

Dengiz, Kanber, İlbilge, Feris, Günana, Alkım ve ben Dengiz’in çalışma odasında olayları görüşüyorduk. Resmen klanın ortasında idamı kararlaştırılan adam Yalaz tarafından kaçırılmıştı.
Ve artık emindim adamın tek suçu orada sayılanlar değildi. Dengiz odanın içinde volta atıyordu. İhanet kurtlar arasında en büyük suçtu. Bu adamsa sadece Kındurga’ya ihanet etmemişti. Kendi soyuna ihanet etmişti. Kurt konseyine karşı gelen bir terör grubuna çalışıyordu.
Kanber sırtını duvara yaslamış öylece Dengiz’i izliyordu. Günana biz yokken ne yapıldıysa adam nasıl yakalandıysa ve bu olaylara kimler şahit olduysa hepsinin belgelerini getirmişti. Feris’le beraber gözden kaçan bir şeyler olup olmadığını sorguluyorlardı. İlbilge belki de bininci kez Yalaz’ın mührünü inceliyordu.
Adam her eyleminin ardından bu mührü bırakıyormuş. Silahlarda, ona biat edenlerin üstünde, kendi aralarında kullandıkları para biriminde ve başka başka her şeyde bu değişik yazılmış K harfli mühür vardı.
Ne anlama geldiğini kimse bilmiyordu. Yalaz’ın hangi ırktan olduğu, nasıl göründüğü, nerede olduğu gibi bir çok şey de bilinmezdi. Ne amaçlıyordu?
“İlk olarak ne zaman ortaya çıktı?” diye sordum.
“İki buçuk yıl önce. Wirana’ya geldiği gün ilk önce her yer aydınlandı ama Güneşin doğuşu gibi değil. Sonra Wirana hiç olmadığı kadar karanlıktı. O gün farklı farklı bir çok ırktan katliamlar yaptı. Büyük bir güçle geldi ama gittikçe azaldı.”
“gücünü kendini gizlemeye harcıyordur.”
“olabilir ama herkesi tek bir darbeyle indiredebilirdi.” Dedi Günana. Eğer Aytek’in katiliyle aynı zihniyetteyse ki aynı mühür kullanılmıştı ilk önce herkesi umutsuzluğa sevk etmeyi seçerdi. Yüzyıllarca kendisine karşı çıkılamasın diye herkesin kalbindeki iyiliği öldürürdü.
“bir darbeyle ancak sizin neslinizi indirirdi. Eğer gerçekten Wirana’yı yönetmek istiyorsa sizden sonrakileri de etkileyecek hale getirmeli. Amacı herkesi bastırmak.”
“iş ırklar arası değil.” Dedim bir anda. Hepsi bana baktı. Gerçekten öyleydi. Kurtlara karşı bir şey yoktu. Belki de Yalaz’da bir kurttu.
“Haklı olabilirsin. Kimse hiçbir Şey bilmiyor. Bunun sebebi yanlış araştırıyor olmamız olabilir.” İlbilge’nin bana destek çıkmasıyla duvara yaslanmış Dengiz’i izleyen Kanber tam önüme oturdu.
“ne demek istiyorsun? Açıkla.”
“yani diyorum ki Yalaz, Wirana’nın kurtların yönetmesine karşı ama kurdun yönetmesine karşı olmayabilir.”
“tek kişili yönetim. Konsey olmadan.” Feris söylediklerimi daha basitleştirerek tekrar etti.
Dengiz bir anda odada volta atmayı bıraktı. “belki de klanlar bile olmadan tüm her yeri tek başına yönetmek istiyordur. Kurt olduğunu gizliyor ve konseye karşı çıkıyor. Bu sayede diğer ırkları yanına alacak ama Yalaz başa geçtiğinde herkes buna pişman olacak.”
Onun sözlerinin devamını getirdim. “çünkü sadece kendi rahatını sağlayan bir yönetim olacak. Tüm ırklar tek bir çatı altında toplanıp Yalaz için çalışacak.”
“Eğer Yalaz bir kurtsa onu bulmak daha da kolaylaşabilir. Diğer klanlardan artık klan bünyesinde kalmayanların listesini isteyebiliriz.” İlbilge’nin söyledikleriyle herkes birbirine baktı.
“Hemen tüm klanlara mektup yazabilirim.”
