16. Bölüm

14.Bölüm: Alaska'ya Ziyaret

Esma Gül Çağırgan
singularity

Eylem'le birlikte yazdığımız bölüm Tayeçe ve Aykatun'u birlikte görmeyi baya özlemişim

Furithle olan anlaşmadan sonra Günana’dan gelen haberle Dengiz’in kardeşi Vargın’nın mühürlendiğini öğrenmiştik. Dengiz’in ve diğerlerinin mutluluğunu bizzat görmüştüm. Bu olay bana kurtların mühre ne kadar değer verdiğini hatırlatıyordu. Şimdi ise Alaska klanının önündeydik. Furith’te olduğu gibi Alaska’da büyük surların içindeydi. Klanın kapısı tam karşımızdayken bizi gören nöbetçilerden biri içeri girdi. Büyük ihtimalle Vargın’a haber verecekti

Klana iyice yaklaştığımızda klanın kapısı açıldı ve Vargın’ı gördüm. İlk karşılaşmamıza göre daha mutlu ve iyi görünüyordu. Karşısında durduğumuzda “Kardeşim, bu ne güzel bir sürpriz böyle.” Dedi.

Dengiz “hadi ama bizi beklemediğini söyleyemezsin.” Derken Vargın’a sıkıca sarıldı. Özlemiş gibiydi. Görüştükleri zamanın üzerinden çok geçmese de o kardeşiydi ve bir gün bile geçse kardeş özlenirdi. Biliyordum.

Sarılmaları bittiğinde “bekliyordum ama bu kadar kalabalık değil.” Dedi Vargın.

“İstersen geri gidelim.” Diye homurdandı Kanber. Handan ayrıldığımızdan beri biraz tersti.

“Saçmalama, hadi içeri geçin.” Dedi Vargın.

Vargın önde Dengiz ve ben hemen ardında klana giriş yaptık. Açıkçası etrafı incelemekten Dengiz ve Vargın’dan ilgimi çekmiştim. Her şey o kadar güzel duruyordu ki Vargın’ın da Dengiz kadar iyi bir lider olduğunu söyleyebilirim. O sırada adımı duymamla başımı çevirerek ileri baktım. Hızla bana doğru gelen Tayeçe’yi görmemle yüzümde bir tebessüm oluştu.

“Ayka!”

“Bana eğil derken aynı kapana tutulman ne hoş.” Derken bir anda bana sarılmasıyla şoka uğradım. Sonra elimde tamda Tayeçe’nin kestiği yerde bir sızı ufak bir çekiştirme hissettim. Ve tanıdık bir his. Dolmaması için gözlerimi kapattım ve geri açtığımda ellerimi Tayeçe’nin sırtına koydum. Geri çekildiğinde gülümseyerek bana bakıyordu.

“Seni görmeyi beklemiyordum. Vargın senden çok bahsetti. Nasıl oldu da sen olduğunu anlayamadım.”

“biri sana beni anlattıysa ve sen ben olduğunu anlayamadıysan bu senin sorunun.” Küçümseyici ama ciddi olmayan bir şekilde baktım ona “bu dünyada benim eşim benzerim yok, ayrıca başka bir dünya da da yok.”

Tayeçe bana göz devirirdi. “Bakıyorum da hala ilk günkü gibisin.” Sonra gözleri Dengiz’e döndü. Onu saygıyla selamlarken “Merhaba Alfa Dengiz.” Dedi. Sonrasında Vargın onu kendine çekip sarıldı, sanırım temas bağımlısıydı.

“siz nerden tanışıyorsunuz.” Diye sordu Dengiz.

“Öyle çok bir olay yok ya. Onu bıçaklamıştım da sonra kazayla bağ kurduk.”

Feris’in kahkahasını duydum. Dengiz bana senden adam olmaz bakışı atarken Vargın’ın hırlamasını Tayeçe kesmiş ve sakinleştirmişti.

