Yeni Üyelik
12.
Bölüm

12. DAVET

@sinemm2611

12. DAVET

Sen istedikten sonra karga da sana

uğur getirir...

EPİKTETOS.

 

 

 

 

                  

Bölüm şarkıları;Tuna velibaşoğlu;

Kal ölene kadar.

Depümlüman, ;Rüya Gibi.

Sezen Aksu; Hoş geldin,

Sen Ağlama.

Derya Bedavacı: Kalbimi kırıyorlar Anne.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yıldıza basmayı unutmayın lütfen...

 

 

 

 

 

Bu hikaye de geçen olaylar ve kişiler tamamen hayal ürünüdür...

 

 

 

 

 

 

 

Neva.

 

Dicle ile konuşurken aklım yukarıda olanlara takılıp kalıyordu. Neden çalmadan girersin ki odaya. Bende var hata pat diye çalmadan odaya daldım.. Bir anda öyle üstü çıplak halde görünce, şoka girdim. Elim ayağım boşaldı.. İlk kez çıplak bir erkek görmediğimden değildi tabi.. Sadece onun bu kadar kastı olduğunu tahmin edememiştim. Anladığım kadarıyla Gömleklerden belli olmuyordu, resmen gözlerimi üzerinden çekememiştim.. Timur'un bunu fark etmesi beni çok utandırmıştı.. Bozuntuya vermemeye çalıştım ama olmadı.. çok fazla belli etmiştim..

 

Dicle, "Yenge? Kime diyorum ben!" Dedi. sert bir şekilde çıkmıştı sesi..

 

"Ne anlamadım, Ne dedin?" Demiş bulundum. Kız iki saattir bir şey anlatıyor ben dinlemiyordum. Aklım Timur da kalmıştı.. Hiç bir şey demeden çıkıp gitmişti, nereye gittiğini merak etmiştim..

 

"Özür dilerim Dicle, Dalmışım."

 

"Nereye daldın yengecim?" Dedi Dicle. şüpheli bir şekilde bakıyordu.

 

"Hiçç.. önemli bir şey değil." Dedim. Konuyu değiştirmem gerekiyordu hem de hemen..

 

"Kaan sana yine kardeşim dedi" diyerek ona baktım. Tepkisini merak ediyordum. Cihat varken tam anlayamamıştım.

 

Elini anlına götürdü ve, "Evet yaa sorma. Yine kardeşim dedi bana.. Ama bence abim yüzünden öyle söylüyor, yani umarım öyledir.. Başka bir şey düşünmek istemiyorum" dedi ve eliyle anlını ovuyordu.

 

"Başın mı ağrıyor?" Dedim.

 

Bana baktı ve elini anlından çekti, "Evet yenge, Bugün baya yoruldum" dedi. Yorgun gözlerle..

 

"Anladım canım Asya'dan bir ağrı kesici isteyip geleyim ben, sen bekle burada," dedim oturduğum yerden kalktım.

 

"Yenge gerek yoktu.." dedi arkamdan. Ama ben onu dinlemeden mutfağın yolunu tuttum.

 

Mutfağa adımı mı attığımda. Asya'nın tezgahın üstünde uyuduğunu fark ettim..

 

Uyandırsam mı ?uyandırmasam mı? Diye bir süre düşünmüştüm ki kapı çaldı. Ve Asya sıçrayarak kalktı. Beni karşısında görünce afalladı..

 

"Neva hanım, Bir şey mi istemiştiniz?" Dedi ve hemen ayağa kalktı.

 

"Dicle'ye ağrı kesici götürür müsün, bende kapıya bakayım" dedim.

 

"Tamam Neva hanım" dedi arkasındaki dolaba yöneldi. Onu arkamda bırakarak mutfaktan çıktım ve kapıya geldim kolunu çevirdim ve açtım..

 

"Barlas.." tam karşımda bana bakıyordu..

 

"Bu saatte rahatsız ettim özür dilerim efendim. Sizden Timur bey gelen kadar dışarı çıkmamanızı rica edecektim." Dedi gözlerimin içine bakarak.

 

Neden bunu istiyordu ki?

 

"Bir şey mi oldu?" Dedim. "Neden bunu istediniz?"

 

Başıyla Etrafı kontrol etti ve biraz eğildi, "korumalardan birinin konuşmasına şahit oldum efendim, o yüzden lütfen ben ne olduğunu anlayana kadar dışarı sakın çıkmayın!" Diye uyardı.

 

"Nasıl bir konuşma?" Dedim. Şüpheli bir şekilde..

 

"Efendim.. Lütfen henüz bilmiyorum, ben öğrenene kadar dışarı çıkmayın sadece bunu istiyorum sizden." Dedi Barlas.

 

"Tamam" dedim. Ne kadar üstelesem de söylemeyecekti.

 

"Tamam efendim.." dedi başıyla selam verip geri çekildi ve merdivenlerden aşağıya indi.

 

Arkasından bir süre bakıp kaldıktan sonra kapıyı kapattım.

 

Ve salona geçiyordum ki Asya'nın mutfaktan çıktığını gördüm.

 

Asya burada kalıyormuş. Bunu da öğrendim bugün. Salon olduğu katta iki tane oda vardı artık orada kalacakmış.

 

Ayşe teyze de aynı şekilde o da diğer odada kalıyordu.

 

Beni gördü gülümsedi. "İyi geceler Neva hanım" dedi.

 

"İyi geceler Asya.." dedim. İkimiz de salona girdik.

 

Başımı çevirdiğimde Dicle'yi uyurken buldum.

Ne ara uyumuştu ki? Hiç anlayamadım. Ama burada uyuyamaz hem de bu şekilde. En iyisi uyandırıp benim ilk kaldığım odaya götürmek..

Asya benim yanımdan geçip odasına doğru gitti kapıyı açtı ve içeri girdi. O da yorulmuştu bugün.

 

Dicle'nin Yanına vardığım da yavaş bir şekilde onu dürttüm.

İlk hiç tepki vermedi.. "Dicle kalk burada uyunmaz. Kalk hadi odaya gidelim" dedim ve yine dürttüm.

 

Gözlerini yavaş bir şekilde açtı ve bana baktı. Bir kaç kez gözlerini açıp kapattı.

 

"İçim geçmiş" dedi ve esnedi..

 

"Sorun değil canım gel hadi yatalım" dedim ve koluna girdim.

 

Merdivenlerden yavaş bir şekilde çıkmaya başladık.

 

"Kaan da uyumuştur değil mi?" Dedi merdivenlerin ortasında durdu.

 

"Uyumuştur, yorgun görünüyordu" dedim.

 

"Haklısın.." dedi. Tekrar yürümeye başladık.

 

Odanın kapısına geldiğimde kapıyı açtım ve içeri girdim. Dicle'nin kolunu bıraktım ve yatağa doğru yürüdüğünü gördüm kapıyı kapattım ve arkasından ilerledim.

 

Yatağa kendini direk attı.

 

"Dicle altına girer misin? Üşüyeceksin" dedim.

 

Başını kaldırdı, "Offf" dedi ve yatağın için girdi. Yanına geldiğimde yorganı üstüne örttüm.

 

Bana baktı, "Sen gerçekten çok iyisin.. Abimin seni neden bu kadar sevdiğini anladım." Dedi.

 

Ve yine esnedi eliyle de ağzını kapatmıştı. Başını yastığa koydu ve gözlerini kapattı.

Bende ses yapmadan yavaş bir şekilde odadan çıktım.

 

Timur'un odasına doğru yürümeye başladım. Odaya geldiğimde kapıyı açtım ve içeri girdim.

Işığı açıyordum ki boğazımdaki soğuk metali hissettim..

 

Boğazıma dayalı olan bıçak mıydı? Şu an nefes bile alamıyordum. Sol Gözümden bir damla yaş düştü.

 

Barlasın bahsettiği bu muydu yoksa? Burada mı ölecektim.. Kim olduğunu bilmediğim adamın elinde mi?..

 

Bıcağı öyle sert tutuyordu ki çırpınmama bile fırsat yoktu. Boğazımdan aşağı sıcak kanın aktığını hissedebiliyordum ama tepki veremiyordum..

 

Ne dur diyebilmiştim. Ne de yapma.. sesimi kime duyuracaktım ki.. Kimse duymayacaktı, belki bağırsam duyarlardı.. Ama yapmıyorum sesimi çıkaramıyorum.. yardım edin diyemiyorum..

 

Derken bir anda bıçak yere duştu. Bir kargaşa oldu. Her şey aniden ve saniyesinde olmuştu. Işığı açtığım da Barlas adamın üstüne çıkmış yumruk atıyordu.

 

"Hain köpek.." dedi ve bir yumruk daha attı..

 

Gözlerim yaşlı bir şekilde olan biteni izliyordum. Sadece.. Barlas durmadan adama yumruk atıyordu.. Sanırım adam artık bayılmıştı.

 

Başımı kaldırdığım da Timur'un soluk soluğa ikisine baktığını gördüm ve anında gözlerini bana çevirdi..

 

Gözleri beni taradı, boynumda durdu...

 

 

 

 

 

 

 

40 dakika önce.

 

Timur.

Rauf amca koluyla beni dürtü..

 

"Ulan şerefsiz! Eğer karıma bir şey olursa değil sen yedi sülalen de gelse beni durdurmazsınız!" Dedim.

 

"Sen bana hiç bir şey yapamazsın, Anca böyle hava atarsın ve havanı da alırsın." Dedi ve telefonu suratıma kapattı.

 

"Lann.. Şerefsiz seni bulduğum gün Anandan doğduğun güne pişman etmezsem seni Kuzgun değilim" dedim ve sinirle telefonu duvara fırlattım.

 

Rauf, "Dur oğlum sakin ol karına bir şey olmayacak," dedi ve Yiğit'e döndü.

"Sen engine ulaşmaya çalış, birde hangi araçla gitmiş onu öğren," dedi ve Polat'a baktı.

 

"Aracı öğrendiğiniz an, uzaktan bombayı imha edin." Dedi.

 

Şu an karımın yanına gitmeliydim..

 

Engini de kurtarmalıydım. Hangisini yapacaktım ben? Hem de 30 dakika içinde.

 

Şu an panik halindeydim ve düşünemiyordum.

Düşün Timur Düşün enginin yanına gitmeden bombayı nasıl çözerim..

 

Bir an aklıma geldi.

 

"Yiğit!" Yiğit bana baktı. "Çabuk, şu bizim arabaları yapan adamı ara, araçları özel yaptırmıştım ben, bunu sende biliyorsun." Dedim ve anında aydınlandı.

