Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1.KAZA

@sinemm2611

 

~~>Kurguda geçen olay ve karakterlerin gerçek kişi ve kurumlarla ilgisi yoktur. Tamamen hayal ürünüdür... <~~

 

 

 

 

 

~~Keyifli okumalar dilerim..~~

 

 

 

 

~~Buraya başlama tarihinizi bırakabilirsiniz.(21.06.2024)~~

 

 

 

 

 

🖤

 

 

 

 

 

 

~~1.KAZA ~

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Tutku.

 

Güneş benim için yine aynıydı. Kasvetli ve karamsar. Bugün güneş bile tam olarak e yapmak istediğini bilmiyordu.

 

Gözlerimi gökyüzünde ki güneşten çekip odaya baktım. Başımı çevirmemle birlikte, Alper'i beni izlerken buldum.

 

"Ne yapıyorsun orada sen?" diye sordum sakince.

 

 

Yeşil gözlerini benden hiç çekmedi ve dudaklarını araladı.

 

"Neden doğru düzgün uyumuyorsun?" dediğin de onun yüzünden çekmedim gözlerimi.

 

"Ne önemi var?" dediğim de rahatsız bir şekilde nefesini dışarı üfledi ve bir kaç adım atıp tam karşıma geçti.

 

Gözlerini gözlerimde sabitledi, "Tutku, yeter artık sana onu bulduğumu söyledim uyu artık demiştim," dediğin de istemsizce güldüm.

 

"Alper, bana ne yapacağımı söyleme senden emir alacak değilim." dediğim de yüzü düşmüştü.

 

Bana tek yardım eden kişi oydu ve bende onu galiba az önce kırmıştım.

 

"Bende sana emir vermiyorum sağlığın için söylüyorum," dediğin de bakışlarımı ondan çekip camdan dışarı bakmaya başladım.

 

"Alper, her şey için çok teşekkür ederim ama artık gitsen iyi olur, gerisini ben halledeceğim," dediğim de omuzlarım yavaş bir şekilde inip kalkıyordu.

 

 

Omzumda elini hissetmemle kendimi geri çekmem bir oldu.

 

"Özür_" dediğin de sesimle sözünü kestim.

 

"Sana şunu kaç kez yapma dedim," diyerek ona baktım. Sert bir şekilde konuşmam onu üzmüştü.

 

Üzülmesine ben değil kendisi sebep olmuştu.

 

"Çok özür dilerim Tutku bir an dalgınlığıma geldi," dediğin de ona bakmaya devam ettim.

 

"Bir daha olmasın," diye onu uyardım.

 

"Bana bile bu şekilde tepkiliysen, o çocuğa kendini nasıl aşık edeceksin, sana dokunmasına izin vermeden mi?" dediğin de sinirlenmiştim.

 

"Bu seni ilgilendirmez!" dedim sert bir şekilde.

 

"Tutku.." dedi ve bir süre yüzümü inceledi.

 

Gözleri Kah küllerimin altında ki yara izinde takılı kalıyordu. Bunu istemeden yapıyordu biliyorum ama bunu yapması beni kendi yüzümden soğutuyordu.

 

 

Onun daha fazla bakmasına izin vermeden olduğum yerden ayrıldım.

 

 

"Git artık Alper, ve sakın bir daha da buraya gelme," dediğim de kendimi mutfağa doğru yönlendirdim.

 

"Tutku, beni dinle," dedi ve arkamdan geldiğini bildiğim için hızla döndüm ve elimi kaldırıp ona baktım.

 

"Sana söyledim, artık gerisi seni ilgilendirmez ve ben tek başıma halledeceğim bu meseleyi," diyerek onu durdurdum.

 

 

"Ama,"

 

"Aması yok. Ben ne diyorsam o," dedim ve arkamı dönüp dolaba yöneldim.

 

Dolabı açtığım da suyu almak için eğildiğim de vişne suyunu görünce midem bulandı ve elimle midemi tuttum.

 

"Tutku, çok özür dilerim onu dolapta unutmuşum, dün," dediğinde elimi kaldırdım ve susmasını istedim.

 

 

"Anladım," dediğim de direk dolabı kapattım.

 

Küçük kardeşi Ronay'ı dün benim eve getirmek zorunda kaldığını anlamış oldum.

 

Ronay vişneli olan her şeyi seviyordu.

 

Benim ise midem bulanıyordu..

 

"Alp, git artık lütfen daha hazırlanacağım ben," dediğim de bana baktığını biliyordum.

 

"Ama daha planın üstünden geçmedik Tutku," dediğin de elimdekileri tezgaha bıraktım.

 

"Alper, sana gerisine karışma dedim değil mi? Neyini anlamıyorsun!" dedim sert bir sesle.

 

"O şekilde kızın karşısına çıktın diyelim peki sonra ne olacak? He sonra ne olacak?" dediğin de sabır dilendim.

 

"Orası benim sorunum dedim," diye direttim.

 

"Daha sen benim bile sana dokunmama izin vermiyorsun onun dokunmasına hiç izin vermezsin, bu berbat bir plan," dediğin de ona hak veriyordum.

 

"Bak benim için çok zor olacak ama o aileye bir şekilde gitmeliyim bunu ya o kızla yapacağım yada ikiziyle." dediğim de yüzü buruşmuştu.

 

"Abileri de zaten seni hemen kucağına alacaktı değil mi?" dediği an ona öyle bir sert bakmıştım ki söylediği sözden pişman olmuştu.

 

"Abileriyle işim yok, benim işim küçük velette," dediğim de güldü.

 

"Onun be kadar kurnaz olduğunu biliyor musun sen? Ayrıca ne kadar da zengin olduğundan?" dediğin de burun kıvırmıştım.

 

"Zengin olması neyi değiştirir Alp," dediğim de Alper bana bakmaya devam etti.

 

 

"Çok şeyi değiştirir elinin altında her bok döner," dediğin de gülmüştüm.

 

Bu gerçek bir gülüş değildi sahteydi.

 

"Alp, Alp.." dedim bezgince.

 

"O kız, hele o kız sende gördün seninle arkadaş olur mu? Ya Allah aşkına kızın ikizine kendine aşık etmek nedir ya?" dediğin de ona baktım.

 

"Üstelik bahsettiğin kişi senden küçük," dediğin de yüzüne bakmaya devam ettim. Bakışlarımı ondan hiç çekmemiştim.

 

Acaba haklı mıydı Alp?

 

Yanlış plan mı yapmıştım.

 

Harbiden ya o çocuk bana bakmazsa ne olacak?

 

Bunu hiç düşünmemiştim.

 

Ama iyice araştırdığım da ayran gönüllü olduğunu söylüyorlardı kolayca elde ederim diye düşünmüştüm..

 

Peki ya elde edemezsem?

 

Onu nasıl bulacağım o zaman?

 

 

Alper'in dediği gibi Ben Kutay'ı çabuk elde ederim demiştim ama abilerini hesaba katmamıştım.

 

Acaba planı değiştirip abilerini mi kendime aşık etsem?

 

Ama ketum kimseye aşık olmaz ki, hele abana hiç olmaz..

 

Tamamen umutsuz vakayım..

 

 

Bu plan kesinlikle yaş.

 

Birincisi kesinlikle güzel değilim, vücudum da zaten geçmişte kalan izler var.

 

Başımı sağa sola salladım ve önüme döndüm.

 

Haklıydı o eve başka şekilde girmeliydim.

 

"O kızla arkadaş olmaya karar verdim," dediğim de Alper'in beni izlediğini biliyordum.

 

"Bilemiyorum çok şımarık bir kız emin misin?" dediğin de başımı sapa çevirdim ve güldüm.

 

Haklıydı şımarık bir kızdı.

 

"Evet eminim?" dediğim de başını salladı.

 

"Kendine aşık etme planından vazgeç, Kutay mıdır nedir o çocuk sana yavşadığında dokunmak isteyecektir bunu kesinlikle kaldıramazsın."

 

 

Sözlerinde o kadar çok haklılık payı vardı ki ben dönüp de ona haklısın diyemiyordum.

 

"Kahvaltı yapacağım," dedim sakince.

 

"İster misin?" dediğim de başını sağa sola salladı.

 

"Tamam o halde gidebilirsin," dediğim de omuzlarını düşürmüştü.

 

Erkeklerden haz almadığımı biliyordu ona bile alışmam çok uzun sürmüştü.

 

 

"Afiyet olsun ben gerçekten gidiyorum artık, sen aramadığın sürece seni aramayacağım," dediğin de başımı salladım.

 

Aferin iyi ezberlemişti her şeyi.

 

Başımı salladığım da salatalıklardan ağzıma atmıştım. Kütürtüsünü Alp'in bile duyduğuna emindim.

 

Salatalık baya tazeymiş.

 

"Gidiyorum o zaman" dedi ve bana baktı.

 

"Kapıyı kapatmayı unutma," dedim ve elimdeki tabak ile odama doğu ilerlemeye başladım.

 

"Sağ ol ya," dedi arkamdan ve dudaklarım hafif yana doğru kıvıldı.

 

Odama girdiğim de kapıyı arkamdan kapatmıştım. Hava baya sıcak olduğu için klimayı açıp serinlemek istiyordum.

 

"Kombinim nasıl olmalı acaba?" diyerek dolaba yöneldim.

 

Gözümü gömleklere diktiğim de elime ilk mavi bir gömlek aldım.

 

Bunu yatağın üstüne attım.

 

Sonra da beyaz bir gömlek daha aldım. Kumaşı ketendi. Serin tutar diye düşünüyordum.

 

Eteklerime gözüm kaydığın da beyaz eteği çıkardım ve lacivert olanı da çıkardım. Eteklerinin boyları fazlaca cüretkardı.

 

Umursamadım..

 

İlk önce hangisi denesem acaba?