“Ayrıca ben bir şeyler kaybetmem bebek, kazanırım. O yüzden ilk günkünden daha farklı olmamı bekleme.” Sonra aklıma gelenle “sende az değilsin ha klanın patlatmışsın.” Dedim. Bir yandan da Vargın’ın yönlendirmesiyle yürüyorduk.

“Ne söyleyebilirim ki şeytan arada dürtüklüyor. Bu arada klanın başına gelenleri duydum. Yalaz’ın ordusu saldırmış, geçmiş olsun.” Vargın arada bana dik dik bakıyordu ama önemsizdi.

“Vargın, olay çıkarırsan seni eve almam! Bilesin.” Tayeçe’nin tehdidiyle kediye dönen adama içimden güldüm.

“Hadi gelin, çocuklar toplantı alanına sofra kurdular.”

“Ne zaman hazırladınız?” Diye soru sordu Vargın. Tayeçe omuz silkip “Saatlerdir uğraşıyorlar, ben sadece ufak dokunuşlar da bulundum. Bu arada ayağına dikkat et feris!”

“Taşları temizlemelerini söylemiştim aslında ama toprak işte ne olacağı belli olmaz.”

Dengiz’in “geri zekâlı” diye mırıldandığını duydum. O sırada gülmekle meşguldüm. “Gülmesene kızım. Sen birde beni savaş meydanında gör. Herkesin hakkından gelirim ben.”

Karnına dirseğimi geçirirken “önce düz yolda yürümeyi öğren.” Diye fısıldadım.

“Yalaz klana pek bir zarar veremedi. Ayka halletti. Tabi Furith için aynı şeyleri söyleyemeyeceğim. Hazırlıksız yakalamışlar. Baya bir dağılmış orası.” Dengiz’in söyledikleriyle aklıma Furith’te gördüklerim geldi. O kadar kötü değildi ama Alaska ve Kındurga’yı gördükten sonra Aktan’a kızmadan edemiyordum

“Anlıyorum, Tanrı yardımcıları olsun. Her neyse herkes sofraya”

Yemeğe oturduğumuz da bir çok şeyin etten oluştuğunu gördüm. Bazılarını daha önce yemiş olsam da Wirana’ya geldiğimden beri pekte düzenli bir yeme alışkanlığım olmadığı için doğru düzgün bir şeyler yememiştim. Dengiz tabağıma bir şeyler doldurmaya başladığında ise ilk önce şaşkınlıkla ona bakmış sonra itiraz etmek istemiş ve en son sessiz kalmayı tercih etmiştim.

“Seni arıyorlar.” Dedim Tayeçe’ye. Bana dikkat kesildiğini biliyordum. Tabağına yemek almaya devam ediyordu.

“Kim?” Diye sordu. Gayet sakindi. “Yine ne halt yiyorlar?”

“kolera, annen olduğunu söylüyordu en son.” Dengiz’in tekrar öfkelenmeye başladığını fark ettiğimde ağzına kendi tabağına aldığı etlerden birini tıktım. “Kiralık katil arıyor. Aptal benden bunu yapmamı istedi. Ellerini deştim. O sırada Dengiz geldi ve boğazını kesti. Kendin öldürmek istersin diye düşündüğüm için öldürmesine izin vermedim ama biz gittikten sonra ne oldu bilmiyorum.”

Kaşları çatılmıştı ama kahkaha atmaya başladı. “Ah! Biliyorum. Mühürlendiğimiz gün klana cadılar göndermişti. Öldürmem fazla uzun sürmedi.”

“Ellerine sağlık bu arada o yaralar fazla uzun sürmeden iyileşir ama en azından otoritenizi aklına kazımış olur. Peşine düşeceğini de belirtmek isterim, dikkatli ol.” Herkes büyük bir sessizlikle yemeğini yerken bir adamın odaya dalmasıyla bakışlarımız onu buldu.

“Misafirlerimiz gelmiş ve siz bana haber vermiyorsunuz!” Alınmış sesinde öfkesi belli olurken devam etti.

“Bir de gelmiş keyif çatıyorsunuz.” Kendisine dik dik bakan Dengiz’le göz göze geldiğin de Vargın’a bakıp burun kıvırdı.

