle kapıyı ittirmesiyle kapı komple açıldı.

 

Arkasından içeri baktım ve şoka girdim. Mutfak burası mı? O kadar geniş ve büyüktü ki salon kadar vardı neredeyse? Ağzım açık mutfağa bakıyordum ki Asya'yı gördüm.

 

Küçücük gözleriyle Timur ve ben arasın da gidip geliyordu..

 

"Bir şey mi istemiştiniz efendim?" Dedi.

 

"Ayşe hanım nerede?" Dedi Timur.

 

"Dışarı çıktı, eksik malzeme vardı onları korumalara aldırtmak için çıkmıştı" diye bir açıklama yaptı.

 

"Tamam Neva kek yapacakmış yardım edersin ona," dedi ve Asya'nın gözleri hemen beni buldu.

 

"Emredersiniz efendim" dedi.

 

Timur bana döndü ve "Kendini yorma tamam mı yorulunca bırak devam etsinler" diyerek gözlerini dudağıma çevirdi yine..

 

Ona tepeden bakarak, "Tamam" dedim ve Asya'nın yanına doğru adımladım.

 

Timur da mutfaktan çıkıp gitmişti.

 

Asya bakıp gülümsedim, elimi uzattım "Merhaba Ben Alya Neva" dedim.

 

Elini uzattı ve "Merhaba efendim, bende Asya" dedi ve gülümsedi.

 

"Tanıştığımıza memnun oldum o zaman" dedim ve başını sallayarak gülümsedi.

 

"İsterseniz ben sizin malzemeleri çıkarayım, sizde devam edersiniz" dedi.

 

"Sizli bizli konuşmana gerek yok, ben Timur gibi değilim" dedim ve güldüm.

 

"Görebiliyorum efendim" dedi ve o da gülmeye başladı. Biz ikimiz gülerken, "Neye gülüyorsunuz siz öyle bakayım?" Diyen Ayşe teyzenin sesini işittik. Başımı ona çevirdim.

 

"Tanışma Faslı Ayşe teyze" dedim ve gülümsedim.

 

"Kek yapacakmışsın Neva kızım Timur oğlum söyledi" dedi.

 

"Evet yapacağım" dedim ve Asya malzemeleri çıkarmaya başladı..

 

"Çok yormayacakmışsın kendini kızım, sonra bize kızar Timur oğlum Asya yardım etsin sana" dedi.

 

"Ben yapacağım akşam Asel gelecek ve benim keklerimi çok seviyor o yüzden benim yapmam daha iyi olur Ayşe teyze , söz yormam kendimi" diyerek Asya'nın çıkardığı malzemelere baktım, her şeyi çıkarıp önüme koymuştu zaten. Çok yorulmama izin vermemişti Asya sağ olsun...

 

 

Keki şöyle son kez baktığımda çok güzel görünüyordu tam Asel'in sevdiği gibi üzümlü ve kakaolu yapmıştım.

 

"Çok güzel görünüyor bence güzel olacak" dedi Asya.

 

"Bence de" dedim ve keki fırına sürdüm.

 

"Ben bakarım artık Neva hanım siz dinlenin artık" dedi.

 

"Yok canım pişene kadar buradayım" dedim ve gülümsedim.

 

"Bir şeyler içelim mi?" Diye neşeyle sordu. Yeni yeni açılmaya başlamıştı, Bir saattir kek yaparken ben laf atarsam konuşmuştu.

 

"Olur ne içiyoruz?" Diye sordum.

 

"Kahve'ye Ne dersin?" Dedi. Sizli bizli konuşmayı da bırakmıştı.

 

"Harika olur, sade olsun" dedim ve güldüm.

 

"Biliyorum, Timur bey söyledi şeker hastasıymışsınız size özel yemekler hazırlayacakmışız öyle tembihlemişti" dedi.

 

"Öyle mi?" Dedim. Bu adam da millete benimle ilgilini ne yapacaklarına söylemekten zevk alıyordu sanırım.

 

"Evet sakın şekerli şeyler yapıp da önüne asla koymayacaksınız! dedi" diyerek kahve ti ocağın üstüne koydu.

 

"Sanırım şekerli şeylerden uzak durmakta zorlanıyormuşsunuz?" Dedi.

 

Güldüm ve "Evet uzak duramıyorum şekerim yükseleceğini bilmeme rağmen maalesef ki şekerli şeylerden uzak duramıyorum" diye mırıldandım.

 

"Bende çok severim, özellikle de baklava tatlısını" dedi ve kahvenin köpüklerini almaya başladı.

 

"Ben en çok Puding seviyorum, ayy canım çekti bak şimdi yapsam mı ki acaba?" Dedim.

 

"Olmaz Neva hanım Timur bey kesin tembihledi, şekerli hiç bir şey yapılmayacakmış!" Dedi ve kahveleri fincanlara doldurdu.

 

Kahveleri getirdi ve birini benim önüme diğerini kendi önüne koydu. "Afiyet olsun" diyerek gülümsedi.

 

"Teşekkür ederim sana da adaş olsun canım" dedim ve kahvemden bir yudum aldım. Şekerli kahveden vazgeçmem çok zor olmuştu ama sonunda başarıp şekersiz alışmıştım.

 

Ayşe teyze içeri girdi "Bak, bak şunlara da bakın, hani benim kahvem!" Dedi ve ellerini belinde tutmuş bize bakıyordu.

