Yeni Üyelik
19.
Bölüm

19. MEHİR

@sinemm2611

19. MEHİR

 

 

 

Bölüme geçmeden önce kitaptaki geçen v kişiler ve olaylar tamamen hayal ürünüdür..

 

 

 

~Bölüme geçmeden önce lütfen oy atmayı unutmayalım...~

 

 

 

~İyi okumalar dilerim~

 

 

 

 

 

~ 19.MEHİR~

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Neva. 

 

Bakışlarımı arabanın dışın da tutmaya devam ediyordum. Notu kimin yazdığını ve amacının ne olduğunu düşünüyordum ama hiç bir sonuca varamıyordum.

 

"Ne düşüyorsun?" diyen Timur'un sesiyle bakışlarımı ona çevirdim.

 

"Bir şey düşünmüyorum" dedim.

 

"Neva yüzün düştü ne oldu söyler misin" dediğinde bir bana bir de yola bakıyordu.

 

"Gerçekten ben iyiyim Timur sadece galiba iğnemin saati geçti" dediğim de ona yalan söylemiştim biliyorum ama şu an ne olduğunu bilmeden ona bunu açıklayamazdım.

 

Başını salladığında arabanın hızını biraz artırınca ona baktım, "Acele edelim diye söylemedim Timur" diyerek yandan onu izliyordum.

 

Başını bana çevirdiğin de arabanın hızını düşürmüştü.

 

"Şimdi oldu mu?" dedi gülümseyerek.

 

Bende ona gülümsedim, "oldu" dedim ve önüme döndüm.

 

 

 

 

Eve de gelmek üzereydik, arabanın hızını iyice düşürdü evin önünde durdu. Korumalardan biri hemen Timur'un olduğu tarafa yöneldiğin de bakışlarım korumadaydı ben bunu bir yerde gördüm ama nerede? beynimin içi adamı nerede gördüğümü düşünmeme engel oluyordu sanki..

 

Daha fazla bakmadan arabadan indim bakışlarımı Timur'un yanında duran adamdaydı. Bakışları saniyeliğine bana kayınca hemen gözlerini çekti benden. Bu hareketi beni daha da şüphelendirmeye başladığın da bakışlarımı arabadan çıkan Timur'a kaydı.

 

Timur'un da gözleri beni bulunca gülümsedi, " Sen geç içeri Neva" dediğin de neden gelmediği soracaktım ki, "Timur" diye birinin seslendiğini duydum arkamızdan gelen sesle arkaya döndüm.

 

 

 

 

Rauf beyi görmeyi beklemediğim için biraz şaşırmıştım, bana gülümseyerek bakması beni hep mutlu ediyordu bu adam çok fazla baba şefkati barındıran biriydi. Çocukları var mıydı acaba çok merak etmiştim.

 

"Neva kızım kayınvaliden ve görümcen de sizi bekliyordu geçin isterseniz" dedi ve bakışları benden çekip Timur'a çevirdi.

 

"Sen kimsin?" diyen Timur'a baktım. Kendi koruması değil miydi şimdi bu adam?

 

"ismim Çetin efendim" diyerek başını eğdi.

 

"Servet'in koruması Timur beni buraya getirdi" diyen Rauf beyin sesini duyunca gözlerimi ona diktim.

 

"Servet kim?" dediğim de tüm bakışları üstüme toplamıştım.

 

"Sabah ki bahsettiğimiz kişi iş için bizimle konuşacaktı" diye açıklama yapan kişi Rauf beydi.

 

"şimdi hatırladım.." diyerek adama bakmıştım ama adam bana bakmıyordu. Servet denen adamın korumasını bir yerde görmem imkansız olduğunu anladım birine benzetmiş olmalıyım.

 

"Ben eve geçiyorum" dedim ve Timur'a baktım.

 

Gözlerini kırpınca önüme döndüğüm de Rauf beye gülümseyerek yanından geçtim. Merdivenlerden birer birer çıktım ve zile basıp beklemeye başladım. Bir kaç saniye sonra da kapı açılmıştı ve karşım da Çiğdem'i görünce yüzüm buruşmuştu.

 

 

 

 

Kenara çekildi, bende önünden geçerken saçımı savurmuştum bu kızın neden bu kadar havalı olduğunu anlayamıyordum. Sanki bütün dağları bu yatarmış..

 

Salona geldiğim de Asiye hanım ile Dicle'yi yan yana gülerken gördüğüm de içimden bir şeylerin koptuğunu hissettim. Sanki biri kalbimi parçalıyormuş gibi bir histi..

 

Gözlerimi hiç çekmeden ikisinin gülüşünü izliyordum ki, "Neva hanım" diyen Asya'nın sesiyle ikisi de bana dönmüştü. Bakışlarımı ikisinden çekip, Asya'ya baktım.

 

"Ne oldu?" dediğim de Asya bana bakmıştı sesim soğuk çıkmıştı sanırım.

 

"İğnenizi getireyim mi diyecektim" diyerek başını eğdi.

 

"Olur Asya teşekkür ederim" dedim ve gülümsedim. Ben gülümseyince o da gülümsedi. Arkasını dönerek salondan ayrıldı arkasından bakmayı bırakıp önüme döndüğüm de Asiye anımın bakışları benim üstümdeydi.

 

"Hoş geldun gelun , benim uşak nereyedur? dediğin de son kelimesini anlayamadığım için öylece yüzüne bakıp kalmıştım.

 

"Annem Abimin nerede olduğunu sordu yengecim" dedi Dicle.

 

" Rauf amca ile bahçede kaldı" dedim ve diğer koltuğa doğru geçmeye başladım. Koltuğa geçip oturduğum da Asya elindeki iğnemle yanıma doğru gelmeye başladığın da Dicle ve Asiye hanımın bakışları benim üstümdeydi.

 

Asya elindeki iğneyi bana uzattığın da ellerim titriyordu ve iğneyi alırken elimden düşürdüm.

 

"Yenge elin titriyor" diyerek Dicle yanıma geldiğin de yerdeki iğneyi alıp bana baktı, "Yükseldi mi şekerin?" dedi endişeli bakışları ile..

 

Asya yerdeki iğneyi alıp masaya bıraktığın da, "Ben hemen cihazı alıp geliyorum" diyerek hızlı bir şekilde salondan çıktı.

 

 

Asiye hanımın da yanımıza geldiğini gördüm, "Sakin ol Dicle sorun yok" diyerek onun endişesini gidermek istemiştim..

 

"Ne oliyur ha gelinume Dicle?" diyen Asiye hanıma baktığım da onun bakışlarındaki endişeyi fark etmiştim.

 

"Ben iyiyim" diyerek ikisine de gülümsedim.

 

 

Salondan içeri giren Asya koşturarak yanım geliyordu.

"Getirdim Dicle hanım" dediğin de Dicle elindeki cihazı aldı ve bana döndü.

 

"Yapabilir miyim bilmiyorum?" diyerek gözlerimin içe bakıyordu.

 

"Ne oluyor burada?" Diyen Timur'un sesiyle hepimiz salonun girişine baktık.

 

Beni koltukta görünce Dicle'nin elindeki cihazı görünce hızlı bir şekilde yanıma gelmek için yürümeye başladı.

 

İç dört adım sonra yanıma geldiğin de, "Ne oldu? Şekerin mi yükseldi?" dedi endişeli bir sesle. Sesindeki endişeyi farketmemem imkansızdı.

 

Dicle'nin elindeki Cihazı aldı ve parmağımı kendine doğru çektiğin de, "Timur ben iyiyim, iğnemi vurmam gerekiyor sadece" dedim.

 

"İğne nerede?" dediğin de herkes ona bakıyordu.

 

Asya, "Masanın üstün de Timur bey" dediğin Timur bakışlarını benden çekip masanın üstündeki iğneyi direkt eline aldı ve kolumu açtı.

 

Bir kaç saniye içinde her şey olup bitmişti.

 

Bakışlarımı Timur'un endişeli bir şekilde bana bakan gözlerine çıkardığım da gülümsedim.

 

"Ben iyiyim sorun yok?" dedim ve gülümsemeye devam ettim.

 

"Hamsi yemeymusun gelun sen?" diyen Asiye hanıma baktım.

 

"Efendim?" dedim şaşkın bir şekilde.

 

Bakışlarını bana dikti, "Hamsi diyerim yemiymisin, baksana hasta oluysun gelinum hamsi yemeysun sen?" dedi.

 

Dicle güldü, "Anne konuyu oraya nasıl bağladın?" dedi gülerek.

 

"Ne diyisin uşak, doğru söyliyrum ben, görmiyinuz mu incecuk hamsi gibu" dediğin de bende gülmüştüm.

 

Beni hamsiye mi benzetti?

 

Kesinlikle hamsiye benzetti.

 

 

Bakışlarım Asiye hanımdaydı ki Timur'un bana baktığını gördüğüm de Asiye hanımın söylediği şey yüzünden hala gülüyordum ve o ise benim gülümsememe bakıyordu..

 

"Hamsi yiyorum Asiye hanım ama çok fazla değil" dedim ve gülümsedim.

 

"Ne kadarcuk?"dediğin de Timur başını kaldırıp annesine baktı.

 

"Ne var uşak? hamsi yemeyen insan mu vardur ya?" diyerek iki eline beline koymuştu.

 

"Dur sen dur, gelunce hamsi pişurduydum Dicle git yengene hamsi getur açdur bu" dediğin de Dicle gülüyordu.

 

"Anne yemeğe gittiler ya? Aç değildir yengem" dedi Dicle.

 

Asiye hanım biraz düşününce başını salladı ve bana baktı.

 

"Anan da yedirmemiştur sana hamsi?" dediğin de tüm bakışlar onu buldu.

 

Asiye hanım dediği şeyle yüzü bir tuhaf hal almıştı, sanırım annemin olmadığını unutmuş ve bir an için ağzından kaçırmıştı.

 

"Sorun değil, ben iyiyim bakmayın Asiye hanıma öyle" dediğim de Timur bana döndü.

 

Dicle'nin bakışları da bendeydi, Asiye hanımın üzgün bakışları fark etmiştim.

 

"Üzülmeyin efendim lütfen" dediğim dudaklarını hafif yana kıvırmıştı ama söylediği şeyden dolayı kendini üzgün hissettiğini anlıyordum.

 

"Ben annemi hatırlıyorum, anne ne demek onu da bilmiyorum, o yüzden üzülmeyin efendim ben gayet iyiyim böyle annemsiz" dediğim de hepsinin bakışları bendeydi.

 

Benim bakışlarım ise Asiye hanımın üzerinde üzgün olan bakışlarından çekememiştim.

 

"Aa ama yeter hamsi gibi denize gideceğim şimdi somurtmayın bana" dediğim de Dicle gülmüştü.

 

Timur'un dudakları da yana kıvrılmıştı..

 

 

Asiye hanım koltuğa geri oturduğunda bakışlarımı sadece ona çevirmiştim. Üzüldüğünü anlayabiliyordum ama ne yapabilirim bilmediğim için Timur'a baktım.

 

"Şekerini ölçelim mi?" diye sorduğun da başımı salladım.

 

Masanın üzerine bırakılan cihazı eline aldı ve parmağımı kendin tarafa çektiğinde bakışları bendeydi.

 

Benim bakışlarım Timur ve Asiye hanım arasında gidip geliyordu. Asiye hanımın hala üzgün olması beni de üzüyordu..

 

Timur cihazdaki ekrana bakıyordu ben ise düşünen Asiye hanıma bakıyordum. Dicle'nin de bakışları annesinin üstündeydi.

 

"Asiye Anne?" dediğim de herkesin başı bana döndü.

 

Asiye hanımın üzgün bakışları gitmiş yerine mutlu olan bir yüz gelmişti.

 

"Ben anne ne demek tam bilmiyorum ama size kızının gibi davranırım, benim için az önce dediğiniz şeyi unutun lütfen, hiç sorun yok" dedim ve gülümsedim.

 

Asiye hanım da gülümsedi, "Sağ ol gelinum, senin Annen benum artuk" dediğin de gülümsedim.