 

Kararsız bir şekilde, saate baktım.

 

Saat daha erkendi, bu kız okuldan henüz çıkmamıştı ki?

 

Neyse iki saat kalmıştı çıkmasına, son haftaları olduğu için sürekli ekiyordu.

 

O yüzden bence giyinip de hazırda beklemek daha iyi olurdu.

 

 

Uykumdan bugün geç kalkmıştım ki zaten uyumak üzere olduğum güneş doğmak üzereydi. Geç kalkmam normaldi.

 

Biraz da heyecan vardı.

 

Normalde de çok fazla uyuyamıyorum ama bu sefer 3 saatlik bir uykum vardı.

 

Elime direk beyaz gömleği aldım.

 

Üzerime geçirmeden önce dolaba yöneldim ve içinden beyaz bir askılı büstiyer çıkardım.

 

Üzerimde askılıyı çıkardım.

 

 

Beyaz olan büstiyeri kafamdan geçirdim ve giydim.

 

Gömleği de kollarımdan geçirdim ve düğmelerini tek, tek ilikledim.

 

Yatağın üstüne baktığım da hangisini giysem diye düşündüğüm bir kaç saniye ve lacivert eteği giymeye karar verdim.

 

Üzerimdeki şortu çıkardım ve Lacivert eteği giydim.

 

Aynaya doğru ilerlediğim kendime baktım ve baya iyi olduğunu anladım.

 

Tekrar arkamı dönerek dolaba doğru ilerledim.

 

Dolabın çekmecesini açtım ve içinden kahverengi bir kemer çıkardım.

 

Kemeri belimden geçirdim.

 

Arkamı döndüm, aynadan kendime baktığım da mükemmel göründüğümü düşünüyordum. Yüzüm hariç tabi..

 

Aynanın olduğu yere doğru ilerledim ve etrafımda bir tur atıp aynadan kendime baktım.

 

"Çok güzelim ya?" diyerek güldüm.

 

"Ben kesinlikle bu salak çocuğu kendime aşıl ederdim," dedim sakince.

 

"Bence de ederim ya," diyerek kendi kendimle konuşmaya başladım.

 

Başımı sağa sola salladım ve masanın üzerinde duran salatalıktan bir tane daha ağzıma attım ve yemeye başladım..

 

İşte benim kahvaltı buydu, çünkü bugün midem bulanıyordu ve ben vişneyi gördükçe de yiyemezdim bir süre.

 

Belgin hanıma bir seans daha ihtiyacım vardı anlaşılan.

 

Aynada biraz yüzüme makyaj yapacaktım.

 

Gözlerimin altı uykusuzluktan hafif morarmıştı.

 

Çekmeceyi açıp içinden gerekli olan tüm malzemeleri çıkardım.

 

Fondötenden süngere biraz sıktım ve küçük, küçük noktalar bırakarak yüzümde gezdirdim.

 

Yavaş bir şekilde fondöteni yüzüme yedirdim. Göz aktarımdan iki kez geçtim.

 

 

İşim bittiğin de süngeri kenara koydum. Masanın üzerinde sürekli kullandığım farı çıkarmıştım. Küçük bir fırça yardımıyla göz kapaklarıma sürmeye başladım.

 

Göz kapaklarımla işim bittiğin kirpiklerime baktım. Kirpiklerimi kıvırmama gerek yoktu doğuştan kıvrıktı zaten.

 

 

Maskaradan biraz sürsem fena olmazdı.

 

Maskarayı açtım ve fırçasıyla kirpiklerime şekiller verdim. Bu şekilde kirpiklerim daha uzun oluyordu.

 

Kahverengi gözlerime maskara yapınca renklerini belli ediyordu. Gözlerim aynı bir toprak gibiydi.

 

Kendim de en çok sevdiğim yer gözlerim.

 

Renk olarak yüzümde müthiş bir ahenk diziyordu.

 

Gözlerimle işim tamamen bittiğin de kahverengi ruju elime aldım ve kapağını açıp dudaklarıma sürdüm.

 

Aynadan kendime baktığım da harika görüyordum.

 

İşte şimdi hazırdım.

 

 

Saat'e tekrar baktığım da 1 saatten az bir zaman kaldığını gördüm.

 

Ne ara bu kadar uğraşmıştım ben ya?

 

Salatalık tabağına göz ucuyla baktım ama yemedim. İştahım kalmamıştı artık.

 

 

Aynanın önünden kalktım ve dolaba yöneldim. İçinde kahverengi bir çanta alacaktım.

 

Kombineme uyacak tek şey oydu.

 

Dolabın kapağını açtığım da içinden kahverengi çanta aramaya başladım.

 

 

"Lan neredesin çanta?" diye seslendim.

 

"Hah buldum seni," dedim ve çektim onu sapından tutarak.

 

 

Elime aldığım da bunun işimi göreceğini anladığım da dolabın kapaklarını kapatıp geri çekildim.

 

Aynanın önünden telefonumu alacaktım.

 

Telefonu çantaya attım ve Ruju da belki tazelerim diyerek yanıma almaya karar vererek onu çantaya attım.

 

Geri çekilip kendime son kez baktığım baya iyi göründüğüme kanaat getirerek dudaklarım kıvrıldı.

 

 

 

"Bence bu halde bile tavlardım ben o ayran gönüllüğü?" dedim.

 

Kendi kendime konuşmalarım da artmıştı artık. Kesinlikle bir seans sırası almalıydım.

 

Ama ilk önce şu planı bir yapayım sonra giderdim nasıl olsa.

 

Bence bizim ayran gönüllünün kalbine giden yolu kız kardeşi.

 

İlk olarak ikizi olan kızı ele geçirmekti.

 

Telefonu çantaya kattığımdan emin olmak için çantayı açıp içine baktım.

 

 

Telefonun orada olduğunu görünce tekrar kapattım.

 

Telefon ile çok fazla işim olmayacaktı ama yanımda olması iyi olurdu.

 

Rehberde kimse yoktu zaten.

 

Bir tek Alp vardı onu da dün silmiştim.

 

 

Alp'e de ben aramadıkça aramamasını söylemiştim.

 

 

Çünkü diğerlerine kimsem olmadığı için tanışacaktım. Onlar kimsem yok diye bilmeliydi.

 

 

Ki gerçekte de kimsem yoktu.

 

Yalnızdım.

 

Tek başıma yaşıyordum.

 

Ailem yoktu.

 

Bir arkadaşım yoktu.

 

Sadece Alp ve Ronay vardı.

 

Artık onlar da olmayacaktı.

 

Çünkü benim yolum intikam ve ölüme çıkıyordu. O yüzden onların etrafımda olması doğru değildi.

 

 

Düşünmeyi bırakıp Saat'e baktım.

 

Neredeyse yarım saat sonra çıkacağını görünce telaşlandım ve koşturarak odadan çıktım.

 

 

Ayağıma spor ayakkabılardan birini geçirdim ve kapıdan dışarı attım kendimi.

 

Kapıyı kilitledim ve anahtarı çantaya attım.

 

Evim birinci kattı ve neyse ki zorlanmayacaktım.

 

Ayrıca evim ikizlerin üniversitesine çok yakındı. Bu beni en çok mutlu eden şey oldu..

 

Sokağa kendimi bıraktığım da son anda yanıma aldığım siyah gözlüğü gözlerime geçirdim.

 

 

Biraz hızlı bir şekilde yürümeye başladım. Yetişememekten korkuyordum.

 

 

Üniversitenin az ilerisin de geldiğim de bahçede ki kızlara baktım.

 

İçlerin de Lamia yoktu.

 

"Nerede bu?" diye fısıldadım.

 

Kolum da ki Saat'e baktım.

 

Tam çıkma saatiydi.

 

Şimdi çıkar ve kırmızı mini Cooper'ına binip akşama kadar gezerdi.

 

Genelde kızlar ile takılıyordu sevgilisi var mıydı henüz bilmiyordum.

 

 

Tam binadan onun çıktığını görünce dudaklarım kıvrıldı ve biraz kendimi ileri doğru çektiğim de arkadan gelen ikizi ile yüzüm buruştu.

 

 

Yüzümün onlar ile aynı olduğunu söyleseler de onlardan tam olarak 3 yaş büyüktüm.

 

 

İkiziyle konuşması bittiğin de gülümseyerek arabasına doğru ilerliyordu. Bende yavaş bir şekilde yürümeye başladım.

 

Heyecandan palanı berbat etmezdim inşallah.

 

Yürümeye devam ettiğim de Lamia'nın da arabaya binmek üzere olduğunu gördüğüm de bir kaç adım hızlandım.

 

Evet şimdi başlasın şov..

 

 

Arabanın çalıştığını görmüştüm ama dalgın ve görmüyormuş gibi yaparak yürümeye devam ettim.

 

Arabanın iyice yaklaştığını gördüğüm de kızda şansıma eline telefonu almıştı.

 

Neyse ki beni görmeyecekti.

 

Arabayı da hızlı kullanıyordu ve her şey tam istediğim gibiydi.

Araba son sürat geldiğin de bir anda yola çıktım ve ven arabaya bakamadan yere serildim.

 

"Ah!" diye tiz bir çığlık attım.

 

Bu çok fazla acımıştı?

 

Bir kaç kişinin korku dolu sesleri kulağıma geliyordu.

 

"Lamia?" diye biri bağırdı.

 

Galiba bu ayran gönüllüydü.

 

 

Yalnız benim hesaba katmadığım bir şey oluyor şu an.

 

Bu kız arabayı çok hızlı sürüyordu ve ben bunu hesaba katmamıştım.

 

"Hanım efendi iyi misiniz?" diye bir ses duydum ama neden uzaktan geliyordu bu ses.

 

Başım da dönmeye başlamıştı.

 

Kıpırdamaya çalıştığım da ise kıpırdayamamıştım.