 

 

Asya kıkırdak ve Tepsiyi işaret etti. Ayşe hanımı unutmamın zeki kız.

 

"Aaa bende bana yapmadınız sanmıştım" dedi ve kahvesini alıp yudumladı.

 

Üçümüz de şekersiz içiyorduk kahvenin içine şeker atmamıştı. İçine konuşurken fark etmiştim.

 

Biz kahveyi içerken, "Neva kahveni salonda içebilirsin, yeter bu kadar mutfakta kaldığın" dedi ve mutfak kapısından bana bakıyordu.

 

"Kekim henüz pişmedi ki" dedim ve elimle fırını gösterdim.

 

"Asya bakar kekine" dedi ve "İtiraz yok hadi, yoruldun bir saattir mutfaktasın zaten" dedi ve yanıma geldi.

 

"Timur çok az kaldı zaten çıkaracağım şimdi keki pişmek üzeredir" dedim.

 

Asya, "Bence pişti Neva hanım bir bakın isterseniz" dedi ne ara fırının başına geçmişti ki?

 

Yanına yürüdüm ve bir çatal yardımıyla pişip pişmediğini kontrol ettim ve piştiğini böylelikle anlamış olduk.

 

Asya fırını kapattı ve, "Siz geçin efendim gerisiyle ben ilgilenirim" dedi.

 

Sonra aklına bir şey gelmiş olmalı ki "Akşam için yapmamı istediğiniz başka bir şey var mı? Ben onları da yapayım" dedi.

 

Biraz düşündüm ve İnciyle ikimizin sevdiği şeyi söylemeye karar verdim. "Puding yapar mısın? Misafirim seviyor da" diyerek göz kırptım.

 

Başını Timur'a çevirdi ve emir bekliyordu sanırım. Timur'a baktığımda beni izlediğini gördüm.

 

"Yap Asya" dedi gözlerini benden çekmeden.

 

"Kahveni al gidelim artık Neva" dedi Timur.

 

Başımı salladım ve kahvemi elime alıp Timur'un önden yürümesini bekledim. Çok bekletmeden yürümeye başladı. Aklıma gelen soruyu sormalıydım.

 

"Kaç tane bu şekilde evin var?" Dedim ve sesimle dur ve bana baktı, "Neden soruyorsun?" Dedi.

 

"Merak ettim" diyerek omuz silktim.

 

"Bunun gibi başka yok, bu farklı" dedi ve yürümeye başladı.

 

Farklı derken Ne demek istemişti?

 

"Farklı derken?" Dedim.

 

"Fark etmedin mi Ev çok büyük? Ve mutfakta oldukça büyük, ayrıca evin alt katmanları da var." Dedi ve koltuğa oturdu.

 

Ne! Alt katman derken?

 

"Anlamadım alt katman derken ne demek istedin?" Diyerek tek kaşımı kaldırdım ve yanına oturdum.

 

Bana bakıp güldü. Gamzesi yine ortaya çıktı, "istersen gezdireyim seni" dedi gülümseyerek.

 

Merak etmiştim alt katman derken bu evin altı da mı vardı. Vay canına bu adam çıtayı çok aşmış. Gezse miydim ki?

 

Biraz düşününce canım da sıkılmıştı zaten dolaşmak iyi olur diye düşündüm ve ona bakıp başımı salladım.

 

"Gel o halde benimle" der ve ayağa kalktı kahveyi sehpanın üzerine bırakıp onu takip etmek için ayaklandım.

 

O önden ben arkasından giderken merdivenleri çıkıyorduk.

"Alt kat demedin mi? Neden üst kata çıkıyoruz?" Dedim.

 

"Beni takip et" dedi ve odasının önünde durdu.

 

"Birazdan göreceklerini kimseye söyleme!" Dedi sert bir şekilde.

 

Birazdan ne görecektim ki?

 

"Tamam söylemem ama ne göreceğim ki?" Diye sordum.

 

Güldü ve odasına girdi.

 

Bende arkasından girdim. "Neden odana geldik? Alta kata ineceğiz sanmıştım" dedim.

 

"İneceğiz zaten" dedi ve yatağın yanındaki kapıdan içeri girdi ve bana bakıp, "Gel" dedi.

 

Beni neden Banyoya çağırıyor ki anlamıyorum. Sözümü ikiletmedim yürümeye başladım ve içeri adım attım. Tahmin ettiğim gibi şu an banyodaydık.

 

Etrafı incelemek için bakınıyordum ki, "Buraya gel" der Timur ve ona baktım.

Kapının sol tarafındaki duvarın önünde benim gelmemi bekliyordu.

 

İyi de biz neden banyoya girdik? Hala anlayamıyordum.

 

"Neden buradayız?" Dedim.

 

"Gelirsen göreceksin" dedi.

 

Bir iki adım atarak yanına geldim ve önüne geçtim.

 

"Geldim ama ben neden hala burada olduğumuz anlamadım Timur" dedim.

 

Bana baktı ve üzerime doğru bir adım attı. Bir adım daha. Ve ben ister istemez geri gitmek zorunda kaldım.

 

"Neden üstüme geliyorsun?" Dememle birlikte bir adım daha attı geri gitmek için arkaya gitmiştim ve duvara çarpmam bir oldu artık gidecek bir yerim de kalmamıştı.

 

İki elini birden kaldırdı ve ellerini duvara yasladı beni arada bırakmıştı. Gözleriyle dudaklarıma bakıyordu. Neden o şekilde bakıyor ki? Yoksa beni öpecek mi?

yok artık canım daha neler...