 

Bakışlarımı ondan çekip, Timur'a çevirdiğim de hayran olmuş bir şekilde bana bakıyordu.

 

"Kaç olmuş?" dedim.

 

"Ne kaç olmuş?" dedi şaşkın bir şekilde.

 

"Şekeri abi şekeri" diyen Dicle'nin sesiyle ona baktım ve gülümsedim.

 

Timur elindeki cihaza baktığın da, "350 olmuş" dediğin de mavi gözleriyle kehribar rengi gözlerimin içine bakmaya devam etti.

 

 

"Çok değil midur?" diyen Asiye hanıma baktım.

 

"Değil, bunun altına hiç düşmedi daha" dediğim de şaşkın bir şekilde bakıyordu.

 

"Valla çoktur gelinum" dediğin de gülümsedim.

 

"Bu en normali benim için" dediğim de şaşkın bir şekilde yüzümü inceliyordu.

 

"Ne zamandur böylesun?" dedi.

 

"Doğuştan olduğunu söylüyorlar genetikmiş sanırım babam da yok Annem de olmalı" dedim düşünceli bir şekilde.

 

Annem de olmalı annem veya ne bileyim annemin kardeşlerinde falan, babamın kardeşi yoktu zaten onu es geçiyorum ama annemin varmış sanırım babam sanki bir ara öyle bir şey söylemişti.

 

"Öyle olmalı" diyen Timur'du.

 

 

Başımı salladığım da kendimi biraz daha iyi hissediyordum.

 

"Çay yokmudur ha bu evde?" diyen Asiye hanımdı.

 

"Ben hemen söyleyip geliyorum hep birlikte içelim" diyerek ayağa kalktı ve gülümseyerek salondan çıktı.

 

Timur yanıma oturdu ve bakışlarını yüzümde gezdirdi. "İyi misin?" dedi bakışlarını da benden çekmeden.

 

"İyiyim endişelenme" diyerek gülümsedim.

 

O ise benim dudaklarıma bakıyordu.

 

"Babanla da bi tanuşak merak edeyrum ailenu" diyen Asiye hanıma baktım.

 

"Olur, ama benim babamdan başka kimsem yok, yani babam ve ben varız sadece" dediğim de Asiye hanım üzgün bir şekilde bana bakmıştı.

 

"Amcan dayularun da mi yokdur?" dedi.

 

Başımı hayır anlamında salladım.

 

"Yok efendim" dedim düz bir sesle.

 

"Tamamdur kızım, ha biz babanla daa tanışuk" dedi ve gülümsedi.

 

Gülümsediğin de yanaklarının tombulluğu ortaya çıkıyordu. Çok tatalı bir kadındı sesi de çok güzel gelmişti kulağıma..

 

"Olur efendim" diyerek gülümsedim.

 

"Bana Anne de güzel gelinum" dedi.

 

Ona anne dememi istiyordu, ama ben onun gerçekten gelini değildim ki? Bizim her şeyimiz sahteydi bu kadını üzmek istemiyorum, kendimi ona bağlamak da istemiyorum..

 

"Tamam Anne.." dediğim de kabul etmiştim. Ne kadar onu bu yalana inandırmak istemesem de şu an için yapabileceğim bir şey yoktu.

 

Timur ve ben sahteydik, evliliğimiz de sahteydi. Her geçen gün bu aileye daha da bağlanıyorum en çokta Timur'a..

 

 

 

 

Bakışlarım Timur'un üzerindeydi, nedendir bilmiyorum bugün gözüme fazlca güzel görünüyordu, O annesine bakıyordu.

 

"Deden nerededur biliymisun?" dedi Asiye hanım.

 

"Biliyorum" diyen Timur'a baktım.

 

"Nerededur deden?" dedi Asiye hanım.

 

"Hala burada anne, ikinizin birbirinizden haberiniz yokmuş gibi davranıyorsun?" dedi sorara gibi Annesine Timur.

 

"Ne deysun uşak sen? Ben ne bileyum dedenun ha bu iştanbula celeceğunu" dedi.

 

"Anne.. bir kere de bana doğruları söyle lütfen? Ben kendim öğrenmek istiyorum" dedi sıkılkan bir sesle Timur.

 

Düşüncesini anlayabiliyordum en başından beri dedesinin ve Annesinin birlikte konuşup geldiğini düşünüyordu ama ben nedense öyle hissetmiyordum.

 

 

"Aneyi kızdırıyorsun ha uşak! Ne deyisun sen Aneye?" dedi biraz sesini de yükseltmişti.

 

"Tamam Anne bir şey demiyorum" diyerek bakışlarını Annesinin üzerinden çekti Timur.

 

"Dellendurma benu alirım ayağumun altına bak senu uşak, ne diyisun sen? Ben deden ile ne diye konuşayum?" dedi sert bir şekilde.

 

Timur başını kaldırıp Annesine baktığın da canım sıkılmaya başlamıştı durduk yere neden Annesinin üstüne gidiyordu anlamıyordum.

 

"Neden geldin o zaman Anne? Yusuf dedem seni neden yolladı ha buraya?" dedi.

 

"Uşaklarımun yanına çideceğum dedum ve çıkup çeldum, sen istemiysun beni, ciderum yarun ben" dedi ve kollarını önünde birleştirmişti.

 

Sesi de sonlara doğru üzgün çıkmıştı.

 

 

"Anne, lütfen bana doğruları söyle?" diyen Timur'a baktım ve hiç düşünmeden elinin üstüne elimi koyduğum da bana bakmasını sağladım.

 

Gözlerinin içene baktığım da benim ne demek istemişi anladığını düşünüyorum. Kadının üstüne gitmesini istemiyordum daha fazla.

 

"Mısır da geldi" diyen Dicle'nin sesiyle herkes ona bakmıştı.

 

Dicle elindeki tabaklarla salondan içeri doğru girmişti.

Hepimize baktığın da, "Ne oldu? Suratlar niye beş karuş asuldu?" dedi. Sonlara doğru sesini Onaların konuştuğu dilde çevirmişti.

 

 

"Ne olsun ha bu abin olacak inatçı keçi, sözüme inanmiyi?" dedi Asiye hanım.

 

Dicle elindeki tabağın birini bizim önümüze diğeri ne Asiye yanım ve kendi önüne koyup oturdu.

 

"Abim inatçu keçinun tekidur bilmiymisun Aney?" dediğin de güldü.

 

"He bileyrum bileyrum da Aneyinden ne istiy onu bilemeyrum?" dedi Asiye hanım. Kaşlarını çatmış bir şekilde Timur'a bakıyordu.

 

Timur annesine değil bana bakıyordu. Elimi eline koyduğumdan beri Annesini dinlemiyormuş gibi bakıyordu.

 

Salondan giren Çiğdem ile bakışlarım hemen onu buldu.

 

Gözerim ister istemez biraz büyümüştü, evde bu etekli mi dolaşıyor bu kız?

 

Asiye hanımın da bakışları Çiğdemin bacaklarına kaymıştı. Tepsiden çayı alırken, "Kim giydurdu bunlaru sana?" dediğin de çiğdem Asiye hanıma bakmıştı.

 

"Efendim? Anlamayadım?" dedi incecik sesiyle.

 

"Nesunu anlamadun? Kim giydırdu bu kısachk eteğu sağa?" diyerek kaşlarıylada bacaklarını işaret etmişti.

 

 

Çiğdem'in paniklemiş gibi bir hali vardı, "Kimse söylemedi efendim" dedi ve başını yere eğdi.

 

"Demek kimsecukle bir şey demedu?" dediğin de Dicle de tepsiden çayı alıyordu.

 

"Bir daha giyme ha bu kısachk şeyleri, erkek vardur ha burada dikkat edun birazcuk" dedi sert bir şekilde.

 

"Tamam efendim" dedi Çiğdem ve direkt yanlarından ayrılarak bizim yanıma gelmişti.

 

Timur çayını aldı ve masanın üzerine koydu aynı şekilde benim de çayımı alıp önüme koydu.

 

Çiğdem ise Timur bakıyordu.

 

Bu kız elimde kalacak az kaldı..

 

 

Çiğdem salondan çıktığın da herkes çayını ve önündeki patlamış mısırdan yiyordu.

 

 

Bende biraz yemiştim, çok yemeden kendimi geri çekmiştim. Mısırı çok severdim ama bazen aşıra kaçırdığım için az yemek için uğraşıyordum.

 

 

"Ee yengecim yarın ne yapalım?" dediğin de bakışlarım Dicle'ye kaymıştı.

 

Aynı şekilde Timur'un da bakışları Dicle'nin üstündeydi.

 

"Bilmem ne yapalım?" diyerek ona baktım.

 

"Üçümüz kız kız alışverişe çıkalım mı?" dediğin de Asiye hanım kızına bakmıştı.

 

"Ben de mu celeceğum?" dedi şaşkın bir şekilde.

 

"Abimin kız olmadığa göre sende geleceksun Annem" dedi ve yanağından makas almıştı

 

"Ben ne edeyum sizunla ha siz ikunuz cidun" dediğin de Dicle itiraz kabul etmediğini belli etmek için Asiye hanıma tamamen döndüğün de, "Celeysun deduysam celeysun!" dedi ve noktayı da koymuştu.

 

"Nereye çektunuz siz bilemeyrum ha ben, Babanuz da inatçu değildu bende değildum" dediğin de Timur annesine baktı.

 

 

Ortama bir kasvetli hava çökmüştü. Kimseden de ses çıkamdı. Asiye hanım eşinden bahsettikten sonra sanki herkes kendi köşesine çekilmişti.

 

Her geçen gün merak etmeye başlıyordum, anlatılanlara bakılırsa murat bey çok iyi biriymiş.

 

 

Timur başı yere eğmişti ve düz bir şekilde yere bakıyordu.

 

"Murat bey nasıl biriydi?" dediğim de Tüm gözler bana çevrildi.

 

Hapsi bana bakmaya başladıkların da çekinmiştim. Sormakla hata mı yapmıştım acaba? İnsanların acısını mı deşmiştim.

 

 

"Kocam, Dünyanun en marhametlu adamuydu, Rize de ve Trabzon da insancular böyle bilirdu, yardım etmediğu insan kalmamuştur karadeniz de" dedi düşünceli ve gurur duyan bir sesle.

 

Asiye hanım einden bahsederken her söylediği kelimenin altında gurur ve özlem yatıyordu. Özlemin yattığını gözlerinden anlamıştım.

 

 

"İşte nasup olmadı uşağunun düğünnü görmek" dedi düşünceli bir şekilde.

 

"Ha bizde göremeduk ama neyse artuk" dediğin de aklına bir şey gelmiş olmalı ki bakışlarını Timur'a dikmişti.

 

"Düğün değunce akluma gelmiştur ha sizin imam nikahı oldu mi?" dediğiyle şaşırmıştım.

 

Olmamıştı ki?

 

"Evet"

 

"Hayır"

 

Dedik aynı anda Timur ile. Ben evet demiştim Timur ise hayır.

 

Asiye hanım şüpheyle bize baktı, "Evet mi hayur mu?" dediğin de.

 

Bu sefer de, "Hayır" dedim Timur ise, "Evet" demişti.

 

Dicle gülmüştü.

 

"Ha bir karar verun da.. Evetmidur? Hayırmidur?" dedi Asiye hanım.

 

"Hayır" dedi Timur. Ben sessiz kalmıştım.

 

"Hayur mi dedun?" dedi Asiye hanım kızgın bir sesle.

 

"Kıymadık anne, unutmuşum" diye açıkladı Timur.

 

Aslında unutmamıştı, imam nikahına gerek yoktu biz evli bile değildik ki zaten?!

 

"Ne deyısun sen uşak? Ha bu kadar önemli bir şey unutulir mu?" dedi kızgın bir şekilde.

 

"Hemen yarun bir hoca bulup kiyayruz bu nikahu olmaz uşağum bu şekulde" dedi.

 

"Tamam Anne" dedi Timur.

 

Timur'a baktığım da neden tamam dediğini de anlamıyordum. Ama şimdi annesi de doğal olarak normal şey istiyordu, bizi gerçekten evli sanıyordu kadın bu u istemesi gayet normaldi.

