Yeni Üyelik
8.
Bölüm

8. KABUS MU RÜYA MI?

@sinemm2611

Sırtını kendine yasla.

En büyük gücün kendinden...

 

 

 

 

 

 

 

olaylar ve karakterler tamamen

hayal ürünüdür...

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Timur.

 

"Baba Gitme.." Babamın arkasından gitmeye çalışıyordum. Her yer karanlıktı karanlıkta babam beyaz ışığa doğru yürüyordu. Sanki beni duymuyordu. "Baba.." dedim ve Arkasını döndü. "Gitmek zorundayım oğlum." Diyerek beyaz ışığın olduğu yerden kayboldu.

"Baba..." gözü yaşlı bir şekilde arkasından bakıp kalmıştım. "Bizi neden bıraktın baba, Gitme baba, Gitmee.." dedim ama babam yoktu gitmişti bizi bırakıp gitmişti. Arkasından yere çöküp tuğum çıkana kadar ağladım..

 

"Babaaa.." diye çığlık atarak kalkmıştım yataktan. Kan ter içinde kalmıştım, alnımdaki terleri sildim. Nerede olduğuma baktım, odamda olduğumu anladım.

 

Sürekli bu rüyayı görüyordum. Sürekli babam bizi bırakıp gidiyordu...

 

Aklıma Neva geldi kalkmışken baksam iyi olacak diyerek yataktan kalktım. Ve kapıya doğru yürüdüm, kapının kolunu çevirdim ve kapıyı açtım. Karşımda Neva duruyordu. Bir eliyle duvara tutunuyordu. Diğer eli de hava kalkmıştı. Sanırım kapıyı tıklatacaktı.

 

"Neden ayaktasın Neva?" Diyerek yüzüne baktım. "Şeyy .. Sen çığlık attın Timur." Dedi gözlerime bakarak.

 

"İyiyim ben Neva bir şey yok." Dedim ve "Hadi gel odana götüreyim seni." Diyerek koluna girdim. Kafasını benden tarafa kaldırıp, "Timur saat gecenin 03.00'ı ve sen baba diye bağırıyordun," ona baktım. "Kabus mu gördün?" Dedi.

Kafamı salladım.

 

Odaya geldiğimizde yatağa yavaşça geçti. Ve üstünü örttüm. Gözleri hala benim üzerimdeydi. Acıyarak bakıyordu bana, bakmamalıydı.

 

Gözlerimi ona dikerek, "Bakma bana öyle acıyormuş gibi bakma Neva!" Dedim sert bir şekilde. Onun bana acımasını istemiyordum o bana acıyarak bakmamalıydı.

 

"Şey .. Ben acıyarak bakmıyordum." dedi ve kafasını eğdi. Sesimi yükseltmiştim sanırım alındı.

 

Kahretsin Timur! Kızın ne suçu vardı da kıza bağırıyorsun ki? Kızın yüzünden mi o rüyaları görüyorsun sanki?

 

Kendime kızarken ona baktım ve "üzgünüm Neva bağırmak istememiştim," başını kaldırdı bana baktı.

"Önemli değil, üzülmedim ben," dedi ama derken bile üzüldüğünü sesinden belli oluyordu. Nereden bilebilirim ki üzüleceğini.

 

"Gerçekten çok üzgünüm Neva isteyerek olmadı, hala kabusun etkisindeydim o yüzden oldu." dedim ve ona baktım.

 

"Timur gerçekten önemli değil." Kafasını dikleştirip, "Bir daha görmezsin değil mi aynı rüyayı?" dedi.

 

Çok mu korkutmuştum ben bu kızı sanırım gerçekten de çığlık atarak uyanmamdan korkmuş.

"Görmem merak etme dedim." Hadi sen uyu artık." Dedim ve ayağa kalktım. Tam gidecektim ki sesiyle ona döndüm.

 

"Şey Benim telefonuma ne oldu yani merak ermişlerdir o yüzden sordum." Dedi.

"Yarın halledeceğim şimdi uyu." Dedim ve arkamı dönerek kapıdan çıktım.

 

Odama doğru yürüdüm kapıyı açıp içeri girdim. Bu gece yine uyumayacaktım zaten. En iyisi bir duş almak, beni şu an rahatlatacak şey bir duş almak olacak.

Banyoya girdim ve kendimi sıcak suyun altına attım. Vücudum şimdiden gevşemişti bile.

 

Duştan çıktım ve odamdaki dolaptan bir içki çıkardım. İçkiyi bardağa doldurup, yudumlamaya başladım.

Balkona çıkmaya karar verdim. Yavaş bir şekilde balkona doğru yürüdüm balkonun kapısı açtım ve temiz hava anında yüzüme çarptı. Derin bir nefes içime çektim, be balkonun kenarına doğru yürümeye başladım. Dışarıda korumalar devir değişim yapıyordu. Onlara bakmayı bırakıp, kafamı gökyüzüne çevirdim.

 

"Baba! Beni duyuyorsan yardım et bana baba.." nefesimi üfledim. "14 sene olmak üzere baba, artık rüyalarımda sadece konuşmak istiyorum seninle, ne oldu o gece baba? Seni gerçekten vuran kim?" Dedim ama bir cevap almam mümkün değildi. Biliyordum bilmek canımı çok yakıyordu. Sürekli aynı kabusu görmek çok yorulmuştum. Sürekli benden gidiyordu babam. Bir kere sarılmak isterdim. Ama olmuyor rüyalarımda bile olmuyor..

 

Bir süre balkonda soğukta bekledim serin hava iyi gelmişti. Elimdeki bardakta içkide kalmamıştı zaten. Odaya geri döndüm ve bardağı masanın üstüne bıraktım. İçki şişesini dolaba geri koydum. Ve alt kata inecektim. İnmeden Neva bakıp öyle inecektim.