“İkisinin birbirini aratmayacağı çok belli. Hoş geldiniz ekselansları bendeniz Cedric Ashford. Ateşin ve suyun cadısıyım.”

İçeri girip boş konuşan cadıya göz devirerek yemeğimi yemeye başladım. Dengiz’e bakmasam da sesini duyamamıştım. Ağzımdaki lokmayı yutunca

“İstediği kadar peşime düşebilir. Her seferinde eli boş gönderirim.”

O sırada Dengiz’de tekrar bana döndü. “O cadının neden seni çağırdığını bana neden anlatmadın?”

Tek kaşımı kaldırarak ona baktım. “Hesap mı soruyorsun?”

Herkesin içinde böyle konuşmasına sinir olmuştum. Eğer yalnız olsaydık düzgünce cevap verirdim.

“Sadece soruyorum.”

“O zaman sormamıştın, bende söylemedim.”

Dengiz derin bir nefes bırakıp arkasına yaslandı. Yemeğime geri döndüm.

“Vay canına dostum, gerçekten yıllarını o bunağın yanında mı geçirdin?”

Feris’in sesiyle hepimiz bir anda o tarafa baktık. Anlaşılan Cedric tam onun tipinde bir boş konuşandı.

“O bunak benim annem ve evet yanında geçirdim.” Yemeğini yemeye devam etti. “kendi celladını doğuran bir kadın üstelik, güce tapan bir kadın... Yazık çok yazık.”

Tayeçe’ye destek olmak için sırtını sıvazladım. Tayeçe bir anda gülmeye başlayınca yediği et boğazında kaldı. Vargın ve ben aynı anda sırtına vurmaya başladık. Daha sonra Dengiz beni kendine çekti.

“insanlarla iletişim sorunun var her halde.” Diye fısıldadı.

Dengiz’e ters ters bakmaya başladım. Kimsenin görmeyeceği şekilde bıçağını çıkardım ve hafifçe bacağını dürttüm. Zarar vermemek için ekstra çaba harcıyorum. Kulağına yaklaşıp

“Bugün yürek yedin her halde ne bu cesaret.” Diye fısıldadım.

“Herkes yemeyi bırakıp Cedric’e baksın Alkım’ı etkileyeceğim diye üzümü çatalla yiyor.”

Bir anda hepimiz Cedric’e döndüğümüzde kocaman olmuş gözlerle Vargın’a bakıyordu. Yanakları mı kızardı onun? Ve o an gerçekten üzümü çatalla yediğini gördüğümde gülmeden edemedim. Benimle birlikte Alkım’ın da güldüğünü duyduğumda yandan Tayeçe’ye baktım. O da bana bakıyordu. Geri önüme döndüğümde Cedric’in yanında oturan Feris’in sırıttığını gördüm. Anlaşılan Cedric’in güvendiği dağlara kar yağmıştı.

Cedric git gide kızarırken bir çatala saplanmış üzüme bir de ona bakıyordum. Neden herkes garip davranıyordu ki? Sıkıntıyla ellerimi anlıma vurduğum da Feris dirseğini Cedric’e vurdu.

“Dostlar ben bugüne bir kadeh kaldırmak istiyorum.” Tayeçe’nin konuşmasıyla ona döndü herkes

“Yeni başlangıçlara ve mühre” Kadehini kaldırdı ve tokuşturmamızı bekledi.

“yeni aldığımız ayakkabıyı da kutlayacak mıyız?” Derken bile kadehimi kaldırıyordum. “Fazla resmi hadi ama herkesin birbirine düşman olduğu bir toplantıda mıyız?” Tayeçe omzuma vurunca sesimi kestim.

Aslında sonraki cümlem tamamen bir zamanlar aldığım yeni ayakkabıyı kutlayacak halde olduğumun aklıma gelmesiydi. Geri oturduğumuzda Cedric direk çatala saplanmış üzümü ağzına attı. Bunu görünce kıkırdadım.