 

Sesimi çıkartmadan ikisine bakıyordum ki esnedim. Uykum gelmişti, saat kaç olmuştu acaba?

 

"Hadi bunu yarın konuşuruz yatalım artık uykum geldi" dedi Dicle.

 

Kız sanki içimi okumuştu, belki de esnediğimi görmüştü.

 

 

Asiye hanım ve Dicle ayağa kalkmıştı. Bende ayağa kalkınca, Timur da yavaş bir şekilde oturduğu yerden kalktı ve bana baktı.

 

Elimi tuttu ve gözlerimin içine baktı.

 

Asiye hanım ve Dicle yürümeye başlayınca bizde arkalarından yürümüştük.

 

Timur'un odasına geldiğim de durdum. Asiye hanım önceki kaldığım odaya girmişti. Dicle de diğer odaya girince Timur ve ben kapının önünde kalmıştık.

 

Asiye hanım kapıya kapatmadan bize baktı, "Ne dikeliysunız? Yatmayacağmusunuz?" dedi sorar gibi.

 

"İyi geceler Anne" dedi Timur ve beni odaya doğru çekiştirdi.

 

Odanın içine geldiğimiz de Timur'a bakıyordum.

 

Annesi buradaydı, Dicle de buradaydı.

 

Biz şimdi odada mı sıkışıp kalmıştık?!

 

Timur elimi bıraktığın da dolaba doğru yöneldi, dolaptan rahat bir şeyler aldı eline ve lavaboya doğru gidip kapıyı kapattı.

 

Ne yani şimdi birlikte mi uyuyacağız?

 

Ben öylece ayakta dikilirken kapı açıldı ve Timur giyinmiş bir şekilde çıkmıştı.

 

Gözlerini bana çevirdiğin de öylece yüzümü inceliyordu.

 

"Şimdi ne yapacağız?" diyerek yüzüne bakmaya devem ettim.

 

Dudakları yana kıvrıldı, "Ben uyumayı planlıyordum ama senin daha iyi bir fikrin varsa onu da yapabiliriz" dedi ve sırıttı.

 

Ne dedi bana şimdi bu?

 

"Ne dedin sen bana?" dedim şaşkın bir şekilde.

 

"Ne demişim?" dedi ve başını hafif sağa yatırdı.

 

"Ne fikrim olacakmış benim, burada mı uyuyacaksın?" dedim.

 

"Yok burada değil Annemle uyuyacağım" dediğin de güldü.

 

 

"Dalga geçme benimle!" diye onu uyardım.

 

"Neva.. Annem burada, kardeşim burada ve biz evliyiz nerede uyumamı bekliyorsun?" dedi sorar gibi.

 

"Ama biz gerçekten evli değiliz ki" diyerek gözlerinin içine baktım.

 

"Evliyiz biz Neva, evli." dedi baskın bir sesle.

 

"Sahte evlilik Timur" dedim düşünceli bir sesle.

 

 

"Öyle.." dediğin de bile öyle kelimesin de bile sanki bir anlam yatıyordu.

 

 

O da mı benim gibi bağlanmaktan korkuyordu merak ediyordum.

 

Ya ona alışırsam, ya yanından gidemezsem, bana babamdan daha çok iyi davranıyor, sanki gerçekten eşiymişim gibi.

 

 

"Hadi Neva uyuyalım artık başım ağrımaya başladı" diyerek yatağa geçti ve uzandı.

 

Şaşkın bir şekilde ona baktım.

 

"Birlikte uyuyamayız?" dediğim de kaşını çatmış bana bakıyordu.

 

"Neden uyuyamıyormuşuz?" dedi.

 

"Timur, nasıl birlikte uyuyacağız? Bu doğru değil, olmaz yani" dediğim de güldü.

 

 

"Hayatımız da doğru olan ne var Neva?" dediğin de biraz düşündüm ve haklıydı.

 

 

Bu olanların ve yaşanılanların hangi biri doğru olabilirdi ki?

 

 

"Hadi git üstünü değiştir, nasıl rahat ediyorsun o elbiseyle" dedi sorar gibi. Beni de baştan aşağı incelemeyi de unutmamıştı.

 

 

Mecburen üzerimi değiştirmek zorundaydım bu elbisenin içinde daha fazla duramazdım.

 

Dolaptan pembe pijamamı çıkardım ve elime alıp bende lavaboya girdim. Umarım bu elbiseyi çıkarabilirdim, Dicle elbisenin fermuarını zor çekmişti.

 

Şu an için Dicle den yardım isteme gibi bir lüksüm de yoktu.

 

 

Elimdekileri banyoda ki tezgahın üstüne koyduğum da elimi arkaya attım.

 

Fermuarı çekiştirdim, ama açamamıştım. Ne diye bu elbiseyi giyersin Ki giy git işte pantolon gömlek.

 

Kendime kızarken, bir yandan da söyleniyordum.

 

"Of Dicle.. senin yüzünden elbiseyi açamıyorum" diyerek söylenmeye devam ettim.

 

Açamayacağımı anlayınca ellerimi önüme çektim ve soluklandım..

 

Tekrar denemekten başka çarem olmadığı için elimi arkaya attığım. Fermuarı çekiştirirken bir anda fermuar elimde kaldı.

 

Gülümsedim, elimde kalmıştı ama elbisenin fermuarı da açılmış oldu bu şekilde de.

 

Elbiseyi hemen üstümden çıkardım ve Pijamaları hızlı bir şekilde giydim. Çok fazla vakit harcamıştım burada zaten.

 

 

Üzerimden çıkardığım kabanı kenardan aldım ve elbiseyi de yerden alıp banyodan çıktım.

 

Banyodan çıktığım da başımı çevirince Timur'u bana bakarken gördüm.

 

"Bir artık uyudun sanmıştım" dediğin de güldüm.

 

Elimdeki kabanı ve elbiseyi dolaba tıkıştırdım.

 

"Elbisenin fermuarını açamadım da o yüzden geciktim" dedi dalgınlıkla direkt yatağa girdim.

 

"Neden yardım istemedin?" dedi muzip bir sesle.

 

Başımı ona çevirdiğim, "Kendim hallettim teşekkür ederim" diyerek gülümsedim.

 

O da bana gülümsemişti. Kendini geriye bırakarak gözlerini kapattı..

 

Bende kendimi geri bıraktım ve uyumak için gözlerimi kapattım. Yorulmuştum da bugün hemen uyuyacağımı biliyordum.

 

Gözlerimi kapatmamla yorgunluğun üzerime çökmesi bir oldu..

 

 

İyice mayışmış ve bilincim tamamen kapanmak üzereyken Timur'un kokusunu alabiliyordum..

 

Yağmur yağdıktan sonra gelen o güzel kokuya benziyordu yada benim çok fazla uykum vardı bilmiyorum. Belimde bir sıcaklık hissettim ama gözlerimi açamadan bilincim tamamen kapanmıştı..

 

 

 

 

 

 

Timur.

Yatağa girdiğinden beridir benden uzak duruyordu ama şimdi başını göğsüme koymuş bir şekilde uyuyordu..

 

 

Hiç ses çıkarmadan öylece tavanı izledim, Neva'nın kokusu burnumu dolduruyordu ve bu beni çok mutlu ediyordu.

 

Sanırım Annemin gelmesi çok iyi olmuştu, inşallah uzun bir süre gitmez..

 

Elini göğsüme koyduğun da uyuyamıyordum, bu şekilde üzerimde uyuması ve bana sarılması beni çok heyecanlandırdığı için uyumakta zorlanıyordum..

 

Kokusunu içime çektiğim de huzur buluyordum. Ona bu kadar bağlanacağımı tahmin bile etmemiştim.

 

 

O video elime geçince kafeye onu öldürmek için gittiğim de onu görünce planlarım değişmişti. Akif denen şerefsizin de acı çekmesini istemiştim. Neva'yı öldürecektim. Ama bunu yapamamıştım, o gün bir şeyler bana engel olmuştu.

 

 

Ama iyi ki de gitmişim, belki de onun bu kadar mükemmel bir insan olduğunu öğrenemeyecektim.

 

 

Kafeye giderken ki hali hala gözümün önünden gitmiyordu. Onu ilk kez orada gördüğüm de kalbime girdiğini anlamıştım. Oradan ayrıldıktan sonra bile gözümün önüne o gülümsemesi geliyordu.

 

 

Bir süre onun takip ettirdim, bir süre sonra da karşına çıkmaya karar vermiştim.

 

 

Kafeye onun için girmiştim, o günde şans gibi sürekli diğer insanlarla konuşmuş ve ilgilenmişti. Ben ise benim yanıma gelip benimle konuşmasını istiyordum.

 

 

Uzaktan onun millete gülümsemesini izlemiştim...

 

 

 

Onu görmek için tam iki kez yanına gitmiştim. İki kez de onunla konuşamamıştım. Sadece uzaktan izleyebilmiştim.

 

Bir süre ne yapacağımı düşündüm ve en sonunda onunla evlenmek istediğime karar verdim. Akif hakkında her şeyi öğrendikten sonra böyle bir karar almıştım. Neva'nın masum olduğunu anlamam uzun sürmemişti kızın hiç bir şeyden haberi yoktu hala da yok bir çok şeyden.

 

Onu kandırmaktan nefret ediyorum ama bu kadar şeyi kaldıramamasından korkuyorum. Umarım hiç bir zaman öğrenmez...

 

 

 

 

 

 

Gözlerimi açtığım da Neva'nın üzerimden kalktığını ve yanımda ağzı açık bir şekilde uyuduğunu görünce gülümsedim..

 

 

Artık bu şekilde uyuduğunu anlamış oldum. Yataktan yavaş bir şekilde kalktığım. Lavaboya doğru yürüdüm kapıyı açıp içeri girdim.

 

Elimi yüzümü yıkadım ve havlu ile yüzümü silerken tezgahın önündeki kağıt dikkatimi çekti. Elimdeki havluyu kenara bırakıp, yerden kağıdı aldım ve açtım.

 

 

"Yakında kocanın kim olduğunu öğreneceksin" yazıyordu. Başımı kaldırdığım da bu notun Neva'ya bırakıldığını anladım.

 

Ama bu notun burada ne işi vardı?

 

Banyoya bu notu kim bırakmıştı?

 

Ben düşünürken kapı bir anda açıldı ve Neva içeri girdi.

 

Beni görmeyi beklemediği için afalladı ve sonra da gözleri elime indi. Direkt kağıtı arkama sakladım.

 

 

"O ne?" dedi ve bir kaç adım atım önümde durdu.

Gözleri arkama bakıyordu.

 

"Ne saklıyorsun arkanda?" dedi.

 

"Hiç bir şey saklamıyorum, hem sen neden kapıyı çalmadan giriyorsun ki?" dediğim de şaşırdı.

 

"Ne bileyim ben senin burada olacağını?" demişti ki elini arkaya atınca kendimi geri çektim.

 

"Timur Ne saklıyorsun dedim!" dedi sert bir şekilde.

 

"Bir şey saklamıyorum Neva" diyerek ona baktım.

 

Bir kez daha atılmıştı ki elimdeki notu havaya kaldırdım.

 

"Timur! Ver şunu bakacağım" diyerek elime ulaşmaya çalıyordu ama ulaşması imkansızdı.

 

"Bilerek yapıyorsun değil mi? Ben ulaşamayayım diye havaya kaldırıyorsun" dedi.

 

Atılmayı bırakmıştı sanırım Pes etti.

 

 

"Timur, verir misin elindekini bakacağım" dediğin de başımı sağa sola salladım.

 

"Timur!" diye çığlık atmıştı. Yüzüm de buruşunca ona baktım.

 

"Niye bağırıyorsun ya sağır mı var? dediğim de güldü.

 

"Eğer vermezsen daha çok çığlık atarım ver şunu" dedi ve elini bana uzattı.

 

"Neden merak ediyorsun anlamıyorum? Belki de erkeklere özel bir şey" dedim ve sırıttım.

 

"Tamam ben bakacağım neymiş o özel şey" dediğin de şaşırdım.