 

Nevanın odasına geldiğimde yavaş bir şekilde kapıyı açıp içeri girdim. Onu gördüğümde yüzüstü yatıyordu. Neden o şekilde yattığını merak ettim sanırım sırtından dolayıydı. Ya değilse bu şekilde yatmayı seviyorsa, aslında hakkında bilmediğim ne çok şey var.

 

Odaya doğru adımladığımda yatağa doğru geldim ve dizlerimin üzerine çöktüm. Elimle yüzünü kapatan saç tutamını kulağının arkasına sıkıştırdım. Uykusunun ağır olduğunu biliyorum. Yavaş bir şekilde hareket etmemden uyanması mümkün değildi..

 

 

Nevanın odasından çıkmıştım. Alt kata doğru indiğimde Ayşe teyze kapıdan göründü. "Günaydın oğlum," dedi bana bakarak. "Uyuyamadın mı oğlum erken kalkmışsın?" Dedi.

 

"Günaydın, Uyuyamadım Ayşe teyze." Dedim sesimi normal düzeyde tutmuştum. Beni bilirdi o çok uykusuz kaldığım anlara şahit olmuştu.

 

Beni oğlu gibi de sever. Bende onu Anne yarım olarak görürüm. Kızıyla birlikte yaşıyorlar, kocası olacak şerefsiz kumar borcunu kadının üstüne yıkmış gitmiş. İş için geldiğinde araştırtmıştım ve tüm borçlarını kapattım. O yüzden beni çok seviyor biliyorum. Hastalıkta bile eve gelmeden duramayan biri.

 

Gülümsedim ve "Ben bir bahçeye çıkacağım Ayşe teyze, sana kolay gelsin." Dedim

 

O da bana gülümseyerek, "Sağ ol Timur oğlum." Dedi. Ve selam verip arkasını dönerek mutfağa doğru gitti.

 

Bende bahçeye çıkmak için dış kapıyı açarak çıktım. Bahçeye doğru yürümeye başladım.

Bahçede dolaşacaktım ki korumalardan biri dikkatimi çekti. Bu kimdi ki ?

O da bana baktı ve önünü ilikleyerek yanıma geldi.

 

"Sen kimsin? Yoksa yeni korumalardan mısın?" Dedim yüzünü inceleyerek.

Başını biraz kaldırıp, "Evet efendim," dedi ve başını yine öne eğdi.

 

"Seninle daha önce karşılaştık mı biz?" Diyerek şüpheyle onu süzdüm. Başını tekrar kaldırdı ve gözlerime baktı.

"Evet Efendim, Amcanız Ahmet beyin korumasıydım, o gönderdi beni buraya isterseniz bir de siz arayın." Diyerek bir fikir yöneldi.

 

Ah amca ah beni düşündüğün için böyle yapıyorsun ama buna gerek yoktu ki . Emrimde yüzlerce çalışmak isteyen insan var zaten.

 

"Adın ne ?"

 

"Barlas Timur bey,"

 

"Soy adın ne Barlas?"

 

"Alkan Timur bey," dedi ve başını öne eğdi.

 

Elimi sakalımı götürdüm ve sıvazladım. Düşünüyordum daha önce de gördüğüme eminim ama nerede? Dur bakalım öğrenirdim.

"Yaşın kaç Barlas?"

"27 Efendim."

"Tamam Barlas sen işinin başına dön!" Dedim otoriter bir sesle. Selam verip yerine geçti.

 

Arkamı döndüm ve telefonu elime aldım.

 

"Yiğit şimdi sana atacağım kişiyi iyice bir araştır." Yazıp gönderdim.

 

Barlas'ı kesinlikle daha önce bir yerde gördüm ama nerede? Şu an hatırlamıyorum. Normalde hafızam çok iyidir, dur bakalım bulacağım...

 

 

 

Neva.

Uykumdan kalkmak zorunda kaldım. Şu an belim çok kötü acıyor ve sızlıyordu. Neden şimdi bu kadar çok acıyordu bilmiyorum. En iyisi kalkıp bir ağrı kesici içmek. Şu an bana en iyi gelecek şey o.

 

Yataktan yavaş bir şekilde kalktım, belime zarar vermeyecek şekilde yavaş yavaş yürümeye başladım. Timur'un odasına gidecektim. Ağrı kesiciyi bana o verebilir.

 

Odasının kapısının önüne geldiğimde sağ elimi kaldırıp kapıyı tıklattım. Ses gelmedi. Tekrar yıkattım, hala ses yoktu. Hala uyuyor mu acaba? Bunu anlatmanın tek yolu içeri girmek Neva.

 

Kapıyı açıp yavaş bir şekilde içeri girdim. Odası diğer evdeki ki siyah ağırlıklıydı. Odaya tamamen girdiğimde yatağa baktım. Yatakta değildi. Peki neredeydi ki ?

 

Bir tane daha kapı gördüm yüksek bir ihtimalle banyoydu. Kapıya doğru yürüdüm ve kapıyı tıklattım. Ses gelmedi, tekrar tıklattım yine ses yoktu.

Tam arkamı dönmüştüm ki sert bir şeye çarptım. "Ah kafam," diyerek elimle kafamı tuttum. Ve neye çarptığımı anlamak için gözü açtım başımı yukarı çıkardım, Timur'a çarpmışım.

Neydi bu adam kaya mı? Hala başımı ovuyordum ve "Ne oldu karım odamda beni mi arıyormuş yoksa!" Dedi sırıtarak.

 

"Ne karısı be!" Deme şöyle bana.

"Karın değilim ben senin!"

Diye çıkıştım.