Yemek Faslı bittiğinde herkes ayrı bir yere dağılmıştı. Cedric ve Feris’in birlikte çıktığını görmüştüm, Alkım ve Kanber’in nerede olduğuna dair bir fikrim yoktu. Dengiz ve Vargın ise birlikte çıkmıştı. Tayeçe’yle yalnız kalmıştık.

“Baş başa kaldık ha, ee neler oldu anlat.” Dedi. Sesinde derin bir merak vardı. Bense itinayla ona bakmıyordum.

“Benden sonra neler olabileceğini tahmin edebiliyorum ama senden dinlemeyi çok isterim.”

Bunu bekliyordum. Ama ne diyeceğimi hiç bilmiyordum çünkü bazı şeylerin izahı olmazdı.

“Sıçtım üstüne sıvadım ne olsun.”

“Bende de farklı sayılmaz.” Kısa bir süre sessiz kaldık. En sonunda sessizliği o bozdu. “Aranız nasıl? Yani Dengiz’le.”

“bilmiyorum ve bu tamamen benim suçum. Adam ne yapacağını şaşırdı.” Dengesizce güldüm. “Ama siz Vargınla gayet iyisiniz gördüğüm kadarıyla.”

İlk önce iç çekti sonra dudaklarını dişledi. Bunları yaparken aptal aptal gülüyordu. “ona bir şans verdim. Ve o bu şansı iyi değerlendiriyor.”

Koluma girip hızlı hızlı yürütmeye başladı. “Mutlu olmak bizimde hakkımız. Kendini akışa bırak, yol sana cevabı verecek.”

Yol bu sözcüğü ne de çok duyuyordum. Peki gitmem gereken yolla gitmek istediğim yol aynı mıydı?

“Mührü kırmanın bir yolu var mı?”

“Ne?” Diye sordu şaşırmış gibi. Herkes şaşırıyordu. Ve bu sorunun asıl cevabı Dengiz’e olan tavrımı belirleyecekti. Eğer bir yolu yoksa yeni bir yol çizmeliydim. Benimle ölüme gelmeyi kabul edecek bir adam olabilirdi ama ben onu ölüme götürecek bir kadın değildim.

“Aptal olma Tayeçe. Kim öylesine evren değiştirir ki? En baştan beri bir şeyler planladığımı bilmen gerekiyor. Wirana’ya durduk yere gelmediğimi bilmen gerekiyor. Benim hedeflerim var ve bunun sonunda ne olacağını kestiremiyorum. Kimseyi ölüme götürmeyeceğim.”

“Planlarının olduğunu biliyorum. Kimse Evren değiştirecek kadar kafayı yemez. Fakat şunu söylemeliyim ki bu mümkün değil. Mühür kırılamaz.”

Gözlerimi kapattım ve ardından iki yaş düşmesine izin verdim. İlk yaş sol gözden akarsa acıdan, sağ gözden akarsa mutluluktan derlerdi. İkisinden de akıyordu. İntikamım, Aytek’e verdiğim sözler, geçmiş her biri ardımda duruyor ve sol gözümü dolduruyordu.

Ve içimdeki o çekim, ruhumun her fırsatta Dengiz’e koşması, belki de içimdeki küçük kız çocuğunun hayalleri sağ gözümü dolduruyordu. Gözümü açıp Tayeçe’ye baktığımda bana anlayışla baktığını gördüm. Ona gülümsedim ve “öyleyse her şeyi unutmanın bir yolu var mı?” O daha cevap veremeden ona bakmayı kestim ve başımı yere eğdim. “Unut gitsin.” Tekrar ona baktım ve “bana bir iyilik yap ve kendini koru, olur mu? En çokta deliliğin sınırını geçenlerden.”

Dudaklarında histerik bir gülüş vardı. Bir anda beni kollarının arasına aldı. Başımı boynuna yerleştirdim.

“Canım biz kendimizi koruyamayacak kadar ölüyüz. Yeniden yaşamak istiyorsak bir şeyleri değiştirmeli, baştan başlamalıyız.”