 

Sanırım yaptığım imayı anlamamıştı. Bu kızın bu kadar saf olması beni gerçekten de çok şaşırtıyor.

 

"Emin misin?" dedim başımı da yana yatırarak.

 

"Evet, ver bakacağım" dediğin de elimi avucuna indirdim ve kağıtı eline bıraktım.

 

 

Hiç düşünmeden kağıtı açtı ve okuduğun da başını kaldırdı.

 

"Bunu nasıl buldun sen? Cebimdeydi bu benim?" dedi şaşkın bir şekilde.

 

"Anlamadım cebinde miydi?" dedim.

Başını salladı, "Evet trençkotumun cebindeydi, akşam yemeğe gitmiştik ya sanırım orada cebime koymuş olmalılar" dediğin de şaşırmıştım.

 

"Bunu akşam mı koydular cebine?" dediğim de başını salladı.

 

 

"Neden bana söylemedin?" dediğim de bakışlarını gözlerime çıkardı.

 

"Şey ben söyleyecektim de unutmuşum" dedi.

 

"Peki neden bu kadar sakinsin?" dediğim de gülümsedi.

 

"Ben seninle tanıştığımdan beri şunu anladım, çok fazla düşmanın var Timur, o yüzden bu kağıtta ne yazıyorsa umursamadım bile ben" dediğin de şaşırmıştım.

 

"Neden?" dedim şaşkın bir şekilde.

 

"Timur, ben vuruldum Kaan yaralandı ve belki de bilmediğim daha neler oldu, bu kadar düşmanın olmasını da anlıyorum bu kadar zengin olsam benimde düşmanım olurdu" dedi ve gülerek arkasına döndü.

 

 

Yüzünü yıkıyordu ve şaşkın bir şekilde ona bakıyordum.

 

Ben benden soğur diye kağıtı ondan sakladım o ise sakin bir şekilde bana açıklama yapıyordu.

 

Zengin olduğum için düşmanımın çok olduğunu düşünüyordu ama öyle değildi işte.

 

Arkasını döndüğünde bana baktı, "Çıkmayacak mısın?" dediğin de, "Neden" demiş bulundum.

 

"Timur, tuvalet ihtiyacım var ya hani" dediğin de kendime geldim ve başımı sallayıp kapıyı açık kendimi direkt odaya attım.

 

 

Bu notu bizim mekanda kimin bıraktığını öğrenmeliydim ilk. Şimdilik kurtulmuştum ama ileride kurtulabilir miyim bilmiyorum. Benden korkup gider diye çok korkuyorum. Umarım öyle bir şey olmaz! Olmasına izin vermeyeceğim benden asla gidemez!

 

 

Alt kata inmeye karar verecektim ki kapının tıklatılma sesini duydum.

 

"Gel" diyerek seslendiğim de kapıdan başını uzatan Dicle'yi gördüm. Beni görünce gülümsedi ve içeri girdi.

 

"Abim, annem ve hoca sizi aşağıda bekliyor" dedi ve elindeki yazma ile yanıma doğru geliyordu.

 

"Ne hocası Dicle?" dediğim de Dicle gülmüştü.

 

 

"İmam abicim imam, nikahınız yokmuş ya annem sabahın köründe hocayı buraya getirtmiş ve şu an da sizi bekliyorlar" dedi.

 

"Of Anne off.. Ben hunu tamamen unuttum" dediğim de Dicle gülüyordu.

 

"Sen ne gülüyorsun" dediğim de gülmeyi kesti.

 

"Hiç abim öylesin gülüyorum" dediğin de banyonun kapısı açılmıştı.

 

Dicle o tarafa baktığın da , "Günaydın yenge" dedi neşeli bir şekilde.

 

"Günaydın Dicle, o elindeki ne?" dediğin de bakışlarımı Neva'ya çevirmiştim.

 

"Yazma yenge başını örteceğiz" dedi Dicle.

 

Neva ilk şaşırdı, "Neden?" diyerek Dicle'ye baktı.

 

"Nikahınız kıyılacak ya yengecim unuttun mu?" dediğin de Neva bana bakmıştı.

 

"Dicle bizi biraz yalnız bırakır mısın?" dedim ve Dicle başını sallayıp elindeki yazmayı yatağın üstüne bırakıp arkasını dönerek kapıdan çıkmıştı.

 

"Nereden çıktı bu nikah işi anlamıyorum ne gerek vardı ki buna?" dedi Neva.

 

"Dün hayır demeseydin böyle olmayacaktı Neva, şimdi annem nikah olmadan bizi rahat bırakmaz görmüyor musun akşam konuştuk sabahında hocayı eve getirmiş" dedim.

 

"Ne! Hoca burada?" dediğin de şaşkın bir şekilde bana bakıyordu.

 

"Ama ben nasıl oluyor bilmiyorum ne yapacağız şimdi?" dediğin de biraz paniklemişti.

 

"Sakin ol Neva, biz bir şey yapmıyoruz hoca bir kaç bir şey soracak sadece o kadar, paniklemene gerek yok, sadece biraz kapalı bir şeyler giy üstüne o yeter" dedim ve ona baktım.

 

"Ne giyeceğim ki kapalı ben?" dediğin de düşünüyordu.

 

"Dicle yardım eder sana merak etme, ben şimdi iniyorum alt kata Dicle'yi yanına yollarım" dediğim de başını salladı. Başımı salladım ve arkamı dönerek odadan çıktım..

 

Alt kata indiğim de salonun ortasına gelmiştim. Dicle baktım, "Yengene yardım et Dicle" dedim. Dicle başını salladı ve Annemin yanından kalkıp üst kata çıkmaya başladı.

 

Anneme baktığım da o da bana bakıyordu.i

 

Annemin karşısında ise Hoca olarak tahmin ettiğim adam vardı. Annemim yanına geçerek oturdum.

 

Kulağın eğildim, "Anne nereden çıktı bu?" dedim kısık bir şekilde.

 

"Nereden mu çıktu? Olmasu gerekiy uşağum" dedi naif ve incecik sesiyle.

 

Ofladığım da geri çekildim. Annem bana kızarak baktı, "Anneye oflama, çarpulursun ha görürsun sen oflamayi" dediğin de güldüm.

 

 

Özlemiştim annemi ama beni sürekli bir şeyleri zorlamasından da sıkılıyordum koskoca adam oldum hala beni bir şeylere zorluyordu.

 

Mafya'yım ve ben hala Annem'e söz geçiremiyorum.

 

Bundan şikayetçiyim ama rahatsız değilim, o da bu şekilde mutlu oluyordu biliyorum. Babam öldükten sonra bizim üstümüze daha fazla düşmüştü.

 

Düşünceler arasında Anneme bakarken merdivenlerden inen Dicle ve Neva ile onlara bakmıştım.

 

Neva'yı baştan sona incelediğim de çok güzel olmuştu, kapalı hali bile çok tatlıydı. Benim karım hep tatlıydı.

 

Dudaklarım yana kıvrıldığın da Neva'nın bakışları benim üstümdeydi. Utanmış olmalı ki yanakları pembeleşmişti. Bu haline daha fazla güldüm. O ise benim neden güldüğümü bilmeyerek öylece bakıyordu.

 

"Çel gelinum, imam nikahunuzu kıyacaktur" diyen Anneme baktı Neva.

 

Başını sallayarak Nereye geçeceğini bilmediği için, Önümüzde dikelmişti. "Timur'un yanuna oturabiliysun kızim" dedi Annem.

 

Neva da önümden geçip yanıma oturmuştu.

 

 

Bakışlarımız Hocaya bulduğunda elindeki defter diye tahmin ettiğim şeye bakıyordu.

 

Başını kaldırdı ve, "çiftlerimiz hazır mı?" dedi.

 

"Hazurdur" dedi Annem.

 

"Şahitler de hazır mı?" dediğin de Annem, "Hazur" demişti.

 

"Şahitler kim?" diyerek Anneme baktım.

"Ben" diyen Dicleye baktım.

 

"Bide benum uşak" diyen Annemle ona baktım.

 

Neva konuşmadan bizi dinliyordu sadece. Aslında Neva'nın olay çıkaracağını nikahı kabul etmeyeceğini düşünmüştüm ama öyle olmadı hatta çok sakin karşıladı.

 

"Evet.. Adın ne kızım?" dedi hoca Dicle'ye bakarak.

 

"Dicle" diyerek Hocaya baktı.

 

Hoca başını salladı ve Anneme baktı, "Sizin İsminiz nedir?" dedi.

 

"Asiyedur" dediğin de ona baktım.

 

"Asiye Hocam" dedim ve hıca başını sallayıp öğündeki deftere bakıp başını kaldırdı ve bakışlarını Neva'ya çevirdi.

 

"Senin ismin nedir kızım?" diyerek Neva'ya baktı Hoca.

 

"Neva efendim" dedi ve başını önüne eğdi.

 

"Senin adın ne Oğlum?" dedi hoca.

 

"Timur" dediğim başını salladı.

 

"Araştırmalarıma göre nikahın kıyılmasında bir sorun görmedim." dedi ve soluklandı.

 

"Akiften olma, Gülerden doğma Neva'yı karılığa kabul ediyor musun?" diye sorduğun da bakışlarımı Neva'ya çevirdim.

 

"Ediyorum" dedim.

 

Hoca, "Ediyor musun?" dediğin de, "ediyorum" dedim.

 

"Ediyor musun?" dediğin de Hoca döndüm.

 

"Edeyrum da.." dediğim de Annemin gülmesi sesini duydum.

 

Hoca bakışlarını Neva'ya çevirdi, "Murat'tan olma Asiye'den doğma Timur'u kocalığa kabul ediyor musun?" dedi Hoca.

 

"Ediyorum" dediğin de bakışlarım Neva'nın üstündeydi.

 

"Ediyor musun?" diye sordu Hoca.

 

"Ediyorum" dedi tekrar Neva.

 

"Ediyor musun?" dedi Hoca ve Neva bana bakıp, "Ediyorum" dedi.

 

Hoca'ya baktığım da başını salladı ve bir eşyler yazdı.

 

"Mehir ne istiyorsun kızım bir şeyler düşündün mü?" diye sordu Hoca.

 

"Hayır efendim ben mehir istemiyorum" dediğin de.

 

"Mehir olarak, Rize de ki evimi, Kandemir holding hisselerimin hepsini Neva'ya veriyorum" dediğim de Neva şaşkın bir şekilde bana bakıyordu.

 

Dicle, "Hepsi mi?" dedi şaşkın bir şekilde.

 

"Evet hepsi."

Dediğim de Hoca başını salladı be bir şeyler yazıp annem ve Dicle'ye baktı.

 

"Neden taptın bunu? ben böyle bir şeyi kabul edemem" dedi kısıp bir şekilde.

 

"Verdim bile" dedim.

 

"Sizlerde şahit misiniz?" diye sordu hıca.

 

"Evet" dedi Dicle.

 

"He şahitum" diyen de Annemdi.

 

Hoca duasını da ettikten sonra nikahımız kıyılmış oldu.

 

Hoca ayağa kalktı, "Allah'ım hep mutlu etsin" sizi dediğin de Hoca'nın elini öpüm anlıma koymuştum.

 

Aynı şekilde Neva da öyle yapmış ve yanımda dikelmeye devam ediyordu.

 

Hıca Anneme baktı, "Ben gideyim artık Asiye hanım" dediğin de Annem ve Dicle ayağa kalktı.

 

"Geçirelum biz sizu" dedi Annem.

 

Onlar salondan çıkarken bakışlarım beni izleyen Neva'ya dönünce, "Neden böyle bir şey yaptın ki? Mehire ne gerek vardı? Hem neden o kadar çok şey verdin?" dedi.

 

Gülümsedim, "Karadenizliyum daa ben, sen de karadenizlu gelinusun, tabi çok olacaktu" diyerek ona baktım.

 

"Ama biz.." dediğin de Annem ve Dicle salona girince Neva susmuştu.

 

"Açıktum ula ben nerededur bu kahvaltu" diyerek Dicle'ye baktım.