"Değil misin? Odamdaki evlilik cüzdanını hatırlatırım." Dedi.

 

"Bu sahte bir evlilik. Seninle benim aramda hiç bir şey olamaz!" Sert bir şekilde konuşmuştum.

 

Kafasını biraz eğdi "Neden olamazmış Benim sahte karım?" Dedi.

 

 

"Timur sen iyi misin? Nedeni mi var? Ben seni tanımıyorum, sen beni." Dedim ve ekledim. "Ayrıca unuttun mu Timur benim babam senin babanı vurmuştu!" dedim. Vurmuştu dememle bir yüzü düşmüştü sonra toparladı kendini.

 

"Yani senin değiminle öyle, ben hala bir şey döndüğünden yanayım." Dedim.

Sesim kararlı bir şekilde çıkmıştı

 

 

"Neyse, Bu bizim gerçek karı koca olmamıza engel değil Karıcım?" Dedi başını yana yatırarak.

Yok artık! Ciddi miydi? Yoksa şaka mı yapıyor bana.

"Timur ben senin düşmanının kızıyım. "nefesimi dışarı üfledim ve "Yani ikimiz de bir nevi düşmanız!" Dedim.

 

Kafasını hayır anlamında sağa sola salladı, "Hayır biz düşman değiliz! Olamayız da düşman falan," diyerek gözleri dudaklarıma kaydı. Bir dakika Ne! Dudağıma mı bakıyor o benim şu an?..

 

"Senin bana kızgın olman gerekiyor." Dedim.

 

"Değilim."

 

"Öfkeli?"

 

"Değilim.

 

"Anladım."

 

Dedim ama aslında anlayamıyordum. Neden bana öfkeli değil ki? Neden bana bu şekilde davranıyor?

 

"Biz neden evlendik o zaman Timur? Madem öfkeli değilsin, bırak beni babama gideyim." Diyerek başımı dikleştirdim.

 

"Olmaz! Gidemezsin, anlaşmayı unutma." Dedi otoriter bir sesle.

 

Gözlerinin içine bakarak, "Unutmadım, unutmam mümkün mü?" Dedim ve devam ettim "Değil." Diyerek kendi sorumu kendim cevaplamış oldum.

 

"Bana bir neden sunmalısın, Neden? Bir nedeni olmalı değil mi Timur?" Diyerek gözlerine bakmaya devam ettim. Sesli bir şekilde nefesimi dışarı verdim ve içimde ki asi kız her şeyi öğrenmek istiyordu. Tabi nasıl öğreneceğimi henüz bilmiyorum..

 

"Şu an bunları düşünme zamanı gelince her şeyi öğreneceksin." Dedi.

 

"Ne zaman sonra ?"

"Sonra Neva!" Dedi sert bir şekilde. Anladım pekala anlatmayacaktı. Neler döndüğünü bana anlatmayacaktı. Bende Nevaysam öğrenirdim neler haltlar döndüğünü.

 

"Sen neden gelmiştin?"

 

Ah akılsız kafam. Kafa mı bıraktı bende.

"Benim belim biraz ağrıyor ağrı kesici isteyecektim. Dün hiç ilaç içmedim ya sanırım o yüzden belim sızlıyor." Dedim.

 

Timur bana baktı ve "Neva sen dün gece ilaç içtin, hatırlamıyor musun?" Dedi.

 

Hayır hatırlamıyorum. Yine unutkanlığım başladı. Ara ara oluyordu ama bayadır olmamıştı. Emin de değilim yoksa oluyor muydu sürekli? Düşündüm ama şu an zihnime hiç bir şey gelmiyor.

 

"Ah bir an unuttum da, üzgünüm."

"Yok sorun değil. Sabah akşam ilaçların var zaten, ilaçları içebilirsin ama önce kahvaltı yapman gerekiyor. Odanda mı yemek istersin? Benimle salonda mı yemek istersin?" Dedi ve sesli bir şekilde nefes verdi.

 

Odada tıkılıp kalmaktansa en iyisi salonda yemek daha cazip geldi şimdi.

 

"Salonda yiyelim."

Başını salladı ve yürümeye başladı bende onu takip ettim.

 

 

Salona geldiğimizde masa çoktan hazırdı. Saate baktım. Saat 08.00'ı gösteriyordu.

Vay canına gerçekten de bu saate bu kadar kahvaltıyı kime hazırladılar ki anlamadım. Sofrada bir kuş sütü eksikti.

 

Tam masaya geçecektim ki Timur , "Bekle! Sakın oturma." Dedi ve arkasını dönerek merdivenlerden yukarı çıkmaya başladı.

Neden durmamı istedi?

 

Bir dakika sonra elinde minderle merdivenlerden aşağıya doğru inmeye başladı.

"Geldim. Şimdi otur," dedi.

 

Sandalyedeyim oturdum. Elindeki minderi sırtıma yerleştirdi. İyi gelmişti, en azından bu şekilde sırtım acımazdı artık.

 

Onun yüzüne bakarak, "Teşekkür ederim." Dedim ve gülümsedim. Öküz falan ama yine de arada mantıklı ve ince düşünüyordu.

 

Masaya oturdu ve "Afiyet olsun." Diyerek kahvaltısını etmeye başladı.

"Sana da." Dedim ve "Ayşe teyze çayları getir!" Dedi sesli bir şekilde.

 

İki dakika sonra da çaylar geldi. Ayşe teyze çayları bıraktı ve "Afiyet olsun ve kızım." Dedi sıcak bir şekilde gülümsedi. Bende ona gülümsedim.

 

"Teşekkür ederim Ayşe Teyze." Dedim ve selam verip geri çekildi.

 

Kahvaltıya dalmıştım ki, "Günaydınnn, ben geldim." Diyen Dicle'nin sesini duydum.

