Yeni Üyelik
11.
Bölüm

11.SALDIRI..

@sinemm2611

11.SALDIRI..

 

 

 

 

Bölüme geçmeden önce şunu sormak istiyorum. Kitapdan rahatsız olanlar var. sizce kötü mü gidiyor kitap. Çok mu çocukça konular? Lütfen bunu cevaplamadan geçmeyelim..🙏🙏🙏

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Timur.

Odamda Düşünürken Nevanın asansör de ki halini unutmakta zorlanıyordum. Bana istemeden sarılmıştı biliyorum ama, tekrar sarılması için her şeyi yapardım. Bilseydim Neva'nın bir anda bana sarılacağını daha önce yapardım.. Bu düşünce aklımdan çıkmıyordu bir türlü az önceki olaylar bile bu düşüncemi unutturamıyordu bana.

 

Tekrar sarılması için, Acaba Asansörü falan mı durdursaydım.. Biraz düşününce mantıklı geliyor.. Bunu bir düşünmeliydim.

 

Sanırım Bugün Nevanın bana sarılmasını, istemeden de olsa dudaklarını aralayıp şaşırmasını ve Asel'i unutamayacağım..

 

Asel, de çok farklı bir çocuk. Kaşla göz arasında bana yürümüştü.. Hele bunu hiç unutamıyorum. Gün bitmeden bakalım ben daha nelere şahit olacaktım. Ama ilk işim Nevayla tekrar diğer katları dolaşmak, hem bana sarılır umuduyla hem de onun meraklı halini görmek için bunu yapmalıydım..

 

Oda da daha fazla duramayacaktım bu düşüncelerle, en iyisi alt kata inip bir ne yaptıklarını kontrol etmek. Rahatsız olur muydu acaba Neva?. Çok durmayacaktım zaten sonra yine odama çıkarım. Karımı görüp odama geri çıkacağım Sadece...

 

Alt kata inmek için odamdan çıkıp yürümeye başladım. Ve yavaş bir şekilde, salona gelince adımlarım durdu.

 

 

Asel'in "bizim ev buz gibi" demesiyle başımı kaldırıp ona baktım. Ne demek ev buz gibi?

Neden evleri soğuktu?

Neva başını kaldırdı ve bana baktı yalnız konuşmak istiyordu, bunu anladığım için dışarı çıkmaya karar verdim ve yavaş bir şekilde yürüyerek çıktım. Kapıyı açıp bahçeye adımladım. Bahçeye çıktığım da Yiğit ve Polat konuşuyorlardı.

 

"Yiğit! Buraya gelin çabuk" dedim ve ikisi de bana döndüler ve birbirlerine bakıp yürümeye başladılar.

 

Yiğit, "Buyur Abi bir şey mi oldu?" Dedi.

 

"Oldu Yiğit! İnci'yi biliyorsun değil mi?" Dedim ve yiğit kafasını salladı.

 

"Tamam şimdi, onun ev adresi falan var zaten sende, evdeki bütün faturaları ödeyin! Bir tane bile kalmasın. Ödenmemiş fatura, hatta şöyle yapın, Doğal gaz faturasını 1 senelik ödeyin." Dedim ve ikisinin de gözleri beni buldu.

 

"Bunu niye yapıyoruz abi?" Dedi ikisi de aynı anda.

 

"Dediğimi yapın yiğit, acele edin hadi!" Dedim ve Yiğit eline Telefonu aldı ve birilerini aramaya başladı.

Polat bana baktı, "Bir sorun mu var?" Dedi.

 

"Az önceki küçük kızı hatırlıyorsun değil mi?" Diye sordum.

 

"Evet abi hatırlıyorum, ne oldu ki ona?" Dedi ve bana bakıyordu.

 

"Bizim ev buz gibi dedi! Sanırım büyük bir ihtimalle inci denen kız faturayı ödeyemedi" dedim ve Polat'ın yüzü üzülmüş gibi olmuştu.

 

"Yiğit şimdi Halleder onu Abi merak etme sen" dedi.

 

"Biliyorum Polat!" Dedim.

 

Yiğit bize doğru geliyordu ve , "Abi tamamdır" dedi.

 

"Aferin koçum" dedim ve omzuna vurdum.

 

"Biz neden İnci'nin faturasını ödedik ki şimdi? Ben onu anlamadım" dedi bana bakarak.

 

"Niye olacak oğlum kız ödeyememiş, küçük kızda ev buz gibi bizim demiş ve Timur abi de bunu duymuş" dedi Polat.

 

Yiğit bana baktı ve "Abi gerçekten mi? O küçücük kız bu hava da soğukta mı kalmış?" Dedi.

 

"Galiba öyle olmuş Yiğit" dedim ve aklıma o görüntüyü getirdim. Çok kötüydü daha 7 yaşındaki bir kızın bunları yaşaması çok kötü.

 

"Yiğit senden ikisi için güzel bir araştırma yapmanı istiyorum, zaten kimsesizler birde bu şekilde olması Neva'yı çok üzer" dedim.

 

"Tamam abi, ben be gerekiyorsa yapacağım" dedi.

 

"Barlas burada mı?" Dedim.

 

Yiğit, "Hayır abi eve kadar gitti" dedi.

 

"Tamam gelince ona da sor bakalım farklı bir şey görmüş mü evle ilgili" diyerek yiğitle baktım.

 

"Emredersin abi"

 

"Tamam şimdi işinizin başına dönebilirsiniz! Dediklerimi unutmayın iyice bir araştırın" diyerek tembihlemiştim ikisini de.

 

İkisi de kafasını salladı ve selam verip geri çekildiler. Bende içeri girmek için onlara sırtımı dönmüş oldum.

 

Kapıyı yavaş bir şekilde açtım ve içeri girdim. Benim salona adım atmamla birlikte Asel'in gözleri beni buldu. Ve 32 diş sırıttı.

 

Çok tuhaf bir çocuk. Ama aynı zaman da çok tatlıydı. Hele bana yürümesi, sanırım ilk kez bu kadar küçük bir hayranım vardı..

 

Neva inci bir şey tartışıyordu benim geldiğimi ikisi de görmedi Asel oturduğu yerden yavaş bir şekilde kalktı ve bana doğru gelmeye başladı.

 

Tam önüme geldi, "Yakışıklı, eğilsene bir sen aşağıya" dedi ve göz kırptı. Aynı zamanda da kıkırdamıştı.

 

Eğildim onunla aynı boya gelmeye çalıştım.

 

"Biliyor musun, ben uzun boylu erkekleri sevmem ama seni sevdim" dedi ve güldü.

 

"Alya teyze balı, senin karın oluyor değil mi?" Dedi.

 

"Evet o benim karım" dedim ve gülümsedim.

Beni gözleriyle süzdü süzdü ve "onu bırakıp beni alsana!" Dedi ve eliyle ağzını kapatın kıkırdadı..

 

İnci, "Asel! ne dedim ben sana çok ayıp, nereden öğreniyorsun sen bunları bu yaşta Allah aşkına ya!" Diyerek isyan etmişti. Neva da şaşkın bir şekilde bizi izliyordu.

 

Asel kulağımın yanına eğildi ve, "Bizi kıskandılar gördün değil mi?" Dedi ve geri çekildi. Kıkırdamasını da eksik etmiyordu tabi.

 

İnci, "Asel! Ne dedin Timur abine sen?" Dedi. Sinirli bir şekilde.