 

"Hemen söylüyorum abi" diyerek arkasını dönerek salondan çıktı.

 

Neva başındakini çıkardığın da üst kata çıkacaktı ki dengesini sağlayamayınca yere düşüyordu ki onu tuttum.

 

"Ne oldu başın mı dönüyor?" dediğim de başını hayır anlamında salladı.

 

"Sadece bir an için dengemi sağlayamadım" dediğin de onu doğrulttum.

 

"Teşekkür ederim" diyerek gülümsedi ve Anneme de gülümseyerek üst kata çıktı.

 

Annem yanıma geldiğin de bana gülümsedi, "Ha bu kızcağuz çok çüzel daa senuda sevdalanmuştur bellidur" dediğin de koltuğa oturdu.

 

"Nereden Anladun Asiye sultan" dedim ve yanaklarından makas aldım.

 

"Ne edeysun uşağum daa kücük çoçuk muyim bende mıncırırsun Aneyi" diyerek mızmızlanmıştı.

 

"Seveyrum Anamu ne var?" dediğim de gülmüştü.

 

"Ha sen bu nikahu kıyduktan sonra daha bir mutli mi oluverdun sen bakem" dediğin de güldüm.

 

"Evet anam öyle oldu" dedim gülerek.

 

"Koca sipam benum" diyerek bana sarılmıştı.

 

"Bana yok mu?" diyen Dicle ile ona bakmıştım.

 

Tepemizde dikelmiş bize bakıyordu.

 

"Çel burayi eşek sıpasu" dedi Annem.

 

Dicle gülerek ikimize de kollarına doladı ve üçümüz sarılmıştım.

 

"Benu sıkaysunuz da Az açulun" diyen Annemin sesiyle geri çekildiğim de bizi izleyen Neva'yı görünce ona baktım.

 

Ne zamandır oradaydı bilmiyorum ama sanki Dicle sarıldığından beri oradaymış gibi hissetmiştim.

 

Neva'nın bakışları gözlerimi bulunca, gözleri doldu.

 

"Ne oldu?" diyerek Ayağa kalktım ve direk yanına gittim.

 

"Ali abi aradı, babam karakola gidip olay çıkarmış beni neden çıkardınız açıklama yapın diyerek" dedi ve gözlerindeki yaşlar akmaya başladı.

 

Onu kucağıma çektim, "Şş.. tamam sakin ol ben şimdi halledeceğim, ağlama!" dediğim başını kaldırdı ve bana baktı.

 

"Söz mü?" dediğin de gülümseyerek başımı salladım.

 

Bana sarışınca biraz affallamıştım. Bende ona sarıldım.

 

Öksürük sesiyle başını kaldırdı ve Annemi görünce geri çekildi.

 

Annemin burada olduğunu unutmuştu sanırım benim gibi bende unutmuştum.

 

"Kahvaltı hazır olana kadar ben halletmiş olurum" diyerek salondan ayrıldım.

 

 

Bunu hiç yapmak istemiyordum ama Neva'nın ağlamasına da dayanamıyordum. Tekrar o şerefsizi göreve aldıracaktım artık..

 

 

 

 

 

 

 

Neva. 

Bakışlarım Asiye hanıma kayınca mahçub bir şekilde ona bakıyordum..

 

Asiye hanımı unutup Timur'a sarılmıştım. Gerçi ilk ben değil Timur sarılmıştı ama olsun.

 

Yine de Annesinin yanında bunu yapmamız pek doğru olmamıştı.

 

"Neden ağladun" dedi Asiye hanım.

 

"Babamı görevinden almışlardı babamda daha fazla dayanamadığı için karakolu basmış ve olay çıkarmış" dediğim de düşünmüştü.

 

"Neden almuşlar görevden?" dediğin de ona baktım.

 

"Bende bilmiyorum, babam da bilmiyor" dediğim de gözümde kalan son yaşları siliyordum.

 

"Anladum kızim, Benum uşak şimdi cözer onu" dedi gülümseyerek.

 

"İnşallah" dedim.

 

"Neden görevinden almışlar acaba suçu olmadan neden böyle bir şey yapsınlar ki?" dedi Dicle.

 

Düşünceli bir şekilde söylemişti bunu. Bunu bende düşünüyordum, babamın bir suçu yoktu ki? Neden görevden alırlar anlamıyorum.

 

Asya ve Çiğdem de kahvaltılıkları getiriyordu.

 

"Ramazana ne kadarcuk kaldu Dicle" dedi Asiye hanım.

 

"Az kaldı anne,iki üç kalmış olması lazım" dediğin de Annesine bakmıştı.

 

"Tamamdur kızim bir aluşverişe çukak hep bir" dediğin de Dicle başını sallamıştı.

 

"Bugün çıkabiliriz aslında dünde söylemiştim alışverişe çıkalım diye" dedi Dicle.

 

Asiye hanım başını salladı, "Çıkalum bugün" dedi.

 

"Kahvaltı hazır efendim' çayları da hemen getiriyorum" diyen Asya baktım.

Başımı salladığım da salondan ayrıldı.

 

"Bu kızcağuz pek tatlu ama ben diyerimu pek beğenmedum" dedi Asiye hanım.

 

Diğeri dediği kişi Çiğdem olmalıydı. Onu da kıyafetlerinden sevmemiş olmalıydı.

 

"Ayşe hanumun kıziydu değil mi bu" dedi Asiye hanım.

 

Dicle başını salladı.

 

"Aneyi pekde terbiyelu birune benziydi bu kiz nereye çektuysa artuk" dediğin de söylenmeye devam ediyordu.

 

Asya çayları masaya koyduğun da bize baktı, "Buyurun efendim" diyerek bizim kalkmamızı bekledi.

 

Asiye hanım yavaş bir şekilde kalkmıştı. Bende kalkmıştım, karnım guruldamaya başlamıştı aç kalmaktan nefret ediyordum ki zaten açta kalamıyordum.

 

Ramazan da geliyordu ama ben oruç tutamıyordum ki?

 

 

Aç uzun süre aç kalmak benim için imkansız bir şeydi..

 

 

 

Masaya geçtiğiniz de Timur'u bekliyorduk. Berede kalmıştı ki? Babamın işini halledeceğini söylemişti ama neden gecikti acaba?

 

Ben masaya bakarken Timur salondan içeri girmişti ve ben gözlerinin içine bakıyordum.

 

Yanıma geldi ve oturdu. Bakışlarını bana çevirdiğin de, "Oldu hallettim" dediğin de gülümsemiştim. Hatta gözlerimin bile ışıldadığına emindim..

 

"Afiyet olsun" diyerek bana bakmaya devam etti.

 

Bakışlarından ne çıkarmam gerekiyordu bilmiyordum.

 

"Teşekkür ederim" dedim. Bunu sesimi kısarak söylemiştim.

 

Gözlerini açıp kapattığın da önüne dönmüştü. Kahvaltısını yapmaya başladıkların da bende daha fazla beklemedim..

 

Kahvaltımız bitmişti ve ben odama çıkmıştım, üzerimi değiştirecektim..

 

 

Dolaptan üzerime rahat bir şeyler almak istiyordum.

 

Gözümü şöyle bir kıyafetlerime gezdirdiğim de krem kazağı elime aldım.

 

Siyah dar paça pantolon çıkardım ve giyinmeye başladım.

 

 

Aynadan kendime baktığım da iyi görünüyordum krem rengi kabanı da elime alıp odadan çıkacaktım ki gözüme krem rengi çanta takıldı.

 

Omu da dolaptan çıkardım diğer çantamdaki bütün eşyaları ona aktarım elime aldım.

 

 

Çıkmadan son bir kez aynada kendime baktığım da güzel olmuştum.

 

 

 

 

Çıkmadan beyaz spor ayakkabılarıma ayağıma geçirip odadan ayrıldım.

 

 

 

Alt kata indiğim de, salonun bu kadar kalabalık olmasını beklemiyordum. Rauf amca, Cihat, Ve Timur'un dedesi vardı birde Rauf beyin yanında tanımadığım hafif kilolu ve uzun boylu biri vardı bu kimdi şimdi? Saçları da siyah ve gürdü.

 

 

Merdivenlerden indiğim de hepsinin gözleri beni bulmuştu. Ben ise hepsine şaşkın bir şekilde bakıyordum.

 

 

Timur bana baktı ve yanına işaret ettiğin de ona bakarak yanına gittim ve oturdum. Asiye hanım ve Dicle de Timur'un diğer tarafında otuyordu.

 

 

"Seni dinliyorum dede?" dedi Timur.

 

"O çoçuk onun değildur ?" dediğin Timur'un gözleri büyümüştü.

 

"Ne demek değil?" dedi Timur.

 

"Değildur dediysam değildur, siz bene mu anlataysunuz Hulusiyi ben bilmezmiyum oni daa" dediğin de bende şaşkın bir eşjilde ona bakıyordum.

 

Asaftan bahsettiğini Hulusi deyince anlamıştım.

 

Nasıl yani? Asaf onun çoçuğu değilse kimin çoçuğu?

 

"O çocuğu yetimhaneden almış" diyen Tanımadığım adama baktım.

 

"Sen nereden biliyorsun?" dedi Timur sert bir şekilde.

 

"Deden benden yardım istedi" dediğin de Timur sinirlenmişti.

 

Sen nasıl her yerden çıkıyorsun?" dediğin de Asiye hanım oğluna baktı.

 

"Uşağum sakin ol daa o babanun arkadaşı idu" dediğin de Asiye hanıma bakmıştım.

 

 

"Doğru diyor Annen Servet babanın arkadaşıydı benimde tanıdığım biri ve arkadaşım Timur" diyen kişi de Rauf beydi.

 

 

Geçenlerde servet diye bir adamdan bahsetmişlerdi o adam bu adam mıydı ki acaba?

 

Düşünceli bir şekilde adamı inceliyordum.

 

"Anne biz gidelim mi?" diyen Dicle'ye baktım.

Asiye hanıma bakışlarımı çevirdiğim de, "Bekleyelum" dedi kesin bir dille.

 

"Siz nereden öğrendiniz bunu?" dedi sakin bir sesle.

 

"Timur bunu öğrenmesi çok basit oldu, evraklar kimlik her şey yalan, 6 yaşındaki çocuğu kendi oyuna elet etmiş" dediğin Servet beye bakmıştım.

 

"Bu doğru mu gerçekten? Asaf onun çocuğu değil mi?" dedim üzgün bir sesle.

 

Servet beyin bakışları beni bulduğunda gülümsedi, "Değil kızım" diyerek beni inceliyordu.

 

"Bunu nasıl öğrendin ben onu merak ediyorum?" dedi Timur.

 

"İyice araştırsaydınız sizde anlardınız aslında her şey ortadaymış çok kolay oldu ikiniz de için de geçerli bu" dedi Rauf bey.

 

İkisi derken Cihat ve Timur dan bahsediyordu.

Bunu bakışlarından anlamıştım.

 

Cihat'a baktığım da üzgün bir şekilde kimseye bakmadığını fark ettim.

 

O da benim gibi Asaf'ın durumuna üzülmüştü. Bende üzülüyordum, yetimhaneden almış diye duymuştum. Şimdi ne olacak o çocuğa?

 

 

"Hastalığı da mı yalan?" diye sorduğum da Timur bana bakmıştı.

 

"O gerçek bir tek diğer her şey yalan ama hastalığı gerçek gerçekten de ölüyor.." diyen Servet beye bakmaya devam ettim.

 

 

Ölümden bahsederken çok soğuk kanlıydı. Benim ise kanım donuyordu neredeyse.

 

 

"Şimdi ne olacak Asaf'a" dedim ve üzgün bir şekilde Timur'a baktım.

 

Timur'un da bakışları beni bulmuştu. Gözlerimden ve yüzümden üzgün olduğumu anladığını görebiliyordum.

 

"Ben evlat edineceğim" diyen Rauf beye baktık.

 

Doğru mu duydum değil mi? O evlat edinecekti.

 

"Nasıl?" dedim şaşkın bir şekilde.