 

Bir anda duvar hareket etti ve çığlık atarak Timur'a yapıştım..

 

"Neler oluyor!" Dedim Timur'a kurbağa gibi yapışmış bir vaziyette.

 

"Beni bırakıp, arkanı dönersen göreceksin" dedi.

 

Gözlerimi açıp ona baktım. Gözlerimi bile ne ara kapatmıştım onu bile bilmiyorum.

 

Gözlerini gözlerimden çekmedi. Ben çektim ve yavaş bir şekilde sarılmayı bırakıp arkama döndüm.

 

Gözlerim gördüğüne inanmakta zorlanıyordu. Şu an asansörün içine girmiştik.biz az önce banyodaydık.

 

"Burası," dedim. Ama ne diyeceğimi bilemedim.

 

"Burası gizli bir yer Neva, Kimsenin aklına gelmez banyonun içinde bir asansör olduğu" dedi. Haklıydı da kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi. Banyo da asansör olacağı..

 

Oysaki duvar olduğundan emindim.

 

"Nasıl oldu bu? Yani bir anda nasıl girdik biz buraya? En son duvara elini koymuştun" dedim düşünceli bir şekilde.

 

"Elimle açıldı zaten Neva" dedi.

 

Anında ona baktım. Elini o yüzden mi kaldırmıştı. Bende şey sanmıştım...

 

"Hazır mısın?" Dedi gülümseyerek.

 

"Neye hazır mıyım?" Dedim ve asansör çalışmaya başladı.

 

Asansör çalışmasıyla Timur'a yaklaştım. En çok korktuğum şey asansör de kalmak.

Bunu Timur'a belli etmesem iyi olacak.

Timur'un gözleri beni buldu, "Korkuyor musun asansörden?" Dedi yüzümü inceleyerek.

 

"Hayır canım ne korkacak ben asansörden" dedim.

Bana baktı ve "Hiç öyle durmuyor ama" dedi ve dudakların yana kıvrıldı.

 

Sanırım istemeden olsa belli etmiştim. Bir şey demedim ve önüm baktım.

 

Asansör durdu ve Timur'a baktım.

Asansörün kapısı açıldı. Timur dışarı çıktı, bende onu takip edip çıktım.

 

Başımı çevirmemle arabaları görmem bir oldu.

 

Şu an şok olmuş bir şekilde arabalara bakıyordum. Her çeşit aradan vardı, hatta eski modelden bile.

 

Biraz daha yakından bakmak için yürüdüm.

Arabaların önünde durdum. Burası bembeyaz olan garaj gibiydi.

Arkamı döndüm ve şaşkın bir şekilde, "Araba koleksiyonun mu var?" Dedim.

 

Timur gözlerini gözlerimden çekmeden başını salladı.

 

"Vay canına!"

 

Dedim ve Timur'u arkamda bırakarak arabaları incelebilmek için yürümeye devam ettim.

 

Yürürken Range Roverın önünde durdum. Bütün arabaların renkleri siyahtı ama bu neden beyazdı?

 

Arkamı döndüm ve Timur'un da arkamdan geldiğini gördüm, yanıma geldi ve bana baktı.

 

"Bu neden beyaz?"

 

"Bu model de beyaz renk güzel göründü gözüme ve aldım.." dedi ve gözleriyle tepkime bakıyordu.

 

"Bu çok güzel.." diyerek arabaya dokunmak istedim ve elimi üzerinde dolaştırdım. Hayatımda bu kadar parlak beyaz görmemiştim.

 

"Çok mu beğendin?" Sorusuyla ona baktım.

 

Gülümseyerek, "Beğenmek mi? Bayıldım.." dedim.

 

Arabanın etrafın da komple dolaştım.

 

Timur'un yanında durdum ve ona bakıp, "Bu arabaların hepsi senin mi?" Dedim.

 

"Evet benim.." diyerek arabanın sürücü kapısını açtı. " Yakından bakmak ister misin?" Dedi.

 

Anında gülümsedim, kesinlikle bakmak istiyordum. En çok beğendiğim araba buydu..

 

Kendimi Açtığı kapıdan içeri attım ve sürücü koltuğuna oturdum.

 

İçini incelemeye başladım. Bu araba özel olarak yapılmış gibiydi koltukları da beyaz renkteydi. Bir kaç yerinde siyahlık vardı sadece. İçi de dışı gibi çok güzelmiş, beyaz olduğunu için mi bu kadar çok beğenmiştim bilmiyorum.

 

Timur Kapıyı kapatmadan beni izliyordu.

 

"Gel hadi diğerlerine de bak" dedi ve kenara çekildi. Kendimi arabanın dışa attım.

 

Biraz belimi acıtmıştım. Belli etmeden yürümeye başladım.

 

"Evden ne kadar alttayız?"

 

"-1. kattayız şu an ve alt katlar var daha.."

 

Arkamı döndüm ve "katlar derken?"

Dedim ve ona baktım.

 

"Toplam 4 kat var Neva, yani 3 kat daha var aşağıda" dedi. Şok olmuş bir şekilde ona bakıyordum..

 

 

"Şaka yapıyor olmalısın. gerçekten mi? Diğerlerin de Neva var peki?" Diyerek gözlerine baktım.

 

"Bir alt katta aynı bu şekilde Neva"

 

"Timur şaka mısın sen! Bunlar çok fazla değil mi? Sen tahmin ettiğimden daha da zenginsin!.."