Asel ablasına baktı be "Hiç bir şey" dedi ve baba bakarak göz kırptı.

 

Şaşkın bir şekilde bana göz kırpan küçük kıza bakıyordum. Bir anda yanağıma küçük bir öpücük kondurdu ve geri çekildi.

 

"Oh ilk öpücüğümü de aldım ben kaçar" dedi ve Nevanın yanına koşturdu.

 

Arkasından bakıp kalmıştım. Ne oldu az önce? Beni öptü mü o?

 

Bir süre eğildiğim yerden kalkamadım.

İnci, "Çok özür dilerim Neva, normalde yapmazdı bunları ama bugün bir şeyler oldu buna" dedi ve kardeşine kızarak baktı.

Asel ablasına omuz silkti. Ablasını pek dinlemiyordu gördüğüm kadarıyla.

 

İnci, "Biz gidelim Artık canım" dedi.

 

"Tamam canım sen nasıl istersen" dedi Neva ve İnci'ye sarıldı.

Bahçeye doğru çıktık bende arkalarından gidiyordum.

 

Asel yürümekte zorlanıyordu paytak, paytak yürüyordu. Sanırım bugün fazla yoruldu.

 

Bahçeye adım attığımızda Yiğit ve Polat bize baktı.

 

Asel yürümeyi bıraktı ve gözünü Polat'a dikti İçimden gülmek istiyordum ama gülmesem iyi olacak. sanırım şimdi de kafayı Polat'a taktı.

 

Neva, "Asel'im neden durdun ?" Dedi.

"Neden durdun Bebeğim?" Dedi ablası.

 

Asel başını ablasına çevirdi ve eliyle Polat'ı gösterdi, "Bunu da sana alalım mı?" Dedi ve Yiğit püskürerek gülmeye başladı. Neva da kahkaha atıyordu.

 

 

Polat ve inci ne olduğunu şaşırdı. Polat Asel'e şaşkın şaşkın bakıyordu.

İnci, "Ablacım sen bugün okul da ne yedin? Söyle hadi ablana?" Diyerek onunla aynı boya geldi..

 

"Senin bu hareketlerin hiç normal değil? Yarın okula gidip o okulda neler dönüyor bakacağım? Sen nereden öğreniyorsun bunları!" Dedi sitem ederek inci..

 

Asel kıkırdadı, "Çikolatalı süt içtim Abliş"

Dedi başını Polat'a çevirmişti ki, gözleri bir anda Yiğit'e kaydı.

 

Yiğit kendine bakan Asel'i fark etti. "Sende beni al tam olsun, değil mi abla?" eliyle 2 işareti yaptı, "çifte düğün yaparız" dedi ve kıkırdadı .

 

Yiğit, kendini tutamamış ve gülmeye başladı.

Neva, zaten gülmesini tutamıyordu. Bu kez Polat'ta gülmüştü. Hatta ben bile gülmüştüm..

 

İnci, "Çök özür dilerim, gerçekten bugün yediği bir şey dokundu sanırım normalde bu şekilde bir çocuk değildir" dedi. Polat ve Yiğit'e baktı.

 

Yiğit, Asel ile aynı boya geldi.

 

"Ben seni alırım, Evlenelim mi?" Dedi ve güldü.

Asel ablasının elini bıraktı ve küçük bir çığlık attı.

 

Gözlerini kocaman açtı ve Yiğit'e baktı, "Çen çen bana Evlenme teklifi mi ettin?" Dedi ve Polat kahkaha atmaya başladı. Bende kendimi tutamadım. Heyecandan dili dolandı Asel'in..

 

Neva gülerken karnını tutuyordu.

İnci de artık kendini tutamadı ve o da gülmeye başladı.

 

Yiğit, " Evet çene evlenme teklifi ettim, kabul ediyor musun?" Dedi ve göz kırptı..

 

Asel elini kalbine götürdü ve, "Abla kardeşin aşık oldu" dedi ve Neva gülerken düşüyordu neredeyse ki ben tuttum.

 

Bana baktı ve gülmesini hala durduramıyordu.

Neva'nın bu kadar mutlu olacağını bilseydim bu küçük Asel'i Her gün getirirdim.

 

Asel başını bana çevirdi ve, "İçerde olan aramız da kalabilir mi?" Dedi.

 

Yiğit, "Ne oldu ki içeri de ?" Demişti ki Asel, "Hiç, hiç bir şey olmadı" dedi ve Yiğit'in biraz daha yakına gitti.

 

Eliyle elini tuttu ve, "Hadi bize gidelim" dedi küçücük boyuyla Yiğit'i çekiştirdi.

İnci, "Asel, Ne yapıyorsun? Bıraksana adamı,"

Asel ablasına döndü ve "Adam değil enişten, enişten" dedi.

 

Neva gülmekten ayakta duramıyordu bir eliyle bana tutundu.

Neva, "Asel, sen enişte be demek biliyor musun?" Dedi ve Asel'e baktı.

 

Yüzümü Polat'a çevirdiğimde gülümseyerek Asel'e bakıyordu. Sanırım bu küçük cimcime bilmeden Polat'ı mutlu etmişti.

 

Asel, "He biliyorum Alya teyze balı," dedi ve gülümsedi.

Yiğit'e döndü ve, "Benimle gelecek misin ikinci yakışıklı?" Dedi ve kıkırdadı.

 

Polat, "Birinci kim?" Dedi ve Asel başını Polat'a kaldırdı. Gülümseyerek, "Timur" dedi.

 

Polat bana baktı ve güldü. Yiğit'te güldü.

İnci, utancından yerlere yatmak istiyormuş gibi yüzünü kapatıyordu.

 

Asel esnedi ve eliyle ağzını kapattı.

 

Ablasının yanına gitti ve bacağına tutundu. Uykusu gelmişti anlaşılan.

İnci kardeşine gülümseyerek baktı ve, "Bir an hiç susmayacaksın sanmıştım" dedi ve kardeşini kucağına alacaktı ki. Polat'ın elleri Asel'i sardı ve hiç düşünmeden kucağına aldı.

 

Asel başını kaldırdı ve Polat'a baktı, "Seni ablama alacağım ben," dedi ve başını Polat'a yasladı. İnci artık utancından Neva dan başka hiç birimize bakmıyordu.

 

"Bugün için çok üzgünüm, normalde böyle değil sende biliyorsun ama ne oldu bugün anlamadım" dedi ve Neva ya baktı.

 

"Sorun değil, İnci küçücük çocuk daha o neden özür diliyorsun?" Dedi ve kızgın bir şekilde arkadaşına baktı.

 

Neva inci ye baktı ve sarıldı, "Kendinize dikkat edin bir şey olursa ara tamam mi? Eve varınca haber ver! " Dedi ve geri çekildi .

 

"Tamam canım teşekkür ederim" dedi inci.

 

İnci başını bana çevirdi "Asel adına özür dilerim Timur Bey " dedi.

 

Neva bana baktı, "Sorun değil" dedim ve "Çocuk sonuçta" diye de ekledim.

 

Neva içinden aferin dermiş gibi bakmıştı.

 

İnci el sallayarak yürümeye başladı. Yiğit, "Abi biz bırakıp dönelim" dedi.

Başımı salladım.

 

Ben hala Nevayı tutuyordum. Neva bunun farkında değildi bunu biliyorum bir eliyle hala bana tutunuyordu.