 

"Katil oldum!"

 

"Allah'ım katil oldum,"

 

Ardı ardına tekrarlanan cümleleri duyuyordum ama tepki veremiyordum.

 

Midem bulanıyordu, başım da dönüyordu.

 

Planım da bu yoktu.

 

Planımda bayılmak yoktu.

 

Gözlerim karanlığa teslim olmadan önce birinin bana dokunduğunu hissettim ama ne olduğunu anlayamadan bilincimi kaybettim...

 

 

 

 

 

*

*

 

 

"Kutay, ben katil oldum,"

 

"Kutay ben be yapacağım?"

 

 

"Kutay abim duyarsa beni keser,"

 

 

"Lamia yeter,"

 

"Kafamı şişirdin katil oldum diye diye, söyledi ya doktor iyi diye," diyen sesleri duyuyordum.

 

 

Neredeydim ben?

 

"Ama ya iyi değilse?"

 

"Of Lamia sen nasıl benim ikizinsin ya hala anlamıyorum,"

 

"Hayır taş gibi hatunu nasıl görmedin ben onu anlamıyorum zaten,"

 

 

Taş gibi hatun?

 

 

Taş gibi hatun dediği kişi ben miydim?

 

Kesinlikle bu çocuk yavşaktı.

 

 

Yavaş bir şekilde gözlerimi açmadan önce bir kaç mırıltı çıkardım.

 

"Hah bak uyanıyor," dedi ayran gönüllü.

 

"Doktoru çağıralım," dedi Lamia.

 

 

"Bekle bir şurada gözlerini açsın da sonra gider çağırır gelirim ben," diyen beklenti dolu sesini duydum ayran gönüllünün.

 

 

Yavaş bir şekilde gözlerimi açtığım da tavanı görmeyi beklerken ayran gönüllüğü tepemde bana hayranlıkla bakarken buldum.

 

 

Yüzümü buruşturdum.

 

Lamia'nın gülme sesi kulağıma geldi.

 

"Seni görünce yüzü düştü kızın çekil şuradan," dediğin de neredeyse kendimi tutamayıp bende gülecektim.

 

"Hiçte bile, bir kere daha yeni uyandı O yüzden öyle yapmıştır," diye kendini açıkladı ayran gönüllü.

 

"Sen öyle san."

 

"Merhaba," dedi incecik bir sesle Lamia.

 

 

Gözlerimi tamamen açtığım da başımı Lamia'dan tarafa çevirdim.

 

" neredeyim ben?" diye sordum.

 

"Hastanede," diye atıldı ayran gönüllü.

 

Benim buna çaba sarf etmeme gerek yoktu ki, bu şimdiden bana tutulmuştu.

 

"Tutku hanım," diyerek sesini de kibarlaştırdı.

 

"Ya oğlum bir dursana kız canıyla uğraşıyor sen yavşamak derdindesin," dediğin de gülmüştüm.

 

 

"Aa ne güzel gülüyor," dedi tutkulu bir sesle.

 

Bunu diyen kişi ayran gönüllüydü değil mi?

 

Allah'ım ben buna boşuna ayran gönüllü demiyorum..

 

 

"Tutku sen ona bakma ben çok özür dilerim ben seni görmedim ve bir an oldu her şey?" dedi hiç soluk almadan.

 

"Sakin ol bir tam olarak ne oldu?" diye sordum.

 

Aslında ne olduğunu biliyordum sadece bilmemezlikten geliyordum.

 

 

"Bak şimdi şöyle oldu," dedi ve derin bir nefes alıp konuşmaya başladı...

 

Konuşması bittiğinde şaşkınmış gibi yüzüne baktım.

 

"Gerçekten mi? Benim hatam olmalı çok özür dilerim," dediğim de gülümsedi.

 

"Yok hayır benim hatamdı elimde telefonum vardı," dedi.

 

"Salak bunu ona niye söylüyorsun ya seni şikayet ederse?" dedi ayran gönüllü.

 

Lamia bana korkuyla baktı.

 

"Öyle bir şey yapmacığım," dedim ve onun içini rahatlatmaya çalıştım.

 

Ki zaten amacım şikayet etmek değil arkadaş olmak ve evlerine yerleşmekti.

 

"Ben gerçekten özür dilerim valla ayağını bilerek kırmadım?" dedi Lamia ve ağzım şaşkınlıktan açıldı.

 

 

"Ne kırılması?" dedim şokla.

 

"Ayağın kırık?" dediğin de ayağıma baktım.

 

Sağ ayağım alçıya alınmıştı.

 

Lan! 

 

Bu benim planımda yoktu.

 

Lan ayağımı nasıl kırdı bu kız?

 

"Ayağım?" dedim ağlamaklı çıkan sesimle.

 

"Acıyor mu? Allah'ım ben ne yaptım," diyerek bana baktı Lamia.

 

"Yani, acıyor galiba," dediğim de birinin gülme sesiyle bakışlarım onu buldu.

 

Kutay, ayran gönüllü.

 

Bana bakmış gülüyordu.

 

Harika birde bunun maskarası olacaktık iyi mi.

 

Ona bakmayı bırakıp bakışlarımı Lamia'ya çevirdim.

 

"Doktor ile konuşmak istiyorum," dediğim de Lamia hemen başını salladı.

 

"Hadi Kutay doktoru çağır," dedi kardeşine bakarak.

 

"Tamam," dedi Kutay isteksiz bir şekilde.

 

Kapıdan çıkıp gittiğin de arkasından bakıp kalmıştım.

 

Ne değişik bir çocuktu bu ya!

 

"Gerçekten acıyor mu ayağın," diye sordu üzgün bir sesle Lamia.

 

Başımı sağa sola salladım, "Şu an acımıyor birazcık sızı var ama iyiyim ben," dediğim de gülümsedi.

 

"Sevindim Tutku," dediğin de gülümsedim.

 

Acaba yaşımı ve er şeyi biliyorlar mıydı?

 

"Sende bir şey yok değil mi? Sonuçta sende kaza geçirdin?" diye sordum.

 

"Hayır, hayır ben gayet iyiyim biraz şoka girmiştim ilk zamanlar sadece o kadar onun dışında bir sorunum yok," dedi sakince.

 

"Tamam o zaman," dedim.

 

"Adın ne_" demiştim ki sözleriyle cümlem yarıda kaldı.

 

"Tanışmayı unuttuk," dedi ve gülümsedi.

 

"Ben Lamia, Lamia Aksoy." dediğin de dudaklarım yana doğru kıvrıldı.

 

"Tanıştığıma memnun oldum Lamia." dedim.

 

"Bende Tutku, Tutku Acar." dediğim de gülümsedim.

 

"Bende memnun oldum Tutku," dedi gülümseyen yüzüyle.

 

Bu kızı araştırmıştım biraz ama bu kadar cana yakın olduğunu tahmin etmemiştim.

 

 

Bir anda kapı açıldı ve içeri beyaz önlüklü bir erkek girdi. Arkasından da Kutay girmişti.

 

"Merhaba Tutku hanım," dedi doktor diye tahmin ettiğim kişi.

 

"Merhaba," dedim sakince.

 

" kendinizi nasıl hissediyorsunuz?" diye sordu kibarca.

 

"Teşekkür ederim, iyiyim"

 

"Ne zaman çıkabilirim ben acaba?" diye eklediğim de doktor yanımıza gelmişti.

 

İnşallah bana dokunmazdı.

 

"İsterseniz şimdi çıkabilirsiniz, zaten bayılmanız da korkudan olmuş," dediğin de şaşkınca baktım.

 

Ciddi olamazdı değil mi?

 

Gerçekten korkudan mı bayılmıştım?

 

Yok artık canım!

 

"Eminsiniz değil mi bir sıkıntı yok?" diye sordu Lamia.

 

"Sorun yok Lamia hanım, Tutku hanım gayet iyi, sadece sağ ayağında çatlak var, alçıda zaten bir hafta kadar alçıda kalması lazım sadece," dedi doktor.

 

"Ama benim ayağım kırık değil miydi?" diyerek Lamia'ya baktım.

 

"İlk gelince kırıktan şüphelenmişler ve sizi de o şekilde bilgi verilmiş sanırım."

 

Şimdi neden kırık dediklerini anlamış oldum.

 

"Emin misiniz doktor kırık yok değil mi?" diye sordu Lamia.

 

"Yok Lamia hanım, Tutku hanım iyi merak etmeyin." dedi kibar bir şekilde doktor.

 

"Ama dediğim gibi bir hafta ayağa kalmaması gerekiyor," diyen doktorun sözleriyle içimden sevinç nidaları döküldü.

 

Bu beklediğim bir şey değildi ama benim için paha biçilemez bir fırsattı.

 

"Ama ben bir hafta bu şekilde mi duracağım?" diye sordum üzgün çıkan sesimle.

 

 

 

"Evet maalesef ayağınızın üzerine basmamaya çalışın lütfen," dedi doktor.

 

"Teşekkürler," dediğim de sesimi o kadar kötü çıkarmıştım ki eminim doktor bile halime üzülüyordu şu an.

 

"Ben taburcu işlemlerinizi başlatacağım birazdan ama isterseniz polisler gelebilir sonuçta bir kaza olmuş," dediği an bakışlarımı Lamia'ya çevirdim.

 

"Polis mi?" dedi korkuyla.

 

"Gerek yok, şikayetçi olmayacağım hem benim de hatam vardı," diye açıkladığım Lamia'nın bana minnetle baktığını gördüm.

 

"Tamam o zaman işlemleri ben hemen başlatıyorum ailenizi arayabilirsiniz," dediğin de yüzüm düşmüştü.

 

Arayacak bir ailem yoktu ki.

 

Kimse yoktu hem de.

 

 

Bir tek Alp ama o da şu an yok artık..