 

"Abi o bende.. Git abi eve gidin yengeyi kurtarın çabuk." Dedi telaşlı bir şekilde.

 

Haklıydı zamanım çok kısıtlıydı. Hemen gitmeliydim.

 

Depodan çıkmak üzereydim ki, "Yiğit, Barlas'ı ara çabuk ara" dedim ve koşturmaya başladım. Rauf amca da benimle koşturuyordu.

 

Salak gibi Telefonu kırdım Neva'yı aramalıydım yada Barlas'ı.. karım benim yüzümden ölecekti. Benim yüzümden.

Kaldıramam.. Bir ölüm daha kaldıramam..

Nevam, olmadan ben yapamam.. Nefes bile alamam ben o olmadan.

 

Arabanın kapısını açtığım da kendimi direk içine attım. Rauf amca da yanıma binmişti.

 

"Engin ne olacak?" Dedi bana bakarak.

 

"Kullandığım bütün araçlarda dinleme cihazı var uzaktan kontrol edilebiliyor." Dedim ve gaza bastım. Bir an önce eve varmalıydım.

 

"Yani?" Dedi anlayamamıştı.

 

"Arabanın ekranına bildirim gönderebilir ve engini uyarabilir, Telefonun çekmemesi bir şeyi değiştirmeyecek." Dedim.

 

"Engin akıllıdır, anlamıştır bir şey olduğunu? Belki de tuzağa düştüğünü anladı?" diye devam ettim.

 

"Eminim ki anlamıştır" dedi. Bana moral vermeye çalışıyordu şu an.

 

"İnşallah" dedim.

 

 

Artık hiç bir adamımı kaybetmek istemiyorum. Hele ki o it yüzünden asla istemiyorum..

 

Eve varmama çok az kalmıştı, Rauf amcanın Telefonu çaldı.

 

"Numara arıyor" dedi bana bakarak.

 

"Sonu kaç belki Yiğittir" dedim.

 

Telefonu açıp kulağına götürdü.

 

"Öyle mi.. Tamam yiğit" dedi ve ona baktım.

 

"Ne olmuş?" Dedim ve Rauf amcaya baktım..

 

"Engin.. iyiymiş, sana ulaşamayınca Yiğit'i aramış, anlamış bir şey olduğunu ve araçtan inip Yiğit'i aramış yiğit de açıklamış.. Arabayı orada bırakmış artık. Güvendeymiş biri almaya gidiyormuş" dedi soluklanarak.

 

"Tamam" dedim ve Aklım Neva'daydı ya yetişemezsem.

 

"Rauf amaca Kaan'ın numarası var mı sende?" Dedim.

 

"Yok oğlum" dedi.

 

"Rauf Amca Cihat'ta olması lazım, bir arasana" diyerek eve gelmeme çok az kalmıştı.. Kaan'ın evde olduğunu unutmuştum yoksa şimdiye onu aramıştım o mutlaka bir şey varsa bile dururdu..

 

Rauf Amca aramaya başladı. Telefonu Hoparlöre verdi. Telefon çaldı, çaldı ve dıt, dıt sesi duyuldu.

 

Kahretsin..

 

"Cihat bir kere de şu telefonu gör" diyerek direksiyona vurdum.

 

"Sakin ol oğlum geldik bak yetiştik biz" demişti ki aradan kendimi direk attım.

 

Dış kapıdan koşturarak eve gelmiştim ki kapının açık olduğunu gördüm.

 

Hayır! Hayır! Düşündüğüm şey olmasın Lütfen...

 

Kendimi eve attım. Merdivenleri birer ikişer çıkarken, Odamdan boğuşma sesleri geliyordu..

 

Nefes nefes kalarak yerdekilere baktım. Barlas ve Can yerdeydi. Barlas, Canı yumrukluyordu..

 

Onları bakmayı bırakıp başımı kaldırdım ve Neva'ya baktım. Komple baştan aşağı inceledim. Ayakta duruyordu, iyiydi..

 

Gözlerim boynunda durdu. Boynundan göğsüne kadar akan kanı gördüm. Yaralanmıştı, yine benim yüzümden yaralanmıştı.

 

Gözlerine baktığım da gözlerindeki korkuyu gördüm.. çok korkmuştu, Benim yüzümden..

 

 

İkisinin yanından geçtim ve Nevanın yanına doğru adımladım. Yanına geldiğim de gözlerini benden çekmiyordu.. Gözlerine baktığımda ağladığını anladım.

 

Gözlerin de hala yaşlar vardı..

 

"Özür dilerim" dedim. Elimle boynuna bakacaktım ki geri çekildi..

 

"Dokunma. Senin yüzünden oldu zaten, Dokunma bana!" Dedi sert bir şekilde..

 

"Neler oluyor burada?" Dedi Rauf.

 

Bakamıyordum şu an neler olduğuna bakamıyordum.. Neva benden korkuyor muydu? Emin değildim, beni suçlamıştı. Haklı da, benim yüzümden bu halde.. Bir karıma sahip çıkamıyorum ki ben!

 

"Yenge.." diyen Dicle'nin sesini duydum.

Ve koşturarak yanına geldi ve kendisine döndürdü.

 

"Boynun kanıyor yenge," dedi ve bana baktı.

 

"Neler oluyor Abi" dedi ve yerdekilere baktı.

 

Rauf amca Barlas'ı Can'ın üstünden kaldırdı..

olanları izliyordum sadece, Dicle'ye bile cevap vermemiştim..

 

Hepimiz salona inmiştik. Kaan da inmişti sesleri duyunca uyanmıştı. Asya ve Ayşe teyze de uyanmıştı. Şu an da üçü Nevanın başındaydı.

 

Dicle Neva'nın boynundaki kanları temizliyordu..

 

Kaan bana baktı, "Neyin var?" Dedi.

Benim gözüm Nevanın üstündeydi benden tarafa hiç bakmıyordu.

 

Neden bana bakmıyor?..

 

Dicle Nevaya bakarak, "İyisin değil mi?" Dedi.

 

Neva, "iyiyim Dicle, Teşekkür ederim" dedi. Sesi pürüzlü çıkmıştı.

 

İyi değildi, benim yüzümden iyi değildi.

 

Asya sulu gözleriyle Neva'ya bakmaya devam ediyordu.

 

Kaan, "Nasıl olmuş?" Dedi.

 

 

Rauf amca, "Barlas İçeri girmiş, girmeseydi olacakları düşünmek bile istemiyorum." Demişti.

 

Neva Rauf amcaya bakmıştı..

 

 

Asya ve Ayşe teyze odasına geçmişti Aynı şekilde Kaan da öyleydi. Dicle de Neva'yı yatırmıştı.

 

Bende salonda oturuyordum tek başıma . Rauf amca da evine gitmişti. Neva tam 1 saat boyunca benimle konuşmadı. Bakmadı bile benden tarafa.. Beni suçluyordu biliyorum.

 

Bende kendimi suçluyorum, güvende olacak diye getirdim kızın başına gelmeyen kalmadı ve hepsinin tek sorumlusu da benim..

 

Benim kuzgun olmam..

 

Ne kadar bir süre salonda tek başıma kaldığımı bilmiyordum.. Neva uyumuştur diye düşüyorum ve bakmam için odasına çıkmalıyım.

 

Yavaş bir şekilde merdivenleri birer birer çıktım. Odanın kapısı ses yapmadan açtım ve odama doğru adımladım.

 

Yatakta onu uzanırken gördüm. Uyumuştu.

 

Onu anca bu şekilde görebilirdim. Bana bakmıyordu bile iyi olup olmadığını bile söylememişti. Korkuyla bakmıştı gözüme korkuyla.

 

Yanına gitmeden onu izledim, uyanmasından korktuğum için dokunamıyordum bile.

 

 

Daha fazla duramayacağım için Alt kata inmek için arkamı dönerek kapıdan çıkıp gittim.

 

Ne yapacaktım ben şimdi? Benimle konuşmayacak mıydı hiç?

Düşünceler içinde salona gelmiştim ve kendimi koltuğa attım.

 

 

*

 

*

 

 

 

 

Neva'nın benimle konuşmamasının üstünden tam bir hafta geçmişti. Tam bir haftadır ne benimle konuşuyor ne de karşıma çıkıyor..

 

Benden kaçıyordu sanki. Bir haftadır yapabildiğim tek şey onu gece olunca gizlice izlemek olmuştu. Uyurken beni görmüyordu, ve bende onu izleyebiliyordum.

 

Boynundaki yaranın iyileştiği anlamıştım dün akşam. İyi görüyordu, Benimle hiç konuşmamıştı.

 

Elimden hiç bir şey gelmiyor, ne yapacağım konusunda hiç bir fikrim yok. Üstüne gidersem evden gitmesinden korkuyorum, o yüzden bir şey de diyemiyorum.. uzaktan izliyorum sadece..

 

Salonda Bir sigara yakmış onu içiyordum. Düşüncelerime iyi geliyordu beni sakinleştiriyor..

 

Barlas o gece eve girmese ve Nevayı kurtarmasaydı, ben çok geç kalmış olacaktım. Yetişememiştim. Neva çoktan zarar görmüştü. Ama neyse ki küçük bir kesikti.

 

Kapı çaldı, Açmayacaktım evde benden başka açan olacağına eminim.

 

O yüzden hiç kıpırdamadım ve Başımı çevirdiğimde Nevayı gördüm. Merdivenlerden iniyordu.

 

Bana bakmadan kapıyı açmaya gitti. Yine bana bakmadı, ben yokmuşum gibi davranıyordu, ve bu beni çok üzüyordu..

 

"Timur Abi"

 

Başımı çevirdiğim de Yaren ve Dicle'nin burada olduğunu gördüm. Yaren bana seslenmişti..

 

"Ben geldim.. Baya oldu görüşmeyeli nasılsın?" Dedi ve yanıma doğru geldi. Dicle de onun arkasında geldi.

 

Neva ne yapacağını bilemedi. Ayakta dikeliyordu. Dicle de 3 gündür gelmiyordu.

 

Dicle, "Yenge gelsene sende yanımıza" dedi. Yan tarafını işaret etti.

 

Neva'nın gözleri beni buldu. Gözleri beni buldu.. Şu an bana baktı, bir haftadır bakmamıştı şu an bakıyordu..

 

Gözlerimi gözlerinden hiç çekmedim.