 

Bana döndü ve aydınlanmış gibi kolunu çekti ve dikleşti. Arkasını dönerek Eve girdi ve bende arkasından girdim yüzünden sinirli olduğu anlaşılıyordu. Sanırım faturayı benim ödediğimi anladı. Zeki karım benim..

 

Hiç düşünmeden, "Sen mi yaptın?" Dedi.

 

"Neyi ben mi yaptım?"

 

"Timur bilmemezlikten gelme! İncinin Faturasını sen mi ödedin?"

 

"Evet! Ben ödedim " dedim ve ona baktım.

 

"Bunu neden yaptın ki? Ben zaten ödeyecektim senin karışmana gerek yoktu!" Dedi sinirli bir şekilde .

 

"Neva ha sen ödemişsin ha ben ne fark ediyor?" Dedim.

 

Kaşlarını çatmış bana bakıyordu. "Kıza Ne diyeceğim Timur ben? Senin olduğunu öğrenince kabul etmeyecektir eminim ki!" dedi.

 

 

"Hangi kıza?" Dicle'nin sesini duymamızla kapıdan tarafa baktık.

 

"Sen ne zaman geldin? Neden haber vermiyorsun Dicle" dedim sert bir şekilde.

 

Dicle bana ne oluyor ya der gibi bakmıştı.

 

"Kime diyorum Dicle ben!" Dedim.

 

"Ne bağırıyorsun kıza , sen yemin ederim bugün solundan kalkmışsın! Sabah Asya akşam da Dicle" dedi Neva.

 

"Ne haliniz varsa görün" diyerek Dicle'nin yanından geçtim ve bahçeye çıkıp hava alacaktım.

 

Bugün solumdan kalkmamıştım kabus görmüştüm. Ve bu sefer ne kuzgun olduğumu öğreniyordu ve benden korkuyordu. Çok kötüydü sabahtır bu Kabusun etkisindeydim.

 

Bahçeye adım attığımda, Barlasın sigara içtiğini gördüm ve Telefonuna bakıyordu. Beni fark etmedi ilk biraz yakınına gidecektim ki hemen başını kaldırdı ve bana baktı.

 

Elindeki sigarayı hemen yere attı.

 

"Ne yapıyordun Telefon da?" Dedim şüpheleri bir şekilde.

 

"Hiç Timur bey bir şey yapmıyordum" dedi.

 

Telaş yapmamıştı rahat davranmıştı. Sakladığı bir şey olsa telaş yapardı Değil mi?

 

Telefonu bana çevirdi ve baktım Ekran da amcamla konuşmaları vardı.

 

"Bana bak Amcama burada ne olduğunu mu anlatıyorsun lan sen!" Diye çıkıştım.

 

"Efendim, Amcanız bunu istiyor. Güvenliğiniz içinmiş" dedi ve telefonu cebine attı..

 

"Başlarım onun güvenliğine!"

İki adım atıp dibine geldim.

 

"Bana Bak! Ya burada kalırsın sadece benim adamım olursun, yada gider amcamın adamı olursun, ama amcama bilgi aktaramazsın!" Dedim ve soluklandım.

 

"Seç birini, hangisini yapmak istiyorsun?"

 

"Ama efendim Amcanız ne olacak?" Dedi düşünceli bir şekilde.

 

"Onunla ben konuşurum"

 

"Peki efendim, Sizinle çalışmak isterim"

 

 

"Tamam sen işine dön, Ben amcamla konuşurum. Bir daha da bu şekilde hata istemiyorum Barlas!" Dedim.

 

"Emredersiniz efendim" dedi. Ve kenara çekildi.

 

Amcamı aramak için telefonu elime almıştım ki, ekran da Yiğit'in aramasını gördüm. Açtım ve telefonu kulağıma götürdüm.

 

"Efendim"

 

"Abi çok kötü! Acil gelmen gerekiyor?" Dedi telaşlı bir şekilde.

 

"Neler oluyor yiğit Neredesin sen İncileri bırakmaya gitmediniz mi? Dedim.

 

"Abi bıraktık biz onları ama gelirken de Cenk'in aramasıyla Kaan beyi yerleştirdiğimiz eve doğru gidiyoruz şu anda. Abi Kaan bey saldırmaya uğramış!" Dedi .

 

"Ne dedin sen? ne saldırısı yiğit?, kim yapmış!" Dedim sesli bir şekilde.

 

"Abi bilmiyoruz, varmak üzereyiz biz" dedi.

 

"Tamam bende geliyorum, Kaan da bir şey var mı?" Dedim ve arkamı dönerek evden silahı almaya gidiyordum.

 

"Ciddi bir şeyi yokmuş Abi" dedi.

 

"Tamam" dedim ve telefonu kapattım salona varmıştım bile.

 

Dicle ve Neva bana baktı. Onlara bakmadan hızlı hızlı üst kata çıktım. Odama girdim ve sağa döndüm kitap dolabını arkasındaki düğmeye bastım.

 

Kitaplık kenara kaydı ve duvarda ki gizli bölme ortaya çıktı. Kasa koymuştum oraya kasının şifresini girdim ve kasayı açtım içinden Gerçek silahımı aldım. Kuzgun olan silahımı..

 

Alt kata, salona indiğimde Dicle bana baktı, "Abi bir şey mi oldu?" Dedi. Neva'nın da gözü benim üstümdeydi.

 

"Yok bir şey" dedim ve salondan bir hışımla çıktım.

 

Bahçeye adım attığımda Barlas'ı gördüm.

 

"Sen burada kızlarla bekle? Ben gidiyorum. Bir şey olursa beni ararsın" dedim.

 

Bahçe kapısını açmaları için işaret yaptım ve anında açtılar hızlı bir şekilde arabamın ön koltuğuna doğru geçtim. Anahtarı çevirip çalıştırdım..

 

Yol boyunca bunun kimin yaptığını düşündüm umarım sen değilsindir it oğlu it.. Bu ikinci hatan olur, bu sefer Derviş'i bulmadan rahat uyuyamam..

 

Kaan'ın durduğu evin önüne geldiğimde arabamdan hızlı bir şekilde kendimi attım.

 

Yiğit telefonla konuşuyordu dışarı da. Polat neredeydi ki?

Hızlı bir şekilde yiğittin yanına geldim ve, "Neredeler?"

 

"İçerideler abi" dedi ve konuşmasına devam etmek için telefonu kulağına götürdüğünü gördüm.

 

Hızlı bir şekilde merdivenlerden aşağıya inmeye başladım. Kapılar açıktı, direk içeri attım kendimi..

 

Koltuğun üstünde oturan Kaan'ı gördüm başında bir adam vardı koluna pansuman yapıyordu.

 

Yanına yürüdüm ve, "Kardeşim" dedim.

 

Kaan başını kaldırıp bana baktı. "Önemli bir şey yok Timur."

 

"Nasıl önemli bir şey yok! Şu haline bak neler oldu burada? Kim yapmış bunu?" Demiştim ki,

"Derviş Bozkır." Diyen Rauf amcanın sesini duydum.

Başımı çevirdiğimde Cihat ve Rauf amca içeri girmiş bize doğru geliyorlardı.

 

"Anlamadım." Dedi Kaan. "O kim?" Diyerek Rauf amcaya baktı.

 

Tam da düşündüğüm gibi.. Elimle başımı Tuttum her yerden saldıracaktı demek şerefsiz piç..

 

"Timur'un Düşmanı." Dedi Cihat.

 

"İyi misin Kaan" dedi Kaan'a bakarak.