 

Dicle arkamdan dolaşarak, Tam karşıma oturdu. Bana gülümsedi. Bende ona gülümseyerek karşılık verdim. Neden mutluydu ki şimdi?

 

"Dicle, sen abinden ne saklıyorsun?" Dedi Timur. Ona baktığımda kaşlarını çatmış Dicle'ye bakıyordu.

Saklamak dedikten sonra aklıma dank etti. Doğru ya ben bunları dün birlikte göndermiştim. Kaan ile birlikte çıkmışlardı.

 

Dicle bir anda panikledi.

 

"Ne saklayacağım canım ben abimden." Dedi sesli bir şekilde. Timur kafasını benden tarafa çevirip, "Sence de benden bir şey saklıyormuş gibi durmuyor mu?" Dedi Timur.

 

Bana ne soruyorsun be adam aranızda mı kalayım. En iyisi Dicle'yi savunmak.

"Bence saklamıyor, hem insan abisinden bir şey saklar mı canım!" Dedim.

 

"Haklısın, Kardeşim abisinden bir şey saklamaz." Dedi sanki gurur duyarak söylemişti.

 

Dicle'de kahvaltıya katılırken salonun ortasına gelen adama baktım. O da bana bakıyordu.

Neden baktığını anlayamadım. Timur'un koruması olduğuna eminim.

 

Yüzünü inceledim, Yeşil gözleri vardı, yuvarlak yüzlü, küçük burnu vardı, Benim gibi. Saçlarına gözlerim takıldı, Saçları simsiyahtı benimkiler gibi. Boyu sanırım 1.80 falandı. Tabi şu an bende boya bardı ve siyah olduğunu kimse bilmiyordu. sanırım 10 senedir boya kullanıyordum.

 

"Timur bey, Kaan ve Cihat beyler geldi, Alayım mı efendim içeri," dedi o adam.

 

"Al içeri Barlas." Dedi.

Demek adı Barlas. Barlas bana bakarak, "Tama efendim," dedi ve elini kulağına götürdü "Alın içeri." Dedi.

Salondan çıkmadan önce bana baktı ve atlasını dönüp gitti bende arkasından bakıp kaldım.

 

Cihat ve Kaan içeri girdi, ikisi aynı anda, "günaydın" dediler. Timur, "kahvaltı yaptınız mı? Yapmadıysanız buyurun." Dedi onlara bakarken.

 

Başımı Dicle'den tarafa çevirdim, çünkü Kaan buradaydı. Gözleri kaan'ı görünce ışıldadı. Dudaklarım hafif yana kıvrıldı. Bu hali beni gülümsetmişti.

 

Kaan ve cihat aynı anda , "yapmadık," demişlerdi ki.

"Lan ikiz misiniz siz aynı anda konuşuyorsunuz! Geçin şu masaya." Dedi sert bir şekilde.

 

Kaan ve cihat gülerek masaya geçti. Ne ara bu kadar iyi anlaştıklarını merak etmiştim doğrusu.

İkisi de aynı anda, "Afiyet olsun." Demişlerdi ki bu seferde üçümüz de ikisine baktık.

 

Dicle bir kahkaha attı, bende dayanamadım ve gülmeye başladım. Bizim gülmemize, Kaan ve cihat da eşlik etmişti. Tek gülmeyen kişi Timur'du.

 

Kahvaltıyı yaparken kendimi o kadar çok halsiz hissediyordum ki, kahvaltımı yaparken bile zorlanıyordum. Artık kahvaltı yapmayı bıraktım ve Timur'a bakmıştım ki onun da bana baktığını gördüm. Halsiz gözlemelerimle ona bakıyordum.

"Ayşe hanım!" Sert bir şekilde. Ayşe teyze mutfağa girdi. "Buyurun Timur oğlum." Dedi.

"Barlas'a söyle hemen doktor çağırsın." Dedi.

 

Ne! Doktor mu? Neden doktor istemişti ki?

 

Dicle "Abi neler oluyor?" Dedi ve artık gözlerimin önü kararmaya başladı kafam yana düşmüştü ki biri tuttu. "Cihat! Çabuk git bak, doktor hızlı gelsin." Sesini duymuştum ki gözlerimi açmadım. Bir anda havalandığımı hissettim ve sonrası karanlık.

 

 

 

 

Timur.

Gözüm kahvaltıyı yaparken çok yavaş hareket eden karımın üstündeydi. Gözüm iki de bir ona kayıyordu çünkü baya halsiz görünmeye başladı.

Kaan ve cihat masaya geçtiklerinden beridir. Karım neredeyse kafasını masaya koyup yatacaktı.

Kahvaltısını yapmayı bıraktı ve kafasını yüzüme çevirdi. Kahretsin! Resmen gözlerini açmakta zorlanıyordu.

 

"Ayşe hanım!" Dedim Ayşe hanım hemen geldi, "Buyurun Timur oğlum?" Dedi.

"Barlas'a söyleyin Doktor çağırsın." Dedim ve Ayşe hanım salondan çıktı.

 

"Abi neler oluyor?" Dedi Dicle. Ama şu an onu dinleyemezdim karımın gözleri neredeyse kapanmak üzereydi.

 

Siktir! Siktir!

 

Karımın başı yana düşmüştü ki hemen tuttum ve kucağıma aldım.

 

"Abi ne oldu yengeme? Neden bayıldı?" Dedi.

 

"Bilmiyorum, beliniz açığını söylemişti bana da ." Dedim ve merdivenlerden çıkıyorduk benim arkamda Dicle Dicle'nin arkasında Kaan vardı.

 

Neva'yı benim odama getirmiştim. Dicle hemen yanına geçti ve oturdu. O da paniklemişti bende.