 

 

Doktor odadan çıktığın da yüzümün düşmesini engel olamamıştım. Bir anda öyle demesi beni tuhaf hissettirmişti.

 

 

 

 

Bu sefer numara yapmamıştım. Gerçekten üzülüyordum bu duruma. Tek başıma olmaktan sıkılmıştım artık.

 

Bende isterdim gerçek bir baba, anne, abi ,kardeş ama yoktu.

 

Neyse zaten onlar benim ailem olmayı hak etmiyordu en çokta babam olacak adam.

 

Ailem yoktu, ölmüştü benim. Eski kızlarından eser bile yoktu, yepyeni biri vardı karşılarında.

 

Ama beni tanımayacaklarına emindim.

 

Zamanı geldiğin de onlardan da hesap soracaktım ama hepsinin bir sırası var..

 

 

 

"İstersen aileni arama biz götürelim seni eve hem annen ve babandan özür dilemiş olurum."

 

Lamia'nın sesiyle bakışlarım onu buldu.

 

"Özür dilemene gerek yok, zaten özür dileyebileceğin bir aile de yok," dediğim an ortamda büyük bir sessizlik oluştu.

 

İkisine birden bakmak istemediğim için odaya baktım.

 

"Benim çantam nerede?" diye sordum.

 

"Burada ," dedi hemen Kutay.

 

"Alabilir miyim?" dedim kibarca.

 

"Tabi ki de," dedi ve koltuğun üzerinde ki çantamı eline alarak yanıma doğru gelmeye başladı.

 

Umarım bana dokunmadan verirdi çantayı.

 

"Getirdim güzellik," dediğin de sırıtıyordu.

 

"Düzgün konuşsana oğlum," dedi Lamia sinirli bir sesle.

 

"Senin benim kadar oğlun var mı?" dediğin de sırıtmaya devam ediyordu.

 

"Ya sabır," dedi Lamia.

 

Neyse ki bana dokunmadan çantayı kucağıma bıraktı. İşte buna mutlu olmuştum.

 

"Kimi arayacaksın? Arkadaşını mı?"

 

Lamia'nın meraklı sorusu karşısında ona bakıp kalmıştım.

 

"Yok ki arkadaşım.." dediğimde kaşlarını çatmıştı.

 

"Hiç mi?" demesiyle gülmüştüm.

 

"Hiç," dedim sakince.

 

"Birazcık bile mi?" dediğin de tuhaf bir şekilde ona baktım.

 

"Yok kızım dibin de birazcık kalmış onu arayacak şimdi," diyen Kutay'ın cümlesiyle ona döndüm.

 

"Ne diyorsun be?" dedi Lamia.

 

"Asıl sen ne diyorsun? Kız yok diyor sen hiçi mi diyorsun?" dediğin de ikisi de kızgın bir şekilde birbirlerine bakıyorlardı.

 

"Sana ne sümsük!" diye ciyakladı Lamia.

 

Şaşkınlıktan Kutay'a bakamamıştım.

 

Az önce Lamia ikizine sümsük mü dedi?

 

Kutay hiç sinirlenmemişti.

 

Peki neden?

 

"Akılsız bir ikizim var yoktan hiç anlamayan," dedi Kutay ve koltuğa oturdu.

 

Sözlerinden çıkardığım kadarıyla Lamia çoğunlukla bu kelimeyi kullanmıştı.

 

Lamia başını yukarı kaldırdı ve fısıldadı. O kadar kısık sesle fısıldamıştı ki ne söylediğini bile anlayamamıştım.

 

"O zaman bize gidiyoruz, bu şekilde evde tek başına kalamazsın Tutku," diyen Lamia'ya baktım.

 

"Bence de," diye katıldı Kutay.

 

"Hayır olmaz, sizi tanımıyorum bile," dediğim de Kutay gülmüştü.

 

"Tanışırız," dedi ve sırıttı.

 

İğrenç!!

 

"Ablan yaşında olan birine yürümen doğru mu?" dediğim de yüzü bir anda kızarmıştı.

 

O kaşınmıştı gözlerimi açtığımdan beri bana yürüyordu.

 

"Konuş kız, konuş susma," diyen Lamia'nın sesiyle ona baktım.

 

"Benim ikizim olmasa çoktan bunun kafasını yarmıştım," dedi ve güldüm.

 

"Ben değilim ama," dediğim de göz kırpmıştım.

 

"Lan kafamı mı yaracaksın? ben mi seni ezdim bu ezdi git onun kafasını kır."

 

cümlesi bittiğin de havalı bir şekilde bize burun kıvırmıştı.

 

"Kırılacak bir kafa varsa o da onun kafası," dediğinde gözlerini kısarak ikizine baktı.

 

"Neyse Tutku sen onun kusuruna bakma onu daha evcilleştiremedim de," dediği an kahkaha atmıştım.

 

"Bana bak kızım ikizim falan dinlemem döverim seni," dedi Kutay.

 

"Gel, gel bakalım kim kimi dövüyor ,"dedi kızgın bir sesle.

 

İkisinin bir anda benim yüzümden atışması sinirlerimi bozmuştu.

 

"Şey," demiştim ki Kutay'ın bir kaç adımda Lamia'nın yanına gelmesi beni korkutmuştu.

 

Burada kavga etmezlerdi değil mi?

 

"Geldim, şimdi ne yapacaksın?" dedi Kutay.

 

Bütün heybetiyle ikizinin karşısında durması beni şaşırtmıştı.

 

Kaçtı bunun boyu?

 

1.80'di sanırım.

 

Dudaklarım şaşkınlıktan aralanmış bir şekilde ikisine bakıyordum.

 

"Benim yan-" demiştim ki sözlerim kapıdan içeri giren bir adamla birlikte son bulmuştu.

 

O gelmişti .

 

Bu adamı da hiç sevmiyordum.

 

Lamia'nın korumasıydı.

 

Çok kıl bir herifti, benim bu adamla işim zor olacakmış gibi hissediyordum.

 

"Lamia hanım? Kutay bey? Sizi aramadığım yer kalmadı," dedi endişeli bir şekilde.

 

Yüzünden de anlaşılıyordu zaten.

 

"Sakin ol Genco," dedi Kutay.

 

Genco?

 

Gencer'e Genco mu diyor bu?!

 

" Genco biz seni tamamen unuttuk," diyen Lamia'nın sözleri beni şaşkına çevirmişti.

 

Lan dev gibi adama Genco denir mi?

 

Lan bu adamın'ın boyu 2 metre değil miydi?

 

"Lamia hanım siz iyisiniz değil mi?" dedi Gencer.

 

"İyiyim Genco'm," dedi Lamia sakin ve neşeli çıkan bir sesle.

 

 

"Beni aramak aklınıza gelmedi mi sizin! Sizi okulda bulamayınca ne kadar endişelendiğimden haberiniz var mı?" diyen Gencer'in sözleri ortamda buz gibi bir hava yaratmıştı.

 

 

"Ama Genco'm," dedi Kutay.

 

Gencer'in sert ve kızgın bakışlarını görünce teslim olur gibi ellerini havaya kaldırması ve susması bir oldu.

 

Adama Genco'm dedi. Bu çocuk yemin ederim tuhaf biri.

 

Hatta bu ikizler tuhaf biri. İkisi de koskoca adama dedikleri kelimeye bak.

 

 

 

"Kaza yaptınız ve bana neden haber verilmedi! Lamia hanım size soruyorum? Bir kadını eziyorsunuz ve ben bunu şans eseri olayı gören bir çocuktan öğreniyorum," dediğin de Gencer çok kızgındı.

 

Kızgınlıktan benim burada olduğumu bile unutmuştu. Çünkü Lamia'nın ezdiği kadın bendim ve şu an tam olarak onları izliyordum.

 

" Genco biraz sakin olur musun, hiç bir sorun yok ben gayet iyiyim," dediğin de Gencer'den gözlerini çekmemişti Lamia.

 

"Ama Lamia hanım," dedi Gencer.

 

"Abime haber vermedin değil mi Genco?" diye sordu Lamia.

 

"Söylemedim ama," dediğin de söylesem mi söylemesem mi diye düşünüyordu.

 

"Ne oldu Genco ?" dedi telaşla Lamia.

 

Kutay'a baktığım da onun da konuşmayı dikkatle dinlediğini gördüm.

 

"Yarın akşam eve dönüyormuş?" diyen Gencer'in cümleleri yüzünden içimden bir şeylerin yolunda gitmeyeceğini söylüyordu sanki.

 

Benim onunla karşılaşmam iyi olamayacaktı.

 

Hem bu adam ne diye bir haftalık gittiği işten hemen dönüyordu ki?!

 

 

"Ne!" dedi Kutay.

 

"Ama ya ben eve Daha kız atacaktım ," diyen sesiyle şaşkınlıkla ona baktım.

 

Ne dedi o?

 

"Salak mısın Kutay sence tek sorunumuz senin eve kız atman mı?" diyen Lamia'nın sözleriyle anında ona baktım.

 

Haklıydı.

 

Ben ne olacaktım?

 

 

"Doğru birde evden okula okuldan eve diyerek diretmesi vardı, of ya anasını satayım ben böyle işin koskoca adam oldum hala onun sözünden çıkamıyorum." diyerek koltuğa attı kendini.

 

"Senin gibi birinin benim gibi bir kızın ikizi olması çok tuhaf," dedi Lamia.

 

Bunu neden söylemişti ki?

 

Kutay ne diyorsun der gibi bakmıştı.

 

Gencer'in ise bakışları ikisi arasında giderken beni yeni fark etmiş olmalı ki bir anda bakışları beni buldu.

 

Galiba şimdi sıçtım.!

 

"Bu," dedi ve eliyle beni gösterdi.

 

Bu demese miydik.