Kendimi tutamadım için ağlamak üzereydim. Burnunu çekerek ondan ayrıldım. Saçlarımı okşadığında bu hissi Aytek’in ölümünden beri hissetmediğini fark ettim.

“bir intikamın, yeminin, tutman gereken sözler var biliyorum. Sana bunları bırak demiyorum sadece kendi hayatını da yaşa. Artık orada değilsin. Burada bir ailen kurduğun dostluklar var her şeyden önce ben varım.”

Gözlerine bakıyordum. Kahve gözleri bana umut vermek istercesine parlıyordu. Bana olan desteğini hissediyordum.

“dostluğumuz bir anlaşmadan ibaret biliyorum. Ama o an için buna mecburduk. Kader bizi saçma bir nedenden de olsa birleştirdi. İkimizde çok şey kaybettik. Belki de biz kazanacakları kızın ilkiyizdir. Her şeyin bir nedeni var, tıpkı bunlar gibi.” Yüzüme beklentiyle bakıyordu.

“bu yüzden kendini koru diyorum ya bir kez daha kaybetmemek için.” Derin bir nefes aldım gökyüzüne baktım. Yıldızlar hiç olmadığı kadar netti.

Tekrar Tayeçe’ye döndüm. “Bir şeyler değişecek. Ve ben ne olacağını bilmiyorum ama. Arkamda ol. Ben her yeri kana buladığımda hemen ardımda ol Tayeçe. Seni görebileyim. Ve asla asla aramızdaki bu bağa ihanet etme çünkü kimse kalmadı değil kimse yoktu. Aytek, Dengiz ve senden başka kimse hiçbir zaman olmadı ve ben söylediğim ya da gösterdiğim kadar güçlü değilim. Hiç olmadım. Tayeçe ben ben bunların hiçbirini istemedim ama bir kez daha paramparça olmayı kaldıramam. Tüm parçaları yeniden birleştiremem bu yüzden hayatta kal.”

“öyleyse Tanrı Wirana’ya ve içindekilere merhamet etsin.” Yüzünde hınzır bir gülüş vardı. Ve artık biliyordum. Tayeçe orada olacaktı. Benimle omuz omuza savaşacak ve her daim ardımda duracaktı.

“çünkü bir merhamet etmeyeceğiz.”

İkimizde deli gibi gülerken gelip geçenlerin tuhaf bakışlarına maruz kalıyorduk. Lakin kimse umurumda değildi.

“ay çok mantıklı konuştum gördün mü?” kahkahamın arasında söyledikleriyle birlikte omzuna vurdum.

“Racon kestim ya ben, şaka gibi. Dur Vargın’a söyleyeyim ben.”

...

Dengiz

“Furith klanı... O ne olacak?” Vargın’ın sorusuyla ona baktım.

“aslında pek bir şey yok sadece ortak bir birlik kuruldu, Yalaz’a karşı” dedim. Ayka’nın oradaki tersliği aklıma geldikçe gidip onlardan hesap sormak istiyordum ama ne için yapacağımı bilmiyordum. Sahi Balkın’a neden güvenmiyordu? Balkın’la ne zaman tanışmıştı ve Balkın ona ne yapmıştı? Bu kızın gizemi hiç bitmiyordu. Elimdeki şişeden bir yudum daha aldım.

“Bu birleşme kararını geri çevirdiği anlamına mı geliyor?”

“onlarla tabii ki birleşmem. Herkes Balkın’ın gelişini hoş karşılayacak olsa da Aktan’ı alfa olarak görmeye devam ederdi. Oraya gittikten sonra ise kararımın doğruluğunu anladım. Ayka orada hiç mutlu değildi.” Elimdeki şişeyle oynuyordum. Sırtımı ağacın gövdesine yaslamış etrafta göz gezdiriyordum. Vargın’da aynı ağacın başka bir dalındaydı.

“Aktan ne dedi peki?” elindeki şişeden bir yudum aldı.

“ne diyebilir bana? Zaten perişan olmuşlar alıp kendi klanıma götürecek halim yoktu ya yapmam gerekeni yaptım. En önemlisi Kındurga.”

