Yeni Üyelik
13.
Bölüm

13.ÜVEY AMCA...

@sinemm2611

13.ÜVEY AMCA...

 

 

Kalbinizin raflarına kitaplar dizin...

_Lâ Erdî

 

 

 

 

 

 

Bölüme geçmeden önce, Bölüme yorum yapmayı unutmayın olur mu? Yorumlarınız beni motive ediyor...🫶🏻🫶🏻🫶🏻

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

3 Saat önce..

 

Timur.

Başımı Neva çevirdiğim de ona baktım. Elbise onu o kadar güzel göstermişti ki.. Gözlerimi zar zor üzerinden çekebiliyordum.

 

Bugün yaptığını da unutmadım hala. Aklıma gelince gülmemi içimde tutuyorum. Gelmek istemediği için son dakika bana topuklu ayakkabıyı bahane etmişti.

 

Neyse ki bizim mağazadan onun ayaklarına uygun her renkten istemiştim. Yoksa kesinlikle benimle gelmeyecekti..

 

Planını anlamam bir kaç dakikamı almıştı.

 

Planı suya düşüncede üzüldüğünü fark etmiştim..

 

Takıldığım tek nokta orasıydı. Benimle gitmek istemiyor ve istemediği için de bir plan yapmıştı.

 

Bu beni gerçekten üzdü. Ben ona yakın olmaya çalıştıkça benden uzaklaşıyordu..

 

Davetin olduğu otele geldiğimiz de ona bakıp, "İn" dedim ve arabadan indim.

 

Kapısı açmak istiyordum ama bana nasıl tepki vereceğini bilemediğim için inmesini istemiştim.

 

Arabanın önüne geçtim ve ona baktım koluma hafif kaldırdım. Koluma girmesini istemiştim.

 

Bana baktı, sonra da koluma ve çok bekletmeden koluma elini yerleştirdi ve yürümeye başladık..

 

 

Kapı da bizi Uğur bey karşılıyordu. Bu düzenden o sorumluydu.

 

Uğur bana baktı, "Hoş geldiniz Timur bey" dedi.

 

Neva'ya döndü, "Hoş geldiniz Neva hanım" dedi.

 

Neva bana baktı, sanırım benim konuşmamı beklemişti.

 

"Hoş bulduk.." dedim. Selam verdi uğur bey.

 

Önüme dönerek içeri adımladım.

 

Gözlerimi etrafta dolaştırdığım da çok kalabalık olduğunu gördüm. Herkesi çağırmalarını söylemiştim hatta rakip şirketlerden bile bir sürü gelen vardı..

 

İçeride 300 yakın koruma vardı, hepsi sivil gibiydi bu olmak zorundaydı, tanıdığım olduğu kadar tanımadığım da insanlar gelmişti..

 

Neva ya döndüğümde şaşkın bir şekilde insanlara baktığını fark ettim. Yine dudaklarını aralamıştı.. istemeden yaptığının farkındaydım ama, bende bundan rahatsızdım..

 

Yani beni çok etkiliyordu..

 

 

"Çok kalabalık değil mi?" Dedim.

 

"Evet çok kalabalık?" Dedi.

 

Bir şey demeden bizim için ayrılan masaya doğru ilerlemeye başladık.

 

Masaya geldiğimiz de yönümü ona çevirdim.

 

"Burada bekle sen, sakın buradan ayrılma tamam mı? Dedim.

 

Bir şey demeden ayrıldım yanından. Bir sorun var mı bakmalıydım ilk önce.

 

Tam gidiyordum ki Hale'yi gördüm onun da gözleri üstümdeydi.

 

Hemen yanıma gelmek için yürüdü.

Benim bu kadından kaçışım yok mu?

 

"Timur, Evlenmişsin" dedi.

 

Kaşlarımı çattım, "Evet evlendim," dedim.

 

"Kimseyle evlenmeyeceğini söylemiştin bana," dedi sinirliymiş gibi de bana bakıyordu

 

Allah'ım bana sabır ver...

 

"Hale.. Bu seni ilgilendirmiyor" dedim ve "Hem sen benimle ilgileneceğine, Hakanla ilgilensene adam sana sırılsıklam aşık" dedim.

 

Sinirli bir şekilde güldü. "Bana ne be o yaşlı bunaktan!" Dedi sert sesiyle.

 

"Sesinin tınısını ayarla Hale!" Diye uyardım.

 

"Ama Timur" dedi. Sesini de cilveli çıkarmıştı.

 

Bu kadın kadar yüzsüzünü görmedim ben!..

 

"Bende senden küçüğüm Hale ve sen ona rağmen hala benim peşimdesin," demiştim ki Hakanın bize doğru geldiğini gördüm.

 

Allah'ım duydun sesimi biliyorum..

 

Hakan, "Timur.." dedi. Bana bakarak ve Hale ye yönünü döndü, "Hayatım.." dedi.

 

Birbirlerine o kadar uyuyorlardı ki, ikisi de takıntılı manyak.

 

Hale hakana bakmadan, "Bana bir daha Hayatım dersen o dili keserim senin!" Dedi.

 

Gözümün önün de hakanı tehdit etmişti.

 

Başımı Neva ya çevirdiğimde, elindeki

Eriği ağzına attı.

 

Sahneye odaklanmıştı. Bir kaç kişinin de ona baktığını görmem uzun sürmemişti.

 

Karım o elbisenin içinde buradaki bir sürü kadını sollayıp geçmişti.

 

Bir kez daha karıma hayran kaldım..

 

"Timur bir şey söylesen şuna sende," dedi Hale.

 

Ona döndüm, "Siz kendiniz halledin dedim ve yanlarından ayrılıp karımın yanına gidecektim ki, Arkamdan "Timur bey," diyen sese döndüm.

 

Karşımda Doruk vardı bana doğru geliyordu.

 

"Timur bey, kavgalı olduğunuz, Adil Yıldırım ve oğlu burada" dedi.

 

Onların ne işi vardı lan burada?

 

"Ne demek Burada ne işleri var onların burada?" Dedim.

 

"Uğur bey uyardı beni de gelmişler ve geri de çeviremeyeceği için maalesef ki içeri almış Timur bey." Diyerek konuşmamı bekledi.

 

"Tamam bir gözün üzerlerin de olsun," dedim.

 

"Tamamdır Timur bey" dedi. Selam verir geri çekildi.

 

Arkamı dönerek karımın yanına gidecektim ki karımın tam karşısında bir adam vardı.

 

Bir adam benim karımın karşısında mıydı.

 

Onalar doğru ilerliyordum ki. Adam ayağa kalktı ve Elini Neva ya uzattı.

 

Ve yüzünü böylelikle görmüş oldum.

 

Deniz yıldırım..

 

Şerefsiz. Karımı dansa kaldırıyordu gözüm ününde.

 

Hızlı bir şekilde yanlarına varmak üzereydim. Neva da elini kaldırmış kabul ediyordu ki elimle elini tuttum.

 

Denizin gözleri beni buldu,

 

"Timur bey.." dedi.

 

Hiç düşünmeden kafamla burnuna çaktım. Şerefsiz, benim ihaleyi çal sonrada gel benim düzenlemiş olduğum yerde karımı dansa kaldır.

 

"Lan sen kimsin de benim karımı dansa kaldırsın lan sen!" Dedim sert bir şekilde.

 

Herkes şu an da bize odaklanmıştı.

 

Çalan şarkı da susmuştu.

 

Karşıdan Yiğit bize doğru koşturarak geliyordu.

 

"Ne yapıyorsun?" Dedi Neva.

 

Cevap vermemiştim şu an ona da sinirliydim.

Deniz'e doğru gitmek için hamle yapmıştı ama onu durdurdum.

 

Yiğit, "Abi ne oluyor?" Dedi şaşkın bir şekilde ilk önce Yerdeki şerefsize sonra bana bakmıştı.

 

"Al şunu gözümün önünden!" Dedim sert bir şekilde.

 

Neva'ya döndüm, "Sen Ne hakla Elin adamıyla dans etmeye kalkarsın?" Dedim.

 

Elini sert bir şekilde benden çekti.

 

"Beni yalnız bırakmasaydın sende!" Dedi.

 

"Herkes bize bakıyor senin yüzünden" diye ekledi.

 

Ya sabır... Elimle yüzümü kapattım ve sakinleşmeye çalıştım..

 

Neva sevdiği şarkı çaldığın da başımı kaldırdım ve ona baktım.

 

Teklif etsem kabul etmeyecek hele ki bu olayın üstüne.. Düşündüm ve elini tuttum. sahnenin olduğu yere doğru çekiştirdim..

 

Sahnenin ortasına geldiğimiz de "Ne yapıyorsun" dedi Neva.

 

sağ elini Elimle birleştirdim. Sol elimi beline yerleştirdim.

 

Madem dans etmek istiyordu sadece benimle edecek..

 

"Sadece benimle dans edebilirsin!" Dedim.

 

Ve dans etmeye devam ettik.

 

 

Gözlerimi ondan çekemiyordum, Karımın buradaki bir sürü kişinin dikkatini çektiğini biliyorum, Hissedebiliyorum da.

 

Neva'nın beni sevmesini sağlamalıydım. Bunu nasıl yapacağımı da bilmiyorum.

 

Gözlerimle komple yüzünü inceledim. Hiç unutmamak ister gibi..

 

Şu an onunla dans etmek bile benim için çok büyük bir şeydi, Neva'nın karşısına Tam 3 kez çıkmıştım.