 

"Evet o. O ne olacak bir fikrin bar mı? diyen Lamia'ya baktım.

 

Ne! 

 

O mu olmuştum şimdi.

 

Ne kadar güzel.

 

Ajitasyon zamanı.

 

"Beni düşünmeyin, ben başımın çaresine bakabilirim, tek ayakla bile kendime bakabilirim." dedim gururlu ve kendinden ödün vermeyen bir tavırla.

 

"Tabi canım, tek ayak üstende duran leylek. " diyen Kutay'ın sesiyle ona baktım.

 

Leylek mi? Ben mi?

 

"Ley_" demiştim ki cümlemi yarıda kesen kişi Gencer'di.

 

"Ezdiğin kişi bu mu?"

 

"Evet tam olarak o," dedi Lamia.

 

"O bu demesek mi artık benim bir adım var."

 

Sesim bozulmuş bir şekilde çıkmıştı.

 

Lamia sanki bir anda değişmişti.

 

Bu biraz benim canımı sıkmış ve üzmüştü.

 

"Adın ne ki?" dedi Gencer.

 

"Tutku.." diyen kişi kesinlikle ben değildim.

 

Kendi adımı o şekilde telaffuz edemezdim.

 

Ayran gönüllü ismimi bile telaffuz ederken çok tuhaf söylüyordu.

 

"Çok güzel değil mi? İsmi de çok güzel," diyen ayran gönüllüye baktım.

 

"Hı.." dedi .

 

Hıı mı?

 

Ne yani güzel değil miydim?

 

Tövbe estağfurullah ne düşünüyordum ben.

 

"Yani değişik." Dediğinde düşünüyordu.

 

Neyi düşünüyor bu adam?

 

"Bence çok güzel havalı ve Tutkulu.." dedi Kutay.

 

Havalı ve tutkulu?!

 

Bu çocuğun kafası kesinlikle farklı çalışıyordu. Havalı ve tutkulu ne ya!!

 

"Farklıymış.." dedi Gencer.

 

 

"Allah'ım bir susun artık ya, Tutku'nun tek başına eve gitmesine izin veremem. Ama abimden habersiz bizim eve de alamam." Lamia'nın sözlerinde düşünce ve kararsızlık vardı.

 

"Eve mi? Neden eve alıyorsunuz?" diye sordu Gencer.

 

"Niye mi? tek ayaklı leylek de ondan," diyerek güldü Kutay.

 

Biri çarpsın şunun ağzının ortasına bir tane.!

 

 

"Sus artık Kutay ne yapacağımızı düşün." diyen Lamia'nın sözlerinde kararsızlık vardı.

 

Onlara bakmaya son verip kendimi yataktan sarkıttım.

 

"Bakın ben gerçekten kendi başımın çaresine bakabilirim kimseye ihtiyacım yok," diyerek ayağa kalktım.

 

"Ah.." diye tiz bir çığlık attım.

 

"Tutku." dedi Lamia endişeli çıkan sesiyle.

 

"Belli yokmuş değil mi?" diye dalga geçti Kutay.

Ben ise ona sinirli sinirli baktım.

Lamia ise kolumdan tutup beni tekrar yatağa oturttu.

 

"Kımıldama lütfen," dedi Lamia ve Gencer'e baktı.

 

"Arabayla geldin değil mi?" diye sakince sordu.

 

"Evet Lamia hanım," diyen Gencer'in cevabı gecikmemişti.

 

"Tamam gidiyoruz," dediğin de bakışlarım direkt onu buldu.

 

"Nereye?"

 

"Nereye?"

 

"Nereye?"

 

Üçümüz de aynı anda nereye demiştik. Gencer, Kutay ve ben.

 

 

"Bizim eve."

 

Sözleri bittiğin de ona bakamadan edememiştim. Onların evine mi?

 

 

"Ama abim?" diyen Kutay'ın sesiyle ona baktım.

 

"Ama abiniz?" diyen Gencer'de sessiz kalmadığını göstermiş oldu.

 

"Papağan mısınız siz ya! Bir susun abim gelene kadar bizde kalacak sonra bir çaresine bakacağım, tek başına bir hafta idare etmesi imkansız," diyen sözleri keskindi.

 

 

"Yo hiç de bile, benim sizden önce de kimsem yoktu." Dediğimde üçü birden bana bakmıştı.

 

Sözlerim numara değildi. Gerçekti.

 

 

Gerçekten hayatım da kimse yoktu.

 

Kız arkadaşım bile yoktu.

 

"Tutku?" dedi Lamia üzgün bir sesle.

 

"Nasıl kimsen yok?" dedi Gencer.

 

"Ah Genco lütfen sende başlama hiç mi yok, azıcık bile mi yok diye aman hiç çekemeyeceğim," dedi Kutay.

 

Bende çekemeyecektim.

 

 

"Bize gidiyoruz tamam mı? Abimi de düşünme onu ben halledeceğim," dedi ve gülümsedi Lamia.

 

Nasıl halledecekti?

 

Gencer'e baktı, "Abim yarın geliyordu değil mi?" diye sordu.

 

Gencer başını salladı.

 

"Evet ama_," demişti ki Lamia elini kaldırıp onu susturdu.

 

"Sen sadece abime bir şey söyleme yeter, onu görmedin duymadın," dediğin de göz kırptı.

 

"Kutay gidip baksana bir işlemler bitmiş mi diye, çıkalım artık buradan sıkıldım," dedi sakince Lamia.

 

Gencer isteksiz bir şekilde olduğu yerden hiç kımıldamadan bize bakıyordu.

 

Lamia'nın gülümseyen yüzü beni buldu.

 

"Ayağın acıyor mu?" diye sordu sakince.

 

"Yok acımıyor," dediğim de başını salladı.

 

Kutay'ın ne ara çıkıp gittiğini anlamıştım.

 

Dalıp, dalıp gidiyordum. İlaçları kullanmayı da bırakmıştım artık.

 

"Abin bunu onaylamayacak Lamia?" diyen Gencer'in sesiyle keskin bakışlarım onu buldu.

 

Lamia?

 

Hanım'a ne oldu?

 

"Abim artık bir şeye de karışmasın, ben büyüdüm kocaman kız oldum hala ondan izin alıyorum," diye isyan etti Lamia.

 

Benim aklıma takılan, Gencer'in Lamia demesiydi. Lamia da sesini çıkarmadı.

 

 

Ne var lan bunların arasında?

 

Sevgili olabilirler mi?

 

Yok artık canım!

 

Bakışlarım ikisi arasında gidip gelirken bir anda içeri lap diye Dalan Kutay'a kaydı.

 

Hayır ne diye dalıyorsun ki? Ne güzel şurada bir şeyler konuşuyorlardı.

 

 

"Haydi gidiyoruz, tren kalkıyor," diyerek bir kaç adımda yanımıza geldi.

 

"Bu çocuk hiç büyümeyecek," dedi Lamia başını sağa sola sallamıştı.

 

"Gel Tutku ben seni taşıyım," dediğin de anında başımı sağa sola salladım.

 

Bu imkansızdı.

 

"Merak etme güzellik? Seni yemem," dediğin de Lamia ensesine bir tane çaktı.

 

"Höst lan, yürüme kız arkadaşıma," dedi.

 

"Kızım sen salak mısın niye enseme vuruyorsun?" dedi Kutay.

 

"Yavşama o zaman!" dedi kesin bir dille.

 

"İyi be tamam al senin olsun arkadaşın, yedik sanki," dedi ve arkasına dönerek kapıyı açıp kapıda bekledi.

 

Gencer ise gülüyordu.

 

Gülmesi beni şaşırtsa da bu ikizlerin yanın da gülmememek elde değildi ki.

 

Benim bile gülesim geliyordu hallerine.

 

En çokta Kutay'a. Ne kadar ayran gönüllü olsa da komik ve ğlenceli çocuktu.

 

 

Ben bunu kendime aşık edecektim ama vazgeçtim, ben çabalamadan ağıma düşermiş bu. Ama işte o zaman kesin olarak ailelerine giremezdim.

 

En azından bu şekilde onlara yaklaşıp, arkadaş olmayı denemeliydim.

 

 

Bence Lamia da bunun için biçilmiş kaftandı.

 

 

Neyse ki Kutay'ı kendime aşık etme planım suya düşmüştü.

 

Aslında bu kazayı onunla yapsam neler olurdu bilemiyorum. Lamia'ya düşkün diye bunu yapmıştım. Gerçi bunlarda hiç birbirlerine düşkün gibi durmuyordu.

 

Kedi köpek gibi birbirleriyle kavga ediyordu.

 

 

"Gel canım tunun sen bana," diyen Lamia'nın sesiyle daldığım yerden anında sıyrıldım.

 

Oturduğum yerde sarılı olan ayağımı sarkıttım ve tüm gücümü diğer ayağıma yükleyip ona tutundum.

 

Hemcinsim olanlara artık dokunabiliyordum. İlk zamanlar bunları da yapamıyordum.

 

"Teşekkür ederim," dedim ve gülümsedim.

 

"Teşekkür etme, az kalsın seni öldürüyordum sen bana teşekkür mü ediyorsun?" dedi ve güldü.

 

"Öyle ama," dediğim de onun sesi cümlemi yarıda kesmişti.

 

"Aması yok Tutku hadi bakalım," dedi ve beni yönlendirdi.

 

Eteğime bakmıyordum. Biraz fazla mı kısa giymiştim ne?

 

Kutay'ın bakışları beni ve bacaklarımı bulunca kaşlarımı çatarak ona baktım.

 

 

"Bu ayağın neden çatladığı belli, şuna baksana Genco, leylek bacaklı," dediğin de Lamia anında ona baktı.

 

"Vur şuna bir tane Genco, beni yormasın," dediğin de Lamia beni gülümsetmişti.