 

"İyiyim cihat, ciddi bir şey yok" dedi ama yüzünden anlıyordum kötü olduğunu. Pansuman yapılırken, Dişlerini sıkıyordu.

 

Rauf, "Gitmemiz lazım" dedi ve Cihat'a döndü.

 

"Sen Kaan'ı Timur'un evine götürüyorsun." Dedi Rauf amca Cihat'a bakarak.

 

"Tamam Rauf amca"

 

Kaan, "Hayır olmaz ben başka yer bulacağım"

 

"Kardeşim şu an değil! Şu an sırası değil, zaten kızlar evde yalnız kaldı ben gelene kadar orada kalın" dedim ve Rauf amcaya bakarak, "gidelim "dedim.

 

Başını salladı ve kapıdan çıktık. Dışarı da Polat ve yiğit beni bekliyordu.

"Gidiyoruz.." dedim ve arabalara geçtik Rauf amca benim yanıma bindi.

 

"Neredeymiş? Nereye gideceğiz?"

 

"Veysel'i takip et sen" dedi.

 

Veysel Rauf amcanın sağ koluydu. Cihatla üçü gelmiş buraya anlaşılan..

 

Arabayı çalıştırdım ve Veysel'i takip etmeye başladım. Rauf amcaya baktım Belindeki silahı çıkardı ve şarjörü doldurdu..

 

"Çatışacak mıyız?" Dedim.

 

Bir yandan da arabayı sürüyordum.

 

"Olabilir Bilmiyoruz? Bizi bekliyor," dedi.

 

Elime telefonu aldım ve Engine mesaj attım. Bizi arkadan izlemesini söyledim. Çatışmaya katılmayacaktı, sadece izleyecek ve adamları izleyecekti. Derviş kaçmasın istiyordum. Tuzak da olabilir bu o yüzden arkada adamımın biri sadece olanları izleyip takip etmesi gerekiyordu. Son olarak de Yiğit'e kısaca yazdım.

 

"Diğerlerini de aradım, takviye yapacaklar! Bize yaptığı ihanetti bu affı yok, öldürmek zorundayız. Alex buldu onu"

 

Başımı çevirdim, "Biliyordum zaten adamın kolu uzun" dedim ve yola baktım.

 

"Bilmiyorum bir iş var bunda!" Dedi düşünceli bir sesle.

 

"Ne gibi?"

 

"Bilmiyorum, Sanki bilerek bizi çekiyormuş gibi.." dedi ve bana baktı.

 

"Göreceğiz." Dedim ve telefondan Yiğit'i aradım.

 

"Efendim abi?"

 

"Hazırlıklı olun, çatışma çıkabilir" dedim.

 

"Tamam abi" dedi. Ve telefonu kapattım.

 

Rauf amca, "Şarjörün dolu mu?"

 

Başımı çevirdim ve, "Sence?"

 

"Anladım" dedi ve önüne döndü.

 

20 dakika sonra Derviş'in Eski deposunun önünde durduk tanımamam mümkün değildi.

 

"Demek burada bekliyor piç!"

Dedim ve arabadan indim. Rauf amcada inmişti. Yalnız değildik, Alex de arkamızdan adamlarıyla gelmiş.

 

5 dakika sonra, Amcamın arabasını ve korumalarını da gördüm.

 

Amcam arabadan indi ve yanımıza doğru geldi.

"Geldim oğlum" dedi ve yanımda durdu.

Alex de gelmişti, "Geldim Kuzgun"

Dedi ve Başımla selam verdim.

 

İki dakika geçmeden, Hakanın arabasını da görmüştüm..

Rauf amca, "Ona kim söyledi?" Dedi.

 

Alex, "Ben Rauf Arıkan" dedi Alex. "Aslında hepsine haber verdim ben, Kuzgunu korumak zorundayız, Tek olamazdık." Dedi ve gelen hakana baktı.

 

"Yetiştim, Çatışmadınız değil mi" dedi. Topal ayağıyla buraya gelmesi beni şaşırtmıştı.

 

Bacağına baktı ve, "Topal olsam bile, bize yapılanı unutmam, Lidere yapılan bana da yapılmıştır." Dedi ve gözlerimin içine baktı.

 

Başımla sağ ol işareti yaptım ve önüme döndüm.

 

"Gidelim o zaman" demiştim ki, Amcamın sesiyle durdum.

 

"Neyle karşılaşacağımızı bilmiyoruz herkes dikkatli olsun" dedi ve bana baktı, "Özelliklede sen oğlum" dedi ve yanıma geldi.

 

Rauf amca diğer tarafa geçmişti, kesinlikle haz almıyordu amcamdan anlayabiliyorum. Ama haksızlık yapıyordu amaca. Baksan bu yaşında bile buraya geliyor, benim için. Bunu da biliyorum.

 

"Durun!" Sesin kimden geldiğini anlayamamıştım ilk. Hepimiz arkamızı döndük ve onu gördük.

 

"Hale" dedi Hakan.

 

Ne işi vardı lan bunun burada?

 

"Bende geldim, Babamın yerine" dedi ve gözleri beni görünce ışıldadı.

 

"senin işin mi bunlar?" Dedi hakan.

 

"Benim işim Hakan bey!" Dedi bastırarak.

 

Hale, Mehmet Işık'ın kızıydı. Bizim ölen eski kurucunun kızı.

 

Rauf, "Hale Kızım senin gelmene gerek yoktu! Sen nereden öğrendin bunu?" Dedi şüpheli bir şekilde.

 

Hale, "Benim her yerde gözüm kulağım vardır Rauf amca" dedi ve gülümsedi.

Arada gözleri gözlerime kayıyordu.

 

Bok vardı da bu salağı getirdiler başıma. Şimdi peşimden düşmez artık. Allah'ım sen bana sabır ver.

 

Hakanın kulağına eğildim ve, "Al şunu benim başımdan, bunu da gebertirim bugün ben" diye fısıldadım.

 

Hakan gülerek başını salladı. Canına minnetti, Hale den hoşlandığını biliyordum..

 

Belimdeki silahı çıkardım, Ve elimle yürüyün işareti yaptım. Hale dibime kadar gelmişti onun yanında hakan..

 

Sınıyorsun değil mi Allah'ım beni? Kesin sınıyorsun.

 

Deponun etrafını, sardık hep birlikte. Hepsi benden emir bekliyordu.

 

Kapıyı ayağımla ittirdim ve silahımı elimde tutarak içeri girdim..

 

Tahmin ettiğimiz gibi boştu.

 

Hakan, "Tuzak" diye bağırmıştı ki. Silahlar arkamızdan patlamaya başladı. Hale hemen arkama geçmişti. Arkamda silahını dolduruyordu..

 

Hakan da yanından ayrılmıyordu.

Rauf amca sol kolumdan ayrılmıyordu zaten. Amcamda onun yanındaydı..

 

Deponun içinde kendimizi savunacak yer bulduk ve nişan aldım ve birini tam kafasından vurdum.

 

Etrafa baktım ve kaç kişi olduklarına bakıyordum. Tahminime göre 20 kişi civarıydı ama biz daha fazlaydık. Sadece hakanın korumaları o kadardı zaten.

 

Gördüğüm hedefleri tek tek indiriyordum. Rauf amca da öyle. Amcam da iki kişiyi vurmuştu, Hale de bir kişi tam kafasından vurmuştu.

