@singularity
|
Hayat bazen beklemediğimiz yerlerden vururdu. Çok acı çeker çok yalnız kalırdık. Hayatın rüzgarları bizi tutunamayacağımız topraklara savurabilirdi. Bende savrulmuştum. Çok acı çekmiş çok yalnız kalmıştım. Hayatta geçirdiğim şu kısacık zaman belkide çok fazlaydı benim için. Yaşıtlarımın görmemesi gereken çok şey yaşdığımı biliyordum. Elimde olmayan çok şey vardı. Kendimde kontrol edemedim çok şey. Mesela şimdi korkmamın önüne geçemiyordum. Yanımda oturan ve babamla aramıza mesafe katan annemden korkuyor yine de babamla yan yana olmamı engellediği için minnettar olmamıda engelleyemiyordum. Karşımda bana bakan gözlerden rahatsız oluyordum. Sanki bir kusurumu arıyormuş gibi her dakika beni incelemeleri iyüce oturduğum yere sinmemi sağlıyordu. Arada bir gözlerim doluyordu. Ama ağlamamalıydım. Ellerim titriyordu. Bu gibi durumların önüne geçmek için küçük yaşta öğretmenimin başlattığı resim çizme işini şu an yapamıyordum. Üstümdeki buz mavi kazağın kollarını ellerim görünmeyecek kadar çektim. Karşımda oturan kadına baktığımda dolu gözlerle bana bakıyordu. Bakışları hem kalbimi kırıyor hemde korkutuyordu. Belliki beni beğenmemişti. Onun kızı çıkarsam bana şimdiki annem gibi mi davranacaktı. Göz ucuyla anneme baktım. Bana bakmıyor telefonuyla ilgileniyordu. Bana bakmaya hiçbir zaman tenezzül etmezdi. Onun ihmalkarlığı yüzünden yine onun tabiriyle geri zekalıydım. Yapabileceğim hiçbir şey yoktu. Beni bundan o korumalıydı. İçimde bir anda gelişen bağırma hissini göndermeye çalıştım. Babam çok kızardı. Henüz dünki dayağın acısı geçmemişti. Gözümden bir damla yaş düşmesine engel olamadım. Şu anda hiç olmadığı kadar Kuzey'e ihtiyacım vardı. Kuzey en yakın ve tak arkadaşımdı. Her daim destekçim. Beni diğer herkes gibi geri zekalı olarak görmüyordu. Alınganlığımı duygusallığımı hırçınlığımı hiçbirini sıkıntı olarak görmüyordu. Benimle konuşuyordu bir kere. Yanlış anlayabileceğim şeyler olduğunu bunun doğal olduğunu herkesin başına gelebileceğini ve benim daha çok başıma gelmesinin benim suçum olmadığını söylüyordu. Beni koruyordu. Okuldakilerin üstüme gitmelerinin önüne geçiyordu. Hırçınlığımın etkisi altında pişman olacağım şeyler yapmamın önüne geçiyordu. Kuzey benim kahramanımdı. O varken korkmuyordum. Ama şimdi yanımda yoktu. Sabah buraya gelirken ona her şeyi özetleyen bir mesaj atmıştım. Görür görmez soluğu burda alacağını biliyordum. Benim Kuzey'im öyle yapardı. İçimdeki ya gelmezse ve yine yalnız kalırsam dürtüsünü susturmaya çalışıyordum. Ama ben ne kadar uğraşırsam uğraşayım Kuzey'i görneden rahatlamayacaktım. Kapı tıklandı ve odadaki herkesin bakışları kapıya döndü. Açıkçası herkesin kapıya bakması beni rahatlatmıştı. İçeri girenin Kuzey olduğunu gördüğümde artık korkmuyordum. Odadaki herkeste bakışlarını gezdirdi ve bende durdu. Kocaman gülümsemesini gösterdiğinde ona karşılık verdim. Hemen çaprazımdaki sandalyeye oturduğunda babamın homurtularını duydum. Yine korkmaya başlamıştım. Eve gittiğimizde beni yine döveceğini biliyordum. Sebebe ihtiyacı yoktu. En ufak bir şeyi bile bahane edebilirdi. Biraz daha zaman geçtiğinde testi yapan doktor geri geldi. Masasına oturdu ve elindeki zarfın bir ucunu yırttı. İçindeki kağıdı okumaya başladı. "Sarya Kalın ile Onur Aksel arasında kan bağı bulunmaktadır. Açıkçası bu karışıklık için özür dilemek istiyorum gerekli davaların açılacağından emin olabilirsiniz." deyip odadan çıktı. Kazağımın kolları içerisine sakladığım ellerimi sıkmaya başladım. O sırada