Yeni Üyelik
3.
Bölüm

3. Bölüm

@sirinemsi

SELAMMM . İKİCİ PART İLE KARŞINIZDAYIM. BU BÖLÜM FAZLASI İLU UZUN LÜTFEN İLGİ GÖSTERELİM


BÖLÜM SINIRI:35 beğeni 40 yorum 15 takip


Bence bu uzun bölüm bu sınırı hak ediyor.


Sabah Berk'in su tabancasını yüzüme sıkması ile uyanmıştım. Resmen banyo yapmama gerek kalmamıştı her yerim sırılsıklamdı.


İşsiz sabahın körün de bile yaramazlık yapıyor ergenlikten daha çıkamamış anlaşılan.


Şimdi ise Berk hazırlanmış tepem de beni bekliyor "hadi kızım ya bu ne süslenme okula geç kalacağız "sabahtan beri 20 defa aynı şeyi söylemişti üşenmeden saydım.


Bende yüzüme hafif bir makyaj yapmıştım göz altımdaki morlukları kapatmak için kapatıcı ,bir maskara bir de dudak nemlendiricisi sürmüştüm.


Sadece beş dakika sürmüştü saçımla beraber on dakika olmuştu fakat beyefendi 2 dakika da hazırlandığı için tepem de söylenip duruyordu.


Berk'in evinde yedek okul kıyafetim olduğundan onları giymiştim benim ki dün çamur olmuştu .


Makyaj masasından kalkıp çantamı aldım daha sonra da Berk ile okula gitmek için taksiye binmiştik.


Berk'in evi okula fazlasıyla uzaktı tramvaya binmek için aktarma yapmamız gerekiyordu fakat o kadar zamanımız yoktu.


Şoförler bizi okula bırakamazlardı dikkat çekme ihtimalinden dolayı... taksi geldiğin de ikimizde bindik, Berk adresi verdi başımı pencereye çevirip dışarıyı izlemeye başladım .


Bu gün güne çok güzel başlamıştım fakat böyle devam eder miydi? Bilmiyorum her sabaha korku ile uyanıyordum bir sıkıntı, bir pürüz çıkar korkusuyla...


Hayattan ilk darbeyi sevgilim öldüğünde almıştım son darbe olmayacağının da gayet bilincindeyim.


Bu hayatta en çok korktuğum şey yalnız kalmaktır, yalnızlıktan korktuğum için her zaman yalnızlık ile sınava tabi tutulacağımı düşünüyordum ki öyle de oldu. Sevgilim gitti evet yalnız değilim ailem var Berk var ama her zaman bir yanım yalnız bu hayatta ki en zor şeylerden biri ise sevdiğini kaybetmekti.


Bu acılarla baş etmem gerekiyordu bir gün hepimiz ölecektik Mert'in ölümünden sonra ölümün bir gün hepimizi bu dünyadan alıp götüreceğini bir kez daha hatırlamıştım.


O gün kendime bir söz verdim her ne olursa olsun sevdiklerimi kaybettiğim de ayakta duracaktım, yıkılmayacaktım onlar için yaşayacaktım, onlar için bu dünya da savaşacaktım, onlar için üzülecek onlar için mutlu olacaktım.


Küçükken her zaman yaşlı olanlar ölür sanıyordum, genç kişiler ölmez, bebekler çok yaşar diye düşünürdüm.


Ben 4 yaşındayken halam ölmüştü, 8 yaşında iken de bebek kuzenim ölmüştü. O zaman öğrendim ben sadece yaşlıların ölmeyeceğini.


Kuzenimin ölümünden sonra her zaman her şeye hazırlıklı büyüdüm ,her an bir sevdiğim ölebilir diye başımı yastığa koydum ta ki Mert ile tanışana kadar onu tanıdıktan sonra ölümü yine unutmuştum .


Ölümün sevdiklerimi benden alacağını unutmuştum o kaza gününe kadar... artık ne olursa olsun ölüm her zaman bizi tam arkamızda bekleyecekti, ona göre hayatı yaşayacak, ona göre kendimizi koruyacaktık .


Ölümden kaçış yoktu fakat bir umut arkamızdan sevdiklerimizin üzülmemesi için ,benim çektiğim acıları onların çekmemesi için...


Ders ziline on dakika vardı sınıfa çıkıp çantalarımızı sıramıza koyduk ve bizim grubun yanına gittik öğretmenler masası cam kenarında oluğu için bizim grup her zaman orada toplanırdı, hava soğuk olduğundan dolayı peteğe yaslanırdık.