Dicle'nin olduğu koltuğa doğru yürüdü ve Dicle'nin sağına oturdu. Solun da Yaren vardı.

 

"Nasılsın demiştim Timur Abi?" Dedi yaren gülümseyerek..

 

"İyiyim Yaren sen nasılsın?" Dedim ama gözlerim Nevaya kayıp duruyordu.

 

"Bende iyiyim Timur abi, uğraşıyorum işte okumak için" dedi.

 

"Son sınıftın artık değil mi?" Dedim.

 

Başını salladı, "Evet son sınıfım artık, bu sene mezun olacağım ve sonrası malum şeyler," dedi ve bana baktı.

 

"Anladım" dedim ve Neva ya baktım. Bana bakmadan yareni dinliyordu.

 

Dicle eliyle Nevayı gösterdi, "Yaren bu yengem artık," dedi ve Yaren'e baktı.

 

"Biliyorum Dicle Yengeni bilmeyen kalmadı ki zaten " dedi.

 

Neva, "o ne demek?" Dedi ve Yaren baktı.

 

"Haberler hep sizden bahsediyor işte" dedi.

 

Dicle, "Aman canım sende boş ver haberleri şimdi" dedi ve bana baktı.

 

"Yarın ki davet'e gidiyorsun değil mi abi?" Dedi Dicle.

 

Neva bana baktı.. Bana yine bakmıştı.

 

Daveti unutmam dışında bir sorun yok tabi..

 

"Evet gideceğiz" dedim.

 

Dicle, "Neva yengemle mi?" Dedi .

 

"Evet" dedim. Neva'nın bana baktığını gördüm.

 

"Yengenle gideceğiz.." dedim.

 

Neva'nın bir süre bana bakmasını sağlamıştım. Ne söyleyecekti ne cevap verecekti merak ediyorum. Ama bunun için kızların gitmesi gerekiyor.

 

"Ne giyeceksin?" Dedi Dicle. Neva'ya dönmüştü. Neva hiç bir şey söylemedi.

 

"Elbise giyecek" demiş bulundum ve üçü de bana baktı.

 

Yaren, "Sen mi ayarladın yoksa Timur Abi?" Dedi. Düşünüyormuş gibi bakıyordu bana.

 

"Evet ben seçtim, ve yaptırdım Her şeyi ayarladım ben" dedim. Ama ayarlamamıştım.

 

Bir haftadır Nevayı düşünmekten her şeyi unutmuştum. Elbiseyi ayarlamam bir saatimi almazdı aslında ama özel olmalıydı Neva ilk kez herkesin içine Neva Kandemir olarak çıkacaktı. Benim karım olarak..

 

 

Tam iki saattir odanın balkonunda olanları düşünüyordum.

 

Yiğit'e Zeynep'in beni aramasını söylemiştim. Ulaşacaktı ona. Neva için elbise ayarlaması gerekiyordu yarına kadar.

 

Telefonum çalmaya başladı ve hiç bekletmeden açıp kulağıma dayadım.

 

"Benim Timur bey Zeynep" dedi.

 

"Zeynep sana beden ölçülerini falan atacağım yarına kadar bir elbise ayarlaman gerekiyor Neva için," dedim.

 

"Ayarlayalım Timur bey özel olarak mı diktirelim"

 

"Evet, öyle olsun Rengi de siyah ve gösterişli olsun. Aynı zaman da şık olsun, siz benim ne demek istediğimi anladınız bence Zeynep hanım" dedim.

 

"Anladım Timur bey siz bana bilgileri atın sizin için en güzel elbiseyi yapalım" dedi.

 

"Tamam atıyorum ben şimdi," diyerek telefonu kapatıyordum ki, odanın açılma sesini duydum.

 

"İyi günler Timur bey," dedi Zeynep.

 

Benim odağım şu an karımın üstündeydi odanın içinden bana bakıyordu.

 

Bir şey demeden telefonu kapattım..

 

Odaya girdim ve gözlerinin içine baktım.

 

"Ben gitmek istemiyorum" dedi Neva gözlerini üstümden çekmeden.

 

"Davete diyorsan gelmek zorundasın Neva!" Dedim baskın sesimle.

 

"Gelmek zorunda değilim Timur, senin için bir zorunluluğum yok benim."

 

"Neva.. Bak bu davete seninle gitmez zorundayım, Evliyim ben artık evli.. Tek gidemem benimle gelmek zorundasın!" dedim ve soluklandım.

 

"Ama Timur.." dedi ve bir şey daha diyecek gibi olmuştu ve vazgeçmiş olmalı ki susmuştu.

 

"Benden Neden kaçıyorsun Neva?" Dedim. Yüzünü komple inceledim. Mimiklerini kaçırmak istemiyordum. Neler hissettiğini mimiklerinden anlayabilirdim.

 

"Kaçmıyorum ben" dedi ve yanımdan geçip gitti. Arkama döndüğüm de Balkona çıktığını gördüm..

 

Bende arkasından balkona çıktım.

 

"Kaçmıyorum derken bile kaçıyorsun Neva.."

 

Başını bana çevirdi ve , "Korktum.." dedi.

Neyden korkmuştu Benden mi? Yoksa can dan mı? Şerefsiz Can, öldürecektim onu ama Rauf amca elimden almıştı. Barlas olmasaydı şu an Neva ölmüştü. Neva'yı Barlas kurtarmıştı ki iyi de kurtarmıştı ben geç kalmıştım.

 

"Her şeyden Timur! Bu eve geldiğimden beri her şeyden korkuyorum.. Ben bunlara alışık değilim Timur, vuruldum, Boynuma bıçak dayandı ve Barlas olmasaydı şu an belki de ölmüştüm." Dedi düşünceli bir şekilde.

 

Tekrar bana baktı, "Neden bu kadar düşmanın var? Neden hedef benim, yani Karın?" Diyerek gözlerimin içine baktı..

 

"Neva.." dedim. Ne diyecektim ona ben Kuzgunum o yüzden bu kadar düşmanım mı var diyecektim..

 

Bir şey demeden ona baktım.. Başını sağa sola salladı ve arkasını dönerek gitti..

 

Arkasından bakıp kalmıştım. Ne diyecektim ben bu kıza? Nasıl anlayacağım durumu? Bu işin içinden nasıl çıkacağım ben...

 

 

Alt kata indiğim de Neva'yı görememiştim. Sanırım Mutfaktaydı. Zeynep hanıma Nevanın tüm bilgilerini atmıştım. Zeynep hanım Bizim mağazanın müdürüydü. Yarına kadar halledeceğine eminim.

 

Kapıyı açarak dışarı çıktım ve merdivenlerden inmeye başladım. Yiğit, polat ve Barlas üçü konuşuyorlardı. Beni görünce toparlandılar.

 

"Yiğit, Odin ve Liz ne zaman gelecek?" Dedim ve Yiğit'e baktım.

 

"Abi bakımları ve aşıları bitmek üzere iki güne kadar gelmiş olurlar" diyerek bana baktı.

 

"Tamam," dedim ve Barlas'a baktım.

 

O günden beri hiç konuşmamıştım Barlas ile teşekkür bile edememiştim. O olmasaydı, konuşmasını duymasaydı Can'ın. Neva ölmüş olacaktı.

 

"Sağ ol Barlas" dedim. Başını kaldırıp bana baktı nedenini ilk anlayamamıştı.

 

"Görevim efendim" dedi. Şimdi anlamıştı sanırım.

 

"Olsun, eğer ki o gün ki konuşmayı duymasaydın.. Olanları düşünmek bile istemiyorum," dedim.

 

"Şans eseri oldu efendim, iyi ki de duymuşum, kapıyı da açmam çok zor oldu yoksa Neva hanım hiç zarar görmeden o şerefsizi çıkarırdım dışarı ama işte" dedi.

 

Aklıma gelmişti kapı kapalıymış nasıl açmıştı bu adam kapıyı?

 

"Kapıyı Nasıl açtın?" Diyerek gözünün içine baktım.

 

"Efendim, Bunun eğitimini almıştım ben, iyi ki de almışım. Hiç denememiştim denemek için ihtiyacım olmamıştı, ta ki o güne kadar" dedi.

 

"Anladım.. İyi olmuş" dedim.

 

Ama şüpheyle bakıyordum. Neden bunun eğitimini almış ki? Yiğit bunu araştırıyordu ne oldu o işe?..

 

Yiğit'e döndüm ve, "Gel benimle" dedim.

 

Evin arkasına doğru yürümeye başladım. Polat ve Barlas bize bakıp kalmıştı ama Barlasın yanında soramazdım ki?

 

Durdum ve ,"Araştırdın mı sen bunu?" Dedim.

 

Yiğit başını kaldırdı, "Evet abi, Ailesi yok çocuk esirgeme kurumun da büyümüş. Oradan çıktıktan sonra da bir sürü eğitim almış, dövüş vs falan" dedi.

 

"Eminsin değil mi, kimsesi yok?"

 

"Evet abi eminim, kimsesi yok ailesi o çok küçükken ölmüş, bilgilerinde öyle yazıyordu" dedi.

 

"Anladım." Dedim. Düşünmeye başladım boşuna şüpheleniyordum sanırım Barlastan.

 

O olmasaydı Neva'm yoktu şu an...

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Neva. 

 

Mutfakta Asya ile kahve içiyordum. Geçen günkü konuşmamızda puding sevdiğimi söylemiştim. Bugün de benim için puding yapmış şekersiz. Tabi ve tadı da yoktu..

 

Gülerek konuşmak için ağzını araladı, "Sevmedin sanırım" dedi.

 

Başımı evet anlamın da salladım ve ona baktım.

 

"Hiç tadı yok, Şeker koysaydın bari azıcık" dedim. Dudaklarımı büzerek.

 

Güldü, "Evet Timur bey de sonra beni öldürsün değil mi?" Dedi ve gülmeye başladı.

 

Bende gülmüştüm. Tam bir haftadır çoğunlukla mutfakta Asya ve Ayşe teyze ile takılıyordum. Timur'la konuşmak istemediğim için ondan kaçıyordum resmen..

 

Bugün dayanamamış sormuştu. Nedenini söylediğim de bende ona soru sormuştum ve cevap alamamıştım. Zaten cevap vermeyeceğini biliyordum.

 

Benimle konuşmuyordu neler olduğunu anlatmıyordu, Neden bu kadar düşmanı vardı merak ediyordum. O babamı suçluyordu ama babamdan önce bir sürü düşmanı olduğunu görebiliyordum.

