Yeni Üyelik
7.
Bölüm

7. ÖLÜM GETİREN ÇARESİZLİK

@sinemm2611

Herkes bir gün mutlaka gider,

Her şey bir gün mutlaka biter...🖤

 

 

 

 

 

27.01.2010 Rize.

"Ula Uşağım, Hacan sen gideysun İstanbul'a bizi koma buralarda." Dedi Zelal Kandemir oğluna.

"Anaam güzel Anam hacan bir günlüktür daa, sonra geri celeceğum." dedi Murat Kandemir.

"Tamam uşağım tamam"dedi ama içi hiç rahat değildi sabahtan beri içinde bir sıkıntı, bir huzursuzluk vardı. Herkes de eve toplanmıştı, sanki cenaze çıkacakmış gibi...

 

 

"Babacuğum hacan bende senle gelsem olur midur?"dedi Timur. Babamın beni götürmesini o kadar çok istiyordum ki, şu İstanbul dedikleri yeri çok merak ediyordum. Ne olursa olsun onu ikna etmeliyim, dedi Timur. olacaklardan habersiz...

 

"Ula uşak! Baban İstanbul'a iş içun cidecuk sen ne edeceysun babanla cidub." dedi Asiye Kandemir. Sesi de üzgün çıkmıştı Asiye Kandemir'in. İlk kez bu kadar uzun ayrılık yaşayacaklardı. İşi hep dışarıda olurdu, ama çok sürmezdi. İstanbul'daki şirkette sorun çıkmış demişti o yüzden gidiyordu. Bu sefer kocası bir gün demişti aksilik olurda daha uzun kalırsa diye üzülüyordu içten içe..

 

"Ana etme daa, bende cideyum babamla ha izin ver anaa..." dedi Timur.

"Olmaz uşak! Olmaz da, babana engel olursun, olmaz uşak cidemezsun."

"Baba Anama bir şey desene benu senle göndersun," dedi Timur alt dudağını bükerek.

 

"Hanım, Asiye sultan gelsun uşak benle, hacan belli ki merak etmuştur istanbul'i ." Dedi Murat Kandemir. Karısı gözlerinin içine bakıyordu, gitmesin diye ama adam gitmek zorundaydı. İşi İstanbuldaydı adamın. Zaten bir gün sürecek diye düşündü içinden adam.

 

Asiye Kandemir bir süre düşündü, en azından yalnız gitmemiş olur göndereyim bari uşağı diye düşündü kadın. "Hacan git bakalum, sakın babanı üzme tamam mı uşağım?"dedi kadın oğluna gülümseyerek.

 

"Tamam anam üzmem babamı." Dedi Timur. Timur kollarını kocaman açarak babasının kucağına koştu, Murat da kollarını açıp oğluna sarıldı.

Zelal Kandemir, "Ula bu uşak ne edecuk ha orada? Gitmesun, babasuna engel olmasun."

"Anam hacan benim uşak gelsun benle engel olmaz, beraber cideruk ," dedi Murat Kandemir.

"Hacan uşağım doğru midur yaptuğun, ne edecuk senle gelib daa."dedi Zelal Kandemir.

 

"Merak etme Anacuğum ben bakarım uşağıma, engel olmaz o babasuna. Diyerek oğlunun gözlerinin içene baktı Murat Kandemir. Oğlu masmavi gözleriyle kocaman gülümsedi babasına. O kadar çok gitmek istiyordu ki İstanbul'a herkes oradan bahsediyordu merak etmişti Timur da .

 

"Gardaşum dikkat et kendune oralarda, bizi meraklandurma."diyerek abisine baktı Ahmet Kandemir.

 

Murat, "Hacan sakin olun daa bir günlük cideyirum, sonra geri celeyirum, bir şey varmış gibi hebinuz da toplanmuşsunuz."

"Sanki cenaze çıkacuk evden." Dedi adam hissetmiş gibi konuşmuştu.

"Ağzından yel alsun o ne biçum konuşmadur,"diyerek isyan ederek konuştu Asiye Kandemir.

 

 

Murat Kandemir eşine baktı, isyan ederek konuştuğunu anlamıştı. Gülümseyerek, "Tamam Asiye sultan şaka ettuydum." Dedi hanımına gülümseyerek Murat Kandemir.

 

Asiye de ona gülümsedi , Anasının babasının yanında utanmıştı gülümserken Asiye Kandemir. Kocası da anladı Hanımının utandığını, o yüzden daha fazla üstelememişti.