 

Dememle birlikte bir kahkaha patlattı. Neden gülüyordu ki şimdi?

 

"Tahminin de ne kadar zengindim?" Dedi ve hala gülüyordu.

 

"Yani normal zengindin!"

 

Gülmesin durdurdu ve , "Normal zenginlik diye bir şey mi var?" Dedi gülümseyerek.

 

"Yani şey.. Normal derken bu kadar çok olabileceği tahmin etmemiştim." Dedim ve gözlerine baktım.

 

Güldü, "Desene ben Anormal bir şekilde zenginmişim..." dedi gülerek.

 

"Yani, onun gibi bir şey" diye mırıldandım.

 

Gülmesini durdurdu ve "Burada mı kalmak istersin diğer katlara da bakmak ister misin?"

 

Bence bugünlük bu kadar yeterdi yorulmuştum açıkçası ayakta durmaktan. Diğer katlara da sonra bakarım artık.

 

"Şey.. sonra baksak yoruldum da biraz" dedim.

 

Başını salladı. "Gidelim o zaman" dedi ve yanımdan geçip arkama doğru yürümeye başladı.

 

"Ters tarafa gitmiyor musun? Biz bu taraftardan geldik." Dedim ve elimle geldiğimiz yeri işaret ettim.

 

Bana bakmadan, "Beni takip et" dedi ve yürümeye devam etti.

 

Bende arkasından yürümeye başladım.

 

"Nereye gidiyoruz?" Dedim ve durdu.

 

Neden durduğuna bakmak için yana eğildim ve bir tane daha asansör gördüm.

 

Şaşkın bir şekilde asansöre baktım. Bu asansör arabamız da kalmamış mıydı? Yoksa ben mi yer yön duygumu kaybetmeye başladım..

 

"Buradan da direk bahçeye çıkacağız" dedi bana bakarak.

 

Ağzımı açarak ona bakıyordum. "Sen ciddi misin, birde bahçeden mi giriş var!" Diyerek ağzım açık bir şekilde onu izliyordum.

 

Eliyle çenemden tuttu ve yukarı ittirdi, açık olan ağzımı kapatmış oldu.

 

"Açık bırakma şunu" dedi. Bir anda elimden tutup asansöre bindirdi.

 

Asansörü çalıştırdı ve bana baktı.

 

"Diğer katlarda ne olduğunu merak etmiyor musun?" Dedi.

 

Merak ediyordum tabi ki de. "Merak ediyorum ne var diğer katlarda?" Dedim.

 

Gülümsedi ve, "şu an durduğumuz katta arabalar bir alt katında arabalar, onun altında ki katta da Helikopter ve uçaklar var! En alt kat boş orada bir şey yok şimdilik" dedi.

 

Ağzımı öyle bir şekilde açtım ki, "Ne dedin? Helikopter ve uçak mı dedin!" Diyerek ağzım iki karış açılmış bir vaziyette ona baktım.

 

"Neva kapat şu dudaklarını!"

 

İstemsiz bir şekilde oluyordu, Uyarısıyla Kapatmak zorunda kaldım.

 

"Evet uçak ve helikopter var" dedi, asansör durdu ve kapısı açıldı.

 

Bahçeye çıkmış olduk, bir kaç adım attım ve çimenlere bastım.

Gerçekten de bahçeye çıkmıştık. Arkama döndüm ve şaşkın bir şekilde arkama baktım. Dümdüz duvar görünüyordu. Asansör neredeydi?

 

"Bu çok.."

 

"Tuhaf." Dedi Timur. Benim yerime cümleyi o tamamlamıştı.

 

"Çok tuhaf! Hem de.."

 

"Biliyorum." Dedi ve, "Hadi gel içeri geçelim" diye ekledi.

 

Yanına doğru yürümeye başladım ona baktım ve yürümesini bekledim.

Bana son kez baktı ve yürümeye başladı..

 

"Bu ev büyülü ev gibi Timur, her yerden bir şeyler çıkıyor" diyerek yürüyordum. Evin arkasından öne tarafa doğru gelmiştik. Demek ki alt katlara evin arka tarafından da giriliyordu.

"Büyülü ev diye bir şey yok Neva" dedi ve yürümeye devam ediyordu.

 

Tabi ki de vardı! Evin içinde kim bilir daha neler var Allah bilir?...

 

"Neden bu şekilde bir şey yapmaya karar verdin?" Dedim arkasından yürürken.

 

Durdu ve bana baktı, "Zevkler ve renkler.." dedi ve önüne döndü.

 

"Tartışılmaz diyorsun yani?" Dedim ve yürümeye devam ettik.

 

"Evet" dedi ve korumaları görmüş olduk. Bizi gördüklerinde şaşırdılar. Çünkü dışarı çıkarken görmemişlerdi.

 

Şu an bir gülme geldi. Çok komiklerdi tuhaf bir şekilde bize bakıyorlardı.

 

"Dönün lan önünüze.." dedi Timur. Sert bir şekilde söylemişti. Neredeyse beni korkutuyordu.

 

Korumalar anında önlerine döndüler ve işlerine kaldığı yerden devam ettiler..

 

Kapıyı çaldı ve bana baktı hemen bir kat çıkıp yanında bekledim.

 

Timur bana bakarken, kapı açıldı ve Asya, şaşkın bir şekilde bize bakıyordu. "Çekilmeyi düşünüyor musun bugün Asya?" Dedi Timur.