Koca bir yudum daha aldım. Yanımda yedek şişe olduğunu Vargın’a söylemeli miydim?

“Bir şeye ihtiyacın olursa buradayım.” Dedi ayağıyla bacağımı dürterken. Ona baktım. Şişirdiğim ağzımla başımı salladım.

“sen kendi karınla ilgilen. Temas bağımlısı embesil.”

Diyerek bende onun bacağını dürttüm. Umarım ağaçtan düşmezdik. Bir yudum daha aldım elimdeki şişeden. Ayka’nın alkol kokusundan rahatsız olmaması için dua ediyordum.

Dik dik bana bakmaya başladı. Sertçe bacağıma vurdu. “ benim karım ne alaka salak. Konumuz Furith! Olurda yardıma ihtiyacın olursa buradayım bil.” Bastıra bastıra konuşuyordu.

Huysuzlanmasına güldüm. “Abiye salak denmez, kurda dönüşemezsin bak.” Ona baktım. Elime hafif içki döküp üstüne fırlattım. “Furith’i boş ver şu an onları hiç konuşamayacağım.”

“Şizofren misin kardeşim sen! Ne diyeceğim ben şimdi karıma?” Diye bağırdı.

“Yemezler hem. Küçük değilim artık, saçma sapan yalanlarına inanmam.”

Acaba Tayeçe’yle anlaşıp kurda dönüşemeyeceği ufak bir şaka ayarlasa mıydım?

“Aman aman karısından da korkarmış.” Kahkahalarla gülmeye başladım ama neye güldüğümden tam olarak haberim yoktu.

“Kork tabi lan! Karısından korkmayana adam demem ben.”

“hayırdır sen korkmuyor gibisin?” Dedi yandan bir bakış atarken bacaklarını sallamaya başladı.

“Yenge seni tek kelime ile susturuyor.” Dediyordu keyifle.

“Yok senden hala olmamış.” Dedim.

Ona baktım. “Her şeyi aynı anda hissedeceksin. Korkacaksın, seveceksin, bekleyeceksin, ağzının içine bakacaksın tek kelime etsin diye. Yürüdüğü yola bakacaksın taş var mı diye, saçının bir teli uğruna ölebileceğini düşündürecek, bir göz yaşı tüm diyarı yakmak istetecek, gebereceksin oğlum önce. Korku basit kalır.”

Ayka’yı her şeyden çok seviyordum. Öyle çok seviyordum ki onun bana olan davranışları önemli değildi. Kırılmasın, üzülmesin, saçının tek teli düşmesin, bir kere bile ah etmesin istiyordum. Bunun için her şeyi yapmaya hazırdım. Bir gün benden gitmek istese bile mutlu olacağından eminsem gideceği yeri kendim bile hazırlardım.

“Daha bir gülüş için nefes almaya başlaman lazım.”

“Ben oldum oldum da, senin gibi değilim işte. Biliyorsun kendi prensiplerim var. Bana muhtaçmış gibi hissetmesini istemiyorum. Sorunu kendisi halledebilir ama baş edemediğin de beni görsün istiyorum. Yanında olduğumu bilsin ama dönüşeceği kişiyi de kabullendiğimi bilsin istiyorum. Sorumluluk yüklememek için çabalıyorum. O tamamen anlatmasa da kötü bir hayatı olduğunu biliyorum.” Derince bir nefes aldı.

“Beni öptü biliyor musun?” Dedi. Gözlerime bakıyordu. “Benimle uyuyor benimle uyanıyor ama dahası yok. Bundan memnunum ama içimde ki daha fazlasını istiyor. Onu kaybetmekten korkuyorum, benden vazgeçmesinden...”

“bu ihtiyaca göre değişir. Ayka bu zamana kadar her şeyi kendi başına yapmış. Bana yaslanabileceğini bilmeli. Beni her anında görmeli bu beni üzecek olsa bile.”

Kardeşim adına mutluydum. Tayeçe ne yaşamış, bundan sonra ne yaşayacaklar bilmiyordum ama birbirlerine destek olacaklarını biliyordum. Tayeçe ve Vargın birbirlerine sahiplerdi.