 

Sadece neden bu kadar düşmanı vardı onu öğrenmek istiyordum. Aklıma zengin olduğundan olabileceği geliyordu bir tek.

 

Onun dışında hiç bir şey gelmiyordu aklıma..

 

"Nereye daldın?" Dedi Asya.

 

Başımı ona çevirdiğim de, "Hiç" dedim ve kahvemdeki son yudumu da yutmuştum. Elimden fincanı bıraktım.

 

"Eline sağlık çok güzel olmuş" dedim ve pudinge baktım, "Bu da güzel olduğuna eminim ama kesinlikle şekersiz tercihim değil" dedim ve güldüm.

 

Ayşe, "Neye gülüyorsunuz bakayım siz?" Diyerek mutfaktan içeri girmişti.

 

Asya ona baktı, "Yaptığım Pudingi beğenmedi Ayşe anne" dedi ve güldü.

 

Ayşe Teyzeye Ayşe anne diyordu. Annesi yokmuş benim gibi. Babasından küçükken ayrılmış annesi ve o yüzden babasını hiç bilmiyor. Annesi Asya'yı yetiştirme yurduna bırakmış.

Asya hatırlıyor her şeyi, 10 yaşındaymış o zaman.

 

O yüzden Ona Anne diyor Ayşe teyzeye.

Ben Anne nedir onu bile bilmiyordum. Annemi görsem kesinlikle hatırlamam beni bıraktığında çok da küçük değildim ama hatırlamıyorum bir çok şeyi.. Annemi, o günü bir çok şeyi hatırlamıyorum..

 

 

yetiştirme yurdunun nasıl bir yer olduğunu bilmiyorum. Asya ya bu yüzden çok üzülüyordum.. Bu işe de çok ihtiyacı var gerçekten kimsesi yok, çok üzüldüm en azın benim Babam vardı o bana bakmıştı. Atmamıştı başından Canım babam onu özledim bence bir sesini duymalıydım.

 

"Ben gelirim birazdan" diyerek ikisine de gülümseyerek mutfaktan çıktım.

 

Cebimdeki Telefonu çıkardım ve Babamı aradım.

 

Telefon bir süre çaldı ve açtı.

 

"Alo.."

 

"Baba Benim Neva" dedim.

 

"Kızım, sen beri arar mıydın ki?" Diyerek susmuştu. Kızgın mıydı bana? Galiba öyleydi..

 

"Babacım özür dilerim, Unutuyorum sürekli" dedim.

 

"İğnen burada kalmış kızım, onu almalısın bir an önce, ilaçlarını içiyorsun değil mi?"

 

"Evet baba içiyorum merak etme, iğnem var babacım burada benim" diyerek açıklama yapmıştım.

 

"Olur mu kızım öyle.. Buradakini bitir ilk önce yarım bırakılmaz, yarın gel al hatta kızım akşam yemeğini de birlikte yeriz olur değil mi?" Dedi.

 

Offf kahretsin yarın davet vardı.. Gitmek istemediğim halde Timur beni zorla götürecekti.

 

"Babacım yarın alamam ama diğer gün almaya gelirim ve yemek de yeriz o zaman" dedim neşeli bir şekilde..

 

"Peki güzelim, Sen nasıl istersen öyle olsun" dedi.

 

"Seni çok seviyorum Baba.."

 

"Bende seni çok seviyorum güzel kızım.." dedi ve bu kelimeyi duymam yetmişti bana. Ondan duymak bambaşkaydı.. Babam benim her şeyimdi onun için buradaydım.

 

"Ben şimdi kapatıyorum kızım, işlerim var şimdi ben seni yine ararım güzelim" dedi.

 

"Tamam Babacım" dedi.

 

"Görüşürüz güzel kızım" dedi ve telefonu kapattı.

 

Görüşürüz dememi beklememişti. Sanırım işi önemliydi. Belki de operasyona gidecektir kim bilir..

 

Telefonu elime aldığımda İnci'yi arayacaktım ki, watsaptan görüntülü arıyordu. Kalp kalbeymiş resmen diyerek gülerek açtım görüntülü aramayı.

 

Ekran da inci beklerken Asel'i gördüm.

Beni görünce güldü..

 

"Merhaba Alya teyze balı" dedi ve kıkırdadı.

 

"Merhaba bebeğim" dedim ve öpücük attım.

 

Timur'un tepemde dikildiğini fark edememiştim ekrana baktı ve geri çekildi

 

Asel, "Aaa yakışıklı Timur Enişteyi gördüm ben nerede o?" Dedi Asel bana bakarak.

Timur'a baktığım da bana bakıyordu ona çevirdim.

 

"Merhaba yakışıklı Ne haber?" dedi ve Göz kırptı kıkırdamayı da ihmal etmemişti.

Arkadan incinin sesi duyuldu. "Asel ne yapıyorsun orada buraya gelir misin telefonumu da getir" demişti.

 

Asel'i kendime döndürdüm ve, "Ablanın haberi yok mu bebeğim beni aradığından?" Diyerek ona gülümsedim.

 

Hayır anlamında kafasını salladı ve, "Yok" dedi ve kıkırdadı.

İnciyi gördüm Asel'in arkasında.

 

Beni gördü ve kardeşine baktı, "Demek burada işler çeviriyordun ha" diyerek Asel'i gıdıkladı..

 

Karşımda onları izlerken gülümsemiştim.

 

"Ah Neva üzgünüm cimcimeyi iki dakika oyun oynasın diye verdim, o gitmiş seni aramış" dedi bana bakarak.

 

Kafedeydi ikisi de, "Sorun değil canım" dedim ve gülümsedim.

Asel ablasının arkasında kafasını yana yatırarak bana kalp işareti yapıyordu.

 

Yerim ben bunu yaa yer..

 

"Ama ben o elleri ilk fırsatta ısırırım" dedim ve kahkaha attım.

Asel eline baktı ve arkasına sakladı. Sanırım gerçekten ısıracağımı düşündü.

 

"Neva teyzen şaka yapmıştı?" Dedi İnci.

 

Bana baktı, "Öyle mi Alya teyze" dedi.

 

"Evet bebeğim şaka yapmıştım sadece" dedim ve gülümsedim.

 

Arkadan Mert'in sesi duyuldu. "İnci siparişler hazır" demişti.

 

"İnci bana baktı kapatmam gerekiyor Neva görüşürüz" dedi ve kapattı.

 

Bu hallerine bayılıyordum. Çoğunlukla Asel kafe de olurdu. Okulu erken bittiği zamanlarda inci onu alıp geliyordu kafeye.

 

Başımı kaldırdığımda Timur bana bakıyordu..

 

"Ne oldu?" Dedim. Niye öyle bakıyordu?

 

"Ne olmuş" dedi.

 

"Ne bileyim tuhaf bakıyorsun" dedim ve ayağa kalktım.

 

"Yarın geleceksin değil mi benimle?" Dedi

 

"Hıı geleceğim" dedim ve omuz silktim.

 

Gelmeyecektim. Gitmemenin bir yolunu bulacağım nasıl yaparım bilmiyorum ama bulacağım..

 

Arkamı dönerek odaya çıkmaya karar verdim.

Biraz uyusam fena olmaz bence..

 

Odaya geldiğimde kendimi Timur'un yatağına attım..

 

Başımı yastığa koyduğum da artık kendi kokumu alıyordum bayadır burada yatmıyordu çünkü.

 

Düşünmeye başladım babamdan Timur'un istediklerini nasıl öğreneceğim. Öğrenmem için sürekli orada kalmam gerekiyor, bunu nasıl yapacağım diğer türlü. Ama oraya gitmeme de izin vermez! Az çok tanıdım onu artık..

 

Gözlerimi kapattığımda, Annemi düşündüm. Koskoca, 19 yıl oldu ve hala hiç bir iz yok. Beni hiç mi merak etmiyor, hiç mi özlemedi!.

 

Beni neden bıraktığını çok merak ediyorum. Onu bulmak istiyorum, karşısına çıkıp bizi neden bıraktın demek istiyorum. Her şeyi söylemek istiyorum, ağzıma gelen her şeyi.. Özledim mi?

 

Hayır! Özlemedim ben sadece babamı neden bıraktığını merak ediyorum. İnsan sevdiği adamı bırakır mı? Ben kendimi geçtim artık babamı düşünüyorum. Babam nasıl dayandı onca sene..

 

Düşünceler arasında boğuşurken uykuya dalmak üzereydim. Hayal meyal kapının açıldığını hissettim...

 

 

 

 

Timur.

 

Asel'e gülümsemişti. Bu kızın bana ne zaman gülümseyeceğimi merak ediyordum. O kadar güzel gülmüştü ki Asel'e. Sanırım o kızı sürekli görmesini sağlamalıydım. Asel'i görünce çok mutlu oluyordu. Bunu bir düşüneyim ben en iyisi.

 

 

Neva ayağa kalktı ve merdivenlerden çıkıp gitti.

 

Odaya çıkıyordu yine. Biraz bekledikten sonra bende çıktım yavaş bir şekilde..

 

Odaya geldim yavaş bir şekilde kapıyı açtım ve içeri adımladım. Başımı çevirdiğim de uyuduğunu gördüm.

 

Yanına gitmedim karşısına geçip yine onu izledim, çoğunlukla bu saatlerde uyuyordu. Bir haftadır bunu alışkanlık haline getirmişti.

 

Benim de canıma minnetti, onu bu şekilde uyurken izlemek hoşuma gitmeye başladı. Tam bir hafadır bunu yapıyordum çünkü.

 

Kıpırdanmaya başladı bir an için Uyanacak sandım ama yönünü değiştirdi sadece..

 

 

Odam onun gibi kokuyordu, Vanilya kokusu odamın her yerini sarmıştı. Vanilya kokususun bu kadar güzel koktuğunu, Nevayla tanışana kadar bilmiyordum bile..

 

Onu daha fazla rahatsız etmemek için alt kata insem iyi olacaktı.. Tam arkamı dönüp çıkmak üzereydim ki Neva'nın "Anne" diyen sesiyle olduğum yerde durdum.

 

Annesini mi görüyordu Rüyasında acaba? Olabilir di, kabus olsa uyanırdı. Ona baktığımda hiç kıpırdamadan uyuyordu. Sanırım sayıkladı sadece, ona bakmayı bırakıp arkamı döndüm ve kapıdan çıktım..

 

Annesi neredeydi ki bu kızın? En son 6 yaşında görmüş onu bulsam iyi olacak ve babasını da. Tabi yaşıyorlarsa bulacaktım.