 

Hasan Kandemir, "Tepem atayii.. hadi herkes dağulsun daa... Boğaldum, da boğaldum. Hacan uşak alt tarafi bir gün gidecuk sizun ettiğunuza bakun, rahat birakun da uşağı."

 

Zelal Kandemir kocasına bakarak, "Hacan sen üzülmeyemisun, uşağımuz İstanbul'a cideyiii." Dedi.

"Hatun Elbet bende üzüliyrum ama sizun ettuğunizi etmeyrum uşağıma."

"Tamamdur bey, öyle olsun." Diyerek sırtını döndü kocasına Zelal Kandemir.

 

 

Hasan Kandemir anlayamadı hatunun neden böyle ettiğini. "Ne dedum ula ben." Dedi Hanımına bakarak Hasan Kandemir..

 

Murat Kandemir, "ula babam doğri der, hacan kalkın daa işunuz gücünüz yok midur? De haydee herkes evine." Dedi.

 

Herkes ayaklanıp gitmek için hazırlandı. Murat Kandemir kız kardeşine bakıyordu. O da neredeyse ağlamak üzereydi. Murat Kandemir, "Hacan gel kiz buraya sarulam da öyle gid." Dedi.

Fatma Kandemir sulu gözleriyle Ağabeyine baktı ve koşarak abisine sarıldı. "Ağabey dikkad et ha oralarda benu ara gidunca," diyerek daha sıkı sarıldı Abisine Fatma Kandemir...

 

Herkes dağılmıştı artık evden, evde sadece kendileri kalmıştı. Artık gitme vaktiydi.

"Hacan hadi uşağum hazursan cidelum." Diyerek oğluna bakıyordu Murat Kandemir.

 

Timur o kadar çok mutluydu ki o da görebilecekti artık İstanbul'u. Babasına bakarak gamzesini belli edecek derecede gülümsemişti. İçi içine sığmıyordu Timur'un. Okul da herkes istanbuldan konuşuyordu Timur da nasıl bir yer olduğunu merak ediyordu. Artık merakı bitecekti. Babasıyla İstanbul'a gidiyordu bugün...

 

Her şey hazırlanmıştı kapıda araba bekliyordu. Murat Kandemir Babasına dönerek, "Babam beni merak etmeyun çabuk cidup celeceğum." Diyerek elini öpüp anlına koydu ve babasına sarıldı. Bir süre sarıldıktan sonra Annesine baktı, annesinin gözleri dolmuştu yine, "Anam bir gün kalacağum da İstanbul'da," diyerek annesinin elini öpüp, anlına koydu ve kocaman sarıldı Annesine...

O kadar sarılmıştı ki sanki hiç ayrılmak istemiyormuş gibi...

 

Zelal, "Hacan dikkat et kendune uşağum," diyerek gözlerindeki yaşları sildi, Zelal Kandemir. Kadının içinde bir huzursuzluk vardı kalbini tutuyordu sürekli.

 

Murat Kandemir son olarak eşine döndü ve onun da gözleri dolmuştu. "Hatun'um Asiye sultan'ım ağlama daa," diyerek hanımına sarıldı Murat Kandemir.

 

Kızı da okulda çok yorulduğundan erkenden uyumuş kalmıştı. Çıkmadan yanağına öpücük bırakmayı unutmamıştı Murat Kandemir.

 

Timur arabaya geçmişti bile. O kadar heyecanlıydı ki babasından önce arabaya binmişti.

Murat Kandemir hepsine bakarak, kocaman gülümsedi ve arkasını dönüp arabaya bindi...

 

Zelal Kandemir'in yüreğine oturmuştu bir huzursuzluk. oğlu arabaya binince..

 

İki kadın gözü yaşlı bir şekilde uğurlamışlardı Murat Kandemir'i. Hasan Kandemir, "Hacan geçun içeru soğuktur hava haydee..." diyerek içeri geçmişti. İki kadın birbirine bakarak onlar da girdiler içeri...

 

 

 

Uçağın olduğu yere gelmişlerdi Murat Kandemir ve oğlu. Arabadan indiler. Timur kafasını babasına kaldırarak, "Baba uçakla mı gideceğuk?"diyerek babasının gözlerinin içene bakıyordu.