 

Ama beni hiç fark ermedi, yada etmek istemedi bilmiyorum.. Sonunda başardım, zorla oldu ama olsun. Sonunda kendimi ona gösterebildim ve yanında olabileceğim artık.

 

 

Şarkı bittiğin de geri çekilmiştim. Yine elini tuttum ve boş olan masalardan birine doğru yürümeye başladık.

 

Masaya geldiğimiz de, "Ne zaman gideceğiz?" Dedi.

 

Ona baktım, "Biraz daha buradayız" dedim.

 

Gözlerini takip etim yine eriğe takılmıştı gözleri. Haleyle konuşurken dikkat etmiştim, yeterince yedi artık yemese daha iyi olur.

 

Tam elini uzatmıştı ki, hemen tuttum.

 

"Bugünlük bu kadar yeter Neva" dedim.

 

Gözlerimle gözlerine odaklanmıştım.

 

"Merhaba Ben Timur'un eski sevgilisi," Halenin sesiyle ona baktım.

 

Ne diyor lan bu? Ne sevgilisi?

 

Sinirlenmiştim artık. Kurtulamayacak mıyım ben bu kadından Allah aşkına ya...

 

"Biz ne zaman sevgili olduk hale!" Dedim sert çıkan sesimle.

 

Sinir olmuştum, ne hakla karımın yanında bunu söyleyebilir..

 

Neva arkaya baktı nereye bakıyor diye dönüyordum ki Hakan geldi

 

Halenin yanında durdu, "Hayatım, Timur'un yanına mı gelmiştin?" Dedi

 

Gülmek istemiyorum ama tencere kapak gibi olmuş bunlar. O kadar uyumlular ki. Hakan 40 yaşında ama o kadar göstermiyordu zaten.

 

Neva şaşkın bir şekilde olanlara bakıyordu. Şaşırmakta da çok haklı.

 

Hakana kaş göz işareti yaparak götür dedim. Hakan Hale'nin koluna girdi ve çekiştirdi.

 

Hale arkadan hala söyleniyordu..

 

Gözlerimi Neva dan ayırmıyordum ve o şu an Hakan ve Hale'ye bakıyordu. Başını benden tarafa çevirdi,

 

"O kim?" Dedi. Sesinden merak ettiğini anlayabiliyordum.

 

Gülümsedim, "Beni kıskandığını düşüneceğim şimdi? ne bu sinir?" Dedim.

 

Anında morali bozuldu, sadece uğraşmak için öyle söylemiştim. Umrunuda olmadığımı biliyorum zaten.

 

"Ne diyorsun be? Ben seni niye kıskanayım.. Kimse kim bana ne?" Dedi ve kollarını göğsünde birleştirdi.

 

Konuşmak için ağzımı araladım, "Hale eski ortağımızın kızı, ve uzun süredir de bana takıntılı. Sevgili falan değildik, olamayız da zaten!" Dedim.

 

Bana baktı, "Neden o kadın öyle dedi o zaman?" Dedi.

 

"Kafasında bir kaç tahtası eksik ondan" dedim ve güldüm.

 

"Babası öldüğünden beri psikolojik açıdan iyi değil" diye ekledim.

 

"Anladım, Neden öldü babası?" Dedi meraklı bir şekilde..

 

"Kalp krizi" dedim. Dudakları be gözleri arasında gidip geliyordum. Zaafım haline geldi dudakları bir türkü gözlerimi ayıramıyorum..

 

Ona bakıyordum ki arkadan, Yiğit'in sesi işittim, "Abi gidelim mi artık?" Dedi.

Ve ona döndüm.

 

"Tamam" dedim.

 

Neva'nın elini tuttum ve çıkışa doğru yürümeye başladım..

 

Çıkmak üzereydim ki gözüm Neva'ya takılmıştı. Ona baktım bir yere bakıyordu bende başımı çevirdim ve kimse yoktu.

 

Nereye bakmıştı ki?

 

"Ne oldu?" Dedim ve ona baktım.

 

"Hiç" diyerek önüne döndü.

 

Hiç bir şey anlamadım ama neyse artık.

 

Arabanın olduğu yere geldiğimizde Neva elimi bırakıp direk arabaya binmişti...

 

 

 

 

Şimdiki zaman.

 

Ceketimi verecektim ama o beni beklemeden hızlı bir şekilde arabaya binmişti.

 

Yiğit, "Abi, Deniz'in buraya nasıl geldiğini bilmiyorum?" Dedi. Mahcub bir şekilde.

 

 

"Polat, Şu Adil'in oğlu mu?" Dedi.

 

Yiğit başını salladı.

 

"Sorun değil Yiğit, ama ben bir şey döndüğünü düşünmüyorum, buraya sebepsiz gelmezler ve o piç karımı dansa kaldırmış!" Dedim sert bir şekilde

 

Yiğit ve Polat dediklerimle şaşkın bir şekilde bana bakıyorlardı..

 

"Nasıl kaldırmış Abi.. Bu şerefsiz eminim ki yengeyi senin karın olduğunu biliyordur" dedi Yiğit.

 

Başımı salladım, "Bir çeviriyorlar, ve bunu bulmakta bize düşüyor," dedim ve başımı Neva'ya çevirdim bize bakıyordu.

 

"Neden gelmişler öğreniyorsunuz bana, ne işleri varmış para vermişler mi onu da öğrenin" diye tembihledim ikisini de.

 

Neva'yı daha fazla arabada bekletemeyeceğim için, konuyu burada sonlandırdım.

 

Arabaya doğru ilerlemeye başladım ön taraftan dolaştım ve koltuğa geçtim Neva'ya baktığım da o da bana bakıyordu.

 

"Bir şey mi oldu?" Dedim. Bir şey söyleyecekmiş gibi bakıyordu.

 

Bana baktı, baktı.. Başını hayır anlamında salladı. Bu haline anlam verememiştim.

 

Arabayı çalıştırmak için anahtarı çevirdim ve çalıştı. Arabayı otelin önünden yavaş bir şekilde hareket ettirdim.

 

Neva'ya döndüğüm de düşünceli görünüyordu. Sorun neydi ki? Bana anlatmadığı bir şey mi vardı acaba? Bu haline bir anlam verememiştim.

 

Yola devam ederken, "Yoruldun mu?" Diyerek ona baktım. Başını benden tarafa döndürdü.

 

"Bir adam vardı," dedi.

 

Bir adam mı vardı?

 

"Anlamadım Neva, neyden bahsediyorsun?" Diyerek bir yandan ona bakıp bir yandan da önüme bakıyordum.

 

"Timur, sen Yiğit ve Polat ile konuşurken bir adam beni izliyordu, merdivenlerin başında" bir ara yiğit başını çevirir gibi oldu ve kayboldu?" Dedi. Düşünceli bir şekilde.

 

"Sonra içeri de aynı şekilde beni izlerken görmüştüm, biz çıkarken de o yüzden durmuştum." Diye ekledi.

 

"Emin misin? Doğru gördün değil mi?" Dedim. Emin olmalıydım.

 

"Evet eminim" dedi ve bana baktı.

 

"Beni vuran kişi olabilir mi?" Dedi.

 

Düşündüm, her şey olabilirdi? Kimdi o adam? Telefonumu aldım elime ve Yiğit'i aradım.

 

Hoparlöre de vermiştim.

 

Telefon çaldı, ve hemen açtı, "Efendim abi?" Dedi Yiğit.

 

"Yiğit bana davette kim vardı kim yoktu araştırın kameralara tek tek bakın, Neva birinin onu izlediğini söyledi, Neva'ya odaklanarak bakın" dedim.

 

"Tamam abi emredersin" dedi.

 

"Yenge tarif edebilir mi bize gördüğü kişiyi?" Dedi.

 

Neva'ya döndüğüm de başını salladı.

 

"Evet" dedim.

 

"Güzel, evde konuşalım abi o zaman" dedi.

 

"Tamam" diyerek telefonu kapattım.

 

Neva'nın gözlerinde endişe vardı, ve korku da var..

 

"Korkma bir şey olmayacak" dedim.

 

"Kim olabilir? Senin bir tahminin var mı?" Dedi.

 

Konuyu değiştiriyordu şu an. Pekala öyle olsun.

 

"Hayır Neva, bende bilmiyorum" dedim.

 

Ama Derviş ve çengiz den Şüpheleniyordum. Kesin emin de değilim ama onun olma ihtimali var.

 

Kendisi benim olduğum yere gelemez ama adamı, çengiz gelebilir.

 

Düşünceli bir şekilde eve varmıştık. Neva da yol boyunca başka bir şey sormamıştı bende bir şey sormadım ve konuşmamıştım da.

 

 

Arabadan indi, elbisesini iki elle tuttu ve önden yürümeye başladı, bende arkasından ilerliyordum.

 

 

Yiğit ve Polat da arkamdan geliyorlardı.

 

Neva merdivenleri çıktı ve zile bastı. Kapıyı Asya gülerek açmıştı. Neva da gülümseyerek içeri girdi.

 

Bende arkasından girecektim ki başımı çevirdim ve Yiğit'e baktım, "Barlas ta gelsin" dedim ve önüme dönerek yürümeye başladım.

 

Neva çoktan salonda koltukta oturmuş bizi bekliyordu. Bende onun olduğu koltuğa doğru yürümeye başladım.

 

Yanına yavaş bir şekilde oturdum. Asya salondaydı, arkasından içeri ilk giren Barlas oldu, onun arkasından Yiğit ve en sonda Polat girdi.

 

Yiğit, telefonla biriyle konuşuyordu.

 

"Tamam uğur at sen bütün görüntüleri bakacağız biz" dedi yiğit.