“O da olur. Unutma Tayeçe bizim gibi kurt değil, mührü hissedemiyor. Buna rağmen büyük ilerleme kaydetmişsiniz. Birbirinize hem aşık olup hem sevip hem saygı duyup hem de aile olmayı öğrendiğiniz zaman daha fazlası olacaktır.”

“İyi de Tayeçe kurt zaten. Ama aynı zamanda cadı da. Kolera cadı ya hani. Annesi falan. Sen bizi nerenle dinliyorsun ihtiyar?”

Şokla Vargın’a baktım. Ne demek Tayeçe’de kurt.

“Nasıl Tayeçe’de kurt? Bir ben mi kurt olmayan birine mühürlendim. Yanlış anlaşılmasın mührünü kendim belirleyecek olsaydım Ayka’yı seçerdim ama nasıl sadece ben kurt olmayan birine mühürlendim? Hayır bir kere normali benim, kurt kurda mühürlenir miymiş hiç. Saçmalık”

Bilmiyorum dercesine omzunu silkti. “Araştırdık biz de. Tayeçe’nin soy bağı çok karışık. Annesi bir cadıyken babası bir kurtmuş. Bir melez yani. Mühür bizi neden seçti bilmiyorum ama yine o olsun isterdim. Kızdığın da yüzünün kızarması, agresif konuşması tam bir tapılası.”

“mühür değişik bir şey. Bizim için en iyisini biz bilmeden seçiyor. Mühür olmasa da Ayka’yı severdim gibi geliyor.”

Elimdeki şişeyi bitirirken sakladığım diğer şişeyi çıkarıp kafaya diktim.

Vargın “onu nerden çıkardın manyak?” derken şişenin kapağını açıp büyük bir yudum aldım. “Bu gece sakın yanıma gelme.”

Koca bir kahkaha attım. “Ayka’ya bunun senin fikrin olduğunu söyledim. Kabus gördüğün için gece yanıma geldi dedim.”

Gözlerindeki sen bittin bakışını çok net anlıyordum. Sabah Ayka’ın yüzüne bakamayacaktı.

“Ne dedin ne dedin? Lan sen demedin mi kaldığın odayı yengen aldı. Benimle yatacaksın diye? Sen ne kadar haysiyetsiz biri olmuşsun da benim haberim yokmuş.” Bağırıyordu ve öfkeden deliye dönmüş haline sırıtmaktan başka bir şey yapmıyordum.

“Yengeme söyledin mi bari, Vargın’a sarılmadan yatamıyorum diye heh. Demediysen zevkle söyleyebilirim. Hem sana olan bakış açısı temelli değişir. Ne dersin?”

“Ayka kardeşime sarılarak uyuduğum için beni takdir edecektir. Sonuçta kız buraya kardeşinin intikamı için geldi. Lütfen gidip söyle olur mu?”

Keyifle bakıyordum yüzüne.

“Ayrıca gerçekten yoktu ama Ayka bunu bilmiyor. Gelirken kabus görünce karısına sarılır artık diyordu.”

Öfkeyle “seni hiç sevmiyorum var ya.” Parmağının ucunu göstererek aha şu kadar bile sevmiyorum.” Dedi.

Tabi bu hali çok uzun sürmedi. Bir anda gülümsemeye hatta kahkaha atmaya başladı.

“Neyse sorun değil, varsın duruşumuz bozulsun. Karım beni ailesine bağlı biri olarak görünce memnun kalır.”

Çabuk sakinlemesine bir an bozulsam da yalanıma devam ettim.

“İyi işte oğlum. Tam aile babası olacak tip der. Dizersiniz şöyle beş on çocuk. Ayka ve ben bakmayız bu arada kendi ileride olacak çocuklarımızla ilgileniyor oluruz. Çocuk istemiyorsa da ne istiyorsa onu yaparız.”

Ters ters baktım Vargın’a.