Murat Kandemir, "Evet oğlum uzaktur mesafe," dedi. Timur kafasını sallayarak önüne dönmüştü. Uzak olduğunu biliyordu arabayla daha çok sürermiş. Uçakla çabucak varılacağını biliyordu, Timur. Uçağa binmişlerdi, yolculuk 2 saat süreceği için Murat oğluna uyumasını söylemişti. Timur da tamam diyerek uykuya dalmıştı.

 

Murat Kandemir arkasına yaslanarak düşünmeye başladı. Ailesine yalan söylemişti, İstanbul'daki toplantıya gidiyordu. Şirkette bir sorun yoktu her şey yolundaydı. Toplantıya katılması gerekiyordu Kıbrıs'ta işler sıkıntılı olduğu için toplantıya katılması gerekiyordu. Ayrıca yeni lider belirlenecekti bugün. Aslında kardeşi Ahmet her şeyi biliyordu onu çağırmışlardı toplantıya ama gelmek istemediğini belirtmiş. Rauf öyle söylemişti. Rauf benim en yakın dostum. Rauf benim lider olmamı istiyordu, benim zekama ve gücüme hayran kaldığını söylüyordu. O yüzden yeni lider olarak ben seçilmiştim..

 

Bile bile gidiyordum toplantıya o toplantı da tek isim vardı lider olmak için, o da bendim. Kabul edecektim, ailem için kabul edeceğim, oğlum için lider olmayı kabul edeceğim...

 

 

 

2 saat sonra İstanbul.

Uçaktan inmiştik. Rauf hava limanında bizi bekliyordu. Timur gözlerimin içine bakarak, "Baba şimdi nereye gideceğuk, direk şirkette mi gideceğuz Baba." Dedi Timur.

 

Murat oğlunun mavi gözlerinin içine baktı, "Hayır oğlum, ilk önce Rauf amcanla danuşacaksun," diyerek karşıdan onlara doğru gelen Rauf'a baktı.

Rauf gülümseyerek geliyordu. "Dostum, Hoş geldin," diyerek birbirlerine sarıldılar.

 

Rauf Timur'a bakarak, "Demek küçük adamı da getirdin ha Murat," diyerek Timur'un kafası okşamıştı. Timur, "Nerem küçük benum, görmiyirmusun, kocaman oldim ben." Dedi.

 

Murat bir kahkaha patlattı. Rauf da gülmüştü.

Timur, "Baba söylesene amcaya 14 yaşındayım ben genç adam olduğumu," diyerek babasına baktı Timur.

Murat oğluna bakarak, "Duydun Rauf amcası benim uşak kocaman olmuş da ," diyerek gülmeye başladı. Rauf da Murat'a katılmıştı..

 

Timur güldükleri için sinirlenmişti. Babasına bakarak, "Ben sevmedum bu amcayu cidelum baba biz," diyerek kollarını göğsünün üstünde birleştirmişti Timur.

Rauf gülümseyerek Timur'a baktı ve "Tamam genç adam sen büyümüşsün ben bilemedum," diyerek onun dilinde konuşmaya çalışmıştı.

Timurun gözlerini büyüterek, "Sende mu karadenizlisun?" Diyerek Rauf'a bakıyordu Timur.

 

Murat oğluna bakarak, "Hayır Timur Rauf amcan senunla anlaşmak içun öyle konuşiy," diyerek oğluna gülümsedi.

Timur nedenini hala anlayamamıştı. Neden onunla Karadenizlilerin konuştuğu gibi konuşmuştu ki bir türlü anlamamıştı...

 

2 saat sonra.

Murat arabada arkadaşıyla Toplantıya gidiyordu. Timur'u Rauf'un evinde bırakmışlardı.

 

Rauf, "Toplantının amacını biliyorsun Murat, kararını verdin değil mi?" Diyerek Murat'a baktı Rauf Arıkan.

"Biliyorum Rauf düşündün mü diye soruyorsun biliyorum..." kafasını camdan tarafa çevirip, "Kabul edeceğim Rauf! Liderleri olmayı kabul edeceğim!" Diyerek camdan dışarıyı izliyordu genç adam.

Rauf bir şey dememişti zaten o da bu cevabı bekliyordu.

 

Yarım saat geçtikten sonra herkes toplantı için Toplanmıştı. Masada Murat Kandemir'le birlikte toplam 7 kişi vardı. Biri eksikti Kardeşi Ahmet o da gelemeyeceğini söylemişti. Bensiz halledebilirsiniz, benim oyum abime diyerek belirtmişti düşüncesini. Herkesin kararı belliydi zaten Murat Kandemir idi.