 

Anladığım kadarıyla Uğur dan görüntüleri istiyordu.

 

Telefonu kapattı ve bana bakarak, "Senin bilgisayara gönderecek abi" dedi.

 

Başımı salladım ve Barlas'a konuyu özet geçmişlerdi sanırım. Bizi dinliyordu şu anda.

 

Asya baktığım da, "Çalışma odasın da bilgisayar olacak onu getirir misin?" Dedim.

Asya başını salladı ve koşarak üst kata çıkmaya başladı.

 

Barlas, "Efendim Neva hanım görmüş sanırım bize anlatması gerekiyor," dedi.

 

Neva bana baktı, "Anlatacağım zaten" dedi.

Önüne döndü, "Sadece tam net hatırlamıyorum adamın yüzünü" dedi. Düşünceliydi.

 

Sanırım gerçekten de tam net hatırlamıyordu yüzünü.

 

"Hatırladığın kadar anlat," dedim. Ve gülümsedim.

 

Bana baktı, başını salladı ve, "Uzun boylu, Senin kadar vardır" dedi beni kast ederek.

 

Başımı salladım, "Yanlış hatırlamıyorsam adamın bir tarafında çizik vardı, yara da olabilir, tam net hatırlamıyorum" demişti ki.

 

Anında anladım.

 

Yiğit, "Piç" demişti ki Neva ona baktı, "Ne oldu tanıdığınız biri mi?" Dedi. Yiğit ve ben arasında gidip geliyordu.

 

Evet piçin adamı piç..

 

Bırakmayacaktı peşimi şerefsiz pislik. Onu öldürmeden bana rahat yoktu.

 

Neva bana bakıyordu bir şey söylememi bekliyordu.

 

"Çengiz, gördüğün kişi" dedim.

 

Merakla bir şekilde konuşmak için ağzını araladı, "O kim?" Dedi.

 

Güldüm, bu halleri çok hoşuma gidiyor. Meraklı olunca aşırı tatlı oluyor..

 

"Derviş'in adamı, önceki evi tarayan da oydu" dedim.

 

Sonunda söylemiştim..

 

"Derviş kim? Neden sana bunu yapıyor?" Diyerek soruları sıraladı..

 

Dudaklarını yaladı ve gözlerim oraya kaydı. Bunu isteyerek yapmıyordu biliyorum ama dikkatim dağılıyordu bunu yapınca.

 

Bana baktı, "Anlatmayacak mısın" dedi.

 

"Neyi?" Demiş bulundum. Gözlerini büyüttü ve bana baktı, "Sen beni dinlemiyor musun?" Dedi.

 

Dinliyordum ama sadece biraz dikkatim dağıldı senin yüzünden demek isterdim ama diyemem..

 

"Paramın peşinde olan biri" diyerek ona baktım.

 

Asya salona gelmişti, "Getirdim efendim" diyerek yanımıza doğru geliyordu.

 

Bana uzattı ve aldım. Yiğit ayaklanarak yanıma geldi, " Alayım Abi" dedi. Ona uzattım.

 

Asya baktım, "Çay getir" dedim ve Neva ya döndüm, "Sen ne istersin" dedim.

 

"Çay olsun" dedi.

 

Çok fazla içmiyordu çayı arada içiyordu. Benim yüzümden ondan da bıkacaktı yakında.

 

Asla mutfağa koşturarak gitti. Niye acele ediyor onu da anlamış değilim ya, koşturayım derken düşecek ondan sonra göreceğim ben onu.

 

Neva esnedi yorulmuştu bugün, uykusu da gelmişti bunu da görebiliyorum ama çok az daha sabretmesi gerekiyordu onu izleyen adamı bulmak için bunları izlemesi lazım.

 

"Uyumak yok birazdan uyursun tamam mı?" Dedim ve gülümsedim.

 

Başını salladı ve yine esnedi. Bu beni daha da gülümsetmişti. Bir insanın her hali güzel olur mu? Olurmuş..

 

Neva'yı ilk gördüğüm zamanı unutamıyorum. Bir kaç kez kafesini sıradan bir müşteri gibi gitmiştim ama o değil benimle inci ilgilenmişti hep.

 

O ben hariç herkesle ilgilenmişti.

 

Mert'i ben sokmuştum kafeye bana neler döndüğünü anlatsın diye. İyi ki de yapmıştım bir çok şeyin önüne geçmiştim. Ahmet denen adam Neva ya yapmadığını bırakmamıştı. Neyse ki onu da hallettim ben. Yurt dışına yolladım ve sorun ortadan kalkmıştı.

 

Asya çayları getirdi, hepimize ikram ettikten sonra mutfağa gitti..

 

 

"Buldum abi" dedi Yiğit ve hemen ona döndüm.

 

"Getir bakalım" dedim ve bir yandan da çayımı yudumluyordum. Yanımıza geldi ve masanın önüne koydu bilgisayarı.

 

Barlas ve Polat da bilgisayarın olduğu yere gelmiş ekrana bakıyorlardı.

 

Yiğit Video'yu başlattı Neva ve ben vardık ben Neva'nın elini tutuyordum ve Neva başını çevirmiş bakıyordu Yiğit orayı odakladı.

 

Neva, "Bu o evet, evet o" dedi ve eliyle gösterdiği yere baktık.

 

Yiğit, "Hassiktir." Dedi.

 

Şu an ekran kilitlenmiş bir şekilde bakıyordum.

 

"Lan biz bunu Nasıl görmedik" dedi Polat.

 

"Kim o?" Dedi Neva. Meraklı bir şekilde Polat'a bakıyordu.

 

Barlas ta Polat'a bakıyordu.

 

Neva, "Derviş mi?" Dedi. Polat bana baktı, benim söylememi istiyordu.

 

 

"Değil." Dedim.

 

Neva bana baktı ve kaşlarını çattı, "Bu kim o zaman? Onun koruması falan mı?" Dedi.

 

"Değil" dedi Yiğit.

 

"Babamın üvey kardeşi" dedim.

 

Neva gözlerini açarak bana baktı, Polat da bana şaşkın bir şekilde bakıyordu.

 

"Nasıl.. Üvey Amcan mı yani?" Dedi ve ekrana baktı.

 

"Evet!" Dedim.

 

O gitmişti, Ne zaman gelmiş ki buraya ve benim niye bundan haberim yok?

 

Yiğit, "Hemen bakacağım Abi" dedi. Telefonunu ele alarak salondan çıktı.

 

"Amcan sana düşman mı?" Dedi Neva düşünceli bir sesle.

 

"Amcam değil, Neva Üvey o" dedim.

 

"Sonuçta Yine de Amcan Timur" dedi.

 

"Değil!" Dedim sert bir şekilde.

 

 

Sinirlenmiştim, Onun ne işi vardı burada, babam öldükten sonra çıkmıştı ortaya. Ahmet amcam ve ben hiç sevmezdim.

 

Benim mafya olduğumu da biliyor.

 

Tek istediği para dedemden isteği şey buydu. Para, mal , mülk..

 

"2 sene önce Almanya'ya taşındığını duymuştum. Dedem öyle öyle söylemişti." Dedim.

 

"Geri mi gelmiş şimdi bu?" Dedi Barlas.

 

"Gelmiş mi? Yoksa hiç mi gitmedi?" Dedi Polat ve anında başımı Ondan tarafa çevirdim.

 

Olabilir miydi? Gerçekten gitmemiş miydi?

 

Düşünceli bir şekilde Yiğit'in gelmesini bekledim.

 

Neva dan tarafa baktım, meraklı bir şekilde beni izliyordu.

 

Bu konulardan korkacağını düşünmüştüm ama meraklı bir şekilde bana bakıyordu.

 

Birden hapşırdı, ve bana baktı. Hasta mı olacaktı acaba bugün üstüne bir şey de almamıştı.

 

Yiğit, salona geldi ve anında ona baktım hepimiz baktık hatta.

 

"Oymuş abi," dedi.

 

"Ve Gitmemiş hiç gitmemiş Abi Türkiye'den" diye ekledi.

 

Polat'ın tahmini doğru çıkmıştı. Gitmemiş demek ki.

 

Polat, "Şimdi Ne olacak?" Dedi.

 

"Ne olacak onunla konuşacağım, kendini göstermek istiyor aklı sıra belli ki" dedim.

 

Neva'ya döndüğüm de meraklı gözlerle bana bakıyordu, "Amcan ... yani şeyy üvey amcan sana düşman mı?" Dedi.

 

"Evet, sadece bana değil, Amcama, Cihat'a, dedeme, Anneme, kardeşime hepimize düşman." Dedim.

 

Şaşırmıştı, "Neden?" Dedi.

 

"Miras istiyor Neva, dedem verdi aslında vermedi değil, ama yetmiyor ona" dedim.

 

"Ama çok zenginsiniz Timur verin para" dedi.

 

Beni güldürmüştü, "O hepsini istiyor Neva, mezara götürecekmiş sanırım" dedim.

 

Güldü, "Bir ihtimal" dedi.

 

Neva ile konuşurken ben diğerlerini unuttum.

Bu kız aklımı başımdan alıyordu..

 

Onlara döndüm, "Bugünlük bu kadar yeter dağılabilirsiniz" dedim. Selam verip tek tek çıktılar.

 

Neva döndüğümde eliyle ağzını kapatmıştı, esnemişti yine. Artık uyumalıydı, yeterince yoruldu bugün.

 

"Hadi sende uyu Neva" dedim.

 

Başını bana kaldırdı, "Tamam.." dedi. Ve ayağa kalkıyordu ki başını tuttu ve geri oturdu.