“Beni nasıl sevmezsin, ben senin abinim abin. Bir kere en çok beni sevmen lazım. Beni çok ararsın. Hem abisini sevmeyenler kurda dönüşemezmiş.”

“Aile babasıyım zaten. Ayrıca 4 tane yeter. Hem eşek gibi bakacaksın o çocuklara, yeğenin değil mi?” bir anda morali düştü.

“Ben ölsem bile çocuklara kol kanat gereceksin. Bir ben etmezsin ama gerekirse babalıkta yapacaksın. Ben yapardım çünkü...” başını eğdi. Bu konuyu açmamalıydı işte.

“Ve seni sevmiyorum, kurda da dönüşürüm. Yemezler!”

“drama bağlama geri zekalı! İki gülüyoruz şurada hemen ölüme getir konuyu değil mi!” Sinirle ağaçtan aşağı atlayıp klana doğru yürüdüm.

İkimizin de aklında olan anne babamızın ölümüydü. O zamanlar ikimizin de birbirimizden başka kimsesi yoktu. Belli bir zamana kadar birbirimize destek olmayı başarsak da ayrılık kaçınılmazdı. Şimdi ise asla eskisi gibi olamıyorduk. Vargın’ın da ağaçtan atlayıp peşimden geldiğini işittim. Umursamadan yürümeye devam ettim. Zaten Ayka öleceğim diye tutturmuşken bir de bu dangalak ölümden bahsediyordu. Neydi bunlardaki ölüm sevdası anlamıyordum.

“Ölüm kaçınılmaz abi, sende biliyorsun. Olur da böyle bir şey olursa sana vasiyetimi söylüyorum. Yoksa bende ölmek istemiyorum çocuklarımın büyüyüşünü görmeden...” Sustu.

“Eskisi gibi değiliz biliyorsun. Ama yine de...neyse işte. Kızları alalım, kalacak yerinizi göstereyim.” Önüme geçip hızlı hızlı yürümeye başladı .

Vargın önümden ilerlerken sik sik konuşması ayrı moralimi bozuyordu. İçimden hadi siktirin gidin ne haliniz varsa görün dememek için kendimi zor tutuyordum. Şişede kalan içkiyi tek seferde kafama diktim ve klanın kapısında nöbet tutan askerlerden birinin eline tutuşturdum. İçeri girince meydanın ortasına kahkahalarla gülen Tayeçe ve Ayka’yı gördüm.

Çok güzeldi. Upuzun örgülü saçları güldüğü için kısılan mavi gözleri inci gibi dişleri ve melodik sesiyle beni benden alıyordu. Wirana’da benim karımdan daha güzel bir kadın yoktu. Onun kadar güzeli de yoktu. Gülmenin daha fazla yakıştığı bir kişi dahi yoktu.

Aykatun’dan

Hem gülmekten hem ağlamaktan yaşarmış gözlerimi sildim ve Dengiz’le Vargın’ın geldiğini gördüm. Tayeçe’yle konuşmalarınızın üstüne anlıyordum. Onun bana benimde ona ihtiyacımız vardı. Şu zamana kadar ciddiye almadığım mühür tüm gerçekliğiyle önümde duruyor ve kalbimi Dengiz için hızlandırıyordu.

Ama bir anda romantikleşen ortamla yalandan öğürdüm.

Tayeçe ve Vargın gerçekten temas bağımlısıydı değil mi? Benim öğürmemle Dengiz’de az önce yaptığım gibi kahkahalarla gülmeye başladı.

Vargın Tayeçe’yi etrafında döndürüp güzel sözcükler sıralarken onların yanında ne kadar odun kaldığımızı düşündüm. Sonra bu halime şükrettim. Kimse kusura bakmamalıydı ama o kadar neşeli olamazdım.

“Tam temas bağılısı bunlar.”

Dengiz’in söyledikleriyle gülmeye devam ederken onaylar anlamda başımı salladım.

Instagram Singularity_mybook İlk birkaç bölüme görsel ekledim bakmak isteyen bakabilirrr

 

 

 

Bölüm : 29.01.2025 13:09 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...