 

Murat Kandemir, "Evet Öncelikle bu masada neden toplandığımızı hepiniz biliyorsunuz, keremin ölmesiyle liderlik boşta kaldı." Diyerek hepsinin gözlerinin içine baktı genç adam.

Kafasını dikleştirdi, "Evet herkes kararında kesin mi itirazı olan var mı? Yeni lideriniz bugünden itibaren benim." Diyerek sert bir şekilde konuşmuştu Murat Kandemir.

 

Toplantıdaki herkes Birbirine bakarak, "Kabul ediyoruz." Dediler hep bir ağızdan. Murat Kandemir Hakan Köksoy'a baktı onun aslında içten içe istemediğini biliyordu. Kendisi geçmek istiyordu liderlik koltuğuna. Ama arkasında kimse yoktu kimse onu lider olarak istemeyecekti. Herkes Murat'ı seçmişti çoktan..

 

Toplantı sonunda bitmişti. Her şeyi konuşmuşlardı toplantıda. Kıbrıs'taki kumarhaneler aynı şekilde işlemeye devam edecekti artık yeni lider Murat Kandemir'di.

 

Murat ve Rauf eve gelmişlerdi. Murat işlerini hızlı halletmeye çalışmıştı. Çünkü Timur evde babasını bekliyordu. Timur'un evde sıkıntıdan patladığını bildiği için adam her şeyi hızlı bir şekilde halletmeye çalışmıştı...

 

Timur Nalan hanımla koltukta oturuyordu. Timur Nalan hanımla konuşurken kapı

çalmıştı, Timur kapıya bakarak hemen ayaklanmıştı babasının geldiğini düşünüyordu. Nalan hanım kapıyı açmaya gitmişti, Timur ayakta babasının içeri girmesini bekliyordu. Ve içeri Murat Kandemir girdi, gördü babasını Timur.

 

Babası oğlunu gülümseyerek karşıladı beraber aynı koltuğa geçip oturdular. Murat oğluna bakarak, "Sıkılmadun değilmu oğlum,"

"Hayır babacum sıkulmadum." Diyerek babasına baktı Timur aslında sıkılmıştı ama babasına söylemek istememişti.

 

Nalan hanım, "Çay koymuştum bende hemen getireyim," diyerek salondan çıkmıştı kadın.

Murat Kandemir'in telefonu çalmaya başladı Rauf Murat'a bakıyordu. Murat Kandemir telefonu açıp kulağına götürdü genç adam.

Bir süre telefondaki sesi dinledikten sonra, "Tamam çıkıyorum şimdi yarım saate orada olurum," diyerek telefonu kapattı.

 

Rauf, "Kimdi o arayan nereye gidiyorsun Murat?" diyerek arkadaşına baktı Rauf.

Timur da babasına bakıyordu yine mi yalnız kalacaktı. Timur hiç bu şekilde hayal etmemişti gezmek istiyordu. Ama babasının sürekli bir işi çıkıyordu.

 

Murat, "önemli bir şey değil Rauf. Yarım saatlik işim var onu halledip geleyim ben," dedi.

"Beraber gidelim Kardeşim," dedi Rauf Arıkan. Murat, "Yok kardeşim sen benim oğlanla oturun canı sıkılmasın daha fazla," diyerek oğluna döndü ve oğlunun gözlerinin içine bakarak, "Timur'um canım oğlum biliyorum gezmek isteysin merak edeysun istanbul'i, ben hemen celeceğum, Tamam mi uşağum." Dedi.

 

Rauf, "olmaz Murat yalnız gitme bende geleyim ne işin varsa beraber halledelim."

"Yok Rauf çok süremeyecek zaten yarım saate ben gider gelirim" dedi Murat Kandemir.

 

 

Timur gitmesini istemiyordu. İstemeyerek de olsa kafasını sallamıştı. "Tamam baba," demişti. Sadece yarım saat demişti babası sonra çıkacaktı babasıyla İstanbul'u gezmeye..

 

Murat Kandemir evden çıkalı 20 dakika olmuştu. Oğluna yarım saat demişti ama biraz geçicekti belli ki..

 

Depoya geldiğinde etrafa baktı genç adam Ee kimse yoktu ki burada. Telefonu cebinden çıkardı ve aramaya başladı. "Alo ben depodayım ama bahsettiğin adamı göremiyorum. Ne zaman gel_" demişti ki silah patladı genç adam ilk önce ne olduğunu anlayamadı. Sonra sırtında bir acı hissetti, telefon yere düştü..