 

Alt kata indiğimde Asya'nın akşam yemeğini hazırladığını gördüm. Neva yine uyanınca odasın da yerdi. Bir haftadır inmiyordu zaten salona.

 

Koltuğa oturdum ve elime telefonu aldım. Rauf amcadan da bir haftadır ses yoktu ne hikmetse Derviş denen it de aramamıştı. Engin de sapa sağlam gelmişti.

 

 

Dervişe yapacaklarımı biliyordum ben hepsinin sırası vardı sadece..

 

Rauf amcayı arasam iyi olacaktı. Telefondan Rauf amcanın ismine tıkladım ve aramaya bastım.

 

Çalıyor..

 

Meşgul.

 

Kiminle konuşuyordu ki şimdi bu? Kapattım ve onun geri dönmesini bekledim..

 

Tam 5 dakikadır aramasını bekliyorum ama hala aramamıştı. Arar herhalde diyerek telefonumu cebime attım.

 

Asya, "Yemek hazır Timur bey" demişti ki ona baktım.

 

"Tamam sağ ol" dedim. Tam masaya geçiyordum ki , Neva'yı merdivenlerde gördüm. Neden uyanmıştı? Üstelik uyuyalı da çok olmamıştı..

 

Bir şey demeden masaya geçti ve oturdu. Asya çorbaları koymaya başladı. Ona baktı, "Teşekkür ederim" dedi ve gülümsedi.

 

Ayakta dikelmiş onlara bakıp kalmıştım. Şu an burada olmasına o kadar şaşırmıştım ki o şokla hala ayakta ona bakıyordum.

 

Asya, "Efendim çorbayı soğutmayın isterseniz" dedi ve bana baktı.

 

Neva çorbasını kaşıklıyordu.

 

Daha fazla beklemeden Nevanın yanına geçip oturdum. Ona baktım, çorbasını kaşıklamaya devam ediyordu.

 

Bana hiç bakmıyordu yine, "Afiyet olsun" dedim.

Gözlerini bana çevirdi çorbasını kaşıklamayı bıraktı, "Teşekkür ederim" dedi ve kaldığı yerden devam etti.

 

"Bana afiyet olsun yok mu?" Diyerek ona baktım.

 

"Yok!" Dedi keskin bir dille.

 

"Sorun ne Neva? Neden benimle doğru düzgün konuşmuyorsun? Olanlardan beni sorumlu tuttuğunu biliyorum. Bende kendimi sorumlu tutuyorum ama şu an için elimden bir şey gelmiyor Neva.." diyerek gözlerimi üstünde sabitledim.

 

"Bak.." dedi ve kaşığı masaya bıraktı, "Sorun ne biliyor musun? Beni oyuncağınmışım gibi kullanman! Sıkıldım Timur, hiç bir şey anlatmıyorsun, neden ben ölümden döndüm üstelik kıl payı.." diye ekledi. Nefesini dışarı üfledi.

 

"Tamam özelin anlıyorum ama sürekli zarar gören benim. Kurşun yaram iyileşmeden bıçak yarası alıyorum. O bıçağın boynuma dayandığı gün nasıl korktuğumdan haberin var mı? Ya da nasıl hissettiğimden?" Dedi ve gözlerini gözlerime çıkardı ve hiç çekmeden uzun uzun baktı.

 

"Ben.. Özür dilerim Neva.. Bunlar olsun istemezdim, elimden gelse senin yerine o gün ben olmak isterdim ama olmuyor Neva! Olmuyor, denedim, düşündüm bende kahroldum sana bunu yaşattığım için bende acı çekiyorum Neva.." diyerek gözlerinin içe baktım.

 

Başını eğdi, "Neyse Boş ver Timur.. Konuşmanın bir anlamı yok!" Dedi sert bir sesle.

 

"Neden yapıyorsun bunu bana?" Dedim.

 

"Ben bir şey yapmıyorum Timur.. Anlatmayan sensin, kim diyorum cevap yok, neden bunlar senin başına geliyor diyorum cevap yok, Yok yani hiç bir şey yok!" Dedi ve yemeği bıraktı.

 

Gitmek üzereydi ki durdurdum, "Gitme Neva" dedim. Başını bana çevirdi, "Gitmezsem açıklayacak mısın ne olduğunu?" Dedi.

 

"Açıklanacak bir şey yok Neva.. Kim olduğunu bilmiyorum, kim olduğunu bilsem ben bu kadar sakin kalabilir miyim?" Diyerek oturmasını işaret ettim.

 

Oturdu ve bana baktı, "Neden yapıyorlar olabilir?" Dedi. Anladığım kadarıyla bu konuları çok merak ediyordu meraklı gözlerle ağzımdan çıkacak kelimelere bakıyordu..

 

"Neva.. Holdingim var, şirketler, mağazalar, hastaneler vs. Daha bir sürü şey var. Herkesin odağı olmam çok normal değil mi sence de?" Dedim.

Biraz düşündü ve, "Sanırım Haklısın.." dedi.

 

"Haklıyım tabi.." dedim neşem yerine gelmişti. Yalan söylemiştim ama olsun. Şu an için elimden hiç bir şey gelmiyordu. Onlardan daha ne kadar bir süre saklayabilirim bilmiyorum..

 

"Yemeğini ye, ilaçlarını içeceksin" dedim.

Başını salladı ve tabağına yemeklerden koydu ve yavaş bir şekilde yemeğe başladı..

 

 

Neva ilaçlarını içip odaya çıkmıştı. Sanırım uyuyacaktı, zaten tam uyuyamamıştı sofrada da bir kaç kez esnemişti.

 

Rauf amca hala aramamıştı, o yüzden tekrar aramaya karar verdim. Aramaya bastım.

 

Çalıyor..

 

"Alo.." dedi yorgun bir sesle.

 

"Rauf Amca Neler oluyor? Sesin yorgun geliyor, geri de dönmedin bana merak ettim" dedim.

 

"Kusura bakma oğlum, tansiyonum yükseldi biraz da geri dönemedim" dedi.

 

"Geleyim mi Rauf amca iyi misin?" Dedim. Sesimin telaşlı çıkmasına engel olamamıştım.

 

"Yok oğlum şu an iyiyim merak edilecek bir şey yok" dedi. Ama sesi yorgun çıkıyordu.

 

"Emin misin?" Dedim.

 

"Evet oğlum, eminim. Telaşlanma, oluyor arada öyle." Dedi.

 

"Tamam Rauf amca sen dinlen ben seni yine ararım." Dedim.

 

"Tamam oğlum" dedi.

 

Telefonu kapatmıştı, anladığım kadarıyla bu tansiyon onu yormuştu uyuyacaktı.

 

Bende yatmaya karar verdim zaten tam bir haftadır doğru düzgün uyumuyordum..

 

Kendi odamın yanından geçtim. Girmeyecektim uyuyup uyumadığını bilmiyordum. O yüzden şu an girmemek en iyisi olacak.

 

Onun için yaptığım odaya geldim burada uyuyordum bir haftadır..

 

Onun kokusuyla. Yatağa geçtim, ve üzerimdekilerle uyuyacaktım. Dışarı çıkmadığım için eşofmanlarım vardı üzerimde.

 

 

Gözlerimi kapattım...

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Neva.

 

Başımı sağa çevirdim ve güneş gözümü aldı. Sabah mı olmuştu. Ne ara ya sanki daha yeni uyumuş gibiyim. Gözlerimi açtığımda odadaki saate baktım. 12.30'u gösteriyordu.

 

Gözlerim fal taşı gibi açılmıştı. Bu gerçek mi bu saate kadar uyumuş muydum ben? İnanmıyorum kesinlikle gözlerim şişmiştir..

 

Kendimi direk banyoya attım ve elimi yüzümü yıkadım. Aynadan kendime baktığımda iyi görüyordum sadece biraz gözlerim şişmiş o kadar.

 

Odaya geri geldiğimde alt kata inmeye karar verdim neden kimse beni kaldırmamıştı. Merak ettiğim için hızlı hızlı alt kata indim.

Alt kata indiğim de kimseyi göremedim. Mutfağa geçiyordum ki kapı çaldı. Son anda çalan kapı yüzünden yönümü değiştirip kapıyı açmak için ilerledim. Kapıyı yavaş bir şekilde açtım.

 

Karşımda Barlas'ı gördüm. Elinde bir kılıf vardı sanırım akşam için giyecek olduğu kıyafeti vardı içinde.

 

"Timur Beyin efendim" dedi ve elindekini bana uzattı. Elinden alarak, "Ona veririm" dedim.

 

"Teşekkürler efendim" dedi ve gülümsedi.

 

Bende ona gülümsedim.. "Kolay gelsin," dedim.

 

"Sağ olun efendim" dedi ve arkasını dönerek gitti. Kapıyı yavaş bir şekilde kapattım.

 

Elimdekiyle arkamı dönmüştüm ki tam önüm de Timur vardı.

Kaşlarını çatmış bana bakıyordu.

 

"Ne yapıyordunuz siz öyle?" Dedi.

 

Sinirlenmiş miydi o?

 

"Ne yapmışız Timur," dedim ve ona baktım.

 

"O sana neden gülümsedi?" Dedi tek kaşını çatmış bir şekilde.

 

"Gülmek yasak mı Timur?" Dedim.

 

"Yasak! Sana kimse gülemez.." dedi sert bir şekilde.

"Başka emriniz var mıydı Timur bey?" Dedim.

 

Elimdekini ona uzattım, "Al seninmiş, onu getirmişti Barlas'ta zaten" dedim.

 

"Benim değil o senin."

 

"Ne demek benim?" Diyerek ona baktım.

 

"Akşam giyeceğin elbise Neva" dedi.

 

"Ne gerek vardı buna dolapta bir sürü elbise vardı" dedim.

 

"Akşam onu giyiyorsun Neva"..

 

"Tamam.." dedim. İstemiyordum ama yapabileceğim bir şey de yok şimdilik..

 

Elimdeki elbise kılıfıyla içeri girdim elimdekini koltuğa bıraktım ve mutfağa gidecektim ki Timur önü de duruyordu.

 

Başımı kaldırdım, "Çekilsene Timur acıktım" dedim sızlanarak..

 

Önümden çekilmişti arkamı dönerek mutfağa gitmek için kapıdan çıkıyordum ki ona baktığım da gülüyordu..

 

Manyak bu adam ya kendi kendine gülüyor..

 

 

Mutfakta karnımı bir güzel doyurmuştum.