Her ne kadar sohbetlere dahil olmasam da Berk ile beraber "günaydın" dediğimiz de sırayla hepsi "günaydın" demişti


Herkes dünkü olaydan sonra nasıl olduğumu sormuştu onlara kısa cevap verip geçiştirmiştim çünkü hiçbiri samimi değildi hepsi iki yüzlüydü sınıfta en yakın arkadaşım iki taneydi fakat Berk ile daha samimiydim.


Berna sınıfa girdiğinde göz göze geldik ve direkt gelip boynuma sarıldı "aşkım iyi misin? "dediğinde göz devirmemek için kendimi zor tutuyordum dün bir mesaj dahi atmamıştı sözde diğer en yakın arkadaşım ise Berna'ydı bende kollarımı onun beline sardığımda samimiyetsiz bir şekilde "iyiyim" dedim


Daha sonra benden ayrılıp bileğimi tuttu ve beni sırasına götürdü kesin yine anlatacağı şeyler vardı neyse ki bu gün güne iyi başladığım için sorun yoktu.


Çantasını indirip sabırsızca sırasına oturdu bende yanına oturduğum da " kanka görmen lazım dün neler neler oldu" nasıl görebilirim acaba deli kız


" Ne oldu Berna" dediğim de ses tonum bıkkın çıkmıştı fakat o bunu fark etmedi.


"Şimdi dün benim antrenmanım vardı bizim salonda da Resul diye bir çocuk var ama çok yakışıklı yanımda da Dilan var işte şey dedim Dilan' bu benim kocam" ıyyk bu kız ne zaman ergenlikten çıkacak ya her beğendiğine bu benim kocam diyor.


Bu söylediğine gözlerimi devirdiğim de o heyecanlı heyecanlı anlatmaya devam ediyordu." o da aynısını söyledi yok o benim kocam filan" bu söylediği şey onu çok sinirlendirmiş olacak ki yüzü bir anda sinirden kızarmıştı . Söylediklerine hiç bir tepki vermeden onu dinlemeye devam ettim.


" sonra işte biz Dilan ile Resul'ün arasını yapmaya çalışıyorduk" burada eksik anlattığı bir yer var benim anlamayacağımı sandı fakat ben kendisi gibi salak değilim onun dilinden yalanın hiç eksik olmayacağını biliyorum ve her söylediği şeyde bir yalan çıkar diye temkinli bir şekil de dinliyordum.


Bu olay da ise şimdiye kadar anlattıklarına göre Dilan haklıydı ilk başta Resul ile onun arasını yaparken bir yandan da çocuğa Kocam diyor asla anlamıyordum bu kızı.


Normalde böyle biri ile arkadaşlık kurmak istemem fakat bana yardımı çok dokunmuştu minnet duygusundan konuşmaya devam ediyordum.


"Biz işte ben ,Dilan ,Resul bir de Akın ile masal parkına gittik" Akın ise Berna'nın antrenmanda erkek grubundan konuştuğu biriydi "biz bir banka oturduk Dilan ile ben yan yana oturduk erkekler karşımıza oturdu sohbet etmeye başladık.


"Ortam da sadece Resul ile ben konuşuyoruz diğerleri bizi dinliyor ara sıra Akın bana bir şeyler söylüyor fakat ben Resul ile konuştuğumdan Akın'a cevap veremiyordum ayıp olmasın diye Dilan onun ile konuşuyordu. Ben o zaman anladım ki Resul'den hoşlanıyorum" çüşş ohaa yani Berna bu kaçıncı kişi ya sözde sevgilin de var.


"Zaten ben Akın ile konuşmaktan hoşlanmıyorum "bunların dün olmadığı bariz ortadaydı sözlerini bitirmesini bekledim çünkü illa bir yerde kendini ele veriyordu. Bana antrenmanı olmadığından Resul ve diğer arkadaşları ile buluşmak için masal parkına gideceğini söylemişti.Berna'nın dün voleybol antrenmanı olmadığına göre canım arkadaşım yine yalan söylüyordu.Neden yalan söylediğini de anlamıyordum .


"Bu olayın dün olduğuna emin misin"dediğim de bir bozguna uğradı fakat hemen kendini toparlayıp.


"evet aşkım dün oldu" bu kız asla usanmazdı anladım der gibi başımı salladım o sıra hoca içeri girdi. Ayy şuan gidip hocanın alnından öpebilirim beni bu sıkıcı sohbetten kurtardı.


Berna'nın yanından kalkıp kendi sırama geçtim Berk " yine mi takıldığı erkeklerden bahsetti" dediğinde


" evet yine yenisini bulmuş "


"belli zaten senin yüzünden her şey anlaşılıyor. Kızım konuşmasana şu kız ile" şu anlık konuşmaya devam edecektim fakat en kıs zaman da hayatımdan uzaklaştıracaktım .