 

Murat Kandemir, "Ha-yır! Oğ_lum." Diyerek yere yığıldı. Diğer adam bir süre bekledikten sonra koşarak yanına gidip öldü mü diye kontrol etmek için yanına gitmişti. "Ölmüş." Diyerek yerdeki telefonu alıp cebine koydu. Kendi telefonunu cebinden çıkarıp aramaya başladı, "Alo iş tamamdır, parayı ne zaman alacağım?" Diyerek karşı taraftaki sesi dinledi ve "Tamam," diyerek telefonu kapattı ve oradan hızla uzaklaştı..

 

 

3 saat sonra.

Timur tam 3 saattir babasının gelmesini bekliyordu. Üstelik babası yarım saat demişti. Rauf da Murat gittikten bir saat sonra aramıştı ulaşamayınca çıkmıştı o da evden..

Timur, "Nalan teyze Rauf amcayu arasana nerede kalmuşlar," diyerek kadının gözlerinin içen baktı Timur.

 

Nalan kafasını sallayıp Eşini aramaya başladı neyse ki eşi çok bekletmeden telefonu açmıştı. "Alo Rauf neredesiniz Timur babasını soruyor," diyerek Nalan eşinin üzgün Sesini işitti kadın. "Neler oluyor Rauf?" Dedi. Bir süre telefonu dinledikten sonra kadının gözleri doldu. Telefonu yavaş bir şekilde hareket ederek kapattı. Kadın ne söyleyecekti şimdi. Baban ölmüş oğlum denir miydi bir çocuğa. Nalan hanım çok çaresizdi en iyisi söylememek Rauf gelince kendisi söylesin diye düşündü kadın.

 

Nalan hanım, "Geliyorlarmış Timur," diyerek Timur'a baktı kadın. Yalan söylemişti, Rauf tek geliyordu, Murat Kandemir yoktu Kocasının yanında. çünkü Murat Kandemir Ölmüştü...

 

Aradan 10 dakika geçtikten sonra kapı çaldı. Kadın kapıyı açmaya gitti. Kapıyı açtı ve "Ben söyleyemedim.." diyerek kocasına baktı kadın kocasını ilk kez böyle görüyordu çökmüş..

 

Rauf içeri girerek Timur'un karşısında dikeldi. Nasıl söyleyecekti adam öldüğünü. Baban öldü, gelmeyecek... Nasıl söylenirdi, babasının gelmesini dört gözle bekleyen çocuğa...

 

Timur, "Rauf Amca Babam nerededur? Celmedu mi seninle." Diyerek Rauf Arıkan'a baktı Timur.

 

Rauf'un Gözleri dolmuştu zorlanıyordu Timur'a bakarken. "Baban gelmeyecek Timur." Dedi.

 

Timur doğru mu duyduğundan emin olamamıştı. "Rauf Amca celmeyecuk da ne demekdur?, Nerededur babam Rauf Amca..." diyerek Rauf Arıkan'a baktı Timur.

 

Rauf, "Baban öldü Timur..." dedi ve sol gözünden bir damla düştü...

 

Timur ilk önce ne dediğini anlayamadı. Biraz düşününce , "Rauf Amca ne dedun az önce öldi mi dedun?" Diyerek doğru mu duyduğunu anlamaya çalışıyordu Timur.

 

Rauf, "Doğru duydun Timur'um Baban öldü..." dedi genç adam. Derken o kadar zorlanmıştı ki adam, yeri göğü inletmek istiyordu. Ölmedi demek isterdi. Keşke bende gitseydim onu dinlemeseydim dedi içinden genç adam. Ama ne yazık ki her şey için çok geçti. Murat Kandemir artık yaşamıyordu..

 

Timur ölümün ne demek olduğunu biliyordu. Okuldaki arkadaşının annesi ölmüştü o anlatmıştı ne demek olduğunu. Timur yere çöktü ve "Babacuğum..." diyerek ağlamaya başladı Timur...

Rauf ne yapacağını bilemiyordu. Nasıl sakinleştirecekti çoçuğu şimdi. Eşine baktı o da ağlıyordu Nalan hanım da ağlıyordu.

Rauf Timur'un önüne geldi ve çocuğu kucağına çekip sarıldı adam. Anca bunu yapabilirdi elinden bir tek bu gelirdi genç adamın.