 

"Ah özür dilerim efendim buyurun diyerek kenara çekildi. Ve Timur içeri girdi, bende arkasından Asya'ya gülümseyerek içeri girdim.

 

Salona geldiğimiz de Timur kendini koltuğa attı. Bende yanına gidip oturdum.

 

Merak ettiğim şeyi sormak için ağzımı açmıştı ki, o benden önce konuştu.. "Neyi merak ettiysen sor!" Dedi.

 

Soracaktım zaten sen neden söylüyorsun ki sanki..

 

"Kaç tane araba var?"

 

"207"

 

"Neee!" Diye resmen çığlık attım.

 

"Neva .. Niye çığlık atıyorsun kulağımın dibinde? Yavaş konuşsana." Dedi sitem ederek.

 

"Şaka yapıyorsun değil mi Timur?" Diyerek konuşmasını bekledim.

 

"Neva ağzımdan ne çıktıysa o, 207 tane var.." dedi.

 

"Vay canına! O kadar var mıydı gerçekten orada?" Dedim.

 

"Bir Alt katı görmedin ki Neva" dedi. Doğru alt katı görmemiştim ki ben.

 

"Hımm. Peki kaç tane uçak ve helikopter var?" Dedim. En çok merak ettim bunlardı.

 

Resmen kendi uçağı ve helikopteri var. Belki de çok fazla..

 

"33 uçak ,66 tane Helikopter var" dedi.

 

"Onlar niye o kadar az?" Dedim ve kahkaha attı.

 

Gülerken bana baktı ve "Az mı? Sence de az mı Neva ?" Dedi ve gülmeye devam etti.

 

Söylediğim baya komiğin eğitmişti sanırım.

 

"Yani evet, 207 den sonra gözüme az geldi" dedim ve ona baktım.

 

"Peki bu kullandığın arabalardan hariç 207 değil mi yıksa onlar da dahil mi?" Diye sordum.

 

"Onları kullanmıyorum Neva!"

 

Bir dakika Ne! Ne demek kullanmıyor?

 

"Anlamadım kullanmıyorum derken?"

 

"Kullanmıyorum işte Neva, her gün kullandıklarım farklı bunlar farklı." Dedi.

 

"Neresi farklı hepsi araba Timur" dedim.

 

"Değil Neva onların hiç birini kullanmayı düşünmüyorum" dedi ve cebinden sigarasını çıkardı.

 

Sigaradan bir dal alıp yaktı ve içine çekti.

Başını bana çevirdi, "Bu günlük Bu kadar yeterli bence" dedi.

 

Sanırım artık konuşmak istemiyordu.

 

"Ne zamandır içiyorsun?" Ağzımdan istemsiz bir şekilde çıkıp gitmişti. Neden sorduğum hakkın da hiç bir fikrim yok..

 

"14 yıl oldu" dedi ve sigarasını içine çekip dumanını geri üfledi.

 

"Çok uzun bir süre, neden başladın?"

 

Bana baktı ve, "Neden soruyorsun?" Dedi.

 

Bir anda sorunca ne diyeceğimi bilemedim.

 

"Ben.. şey.. özür dilerim ben gitsem iyi olur" diyerek ayağa kalkıyordum ki bileğimden tuttu.

 

"Babam öldüğü zaman başladım" dedi .

 

"Anladım.." dedim ama anlamam mümkün değil ki? Babası öldü diye sigaraya mı başlamıştı yani. Kendimi bir an için suçlu hissettim..

 

Sonra Kendimi toparladım, benim suçlu olacağım bir şey yoktu ki. Babam suçsuzdu zaten, ben o görüntülere de inanmıyorum..

 

"Ben odaya geçiyorum" dedim ve ayağa kalktım. Bu sefer beni durdurmadı.

 

Arkamı dönerek üst kata çıkmaya başladım. İnciler gelen kadar biraz uyusam iyi olacaktı yorulmuştum ta zaten...

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Timur.

 

Neva yukarı çıktığından beri onu düşünüyordum. Banyoya girdiğimiz de ve ellerimi duvara yasladığımdan sonraki bakışları hala gözümün önündeydi.

 

Alt kata indiğimizden beri sürekli dudaklarını aralıyordu ve kendimi öpmemek için zor tutmuştum.

 

Beni çok fazla sınamıştı bugün. Hele arabasına baktığında ki şaşkınlığı hala gözümün önünden gitmiyor.

 

Seveceğini tahmin etmiştim. Onun için almıştım o arabayı..

henüz bundan haberi yok ve bir süre de söylemeye niyetim yok.

 

İyi ki Arabanın her yerini beyaz yaptırmışım, Gerçekten beyaz rengine tapıyordu bu kadın.

 

Kıyafet dolabının bile beyaz kıyafetlerin sayısı fazlaydı bu evdeki kıyafetlerini o şekilde söylemiştim.

 

Beyaz rengi teninde çok güzel duruyordu. Hele o kafede giydiği beyaz takımları ve o halini unutamıyorum. Sanırım o takımı tekrar giymesi için her şeyi yapabilirdim.

 

 

Beni güldürmüştü her şeye çok fazla tepki veriyordu. Her cümlemden sonra gözlerini açıp bana bakmıştı.

 

Sigara konusunda bile şaşkın şaşkın beni izlemişti..

 

O kadar tatlı bakıyordu ki bana o an ne dese yapabilirdim. Sanırım benim zaafım Neva..