 

Rauf bey Servet'e baktı ve sonra da bana döndü, "Evet kızım ben evlat edineceğim, biz üçümüz konuştuk bunu" dediğin de Timur'un dedesine bakmıştım.

 

 

Onun gözleri zaten Timur'un yanına oturduğumdan beridir benim üstümdeydi. Tuhaf bakıyordu beni sevdi mi? Sevmedi mi? Anlayamamıştım.

 

 

"Üçünüz mü?" diyen Timur'du.

 

"Evet üçümüz deden de biliyor" dedi Rauf bey.

 

Bakışlarım Servet beye kaydığında onun da bakışları benim üstümdeydi.

 

 

Nedense bu adam bana tanıdık geliyordu, bakışları gözleri bilmiyorum tanığım biri miydi bunu da bilmiyordum. Ona bakmayı bırakıp Timur'un dedesine çevirdim bakışlarımı.

 

 

Çünkü kimseyle konuşmuyor ve sadece beni izliyordu..

 

 

Timur da dedesine baktığın da bana baktığını görünce, "Neden öyle bakıyorsun karıma" dedi Timur.

 

 

"Aramuza girenlerun kim olduğunu anlamaya çalişiyrum" dediğin de ne demek istediğini tam anlamamıştım.

 

 

Timur sinirlenmişti ona baktığım da kaşlarını çatmış dedesine bakıyordu.

 

"Ne diyorsun be? Benim karıma ne diyorsun!" dedi sert bir şekilde.

 

"Şunada bakun dedesune sesinu yükseltiy, haddinu bil uşağım oğli falun dinlemiy, alarım ayağum altuna" dedi sert bir şekilde.

 

 

"Baba sakun olin birazcuk" dedi Asiye hanım.

 

Timur'un elini tuttuğum da onu sakinleştirmek elimi elinin üstüne koymuştum. Çok sinirli olduğu sıktığı elini hissedebiliyordum.

 

Elini tamamen sardığım da bakışları beni buldu. Gülümsedim ve gözlerimle sakin olmasını söylemek için gözümü açıp kapattım.

 

Elini birazcık gevşetmişti..

 

 

"Aramuza giren insanlaru göreyruk, hepsude yalan çıkayi" dediğin de Timur başını dedesine çevirdi.

 

 

"Hasan, sakin ol Neva iyi biridir, gelinindir artık senin o" dedi Rauf bey.

 

 

"Evet Hasan dede biraz sakin ol sen istesen de istemesen de Neva artık Kandemir" dedi Cihat.

 

Geldiğinden beridir ilk kez konuşmuştu sesini çıkarmadan olan biteni izliyordu ama sanırım suskunluğunu benim için bozmuştu.

 

 

 

"Ben niye öyle hisetmiyim?" dedi Hasan bey.

 

 

"Senin ne hissettiğin benim için önemli değil" dedi Timur sert bir şekilde.

 

"Bellidur gizlicem evlenduğune görem" dedi Hasan bey.

 

 

"Gizli yada değil evkendim ben artık Dede evlendim!" dedi kesin ve sert bir sesle.

 

"Göreyrim, duyaayrum ama kizun kim olduğuni bilmeyim" dedi.

 

 

"Ben biliyorum bu yeter herkese" dedi Timur.

 

 

"Yetmez uşak, ne bilelum babasınun para içun bunu senun koynuna atmadiğinu" dediğin de Timur'un bam teliydi sanırım.

 

Ayağa kalktı ve dedesinin üstüne doğru yürüyordu kolundan tuttum.

 

"Kimse beni yollamadı, babamın bu olanlardan haberi bile yoktu. Ben kimsenin koynuna falan girmedim! Ben Timur'u seviyorum" dediğim de Timur başını çevirdi.

 

Bakışlarımı ona çıkardım ve gülümsedim.

 

Timur dedesine döndü, "Duydun! Biz birimizi seviyoruz" dedi.

 

 

Cihat'ın gurur duyar gibi bakışlarını fark etmiştim. Rauf beyde aynı şekilde bakıyordu, beni şaşırtan kişi ise Servet beydi. O da bana ve Timura gurur duyarmış bakıyordu.

 

 

"İyu ben çideyum istenmiyrum burada görebiliyim" dedi ve Ayağa kalktığın da kalbini Tutup geri oturdu.

 

Yüzü de buruşmuştu.

 

"İlaçlarunu almadın mu baba" diyen Asiye hanımdı.

 

Hasan beyin yanına doğru gidiyordu. Cihat'ta dedesinin yanına gidip ona bakıyordu.

 

Bende endişelenmiştim yaşlı başlı adam, benim yüzümden bir şey olacak korkusuyla yanına doğru adımlıyordum ki Timur durdurdu.

 

 

"Sen uzak dur" dedi bana bakarak.

 

Kendisi de ayakta öylece dedesine bakıyordu.

 

"Su getirun" diye bağırdı Asiye hanım.

 

"Bir şeyum yoktur iyiyum ben" dedi hasan bey ama derin derin nefes alıp veriyordu.

 

Asya elindeki suyla salona girmişti ve kalabalığın toplandığı yere baktı ve oraya doğru adınladı.

 

 

Bakışlarını Asiye hanıma çevirdiğin de, "Getirdim efendim" dedi ve Asiye hanıma uzattı.

 

 

"Sağol kızim" dedi Asiye hanım ve suyu hasan beye uzattı.

 

Sudan bir kaç yudum aldığın da bakışları bizi bulmuştu.

 

"Neden bağa söylemedun? Bize söylemedun?" dedi Hasan bey.

 

"Öyle olması gerekiyordu" dedi Timur.

 

"Gizlicem evlendunuz, haber de vermedunuz şimdu geçmuş karşuma evlenduk deyirsun? Baban böyle mu isterdu uşak söyle bakem böyle mu isterdu baban" dedi.

 

 

Timur sessiz bir şekilde olanları izliyordu. Sadece dedesine bakıyordu.

 

"Ben anladum uşak sen dedeyi silelu çok olmuştur" diyerek ayağa kalkmıştı bu sefer.

 

İyi de duruyordu.

 

"Ben çideyrum gelun" dedi ve Asiye hanıma bakmıştı Hasan bey.

 

 

"Tamamdur baba" dedi.

 

Timur'un dedesi hiç birimize bakmadan salondan çıkıp gitmişti.

 

Kimseden bir süre ses çıkmayınca, "Akşam yemeğuna kalun" diyen Asiye hanımdı.

 

Herkesten onay sözü çıktıktan sonra Servet bey ve Rauf bey ayağa kalkmıştı.

 

"Takma kafana oğlum anlayacak deden de bir gün seni" diyerek gülümsedi ve Servet beye baktı.

 

"Görüşürüz Timur" dedi Servet bey.

 

Bakışlarını Timur'dan çekip bana bakmıştı.

 

"Tanıştığıma memnun oldum Neva kızım" dediğin de gülümsedim.

 

"Bende efendim, pek tanışamadık ama olsun" diyerek gülümsemiştim.

 

"Zamanımız çok kızım tanışırız daha" dedi ve Rauf beye bakıp gidebilir der gibi bakmıştı.

 

İkisi de Timur'a bakıp salondan çıkmaya başladılar.

 

Ben ise Cihat'a bakıyordum, canının sıkkın olduğunu görebiliyordum sanırım Timur ile konuşacaktı.

 

Dicle, "Hadi yenge Anne gidelum da artık boğaldum hade" dediğin de sıkılmış bir şekilde bize bakmıştı.

 

"Dikkatli gidin, yanınıza Yiğit'i alın" dedi Timur.

 

"Yiğit burada değil" diyen kili Cihattı

 

Timur başını salladı sanırım Yiğit'i bir yere göndermiş ve onu unutmuştu.

 

"Korumalardan alın yanıza engin burada olmalı onunla gidin" dedi Timur.

 

"Ne olayruz da yiyecuklar midur bizu iştanbulda" dedi Asiye hanım.

 

"Her zamanki abim işte Anne hadi gidelim" dedi Dicle.

 

Bakışlarımı Timur'a çıkardığım da onun da bana baktığını gördüm. Bugün yeterince canı sıkılmıştı. Bunu yüzünden anlamıştım.

 

Elini cebine attı ve cüzdanı çıkarmıştı cüzdanın içinden bir kart çıkarıp bana uzattı.

 

"Al bunu, benim bu sınırsızdır canınız ne istiyorsa ne beğenirsen onu al tamam mı?" dedi incecik ve naif bir sesle.

 

Gülümsedim ve kartı elinden aldım buna gerek yok falan demeyecektim herkes buradaydı Ailesi ne isterse alabilirdi ama ben almayacaktım.

 

"Tamam" diyerek gülümsedim.

 

Yanından geçiyordum ki, "Bekle" dedi ve beni durdurdu.

 

Ne oldu der gibi ona baktığım da Yüzünü bana doğru eğmeye başladığı ve anlımdan öpüp geri çekildi. Bunu yapması şart mıydı bilmiyorum ama herkesin içinde bunu yapması beni biraz utandırmıştı.

 

"Şimdi gidebilirsin karıcım" dedi ve güldü.

 

Başımı sallayarak Dicle'nin yanına doğru adımladım.

 

Asiye hanım ve Dicle'nin gülümseyen bakışları beni bulduğunda utanarak onlara bakmıştım.

 

 

"Dikkatli gidin bir şey olursa beni arayın" diyen Timur'a bakmıştım.

"Tamam abi tamam.." dedi Dicle.

 

İkimizin de kolundan girerek bizi çekiştirdi. Salondan çıkarken, "Hadi hadi durmayın vazgeçmeden çıkalum da şuradan" dediğin de gülüyordu.

 

 

Bende gülümsedim, gerçekten vazgeçebilir gibi bir hali vardı Timur'un..

 

 

 

 

 

 

Timur.

Bakışlarım Cihat'ın üstündeydi. Eve geldiğinden beri üzgün olduğunu görebiliyordum. Benden daha fazla Asaf'ı benimsediğini biliyordum böyle bir şey beklemediği belliydi.

 

"Hadi ben aşuğum sen de mi aşuksun?" dediğim de bakışları beni buldu.

 

"Efendim bir şey ister misiniz?" diyen sese döndüğüm de Asya'nın geldiğini gördüm.

 

"Çay getir bize" dedim ve Cihat'a baktım o da Asya'ya bakıyordu.

 

Neden o şekilde baktığını anlam verememiştim. Çok fazla dikkatlice bakıyordu.

 

"Peki Timur" diyerek salondan ayrılmıştı.

 

"Cihat, sorun ne?" dediğim başını çevirdi ve bana baktı.

 

"Kandırıldım Timur daha ne olsun" dediğin de bana bakmaya devam ediyordu.

 

"Sadece sen değil hepimiz kandırıldık" dedim düşünceli bir şekilde.

 

"Bu bizim gözümüzden nasıl kaçtı?" Anlayamamıştım da zaten.

 

Neva'yı düşünmekten bazı şeyleri göremez ve duyamaz olmuştum. Sürekli onu düşünmek beynimi zaten meşgul ediyordu başka da bir şey düşünememiştim.

 

 

"Bunu bizim değil de o adamın farketmesi beni üzdü?" dedi Cihat.

 

"İyi biri olmasa Rauf amca yanında onu buraya getirmezdi endişelenmeni anlıyorum ama Servet kötü biri değil, babamın da arkadaşıymış zaten Annem de tanıyor onu" dedim ve soluklandım.

 

 

"Evet biliyormuş yengem ama biz neden bilmiyoruz" dediğin de bunu bende düşünmüştüm.

 

"Neden hiç karşımıza çıkmadı şimdi çıktı?" Dedi cihat.

 

"Bilmiyorum öğreneceğiz bakalım" dedim.

 

"Öğrenelim derken yine yalanlar öğrenmeyelim de" dedi Cihat.

 

 

Tama ona neden bana kızdığını soracaktım ki, Asya salondan içeri tepsiyle girdi.

 

Yanımıza geldiğin de Cihat'ın bakışları Asya'nın üstündeydi.

 

Asya çayları önümüze bıraktığında geri çekildi, "Afiyet olsun efendim" dediğin de bize bakmadan arkasına dönerek salondan çıktı.