 

Hakan da bir kişi vurmuştu. Yiğit ve Polat da birer kişi vurmuşlardı.

 

Geriye 6 kişi kalmıştı. Onlarda saklandıkları yerden kafasını kaldırmadan ateş etmeye çalışıyorlardı ama birazdan mermileri bitecekti. O zaman ne olacak?

 

Dediğim gibi de olmuştu ses kesilmişti. Bir anda ayağa kalktım ve yürümeye başladım. Hale de arkamdan koşturarak geliyordu.

 

Adamlar kaçmaya başladı arkama dönerek, "Koşun.. Sağ yakalayın dedim Hepsine bir"

 

5 kişi araba binmek üzereydi .arkadan giden 1 kişi hedefimdeydi. Nişan aldım ve bacağından vurdum. korumalar önüme geçip koşmaya başladı.

 

Bana vurduğum da yeterdi acele etmeden yürüdüm. Diğerleri de arkamdan geliyordu.

 

Vurulanın başında bir koruma bekliyordu.

 

Bende yavaş bir şekilde önüne geçmiştim.

Vurulan adam başını kaldırdı ve bana baktı acı çektiği belli oluyordu.

 

"Selam" dedim ve dudaklarım kıvrıldı..

 

"Benim kim olduğumu biliyor musun sen?" Dedim ve ona baktım.

Yere eğildim ve, "Kuzgun!" Dedim ve yüzü kireç gibi olmuştu..

 

"Namımı duymuşsun elbet " dedim ve başımı yana yatırdım ve bir yumruk çaktım yüzüne.

 

Rauf amcaya baktım ve "Bu benimle.." dedim ve diğerlerine de baktım.

 

"Tuzağa düştük.. yani o salak öyle sanıyor!" Dedim ve güldüm.

 

"Ne demek o?" Dedi hakan. Şaşkın bir şekilde.

 

"Sence ben salak mıyım Derviş itinin bunu yapacağını bilemeyecek kadar?" Dedim ve onlara baktım.

 

"Değilsin tabi" diyen Haleydi.

 

Vurulan adama başımı çevirdiğimde yerde baygın uzanıyordu. Ayağa kalktım ve, "Takipteler mi yiğit?" Dedim ve Yiğit'e baktım.

 

"Evet efendim" dedi.

 

Engini aramak için telefonumu elime aldım ve arama kısmını girip Enginin adını yazarak aramaya başladım ve kulağıma dayadım.

 

Rauf, "Neler oluyor Kuzgun?" dedi.

 

"Planım Rauf amca planım" dedim.

 

Bana şaşkın bir şekilde baktı.

 

 

 

"Nasıl takip planı?" Dedi bana bakarak.

Yiğit, "Timur abi engini görevlendirmiş arkadan izle ve takipte kal diye." dedi Yiğit.

 

"Yani şu an bir araba gidenleri takip ediyor" dedi ve tüm gözler bana döndü.

 

Telefonun çalması neredeyse bitiyordu ki engin açtı Telefonu.

 

"Nereye gidiyorlar engin?"

 

"Timur Abi, şu an hala yoldayız." Dedi .

 

"Tamam haber ver durunca" dedim..

 

"Hepiniz buraya kadar geldiniz sağ olun, Ama artık gidebilirsiniz, Tekrar Sağ olun.." dedim.

 

Hale ye baktım. "Git sende" dedim.

 

Hale, "Ama Timur ben kalabilirim bana ihtiyacın olabilir" dedi.

 

Ya sabır!

 

"Yok hale git ." Dedim sert bir şekilde.

 

Alex, "Ben gidiyorum kuzgun" dedi.

 

Başımı salladım. Amcama baktığım da o beni bekliyordu biliyorum. Rauf amca zaten gitmezdi.

 

Hakan, "Hale hanım ben bırakayım sizi" dedi.

 

Hale istemeyerek de olsa tamam demişti ve Arkasını dönerek gitti...

 

 

 

 

 

 

 

 

Neva.

 

Timur gittikten sonra Dicle ile biraz sohbet edip lavabo ihtiyacım için üst kata çıkmıştım.

İşimi hallettikten sonra. Alt kata inecektim. Bugün olanları düşünce gülmeden duramıyordum. Timur'un Beni öpecek gibi bakması, ama aslında öyle olmadığını bunu benim yanlış anladığımı çok sonra fark etmiştim. Neyse ki Rezil olmadan fark etmiştim. Sahte kocamın beni öpmesini bekliyormuş gibi olacaktım neredeyse. İyi ki de ağzımı açıp bir şey dememiştim. Yoksa Timur'un dilinden kesinlikle Düşmezdim..

 

 

 

 

Asel'i zaten unutamadım hala aklıma gelince kahkaha atasım geliyor. Küçücük boyuyla Timur'a yürümesi, Polat'ı ablasına yapmasını hiç unutamazdım zaten. Hele Yiğit'in evlenme teklifindeki hallerini tekrar görmek için her şeyimi verirdim. Cimcime beni gülmekten Bayıltacaktı Neredeyse..

 

Düşünceler arasında telefonuma gelen mesaja baktım. İnci eve vardığını haber veriyordu. İyi ki de haber vermişti. Aklımın kalacağını biliyor. Asel'in uyuması işini biraz zorlaştırdı giderken ama akşam üstü uykusunu kaçırmıştı çocuk. Okuldan gelince hep uyuyordu biliyordum.

 

Eee burada da heyecandan uyuyamamıştı pardon Timur'a yürümesinden uyuyamamıştı. Geldiğinden beri küçücük boyuyla Timur'u gözden geçirmişti. Gülsem mi bu haline ne yapsam bilemedim. Onun yaşında birinin bunları bilmesi beni gerçekten şaşırtıyor.. Daha 7 yaşında bir çocuk neler söylemişti öyle... Kendi kendime kahkaha attım. Elimle ağzımı kapattım. Biri görse deli sanacaktı. En iyisi bu olanları unutmak. Telefonumu elime aldım ve alt kata inmeye başladım.

 

Salona indiğimde Dicle telefonla uğraşıyordu. Beni görünce gülümsedi.

 

Bende yanına doğru gülümseyerek gidiyordum ki kapı çaldı, tam açmak için kalkmıştım ki, "Dur ben açarım yenge abim gelmiştir" dedi ve yanımdan geçip gitti. Yavaş bir şekilde kendimi koltuğa bıraktım ve Dicle ile Timur'un gelmesini bekledim..

 

Bir dakika sonra Dicle, Kaan ve Cihatla içeri girdi. Bir dakika! Kaan yaralıydı. Kolu sargılıydı ve üstünde kanlar vardı .

 

"Neler oluyor?" Dedim Cihat'a bakarak.

 

Bir gözüm Dicle'ye kaydığında Gözleri dolu bir şekilde Kaan'a bakıyordu.

 

"Önemli bir şey değil, kaldığı evde saldırı oldu" dedi ve koltuğa oturttu Kaan'ı.

 

Dicle, "Abim o yüzden mi telaşlıydı?" Dedi.

 

"Sanırım öyledir" dedi Cihat.

 

Kaan'a döndü ve, "İyi misiniz bir şey getireyim mi?" Dedi.

 

Kaan ona baktı, "Sağ ol Kardeşim, iyiyim ben bir şey istemiyorum" dedi ve başını koltuğa yasladı.

 

Kardeşim demişti yine. Dicle'nin de yüzü düşmüştü bir anlığına..

 

"Timur nerede?" Dedim Cihat'a bakarak.