Kaan, "Sakin ol bir şey olmayacaktır." Dedi ve elini omzuma koydu.

 

 

Cihat doktorla birlikte içeri girdiğinde hemen Nevanın yanına girdi. "Neler oldu?"

"Bir an da bayıldı." Dedim.

 

"Tamam siz çıkın, küçük hanım kalsın sadece," dedi ve çantasından bir kaç bir şey çıkardı.

 

Bizde odadan çıkmak zorunda kalmıştık.

 

 

Bir sağa bir sola giderken doktor kapıdan çıktı ve hemen önüne doğru yürüdüm. "Neler oluyor doktor?" Dedim.

 

Doktor, "Sakin olun Timur bey, eşiniz şu an iyi ama sırtındaki yara iyileşmekte zorlanıyor tabi buna şeker neden oluyor. Şimdi bir serum taktım ona iyi gelecektir, ve tansiyonunu normale çevirecektir." Dedi.

 

"Ne demek iyileşmiyor?" Dedim ve üstüne yürüyordum ki cihat kolumdan tuttu.

"İyileşecek değil mi doktor," dedi cihat.

 

"Zamanla iyileşecek sadece biraz kendin eşikler etmesi gerekiyor daha çok dinlenirse vücudu o kadar hızlı toparlar."

 

"Anladım doktor," dedim ve benim suçum olduğunu biliyordum zaten.

Ona salonda edelim kahvaltıyı derken bunu düşünmeliydim. Benim yüzümden şu an bu haldeydi.

 

Odaya geçtiğimizde Neva'nın uyanmasını bekledik.

 

 

 

Neva.

Gözlerimi açtığımda tavana bakıp kalmıştım. Ne oldu bana böyle ya. Üstümden tır geçmiş gibi hissediyorum. Gözlerimi beni inceleyen Dört tane çift gözün bana baktığını gördüm. Hepsi benim yüzümden mi telaşlanmıştı.

 

Burası benim odam değildi Timur'un odasıydı.

Beni buraya Timur getirmiş olmalı.

Dicle, "İyi misin yengecim?" Dedi.

 

"İyiyim, merak etmeyin." Dedim ve derin bir nefes aldım ve devam ettim, "Telaşlanmayın lütfen." Dedim ve Timur'a baktım. En çok telaşlanan oydu. Gözleri endişeli bakıyordu.

 

Dicle, "Hadi siz biraz çıkın yengem dinlensin," dedi ve şu an ona teşekkür bile edebilirdim. Gerçekten onlar buradayken hiç rahat değildim.

 

Üçüde odadan çıkmışlardı. "İyisin değil mi yenge?" Dedi ve gözleri yüzümü inceliyordu.

Gülümseyerek, "iyiyim Dicle teşekkür ederim."

 

Dedim ve Kaan'la dün neler olduğunu merak ediyordum.

"Dün neler oldu Dicle? Yani şey Kaan ile demek istemiştim." Diyerek onun konuşmasını bekledim.

 

"Ah yenge inanamazsın neler oldu," dedi üzgün bir şekilde.

 

"Lafları ağzından cımbızla aldığım yetmiyormuş gibi , birde her lafında kardeşim lafını tıkıştırtırdı cümlelerinin içine." Dedi ve pufladı.

 

 

Bana baştan sona neler olduğunu anlattıktan sonra ben kahkaha atmıştım. Hayatımda böyle bir şey görmemiştim. On cümle kurduysa en az yirmi kez kardeşim demiş. Gerçekten gülmemi durduramıyordum.

 

"Gülme yenge ya," dedi Dicle. Bende kendimi toparladım.

"Merak erme Dicle bence abinden dolayı sürekli öyle dedi, kim olsa bence öyle derdi abinle Kaan'ın atasında farkı bir bağ var bunu sende anlamışsındır zaten." Dedim ve gözlerinin içine baktım.

 

"Haklısın yenge, sanırım abimden dolayı o şekilde davrandı. Çok ketum ve despot biri biliyor musun? Hatta sanırım abimden bile despot." Dedi.

 

"Zamanla düzelir merak etme." Dedim ve ona moral vermeye çalışmıştım..

 

 

 

 

 

 

Timur.

Kaan işlerimin olduğunu söyleyerek gitmişti. Cihatla ikimiz salonda kalmıştık. Cihat'a baktım ve "Akşam bir toplantı ayarlayalım," dedim.

 

Bana bakarak, "İyi olur Timur, Hakan arkandan atıp tutuyormuş sürekli." Dedi.

 

"Tahmin edebiliyorum," diyerek arkamı yaslandım. Ayşe hanım çayları önümüze bıraktı ve çayları içmeye başladık.

 

 

Cihat çayını içtikten sonra kalkmıştı, İşleri olduğunu akşama kadar halletmem gerek diyerek çıkmıştı.

 

Yiğit'i aramaya başladım. Telefonun çalma sesini duymuştuk ki, "efendim Timur abi?" Dedi.

 

"Neredesin yiğit?" Dedim. "Hastanedeyim, biliyorsun ya sen yollamıştın." Demişti ki doğru kafa mı kaldı bende Neva'yı düşünmekten.

 

"Tamam yiğit, adamlar nasıl?"

"İyiler abi neredeyse hepsi taburcu oldu."

"Tamam, Akşam bağ evinde toplantı ayarla yiğit." Dedim ve soluklandım.

 

"Tamam abi ayarlıyorum hemen," dedi ve kapatmadan, "Polat yanında mı?"

"Hayır abi 2 saat kadar önce çıktı işi olduğunu söyledi." Demişti sesi üzgün geliyordu.