 

 

 

9 saat sonra.

28.01.2010 09.00 Rize.

Haber gelmişti çoktan Rize'ye. Ateş düşmüştü . Ev halkı kaldıramıyordu bu ölümü. İş için yolladıklarını düşünüyorlardı. Murat Kandemir'i sapa sağlam yollamışlardı, Geriye ölüsü gelmişti eve...

 

Murat Kandemir'in Eşi kaldıramamıştı bu haberi ilk fenalaşan o olmuştu. Sonra Zelal Kandemir rahatsızlandı. Hasan Kandemir ayakta durmaya çalışıyordu. İkinci kez ateş düşmüştü evlerine. Zelal Kandemir ikinci kez evlat acısını tatmıştı...

 

Rize halkı toplanmıştı, öğle namazından sonra gömülecekti Murat Kandemir. Herkes son kez uğurlamak için toplanmıştı..

 

Dicle henüz ne olduğunu anlayamıyordu, ölümün ne demek olduğunu bilmiyordu. Timur ne demek olduğunu biliyordu, babasının bir daha geri gelmeyeceğini, tamamen gittiğini biliyordu. Elinden bir şey gelmiyordu Timur'un. Keşke gitmeseydik, keşke bir şey çıksa da o işe gitmeseydi babam, diye düşünüyordu Timur.. Ama gitmişlerdi olan olmuştu..

 

Rauf ve eşi Nalan hanım da Rize ye gelmişti . Rauf arkadaşını son yolculuğuna uğurlamak için gelmişti. Timur'u da bırakamamıştı o halde...

 

 

4 saat sonra 13.00.

Cenaze için herkes Toplanmıştı. Birazdan namazını kılıp gömüceklerdi cenazeyi.

Ahmet, "Ulaa gardaşummm bizi bırakıb nerelere giddun ," diyerek Hüngür hüngür ağlamaya başladı.

 

Hasan Kandemir'in ağzı bıçak açmıyordu. Adam ağlamaktan konuşamaz hale gelmişti.

Zelal Kandemir dayanamıyordu bu acıya , dayanamıyordu ikinci kez evlat acısına gözlerinde yaş kalmamıştı artık.

 

Asiye Kandemir ayakta durmakta zorlanıyordu, bunun için göndermemişti kocasını, ölüsü gelsin diye göndermemişti.

 

Timur bir köşede sessiz sessiz ağlıyordu, kimse görmüyordu. Kimsenin görecek hali kalmamıştı. Kendini suçluyordu Timur. Gitmeyelim baba deseydi belki gitmezdi babası. Ama Timur gitmek için o kadar çok ısrar etmişti ki, keşke dedi Timur keşke.. Ama artık geri dönüşü yoktu...

 

Rize halkı ve ev halkıyla birlikte herkes cenazeyi gömüp gelmişlerdi. Evde toplanmıştı herkes. Erkekler bir yerde kadınlar bir yerde toplanmıştı..

Zelal Kandemir baş köşede oturmuş düşünüyordu kalbi acıyordu kadının kalbi sıkışıyordu kadının. Kimse görmüyordu kadının acısını kimse anlayamıyordu...

 

"Uyyy duydun mu İstanbul da vurulmiş. Diyiler doğri mudur?" Dedi kadının biri. "He doğridur öyle olmiş diyile." Dedi diğer kadın.

"Oyyy menem nasıl dayansun ha bu zelal kadın ikinci kez evlat acısına..." dedi kadın. "He nasul dayanılur bu acı, ilk oğlunu askerde şehit vermişti kaduncağuz, şimdi de diğer oğlunu bir kurşun yüzünden toprağa verdi kadun." Dedi diğer kadın.

 

Zelal Kandemir duyuyordu konuşulanları, duymuştu kadınların konuşmalarını...

 

Zelal Kandemir dayanamıyordu artık. Oğlunun arkasından son kez ağıt yakacaktı. Zelal kadın ağzını yavaş bir şekilde açtı,

 

Em koçerên riya dûr in

Birîndarin birîn kûr in

Tî û birçî li van çolan

Pîr û kalin jin û hûr in

Pîr û kalin jin û hûr in

Lorî lorî lorîka min

Sebr û arama jîna min

Tu dihelî li ber çavê min

Çare nayê ji destên min

Lorî lorî lorîka min,

 

Herkes susmuştu Zelal Kandemir bu ağıtı yakarken .. Zelal Kandemir Kürt kızıydı. Bilirdi bu ağıtları. Herkes sesinin de güzel olduğunu söylerdi. Kadın arada yakardı bu ağıtlardan. Herkes onu bu ağıtlarıyla tanırdı.