 

 

"Aman be hiç çekilmiyorsun ikiz kardeş," dedi Kutay. Sırıtmayı da ihmal etmemişti.

 

 

Kutay önden ilerlediğin de kapıdan kaybolmuştu Gencer bizi bekliyordu sanırım.

 

Bir kaç aksak adımla ve Lamia'nın da yardımıyla Gencer'in önünden geçerken bir bakış atmıştım.

 

Vay anasını avradını!

 

Tahmin ettiğimden daha uzun.

 

"Sorması ayıp boyun kaç?" dediğim an Lamia kahkaha attı.

 

"Ne oldu ya?" dediğimde hala gülüyordu.

 

Gencer'in bile dudakları yana doğru kıvrılmıştı.

 

"1.98" dediğin de ağzım iki karış açıldı.

 

"He 2 cm değil yani?" dediğim de başını sağa sola salladı.

 

"Ama 2 cm gibi değil mi?" diyen Lamia'nın sorusuyla başımı hızlı, hızlı salladım.

 

"Evet, ne 2 ikisi ikiden de fazla," dediğim de Gencer gülmüştü.

 

 

"Hadi Tutku onun boyuna bakacak olursak akşama kadar daha konuşuruz," dediğinde onu anlamıştım.

 

Haklıydı, bu adamın boyu kesinlikle 2'nin üstüydü.

 

Kapıdan çıktığım da bakışlarım Gencer'e kayıyordu. Kapıdan nasıl geçtiğine bakacaktım.

 

"Oradan da geçti ya bu?" dedim fısıldayarak.

 

"Şaşırtıcı değil mi?" dediğin de bile altında bir şey aramaya başlamıştım.

 

Gencer'e karşı bir hayranlık sezmiştim.

 

Hayran olamamak elde değil ki anam. Boy, post, Allah vermiş yani..

 

"Tekerlekli sandalye getireyim ben, siz burada bekleyin," diyen Gencer'in sesiyle ona bakıp kaldım.

 

Galiba boyunu takıntı haline getirmiştim. Sinirlerim zıplıyordu bu adamı görünce.

 

Benim boyum, 1.68'di ve ben kendimi onun yanında cüceymişim gibi hissetmeye başlamıştım.

 

"Senin boyun kaç?" diyerek Lamia'nın yüzüne baktım.

 

"1.78" dediğin de kaşlarım havalanmıştı.

 

"Ya demek öyle," dediğim de başını salladı.

 

Buda benden uzundu iyi mi?

 

"Senin ki kaç? Diyeceğim ama en fazla 1. 65'dir" dediğin de gülmüştü.

 

Dalga mı geçiyordu benle o?!

 

"Yok canım, 1,68." Dediğimde kahkaha attı.

 

Bakışlarım gülen yüzünde gezindi.

 

"Niye gülüyorsun ya? Allah böyle yaratmış ne yapalım, hem benden daha kısaları da var" dediğimde hemen kendimi savunmaya geçmiştim.

 

"Doğru diyorsun senden kısaları da var değil mi?" dediğinde hala gülüyordu.

 

"E ama yeter ya, gülme."

 

Sözlerim bittiğin de göğsümde ellerimi birleştirmiştim.

 

"Küstün mü yoksa?" dediğinde gülüyordu hala.

 

"Gülmeye devam edersen seninle gelmem," dediğim an kendini toparladı.

 

"Şaka yapmıştım Tutku," dediğinde başımı salladım.

 

"Geldim," diyen Gencer'in balyoz gibi sesi aramızdaki konuşmayı bölmüştü.

 

"Teşekkür ederim, nerde benim o asalak kardeşim?"

 

Asalak mı?

 

Dudaklarımdan minik bir kahkaha kaçtığında ikisi birden bana bakmıştı.

 

"Pardon," dediğimde elimle ağzımı kapatmıştım.

 

 

"Çocuğa niye öyle şeyler deyip duruyorsun? Sonra yine kavga edeceksiniz aranızda mı kalayım ben?" diyen Gencer'in sözleri bittiğinde şaşkınla ikisine baktım.

 

Bunların arasında kesinlikle bir şeyler dönüyor.

 

Lamia bana baktı.

 

"Aramızda kalsın" dediğinde anında başımı salladım.

 

Tamda tahmin ettiğim gibi.

 

Lamia bakışlarını benden çektiğinde, "Sana aramızda kal diyen mi oldu canım ya?" dedi neşeli çıkan bir sesle.

 

"Öyle olmuyor işte o, o sana kötü bir şeyler söyleyince ben sinirleniyorum ve ikizin bile demeden bir tane geçiresim geliyor, sinir etme artık şu çocuğu." diyen Gencer'in sözleriyle ondan gözlerimi çekememiştim.

 

Sinirliyken ayrı bir havası oluyor bu adamın. Galiba Lamia'da buna vuruldu.

 

"Sakin ol koca bebek, kardeşimden uzak dur!" dediğin de gülmüştü.

 

Koca bebek?

 

Gencer mi?

 

Gülme Tutku, sakın gülme.

 

"Bana şöyle şeyler söyleyip durma, ayrıca madem kardeşini bu kadar çok seviyorsun uğraşma o zaman. Ben ciddiyim gerçekten Birgün sinirimi hakim olamayıp döveceğim," dediğinde Lamia'nın kaşları çatılmıştı.

 

"Napıyorsunuz siz ya? Gitmiyor muyuz?" diyen Kutay'ın sesiyle Lamia ve Gencer'in bakışmaları yarım kalmıştı.

 

"Ağaç oldum, fidan vereceğim birazdan haydi," dediğinde bakışları beni buldu.

 

"Şu leyleği de bindirin şuna yoksa akşam varırız eve," dediğinde sırıtmıştı.

 

Leylek kadar başına taş düşsün inşallah..

 

Lamia yanıma geldiğinde koluma girdi ve tekerli sandalyeye beni yavaş bir şekilde oturmamı sağladı.

 

Ona gülümsediğim de arkama geçmişti ki Gencer'in sesiyle ona baktık.

 

"Siz bırakın Lamia hanımı ben taşırım," dediğinde gözlerim açılmıştı.

 

O taşımasa daha iyi olurdu.

 

Ona temas etmek istemiyordum.

 

"Sağ ol Genco ama ben hallederim," diyen Lamia'nın sözleriyle direkt başımı kaldırdım.

 

Ona minnetle baktım.

 

Bana göz kırptığında sandalyeyi ittirdiğinde hepimiz yürümeye başlamıştık.

 

 

Beni bu kadar kolay kabul edeceklerini sanmamıştım. Ama oldu, hepsi kabul etti.

 

 

Dudaklarım yana doğru kıvrılması bittiğinde hastaneden çıkmak üzereydik neşeme diyecek yoktu.

 

Neşeme diyecek yoktu valla.

 

Öylede olsa böyle de olsa giriyordum bu aileye.

 

 

"Arabalar nerede?"

 

Lamia'nın incecik sesini duyunca başımı kaldırıp ona bakmıştım.

 

Çok tatlı ve güzel bir kızdı. Onu kandırmak hoşuma gitmese de bundan başka çarem yoktu.

 

 

Onu bulmam gerekiyordu, onu bulmamın tek yolu Ailesinin içine girmek.

 

Onu bulduğumda ne yapacağımı biliyordum. Beni tanımayacaktı, bunu da biliyordum.

 

 

Bana yaptıklarını ona misliyle ödeteceğim, o kadar eğitimi boşuna almadım ben.

 

 

Dalıp gittiğim için arabanın ayaklarımın olduğu yere kadar geldiğini bile anlayamamıştım.

 

Sandalyeden kendimi kaldırdığım an sağımda Kutay'ın belirmesiyle hemen ona baktım.

 

"Aklından bile geçirme çocuk!" dediğimde Kaşlarını çatarak bana baktı.

 

"Yardım edeceğim sadece korkma yemeyeceğim seni," dedi ve sırıttı.

 

Belli de olmazdı her kuşun etini yiyordu zaten.

 

"Bana tutun canım," diyen Lamia'ya çevirdim bakışlarımı.

 

Solumdaydı ben ona gülümseyip ondan destek alıp arabaya kadar sekerek adımladım ve yavaş bir şekilde kendimi arabaya attım. Hareketlerim çok yavaştı ve ayağımı acıtmadan arabaya binebilmiştim sonunda.

 

Bu Gencer'in arabasıydı. Daha doğrusu Lamia'yı takip etmek için kullandığı araç.

 

 

Lamia'nın ve Kutay'ın korumalığını yapıyordu.

 

 

Lamia yanıma bindiğin de ona baktım.

 

"Benim arabayı aldırırsın değil mi Genco?" dedi.

 

Genco bize baktı başını salladı.

 

"Eve varınca adamlardan birini yollayıp aldıracağım Lamia hanım sizin bana anahtarı vermeniz yeterli olacak." dediğinde kemerini bağlıyordu.

 

"Prensesimizin arabası da pek kıymetli," dedi Kutay imayla.

 

"Abim seninkini elimden aldı diye böyle yapıyorsun biliyorum canım ama yemezler," dedi Lamia.

 

 

"Alsın, arabasız da idare ediyorum sen varsın, Genco var," dedi ve sırıttı.

 

"Uşağım çok." dediğin de eline telefonu almıştı.

 

 

Lamia tam bir şey söyleyecekti Gencer'in aynadan bakışıyla sustu.

 

Gencer önüne dönüp arabayı çalıştırdığın da başımı cama çevirmiştim.

 

 

Vücudum oldukça yorgundu.

 

Başımı da koltuğa yaslamıştım.

 

Gözlerimi de kapatmak üzeriydim ki arabadan gelen ses ile bakışlarım Kutay'a çevrildi.

 

Tutkulardan intihar

Günlerden Çarşamba

Ve ölmekten bir sayfa

Sayfa.