 

"Başın mı döndü?" Dedim.

Başını salladı, "Neva ilaçlar ve iğne" dedim.

 

Bana halsiz Hâlsiz bakıyordu, "Asya.." diye sesli bir şekilde seslenmiştim.

 

Asya mutfaktan çıktı, "Buyurun efendim" dedi.

 

"Şeker cihazını, ilaçları ve iğneyi getir hemen!" Dedim.

 

Neva'ya baktığımda uykusu da vardı, ama ilaçlar ve iğnesi vardı.

 

Saatti de geçmişti..

 

Asya istediklerimi hemen getirmişti,

"İlk önce ölçelim olur mu?" Dedim.

Bir şey demeden başını salladı ve elini uzattı, sanırım şekeri yükselmişti.

 

Asya, "Timur bey, iyi görünmüyor hastaneye mi götürsek" dedi. Neva başını hayır anlamında sağa sola salladı.

 

Gitmek istememesini anlıyordum çoğunlukla hastane de geçmiş hayatı.. sıkılması ve yorulması gayet normal..

 

 

Şekeri yükselmiş 400 olmuş yine. Kolundan ilk önce iğnesini yaptım.

 

Asya'ya döndüğümde bize bakıyordu, Neva'nın bu durumda olmasından endişelenmişti. Bunu gözlerinden anlayabilmiştim.

 

"Çorba var mı?" dedim.

 

"Evet efendim getireyim mi hemen?" Dedi.

Başımı salladım.

 

Koşturarak mutfağa gitti, Bende Neva döndüm ve, "Yemek ye biraz ondan sonra ilaçları içip uyursun" dedim.

 

Bana baktı, yavaş bir şekilde başını salladı.

 

Elbiseyle kalmıştı burada rahat edemediğine emindim ama şu an gidip çıkarması uzun sürecek ilaçları içince değiştirmesi daha iyi olur.

 

Asya çorbayı getirmişti önüme koydu, "Ben yedireyim isterseniz efendim" demişti ki hayır anlamında başımı sağa sola salladım.

 

Zaten çok yiyeceğini düşünmüyordum.

Neva biraz koltukta doğruldu, "Canım fazla istemiyor" dedi. Biliyordum zaten.

 

Başımı salladım yavaş bir şekilde ekmek ve çorbadan içirdim.

 

Yemeği bitirmiş son kez çorbayı bitirmesini istemiştim sadece ama istemediğini söylediği için bırakmıştım. Tek tek ilaçlarını da içirdim.

 

"Gidelim artık odamıza" diyerek ona baktım.

 

Asya burada olduğu için öyle demiştim. Başını salladı ve ayağa yavaş bir şekilde kalktı, kolundan tuttum.

 

"Kucağıma alayım mı?" Dedim.

 

Başını hayır anlamında salladı.

 

Yavaş bir şekilde merdivenlerden çıkmaya başladık.

 

Odanın kapısını açtım, ve içeri girdik. Yatağa oturdu ve kendini yatağa bıraktı.

 

"Elbiseni değiştirmelisin Neva" dedim. Gözünü açtı bana baktı.

 

"Birazdan değiştireceğim" dedi.

 

"Yalnız yapabilir misin?" Dedim.

 

Başını salladı ve gözlerini kapattı.

 

"Tamam o halde ben şimdi çıkıyorum birazdan kontrol etmek için gelirim tamam mı" dedim.

 

Bir tepki vermemişti, odada zaten kendi kıyafetleri vardı, kendi giyebilir diye düşüyordum.

 

Arkamı dönerek odadan çıktım..

Kaldığım odaya geçtiğim de yatağa uzandım ve düşünmeye başladım.

 

Durduk yere bu üvey amcam nereden çıkmıştı şimdi?

 

Dedem evlat edinmişti onu, ilk zaman 5 sene boyunca çocukları olmamış ve o yüzden ilk Evlat edinmişler onu.

 

Allah'ın işi ya işte, 6 sene sonra babam dünyaya gelmiş.. Daha sonra da çok geçmeden amcamlarım doğmuş. Ahmet ve Timur amcam. Son olarak da Fatma halam dünyaya gelmiş. Hiç olmayacak diye dünürken 3 tane çocukları olmuş. Zelal Ninem hep anlatıyordu bunları bize.

 

Zelal ninem babama hep ilk mucizem derdi. Amcalarım askere gitmiş ve Timur amcam da ora şehit olmuş. Babam amcam ölünce adını bana koymuş. O amcamı da hiç bilmiyorum.

 

Üvey amcamı pek tanımazdım ben gelmezdi hiç Rize'ye babam öldükten sonra gelmişti.

Bir tek o zaman öğrenebilmiştim onun kim olduğunu.

 

Ben İstanbul'a taşınmadan Hasan dedemle kavga etmişlerdi ve o kavgadan sonra çekip gitmişti..

 

2 yıl önce de Almanya'ya gitmişti yani biz öyle biliyormuşuz. Dedemin olanlardan haberi var mı bilmiyorum. Aramaya da korkuyorum Neva ile gizlice evlendiğimi duysa kıyamet kopar. hala nasıl duymadı onu da anlamış değilim.

 

Bu düşünceler içinde boğuşurken epey bir vakit geçmişti ve Neva'ya baksam bir iyi olacak..

 

Odaya geldiğimde kapıyı yavaş bir şekilde açtım. Yatağa doğru ilerlediğimde onu uyurken buldum biraz ilerledim.

 

Bir dakika! O benim kazağı mı giymiş?

 

Yanına çöktüğümde gerçekten de üzerinde benim kazağım vardı. Gülümsedim, bunu nasıl yapmıştı merak etmiştim. İlk kez bu şekilde bir şey yapmıştı.

 

 

Çok yakıştığına eminim ama sanki büyük gelmiş gibi duruyor.

 

 

Bir süre yüzünü inceledim, çok güzel peri kızı gibi. Benim peri kızım..

 

Şekeri de normale dönmüş sanırım deliksiz uyuyordu şu an top atsam duymaz herhalde.

 

Gülümseyerek bir süre daha izlemeye devam ettim. Hiç kıpırdamadan uyuyordu, sanırım bugünkü davet epey bir yormuş.

 

Onu daha fazla rahatsız etmek istemediğim için ona son kez bakıp, arkamı döndüm ve yürümeye başladım.

 

 

Kendi odama gelmiştim. Kendimi direk yatağa attım ve Nevanın halini düşündüm. Onu benim kazağımın içinde görmek için gerekirse sabah erkenden nöbetlerim.

 

 

 

Gözlerimi kapattım Uykuya dalmadan önce içimden babama seslendim, babam seni çok özledim. Rahat uyuyorsundur umarım gittiğin yerde.. Senin için üvey amcamla da savaşırım, ama sensiz ne kadar dayanırım bilmiyorum, bana yardım et baba...

 

 

 

07.30

 

Gözlerimi açtığım ve nerede olduğumu baktım. Neva'nın kaldığı odaydım. Saate baktığım da, 07.30'u gösteriyordu.

 

İlk kez bu kadar uzun uyumuşumdum hem de hiç kalkmadan..

 

Yataktan çıkıp kendimi banyoya attım..

 

Yüzümü yıkayarak aynada kendime baktım. Dinç görünüyordum bugün.

 

Aklıma birden Neva'nın o hali geldi ve gülümsedim. Neyse ki erken uyanmıştım. Henüz uyanmadığına eminim.

 

O yüzden acele etmeyecektim. Odaya geri döndüm. Erken de kalkmış daha uyanmaz sanırım Neva.

 

En iyisi alt kata inip biraz dolaşmak. Odadan yavaş bir şekilde çıktım Tam Neva'nın odasından geçiyordum ki bir bakma kararıyla yönümü oraya çevirdim.

 

Kapıyı açıp içeri adımladım Tam arkamı dönmüştüm ki Neva'yı banyoya giderken gördüm.

 

Gözlerim çıplak bacaklarına takıldı.

 

Çıplak bacak mı?

 

Altına bir şey giymeden mi yatmıştı bu kız. Kazağım elbise gibi olmuştu ama. Şaşkın bir şekilde odanın ortasında kalmıştım.

 

Banyodan çıktığında karşısında beni görmeyi beklemediği için biraz şaşırmıştı.

 

Eli kapı kolunda kalmıştı. Bana baktı, "Senin Ne işin var burada?" Dedi.

 

"Yakışmış" dedim ve gülümsedim.

 

İlk ne dediğimi anlayamadı ve üstüne baktı, gözleri açıldı. Giydiğini hatırlamıyor muydu şimdi bu kız? Neden öyle baktı ki?

 

"Ben.. Bunu nasıl giydim" dedi. Eliyle kazağı çekiştirerek.

 

Sonra gözleri benim gibi bacaklarına takıldı, sola bacağında yara izi vardı. Ne izleri bunalar?

 

Yakından baksam anlayabilirdim ama şu an buradan anlayamıyordum. Çok önceden oluşan bir yara iziydi.

 

Başını kaldırdı, "Çık dışarı üstümü değiştireceğim" dedi.

 

"Bence gerek yok peri kızı, bu şekilde çok tatlı olmuşsun." Diyerek tepkisi ölçtüm. İlk kez peri kızı demiştim. Onu ilk gördüğüm andan beri peri kızı dememek için zor tutuyordum kendimi ve bugün nihayet söylemiştim. Ne tepki vereceğini merak ederek ona baktım..

 

Hiç bir tepki vermedi kaşlarını çatmış bana bakıyordu.