Tekrar başladı zelal kadın,

 

Sebr û arama jîna min

Tu dihelî li ber çavê min

Çare nayê ji destên min

Wekî devan çav sor kirin

Bî napalim êrîş kirin

Bihar tarî û reş kirin

Canê şêrîn hev par kirin

Canê şêrîn hev par kirin

Lorî lorî lorîka min

 

Zelal kafası yana yatırarak gözlerini kapattı. Tekrar ağzını araladı,

 

Sebr û arama jîna min

Tu dihelî li ber çavê min

Çare nayê ji destên min

Lorî lorî lorîka min

Sebr û arama jîna min

Tu dihelî li ber çavê min

Çare nayê ji destên min

Kurêm canê şêrîn biha

Erzan diçe îro wiha

Ev mirina bi vî rengê

Gelek tale zor û zuha

Gelek tale zor û zuha

Lorî lorî lorîka min,

 

sonlara doğru sesi kısılmıştı, Susmuştu Zelal kadın. Kimseden tık çıkmıyordu, biliyordu ki acılıydı Zelal kadın ağıt yakarak acısını anlatmaya çalışıyordu. Zelal Kandemir.

Tekrar söylemek için ağzını araladı Zelal Kandemir,

 

 

Sebr û arama jîna min

Tu dihelî li ber çavê min

Çare nayê ji destên min

Lorî lorî lorîka min

Sebr û arama jîna min

Tu dihelî li ber çavê min

Çare nayê ji destên min

Lorî lorî lorîka min

Sebr û arama jîna min

Tu dihelî li ber çavê min

Çare nayê ji destên min

Lorî lorî lorîka min

Sebr û arama jîna min

Tu dihelî li ber çavê min

Çare nayê ji destên min...

 

Ağıt bitmişti, Zelal kadın susmuştu artık, sesi çıkmıyordu kadının ağlayacak takati de kalmamıştı. Kalbini tuttu zelal Kadın, daha fazla dayanamadı , herkesin içinde yere yığıldı...

 

Kadınlar bağırmaya başladı, "Koşun, koşun, Zelal kadın fenalaşmiştur." Dediler herkesin ağzından birer ses çıkıyordu. Kimse ne olduğunu anlayamamıştı , kadın bir anda yere yığılmıştı...

 

 

 

Rize Hastane.

Ahmet annesini hastaneye getirmişti. Kardeşi Fatma'da yanındaydı. Babası da hastaneye gelmişti. Herkes kapıdaydı Hatta Timur ve Asiye de burdaydı. Herkes bekliyordu kadının çıkmasını. Fenalaşınca hastaneye getirmişlerdi, ama henüz ne durumda olduğunu kimse bilmiyordu...

 

30 dakika sonra.

Doktor kapıdan görünmüştü, herkes ayaklandı, Hasan Kandemir, "oğlum benim hatun'un durumi nasuldur?"diyerek doktorun gözlerinin içene baktı. Doktor kafasını önüne eğiyordu. Peki ama neden? Doktor neden konuşmuyordu ki, Hasan doktora bakarak, "doktor De hele bana Hatun'um nasuldur? Doktor uşağum, Neden konuşmuyorsun?" Diyerek doktora baktı.

 

Doktor kafasını yavaşça kaldırıp, "Zelal hanım buraya geldiğinde kalbi durmuştu kalp krizi geçirmiş, Malesef müdahale için geç kalınmış, Elimizden gelen her şeyi yaptık, ama kurtaramadık, Başınız sağ olsun... diyerek doktor kafasını önüne eğdi.

 

Hasan Kandemir, ayakta duramadı yere çöktü, "Doktor demeyesun... Doktor bugün uşağımu toprağa koydum etme doktor, etme hanımu nasul koyan toprağa, etme doktor oğlum etme..." diyerek Ağlamaya başladı hasan Kandemir. Ahmet babasını Tutuyordu. Fatma da kendini yere bırakıp yas etmeye başladı.

 

Timur yere çöktü, kafasını kollarının arasına alarak hüngür ,hüngür ağlamaya başladı. Dayanamıyordu artık, dayanamıyordu bu kadar acıya, sesli bir şekilde ağlamaya devam ediyordu. Asiye Kandemir oğlunun yanına çökerek kollarıyla sardı oğlunu...