Karnımı elleyerek, "Çok acıkmışım ya.." dedim.

 

Asya, "Belli, belli.. Baksana tabaklarda bir şey kalmadı" dedi. Güldü ve tabakları önümden alarak makinaya attı.

 

Kıkırdadım, "Bu saat olmuş acıkmam normal değil mi?" Dedim.

 

"Normal bence" dedi. Gülümsedi ve kahvemizi yapmaya başladı.

 

"Bana ne zaman gerçek bir puding yapacaksın?" Dedim. Gözlerimi kırpıştırarak, şirinlik yapan çocuklar gibiydim şu an..

 

Güldü, "Timur bey beni bu sefer kovar" dedi.

 

"Ben varım kızım senin arkanda.. Aaa sende ne korkak çıktın?" Dedim ve güldüm.

 

"Kim korkak?"

 

Timur'un sesiyle anında başımı o tarafa çevirdim. Ne zaman gelmişti bu adam ya? Burada rahat yok bana!

 

"Hiç kimse.." dedim.

 

Timur Asya'ya baktı, "Ağrı kesici getirir misin?" Dedi.

 

Asya, "Hemen efendim" dedi. Kahveleri fincana koydu.

 

İkisini de önüme koydu ve dolaptan ilacı alıp Su koydu ve Timur'a uzattı.

 

Timur direk içti ilacı.. Başı mı ağrıyordu acaba?

 

Elimdeki bardağı bıraktı, "Sağ ol" dedi ve arkasını dönerek mutfaktan çıktı..

 

Teşekkür etmeyi de biliyormuş. Vay canına?

 

Asya bana baktı, "Bana sağ ol mu dedi?" Dedi şaşkın bir şekilde..

 

Gülerek başımı salladım. Şaşırması normal geldiği günden beri kıza ters davranıyordu. O olaydan sonra ona hak verdim, bana saldıran adam korumasıymış. Ve üstelik bende bir kaç kez görmüştüm. O gün hatırlamamıştım adamı ama sonra çıkardım.

 

Hala o adama ne olduğunu merak ediyordum. Yiğit işten kovuldu demişti ama bilemiyorum..

 

 

Kahveleri de içmiştik salona gitmek için mutfaktan çıktım..

 

Timur yoktu salonda, elbise de yoktu. Odaya mı çıkardı acaba? Büyük bir ihtimalle öyle yaptı. Neyse iyi olmuş zaten ağırdı birde onu taşımazdım.

 

Akşam nasıl bir bahane bulsam acaba? Biraz düşünce bulacağıma eminim ama düşünmem lazım.

 

Hasta mı olsaydım acaba?

 

Mantıklı ama Riskli ya hasta olmadığım anlaşılırsa?.

 

Rezillik!!!

 

Düşün Neva düşün bulursun bir şey sen.. Elbiseyi mi kessem acaba? Biraz düşündüm.

Yok bu da olmaz!

 

Dolapta var bir sürü elbise onlardan giydirirdi bana.

 

Başka ne uydurabilirim. Tatlı yiyip şekerimi mi yükseltsem? Yapayım mı ki bunu? Canım da ne zamandır tatlı istiyor zaten..

 

Yok bu da olma. Sonra ben ceremesini ben çekeceğim haptı ilaçtı serum du derken.

 

Aman , aman kalsın o da olmaz..

 

"Ne düşünüyorsun?"

 

Timur'un sesiyle sıçramıştım. Yakalandım!

 

"Korkuttum mu?" Dedi ve karşıma oturdu.

 

"Yok ben fazla dalmışım da" diyerek kıvırdım artık. Ne diyecektim akşam için plan mı buluyorum diyecektim..

 

"Nereye daldın öyle?" Dedi.

 

"Asel'i düşünüyordum. Küçücük çocuk ailesini tanımıyor. Çok üzülüyorum ona," dedim düşünceli bir şekilde.

 

"Kader Neva, kaderin önüne geçemeyiz" dedi.

 

"Asya.." diye seslendi.

 

Asya salona geldi, "Buyurun efendim" dedi.

 

"Çay alabilir miyim" dedi ve bana baktı, "Sende ister misin?" Diye ekledi.

 

Hayır anlamında başımı salladım. Kahveyi içmiştim artık arkasından bir şey içmeyecektim.

 

Asya komutu almıştı ve anında salondan ayrıldı.

 

 

Aslında bununla bir hafta daha konuşmamak vardı da işte..

 

Konuştum artık.. Düşünmeye kaldığım yerden devam etsem iyi olacak ama bir anda sesli düşünürüm diye ödüm kopuyor. Çünkü onu arada yapıyorum.

 

"Babamla konuştum beni yemeğe bekliyor, hem ilaçlarımı falan alacağım" dedim.

 

Bana baktı, "Ne ilacı Neva burada var ya ilaçların" dedi.

 

"Ama onların da bitmesi gerekiyor Timur"

 

Biraz düşündü.. "peki sen bilirsin, Ne zaman gideceksin?" Dedi.

 

"Yarın akşam" dedim ve gözlerine baktım.

 

"Tamam peki dikkatli ol, dediğimi de unutma telefonla falan konuşursa dinle.." dedi.

 

"Olur dinlerim" dedim. Bende onu yapacaktım. Babama güvenmediğimden değil, sadece haklı olduğumu kanıtlamak için bunu yapacaktım.

 

"Ben bırakırım seni" dedi.

 

"Sen işe gitmeyi düşünmüyorsun sanırım?" Dedim.

 

Asya salona girdi, Timur'un çayını önüne koydu ve geri çekildi.

 

"Başka bir isteğiniz var mıydı efendim" dedi ve başını eğdi.

 

"Yok sağ ol" dedi Timur.

 

Başını eğdi ve salondan çıktı.

 

"Ne oldu Asya'ya iyi davranmaya başlamışsın?" Dedim ve tek kakışımı havaya kaldırdım.

 

"Kötü mü davranıyordum?" Dedi ve Gözleri bir an için dudaklarıma kaydı sandım ama sadece gözlerime odaklanmış bakıyordu.

 

"Yok canım hayal görüyordum ben" dedim ve omuz silktim..

 

Güldü.. "Akşam için hazırlanmak gerekmiyor mu senin?" Dedi.

 

"Yo.. gerekmiyor" dedim.

 

"Neden?" Dedi şüpheli bir şekilde bana bakıyordu.

 

"Ne yapacağım bu saate hazırlanıp" dedim.

 

"Hem kaçta gideceğiz ki?" Dedim.

 

"Akşam 8 de hazır olman gerekiyor Neva."

 

"Tamam hazır olurum" dedim.

 

Akşam göreceğim ben seni kim hazır oluyor kim olmuyor bekle sen..

 

Salondan çıktığımda odaya geçtim. Canım sıkılmıştı orada oturmaktan.

 

İlk işim kendimi banyoya atmak oldu.

 

Beni sakinleştiren tek şey su...

 

Duştan çıktığım da üstümü hızlı bir şekilde giymiştim kapıyı da kilitlemiştim ne olur ne olmaz diye..

 

Saate baktığımda, 18.30 olmuş. Şaşkın bir şekilde saate baktım. Ne ara o kadar olmuştu ya.. Allah Allah..

 

Saçlarımı da kurutma işim bitmişti. Saç kurutma makinesini banyoya götürecektim ki kapı bir anda açıldı ve Timur girdi.

 

"Sen hala hazırlanmadın mı Neva? Saat 7 oldu oldu" dedi.

 

"Ben gelmesem olmaz mı?" Dedim. Son kez bir şansımı denemek istemiştim.

 

"Olmaz Neva olmaz.." dedi kesin bir dille.

 

Aklıma şahane bir fikir geldi bir anda..

 

"Benim topuklu ayakkabım yok ki hiç burada, ben topuklu olmadan asla davete falan gitmem!" Dedim. Kollarımı göğsümde birleştirdim.

 

"Neva.. Bana bunu şimdi söylüyorsun? Neden sabahtır söylemedin?" Dedi sinirli bir şekilde.

 

"Şimdi aklıma geldi Timur,"

 

Saate baktım, 19.05 idi. Bu saate hayatta ayakkabı bulamaz.

 

İçimden kahkaha atıyordum..

 

"Böyle de gidemeyeceğime göre sen tek gideceksin artık" dedim.

 

Bana baktı ,baktı.. ve arkasını dönüp gitti .

 

Neden bir şey demeden gitmişti ki?

 

Neyse aman boş ver yat yatağa Neva sen. Diyerek kendimi koltuğu attım.

 

 

Telefonumu kurcalarken kapı çaldı.

 

"Gel" dedim ve gelen bakmak için başımı kaldırdım.

 

Asya, Timur, Ayşe teyze ellerinde sayamadığım kadar poşetle içeri girdi.

 

Yataktan hemen kalktım.

 

Timur, diğerlerine baktı "Teşekkür ederim" dedi.

Asya ve Ayşe teyze çıkmıştı.

 

"Bunlar ne?" Dedim.

 

Gözlerimle poşetlere bakıyordum.

 

"Topuklu ayakkabı." Dedi.

 

Anında kafamı ona kaldırdım.

 

Bu bir şaka olmalı! Bu kadar kısa vakit içinde bulması imkansız..

 

"Şaka yapıyorsun?" Dedim ve tek kaşımı kaldırıp ona baktım.

 

Gülümsedi, "Sence ben şaka yapacak bir adamamı benziyorum?" Dedi.

 

Baktım benziyordu, yoksa benzemiyor muydu?

 

 

"Ama.. Bunlar.." dedim ve poşetin bini elime alıp açtım.

 

Gerçekten de ayakkabıydı..

 

"Nasıl yaptın bunu hem de bu kadar kısa bir sürede?" Dedim.

 

Güldü, "Ben Timur Kandemir'im yapamayacağım şey yoktur." Dedi. Gururlanıyordu bu yaptığından.

 

Şimdi ayvayı yedin Neva.. şimdi kaçışın kalmadı.

 

O davete gideceksin..

 

"Neva.. Artık hazırlanır mısın" dedi.

 

 

"Tamam.." dedim isteksiz bir şekilde.

 

 

Eline bir poşeti aldı içinde bir kutu vardı kutuyu açtı.

 

"Bunları da takarsın" dedi.

 

İçinde takı ve bir kaç incili toka vardı.

 

Kutuyu masaya bıraktı ve odadan çıktı.

 

 

Mecburen odadaki elbiseye doğru yürüdüm yavaş bir şekilde açtım.