 

"Hizmetçimden hoşlanmıyorsun umarım?" dediğim de Cihat gülmüştü.

 

"Sence ben bir kızdan etkilenecek birine mi benziyorum?" dediğin de ona baktım.

 

"Pek sanmıyorum ama yine de hizmetçimden uzak dur" diye onu uyardım.

 

"Yemem hizmetçini korkma" dedi ve güldü.

 

Bende gülmüştüm onunla uğraşıyordum sadece onun birini seveceğini sanmıyordum. Psikolojik açıdan iyi değil hala görebiliyorum.

 

O kazada kardeşini kaybettiğinden beri bir şey den vazgeçti Cihat. Kendin bile vazgeçmişti..

 

 

 

Dicle.

 

Avm'nin ününe geldiğimizde üçümüz de dışarı çıkmıştım. Kaan'a buraya geleceğimizi mesaj olarak iletmiştim ne yaptığımı ne ettiğimi sürekli merak ediyordu ve bunu çok mutlu ediyordu.

 

 

Annem kendisi takılacaktı biz yengemle ikimiz takılacaktık. Annem akşam için bir şeyler alcağını söylemişti, hatta o bizden önce eve gidip hazırlık yapacaktı.

 

 

"Anne sen enginle git" dediğim başını salladı.

 

"Dikkat edun kendinıza emi çok eğelenmeyun burada" dedi.

 

 

"Tamam Anne" dedim ve gülümseyerek onun gitmesini bekledim.

 

Bizde diğer iki korumayla birlikte Kalmıştık. Yengeme baktığım da, "Hazır mısın?" dediğim de güldü.

 

"Hazırım" dediğin de gülümsedim.

 

 

Avm'nin içine arkamızdaki korumalarla girmişti bu durumdan hiç mutlu değildim ama abimin kesin kuralları vardı beni bunları çiğnemek istemiyordum.

 

 

"Üst katta kıyafetler var ilk oraya gideriz sonra da alt katta çok güzel tatlı yapan yer var oraya ineriz" dedim.

 

"Gerçekten mi?" dedi yengem.

 

Başımı salladım, "gerçekten hepsi de çok güzel taze" dediğim de ağzım sulanmıştı.

 

"Ama abime sakın bundan bahsetme sana tatlı yedirdiğim için bana kızabilir." diyerek yürümeye başladık.

 

Başını salladı, "Söyler miyim hiç" dedi ve gülümsedi.

 

Bende ona gülümsemiştim..

 

Kıyafetlerin olduğu yere çıktığımız da karşıda bir adamın bize baktığını gördüm ama bundan emin de olamadığımdan için önüme dönüp yürümeye başladım...

 

 

 

 

Timur.

 

Çayları bitirdiğimizde Barlas gelmişti ve içeri girip geldiğini söylemişti. Yüzündeki iz o kadar belli olmuyordu artık, o yüzden gelmişti sanırım o da.

 

"Neva ile nerede tanıştın sen" dedi Cihat.

 

Ona baktığım da, "Şimdi anlatacaklarımı iyi dinle ve yanımda olursan çok sevinirim ve akıl vermene de ihtiyacım var" dediğim de bana şaşkın bir şekilde bakıyordu.

 

"Bak şimdi iyice merak ettim sorun ne?" dediğin de.

 

Ona baktım ve Anlatmaya başladım...

 

 

 

"Dur, dur doğru mu anladım ben şimdi? Neva ile gerçekten evli değilsiniz öyle mi?" dedi şaşkın bir şekilde Cihat.

 

Başımı salladım, "Değiliz, yani bana kalsa ben evliyim de işte Neva sahte olduğunu düşünüyor.

 

"Az önce hiç öyle durmuyordu, öyle bir seni sevdiğini söylemişti ki şu an bu anlattıklarının doğru olduğuna bile inanmaktan zorlanıyorum.

 

 

 

"Peki Akif denen adama ne yapmayı düşünüyorsun? Sonuçta amcamı öldürmüş" dediğin bana bakıyordu.

 

"Bende bilmiyorum ki, Neva'nın üzülmesine de dayanamıyorum babasına çok düşkün" diyerek biraz nefeslendim başımdan geçenleri bir bir anlatmıştım.

 

 

"Anlıyorum ama yani bilmiyorum gözümüzün önüne geliyor Timur bu duyulursa eğer kimse o adamın yaşamasına izin vermez, belki de Neva'nın bile Timur çok Risk alıyordun" dedi düşünceli bir sesle.

 

Neler olacağının bende farkındayım, babam Liderdi ve lideri öldüren kişinin öldürülmesi gerekiyordu. Kim olduğunun yada yanında ve onunla ilgili kim varsa ölüm emri çıkabilirdi.

 

 

Ama bunun olmasına izin veremezdim kimse Akif'in babamı öldürdüğün bilmeyecek özellikle de Hakan. O duyarsa kesinlikle bu işten Neva da zarar görürdü.

 

"Neva zarar görürse kimseyi sağ bırakmam Cihat verdiğim yemin de umurumda değil!" dedim sert bir şekilde.

 

 

"Neva'yı çok sevdiğini görebiliyorum Timur ama gerçekten hiç olmayacak bir kıza sevdalanmışsın, istesen de istemesen de Neva her türlü zarar görecek, unutma sen kuzgunsun, kuzgunun bir zaafı olması demek Tüm işlerinin bitmesi demek Timur" dedi.

 

"Biliyorum, biliyorum hepsinin farkındayım kimse kuzgun olduğumu bilmeyecek bilmediği sürece de Neva güvende olacak, eğer ki Neva'yı koruyamazsam yada hain bir kurşuna kurban gidersem o sana emanet" dediğim Cihat kaşlarını çatmış bana bakmıştı.

 

 

 

"Bu ne demek Timur?" dedi Cihat.

 

"Anladın ne demek istediğimi ben yoksam sen varsın bunu unutma" dedim.

 

"Tamam korurum ben Neva'yı ama sende dur durduğu yerde hem ne bu ölümden falan konuşmak? sen sevdiğin kızı kendine nasıl aşık edeceksin ona baksana" dediğin de güldüm.

 

"Zaten tek ilim bu ama maalesef ki başaramıyorum Cihat" dedim ve güldüm.

 

O da gülmüştü, "Görüyorum kuzen, karşımda onu anlatırken ne kadar çaresiz olduğunu görebiliyorum ama gördüğüm başka bir şey daha var Neva da sana karşı boş değil, kızı tehdit etmişsin ve kız ona rağmen hala yanında ve bugün seni savundu" dedi.

 

Başımı salladım, "Bugün bende çok şaşkınım, herkesin içinde beni sevdiğini söyleyince utanmasam horon tepecektim ama işte nedeni anlatınca sevindim gitti Cihat" dedim düşünceli bir şekilde.

 

"Nedenmiş?" dedi düşünceli bir şekilde.

 

 

"Siz varsınız diye öyle yaptı Cihat yoksa kim tehdit edildiği bir adma aşık olur ki?" dediğim de Cihat'ın dudakları yana kıvrılmıştı.

 

"Belki de olur bunu bilemezsin" dediğin de ben ona katılmıyordum.

 

O bana aşıl olmazdı, olması için canımdan bile vazgeçerdim ama olmazdı biliyorum.

 

 

Benim bir katil cani olduğumu bilse hiç olmazdı hem de hatta bence arkasına bile bakmadan kaçardı.

 

 

"Sen yine de ümitsiz olma, ben Neva'nın da sana karşı bir şeyler hissettiğini anlayabiliyorum, bu zamana kadar söylemeseydin ben sizi kesinlikle öyle sanmaya devam ederdim Timur" dediğin de bakışlarını yüzümde sabit tuttu.

 

 

"Ama Neva'nın Akif'in babasının gerçek babasını olmadığını bildiğini öğrenirse neler olur bilemiyorum" dediğin ona bakmıştım.

 

 

"Bunun bende farkındayım ve korkmuyorum dersem yalan olur" diye açıkladım.

 

Önüme döndüm ve nefesimi dışarı üfledim, "Belki de affeder yani belki de benden öğrenmez bilemiyorum" dedim düşünceli bir şekilde ve Telefonumun sesiyle elimi cebime attım.

 

 

Ekrana baktığım da Yiğit arıyordu.

 

"Efendim Yiğit?" dedim.

 

"Abi biz dediğin gibi, her şeyi hallettik, çoçuklar için düzenlediğin şer şey tamam" dediğin de gülümsedim.

 

"Tamam Yiğit gelin o zaman" dedim.

 

"Tamam abi geliyoruz biz" dediğin de telefonu kapatmıştım.

 

"Çocuklar için mi?" dedi Cihat başımı salladım ve ona baktım.

 

 

"O çocukların umudu olman çok güzel bir şey Timur, kuzenim olduğun bir kez daha seninle kurur duydum" dediğin de güldüm.

 

"Yani önceden duymuyordun?" dediğim de güldü.

 

"Hep duyuyordum hala da duyuyorum ve duymaya da devam edeceğim Timur" dedi.

 

Başımı salladım ve ona gülümsedim.

 

Aklıma bizimkiler gelince Neva'yı aramaya karar verdim.

 

Telefonda peri kızı yazdım ilk çıkanın üstüne tıklayıp onu aramaya başladım.

 

Telefon bir süre çaldı..

 

Tama kapanmak üzereydi ki, "Ahh offf efendim" diyen sesli sesli nefes alan Neva'nın sesle ayağa kalkmıştım.

 

 

"Neler oluyor Neva? Neden bu şekilde nefes alıyorsun" dedim ve Cihat da paniklemiş yanıma gelmişti.

 

"Timur.. sakin ol, elbise deniyorum sadece ve sende o ara aradın daracık bir elbisenin içine girmeye çalıyorum şu an" dediğin de nefesimi dışarı üflemiştim.

 

"Neva.. Bende bir şey oldu sandım" dedim.

 

 

"Sakin ol biz iyiyiz alışveriş yapıyoruz daha doğrusu Dicle beni deneme tahtası gibi kullanıyordu." dedi.

 

"Tamam canım ben o zaman şimdi kapatıyorum, annem nerede?" dedim.

 

"O mu şeyde pazara uğrayıp eve gelecekmiş akşam için hazırlık falan yapacakmış sanırım öyle demişti" dedi.

 

"Tamam sizin yanınızda koruma var değil mi?" diye şüpheyle sordum.

 

"Evet dışarıda bizi bekliyorlar" dediğin de içim biraz olsun rahatlamıştı.

 

"Tamam o zaman bir şey olursa ararsın" dedim.

 

"Tamam canım" dediğin de kalbimin atış hızı değişmişti.

 

Cihat'ın gülme sesini duyduğum da ona kızar gibi bakmıştım.

 

 

Telefonu da kapatmıştı, "Bakma öyle senin burada olduğunu anladığı için öyle söyledi" dediğin de gülüyordu.

 

"Tamam hadi o öyle davrandı sen niye kıza canım diyorsun?" dediğin de gülümsemiştim.

 

"Bilerek yaptın değil mi?" dediğin başımı salladım.

 

 

"Evet" dediğim başını sağa sola salladı ve kalktığı yere geri oturdu..

 

 

1 saat sonra.

 

 

Biz Cihat ile konuşurken annem gelmişti ve mutfakta akşam için hazırlık yapıyordu.Hamsi almıştı görmüştüm onu ve daha bir sürür şey almıştı. Akşam için kara lahana dolması yapacağına emindim Çünkü onu çok seviyordum. Benim yanıma ne zaman gelse yada ben yanına ne zaman gitsem benim için hep onu yapardı.

 

 

Birazdan evin içi de bu kokularla dolmaya başlardı..

 

 

 

 

 

 

Neva. 

Tam bir saattir bana elbise deneten Dicle'ye baktım, "Bir tane daha bana dene dersen vallahi şimdi şuraya bayılacağım" dediğim de Dicle gülümseyerek bana bakıyordu.

 

Üzerindeki mini kırmızı elbiseye baktığım da kendimi koltuğa atmıştım.

 

 

"Çok güzel olmuşsun" dedim.