 

Kaşlarım çatıldığın da Kutay ritim tutuyordu.

 

Tutkulardan intihar

Günlerden Çarşamba

Ve ölmekten bir sayfa

Sayfa.

 

Anahtarı kilide soktu kapıyı açtı (aah)

Ve özlemi bekledi

Ev boştu

Oysa. 

 

Son cümleyi tekrar ettiğin de kaşlarım çatılabildiği kadar çatılmıştı.

 

Bana nispet yapıyordu değil mi?

 

Hatta ismimle dalga geçiyordu.

 

Şarkının sözlerine takılıp kaldığımı anlayınca hafif başını bana çevirdi.

 

"Ne oldu Tutku'cuğum?" dediğinde başımı sağa sola salladım.

 

Evet benimle dalga geçiyordu.

 

"Şarkıyı beğenmedin mi? Oysaki kaç dakikadır bu şarkıyı bulmaya çalıyordum," dediğin de gülüyordu.

 

"Kutay, kapat artık şunu!" dedi Lamia kızgın bir şekilde.

 

Arkadan da hala,

Tutkulardan intihar ölmekten bir sayfa.

 

Sözleri devam ediyordu.

 

Şarkı bittiğin de araya reklam girdi.

 

Enfes akışkan kremasıyla eti Tutku,

Gerçek Tutku..

 

Üçü birden kahkaha atmaya başladığında sinirlerim bozulmuştu.

 

Reklamın denk geldiği yere bak.

 

Şansıma tüküreyim ben.

 

"Uğraşsam bu kadar denk gelmez," dedi Kutay kahkahasının arasında.

 

Doğru söylemişti. Uğraşsa bu kadar denk gelmezdi.

 

Bu da benim şansızlığım işte.

 

Ronay'dan sonra Kutay da benimle dalga geçmeye başlamıştı.

 

 

Ronay'da aynı eti tutku reklamını söylüyordu, bana hediye olarak eti tutku alıp geliyordu.

 

"Yeter bu kadar güldüğünüz, yeni bulduğum arkadaşımla dalga geçmeyin lütfen rica ediyorum Kutay," dediğin de gülüyordu Lamia.

 

 

Beni savunurken bile gülüyordu.

 

"Sağ ol ya çok güzel savundun," dediğim de eliyle ağzını kapatıp güldü.

 

"O ne yapsın? Kim koydu senin adını hem?" dedi Kutay.

 

"O da mı eti tutku reklamı izlemiş ne yapmış?" dediğin de gülüyordu.

 

 

Komik değildi ki?!

 

Tek kelime söylemeden öylece yüzüne baktım sadece.

 

Yüzümde iyiden iyiye bozulmuştu.

 

 

Ne bileyim ben koyarken neyi düşünmüşler.

 

Kim bilir o salak neyi düşündü de koydu adımı!

 

 

Kutay benim gülmediğimi anlayınca kendini toparladı ve bana bakmayı bırakıp Lamia'ya baktı.

 

Lamia'nın da bakışlarının bende olduğunu biliyordum ama kafamı kaldırıp onlara bakmamıştım.

 

 

Ben ailemi unutmaya çalıştıkça bir şey oluyor ve ben yine de onları hatırlamak zorunda kalıyordum.

 

"İyi misin?"

 

Lamia'nın incecik çıkan sesiyle sorduğu soruyu sadece başımı sallayarak onayladım.

 

Onları ilk günden kırmak istemiyordum ama işim tahmin ettiğimden daha zor olacaktı...

 

 

Gözlerimi yavaş bir şekilde açtığım da arabanın durduğunu gördüm.

 

Başımı kaldırdım hemen.

 

Uyumuştum?

 

Ama neden?

 

Uyumazdım ki ben!

 

Bu hastane beni tahmin ettiğimden daha fazla yormuştu. Hastaneye yatmayalı uzun zaman olmuştu.

 

Bünye yadırgadı tabi.

 

Düşünceler arasında kapım açılınca açan kişiye baktım.

 

Lamia bana gülümseyerek bakıyordu.

 

"Bizim eve geldik.." dedi neşeli çıkan sesiyle.

 

 

Başımı biraz öne çıkarıp evi hiç bilmiyormuş gibi yaptım.

 

Şaşkınlıkla eve baktım bu ne be?!

 

Lan bu kadar büyük müydü?

 

 

At mı koşturuyor bunlar burada?

 

"Çok güzel değil mi?" dedi Lamia başımı ona çevirdim ve salladım.

 

 

Haklıydı ev baya güzeldi.

 

"Gel bakalım," dediğin de kolumdan tutup arabadan indirdi.

 

Kutay ise bana bakıyordu.

 

Evin bahçesine girdiğimiz için korumalar sanırım arkamda kalmıştı. Onları göremiyordum çünkü.

 

 

"Hala mı yürümek istiyorsun leylek bacak?" Diyen Kutay'ın sözleri beni sinirlendirmişti.

 

"Söyledim ama dinleyen yok ki!" diyen Kutay bizi merdivenlerde bırakıp kapıyı çaldı.

 

Bize bakmamıştı bile.

 

Ona bakmayı bırakıp yürümeye devam ettim.

 

 

Taktı buda leyleğe.

 

"Sağ ol." Sesim net ve kesin bir dille çıkmıştı.

 

Lamia'nın kulağıma eğildiğini görünce dikkat kesildim.

 

"Neden onların dokunmasına izin vermiyorsun? diye fısıldadı.

 

Ona baktım.

 

Ne diyecektim ki?!

 

Ne demek gerekiyordu?

 

Onlardan tiksiniyorum dokunmalarını istemiyorum desem nedeni soracak.

 

En iyisi tek kelime bile etmemek.

 

Bir şey söylemeyeceği anlayınca başını kaldırıp ve koluma girip beni yönlendirdi.

 

" sen bu ayakla bu merdivenleri yarına kadar çıkamazsın, ben sana söyleyeyim," Kutay cümlesi merdivenlere daha tırmanmadan beni durdurmuştu.

 

 

Beni kucaklamak istiyordu biliyorum ama, kucaklarsa kusacağımdan haberi yok tabi..

 

 

Üzgün ve çaresiz bakışlarımı Lamia'ya çevirdim.

 

Gülümsedi, "Sorun yok birlikte çıkacağız," dediğin de bende ona gülümsemiştim.

 

 

Nerden çatladı şu ayağım bilmiyorum. Planım bu değildi.

 

Neyse en azından eve girmemi sağlamıştı.

 

Bundan güzel ne olabilirdi ki?

 

Bir ayağı atıp sonra sargıda olanı attığım da yüzüm buruşmuştu. Acıyordu şu an ama sesimi çıkarmıyordum.

 

"Yavaş ve küçük adımlar at, ağırlığını bana ver," dedi Lamia.

 

Onu dinlediğim de biraz ağırlığımı ona vermiştim. Çokta vermedim benim zayıf olduğum kadar o da zayıftı.

 

Beni taşıyamamasından korkuyordum.

 

"Ben söyledim ama dinleyen yok ki," dedi Kutay ve bizi geride bırakıp açılan kapıdan içeri girdi.

 

 

Öylece arkasından bakmayı bırakıp yavaş bir şekilde başımı çevirdim ve Lamia'ya baktım.

 

"Özür dilerim," dediğimde gülümsedi.

 

"Sorun yok, ben beklerim" dediğinde ona minnetle baktım.

 

Lamia gerçekten iyi bir kızdı..

 

 

Sonunda merdivenleri çıkmayı bitirdiğim de soluklandım.

 

"Ay ne zormuş ya" Dediğimde Lamia gülmüştü.

 

"Evet baya zorlandın," dediğinde başımı salladım.

 

Zorlanmıştım ama sonunda yapmıştım.

 

Bakışlarımı kapının girişinde bekleyen kadına kaydı.

 

 

Lamia ve bana bakıyordu.

 

Biliyordum, neydi bu kadının adı?

 

Aynur.

 

"Hoş geldin Lamia kızım? dediğin de ona baktım.

 

Aslında o kadar yaşlı değildi.

 

Ama yine de Lamia'ya kızım demişti.

 

"Hoş buldum Aynur abla," dedi neşeli bir şekilde.

 

"Misafirimiz kim?" dediğin de gözlerini benden çekmemişti.

 

 

"Arkadaşım Aynur abla," dedi.

 

"Ayağına ne oldu kızım senin?" dediğinde ona baktım.

 

Bana da kızım demişti.

 

Kızım!!

 

"Ben çarptım."

 

Lamia'nın sözüyle kadın olduğu yerde kalakaldı.

 

 

"Ne dedin?" dedi.

 

"Çarptın mı?" dedi şaşkın bir şekilde.

 

"Nasıl çarptın kızım?" dediğinde ona bakmayı bıraktım.

 

Ayakta durmakta zorlanınca başımı Lamia'ya çevirdim.

 

 

"Girelim mi?" dedim nazik bir şekilde.

 

"Girelim canım ayakta unuttuk seni de," dediğin de kolumdan tutup benimle birlikte ilerledi.

 

 

Eve girdiğimiz de Aynur ablamın arkamızdan geldiğini biliyordum.

 

"Akşam yemeği hazır kızım? Salonda mı yersiniz?"

 

Lamia beni yönlendirmeye devam ediyordu.

 

 

"Abla sen bize abimin odasına getir olur mu? Kutay zaten ne zaman canı isterse yer? Dediğinde durmuştuk.

 

Neden durduğumuz bakmak için bakışlarımı önüme çevirince şaşkınlıktan ağzım aralandı.

 

"Tamam Lamia kızım," dedi Aynur hanım ama benim şaşkınlıktan kadına bile bakmamıştım.

 

Lan evin içinde Asansör var.

 

Oha ya!

 

Lamia elini uzattı ve Asansörü açtı.

