@singularity
|
um soruyu en sonunda sormuştu. Ne diyebilirdim ki? Kendime bile tahammülüm yoktu ve kimse bunu fark etmediği için yanlış kararlar verdim mi? Buda biraz yalan olurdu. Orhan hep farkındaydı ve yanımdaydı. Sadece ne kadar kötü olduğunu anlayamamıştı. Sadece o kadar kendi içimde kapalıydım ki onun uzattığı eli görememiştim. Yapabileceğim bir şey yoktu. Ona senin varlığını göremedim. Babamın kaybına o kadar odaklıydım ki kendimi sana rağmen yalnız hissetmekten alıkoyamadım diyemezdim. Başımı eğdim yüzüne bakmak zordu. Ona hissettiğim bu derin özlem ve hatalı olmanın verdiği suçluluk duygusu zorlaştırıyordu. Birçok psikolog değiştirmiştim. Orhan'ı hala sevdiğimi fark ettikleri anda onlarla görüşmeyi bırakmış bir başka psikoloğa gitmiştim. Çünkü bende biliyordum. Onu hala sevdiğimi deli gibi özlediğimi kızıma her baktıkça onu gördüğümü ama her şeyi berbat eden bendim. Tekrar gel denebilir miydi? Beni sevmeye devam edebilir miydi? Ben bunu hak ediyor muydum? Hayatım boyunca yaşadığım hiçbir şeyi hak ettiğini düşünmemiştim. Her biri yaşadığım acılardı. Sonra bir gün tüm bunları göz ardı ede memeye başlamıştım. Bunların etkisine kapılıp güzel şeyleri görememiştim. Oysa benim beni çok seven bir eşim vardı. Bizim bir bebeğimiz vardı. Küçücük bir kız bebek. İçimden gelen o kışkırtıcı isyan etme isteğine karşı koyamadım. Nefret ettim hayatımdaki her şeyden. Elimden bile nefret ettim o kadar saçma sebeplerle. Beş dakika sonra unutacağım kadar saçma sebepleri. Acılarıma o kadar kapılmıştım ki sevinçlerimi görememiştim. En sonunda kendime reva görmediğim acılarım ellerimden sevinçlerimi almıştı. Ve ben artık tüm bunları hak ettiğini biliyordum. Bana benden geriye sadece kızım kaldığında. Peki ben Orhan'ın sevgisini hak ediyor muydum? "Senin bir hatan yoktu. Düzgün düşünebildiğim bir dönem değildi. Sadece sana olan sevgim değil yaşama olan sevgimde bitmişti." Göz yaşlarım yanaklarımdan aşağı akıyordu. Engellemeye çalışmadım. Şu zamana kadar öğrendiğim şeylerden biride buydu. Göz yaşlarını engellersen ilk fırsatta daha fazlasıyla gelecekler. "Bazen bende düşünüyorum. Şimdi olsaydı ne olurdu diye. Belki yine ayrılırduk belki kurtarırdık her seferinde ihtimaller değişiyor ama hiçbirinde suçlu sen olmuyorsun. Suçlu olan her seferinde benim. Orhan ben göremedim. Ben kendimle o kadar meşguldüm ki senin bana olan desteğini göremedim. Ağırdı kaldıramadım. Yapamadım işte. Sende kendini suçlu hissetme. Ben yaptım. Düzeltmek için elinden geleni yapardım ama ben ne sana ne kızıma ne de kendime o dört yılın hesabını veremem. Geri ödeyemem. Sende üsteleme." Yaraz'dan Kimisine göre son vedaydı Sibel'in sözleri kimisine göre pişmanlık. Orhan içinde küçük bir umuttu. Kardelen kadar değerliydi bu sözler. Belki son bir kez daha savaşmalıydı sevdiği için. Tüm cephelerde kaybetmiş ama saldırmadığı yeni bir yer görmüş gibiydi. Söz verdi kendi kendine. Tek bir kez. Söz veriyorum tek bir kez. Bu sefer olacak. Sibel'se daha fazla konuşamadı. Orhan'ın cevabını söyleyeceklerini dinlemeye yüreği yetmedi. Belkide daha cesur daha güçlü olsaydım diye düşündü. Askında Sibel güçlüydü. Tüm