 

"Biliyorum yengecim her zaman ki halim" dedi ve aynadan kendine bakmaya devam etti.

 

 

"Bunu kesinlikle almalıyım" dedi ve bana döndü.

 

"Alayım mı?" diye sorduğun da, "Sen bilirsin canım beğendiysen al yakıştı sana" dedim gülümseyerek. Ve soluklanmayı da ihmal etmiyordum..

 

"Tamam o zaman hemen bunu çıkarıp geliyorum" dedi ve kabine geri girdi.

Bende başımı koltuğa yasladım ve soluklanmaya devam ettim. Dicle bizim için burayı kapatmıştı kimse girmiyordu o yüzden şanslıydım.

 

Bir kaç kez derin nefes aldığım da bakışlarım kabinden çıkan Dicle2ye bakmıştım.

 

"Hadi gidelim yengecim ödemeyi yapalım da korumlar da eşyaları arabaya bıraksınlar biz hayatta bu kadar eşyayı taşıyamayız" dediğin de güldüm.

 

"Sana dedim o kadar alma diye kendine aldığın yetmiyormuş gibi bana da aldın buradakilerin hiç biri bana olmadı ya kesielcek yada daralacak" dediğim de bana bana baktı.

 

 

"Merak etme onları da hallederiz yarın da bizim terziye gider hepsine bir çözüm buluruz" diyerek önden yürümeye başladı.

 

Kasiyerin önün doğru yürümeye başladık.

 

Kadın bizi görünce, "Tamam mı Dicle hanım?" demişti.

 

"Evet hepsini paketleyin ve şu dışarıdaki beyefendilere verin lütfen" dediğin de Dicle'ye kartı uzattım.

 

 

Elimden aldı, "Abimin parasını yemeğe bayılıyorum yengecim, sende bayılsam iyi olur harika oluyor" dedi ve güldü.

 

Kartı kadına uzattığında bütün seçtiklerimizi hesaplamış olması ki karttan geçiyordu.

 

 

 

Kadın kartı bize geri uzattığın da Dicle aldı ve bana uzattı. Bende çantaya geri attım ve yürümeye başladık.

 

"Artık tatlı yiyelim lütfen" dedi Dicle.

 

 

"Bence de hatta bir şeyler de mi yesek ben biraz acıktım sanki" dediğim de bana başını sallamıştı.

 

 

 

 

Alt kata indiğimiz de o kadar yoğun olmadığını gördüm ve boş olan yere doğru yürüdük. Masanın önüne geldiğimiz de Dicle benim karşıma geçip oturmuştu bende yavaş bir şekilde sandalyeye kendimi bırakmıştım.

 

"Yorgunluktan ölmek üzereyim Dicle" dediğim de Dicle kıkırdıyordu.

 

"Valla yenge benimle takılıyorsan enerjik olacaksın biraz" dediğin de bakışları arkaya kaymıştı.

 

Sonra tekrar bana baktı ve yanımıza gelen garson kıza bakmıştım.

 

"Ne yiyelim" dediğin de bir gözü bende bir gözü de arkamda bir yere bakıyordu.

 

 

"Bilmem sen seç" dediğim de başını kıza çevirdi.

 

"İki tane sufle bana orta kahve yengeme de sade Türk kahvesi lütfen" dedi kibar bir şekilde.

 

Kız başını salladı ve elindeki kağıta notu yazarak gitmeden önce bize baktı, "Başka bir şey ister miydiniz?" dedi incecik sesiyle.

 

Çok zayıf bir kızdı saçlarını topuz yapmış ve böylece çok güzel duruyordu. Gözleri de yeşildi ve kıza da ayrı bir hava katıyordu gözleri.

 

Kız yanımızdan ayrıldığın dan beridir Dicle de bir şeyler vardı ama çözememiştim de.

 

"Bir şey mi oldu?" dedim Dicle'nin yüzüne bakarak.

 

"Ah yok bir şey yengecim" dediğin de bakışları tedirgin gibi hali vardı yada ben yorgunluktan öyle hissediyordum emin değildim.

 

 

Dilce telefonuna bir kaç bir şeyler yazıp telefonu kaldırdığın da, "Yenge gülümse" dedi ve beni çekti. Bende gülümsemiştim.

 

 

Ekrana baktığın da bakışlarını arkama çevirdiğin de bende nereye bakıyor diye bakacaktım ki, "Sakın bakma" dedi ve ona baktım.

 

"Neler oluyor?" dedim.

 

"Bilmiyorum ama Avm'ye girdiğimizden beridir arakada ki iki tane adam sürekli bize bakıyor." dediğin de paniklemiştim.

 

 

"Abini arayalım" dediğim de başını salladı ve telefondan abisi aramaya başladı sanırım.

 

 

Telefon çaldı ve açmadı sanırım ki kulağından çekmişti.

 

"Açmıyor" dediğin de iyice panikledim.

 

"Kaan'ı mı arasak" dediğim de telefonu çalmaya başladı.

 

Ekrana baktı, "Annem" dediğin de telefonu açtı.

 

"Efendim Anne" dedi.

 

Annesini dinledi, "Tamam Anne bizde kalkıyorduk zaten" dedi.

 

 

Telefonu kulağından çekti ve bana baktı, "ben hesabı ödeyip geliyorum yenge bekle burada" dediğin de başımı salladım ve onu beklemeye başladım...

 

 

Dicle yanıma geldiği ve, "Hadi yenge gidiyoruz" dedi.

 

"Hala buradalar mı?" dediğim de önümüze dönmüştük. Dicle de koluma girmişti.

 

 

"Hayır göremiyorum şu an yenge" dediğin de gözlerini etrafta gezdiriyordu.

 

 

Avm'den çıkmadan önce korumlar da arkamızdan ilerliyordu diğer korumada sanırım araba da olmalı.

 

 

Geldiğimiz arabaya değil de bizi takip eden arabaya doğru yürümeye başladığımızda içimde kötü bir şeyler olacakmış gibi hissediyordum. Ama emin de değildim.

 

 

 

Arabaya geçtiğimiz de korumalar öne geçmişti. Araba limuzin gibiydi ve büyüktü.

 

 

Dicle'ye başımı çevirdiğim de, "Bence sen yanlış gördün" dediğim de korumalardan biri bizi dinliyordu.

Ve arkaya bakarak, "efendim bir sorun mu var?" dediğin de söyleyecektim ki Dicle kolumdan dürtmüştü.

 

"Yok bir şey sizi önünüze dönün" dedi.

 

Başımı ona çevirdiğim de, "Neden söylemedin?" dedim kısık bir sesle.

 

"Abime fotoğraflarını attım ben bakar şimdi" dediğin de başımı salladım.

 

 

"Tamam o aman" diyerek ona bakmayı bırakıp camdan bakıyordum ki araba durdu.

 

Başımı öne çevirdiğim de, "Ne oldu?" dedim.

 

Dicle de ne olduğunu anlamaya çalıyormuş gibi korumalara bakıyordu.

 

"Önümüzde bir kaza olmuş" yerde bir kaç kişi yatıyor siz burada bekleyin efendim" dedi arabayı kullanan koruma ve diğer korumalar da çıkmıştı.

 

Buradan ne olduğunu göremiyordum ama gittikleri yere bakmaya çalıştığım da yerde yatan adamları kontrol ediyorlardı ki yerdeki adamlar bir anda ayağa kalktı ve bizim korumaları vurdular.

 

Dicle'ye baktığım da, "Tuzağa düştük" dedim.

 

"Evet" dedi.

 

"Kaan'ı ara hemen" dedim ama çok geçti adamın biri bizim kapıyı açmıştı bile.

Diclenin elindeki telefonu kaptığı gibi dışarı fırlatmıştı.

 

Dicle, "Siz kimsiniz? Ne istiyorsunuz?" dediğin de Dicle ve bize bakarak gülen adam bakıyordum.

 

"Abinin arkadaşlarıyız merak etme biz çok misafirperver insanlarız" dediğin de güldü.

 

Ben ise hala olayın şokundaydım ve bize pis pis gülen adama bakıyorduk.

 

Telefonum çalmaya başladığında adam elimdeki telefonu çekti ve ekrana baktı, "Vay kocan arıyor demek?" dedi ve başını yata yatırıp elini yüzüme uzatmıştı kendimi geri çektim.

 

"Dokunma yengeme elini kırarım senin!" dedi Dicle.

 

"Ya demek elimi kırarsın" dedi ve elini ona uzatmıştı ki Dicle elini çevirmişti.

 

Adamdan bir ah sesi duyuldu ve adam hiç düşünmeden Dicle'ye tokat atmıştı..

 

Telefon da çalmaya devam ediyordu. Telefon da yere düşmüştü. Paniklemiş bir halde olanları izliyordum. Gözlerim doldu ve Dicle'nin başını kaldırdığım da dudağından akan kanı görünce görünce gözümdeki yaşlar akmaya başlamıştı...

 

 

 

 

 

 

 

Timur.

 

"Cihat hızlı sür şu Allahın cezası arabayı" dediğim de Neva'yı aramayı da ihmal etmiyordum.

 

 

Ama kimse telefonumu açmıyordu, Dicle'nin attığı fotoğrafları görünce deliye dönmüştüm Allah kahretsin ki Cihat ile bahçedeydik ve ben im telefonum da içeri de olduğu için görmemiştim ve aramasını da duymamıştım.

 

"Sinyal takip edici var abi sakin ol" diyen Polat'tı.

 

"Ne sakini polat benden yarım istemişler ve ben görmedim" dedim.

 

"Senin bir suçun yok varmak üzereyiz" dedi Cihat ama benim için rahat değildi.

 

"Ya bir şey olduysa?" dedim endişeli bir sesle.

 

"O adamların kim olduğunu bilmiyoruz ki henüz beşkide yanlış bilgidir" dedi Cihat.

 

Başımı sağa sola salladım ve, "Hayır öyle olsa telefonlarımı açarlardı" dediğim de bizim arabayı görünce endişelerim daha fazla artmıştı.

 

Cihat arabayı kenara çektiğin de kendimi aradan direkt attım ve bizim arabaya doğru koştum.

 

Arabanın bütün kapıları açıktı ve arkaya baktığım da arabanın bomboş olduğunu gördüm.

 

 

"Allah kahretsin" dediğim de arabayı tekmelemiştim.

 

"Kim kaçırdı lan benim karımı ve kardeşimi!" diye kükredim.

 

Polat arabayı inceliyordu ve "Abi" diyen sesiyle ona baktım.

 

Elindeki kağıtla bana doğru geliyordu ve Cihat da yanıma gelmişti.

 

Kağıtı elinden çektim, "Karın ve kardeşimce biraz eğleneceğiz Timur Kandemir" yazıyordu ve en alta, "Beni tanımıyorsun" yazıyordu. notu okuduktan sonra kağıtı elimde parçalamıştım.

 

"Şerefsiz oğlu şerefsizler !" diye kükredim.

Belimdeki silahı çıkardım ve havaya ateş ettim..

 

"Bulduğum zaman hepinizi sikeceğim şerefsiz oğlu şerefsizler " diye bağırdım...

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Evet.. Bir bölümün daha sonuna geldik, bölümü nasıl buldunuz?

 

Timur'un mehir olarak hisselerinin hepsini vermesi bekliyor muydunuz?

 

 

Servet'in Murat'ın arkadaşı olmasını bekliyor muydunuz?

 

 

 

Asaf ile gerçekleri öğrenmek sizi şaşırttı mı?

 

 

Asaf'ı ilerleyen bölümlerde daha çok göreceğiz çünkü artık Rauf beyin oğlu..😊🙏

 

 

 

Bölüm sonunu beklemediğinizi biliyorum ama bölüm sonu nasıldı ve sizce Neva'yı ve Dicle''yi kaçıran kim olabilir?

 

 

 

Diğer bölümde görüşmek üzere canlarım, bölüm gelene kadar sizden bol bol yorum bekliyorum, kendinize cici bakın canlarım yazarınızdan size çokça kalp...🙏🫶🏻🫶🏻🫶🏻

Loading...
0%