 

"Dalga geçme!" Dedi sert bir sesle.

 

Güldüm dalga geçtiğimi düşünüyordu ama kesinlikle dalga geçmiyordum.

 

"Al işte bir de gülüyorsun" dedi ve kollarını birleştirdi. Aslında komik de duruyordu, kazağın kollarının içinde kolu kaybolmuştu. Ellerini bile görememiştim..

 

Ama çok tatlıydı..

 

"Bak hala gülüyorsun, çık dışarı Timur!" Dedi. sağ ayağını yere vurarak söylemişti.

 

"Tamama çıkıyorum çıkmadan, bence üstünde kalabilir ama alt kata bu şekilde inmemeni tavsiye ederim." Dedim ve göz kırptım.

Yataktaki yastığı kaptığı gibi kafama attı.

Hava da yakalamıştım.

 

"Sence bu bana bir şey yapabilir mi?" Dedim. Kahkaha attım.

 

Sinirli bir şekilde, "Çık dışarı.. Çık.." diye bağırmıştı.

 

Güldüm ve çıkmadan bacaklarına baktım, "Kesinlikle hemen değiştir üstünü" dedim.

 

Diyerek direk kapıdan çıktım.

 

"Senden nefret ediyorum.." diye bağırdığını duymuştum kapıyı kapatmadan.

 

Seveceğin günler de gelecek peri kızı..

 

Alta kata indiğim de salondan çıkmıştı ki, "Asya.." diye seslendim.

 

Arkasını döndü, "Buyurun Timur bey, günaydın." Dedi.

 

"Günaydın, kahvaltı hazırlar mısın?" Dedi.

 

"Emredersiniz efendim" dedi ve selam vererek salondan çıkıyordu ki arkasını döndü, "Neva hanım iyi mi?" Dedi.

 

"İyi" dedim.

Selam verip çıkmıştı.

 

Ayşe teyze biraz izine ayrılmıştı, yorulduğunu biliyordum zaten. Yeni birini daha almak lazım işe Yiğit'e söyleyeyim de halletsin bu işi bir an önce..

 

Koltuğa oturdum ve mesaj yerine girip. Temizlikçi işini halletmesini söyledim.

 

 

Saate baktığım da, 08.20 olmuştu bile. Asya salona kahvaltılıkları tek tek getiriyordu..

 

20 dakika sonra da işi bitmişti, Ayşe teyze olsa kahvaltı hazır olmuş olurdu şimdi. Yokluğu belli oluyor.

 

Bugün şirkete gidecektim. Boşladım orayı da. Uğur çoğu şeyler ilgileniyordu biliyorum ama olsun bir gidip neler oluyor baksam iyi olurdu.

 

 

Neva'yı çağırmak için oturduğum yerden kalkıyordum ki merdivenlerin başında onu gördüm. Sallana sallana geliyordu, beni gördü.

Yürümeye devam etti ve masaya geçip oturdu.

 

Bende arkasından masaya doğru ilerledim ve sandalyeyi kendimden tarafa çekip oturdum.

 

Ona baktım, "Günaydın" dedim.

 

Gözlerini bana dikti, "Günaydın" dedi.

 

Ve hemen tabağına baktı, sanırım utanıyordu. Benden az önceki halinden. Altına hiç bir eşy giymemiş muhtemelen sadece iç çamaşırı vardı.

 

Gülümsedim onu daha fazla utandırmak istemediğim için farklı bir konu açacaktım.

 

"Babana ne zaman gideceksin? Dedim.

 

Başını kaldırdı, "Bir saate çıkmış olurum," dedi.

 

Neden erkenden çıkmak istiyordu ki?

 

"Erken değil mi?" Dedim.

 

"Eve gideceğim bir kaç bir şey alacağım evden onları hazırlarım diye düşünmüştüm" dedi.

 

"Anladım tamam o zaman, seni ben bırakırım çıkacağım bende birazdan," diyerek dudaklarına baktım. Yine diliyle alt dudağını yalamıştı.

 

"Teşekkür ederim" dedi.

 

Bana bakmadan tabağına bir kaç bir şey alarak yemeğe başladı. Bende aynı şekilde tabağıma aldım ve yemeğe başladım.

 

Asya çaylarımı getirmişti.

 

"Ayşe Teyze nerede?" Dedi Neva.

 

"İzinde Neva hanım o?" Dedi Asya.

 

"Anladım" dedi ve ona gülümsedi.

 

Asya selam verip çıktı salondan.

 

Neva da kahvaltısını bitirmişti.

 

"Ben üstüme düzgün bir şeyler giyip geliyorum" dedi ve masadan kalktı.

 

Aslında üzerindekilerle de gidebilirdi ama demek ki tekrar değiştirmek istiyor.

 

Asya dan çayımı yenilemesini istemiştim Neva gelene kadar bir bardak daha içecektim.

 

Asya çayı getirdi ve önüme koydu.

 

Çayı aldım ve masadan kalktım. Koltuğa geçip oturdum. Asya da masayı topluyordu.

 

 

Boş bardağı masanın üzerin bıraktım ve arkamı dönmüştüm ki Neva karşımdaydı.

 

 

Krem rengi elbise gitmişti, üstüne de beyaz kabanını almış.

 

Gayet güzel görünüyordu, ama biraz fazla mı şık olmuş. Sadece eve gidecekti.

 

"Fazla şık olmamış mı?" Dedim.

 

Üstüne baktı, "Bence gayet iyi" dedi.

 

"Gidelim mi?" Dedi. Başımı salladım ve yürümeye başladı. Bende arkasından ilerliyordum.

 

Merdivenlerden indiğimiz de Barlas Kutay ile konuşuyordu.

 

Neva Beni beklemişti. Yürümeye başladım, Neva da solumdan yürüyordu.

 

Barlas ve Kutay bizi görünce konuşmayı kestiler selam verdiler.

 

"Günaydın efendim" dedi İkisi aynı anda..

 

"Günaydın" dedim ve Barlas'a baktım.

 

"Bir şey mi oldu?" Dedim.

 

Barlas başını kaldırdı, "Korumalarda eksik sayı varmış efendim de kimin gelmediğini konuşuyorduk." Diyerek bana baktı.

 

Kutay, "Doğru efendim sanırsam, Fazıl gelmemiş efendim" dedi.

 

"Neden gelmemiş?" Dedim.

 

Kutay, "Henüz bilmiyoruz efendim ulaşamıyoruz kendisine" dedi.

 

Neva bana bakmıştı, Barlas'a döndüm ve "Yiğit'i ara baksın bir neredeymiş neden gelmemiş öğrensin" dedim.

 

"Emredersiniz efendim" dedi.

 

"Kapıları açın" dedim.

 

Kapıları açmıştı kapının önünde Polat'ı gördüm.

 

"Şirkete gideceğim arkamdan gel, Yiğit de oraya gelsin" dedi.

 

Başını salladı ve arkasını dönerek arabaya bindi.

 

Neva ön koltuğa geçişti bile. Bende arkadan dolaşarak bindim.

 

Arabayı çalıştırdım, Ve bir an ilaçlarını içmediği aklıma geldi.

 

"Neva ilaçlar" dedim ve başını bana çevirdi.

 

"Evde var evde içerim" dedi.

Başımı salladım ve arabayı çalıştırarak yola koyuldum...

 

 

 

 

Neva. 

 

Arabadan inmeden önce Timur'a baktım ve, "Akşam kaçta gelirsin?" Dedim.

 

"11 de burada olmuş olurum" dedi.

 

Başımı salladım ve kapıyı kapatıp çıktım. Binamızın içine girdiğimde Timur ve korumaları da gitmişti..

 

 

Asansörden çıktım ve çantamdan anahtarı çıkarıp kapının kilidini açtım ve içeri adımladım.

 

İçeri girdiğimde anahtarı çantaya atıp çantayı astım. Ayakkabıları da ayağımdan çıkarım dolaba koydum. Odama doğru yürümeye başladım, odamın kapısı açtım ve içeri girdim.

 

 

Oda girdiğim de gülümsemiştim. Canım odam ne kadar da özlemişim odamı evimizi..

 

Yatağıma doğru ilerliyordum ki gözüm masamın üzerindeki fotoğrafa takıldı, babam ve ben vardım. Resimde 10 yada 11 yaşındayım.

 

Babamın üzerindeki kazağı nerede gördüğümü hatırlamaya çalıştım. Ama çıkaramıyordum şu an.

 

Neyse sonra düşünürüm bunu diyerek dolaba yöneldim. Üstüme rahat bir şeyler giyip akşam için yemek hazırlatacaktım.

 

Babamın sevdiği yemeklerden yapmak istiyordum umarım dolapta malzeme vardır.

 

 

Üzerime pijama takımlarımdan birini giyip odadan çıktım. Mutfağa doğru yürümeye başladım.

 

İlk olarak dolaba yöneldim ve dolabı açıp içende neler var diye göz gezdirdim.

 

Her çeşit malzeme vardı dolapta bu iyi olmuştu.

 

Başımı mutfaktaki saate çevirdim saat 13.30'du. Babam gelene kadar çoktan yapmış olurdum her şeyi.

 

 

3 saat sonra.

 

Mutfakta işim tamamen bitmişti. Kendimi direk bir duşa atacaktım. Sonra biraz uyurdum belki.

 

 

 

Odama girdim ve dolaptan temiz kıyafetlerim den çıkardım ve banyoya doğru adımlamaya başladım. Üzerimdekileri komple çıkardım ve kabine girdim.

 

Sıcak suyu ayarladım ve anında rahatlamıştım. Yemek kokmuştum zaten iyi gelmişti burada duş almak..