“Yuravlun’u nasıl ikna edeceğiz peki?” Kanber’in sorusuyla herkes ona döndü.
“niye ikna olmasın?” diye sordum. Bu onları da derinden etkileyen bir tehlike değil miydi?
“Alaska Vargın’dan dolayı sıkıntı değil. Furith’le anlaşmamız var. Ama Yuravlun’un kabul etmesi için bir sebep yok. Ayrıca elimizde bulduğumuz şeyleri gizli tutmak zorundayız. Hiçbir şey kesin değil.”
“abim bir yerde haklı. Yalaz olmasından şüphelendiğimiz kişilerin ailesi isyan edecektir. Kanıtsız ihanetle suçlamak çok büyük. İşin sonunda onurlarına leke sürmekten bizim idamımızı bile isteyebilir ki bu Yalaz’ın ekmeğine yağ sürmek olur.”
“o zaman buradakilerden başlayabiliriz. En azından ihtimaller azalır.” Alkım’ın söyledikleriyle Kanber yerinden kalktı ve kapıya doğru gitti.
“Nereye?” diye sordu Dengiz garip garip bakıyordu Kanber’e. Haklıydı da bir anda nereye gidiyordu ki?
“Artık klanda yaşamayanların listesini getireceğim. Alkım en azından buradakilere bakalım dedi ya.”
Dengiz bir anda ona bilmiş bilmiş bakmaya başladı. Alkım’ın göz devirdiğini gördüm. Burada kesinlikle bir şeyler dönüyordu. Aklımdaki mi değil mi bilmiyordum ama Dengiz’e sormam lazımdı.
Kanber odadan ayrıldığında Yalaz’ın kim olduğu ve ne istediğiyle ilgili soruları bir köşeye bıraktık. Zira bu sorunlar uzun vadede daha büyük olsa da kısa vadede tedirgin olan halk daha mühimdi. Dengiz’in otoritesi sarsılmıştı.
“halkı sakinleştirmek için ne yapacağız?” Aklımdakileri soran Feris’ti.
“Onları tekrar güvende hissettirmemiz gerekiyor. Ve o adamı ne olursa olsun bulup halkın önünde idam etmeliyiz. Bu artık suçların cezası olmaktan çıktı. Kındurga’nın onuru ve istikbali söz konusu.”
“Aslında siz gidemediğiniz için annem Selen bir ara klana uğramayı düşünüyor. O geldiğinde büyülü bir kalkan isteyebiliriz.”
“mantıklı. Selen’in yapacağı kalkanla herkes daha rahat olacaktır. Onun haricinde nöbetçileri arttırmalıyız.”
“Ne olur ne olmaz diye söylüyorum ama evlerin altına sığınak yapmayı düşündünüz mü?”
“hiçbir zaman Kındurga’ya o kadar zarar vermelerine müsaade etmeyeceğim.” Dedi Dengiz. Kendinden emin ve hırsla konuşuyordu.
“Müsaade etmeyebilirsin ama bu sadece bunun için değil.” Dedim.
“başka ne için kullanacağız sığınağı?” diye sordu Feris.
“eğer bir anne olsaydım meydana klanımı savunmak için çıkmadan önce geride bıraktığım çocuğumun güvende olmasını isterdim.”
“bunu düşünürüz.” Dedi Dengiz.
“Bir zafer kazanmak zorundayız.” Dedim bu sefer. Ve devam ettim. “Yalaz bu adamı bir çok şekilde kullanacak. Sadece halka değil tüm Wirana’ya haksız olduğunu göstermek zorundayız yoksa durum sandığımızdan da kötü olacak.”
“bizim idam ettiğimiz adamı elimizden aldı. Bu yüzden halk tedirgin. Bunu klana girerek yaptılar ve bizi güçsüz gösterdiler. Aynı zamanda konseydeki 4 klan arasında güç dengesi bozulmaya çalışılıyor. Furith ve Yuravlun için bir şans demek. Aramızda bir hain var ve herkese konseyin sonunun geldiğini kurtlar bile beni desteklemeye başladı diyerek gösterecek.”
Dengiz sıkıntıyla oflayarak Kanber’in yerine oturdu. Yüzünü sıvazladı. Bacağı sıkıntıyla inip kalkıyordu.
“Siktir tamam mı koca bir siktir!”