 

" saburli ol oğlum, isyan etme çocuğum." diyerek oğlunu sakinleştirmeye çalışıyordu Asiye hanım. kafasını kaldırdı, kimi sakinleştirecekti ki kadın. Hepsi yas ediyordu, kadın kocasını daha bir saat olmadan toprağa koymuştu, şimdi de kayınvalidesini toprağa koyacaktı. Bir günde 2 tane acı yaşıyordu Kandemir ailesi...

 

 

 

 

 

 

 

2 saat sonra.

 

Rizelilerin hepsi Kandemir evindeydi, daha kalabalık dağılmadan tekrar toplanmışlardı. Şimdi Zelal Kandemir'i koyacaklardı toprağa. Herkesin aklında şu vardı bu kadar acıyı bu Hasan Kandemir nasıl dayanacaktı. Bir gün içinde evden 2 cenaze çıkıyordu. Dayanamadı diyor herkes dayanamadı Zelal Kadın ikinci bir evlat acısına dayanamadı...

 

 

 

 

Odadaydı Timur. Nenesini toprağa koyup geldikten sonra kendini odaya atmıştı. kimseyle ne konuşmak istiyor nede görmek istiyordu. Ev o kadar kalabalıktı ki sanki bütün Rizeliler buradaydı. Kendisini suçluyordu içten içe. Odasının kapısı tıklatıldı, "Gelme" dedi Timur. biliyordu kimin geldiğini...

Annesi gelmişti Timurun. Yavaş bir şekilde içeri girdi Asiye hanım. "Uşağum," diyerek oğlunun yanına ilerledi. Yorganı kaldırdı, "Timur'um oğlum' hadi gel ananla dertleş, neden odaya kabaddun kendinu'" dedi Asiye oğlunun başını okşayarak.

 

Timur kafasını kaldırarak, "Ana babam ciddu' Nenem de ciddu , Ana canum yanayii anam canum yanii..." diyerek annesine sarıldı Timur.

"Oğlum benum, hacan onlar melek oldi, hem böyle ağlarsan baban, çok üzülir, hadi oğlum toparla kendini." Diyerek oğlunu sakinleştirmeye çalışıyordu kadın.

 

Ama kimse onun içindeki yangını, acıyı görmüyordu. Kadın herkesi sakinleştirmeye çalışıyordu ama onu kim sakinleştirecekti.

Oğlu bir süre kucağında ağlaya ağlaya sustu. Kadın bir süre bekledi öyle uyumasını bekledi. Biliyordu ki bir süre sonra çok ağladığı için uyuyup kalacaktı...

 

Beklediği gibi de olmuştu Timur Annesinin kucağında uyumuş kalmıştı. Kadın oğlunu yavaşça geri yatırarak üstünü örttü ve anlından öperek geri çekildi kadın. Gözünden haşlar akıyordu, o artık biliyordu ki yalnızdı oğlu ve kızından başka kimsesi kalmamıştı. Onlar için ayakta duruyordu kadın. Tekrar oğlunu öpüp geri çekildi kadın, "Sen çok büyük bi çocuksun, bunu daa adladacağsun oğlum, adladacağuz..." diyerek kapıdan çıktı.

Alt kata iniyordu kadın. İnsanlar artık tek tek dağılmaya başlamıştı..

 

1 saat sonra herkes gitmişti, kimse kalmamıştı evde, ev bomboştu. Asiye ne yapacağını bilmiyordu. Oturdu öylece camdan dışarı baktı sevdiği adam gitmişti gelmeyecekti artık yapayalnızdı. Ağlamaya başladı kadın, sessiz ağlıyordu kimse duymasın, kimse görmesin istiyordu.. Kimse de duymadı, görmedi de kimse...

 

Kandemir konağına Bir gün içinde iki acı düştü. iki yangın düşmüştü konağa. Kimse görmedi, kimse bilmedi bu yangını içinde yaşayanlar hariç kimse hissetmedi. Bazı acılar sessizdir, ölüm gibi...

 

 

 

 

 

 

 

 

Evet bölüm sonuna geldik bu bölüm özel bölümdü Timur'un babasının nasıl olduğunu bilmemiz gerekiyordu ve öğrendik...

 

Bölümü nasıl buldunuz?🤍🖤

 

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen.🙏

 

Diğer bölümde görüşmek üzere sağlıcakla kalın...🤍🖤🙏

Loading...
0%