 

Polat'ın durumunu ikimizde biliyorduk ve ne zaman ortadan kaybolsa Tedavi için gidiyor.

 

"Tamam yiğit," dedim ve telefonu kapattım.

 

Telefonu cebime koymadan Polat'ı aramaya başladım.

 

Telefon uzun bir süre çaldı, çaldı, ve açmadı.

Tekrar aradım, yine açmadı ve telefonun kapanma sesini duydum.

 

"Ah be oğlum nereye kadar tek başına kaldıracaksın, bilmiyorum" diyerek telefonu cebime koydum.

 

Onun durumunun çok hassas olduğunu biliyorum, benim yerimde başkası olsa kimse işe almazdı onu, ama Polat gerçekten çok güçlü. Takdir etmemek elde değil.

 

Akşam olmadan her şeyi ayarlamalıyım. Keşke akşam Rauf amcada yanımda olsaydı. O zaman daha güçlü olurdum.

 

 

5 Saat sonra.

Neva'nın telefon işini halletmiştim ve Barlasın getirmesini bekliyordum. Kafamı çevirdiğimde Barlas'ın içeri de olduğunu gördüm.

"Ne zaman geldin sen?" Dedim sert bir şekilde.

 

"Şimdi geldim efendim," dedi ve başını önüne eğdi.

"Tamam, getirdin mi telefonu!" Dedim.

Başını kaldırdı ve "Evet efendim, getirdim" dedi.

 

"Tamam" diyerek elimden telefonu aldım. "Çıkabilirsin Barlas!" Dedim sert bir şekilde.

Yeni korumalar yerini bilmeliydi. Eve girmeden önce bir belli etmek zorunda.

 

Yavaş bir şekilde merdivenlerden yukarı çıkmaya başladım. Kapının önüne geldiğimde kapıyı tıklattım ve içeri girdim.

 

İçeri girdiğimde Dicle ve Neva başlarını bana çevirip baktılar.

 

Neva'nın yanına doğru gittim ve "Telefonunu getirdim, içinde her şey eski telefonun gibi her şey yüklendi." Dedim ve elimi çektim.

 

Şaşkın bir şekilde telefona bakıyordu, ona iPhone 15 Pro Max almıştım o yüzden şaşkın olduğunu biliyorum. Ama bunu almak istemiştim.

 

Başını yüzüme kaldırıp, "Teşekkür ederim ama bu kadarına gerek yoktu Timur," dedim.

"Gerek vardı Karıcım," dedim gülümseyerek. Karıcım demiştim sinir olduğunu biliyorum ama sinir olması çok hoşuma gidiyor. Bir insan sinirli olunca bu kadar tatlı olmamalı.

 

Sinirli bir şekilde bana bakıyordu. Dicle lafa atladı , "Vay canına Abi hani benim ki nerede? Kıskanmaya başlayacağım ama artık." Dedi.

 

Kızmadığını biliyordum eğleniyordu sadece. İstese o da alabilir zaten bu telefonu. Sadece benimle uğraşacak işte.

 

 

"Neden gelmiştin ağabey?" Dedi Dicle.

 

"Birazdan evden çıkacağım, halletmem gereken bir işim var, ben gelene kadar kendinize dikkat edin." Dedim.

 

İkisi de aynı anda, "Tamam," demişlerdi ki kendilerine baktılar ve ikisi de gülmeye başladı.

 

"Neden gülüyorsunuz? Ve siz de neden ikiz gibi aynı anda konuşuyorsunuz, ne oluyor bu evdekilere Allah Aşkına ya siz benden ne saklıyorsunuz!" Dedim sert bir şekilde.

 

Dicle, "Ağabey sende iyice par_" demişti ki öyle sert bir şekilde bakmıştım ki cümlesini yarıda kesmişti.

 

Ben Dicle'ye bakıyordum ki , "Paranoyak olma diyecekti, ben tamamlayayım." Dedi ve kaşının birini kaldırmış bana meydan okuyordu.

Gülme Timur gülme..

 

1.58 boyu var ve bana meydan okuyor. Dicle bile ondan uzun. Dicle'nin boyu, 1.70'di. Bana çekmiş kardeşim gururlanmamak elde değil.

 

"Tamam karıcım sen öyle diyorsan benim uzun boylu karıcım." Dedim ve kahkaha attım. Dicle de bana katılıp gülmeye başladı.

 

Neva, ikimizde sinirli bir şekilde bakıyordu ki, "Gülmeyin! Hem benim boyum gayet de uzun." Diyerek kollarını göğsünün önünde birleştirdi.

 

"Tabi canım karımın boyu beni geçiyor," dedim ve Dicle'ye göz kırptım.

Boyuyla dalga geçmemden hoşlanmadığını görebiliyorum beni öldürecekmiş gibi bakıyordu. Maalesef ki karımın bu hali de çok güzeldi..

 

 

Kızlara tembihledikten sonra alt kata inmiştim. Yiğit'i tekrar aramaya başladım. Hemen açtı,

 

"Geliyorum yarım saate kader oradayım abi ."

 

"Tamam yiğit, Polat'tan haber var mı ?"

 

"Maalesef abi yok."

 

"Tamam yiğit."

 

Diyerek telefonu kapattım. Ayşe hanımın bıraktığı çayı yudumlamaya başladım...

 

 

 

 

 

 

 

Neva. 

Timur boyumla da dalga geçmişti, tam olmuştu. Sürekli karım dediği yetmiyormuş gibi birde boyum çıktı ortaya. Hayır benim boyum kırmızı çizgim, asla dalga geçilmesinden hoşlanmazdım. Ki zaten ben neyden hoşlanmazsan Timur inadına yaparmış gibi dalga geçiyordu. Bende Nevaysam burnundan getirmez miyim ben bunları.