 

"Gelecek birazdan küçük bir işi çıktı" dedi ve Kaan'ın yanına oturdu.

 

Bende karşılarına oturmuştum. Kaan'a baktığımda uykulu bir hali vardı.

 

Dicle, "Cihat abi, Kaan beyi Yukarıdaki misafir odasına götür istersen iyi görünmüyor" dedi Dicle.

Kaan kafasını kaldırdı, "Ben iyiyim Timur'u bekleyelim" dedi ve başını geri koydu.

 

Cihat, "Doğru söylüyor" dedi .

 

"Neler olduğunu anlatacak mısınız?" Dedim sesli bir şekilde.

 

Asya salona girdi, "Neva hanım yemekler hazır, ne yapalım" demişti ki, Cihat başını kaldırıp Asya'ya bakmıştı.

 

"Bekleyelim Asya, siz yediniz mi?" Dedim ve ona baktım.

 

"Evet Neva hanım" dedi ve gülümsedi.

 

"Tamam biz henüz yemeğiz" dedim.

 

Başını salladı ve salondan çıktı gitti.

Cihat'a baktığımda bana bakıyordu. Neden baktığını anlayamamıştım..

Dicle'ye başımı çevirdiğim de bana üzgün bakıyordu. Şu an onu anlayabiliyorum ama yapabileceği bir şey yok.

 

Kaan gözlerini yummuştu. Dicle de fırsattan istifade onu izliyor. Cihat telefonu eline almış bekliyordu.

 

Bende bir süre olanları düşünmeye başladım. Kaan neden bu şekilde gelmişti? Saldırı olduğunu söylediler ama kim yaptı? Neden sürekli saldırı oluyor? Kaan'ı neden hedef aldılar? Düşündüm ama bulamıyorum..

 

 

 

 

 

 

 

 

Timur.

 

Yaralı adamı Depoya götürmeleri için emir vermiştim. Kaan'ı merak ettiğim için ilk önce eve uğrayacaktım. Ondan sonra depoya geçeceğim.

 

Arabamda yine Rauf amca vardı. Benimle gelmek istediğini söylemişti. Bende hayır diyememiştim. Artık bu işlere karışmasını istemiyordum ama o inatla her yerden çıkıyordu.

 

"Dinlenmen gerekmiyor muydu?" Dedim sitemli bir şekilde.

 

Bana baktı ve, "Ne dinlenmesi oğlum, Dinlenilecek zamanda mıyız?" Dedi ve bana bakmaya devam etti.

 

"Rauf Amca zarar görmeni istemiyorum. Anlıyor musun beni? Seni de kaybetmek istemiyorum." Dedim.

 

 

Gülümsedi, "Oğlum.. Ben senin için canımı bile veririm! Sence bunlar bana koyar mı?" Dedi ve güldü, "Hem ne var benim yaşımda, gencim, Çıtır'ım" dedi. Ve gülümsedi..

 

"Rauf Amca benim ne demek istediğimi gayet iyi anladın bence" dedim ve yola baktım.

 

"Biliyorum. Ama oğlum canımı verene kadar durmayı düşünmüyorum." Dedi net bir şekilde.

 

Kesinlikle beni dinlemeyecekti..

 

Eve varmak üzereydik. Yolda sürmeye devam ederken telefonum çaldı. Ekrana baktığım da Dicle'nin aradığını gördüm.

 

Açtım ve Hoparlör'e aldım.

 

"Efendim Dicle?" Dedim ve bir yandan arabayı sürüyordum.

 

"Abi neredesin?"

 

"Gelmek üzereyim Dicle bir şey mi oldu?" Dedim ve evin önüne gelmiştim bile.

 

"Heh ben nerede olduğunu merak etmiştim o yüzden." Dedi.

 

"Geldim zaten" dedim ve Telefonu kapattım. Rauf amcayla birlikte arabadan indik.

 

Eve doğru girmek için dış kapının açılmasını bekledik açmışlardı komple, yürümeye başladık. Merdivenleri çıktık ve kapıyı çalacaktık ki kapı açıldı.

 

Kapı da Neva'yı görmeyi beklemiyordum. Neden o açmıştı ki kapıyı? Merak etmiştim.

 

Rauf amcayı görünce gülümsedi. Beni görünce gülümsemedi... kırılmıştım, bu kız beni görünce ne zaman gülecek bilmiyorum. Ne olurdu sanki bir kerecik gülse. Gözlerimin içine sevgiyle baksa.. Bu hayattan çok istediğimin bende farkındayım, ama istemekten de vazgeçemiyorum.. Neva'dan Vazgeçmem imkansız..

 

Kenara çekildi ve bizde yanından geçtik. Salona geldiğimizde Neva da tam arkamdaydı.

 

Cihat bizi görünce ayağa kalktı, "Ne oldu?" Dedi. Bir anda sormuştu, kızları unuttuğunu adım kadar eminim ve.

 

"Bir şey yok kim olduğunu bilmiyoruz" dedim düz bir sesle.

 

Dicle, "Abi bu 2 oldu polise gidiyoruz hemen!" Dedi.

 

"Hayır Dicle polis falan yok" demiştim ki Neva da bana baktı. Nedeni o da merak ediyordu, biliyorum ama şu anda bunu onlardan saklamak zorundayım. Çarem yok, ikisi de benden korkacak... En çok da Neva korkacak..

 

"Abi Neden gitmek istiyorsun? Yoksa bir suç mu işledin abi? Neden geç geldin sen? Nereye gittin?" Dedi ve yanıma doğru gelmeye başlamıştı

 

"Hangisinden Başlayayım Dicle komiserim?" Dedim ve sinirli bir şekilde ona baktım.

 

"Ben ne zamandır sana hesap veriyorum?" Dedim ser bir şekilde.

 

"Abi ben çocuk muyum sence?" Dedi

Şüpheli bir şekilde.

 

"Çocuk ol yada olma şu an bunu bilmen gerekmiyor Dicle" dedim ve Neva ya baktım bana bakıyordu, "Yemek yedin mi?"dedim.

 

Hayır anlamında başını salladı. "Tamam yiyelim o zaman senin ilaç içmen lazım bu saate kadar durman bile hataydı." Dedim ve Dicle'ye bakıp, "Git bak mutfağa yemeği hazırlasınlar hemen"

Dedim ve Dicle bana ters ters bakıyordu.

 

"Hadi Dicle herkes aç!" Dedim.

 

"Of tamam" dedi ve salondan çıkıp gitti.

 

Kaan'ın üzerinin değiştiğini fark ettim. İyi olmuş değiştirdiği üzerinde kan damlaları vardı.

 

Yorgun gözlerle bana bana bakıyordu, Anladığım kadarıyla bu olay onu yormuş. Benim yüzümden. Benim yüzümden vurulmuştu, hepsi benim suçumdu.

 

Bu durumu bir an önce bitirmek zorundayım. Enginler hala bir yere varamamışlardı. Şehirden çıktığını belirtmişti bana. Ondan gelecek telefonu bekliyordum.

 

O itin nerede olduğunu bulduğum an bu sefer onun derisini yüzmeden bırakır mıyım ben, Asla bırakmayacağım. Öldüğünden emin olacağım bu sefer kendim gömeceğim o iti..

 

Rauf amca Kaan ve Cihat'ın yanına oturmuştu. Kaan'a döndü, "İyi misin Kaan oğlum?" Dedi.