gücünü bu yaşına gelene kadar harcamış sonrada takati kalmamıştı. O zamanda büyü yememişti. Birilerinden destek alabileceğini birilerinin ona destek olabileceğini kabul etmemişti Orhan aslında düşman kalesinin en zayıf yönünü bulmuştu. Sibel'in kalbini tekrar kazanacaktı. ... Kuzey mide ve kelebek saçmalığına Sarya'tı görene kadar inanmazdı. Şimdi ise kelebeklerin yerinde fillerin tep indiğini düşünüyordu. Bunca yılda ilk defa onun kalbine bu kadar yaklaşmıştı. Sarya ona onu farklı gördüğünü söylemişti. Kuzey artık Sarya'nın kendisini bir abi veya bir arkadaş olarak görmediğini biliyordu. Aslınsa hiçbir zaman aklında sevgililik düşüncesi yoktu. O zarar görmesin o üzülmesin kimse onu kırmasın istiyordu. Bir insanın yüzündeki gülümseme diğerinin kalbine işler miydi? Aşk bu demekti. Yaşıtlarına anlam veremiyorum. Birine sevgilim demesi basitti onlar için. Güzel olmalıydı bir kere. Kendisiyle her yere gelebilmesi. Popülerde olsa güzel olurdu.uzunda sürmedi bu anlamsız ilişkiler. Bir hafta, belki bir ay. Kuzey Sarya'yı dış görünüşü için sevmiyordu. Elbetteki o ateş kızılı saçlar etkendi ama bu onu beğenmesins sebep olurdu. Sevmek ve beğenmek aynı şey değildi. O Sarya'nın ürkek maa sevgi dolu yarakı ama neşeli hayatı yaşamak isteyen ama karşılaşacaklarından korkan kalbine aşık olmuştu. Sarya'nın engelini öğrendiğinde henüz ona aşık değildi. Ve bir kez daha nefret etmişti yaşıtlarından. Nasıl kendilerinden daha güçsüz birine böyle davranabilirlerdi? Bu kadar mı karaktersizdiler. Kendini savunamayacak birine bu şekilde davranamazlardı. Sarya okuldaki kimseyle pek muhatap olmazdı. Davranışları o zamanlar şuankınden bir hayli garipti. Kollarını hep giydiği kazağının içine saklardı. Parmaklarıyla oynayıp duruyordu. Kuzey bir çok kez kendisinin yanına gelen kişilere umutla bakıp yinede onlardan korktuğunu ve anlaşılamayınca gözlerindeki o kırılmayı görmüştü. Bir gerçek daha: Kuzey Sarya'yı uzun süre uzaktan izlemeseydi onunla arkadaş olamazdı. çok ürkekti Sarya. Bazen bu ürkek halleri Kuzey'i güldürüyorsun. Çünkü her şey için fazla hevesliydi. Bir gün dayanamayıp gitmişti yanına Kuzey. sarya diğer herkes gibi ondanda korktu. Kuzey kaşlarını çatmadı diğerleri gibi. Diğer herkese olduğu gibi pençelerini çıkardı yaralamaya çalıştı. Yaralanmayayım diye. Kuzey elimi ona uzattı. Sonra utandı Sarya kenara çekildi. Korktu. Kaçmak istedi. Kuzey ona uzattığı eli çekmedi. Sarya bunu bir güven sözü kabul edip o eli tuttu. Kuzey onu hiç pişman etmedi. Sarya o korktuğu hayata Kuzey'de birlikte tekrar gözlerini açtı. Ama bir hatanın onu mahkum ettiği lanetten kurtulamadı. Aksine o evdeki şiddet daha da arttı. Söylemedi kimseye. Çünkü söylememesini istediler. Kuzey her zaman bilirdi o evde şiddet olduğunu. Öldüresiye derecesinden hiç haberi olmadı. Bir tokat sandı. Belki iki. Tekme sandı. Bunlar bile içindeki öfkeyi zorluyordu. Bu zamana kadar bastırılmış olan bir karakter olan Sarya kendi adaletini ar atabileceğimi ailesini bılana kadar bilmedi. Tamda Kuzey'in kendisine umut olduğu o günlerde bu lanetin içine daha da battı. Ne kendisi bildi ne kuzey. Aksel'ler de bilmeyecekti.
|
0% |