elimin üzerinde bir el hissettim. Tabiki de Kuzey'in eliydi. Bana güven verici şekilde gülümsedi ve dudaklarını oynatarak sakin ol dedi. "Bunca yıl sizin kızınıza baktık büyüttük. Bundan sonra bakacak değiliz. Madem bizim kızımızda ölmüş. Biz gidiyoruz." dedi babam. Yıllarca o adamdan dayak yemiş hakaretler işitmiştim. Bir kez bile başımı okşamamıştı. İçimde kol gezen öfkeyi Kuzey'in elimi sıkması ve yine dudaklarını oynatarak ben yanındayım demesiyle susturmaya çalıştım. Bu adamdan kurtuluyordum ama karşımda biyolojik olarak ailem olduğunu öğrendiğim insanlardan korkuyor olmam sevinmemi engelliyordu. "Eyvallah bunca zamn bakmışsın ama sen istesende kızımı sana bırakmazdım. Benim kızım size muhtaç değil." Biyolojik babamın sözlerini babam hiç umursamadı ve odadan çıktı. Biyolojik olarak annem olduğunu öğrendiğim kadın. Az önce annemin kalktığı yere oturdu ve Kuzey'in tutmadığı elimin üstüne elini koydu. "Merhaba Sarya. Senin için zor olduğunu biliyorum. Bizim içinde öldüğünü sandığımız kızımızın yaşıyor olduğunu öğrenmek çok zor ama bize bir şans verir misin? Ben beni annen olarak görmeni çok istiyorum. Babanda öyle. Bizimle gelir misin? Eğer istemezsen anlarım sana kızmam darılmam. Babanda bende istediğin hayatı yaşaman için elimizden geleni yaparız." dedi. Açıkçası duygulanmıştım ve ağlamak üzereydim. Hayatım boyunca Kuzey'den başkası benimle böyle konuşmamıştı. Elimin üstündeki Kuzey'in elinin çekildiğini hissettim. "Onur Bey. Dışarıda bir şey konuşabilir miyiz?" ne konuşacakları hakkında düşünmek istemediğim için dolu gözlerimle biyolojik anneme geri döndüm. "Açıkçası sizi tanımak istiyorum ama korkuyorum." dediğimde biyolojik annemin elleri saçlarıma uzandı. Saçlarımı Onur beyden almıştım. Kızıldık ikimizde am o kıvırcıktı. Benim saçlarım dalgalı. Bilmiyorum belki gerekli bakımı yapabilseydim benimkilerde kıvorcık olurdu. Keşfetimde karşıma çıkan videolardan kıvırcık saçın biraz nazlı olduğunu öğrenmiştim. İsmini hala bilmediğim biyolojik annemin saçları kumraldı. Gerçekten benim aksime güzel bir kadındı. Beni güzel bulan tek kişi Kuzey'di ve kuzey beni üzmemek için çirkin olsam bile söylemezdi. Bazen çok sevdiğiniz insanlara aranızdaki sevgi bağından dolayı güvenemezdiniz. "Biliyorum gözlerin korktuğunu söylüyor. Ve söz veriyorum seni incitmemek için elimden geleni yapacağım başkalarının seni üzmesine izin vermeyeceğim." biyolojik annem daha önceki annemden duymadığım şeyler söylüyordu. Olabilir miydi? Bilmiyorum. Beni herkesten koruyabilir miydi? Belkide beni korumak imkansızdı. Ama hiçbiri önemli değildi şu an için. Ben her daim içimden geçeni yapardım. Hareketlerimi kontrol etmek hissetmediğim gibi dabranmak hislerimi saklamak her daim zordu. Şimdide hissettiğim gibi davrandım ve karşımda bana gözleri yaşlarla dolu bakan bir eli saçımı okşayan bu kadına sarıldım. Geri çekildiğimde odanın kapısı açıldı. Onur Bey ve Kuzey içeri girdi. "Kızım arkadaşınla vedalaş evimize gidelim. Daha sonra konuşursunuz yine. Biz annenle seni dışarıda bekliyoruz. Hadi hayatım." Onur Bey biyolojik annemi odadan çıkardı ve biz Kuzey'le yalnız kaldık. İçeri girdiğinde gözleri kızarıktı ama anlam veremedim. Üstüne de düşünmek için şansım olmadu çünkü Kuzey başımı ellerinin arasına almıştı. "Bak güzelim Onur Beyle konuştum. İyi insanlar olduklarını düşünüyorum. Seni tanımaya çalışacaklar. Sert davranma unutma seni yargılamaya çalışmıyorlar. Ve kimsenin sana bağırmasına kızmasına izin verme. Bir şey olursa ben ara tamam