 

Elbiseye baktım ve şoktaydım..

 

Çok güzeldi.. Rengi siyahtı ama mükemmel görünüyordu.

 

 

 

Özel olarak mı yaptırmış bunu bu?

 

Üzerime geçirdiğimde tam bedenime uygundu. Cuk diye içine girmiştim.

 

Sırt dekoltesi çok fazla değildi, iyi de olmuştu sırtımdaki kurşun yarası henüz geçmemişti çünkü.

 

Takıları da aynada taktığımda hazırdım artık. Saçıma hiç bir şey takmamıştım.

 

Sade kalması daha iyiydi bence, çok gösterişi seven bir insan değildim. Saçım dümdüzdü ekstra bir şey yapmama gerek yoktu..

 

Çıkmadan saate baktım,20.20 olmuştu.

 

 

Geç kalmıştım ama yapacak bir şey yok.

 

Son olarak Siyah rengi stilettoları da ayağıma geçirdim. Şimdi hazırdım çıkabilirdim sanırım artık.

 

 

Salona inmek üzereydim merdivenlerden yavaş bir şekilde iniyordum ki, Timur geldiği mi duydu ve başını çevirdi.

 

Gözleriyle her tarafımı inceledi. Ve uzun uzun gözlerimde takılı kaldı.

 

"Kötü mü olmuş?" Dedim. Tuhaf bakıyordu.

 

"Güzel olmuş." Dedi.

 

"Teşekkür ederim." Dedim ve yavaş bir şekilde yanına vardım.

 

Timur da benim gibi siyah giyinmişti. Gerçi Timur'u başka bir renkle görmemiştim ben. Hala ondan kısaydım. Zaten hiç bir ayakkabı beni Timur ile aynı boyda olmamı sağlamazdı.

 

Henüz o şekilde bir ayakkabı icat edilmediğine eminim.

 

Diğer odaya gidip makyaj yapmıştım hafif. İyi ki de yapmışım. Yüzüm çok soluk duruyordu aynada.

 

Timur eliyle ileri gösterdi önden benim gitmemi istiyordu sanırım.

 

Bende hemen yürümeye başladım.

 

Elbise uzundu. Çok az ayakkabımın ucu görünüyordu. Elbiseyi gerçekten çok sevmiştim.

 

Dış kapıdan çıkmak üzereydim ki Barlasın beni izlediğini fark ettim.

 

Timur'a döndüm, arkamdan geliyor mu diye bakıyordum, Geliyormuş.

 

Siyah BMW vardı kapının önünde sanırım bununla gidecektik.

 

Timur'a döndüğümde, "Bununla mı gidiyoruz?" Dediğimde elimle arabayı işaret ediyordum.

 

Başını salladı.. Arabanın ön koltuğuna yavaş bir şekilde yerleştim.

 

Elbisem de gözüm kalmıştı, inşallah kendi kendime nazar değirmem. Timur arabanın önünden dolaştı, ve sürücü koltuğuna yerleşti.

 

Polat ve Yiğit de öndeki arabaya geçmişti. Onlar da mı gelecekti bizimle..

 

"Onlar da mı geliyor?" Dedim.

 

"Evet onlar da geliyor" dedi ve arabayı çalıştırdı.

 

Önüme döndüm, "Bu ne için düzenlenen bir davet?" Dedim.

 

Bana baktı, "Yardım için düzenlenen bir davet" dedi.

 

"Nasıl yardım? Kime yardım yapılacak ki?" dedim ve ona baktım. Gözlerimi hiç üstünden çekmiyordum.

 

"Lösemili çocuklar için.." dedi ve önüne döndü.

 

"Kim düzenliyor bunu?" Dedim merak etmiştim. Çok güzel bir düşünceydi.

 

"Ben." Dedi.

 

Şaşkın bir şekilde ona bakıyordum. Nasıl yani.. Timur mu düzenlemişti bu işi?

 

Şaşkın bir şekilde ona baktım.

 

Bana döndü dudaklarıma baktı, "Kapat o ağzını Neva!" Dedi. Uyarır gibi söylemişti.

 

"Ama.. Ben.. çok şaşırdım yani senin bunu yapmana" dedim.

 

Bana baktı, "Benden bunu beklemiyordun sanırım" dedi.

 

Başımı salladım beklemiyordum gerçekten de.

 

"Şimdi nasıl bir yardım olacak tam anlayamadım?" Dedim. Gerçekten de anlayamamıştım.

 

"Herkes belirli bir miktarda para verecek birazdan yiyecek ve içecekler benden olacak, kim ne kadar vermek isterse artık" dedi. Bir yandan bana bakıyordu, bir yandan da arabayı sürüyordu.

 

"Anladım" dedim. Önüme döndüm.

 

Başını bana çevirdiğini gördüm ama dönüp de bir şey demedim.

 

Bu çok güzel bir davranıştı. Timur'un bunu düşünmesi beni açıkça şaşırtmıştı.

 

Zengin olduğu kadar da düşünceli bir adam. Bu davranışı çok takdir etmiştim doğrusu..

 

 

Davet yapılacak olan yere gelmiştik sanırım. Sayısızca araba kuyruğu vardı çünkü.

 

Araba durduğun da, bana baktı, "İn" dedi ve kendi çıktı.

 

Hemen indim bende. İnince üstümü başımı düzeltim ve Timur'a baktım.

 

Sağ kolunu girmem için beni bekliyordu. Mecburen girecektim, herkes bizi evli sanıyordu.

 

Elimde kolunu tuttum. İyi ki de en uzun topukluyu giymişim yoksa Timur'un yanında çocuk gibi duracaktım.

 

Yani inşallah öyle görünmüyorumdur..

 

Uzun bir merdiven vardı herkes merdivenden çıkıyordu yavaş bir şekilde merdivenleri birer birer çıktık bizde.

 

Üstüme şalda almamıştım dışarısı serindi içerisi öyle olmadığına eminim ama keşke alsaymışım.

 

Bizi bir adam karşıladı kirli sakallı uzun boylu bize baktı, "Hoş geldiniz Timur bey" dedi ve eğildi.

 

Bana baktı, "Hoş geldiniz Neva hanım" dedi ve eğildi.

 

Timur'a döndüm.

 

"Hoş bulduk.." dedi ve yürümeye başladı.

 

Bende onunla yürüyordum artık. Benim için mi bu kadar yavaş yürüyordu acaba, yavaş bir şekilde ilerliyordu çünkü.

 

İçeri adım attığımızda gözlerime inanamadım. Bu kadar kalabalık beklemiyordum, bu insanları saymaya benim matematiğim yetmez..

 

Bana baktı, "Çok kalabalık değil mi?" Dedi.

 

"Evet çok kalabalık" dedim. Gözlerimi ondan çekmeden topukluyla bile hala ona alttan bakıyordum.

 

Bir insan neden bu kadar uzun olur ki anlamıyorum. Kalabalığın içine girdik.

 

İçeri girdiğimiz de bir kaç kişinin ban baktığını gördüm sonra dönüp tekrar bakmışlardı.. Nedeni anlayamasam da.

 

 

Boş masaya geldiğimiz de durduk, Timur bana baktı, "Burada bekle sen tamam mı ayrılma buradan" dedi. Arkasını dönerek gitti .

 

Şuna bak yaa beni burada tek başıma bırakıp gitti.

 

Tek başıma ne yapacağımı düşünürken garson geldi yanıma tepsideki içkilerden uzattı ve bana baktı, "Alkollü mü hepsi?" Dedim.

 

"Evet efendim" dedi.

 

"Ben istemiyorum o zaman" dedim. Başını salladı ve gitti.

 

Etrafta göz gezdirirken Timur'u ilerde, kızıl saçlı bir kadınla konuşurken gördüm. O kimdi acaba?

 

Sonra, sahneye bir adam çıktı gözüm saniyelik olarak bakmıştı ama gözlerimi Timur'dan çekmiyordum, kadınla hararetli bir şey konuşuyordu.

 

"Evet değerli misafirler.. Hepiniz hoş geldiniz." Dedi sahne de ki adam.

 

Herkes alkışlamaya başladı. Ben sahnede adama odaklandım artık, Timur'a bakmayı kesmiştim.

 

"Bu geceyi düzenleyen Timur Kandemir'e çok teşekkür ediyorum" dedi.

 

Herkesten büyük bir alkış tufanı koptu. Gözlerim bir anlığına Timur'a kaydı. Şimdi 3 kişi olmuşlardı, Kadının yanında bir adam daha vardı.

 

Ne konuşuyor bunlar Allah için ya..

 

 

"Geceniz güzel geçsin efendim.. şarkılar eşliğinde iyi eğlenceler dilerim. İkramlıkların tadına bakmayı unutmayınız." Dedi.

 

Ve sahneden çekildi. Bir yandan şarkılar çalmaya devam ediyordu.. ortam çok güzeldi, ama çok kalabalık olduğu için artık sıkılmıştım.

 

Masanın üstünde bir sürü yiyecek vardı.

 

Gözüm meyve tabağına takıldı.. şaşkınlıkla baktım, bu mevsimde erik bulup koymaları beni şaşırtmıştı.

 

Dayanamadım ve elimle erikten bir tane alıp ağzıma attım.

 

Vay canına, tazeydi.. Tadını da bayılmıştım, kütür kütür ses çıkıyordu ağzımdan. Tadına bayılmıştım..

 

Timur'a bakmak için başımı çevirmiştim ki, az önceki yerinde yoktu. Nereye kayboldu bu?

 

Sıkıldım artık, tek başıma gideceğim eve şimdi.

 

Yeri de tam bilmiyorum ki nasıl gideceğim..

 

Eriklerden yemeğe devam ediyordum ki,

"Merhaba hanımefendi" diyen sese doğru döndüm.

 

Timur kadar uzun bir adam tam karşımdaydı.

Bu kimdi? Beni tanıyor muydu?

 

"Tanışıyor muyuz?" Dedim.

 

Gülümsedi, "Yok hayır tanışmıyoruz, sizi yalnız görünce bir tanışmak istedim" dedi.

 

Tam yalnız değilim diyecektim ki, aklıma şahane bir fikir geldi.

 

Bence Timur buna çok sinir olacaktı. Sinir olması hoşuma gider. Beni burada tek başına bırakması değildi o.

 

Elimle karşımı işaret ettim. Karşıma geçti ve bana baktı.

 

"İsminiz neydi?" Dedi. Kibar bir şekilde.