 

"İyiyim Rauf amca sağ ol" dedi. Ama yorgun olduğunu gözlerinden anlayabiliyordum.

 

Dicle mutfaktan çıkmıştı. Asya da Salondaki masayı hazırlamaya başladı.

 

30 dakika sonra.

 

Yemek faslı çoktan bitmişti. Neva ilaçlarını içmişti iğnesini de vurmuştu Dicle'nin yanında otuyordu Kaan'ı da misafir odasına yatırmıştık. Benim de artık çıkmam gerekiyordu. Odaya gidip üstümü değiştirsem iyi olacak.

 

Bir şey demeden üst kata çıkmaya başladım. Odamın önüne geldiğimde kapı kolunu tuttum ve çevirip içeri girdim. Kapıyı da arkamdan kapattım dolaba doğru yöneldim. Dolaptan siyah gömleklerimden birini aldım. Ve Yatağın üstüne koydum. Üzerimdeki ceketi çıkardım, gömleğin düğmelerini yavaş bir şekilde açtım ve üzerimden sıyırdım. Siyah gömleğin düğmeleri açmaya başladım.

 

Odanın kapısı bir anda açıldı ve Neva tam karşımdaydı. Beni çıplak görünce gözleri fal taşı gibi açılmıştı ve bir süre o şekilde kalmıştı. Şu an Karım beni izliyordu..

 

Sonra hemen arkasına döndü.

 

"Çok özür dilerim, üzerini değiştirdiğini bilmiyordum" dedi. Utandığını sesinden anlamıştım. Dudağımın kıvrılmasını sağladı.

 

"Sorun değil.. Kocanım ben senin Rahat olabilirsin" demiştim ki bir anda bana döndü.

 

"Ne kocası be!" Dedi ve gözleri çıplak vücuduma kaydı.

 

Ve tekrar arkasına döndü. "Sahte koca" diye bastırarak söyledi.

 

"Sahte kocan mı? Az önce yüzün bana dönükken hiç de o şekilde durmuyordu ama?" Dedim ve güldüm.

 

Arkasını dönmeden, "Ne diyorsun sen be? Hayal görme Timur." Dedi. Sert bir şekilde.

 

Üzerime siyah gömleği geçirdim ve, "Ben mi hayal görüyorum? Ben ne gördüğümü gayet iyi biliyorum." Dedim.

 

Önümü iliklerken yine arkasını döndü ve bana baktı, "Bana bak, İftira atma bana! Bir anda öyle görünce şaşırdım sadece ben. Hem sen ne diye kapıyı kilitlemiyorsun" dedi.

 

"Birde beni mi suçluyorsun! Kapıyı çalmadan giren sensin Neva?" Dedim ve son düğmemi de ilikledim.

 

"Senin suçun tabi.. Kapın kilitli olsaydı bir anda içeri dalmazdım" dedi kaşlarını çatmış bir şekilde. Yanakları da hala pembeydi az önce ki manzara sanırım Neva'yı çok utandırmıştı.

 

Dudaklarım yana kıvrıldı. "Neye gülüyorsun" dedi.

 

"Sana gülüyorum, Utanınca çok tatlı oluyorsun" dedim güldüm.

 

Sinirden deliriyordu şu an.

"Ne utanacağım be sanki ilk kez çıplak erkek gördüm." Demişti ki sinirlenen şimdi bendim ne demek ilk değil? Kimi çıplak görmüştü?

 

"Ne demek ilk kez değil? Neva kimi çıplak gördün?" Dedim sinirli bir şekilde.

 

"Spora gidiyordum ben Timur, orada senin gibi çok vardı" dedi ve omuz silkti.

 

"Spor mu? Dedim ve, "Gitmiyorsun bundan sonra!" Dedim kararlı bir sesle.

 

"Saçmala Timur, ne demek gitmiyorsun? Bana karışamazsın" dedi.

 

"Öyle bir karışırım ki.. sen bir git bakalım neler oluyor!" Diyerek yüzüne baktım.

 

"Hiç bir şey yapamazsın" dedi.

 

"O zaman görürüz" dedim. Dolaptan siyah ceketimi de aldım üstüme geçirdim. Pantolonumu çıkarmayacaktım.

 

"Görelim" dedi ve arkasını döndü.

 

"Bekle! Neden gelmiştin sen odaya?"

 

"Seni arıyordum" dedi. Ve dudaklarına baktım.

 

"Neden?" Dedim ve üzerine doğru gitmeye başladım..

 

"Ben.. şey.. ııı.. Ne olduğunu soracaktım" dedi ve bir adım geri gitti. Bir adım gittim.

 

"Ne olmuş?" Dedim ve dudaklarına bakmaya devam ediyordum.

 

Nevanın dudakları dikkatimi dağıtıyordu sürekli. Onları sürekli yalaması yok mu.. Bu şekilde yaparak beni tahrik ettiğinden haberi bile yoktu..

 

"Timur, Saldırı olmuş yine, nasıl oldu onu soruyorum , kim olduğu belli oldu mu?" Dedi ve yine dudağını diliyle yaladı. Gözlerimde sürekli dudağına kayıyordu.

 

"Yok belli olmadı" dedim dalgın bir şekilde.

 

"Neden bana öyle bakıyorsun?" Dedi ve gözlerini gözlerimden çekmedi.

 

"Nasıl bakıyorum?" Dedim.

 

İçinden bir süre düşündü. "Hiç.. Her neyse zaten öğrensen de bana niye söyleyesin ki?" Dedi ve omuz silkti.

 

"Boş ver" diyerek gitmek için hareket etmişti ki, kolundan tuttum.

 

"Neva.. kim olduğunu bilmiyorum, hiç bir iz yok" dedim ve ona baktım.

 

"Anladım tamam" dedi ve koluna baktı. Bırakmamı istiyordu sanırım.

 

Elimi kolundan çektim.

 

"Beni ilgilendirmiyor zaten" dedi ve odadan çıkıp gitti.

 

"Ne oldu şimdi ya?" Diyerek başımı kaşıdım.

 

"Neyse" dedim ve bende arkasından çıktım. Dicle de burada kalacaktı. Burada kalmasını istemiştim. Hatta bir kaç hafta kalsa daha iyi olur, Neva tamamen iyileşene kadar bura da kalmalı. Aklım hep Neva da kalıyordu.

 

Alt kata indiğim de Neva Dicle'nin yanında oturuyordu. Ve beni görünce bana baktı. Göz kırptım ve anında başını Dicle'ye çevirdi. Yukarıda ki halini unutmam mümkün değildi..

 

 

Bir şey demeden Evden Rauf Amcayla çıkmıştık ve ona baktım, "Senin artık eve gitmeni istiyorum" dedim.

 

"Olmaz! Geleceğim" dedi kararlı bir sesle.

 

"Of Rauf amca bir kere sözümü dinlesen olmaz mı" derken arabaya biniyorduk.

 

Emniyet kemerlerimizi bağladık aynı anda. Rauf amca bana baktı , "Sakin kalmanı istiyorum ilk önce bilgileri alalım elinden ondan sonra ne istiyorsan onu yap." Dedi .

 

"Tamam" dedim ve arabayı çalıştırıp depoya sürdüm.

 

30 dakika sonra deponun olduğu yere gelmiştik. Arabadan yavaş bir şekilde çıktım.

Rauf amca da çıktı, Burası benim sürekli kullandığım depoydu. Ormanlık alandaydı zaten arazi, komple satın almıştım araziyi.