 

 

Saçlarımı da kurutup odaya geçmiştim. Yatağa doğru yürüdüm ve battaniyeyi açıp içine girdim.

 

Duştan sonra bir uyku çekmek yaptığım şeylerden biriydi...

 

 

Uykumun içinde, "Kızım.." sesini duyuyordum.

"Neva uyan kızım hadi ben geldim" dedi. Bu babamın sesiydi gözlerimi araladım ve babam üniformasıyla karşımda duruyordu.

 

Hemen ona sarıldım, "Babacım.." dedim. Ve kokusunu içime çektim. Onu özlediğimi fark ettim.

 

"Güzelim, Hoş geldin, sen babaya neler hazırlamışsın öyle ev mis gibi kokuyor" dedi.

 

Başımı kaldırdım ve ona baktım. "Senin için yaptım baba" dedim ve gülümsedim.

 

Anlımdan öptü ve geri çekildi, "Bu yaşlı adamın hemen üstünü değiştirip o yemeklerden yemesi gerekiyor" dedi.

 

Kıkırdadım ve ona baktım. "Tamam babacım sen üstünü değiştir bende hazırlayayım" dedim.

 

Gülümsedi ve odamdan çıktı. Banyoya girdim elimi yüzümü yıkadım ve çıktım banyodan..

 

 

Masaya şöyle baktığım da her şey çok güzel olmuştu. Babamın en sevdiği tavuk sote ,pilav ,salata ,cacık , karnıyarık ve son olarak da, muzlu puding yapmıştım.

 

Babam muzlu severdi bende çikolatalı. Ama muzlu da yerdim.

 

 

Babam direk masaya oturmuştu, en sevdiklerini yapmıştım. Bana baktı, "Otur kızım" dedi.

 

O söyleyene kadar ayakta olduğumun bile farkında değildim.

 

Oturdum ve, "Afiyet olsun Babacım" dedim.

 

"Afiyet olsun kızım" dedi.

 

Yemeklerden yemeğe başladı. Bende yavaş bir şekilde yemeğe başladım.

 

 

Yemek fasthı da bitmişti. Babam tatlısını da yemişti. Ben sadece bir kaşık onun tabağından almıştım.

 

Çok yemek istemiyordum. Sabah ilaçları içmeyi unuttum evde içerim demiştim Timur'a ama ben unuttum maalesef.

 

Mutfağı bir güzel topladım ve bir bardak suyla salona geçtim.

 

Salonda babam ilaçlarım ve iğnemi de almış beni bekliyordu.

 

"Gel kızım ilk ilaçlarını iç sonra da, iğneni vuralım" dedi.

 

Başımı salladım ve yanına oturdum. İlaçları tek tek çıkarım elime verdi bir bir içtim ve oturdum.

 

Saat'e gözüm kaydı, 21.50'idi.

 

 

İğneyi de kolumdan yapmıştı babam. Her şeyi ayarlamış sanırım ve bir çantanın içine koydu hepsini.

 

"Bunları giderken unutma kızım tamam mı?" Dedi.

 

"Tamam babacım" dedim.

 

Gülümsedi ve Televizyonu açtı, bende odama gidip yanımda götürecek olduklarımı hazırlasam iyi olacaktı.

 

"Odama geçiyorum Babam ben" dedim.

 

"Tamam canım" dedi ve gülümsedi. Yanağına bir öpücük kondurup geri çekildim ve gülümseyerek bana bakmıştı..

 

 

 

Odamda küçük valizin içine sevdiğim bir kaç parça eşyamı koymuştum. Masamın üstünde duran o fotoğrafı da koydum valizin içine. Babamın benim için aldığı eşyaları da koymuştum tek tek içine.

 

 

Üstümü de değiştirmiştim sabah giydiklerimi geri giymiştim. Valizi de elime alıp çıktım.

 

Timur, neredeyse gelmek üzeredir.

 

 

Salona doğru yavaş bir şekilde yürümeye başlamıştım ki babamın odada olduğunu ve telefonla konuştuğunu fark ettim.

 

Odanın önüne geldim ve dinlemeye başladım.

 

"Evet, burada şu an" dedi. Kim buradaydı? Kiminle konuşuyordu.

 

"Senin olduğun anlaşılırsa ölürsün biliyorsun değil mi?" Demişti babam.

 

Kimden bahsediyordu? Kimin kim olduğu anlaşılırsa ölürdü.

 

Ne olduğunu tam duyabilmek için biraz daha yaklaştım kapıya.

 

"Tamam ben dikkatliyim zaten, sen dikkatli olmalısın bence" dedi babam.

 

Kimle konuşuyordu bu ya? Karşıdaki sesi hiç duyamıyordum.

 

"Benim şimdi kapatmam lazım" dedi. Babam ve kulağımı kapıdan çekip ses yapmadan odama geri gittim elimdeki küçük valizi de kucağıma almıştım.

 

Odama geri girmiştim ki babamın kapısın açılma sesini duydum ve bende kapıyı yeni açıyormuş gibi yapıp valizi kapının önüne koydum.

 

Babam baktım, "Hazırlanmışsın?" Dedi.

 

Üzgün gözlerler bana bakıyordu.

 

"Evet babacım Timur gelmek üzredir" dedim.

 

Timur dedikten sonra yüzü bir ekşimiş gibi olmuştu. Nedeni anlayamasam da.

 

Salona geldim, ve Telefonuma mesaj sesi geldi.

 

Saate baktığım da 23.00'idi. Bu kadar dakik olmaz herhalde..

 

Telefona baktım ondan gelmişti. Aşağıdayım yazıyordu.

 

Babama baktım, "Ben gidiyorum şimdilik yine gelirim babacım ben" dedim ve babama sarıldım..

 

"Tamam güzelim, bekliyorum her zaman".

 

"Kocan yüzünden beni boşlama" dedi.

 

Gülerek, "Olur babacım" dedim. Son kez sarılıp ayrılmıştık. İlaç olan çantayı elime verdi ve kapıya kadar arkamdan gelmişti.

 

Dış kapıya çıktım ve son kez elimle babama öpücük atıp arkamı döndüm. Arkamdan kapının kapanma sesini duydum.

 

Asansöre doğru ilerlerken, aklıma babam takılmıştı. Kiminle konuşuyordu? Ve neden gizli gizli konuşmuştu?

 

Aklımı düşünceler kurcalarken, Timur haklı mı diye düşündüm.

 

Babam benden bir şey saklamazdı boşuna kuruntu yapıyorum. İşle ilgili bir konuşma olduğuna eminim.

 

Merdivenlerden inerken Timur aradan çıkıp elimdeki valizi aldı ve bagaja koydu.

 

Sürücü koltuğunun yan tarafına kendimi yerleştirdim ve kemerimi taktım.

 

Timur da arabaya bindi ve kemerini takıp arabayı çalıştırdı.

 

"Nasıldı?" Dedi ve sürmeye başladı.

 

"Güzeldi, özlemişim" dedim.

 

Bir şey demedi ve önüne dönüp sürmeye devam etti. Babamın o konuşmasından Timur'a bahsetmeyecektim..

 

Bahsedecekte bir şey de yoktu zaten. Ona başımı çevirdim ve düşünceli bir şekilde yola bakıyordu.

 

"Bir şey mi oldu, düşüncelisin" dedim.

 

"Önemli bir şey yok" dedi bana bakmadan. Genelde konuşurken bana bakardı.

 

"Emin misin Timur?" Dedim. Şüpheli bir şekilde onu inceliyordum. Başını salladı sadece.

 

 

Gözlerimi açtığımda evin önündeydik. Başımı çevirdim ve Timur beni izliyordu.

 

"Ne zaman geldik biz?" Dedim. Ve yüzüne baktım.

 

"Çok olmadı bende seni uyandırıyordum tam" dedi. Gözleri dudaklarımın üstündeydi.

 

"İnelim o zaman" dedim. Elimle kapıyı açıp dışarı çıktım.

 

Kapıyı korumanın biri hemen açmıştı. Önden ilerledim Timur'un arkamdan geldiğini ayak seslerinden anlayabiliyordum.

 

Yiğit'i Barlas ile konuşurken görmüştüm.

 

Daha fazla onlara bakmadan merdivenleri çıktım ve kapının zilini çaldım.

 

5 dakika sonra kapı açılmıştı be Karşımda Asya vardı. Gülümsedi beni görünce bende ona gülümsedim.

 

İçeri doğru adımladım.

 

Kendimi direk odaya atacaktım, kendimi halsiz hissediyordum ve uyumak istiyordum bir an önce.

 

Yavaş bir şekilde merdivenleri çıktım ve Timur'un odasına girdim. Kapıyı arkadan kilitlemiştim. Üstümü değiştirecektim.

 

Timur'un dolabını açtığım da Bütün kıyafetlerim buradaydı. Bunları kim getirdi ki buraya? Daha fazla düşünmeden İçinden pijama takımı çıkarıp üzerime geçiştirmiştim.

 

 

Kapının kilidi açtım ve yatağa doğru yürüdüm battaniyeyi kaldırıp içine girdim.

 

Telefonum bile neredeydi bakamayacaktım hiç.

Gözlerimi kapattım ve uykuya daldım...

 

 

 

 

 

Gözlerimi güneş alınca yönümü diğer tarafa çevirdim. Bir süre öylece uzandım, yataktan kalkasım gelmemişti hiç..

 

"Neva kalk artık, kahvaltı yapalım?" Diyen sesle gözlerimi açtım.

 

Başımı çevirdiğimde Timur tam karşımdaydı.