 

Kimsenin bunu bilmemesi gerekiyor yıksa sonra bana karşı kullanırlar. Onu yeni bulmuşken kaybedemem..

 

Düşüncelere dalmışken telefonumun çalma sesini duydum. Cebimden çıkarıp araya baktım. Yiğit arıyordu.

 

Açtım ve kulağıma götürdüm.

 

"Efendim yiğit?"

 

"Abi aldım Polat'ı geliyoruz"

 

"Nereden geliyorsunuz?"

 

"Ankara dan abi" dedi.

 

"Tamam yiğit" dedim ve telefonu kapattım.

 

Polat her zaman olduğu gibi Sevdiği kadının mezarına gitmiş..

 

Çok hassas biriydi Polat, Küçükken çok acılar çekmiş. Annesinden şiddet görmüş, sırtındaki izleri hiç bir kadın görmek istemezdi.. ve hepsini annesi yapmıştı, Öz annesi.

 

Annesi uyuşturucu bağımlısı bir kadındı.

Hatta küçükken Polat'a zorla içiriyormuş. Kimi zaman da enjekte etmiş.

Polat'ın tedavisi yeni bitmişti. Annesi yüzümden çok çekmişti. Onu sadece sevdiği kadın toparlıyordu bir sene öncesine kadar tabi.

 

4 sene önce sevdiği kadını toprağa gömmek zorunda kalmıştı Polat. Kız kanser hastasıydı ve uzun süre tedavi olmuştu ama hiç bir sonuç alamamışlardı.

 

O günden beri sürekli Ankara'ya gidip geliyor. Ne zaman canı sıkılsa çıkıp gidiyordu mezarlığa ziyarete.

 

Gitse de yine aynı oluyordu, mutlu olduğunu hiç göremedim ki. Elimden de hiç bir şey gelmiyordu onun için.

 

Tek yapabildiğim onu yanımdan ayırmamak.

 

Tedavi sürecinde çok zor geçmişti. Hep yanındaydım biliyorum her anına şahit olmuştum çoğu zaman. Annesinin onda bıraktığı pisliği temizlemek çok zor olmuştu. Ama başarmıştı. 4 yıl olmuştu tedavisi biteli. Tam kendini toparlamıştı ki, Duygu'yu da toprağa gömdü. Bu onu çok etkilemişti.

 

Bir kaç kez kendini öldürmeye bile çalışmıştı neyse ki engel olmuştum hepsine. Artık hayatında ben ve yiğitten başka kimsesi yoktu.

 

O yüzden ona kızmıyordum bırakıp gittiği için anlayabiliyorum da durumunu onun yerin de kim olsa sürekli giderdi..

 

 

4 saat sonra.

 

Yiğitler gelmek üzereydi, Neva da alt kata inmişti inci dediği arkadaşı gelecekti o da onları bekliyordu.

 

Telefonla uğraşıyordu bende onu izliyordum beni görmüyordu neyle uğraşıyorsa çok fazla dalmıştı. Ve bir an da ayağa kalktı , "Geldiler" diyerek dış kapıya doğru gitmeye başladı bende arkasından ilerlemeye başladım..

 

 

Yiğit ve Polat arabadan inmiş eve doğru yürüyorlardı. İnci ve Asel de tam arkasından içeri girmişti. Asel Neva'yı görünce ablasının elini bırakmadan koşturmaya başladı inci de kardeşini durdurmak isterken istemeden de olsa Polat'a çarpmıştı..

 

İnci Polat'a baktı ve, "Affedersin, çok üzgünüm" demişti ki Asel'in çekiştirmesi yüzünden neredeyse düşmek üzereydi.

 

"Asel ablacım, bir durur musun!" Diyerek Polat'a baktı. Polat hiç bir şey demedi ve yürümeye başladı.

 

İnci adamın arkasından bakıp kalmıştı. İnsan bir önemli değil derdi.

Aysel, "Abla yürüsene Alya teyzem beni bekliyor bak" dedi ve eliyle Neva'yı işaret etti..

Neva da kollarını açmış Asel'in gelmesini bekliyordu..

 

Neva'nın arkasından bakıp kalmıştım. Az öne ne olmuştu öyle. İnci denen kadın Polat'a çarpmıştı ve özür dilemişti. Polat hiç bir tepki vermedi tabi..

 

Küçük kızın Nevayı gördüğünden beri inciyi çekiştirmesi de gözümden kaçmamıştı. Sanırım Neva'yı seviyordu.

 

Polat'la yiğit merdivenlere çıkmadan bana baktılar, benim bir gözüm ablasının elini bırakmış koşan küçük kızdaydı.

 

Ufacık ayaklarıyla merdivenleri hızlı hızlı çıktı ve Nevanın kollarına atladı.

 

Çok güzel bir manzaraydı.

 

Asel, "Alya teyze balı, seni çok özledim ben ablam olacak cadı beni senin yanına getirmiyor Alya teyze balı. Ablama bir şey desene senin yanına beni hep getirsin." Dedi.

 

"Benim küçük kelebeğim beni mi özlemiş" dedi ve iki yanağına da küçük öpücükler kondurdu. Gözlerimi ikisinden ayıramıyordum.

 

İnci, "Sen Beni Neva'ya mı şikayet ediyorsun? Sensin cadı.." dedi inci kardeşinin arkasından.

 

Asel başını ablasına çevirdi ve kıkırdadı.