 

Kolumdan tutarak asansöre binmemi sağladı.

 

 

Şaşkınlıktan az önceki söylediğini unutmuştum.

 

Abisinin odası mı?

 

"Abinin odasında mı kalacağım?" dediğim de başını salladı.

 

"Bugünlük evet, misafir odasının hazırlanması gerekiyor yarına onu anca hazırlayabiliriz," dediğinde ona bakmaya devam ettim.

 

Haklıydı bir anda gelmem işleri zora sokmuş olmalıydı.

 

 

Asansör durduğunda yavaş bir şekilde asansörden çıktık.

 

Ayran gönüllü sanırım benden sıkılmıştı. Görünmüyordu çünkü.

 

Belki de kızlar ile konuşuyordur.

 

Bir kaç adım attığımız de kapının önünde durduk.

 

Galiba gelmiştik.

 

"Yavaşça elini tut canım şuraya," dediğinde duvardan bahsediyordu.

 

Onu dinledim ve tek ayak üstünde duvardan destek aldım.

 

Lamia kapıyı açtığında hemen yanıma geldi ve koluma girdi..

 

Odanın içine girdiğimde ferah bir koku yüzüme vurunca derin bir nefes aldım.

 

 

Odanın içinde gri tonları hakimdi, gri ve siyah.

 

 

Onun odası olduğu belli kasvetliydi.

 

Lamia beni yavaş bir şekilde yatağa doğru ilerletti ve oturmamı sağladı.

 

"Sağ ol ama ben hallederdim," dediğim de kendimi mahcup hissetim.

 

 

"Sorun yok canım benim sana bakmam görevim benim yüzümden bu haldesin zaten," dediğinde bana üzgün bir şekilde bakmıştı.

 

"Olsun senin suçun olduğu kadar benim de suçum vardı." Dedim sakince.

 

"Sorun yok Tutku, kendini mahcup hissetme lütfen kendini kendi evindeymiş gibi hisset tamam mı?" Dediğinde ağır, ağır başımı salladım.

 

"Ben şimdi senin için bir kaç bir şeyler getireceğim, burada bekle," dedi ve bir şey dememi beklemeden gözden kayboldu.

 

Kapıyı açık bırakmıştı, geleceği içindi sanırım.

 

Odada masa ve evraklar gözüme çarpınca oraya baktım. Kalkıp bakmak istiyordum ama şimdi Lamia gelirse bir açıklama yapamayacağım için yatakta beklemek zorunda kaldım.

 

 

Uf çok sıkıcıydı.

 

Hayır Alp'e de haber veremiyorum.

 

Aramayacağız demiştim. Ben aramadan o aramazdı. Emrimden kolay kolay çıkmaz.

 

 

Çıkarsa sonuçları biliyordu.

 

Gözlerimi tekrar odada dolaştırınca iki tane daha kapı olduğunu gördüm.

 

Biri lavaboydu, diğeri ne içindi ki?

 

Kapıya bakmıştım ki Lamia'nın bir anda odaya dalınca hemen kendime çeki düzen verip ona baktım.

 

"Anca bunlar olur, hem rahat hem bol," dedi ve gülümsedi.

 

Elinkilerin ne olduğunu buradan anlayamamıştım ve yanıma geldi.

 

 

"Soyun bakalım," dediğinde ona baktım.

 

"Lamia lütfen ben hallederim," dediğim de beni dinlemedi.

 

Kollarını bana uzattığın da gömleğimdeki düğmeleri çıkarıyordu.

 

Üzerimdekileri komple çıkardığında elindekini başımdan aşağı geçirdi.

 

 

Üzerim bol beyaz bir tişört geçirmişti.

 

Elimi eteğime götürdüğümde kemerimi çıkardım.

 

Kemeri kenara koydum ve eteği bedenimden yavaş bir şekilde sıyırdım.

 

Sargılı yerden sonrasını Lamia halletmişti.

 

Benim için getirdiği şortu bacaklarımdan geçirdi. Benim ulaşabileceğim yere gelince elinden aldım ve kalçalarımdan yavaş bir şekilde geçirdim.

 

Tabi bunu yaparken ayağımın sızlaması da ayrı sinir bozucuydu.

 

Şans benden yana mıydı değil miydi bilemiyordum artık.

 

 

"Gayet iyi oldu, sadece biraz bol geldi," dediğin de gülüyordu.

 

Evet haklıydı, hatta tişörtün yakası çok açıktı omzumun bir tarafı açıkta kalıyordu.

 

 

"Kutay en sonda ki oda bende hemen yan taraftayım, gece bir şey olursa seslensen ikimiz de duyarız," dedi.

 

"İstersen burada da kalabilirim nasıl rahat edersen," diye ekledi.

 

"Teşekkür ederim odanda uyumanı isterim benim yüzümden odandan olma lütfen, kendimi böyle daha fazla mahcup hissediyorum," dediğim de elimi tuttu.

 

"Öyle hissetme, Allah seni benim karşıma çıkardıysa vardır bir bildiği." Dediğin de gülümsemişti..

 

 

"Ama," dediğimde sözüm Aynur hanımın odaya girmesiyle yarıda kesildi.

 

"Hadi bakalım eti tutku, yemek zamanı" dedi ve güldü Lamia.

 

Ama komik değil diyorum niye inadına yapıyorlar?..

 

 

*

 

Yemeği yedikten sonra Lamia odadan çıkmıştı. Benimde rahat bir şekilde uyuyabilmem için ağrı kesici getirip onu da içirmişti bana. Bebek gibi benle ilgilenmesi tuhafıma gitmişti. Tanımadığı biriyle bu kadar iyi anlaşması beni şaşırtıyor.

 

 

Üstelik benim gibi biriyle.

 

Düşünceler arasında yatakta uzanıyordum. Nevresimler yeni değiştirilmiş olmalı mis gibi kokuyordu.

 

Ama maalesef ki hala uyuyamamıştım.

 

Lamia bile yanımda gideli 2 saat olmuştu. Ben hala yatakta debeleniyordum.

 

 

Sağıma döndüm ve gözlerimi kapattım. Ayağımı yavaş bir şekilde yataktan sarkıttım.

 

Belki bu şekilde uyuyabilirdim.

 

Kutay hiç yanıma gelmemişti ve bu benim gözümden kaçmamıştı.

 

Galiba ona çok kaba davranmıştım.

 

Ama benim yapım böyleydi ne yapsaydım yani.

 

Tıkırtı duymaya başlayınca Lamia gelmiştir diyerek uyuyormuş gibi yapmaya başladım.

 

Kız benim yüzümden zaten yorulmuştu birde iyi miyim diye bakmaya gelmiş.

 

Bu kız gerçekten iyi biriydi.

 

Yatağım da bir hareketlilik hissettiğimde beni kontrol edeceğini anladığım için hiç kıpırdamadım.

 

Bir anda belimde hissettim kol ile gözlerim açıldı.

 

Lamia bana niye sarılıyor ki?

 

Burada mı uyuyacaktı acaba?

 

Yönümü yavaş bir şekilde çevirdim an çığlık attım.

 

Bu Lamia değildi.

 

"Ne bağırıyorsun kızım, odamda uyuma alışkanlığından vazgeç demiştim sana," diyen sert ve Tok ses ile olduğum yerde kalakaldım.

 

Bu oydu.

 

Koray Ateş Aksoy.

 

Kalbim küt küt atmaya başladığında tek kelime dahi edememiştim.

 

 

Midem bulanıyordu ve ellerim titriyordu.

 

Bana sarılmıştı, az önce bana sarıldı.

 

"Tutku," diyen Lamia'nın sesini duydum ve odanın ışığı açıldı.

 

Lamia bana baktı.

 

Ben ise yataktan başını Lamia'nın sesiyle kaldıran adama baktım.

 

"Siktir!" diyerek yataktan fırladı.

 

"Lan sen kimsin?" diye kükredi.

 

Bağırma, bağırma midem zaten bulanıyor.

 

Ağlamaklı gözlerimle Lamia'ya baktım.

 

"Ne oluyor ya? Ne bu gürültü," diyen Kutay odaya daldı.

 

Allah'ım üzerinde hiç bir şey yoktu.

 

Ne giymiş o altına öyle ve o halde odaya girince ona bakmayı bıraktım.

 

Elimle karnımı tuttum.

 

Kusacaktım.

 

Üstelik hem de burada.

 

"Tutku iyi misin?" dedi Lamia.

 

Kutay, "Abi?" Dediğinde kendime durduramadım ve yediğim ne varsa çıkardım.

 

"Tutku!" Dedi Lamia.

 

Üstelik bunu üçünün gözü önünde yapmıştım..

 

Başım da dönmeye başlayınca, Başımı kaldırıp Lamia'ya bakamadım.

 

Lamia'nın koşturarak yanıma geldiğini anladığım da başımı dik tutamadığım için ona tutundum.

 

"Tutku ne oluyor?" dedi panik ve endişeli çıkan sesiyle.

 

"Tutku mu? Lan benim yatağım da bu kızın ne işi var?" Diye bağırdı.

 

Bağırma.

 

Bağırma lütfen.

 

"Lamia kime diyorum ben!" diye bağırdığında artık son raddeye gelmiştim.

 

Ona benziyordu, görünüşü bile benziyordu.

 

Sesleri aynıydı.

 

Sesleri kesinlikle aynıydı.

 

Peki o da onun gibi kötü müydü?...

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Evet, birinci bölümün sonun geldik. Bölüm nasıldı?

 

Karakterleri nasıl buldunuz?

 

En çok ilginizi çeken kimdi?

 

Diğer bölüm gelene kadar oylarınızı ve yorumlarınızı benden ve kitabımdan eksik etmeyin. Kocaman öpüldünüz..

 

Sevgilerle... 🙏🙏🙏

Loading...
0%