 

Depoya girdik ve ilerlemeye başladım kapıyı ittirdiğimde, Yiğit ve Polat adamın başında bekliyordu. Adam beni görünce hortlak görmüş gibi olmuştu. Yüzü bembeyaz olmuştu.

 

Benim kuzgun olduğumu söylemiştim, büyük bir ihtimalle Derviş bu adam kime saldırması gerektiğini söylememişti. Söylemiş olsa buna cesaret edebilir miydi acaba.

 

Yavaş bir şekilde ilerledim. Rauf amca da yanımdaydı. Adamın tam karşısına geldiğimde eli ayağı bağlıydı.

 

Eğildim ve kafamı yana yatırdım, "Anlat bakalım, kim gönderdi buraya seni?" Dedim ve yüzüne baktım.

 

Titriyordu, "Abi... yemin ederim ben bilmiyordum Derviş saldıracaksınız dedi ve bizde saldırdık. Kimse senin kuzgun olduğunu bile bilmiyor" dedi hızlı hızlı.

 

"Neden saldırmanızı istedi sizden?"

 

"Abi vallahi bilmiyorum.." dedi kafasını sağa sola sallayarak.

 

 

"Tekrar soruyorum neden saldırdınız?"

 

Neredeyse ağlamak üzereydi, "Vallahi bilmiyorum abi saldır dedi saldırdık" dedi.

 

"Bana bugün istediğimi verecek misin yoksa derini mi yüzeyim?" Dedim yüzüne eğilerek .

 

Artık ağlıyordu, "Abi benim suçum yok yalvarırım beni öldürme, çoluğum çocuğum var yapma abi!" Dedi ağlayarak.

 

"Bilgileri ver seni bağışlayayım" dedim.

 

"Bize bu tuzağı neden hazırladı Derviş?"

 

Bana baktı ve , "Abi bize dediği tek şey bir gurup insan girecek o zaman ateş edeceksiniz dedi sadece başka bir şey demedi abi" dedi kısık sesiyle.

 

"Peki diğer saldırılar hakkın da bir bilgin var mı?" Dedim ve anın da kafasını hayır anlamında sağa sola salladı.

 

Rauf amcaya baktığım da başını salladı. Bilgisi yok demek istiyordu.

 

Elimi çeneme götürüp düşündüm ve aklıma gelen şeyle adama baktım.

 

"Bana söyleyebileceğin hiç mi bir şey yok?"

 

Düşünde ve aklına gelmiş olmalı dudaklarını araladı, "Telefonla konuşurken Neva diye birinden bahsetmişti" demesiyle anında tüm dikkatimi adama verdim.

 

"Ne duydun? Anlat çabuk" dedim yüzüne bakarak.

 

"Bir şey duymadım sadece Neva diye bir isim duydum, onu biz çıkmadan önce telefondaki kişiye söylüyordu. Tam olarak ne konuştuğunu duymadım." Dedi.

 

Bir anda yakasına tuttum ve Bir yumruk attım yüzüne, "Ne demek lan Başka bir şey duymadım!" Diye bağırdım. Depoyu inletmiştim sesimle.

 

Rauf amca kolumdan tutarak adamın üstünden çekti beni.

 

"Dur oğlum, Adam duymadım diyor yalan söylemiyor bir bilgisi yok görmüyor musun?" Dedi ve adamı işaret etti.

 

"Biliyorum ama Neva Dedi Rauf amca" dedim.

 

Telefon melodim Depoda duyulmaya başladı.

 

Telefonumu cebimden çıkardım ve ekrana baktım numara vardı sadece.

 

Rauf amcaya baktım ve, "Derviş olabilir mi?"

 

Demiştim ki Yiğit ve Polat da yanıma gelmişti.

 

Rauf amca, "Aç bakalım da öğrenelim"

 

Telefonu açtım ve hoparlöre verdim.

 

"Ooo Kuzgun? Adamımı yakalamışsın, güzel sohbet ediyor musunuz bari." Dedi ve güldü.

 

"Ne diyorsun Lan sen it" diye bağırdım.

Rauf amca omzuma vurdu sakin ol demek istiyordu.

 

"İt falan Ayıp oluyor kuzgun! Aaa hediyelerim hoşuna gitti mi?" Dedi ve güldü.

 

"Piç seni bir yakalayayım ben o zaman göstereceğim hediyeyi sana " dedim sert bir sesle.

 

"Aynen Kuzgun sen beni bulursun, ama söyle engin miydi zengin miydi neydi o adamın adı? Birazdan öleceğinden haberi var mı?" Dedi ve kahkaha atmaya başladı.

 

Ne diyor lan bu?

 

"Ne diyorsun lan sen şerefsiz çıksana lan karşıma korkak gibi saklanma!" Dedim. Rauf amca sakin olmam için bana bakıyordu.

 

"Ah kuzgun ah senin hiç bir şeyden haberin yok değil mi?" Dedi ve güldü..

 

"Bakalım adamın Engini mi kurtaracaksın Neva'yı mı?" Dedi. Ve anında gözlerim açıldı.

 

"Ne saçmalıyorsun lan sen" diye telefona kükremiştim. Sinirden elim titriyordu.

 

 

"Ne diyeceğim kuzgun düğün hediyesi yolladım sana, Iı neydi adı heh Neva, 30 dakika içinde eve yetişmezsen Adamım Karının boğazını kesecek!, engindi değil mi adamın?" dedi ve kahkaha attı, "Arabasındaki Bombadan haberi yok 30 dakika içinde patlayacak olan bomba." Diye ekledi ve anında Rauf amcaya baktım

 

"Rauf Sikeyim!" Dedi

 

Hiç bir tepki veremiyordum hemen işaret yaptım Yiğit'e engini araması için.

 

"Aaa dur söylemeyi unuttum değil mi? Engine ulaşamazsın şu an telefonu çekmeyen bir yerde, tuzağa düştü adamın kuzgun!" Dedi ve kahkaha attı.

 

"Seç birini değerli kuzgun, hangisini seçiyorsun Karın mı? Adamın mı?" Diye ekledi ve Rauf amcaya baktım. Doğru olabilir miydi evimde adamı mı vardı? Yiğit'e baktığımda kafasını sağa sola salladı. Ulaşamamıştı doğru söylüyordu.

 

O zaman şu an karımın hayatı tehlikedeydi.

 

Allah kahretsin...

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Evettttttt Bir bölümün daha sonuna geldik. Bölümü nasıl buldunuz?.😊

 

 

Bu bölümü yetiştirmek için o kadar uğraştım ki anlatamam ama yaptım sizin için bunu yaptım. Aslında bölüm çoktan bitmişti ama benim içine sinmeyen yer vardı ve orayı silince bölüm yarıya indi. Tekrar yazdım...😊

 

 

 

Neva'nın odaya bir anda dalmasını bekliyor muydunuz?

 

 

Timur Plan yapmıştı, ama asıl planı Derviş ona yaptı. Bunu bekliyor muydunuz?

 

 

Sizce Timur kimi seçecek?

 

Yıldıza basmayı unutmayalım lütfen ve yorumlarınızı da mutlaka okumak istiyorum. Yorum yapmadan geçmeyelim...😊🫶🏻🫶🏻

 

 

Diğer bölümde görüşmek üzere canlarım.. sizi çok seven yazarınızdan çokça kalp.🫶🏻 🫶🏻🫶🏻🫶🏻

Loading...
0%