Asel Neva'nın kulağına eğildi eliyle biz duymadım diye kapattı ve bir şeyler söylerdi, Neva duyduktan sonra gür bir kahkaha attı.

 

"Seni yerim ama ben" dedi. İnci, "Ne dedi sana Neva?" Diyerek İkisinin yanına çıktı.

 

"Hiç, hiç bir şey demedi" dedi ve Asel'e göz kırptı.

 

Ne söylediğini merak etmiştim. Ne söyledi de o kadar güldü.

 

Yiğit, "Abi" dedi ve ona baktım. Kızlar da yiğite bakmıştı. Neva'ya bakarak, "Siz geçin içeri, çocuk üşümesin" demiştim ki, "Sensin çocuk, benim nerem küçükmüş? Baksana bana büyüdüm ben!" Der ve ellerini belinde tutup bana sinirli sinirli baktı.

 

Ne diyeceğimi bilemedim..

 

Neva bana baktı ve başını Asele çevirdi, "Bence Timur abin sana çocuk derken yaşından dolayı dedi, yoksa o da biliyor senin büyüdüğünü" dedi.

 

Asel'in tek kaşı havaya kalktı, "Hımm, o yüzden mi öyle dedin" diyerek yanıma geldi.

 

"Eğilsene biraz, seni göremiyorum" dedi.

 

İnci, "Asel Timur abini rahat bırakır mısın !" Demişti ki , "Abla ya görmüyor musun sırık gibi, eğilsin biraz yüzünü göremiyorum. Alya teyze balı sende söylesene eğilsin" dedi. Herkes ona baktı.

 

Küçücük çocuğa ne diyeceklerini de bilmiyorlardı Polat ve Yiğit'in gözleri de Asel ve benim aramda gidip geliyordu.

 

Yavaş bir şekilde onun boyuna gelecek şekilde eğildim.

 

Gözleriyle yüzümün her santimini inceledi ve "Vay canına! Abla bu abi neden bu kadar yakışıklı?" Dedi.

 

Yiğit gülmeye başladı. Neva da aynı şekilde güldü ablası da dayanamadı o da güldü..

 

Bir tek gülmeyen Polat ve bendim.

 

"Sen evli misin?" Dedi gülümseyerek.

 

Ben ne diyeceğimi bilemediğimden ablasına baktım. Benim baktığımı görünce kendini toparladı ve, "Ablacım, Neva Teyzenle evli Timur abin" dedi.

 

Asel öyle deyince yüzü düştü ve Neva'ya baktı. "Seninle mi evli?" Dedi.

 

Neva gülümseyerek başını salladı.

 

Bana baktı "Anladım, kaptırdım yakışıklıyı desenize siz bana" dedi ve Neva dayanamadı gülmeye başladı. Yiğit zaten kendini tutamıyordu.

 

Polat'a baktığımda o da dudağının kenarının kıvrıldığını gördüm.

Ben şok olmuş bir şekilde Asel'e bakıyordum.

 

"Neyse, Alya teyze balı da çok güzel zaten yakışıyorsunuz , ben başkasını bulurum" dedi ve Neva'ya döndü.

 

"Girelim mi Teyze balı?" Der ve şirinlik yaparak gözlerini Neva'ya baktı.

 

"Gidelim kelebeğim" dedi ve ekinden tutup içeri girdiler. İnci de arkasından girdi.

 

Arkalarından bir süre baktıktan sonra Polat ve Yiğit'e döndüm. Merdivenlerden aşağıya adımlamaya başladım..

 

Polat'a baktım ve, "Neden haber vermeden gittin Polat?" Dedim ve başını öne eğdi.

 

"Eğme başını öne! Kaldır başını bana bak!"

Dedim ve başını kaldırdı.

 

"Senin bir suçun yok Polat, seni de anlıyorum ama sadece bize haber ver! Seni oralardan toplamayalım" dedim ve yiğit de , "Evet haklı Timur abim" dedi.

 

"Bir daha olmaz, özür dilerim" dedi ve bana baktı. "Özür dilenecek bir şey yok Polat! Sadece sana bir şey olsun istemiyorum o kadar, kendine dikkat etsen benim için yeterli Polat, haber vermeden kaybolma bana söyle yada Yiğit'e söyle, mutlaka birimizin haberi olsun Polat" dedim.

 

"Tamam abi haber ederim" dedi ve başını kaldırdı.

"İyisin değil mi?" Dedim.

 

"İyiyim abi sağ ol" dedi.

 

"Tamam koçum" dedim ve elimle omzuna vurdum. Anca bu kadar destek olabiliyordum...

 

 

 

 

 

Neva.

İçeri girdiğimizden beri gülmemi durduramıyordum. Asel'in Timur'a yürümesi aklımdan çıkmıyordu. İnci de bana bakıp, bakıp gülüyordu.

 

Aysel, "Alya teyze balı, ev çok büyük ve çok güzel gezelim mi?" Demişti ki ,"Hayır Asel! Alya teyzen rahatsız o yüzden uzun kalmayacağız" dedi.

 

"Yaaa ama neden abla ben evi gezmek istiyorum, çok fazla güzel değil mi abla?" Dedi ve küçük gözleriyle ablasına baktı.

 

"Evet ablacım güzel ama bizim evimiz de güzel" dedi ve gülümsedi.

 

Asel konuşmak için ağzını açmıştı ki Timur'un salona girmesiyle ona baktı.