 

"Saat kaç?" Dedim.

 

"10 oldu" dedi.

 

O kadar oldu mu ya? Akşam da erken yatmıştım ama demek ki anca uykumu alabildim. Başımı salladım ve çıkması için onu bekledim.

 

Bana baktı.. Arkasını dönüp odadan çıktı ve kapını kapanma sesini duydum.

 

 

Kendimi yataktan kaldırıp, banyoya attım. Banyoda işlerimi hallettim ve çıktım. Yüzümü de yıkayınca kendime gelmiştim bir nebze de olsa.

 

Bugün kafeye gidecektim, ve kafenin oradaki spor salonuna kaydım yenilemek istiyordum.

 

Uzun zamandır formuma dikkat etmiyorum. O yüzden bir an önce spor yapmalıydım. Kapıyı açıp merdivenlere doğru yürüdüm.

 

 

Merdivenleri bitirdiğim de Timur yemek masasında beni bekliyordu. Yanına doğru adımladım.

 

Yanına geldiğimde başını kaldırıp banan baktı.

"Günaydın peri kızı" dedi ve gülümsedi.

 

"Günaydın" dedim ve masaya oturdum.

"Neden bana peri kızı dedin?" Dedim. Neden bunu şimdi durduk yere söylemişti. İlk kez, peri kızı demişti.

 

Neden söylemişti ki? Merak ederek ona baktım.

 

"Peri kızı gibisin" dedi ve gülümsedi.

 

Asya salondan görünmüştü ve konuşmam yarım kalmıştı.

 

Çayları getirip önüme koydu ve geri çekildi.

 

"Bir isteğiniz var mı efendim?" Dedi.

 

"Yok" dedi Timur.

 

Bana baktı, hayır anlamında başımı salladım. Gülümsedi ve arkasını dönerek çıktı.

 

Kapının sesi çaldı biz kahvaltımızı yaparken.

 

Salonda Yiğit'i gördüm Ve arkasından gelen Çiğdem'i de gördüm.

 

Yiğit, "Abi yeni hizmetçi gelene kadar burada çiğdem çalışacak, Ayşe hanım göndermiş" dedi.

 

Timur, "Tamam başlasın" dedi.

 

Çiğdem bana baktı ve Yanında ki Asya'ya döndü.

 

İlk kez onu görüyordu, annesinin bahsettiğine eminim ama canlı olarak ilk kez görüyordu..

 

Yanlış görmediysem Çiğdem Asya'ya bakıp omuz silkti. Çiğdemi sevmemem için bir sebep daha. O kıskanç bakışları bu seferde benim üstümdeydi. Bu kız gerçekten gözlerimi oy diyor ya.

 

Yapsam mi ki acaba?

 

Yok şimdi durduk yere bunu yapmamam lazım. Haklı olduğumuz bir zaman da bunu yapsam daha iyi olur.

 

Timur ikisine de bakıp, "Siz gidebilirsiniz" dedi. Asya ve Çiğdem'e söylemişti bunu.

 

Selam verip geri çekildiler. Yiğit bize baktı, "Afiyet olsun yenge," demişti.

 

Gülümsedim, "Sağ ol Yiğit" dedim.

 

Gülümsedi ve Yiğit Timur'a döndü, "Abi bir dışarı kadar gelir misin" dedi.

 

Timur, "Ne oldu bura da söyle" dedi.

 

Bana baktı sonra tekrara başını Timur'a çevirdi, "Hulusi bey, sizinle konuşmak istiyormuş" dedi.

 

Başını kaldırdı ve ona baktı, "Burada mı?" Dedi Timur.

 

Yiğit evet anlamında başını salladı. Ne yani buraya mı gelmişti, nasıl gelmişti buraya? Burayı nereden biliyor?

 

"Burayı nereden bulmuş Lan bu?" Dedi Timur.

 

Yiğit başını tekrar kaldırdı, "Abi.. Cihat bey var yanında" diye açıkladı.

 

İşte şimdi daha çok şaşırmıştım. Cihat onu neden buraya getirmişti ki şimdi?

 

"Alayım mı içeri Abi" dedi. Timur Cihat ismini duyduğundan beri şaşkın bir şekilde ona bakıyordu.

 

"Al.. Al Yiğit Al.." dedi. Konuşmakta bile zorlanmıştı Timur..

 

Masadan kalkıp koltuğa geçtik aynı anda. Ona baktım, "Ben gidebilirim istersen yalnız konuşmak isterseniz," demişti ki başını bana kaldırdı.

 

"Kal Neva.." dedi. Düşünceliydi, bunu gözlerinden ve bana kal demesinden bile anlamıştım. Sanırım o da benim gibi Cihat'ın onu neden getirdiğini merak ediyordu.

 

Ben Timur'u izlerken kapıdan, Cihat ve o gün gördüğüm adam girdi. Gerçekten de tam karşımdaydı şu an. Gözüm yara izine kaydı, doğru gördüğüme emin oldum artık bu oydu.

 

Cihat ve Hulusi aynı koltuğa oturdu ve Timur'a baktılar.

 

Cihat, "Timur.. Amcam geldi" dedi.

 

Timur, "Görebiliyorum.. Ama neden geldiğini anlayamadım?" Dedi ve Amcasına kaşlarını çatmış bakıyordu.

 

Hulusi, "Timur, ben ölüyorum.." demişti ki gözlerim anında açıldı ve ona baktım.

 

Ne demişti o? Ölüyorum mu dedi?

 

Timur'a baktım o da aynı şekilde duyduğu şeyi idrak etmeye çalışıyordu.

 

Cihat, "Doğru Timur" dedi. Üzgün bir şekilde.

 

"Ne demek doğru?" Dedi Timur.

 

"Neler oluyor burada düzgün anlatın şunu!" Dedi sert bir sesle.

 

Hulusi, "Timur, oğlum var, 6 yaşında benden başka kimsesi yok. Annesi öldü, bir tek ben kaldım ama bende tam iki senedir böbrek yetmezliğiyle savaşıyorum ve başaramadım artık Timur." Dedi.

 

Yüzünü incelediğimde gerçekten de yorgun görünüyordu.

 

"Oğlumu sizin bakmanızı istiyorum, yalnız kalmasın Timur, o daha çok küçük ve benim öleceğimi bilmiyor bile Timur." Dedi Hulusi.

Gözünden bir damla yaş düştü, "Timur, kimsesiz kalmasın o bari kimsesiz gibi büyümesin" diye ekledi.

 

 

Kendinin kimsesiz olduğunu düşüyordu sanırım. Timur'a başımı çevirdiğimde. Ne olduğunu anlamaya çalışıyordu..

 

 

Bende ne olduğunu Anlayamaya çalışıyordum ve çözemiyordum şu an.

 

 

Cihat, "Bakacağız biz ona atacak halimiz yok ya?" Demişti ki Timur ona baktı.

 

Ne olacaktı şimdi o çocuğa kimsesiz mi kalacaktı? Kalmazdı değil mi? O çocuğun bir suçu yok ki.

 

"Adı Ne?" Diye sordum. Hepsinin gözleri beni buldu.

 

Hulusi, "Asaf" dedi ve bana gülümsedi..

 

Düz bir şekilde ona baktım, Timur'un tepkisini bilmeden bir şey yapmak istemedim..

 

Timur, "Bunu düşüneceğim, şimdi gidebilirsin" dedi.

 

Ve ona baktım, bunun düşünecek nesi Vardı ki? Çocuğa bakmak zorundalar, babası kötü olsa bile..

 

 

Hulusi üzgün gözlerle baktı Timur'a ve başını eğdi. Timur'a baktım sinirli bir şekilde bakmıştım..

 

"Yani atmayacağım çocuğu Hulusi" dedi. Hulusi'nin gözleri parlamıştı Timur'un bu sözünden sonra.

 

Timur'a baktım ve gülümsedim. Kötü bir amca da olsa o bir baba ve oğlu için çare arayan bir baba...

 

 

 

 

 

 

Arabaya binmiştik Timur'a döndüm, "Ne yapmayı düşünüyorsun?" Dedim. Bana döndü ve, "Bilmiyorum?" Diyerek yola baktı.

 

"Timur benim haddime değil ama o da bir çocuk, yurda gönderemezsin onu," dedim.

 

"Hulusi doğru söylüyorsa göndermem zaten Neva" dedi gözlerini bana çevirip.

 

"Yalan mı söylüyor yani?" Dedim ve bir kaşımı kaldırıp ona baktım.

 

"Bilmiyorum her şey olabilir," dedi.

 

"Araştıracaksın o zaman" dedim ve gözlerimi üstünden çekmedim.

 

"Evet, hasta mı değil mi ve o çocuk gerçek iten de onun mu?" Dedi.

 

"Hepsinin doğruluğunu araştırmak zorundayım!" Dedi.

 

"Anladım" dedim.

 

Kafeye geldiğimiz de ona baktım, "Görüşürüz o zaman" dedim. Tam çıkacaktım ki, "Seni ne zaman alayım?" Dedi.

 

"Ben gelirim zahmet etme," dedim.

 

"Neva.. Neva.." dedi.

 

"Tamam 5 gibi al o zaman" dedim.

Başını salladı ve gülümsedi. Ayaklarımı kapıdan çıkarım kafeye hızlı bir şekilde girmiştim.

 

Timur' gitti mi diye bakmamıştım. Kafeye girdiğim de, beni ilk gören kişi Mert oldu ve daha sonra inci gördü.

 

"Neva!" Dedi inci şaşkın bir şekilde.