“ve diğer bir detay.” Dedim. Gözlerim duvardaki Wirana haritasındaydı. “her daim tetikte durmamızı sağlayacak. Çünkü başka hainin olup olmadığını asla bilemeyeceğiz. Paranoyak gibi her konuştuğumuzdan hatta yanından geçtiğimiz herkesten şüphelenmeye başlayacağız.”
Gözüm bir an bile Wirana haritasından ayrılmıyordu ama orada ne aradığımı bilmiyordum. Gözümü kapatıp geriye yaslandığımda gözlerimin önünde sınırsız toprakların haritası belirdi. O an yeni bir şey daha fark ettim. Wirana’nın oraya benzemesini istemiyordum. Wirana güzel kalmalıydı. Bu güzel dünyayı kirletmelerine izin vermezdim. Ama bu benim meselem miydi? Yol olarak bahsettikleri buydu işte. Aytek’in intikamını seçip sadece kendimi mi düşünecektim yoksa herkesin saygı duyduğu kahraman mı olacaktım? Hiçbir şeye karışmama gibi bir şansım yoktu çünkü onlar Dengiz’e karışacaktı. Bunu çok net anlamıştım.
“Günana herkesi inceleyeceksin. İşini kim düzgün yapıyor kim yapmıyor her şeyi. Bundan sonra ticaret için klandan ayrılanlar denetlenecek ve peşlerinde bir asker olacak. Bir aydan daha uzun süre klan dışında olanların geri girişine izin verilmeyecek. Klana ticaret için gelen her kervan detaylı incelenmeye alınacak. Askeri düzenden Kanber ve Alkım sorumlu tek bir hata bile istemiyorum. Şüpheli gördüğünüz her şeyi halkı işkillendirmeden arayabilirsiniz.”
Dengiz ayağa kalkıp odadan çıkarken “hiç kimsenin halkıma zarar vermesine izin vermeyeceğim.” Dedi.
“işler gittikçe daha karmaşık bir hal alıyor.” Günana sıkıntıyla derin bir nefes verdi.
“Böyle giderse daha da karışacak.”
“sevdiklerimi kaybetmekten korkuyorum.”
“bir söz vardır. Buralarda kullanılır mı bilmem. İçini de rahatlatmayacak ama Korkunun ecele faydası yoktur.” Gözlerine baktım ve ayağa kalktım. Dengiz’e anlatmam gerekenler vardı. “eğer sevdiğin birini kaybedersen o kişi için ayağa kalkmalısın. Eskisinden daha güçlü olmalısın. Ve hala aklın yerindeyse onun yerine de yaşamalısın.”
Arkamı döndüm ve kapıya gittim. Tam odadan çıkacakken “ya aklımı kaybedersem?” diye sordu. Yüzümde bir gülümseme oluştu. Cevabı çok iyi biliyordum.
“O zaman ne dersem boş. Kendi bildiğini okuyacaksın. Ve emin ol az önce söylediğinden çok daha iyisini yapacaksın. Çünkü, hadi ama kime göre delirdin ki? Asıl akıllı delilerse? Kim bilebilir ki?”
Odadan çıktım ve merdivenlere gittim. Bugünü hiç böyle hayal etmemiştim. Wirana’da eskiye göre daha rahat olsam da yine de olaysız günüm geçmiyordu çok şükür.
Dengiz’in odasına geldiğimde kapıyı tıklattım. Onu Vargın’la bastığım günden beri kapı tıklatmaya başlamıştım. Bunu bir ara Tayeçe’ye anlatmalıyım.
“Gel.” Dengiz’in sesini duyduğumda içeri girdim. Sırtını ve başını yatak başlığına yaslamış bir bacağını uzatmış diğerini kendine çekmiş şekilde duruyordu. Zaten bilse de dönüp kimin geldiğine baktı. Beni görünce yüzünde yorgun bir tebessüm oluştu.
“Konuşalım mı?” diye sordum. Anlatacaklarım beni rahatsız ettiği için sesim haddinden fazla uysal çıkıyordu. Dengiz’de fark etmiş olacak ki şaşkınca kaşlarını kaldırdı. Oturduğu yerden toparlandı ve eliyle yatağın üstüne pat pat yaptı. Yanına gidip gösterdiği yere oturdum. Karşı karşıyaydık.