 

Bana döndü ve gülerek, "Geldi senin ki" dedi ve kıkırdamaya başladı..

 

Şuna bak ağzı laf ta yapıyor.

Nerden öğreniyor bu lafları bu yaşta bilmiyorum ben. İnci de alttan Alttan alttan gülüyordu. Ne diyecekti ki zaten 7 yaşındaki çocuğa.

 

Timur bana baktı ve, "Kek yapmıştın Asya getirsin söyle istersen" dedi ve Asel'e baktı.

 

Asel Timur'a bakarak cilveli cilveli gülümsüyordu. Şu an şahta kocama gözümün önünde yürüyordu.

 

İnci, "Asel, çiçeğim ne yapıyorsun? Ayıp değil mi!" Dedi.

 

Asel ablasına baktı ve gülerek omuz silkti ve Timur'a bakmaya devam etti. Timur ne tepki vereceğini bilemediği için düz bir şekilde Asel'e bakıyordu.

 

"Ben üst kattayım, bir şey olursa seslenirsin" dedi ve başımı salladım.

Arkasını dönerek üst kata çıktı.

 

Asel Timur'un arkasından, "Alya teyze, ne şanslı teyze balısın ya, Timur abi ne kadar da yakışıklı öyle.." dedi. İnci, gülmesini durduramadı bende gülmeye başladım.

 

Bu kız yüzünden bugün baya gülmüştük. Hatta bugün hepimizi güldürmüştü, Yiğit be Polat bile Asel'e gülmüştü.

 

Tek gülmeyen kişi Timur'du..

 

Asel'in keklerini önüne koymuştum. Hızlı hızlı yiyordu sanki elinden alınacakmış gibi..

 

"Nasılsın Neva iyisin değil mi?" Dedi inci

 

"İyiyim inci bugün biraz daha iyiyim, kafeyi özledim sadece" dedim ve gerçekten de kafemi çok özlemiştim.

 

"Merak etme her şey yolunda, hiç kimse yokluğunu aratmıyor" dedi ve gülümsedi.

 

İnciyle konuşurken, merdivenlerden inen Timur'a gözüm takılmıştı.

Asel, "Abla burası çok güzel değil mi? Ve içerisi çok sıcak değil mi? Bizim ev buz gibi!" Demişti ki Timur Asel'e baktı.

 

Bende Asel'in cümlesinden sonra Asel'e baktım ve başımı İnci'ye çevirmiştim.

 

İnci ne diyeceğini bilememiş bir şekilde bana bakıyordu.

 

"İnci, Neden eviniz soğuk? Doğal gaz yanmıyor mu?" Demiştim ki Asel, "Ablam bu ay faturayı ödeyemedi Alya teyze balı, o yüzden soğukmuş" dedi.

 

İnci, "Asell!" Diye kardeşini uyardı.. Timur da olduğu yerde konuşmayı dinliyordu.

 

Başımı Timur'a çevirdim ve yalnız bırakmasını isteyecektim ki bana baktı ve yürümeye başladı..

 

"Neler oluyor inci? Asel neyden bahsediyor?"

Diyerek İnci'ye baktım.

 

İnci başını önüne eğdi ve, "Duyduğun gibi Neva bu ay ki faturayı ödeyemedim. Bankalar yatırılan parayı habire çekiyor" dedi ve mahcup bir şekilde bana baktı.

 

"Bana neden söylemedin İnci?, Asel daha küçücük soğukta kalmasına nasıl izin verirsin ben ne güne duruyorum" diyerek isyan ettim.

 

"Söyleyemedim Neva, nasıl söylenir ki? Zaten bana herkesten daha fazla maaş veriyorsun, sana da yük olmak istemedim" diyerek başını öne eğdi.

 

"Ne yük olması İnci? Ben Asel'in teyzesinin tabi ki de bana söyleyeceksin, Ben hallediyorum onu ben," dedim ve telefonu elime aldım. "Bana faturayı atar mısın" demiştim ki incinin telefonuna mesaj geldi.

 

Telefonuna baktı, "Ödenmiş.. bu nasıl olur" diyerek mesaja bakıyordu.

 

"Nasıl ödenmiş inci?

 

İnci telefonun bana getirdi ve baktım gerçekte ödendi bugün açılacaktır yazıyordu..

 

"Bunu kim ödedi ki şimdi" dedi inci.

 

"Bilmiyorum ki? Kim biliyordu faturayı?" Dedim.

 

Ve bir anda aklıma geldi..

 

Olabilir miydi? Ödemiş olabilir miydi?...

 

 

 

 

 

 

*

 

 

*

 

 

 

*

 

 

 

 

Evettt.. Bir bölümün daha sonuna geldik, canlarımm...

 

 

Bölümü nasıl buldunuz?..😊

 

 

Bu bölümde sizi en çok etkileyen ne oldu?..🤭

 

 

Polat'ın hikayesini az çok öğrendin. İlerleyen bölümlerde daha Detaylı bir şekilde öğreneceğiz.. Polat'ın geçmişi sizi ne kadar etkiledi ve Polat'ın geçmişini bu şekilde olmasını bekliyor muydunuz.??..🧐

 

 

Asel'i Nasıl buldunuz?..

 

 

Sizce incinin faturasını kim ödedi?..

 

 

 

Diğer bölümde görüşmek üzere canlarım.. güzellikle kalın, sizi seven yazarınıza...🫶🏻🫶🏻

Loading...
0%