 

Dicle banyoya gideceğini söylemişti. Bugün burada kalacakmış. Benim için gerek olmadığını söylemiştim. Ama işte beni dinlemedi.

 

Çok merak ettiğim için, ona nerede yaşadığını sormuştum. Neden abinle yaşamıyorsun dedim ve halasının kızıyla aynı evde kalıyormuş. Onu öğrenmiş oldum. Dicle polislik için okulu bitmiş ve son bir kaç aşaması kalmış öyle söylemişti. Kuzeni yaren de avukat olacakmış. O yüzden burada duruyorlarmış. Timur kendi yanında kalmasını çok istemiş ama Dicle ve yaren inat etmiş başka evde kalmak için . Timur da bir süre sonra pes etmiş ve kabul etmiş.

 

Kızı merak etmiştim, henüz tanışmamıştık çünkü. Dicle seni merak ediyor benimle o da gelecek bir gün demişti. Bende merak etmiştim, Dicle'yle bu kadar iyi anlaştığına göre iyi biri olmalıydı.

 

Timur son çıkan iPhone markasından almıştı, insan zenginliğini bu kadar belli edebilirdi sanırım. Hayır bu kadarına gerek yoktu zaten.

En kısa zaman da parasını ona ödemek olacak. Bu kadar pahalı bir şeyi kabul etmem mümkün değil. Sonuçta ben onun sahte eşiyim, gerçek eşi değilim..

 

Telefonu elime aldım saate baktım 18.00'ı gösteriyordu. ve hemen İnci'yi aramaya başladım beni merak ettiğine eminim.

 

"Alo," diyen ince sesi kulağıma geldi.

 

"Benim Neva,"

 

"Hele şükür aklınıza gelebildik Neva hanım!" Dedi. İsyan ederek konuşmuştu bunu sesinden anlamamam mümkün değildi. Ama bir sorsan nedenini aramaya fırsatım olmamıştı.

 

"Özür dilerim inci telefonum yoktu, ve senin numaranı da ezbere bilmediğim için, seni de arayamadım." Diyerek sesimi üzgün tutmuştum.

 

"Neyse, sen iyi misin? Vurulmuşsun Neva bütün haberler sizi konuşuyor," dedi.

 

"İyiyim inci, Biliyorum eminim herkes bizden konuşuyordur," dedim nefeslenerek.

 

"Evet hem de nasıl, Herkes Timur ne zaman evlendi? Bu güzel kim? Hamile kaldığı için mi evlendi, Daha neler neler anlatamam sana." Dedi.

 

"Ne dedin? Hamile mi dediler.. yok artık! Bu kadar saçmalayamazlar! Buna hakları yok ki," dedim ve canım sıkılmıştı bu konuya.

 

"Sen üzülme canım, magazin işte bu şekilde saçmalıklar olabiliyor, artık nereden haber yaparız diye düşünüyorlar," dedi.

 

"Haklısın," dedim ve, "kafe de Her şey yolunda mı?" Dedim bayadır neler olduğunu bilmiyordum.

 

"Aaa evet hatta sana güzel haberlerim var," dedi neşeli bir sesle. Ne olduğunu merak ettim.

"Şimdi geçenlerde bir adam gelmişti, kafeye ve kahvelerimizin rezalet olduğunu söyleyen bir adam vardı ya, heh işte o adam dün buraya geldi ve hepimizden özür diledi. O gün canının başka bir şeye sıkkın olduğunu ve bize patladığını söyledi, hatta senden de özür dilecekmiş ama sen burada olmayınca iletmemi istedi." Dedi ve derin bir nefes verdi hızlı hızlı anlatmıştı konuyu.

Biraz düşünsem ve Neden geri dönüp özür dilemişti anlayamamıştım. Oysaki o gün o kadar da kararlıydı yani konuşmasında..

 

"Vay canına ben olmayınca neler olmuş öyle," dedim ve güldüm.

 

"Aa birde şu başımızdaki Ahmet belasından da kurtulduk, dükkanı kapatıyormuş diye duymuştuk ki bir de sabah ne göreyim kafe diye bir şey kalmamış, bomboştu hatta kiralık yazısı bile asılmış." Dedi neşeli bir sesle.

 

"Gerçekten mi, sanırım en çok bu habere sevindim inci, Ne kadardır o adamla uğraşıyorduk," dedim

"Evet tam bir senedir o adamla uğraşmıştık neyse ki artık uğraşmayacağız."

 

"Evet Neva kurtulduk, nasıl oldu bilmiyorum ama çok iyi oldu." Dedi gülerek.

 

"Seni çok merak ediyorum yanına gelmek istiyorum ama geleyim mi?" Dedi inci. Sesini de kısmıştı.

Sanırım beni gerçekten de baya merak etmişti.

 

"Ben bu akşam Timur'la konuşurum ve yarın sana akşam mesaj atarım canım," demiştim ki "Abla gelmiyor musun, hadii seni beklerken ağaç oldum burada," Asel'in sesini işittim asel incinin küçük kardeşiydi. Ki zaten ikisi birlikte yaşıyordu. Annesi ve babası kazada ölmüştü, geriye bir tek İnci'ye Asel kalmıştı.

 

O yüzden kardeşi onun her şeyi. Biliyordum, bir kaç kez konuşma fırsatım olmuştu Asel ile o kadar tatlı dilli bir kızdı ki çok seviyordum onu. İkisini de çok seviyorum.

 

"Duydun Bizim cimcimeyi, 2. Sınıf olmasına rağmen küçücük çocuğa ödev yüklemişler, benim içeri geçmemi bekliyor şu anda,"

 

"Tamam canım sen Asel fıstığıma yardım et, birazdan savaş çıkacak yoksa," dedim gülerek.