 

"Ben geldim" dedim ve gülümsedim..

 

Yanlarına doğru geçtim ve, "Nasılsınız bakalım?" Dedim.

 

Mert, "İyiyim Neva hanım siz nasılsınız?" Dedi. Bu çocuk da hiç saygısını bozmamıştı işe girdiğinden beri. Sizli bizli konuşuyordu bu gözümden kaçmamıştı.

 

İnci boynuma atladı ve, "Ne olur bana artık sürekli geleceğini söyle?" Dedi.

 

"Evet artık geleceğim" dedim ve kıkırdadım.

 

İnci, "Hele şükür," dedi.

 

Güldüm ve artık sarılmayı bırakması gerekiyordu, boğulmak üzereydim.

 

"İnci boğuluyorum.." dedim. İnci kendini geri çekti, bana baktı, "Hoş geldin patron" dedi ve güldü.

 

İnci ye baktım, "Bu spor salonu açılmış mıdır?" Dedim.

 

Bana baktı, "Hani gittiğin mi?" Dedi.

 

"Evet o?" Dedim.

 

"Açılmıştır şimdiye çoktan" dedi.

"Ne oldu ki? Yoksa başlayacak mısın spora?" Dedi ve beni inceledi.

 

"Evet başlamak istiyorum ama ne zaman uygun olur bilmiyorum orası için," dedim.

 

"Ben şimdi çıkıyorum, oraya gidip bir evrak işlerini halledeyim, belki şimdi başlarım yanıma almıştım zaten eşya." Dedim.

 

"Tamam canım," dedi ve eliyle öpücük attı.

 

El sallayarak, kafeden çıktım. Oraya kadar yürüyecektim artık, arabam yoktu zaten.

 

Spor salonunun önüne geldiğim de içeri girmek üzereydim ki, telefonum çalmaya başladı.

 

Elime aldığımda, Timur'un aradığını gördüm. Açsam mı açmasam mı diye düşündüm. En iyisi açmamak şimdi ne yapıyorsun derse türlü türlü yalan atmak istemiyordum.

 

Sessize alıp çantamın içine tıkıştırdım.

 

İçeri girdim ve etrafa baktım bu saate bile bu kadar insanın olması beni şaşırtıyordu..

 

10 kişi vardı şu an salon da 9 erkek 1 kız. Bende başlarsam 2 kız olacak.

 

Yürümeye başladım, Enes hocaya baktığım da o da bana dönmüştü. Gülümsedi, "Oo biz seni buralarda görmezdik pek Neva? Hayır mı?" Dedi ve güldü.

 

Eğlenceli bir hocaydı, "Üzgünüm hocam" dedim.

 

"Sorun değil, başlıyor musun yoksa?" Dedi.

Başımı salladım ve bir kaç tane gözlerin üstümüzde olduğunu fark ettim.

 

Başımı hafif çevirdiğim de, şoka girdim. Karşımda Timur'u görmeyi beklemiyordum. Hem de çok sinirli bir Timur'u hiç beklemiyordum.

 

Şaşkın bir şekilde ona baktım...

 

 

30 dakika önce.

Timur.

 

Evrakları imzalıyordum ki telefonum çalmaya başladı, Mert arıyordu. Telefonu açıp kulağıma dayadım.

 

"Efendim mert, bir sorun yok değil mi? Neva iyi mi?" Dedim.

 

"Timur abi Neva hanım iyi ama," dedi.

 

"Aması ne Mert!" Dedim sert bir şekilde.

 

"Abi, Neva hanım spor salonuna gitti bilmek isteyeceğini düşündüm.." dedi.

 

Spor salonu mu?

 

Dur bir dakika, yoksa yapmış mıydı dediğini.

 

"Salona mı gidiyorum dedi?" Dedim ve konuşmasını bekledim.

 

"Evet abi," dedi.

 

"Tamam hemen at bana oranın adresini" dedim.

 

"Abi zaten bizim kafenin alt sokağında" dedi.

 

"Tamam" dedim ve telefonu kapattım. Masadan hızlı bir şekilde kalktım. Kapıyı açarak dışarı çıktım, Yiğit de iki çay almış elinde bana doğru geliyordu ki, "Gidiyoruz, Hemen!" Dedim sert bir şekilde.

 

Elindekileri Cansel'in masasına bıraktı ve yanıma geldi, "Ne oldu abi? Ne bu acele" dedi.

 

"Soru sorma yiğit zaten çok sinirliyim" dedim.

 

Şirketten hızlı bir şekilde çıkıp direk arabaya bindim.

 

"Kafeye gideceğiz" dedim.

 

Yiğit arabayı çalıştırdı, "Abi yengeye bir şey mi oldu?" Dedi.

 

Ona baktım, "Olmadı ama olabilir?" Dedim.

 

Elimi yumruk yapmıştım, benim sözümü niye dinlemezsin be kadın..

 

Hızlı bir şekilde arabayı sürdü yiğit. Mert'in attığı konuma baktım. Kafenin hemen ilerisinde gösteriyordu.

 

"Kafeyi geç biraz," dedim.

 

Yiğit bana baktı, ve yola devam etti. Biraz ilerledikten sonra, "Dur burası" dedim ve aradan çıktım.

 

Yiğit, "Abi niye geldik buraya?" Diye seslenmişti ama ben çoktan içeri girmiştim bile.

 

İçeri girdiğimde Neva ve bir adamı ayakta konuşurken gördüm. Hatta gülerken gördüm desem daha doğru olurdu.

 

Gözlerimi etrafa çevirdiğim de, erkeklerin çoğunun üstü yoktu, içeride sadece 1 kız vardı Nevayla 2 olmuş. 9 tane de erkek vardı ve ben şu an çıldırmak üzereydim şu anda.

 

Benim karımın burada ne işi vardı? Bu kadar erkeğin içinde, ve hepsi de çıplak!

 

Ekimden bir kaza çıkmaz inşallah bugün.

 

Yavaş bir şekilde yanlarına doğru gidiyordum ki Neva başını bana çevirdi ve şaşırmıştı. Beni burada görmeyi beklemiyordu.

 

Sinirli bir şekilde yanlarına vardım, "Ne oluyor burada!" Dedim. Sert bir şekilde söylemiştim.

 

Neva'nın konuştuğu adam bana baktı, "Bu kim?" Dedi.

 

"Kocası." Dedim. Sert bir sesle söylemiştim.

 

Neva ya baktım ve şirketten dövmek için çıkmıştım ama, Neva bana bu şekilde bakarsa hiç bir şey yapamayacaktım.

 

Gözlerindeki korku beni durdurmuştu şu anda, benden korkuyordu. Gözlerindeki korkuyu anlamıştım.

 

Kendimi sakinleştirdim. "Karıcım, ben seni bizim spor salonun yazdırırım, burada uğraşmana gerek yok," dedim ve gülümsedim.

 

 

Adam, "Ama Neva, ne diyor bu adam?" Dedi.

 

Anında ona baktım. Sana Ne ulan sana ne!

 

Ya sabır?

 

Neva ona döndü, "Evet hocam Timur Kandemir eşim olur" dedim.

 

Salondaki tüm gözler anında bana dönmüştü. Herkes sporu bırakıp bana bakıyordu.

 

Neva ya döndüm, "Gidelim karıcım" dedim.

 

Elini tutarak çekiştirdim. Arkadan hoca mıdır ne haltsa, "Neva.." demişti ama durmadım hiç.

 

Neva'yı da sürükledim peşimde.

 

Yiğit de arkamızdan geliyordu. Arabanın önüne geldiğimiz de Neva'ya döndüm, "Ne yapıyorsun Allah için?" Dedim sinirli bir şekilde.

 

"Sen nereden öğrendin burada olduğumu?" Dedi. İki kolunu göğsünde birleştirdi.

 

Tam konuşmak için ağzımı aralamıştım ki Telefonum çalmaya başladı. Neva da telefon sesiyle cebime bakmıştı.

 

Cebimden teli çıkarıp, arayana baktım. Cihat, arıyordu.

 

"Cihat.." dedim.

 

Telefonu açıp kulağıma dayadım.

 

"Efendim." Dedim.

 

"Timur, Hastanedeyiz, Hulusi bir anda bayıldı!" Demişti ki bir anda gözlerim açıldı.

 

"Ne dedin?" Dedim.

 

"Timur çok kötü durumu, her an ölebilirmiş," dedi. Sesi üzgün ve yorgun çıkmıştı.

 

Neva meraklı bir şekilde bana bakmıştı..

 

"Geliyorum." Dedim ve telefonu kapattım.

 

"Gidiyoruz, Hulusi'nin durumu iyi değilmiş!" Dedim.

 

Neva'nın gözleri bir anda büyüdü.

 

"Yoksa.." dedi.

 

"Bilmiyorum Neva?" Dedim ve arabaya bindik.

 

Arkaya geçmiştim bende Neva'nın yanına. Umarım ölmezsin Hulusi...

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Evetttttt.. Bu bölümünde sonuna geldik. Bölümü nasıl buldunuz?

 

 

Neva'yı izleyen kişinin Timur'un üvey Amcası olmasını bekliyor muydunuz?

 

 

Sizce Timur, Asaf'ı bakacak mı? Yoksa yurda mı verecek?

 

 

Sizce Hulusi gerçekleri mi söylüyor?

 

 

Hulusi ölecek mi yoksa bu da bir oyun mu??

 

 

Yıldıza basmayı Lütfen unutmayın. Sizi çok seven yazarınızdan çokça kalp...🫶🏻🫶🏻🫶🏻

Loading...
0%