" bakarız " deyip geçiştirdim


Sınıfa yine dünkü çocuk gelmişti fakat geç kalmıştı ve soluk soluğaydı koşmuştu demek ki onu gördüğüm de kalbimin yerinden çıkacakmış gibi atması gerekiyordu ,nefesimin kesilmesi gerekiyordu ama bunların hiçbiri olmadı .Ben de böyle bir psikopattım işte her gün farklı duygular için de oluyorum dün üzülüp bayıldığım olaya bugün soğuk kanlı bir şekilde karşılaya biliyordum.


Dün sınıfa yeni gelen kişinin Mert'e benzediğini bu yüzden kendimi kötü hissedip bayıldığımı söylemiştim Berk'e, bayılmamın tek sebebi sınıfa yeni gelen kişinin olmadığını açlığın da etkisi olduğunu dün doktorun söyleminden öğrenmiştim .


Berk kulağıma yaklaşıp "Hasan Berna'nın bir diğer sevgilisi "demişti şok içinde gözlerim irice açılmıştı kafamı çevirip Berk ile göz göze geldiğim de sadece başını sallamak ile yetinmişti .


"Yuh artık bu kaçıncı ya hızına yetişemiyorum" Berk bu söylediğime tepki olarak gülmek ile yetinmişti.


"Hasan2ı gördüğün için kötü olmadın değil mi"


"hayır olmadım benim duygularımı biliyorsun gitgelli sorun yok yani"


" tamam o zaman "


Dersimiz matematikti ve en sevdiğim derstir kendileri. Hoca dersi anlatmaya başladığın da dikkatli bir şekilde hocayı dinliyordum.


Eşit ağırlıkçı olduğum için matematik çok önemliydi. teneffüs zili çaldığın da ders çok hızlı geçmişti tabi ki bütün sorulara parmak kaldırmıştım ve bütün sınıf yine bana sitem etmişti.


Kendileri de ders çalışsınlar onları tutmuyorlar sonuçta hiçbir hedefi olmayan insanlar dersi pek önemsemezler. Hayatı da önemsedikleri söylenemez zaten hedefi olmayan birinden derse katılmaları beklenemez.


Bende geçen yıla kadar dersleri umursamaz, okula gelip arka sırada kulaklık takıp müzik dinleyerek uyurdum ama artık bir hedefim vardı daha doğrusu bir hedefimiz vardı.


Berk ve benim..


Berk'i, yalnız olduğum bir zaman da tanımıştım ve o günden sonra birbirimize çok sıkı bir şekilde bağlanmıştık . Birbirimiz için yaşıyor, ve savaşıyorduk. Öğretmenler masasının olduğu tarafta yine bizim grup toplanmıştı ve bir çift göz bize bakıyordu o kişi tabi ki de Aslı'ydı . Aslı'ya karşı kötü duygular beslemiyordum hatta iyi bir kız olduğunu düşünüyordum fakat Berk benim kırmızı çizgim , onu kimseyle paylaşamam.


Belki bu söylediğim bencillik ya da şımarıklık olarak görünebilir fakat


Berk benim için bir evin iskelesi olduğu için kimse ile paylaşamam onu ,iskele olmadan nasıl ev olmaz ise Berk olmadan da ben olamazdım.


Aslı ile göz göze geldiğimiz de sıcak bir tebessüm etti ben de ona karşılık verdiğim de"Mihra Berk hadi gelin sohbet edelim "ben işin bahanesiydim Berk'i tek çağırırsa yanlış anlaşılacağını düşündüğünden Berk' i özel olarak çağırmıyordu.


Berk'e dönüp bak gör der gibi baktım o da direkt bakışlarını kaçırdı. h


Haklı olduğumu az çok anlamıştı "hadi ya gelin neyi bekliyorsunuz" Berk ayağa kalkıp onların yanına geçti ben sıram da oturup onları izledim.


Berna yanıma gelip "hadi kalk bahçeye çıkalım biraz hava alalım " dedi yine başladık tabi ki bahçeye çıkma sebebimiz hava almak değil Selim'i görmek için çıkıyorduk.


Asla büyümeyecek bu kız anlaşılan sırf bir erkeği görmek için bahçeye çıkmakta nedir ya? hem sevgilisi de bu okulda hiç mi korkmaz insan ?


"tamam çıkalım" teklifini sırf Aslı'nın Berk'e olan bakışlarını görmemek için kabul etmiştim o kızı yolmamak için kendimi zor tutuyordum.


Berna koluma girip beni kapıya doğru götürdüğünde bana platonik olan oğlanı gördüm al hadi bismillah başladık yine biz nereye gidersek peşimizden gelecek, beni sapık gibi gözetleyecekti.