 

Bu adamı da pek sevmemiştim ama neyse artık.

 

"Neva" dedim.

 

Gülümsedi, "Memnun oldum, Bende Deniz Yıldırım" dedi.

 

 

 

Arkadan Sezen Aksu'nun Hoş geldin şarkısı çalmaya başladı..

 

Sevdiğim şarkılardan biriydi bu.

 

 

Hiç ummazdım

Oldu sonbaharda

Hediye gibi geldin

Hoş geldin..

 

Sözleri kulağımdaydı, Karşımdaki adam bana baktı, "Bu dansı bana lütfeder misiniz?" Dedi. Elini de bana uzatmıştı.

 

 

Bence edebilirdim. Elimi avucuna koymak için kaldırmıştım ki, elimin üstüne bir el kapandı. Başımı çevirdim ve Timur..

 

Tam yanımda duruyordu. O kadar sinirli bakıyordu ki şu an.

 

Gözleri Deniz'in üstündeydi.

 

Deniz, "Timur Bey.." demişti ki, Timur kafasıyla adamın burnuna vurdu.

 

Gözlerim fal taşı gibi açılmıştı. Her şey bir anda oldu. Engel bile olamadım.

 

Denize baktığımda yerde uzanıyordu, burnundan oluk oluk kan akıyordu. Midem kalktı, Bir an için.

 

Timur'a döndüm.

 

"Sen kimsin de benim karımı Dansa kaldırırsın lan sen!" Dedi sert bir şekilde.

 

Herkes bize bakıyordu.

 

Şarkı da durmuştu. Yiğit bizim olduğumuz tarafa doğru koşturarak gelirken gördüm.

 

Timur'a baktım.

 

"Ne yapıyorsun?" Dedim.

 

Bana bakmadı bile adamın yanına gitmek için dönmüştüm ki Timur elimden hala tutuyordu.

 

Yiğit geldi, "Abi ne oluyor?" Dedi. Şaşkın bir şekilde.

 

Timur, "Ala şunu gözümün önünden!" Dedi.

 

Sert konuşmuştu. Olanlara bakıyordum Yiğit adamı yerden kaldırdı ve olduğumuz yerden uzaklaştırdı.

 

Timur bana döndü, "Sen Ne hakla elin adamıyla dans etmeye kalkarsın?" Diye çıkıştı.

Hala elimi tutuyordu. Elimi sert bir şekilde kendimden tarafa çektim.

 

"Beni yalnız bırakmasaydın sende!" Dedim.

Başımı insanlara çevirdim bir kaç kişi bize bakıyordu.

 

"Herkes bize bakıyor sesin yüzünden" dedim.

Timur'a baktığımda. Eliyle yüzünü kapatmıştı. Sakinleşmeye çalışıyordu. Hareketlerinden anladığım kadarıyla.

 

Sezen Aksu'nun Şarkısı tekrar çalmaya başladı.

 

Bana baktı, elimden tuttu ve çekiştirmeye başladı.

 

Şu an herkesin ortasına geçiyorduk. İnsanlarda birer birer geri çekilmişti ve Bize bakıyorlardı.

 

"Ne yapıyorsun?" Dedim. Şaşkın bir şekilde.

 

Sağ elimden tuttu, diğer elini belime yerleştirdi.

Dans etmeye başladı.

Gözlerinin içine bakarken arkadan;

 

Seyirlik değil ömürlük olsun

Dilerim bu defa bu son olsun

Seyirlik değil ömürlük olsun

Bir yastıkta nasip olsun.

 

Sezen Aksu'nun sözlerini duyuyordum bir yandan da.

 

"Sadece benimle dans edebilirsin!" Dedi kısık bir sesle.

 

Hiç bir şey diyemedim. Gözlerimi üzerinden çekemiyordum. Aynı zamanda dansa da devam ediyorduk.

 

Şu an o kadar çok yakındık, ki bundan rahatsız olmamıştım..

 

Safa geldin son ihtimalim

Bi sana kalmış halim

Hoş geldin

 

Seyirlik değil ömürlük olsun

Dilerim bu defa bu son olsun

Seyirlik değil ömürlük olsun

Bir yastıkta nasip olsun

 

Gel koynuma

Gel oynuma

Gel akşam gözlü esmer...

 

Şarkının her sözünde Timur'un gözleri ışıldamıştı.

Bana Tuhaf bakıyordu. Neden o şekilde baktığını anlayamıyordum. Bende gözlerimi ondan çekmemiştim..

 

 

 

Şarkı bittiğinde dans etmeyi de bırakmıştık. Herkes alkışlamaya başladı. O kadar çok alkışlamışlardı ki ses kulaklarımı tırmalamıştı.

Masaya doğru gidiyorduk ki gözüm kızıl saçlı kadına takıldı.

 

Bana gözlerini kısmış bir şekilde bakıyordu. Kıskanmış gibi sanki.

 

Timur aynı masaya değil başka bir masaya götürmüştü bizi.

 

Masaya geldiğimiz de, "Ne zaman gideceğiz?" Dedim. Ona bakıyordum.

 

"Biraz daha buradayız." Dedi ve gülümsedi.

 

Neden gülümsemişti ki şimdi bu?

 

Masa da yine gözlerim Eriğe takılmıştı.

Bir tane alıyordum ki, Timur'un eli elimin üstüne kapandı.

"Bugünlük yeter Neva çok yedin?" Dedi.

 

Nereden biliyordu ki çok yediğimi. Beni mi izlemişti?

 

Ben Timur'a bakarken arkadan kızıl saçlı kadının yüzünü gördüm bize doğru geliyordu.

 

Bizim masanın yanında durdu.

 

"Merhaba ben Timur'un eski sevgilisi" dedi.

 

Ne? Eski sevgilisi mi?

 

Şaşkın bir şekilde Timur'a baktım.

 

Timur sinirli bir şekilde kadına bakıyordu.

 

"Biz ne zaman sevgili olduk Hale!" Dedi sert bir şekilde.

 

Nasıl? Sevgili değiller miydi..

 

Kafam karışmıştı, biri sevgilim dedi diğeri ne zaman sevgili olduk diyor.

 

Lan burada ne oluyor ya.

 

Arkadan bir adam gelmişti bu adam az önce ki adamdı Timur ve hala denen kadının yanındaki adam. Geldi ve tam Halenin yanına durdu ona baktı.

 

"Hayatım, Timur'un yanına mı gelmiştin" dedi.

 

Adam hale denen kadına Hayatım demişti. Bunlar mı sevgiliydi yada evli? Off kafamı allak bullak oldu.

 

Timur adama baktı kaş göz işareti yaptı. Adam Hale denen kadının koluna girdi ve çekiştirmeye başladı. Adam başını Timur'a çevirdi ve göz kırptı ve önüne döndü.

 

Kadın, "Bıraksana beni be konuşuyordum ne güzel" diye çemkiriyordu adama.

 

Gözden uzaklaştıklarında Timur'a baktım. Onun beni izlediğini bilmeden bakmıştım.

 

Ne zamandır bana bakıyordu?

 

"O kim?" Dedim. Meraklı bir şekilde.

 

Gülümsedi, "Beni kıskandığını düşüneceğim şimdi? Ne bu sinir?" Dedi.

 

Nee! ben mi onu kıskanmışım kafayı yemiş bu.. sinirli mi konuşmuştum yoksa?

 

"Ne diyorsun be! Ben seni niye kıskanayım, kimse kim bana ne?" Dedim. Yönümü başka tarafa çevirmiştim.

 

"Hala eski bir ortağımızın kızı, uzun bir süredir de bana takıntılı sadece. Sevgili falan değildik olamayız da zaten!" Dedi Timur.

 

Başımı çevirdim. Ona baktım, yalan söylemiyordu sanırım.

"Neden o kadın öyle dedi o zaman?" Diyerek ona bakmaya devam ettim.

 

"Kafasında bir kaç tahtası eksik ondan" dedi ve güldü.

 

"Babası öldüğünden beri psikolojik açıdan iyi değil" diye ekledi.

 

Babası ölmüş müydü? Neden ölmüştü ki?

 

"Anladım.. Neden öldü babası?" Dedim.

 

Üzülmüştüm bu haline.

 

"Kalp krizi geçirdi" dedi. Gözlerini dudaklarım ve gözlerim arasında mekik dokuyordu sanki.

 

Neden sürekli dudaklarıma bakıyordu ki?

 

"Abi gidelim mi artık?" Diyen Yiğit'in sesine dönmüştük.

 

"Tamam" dedi Timur ve elimden tuttu.

 

Elimi niye tutuyor şimdi bu adam?

 

Olduğumuz yerden çıkmak üzereydim ki Timur'un sol tarafından beni pür dikkat izleyen adama bakıyordum.

 

Neden uzunca baktığını merak etmiştim.

Timur bana baktı, sonra baktığım yere bakmak için başını çevirdiğinde, adam kayboldu.

 

Bana döndü, "Ne oldu?" Dedi.

 

Adam bir anda kaybolmuştu nereye gitti şimdi bu adam?

 

Timur'a baktım, "Hiç" dedim ve önüme döndüm.

 

Timur bana baktı ve sonra tekrardan yürümeye başladı. Bende onu takip ediyordum.

 

Merdivenlerden indiğimiz de, Timur'un arabası hemen önümüzdeydi. Zaten çok da fazla araba kalmamıştı.

 

Arabaya geçtim ben direk üşümüştüm. Timur Yiğit ve Polat ile konuşuyordu.

 

Başımı merdivenlere çevirdiğim de o adam yine oradaydı..

 

Kimdi bu adam?

 

Neden bana o şekilde bakıyor?

 

Ve neden Timur'dan saklanıyor?...

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Evetttt bir bölümün daha sonuna gelmiş bulunmaktayız. Bölümü nasıl buldunuz?

 

 

Barlasın Neva'yı kurtarmasını bekliyor muydunuz?

 

 

Timur'un adamın Burnunu kırmasını bekliyor muydunuz?

 

 

Hale'nin bir anda Timur için eski sevgilisiyim demesini bekliyor muydunuz?

 

 

Sizce gerçekten Neva Timur'u kıskandı mı?

 

Neva'nın gördüğü adam kim olabilir???

 

 

 

 

Diğer bölümde görüşmek üzere.. Sizi çok seviyorum.. iyi ki varsınız, buraya kadar gelen ve okuyan gözlerinize sağlık.. sizi çok seven yazarınızdan size çokça kalp... 🫶🏻🫶🏻🫶🏻🫶🏻

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%