mı? Ve her zamn olacağı gibi seni çok seviyorum. Bunu sakın unutma." Kuzey'e sıkıca sarıldım ve kulağına tamam diye fısıldadım. Ayrıldığımızda birlikte odadan çıktık. Biyolojik annem ve Onur bey beni kapının önünde karşıladı. Onur bey bana elini uzattı ve "Gel kızom arabaya gidelim." dedi. Kalbimin kuş gibi çırpınmasını engelleyemezdim. Ben babası sandığı adam tarafından çekmediği çile kalmamış bir kızdım ve şimdi Onur bey bana sevgi dolu yaklaşıyordu. Elini tuttuğumda bana gülümsedi ve yanına çekti. Birlikte yürümeye başladığımızda biyolojik annemde Onur beyin diğer tarafındaydı. Sonra arkadan Kuzey'in sesini duydum. "Sarya eşyalarını ben alırım o eve bir daha gitme." .... İstanbul trafiğindan dolayı uzun bir yolculuktan sonra boğaz kenarındaki villalardan birinin önündeydik. Arabadan ilk önce Onur bey sonrada yolculuk sırasında adını öğrendiğim Biyolojik annem Yağmur hanım indi. Bende peşlerinden indiğimde evin kapısına doğru yürüdük. "Bak kızım senin dört tane abin var. Onların sana kötü davranacağını sanmıyorum am kimsenin kalbini kırmasına izin verme olur mu? Eğer birinden kim olduğu fark etmez en ufak bir kötü söz duyarsan hemen bana söyle. Ben senin babanım ve kimse benim kızımın kalbini kıramaz." Onur beyin sözleri beni heyecanlandırıyordu. Onada sarılmak istiyordum ama bu zamana kadar içimde taşıdığım baba korkusu beni engelliyordu. Yağmur hanım kapıyı çaldı ve kapıyı orta yaşlarda bir kadın açtı. Ayakkabılarımızı çıkartıp ev terliği giydik sonra Yağmur hanımın önderliğinde salona geçtik. İçeride dört tane adam vardı. Üç tanesinin yaşı birbirine yakın gözükürken biri benden bir kaç yaş büyük gibi duruyordu. Hepsinin aynı anda bana dönmesi beni ürkütmüştü bir iki adım geriledim. Onur bey bir elini sırtıma attı ve boş olan koltuklardan birine beni kendisiyle beraber oturttu. Babaya olan korkularını kenara attım ve Onur beyin bambaşka biri olduğunu kendime hatırlatarak varlığımdan güç almaya çalıştım. " Bak kızım bunlar abilerin. En büyük abin Orhan. 34 yaşında mimar ve 4 yaşında bir kızı var. Tabi onunla daha sonra tanışırsınız." Orhan abiye baktığımda bana derin bir gülümseme gönderdi. Kızı olmasına çok şaşırmıştım. Gülümsemesi beni rahatlatırken bende ona gülümsedim. "2. Abin Alparslan. Oda 30 yaşında. Şirketimizde avukatlık yapıyor." Attila abide bana gülümsemişti. Bende karşılık verdim. İlk geldiğimde hepsinin bana dik dik bakması korkutsada gülümsemeleri içimi rahatlatıyordu. "3. Abin Attila. 28 yaşında iç mimar." Bana baş selamı vermişti. Bende ona baş selamı verdim. "4. Abin Mete. 18 yaşında psikoloji okuyor birinci sınıf." Mete abi benim çaprazımdaki koltukta oturuyordu. Bana yumruk yaptığı elini sakince uzattı. Olulda görüyordum. Arkadaşlar birlikte yumruk tokuşturuyordu. Bende ona karşılık verdim. Ve bana gülümsedi. Kulağıma yaklaşıp fısıldadı. " bahse varırım favori abin ban olacağım prenses" kısık sesli şekilde kıkırdadım. Sonra Yağmur hanım beni odamı göstermek için kaldırdı. Evin üçüncü katı kardeşlere ayrılmıştı. Merdivenlerden çıktığımızda ilk oda Orhan abinin ikinci oda Alparslan abinin odasıymış. Sonraki oda Mete abinin ve benim odamla karşılıklı olarak Attila abinin odası vardı. Odalardan birini hobi odası yapmışlardı. İki tane de misafir odası vardı. Kendi odama girdiğimde beyaz renklerle dekore edilmişti. Güzel bir odaydı. Kuzey eşyalarımı getirene kadar herhangi bir işim olmadığı için telefonumla oynamaya başladım. Bir şey olursa beni çağıracaklarını umut ediyordum. |
0% |