“Anlat bakalım.” Derken önüme gelen örgümü geriye attı.
“ben Yalaz’ın mührünü Wirana’ya gelmeden önce gördüm.”
Kaşları çatıldı. Yalaz’ın Sınırsız Topraklarla bağlantısı olması işleri karıştırdı. “Nerede?”
“Aytek’i öldürdükleri silahın üstünde.”
“Aytek’in ölümüne Yalaz mı sebep oldu?”
“geldiğinde çok güçlüydü dedin.”
“bunun ne alakası var?”
Ellerini tuttum ve dolmaya başlayan gözlerimle yüzüne baktım. “anlatacağım ama aramızda kalacak, tamam mı?” dedim. Başını tamam anlamında salladı.
“ben melezim.”
“ne?”
“bak nasıl oldu ne oldu bilmiyorum ama öyle. Annem sizin gibi kurt ve babam benim gibi bir insan.” Başımı eğdim. Aslında ağlamamaya çalışıyordum. “babam öldükten sonra annem hayatta kaldı. Bu yüzden mührün öldürüp öldürmediğini sorguladım çünkü gerçekten birbirlerini seviyorlardı. Ya da ben öyle düşünüyorum. Bilmiyorum. “
Başımı kaldırdım ve dolu dolu gözlerimle yüzüne baktım. Büyük bir merakla dinliyordu beni. “abim sizin gibi kurda dönüşebiliyordu annem onu alıp Aytek ve beni terk etti. Biz yıllarca kendi başımıza hayatta kaldık. Sonra Aytek melez özellikleri göstermeye başladı. Ne tam olarak insandı ne de kurt. Ben fark etmedim. Ne zamandır o şekilde yaşadı bilmiyorum. Onu kaybettiğim güne kadar fark etmedim.”
Aytek’in ölüm anı gözlerimin önüne geldikçe gözyaşlarımı tutamadım. Yaşlar gözlerimden yanaklarıma doğru akarken ellerini ellerimden çekti ve yüzümü avuçlarına aldı.
“Ama önemli değildi, anlıyorsun değil mi? O benim tek ailemdi. Ne olduğunun hiçbir önemi yoktu. Sonra sırf bunun için birileri geldi ve onu öldürdü. Biz birlikte yenilmezdik. Dengiz bunun hep böyle olacağına inanmıştım. Ama yenildik işte. Koruyamadı onu, gücüm yetmedi. Onun canını aldıklarında öyle büyük bir güç kazandılar ki. Sonra da yakalayamadım. Tek başıma eskisi gibi değildim. Kardeşimin kanını yerde bıraktım ama bitmedi daha. Hala öldürebilirim onları. Değil mi?”
“tabii öldürebilirsin. Sen güçsüz değilsin. Hem artık yalnız da değilsin. Ben yanındayım. Her zaman olacağım.”
“Dengiz.”
“efendim. Efendim Ay ışığı.”
“beni de öldürmeyi denediler. Ama ben Aytek gibi değildim ve ona hiçbir güç vermedim. Ama o yine peşime düşecek. Yine beni öldürmek isteyecek. Aytek’ten aldığı güç kalıcı değil. Onu tükettiğinde benim için gelecek. O zaman onun canını alacağım. Ne olursa olsun onun canını alacağım.”
“gözünden düşen her bir yaşa yemin olsun yaptıkları her şeyin bedelini ödeyecekler. Hiçbirini yanlarına bırakmayacağız.”
“söz ver.” Dedim bir anda.
“ne için?”
“sana zarar gelmeyecek. Beni senden vurmalarına izin vermeyeceksin. Belki bencillik dersin ama ölsem de beraber yaşasam da beraber. Söz ver.”
“ölsek de beraber yaşasak ta beraber. Söz veriyorum.”
Ve dudaklarıma ufak bir buse bıraktı. Geri çekildiğinde kollarımı boynuna sardım ve başımı göğsüne gömdüm. O an ilk defa Aytek için ağladım. O an ilk defa kendim için ağladım. Uzun zaman sonra ilk defa bir hayatım olduğu için ağladım. Yeni bir ailem vardı ve ben onun göğsünde ona sığınarak geçmiş için ağladım.
Instagram Singularity_mybook
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 1.3k Okunma |
438 Oy |
0 Takip |
23 Bölümlü Kitap |