 

"Tamam canım haber bekliyorum senden," dedi ve "Görüşürüz." Diyerek telefonu kapattı.

Arkadan Aselin mızmızlanma sesini duyabiliyordum zaten. Çok sabırsız bir çocuk anında her şeyin olması lazım.

 

Sosyal medyada gezmeye karar verdim. İlk olarak ınstagram'a girdim ana sayfada biraz takıldıktan sonra aklıma Timur geldi. Acaba onun sosyal medya hesabı var mı? Bunu bakınca göreceğim artık.

 

Arama butonuna Timur Kandemir yazdım ve en başta çıktı profili hemen üstüne tıkladım.

 

Çüşş! Yok artık! Ağzım bir karış açık kalmıştı, takipçi sayısı 100M diyor şaka mı bu. O kadar çok şaşkınım. Ağzım açık bir şekilde takipçi sayısına bakıyordum. Benimki onun yanında bir hiçti. On bindi sadece benimki, Türkiye'de bile bu kadar insan yoktu ki..

Takip ettiği kişiye bakmaya karar verdim kişi diyorum sadece Bir kişiyi takip ediyordu. Tıkladım ve kendi profilimi gördüm o kadar insan arasın da beni takip ediyormuş. Bir kez daha şoka girdim. Neden sadece ben?...

 

Sayfasında gezinmeye karar verdim, ve parmağımla aşağı doğru hareket ettirdim.

Gözlerim yuvasından çıkacak gibi oldu, bu fotoğraf ne ya! Üstü komple çıplaktı. Beğeni sayısındaki sayıları anlayamadım bile. Şoktan şoka giriyordum bugün. Bir insan bu kadar cüretkar olamaz diyemeyeceğim oluyormuşum çünkü.

 

Fotoğrafı iyice inceledim ve sırtı dönük ve sadece kafasını kameraya çevirmiş bir şekilde poz vermişti. Geç, Geç bunu Neva.

 

Diğer fotoğrafına baktığımda simsiyah takım giymiş ve arkası dönüktü. Diğer fotoğraflara baktığımda onlarda benzerdi ve bir fotoğrafta takılı kaldım, Dicle ve Timur ikisinin fotoğrafı Dicle'yi hemen tanımıştım am yüzü hiç belli olmuyordu. Sanki gizlemiş gibiydi.

Nedenini merak ettim.

 

 

Telefona o kadar çok dalmışım ki Dicle'nin yanıma gelip, "Oo Ağabeyimi mi inceliyorsun demek." Demesiyle sıçramıştım.

"Ah özür dilerim yenge korkutmak istememiştim," dedi.

 

"Sorun değil Dicle," diyerek gülümsedim

Telefonuma kafasını gömdü ve "Bir dakika benim Abim Bir kişiyi mi takibe mi almış?" Diyerek elimden telefonu kaptığı gibi takip ettiği kişiye girdi ve beni görünce başını bana çevirdi.

 

"Vay canına! Abim bir tek seni takip ediyor, inanamıyorum." Dedi. Neden şaşırmıştı bu kadar, ah doğru ya kendisini takip etmiyor.

 

"Beni bile takip etmiyor biliyor musun yenge, neymiş de düşmanı çokmuş da biri görürse, kaçırırmış da falan filan, sanki mafya babası. Değişik değişik kuralları var Abimin." Dedi.

 

"Mafya babası mı?" Dedim gülerek. "Evet öyle hareket ediyor biliyor musun baksana şu korumalara, hangi insan bu kadar korunur ki çok saçma değil mi?" Dedi yüzüme bakarak.

 

Biraz düşününce ben vurulmuştum ve diğer ev taranmıştı aslında normal bu kadar koruma olması, olmasaydı ne olacaktı düşünemiyorum bile ama ya Dicle'nin dediği gibi olabilir miydi? Mafya olabilir mi Timur? Yok canım daha Neler..

 

"Dur kendimi takip edeyim buradan" dedi, ve bir kaç tuşa basıp bana uzattı telefonu.

Bende telefonu aldım ve baktım profilinde bir şey belli olmuyordu ki? Neden böyle bir şey yapmıştı ki acaba Merak ederek, "Neden profilin kendi resmin değil?" Dedim.

 

"Sence neden olabilir yenge Abim yüzünden işte." Dedi ve "Her zamanki saçma kuralları yengecim ya ," dedi artık isyan ediyordu.

 

Gülümsedim ve, "Anladım, üzülme Abiler işte," diyerek takıldım. Sanki çok abi biliyormuşum gibi konuşmuştum. Ama olsa benim de abim bu şekilde olurdu sanırım.

 

"Neyse yengecim şimdi ben çıkıyorum, bir yemekte neler var bakayım," bana gülümsedi ve arkasını dönüp çıktı.

 

Telefonumun ekranını kapatıp masaya bıraktım. Ve kendimi Timur'un yatağına bıraktım. Timur'un kokusu sinmişti üstüne. Çok farklı bir koku .. Neydi ki bu kokunun adı?

 

Düşünürsem bulacağıma eminim, Gözlerimi kapattım ve düşünmeye başladım...

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Evetttt bir bölümün daha sonuna geldik, Bölümü nasıl buldunuz?

 

Timur ve Neva arasında neler oluyor dersiniz..

 

Yeni karakterlerimiz dahil oldu, Barlas nasıl biri sizce ve kim?

 

Timur'un kuzeni sizce nasıl biri tahminleri alayım?...

 

Timur Bu Kabusları ne zamana kadar görecek?

 

Lütfen yıldıza basmayı Ve yorum yapmayı unutmayalım.

 

Hayalet okurlarım! Lütfen yıldıza basmayı unutmayın..

Loading...
0%