Berna ile merdivenlerden inerken kulağıma yaklaşıp" senin ki yine peşimizde" dediğinde omzuna vurup sarsılmasını sağladım.


"Kes sesini Berna o benim ki felan değil" kimseyi benimle yakıştırmalarını istemiyordum. Evet teklifler geliyordu fakat hiç birinin yüzüne bakmadan reddediyordum bazen bana kalmadan Berk çok medenice ,evet fazlasıyla medenice çocukları geri gönderiyordu.


Berk'ten dolayı kimse yanıma yaklaşamıyordu bu konuda ona çok minettardım.


Bahçeye çıktığımız da soğuk havanın yüzüme çarpmasıyla irkildim fakat umursamadım Berna etrafta Selim'i görmek ümidiyle gözlerini etrafta gezdiriyordu fakat bulamamıştı anlaşılan.


" Ay orada bankta arkadaşları ile oturuyor" erken konuşmuştum. Selim'in olduğu bankın etrafında bir kaç tur atmıştık. Ben neden böyle bir saçmalık yaptığımı asla anlamıyordum.


Berk'i öldürmem gerekiyordu ve de Aslı'dan uzak tutmam gerekiyordu.


Berk benimdi sonuçta...


Artık soğuktan buz tutmuştuk fakat bu Berna'nın umurunda değil gibiydi bu kız aynı anda nasıl bir çok kişiyle birlikte olabiliyordu anlayamıyordum.


Hasan ile sevgili , Resul ile de sevgili Selim ile 9. sınıftan gelen bir mazileri var. Birbirlerinden kopamıyorlar.


Bu konu Berna onunla istediğim gibi bir hayat yaşayamadığım için içim de kaldı onu unutamıyorum fakat sevmiyorum da diyordu ama sadece bu şekilde kendini kandırıyordu farkın değil.


Ders zili çaldığında sınıfa çıkarken bana platonik olan çocuğu gördüm yüzünde ki iğrenç sırıtış ile bana bakıyordu gözlerimi devirip merdivenlerden çıkarken Selim'in de bizim arkamızdan geldiğini gördüm


Berna fark ettirmeden arkasına bakıp duruyordu sınıfa girdiğimiz de Berk ile Aslının konuştuğunu gördüm içim de kıskançlık ateşinin korlandığını hissettim.


Bu zamana kadar kıskançlığımdan dolayı her zaman çevremde ki kişileri kaybetmiştim fakat elimde olan bir şey değildi istemeden içimde kıskançlık filizleri yeşeriyordu.


Berk'i kıskanmamak elde değildi


Berk'im vardı benim masumum, bazen sinir bozucu abim , bazen de deli kardeşim bu dünyada ki en değerli varlığım...


İstemsizce kaşlarım çatılınca Berk ile göz göze geldik yüzümde ki ifadeyi görünce Aslı'nın yanından ayrılıp benim yanıma geldi o sıra Aslı'nın bakışları üzerimizdeydi fakat umurumda değildi.


" İyi misin güzelim" öyle korkak ve masumdu ki asla sert kalamıyordum .Hayır, hayır yumuşamamalıydım olmaz biraz sinirli kalmalıydım ama dayanamazdım ki çok masum bakıyordu eşek dayanamayıp yelkenleri suya indirdim yine ve gülümseyerek.


"iyiyim" cevabımı duyduğun da Berk'te rahatlamıştım neden yüzümün asıldığını anlamıştı ve korkudan ne yapacağını şaşırmıştı verdiğim cevaba da fazlasıyla şaşırmıştı . Biliyordu ki ona yaklaşan kızları asla hoş karşılamazdım fakat bu sefer bir şey demek istememiştim.


O da mutlu olmayı hak ediyor. Evet biraz erken ama o mutlu olacaksa eğer ne kadar erken olursa o kadar iyi olurdu ."senden kesin hoşlanıyor" dediğimde geçip sıramıza oturduk, biraz düşündü o da bu durumun farkındaydı fakat onu arkadaşı olarak gördüğünden fark etmek istememişti .


"Aslında farkındaydım ama böyle bir şey olamaz diye düşündüm çünkü onun bana olan davranışlarından dolayı bende ondan hoşlanırım diye korktum ben birini sevebilir miyim bilmiyorum ,ben bir başkasına kardeşlikten, arkadaşlıktan başka bir duygu nasıl hissedilir bilmiyorum?" elim ile kolunu tuttuğumda kolunu sıvazladım yanında olduğumu belli edercesine.


" Ben sana inanıyorum sen de bir gün birini seveceksin sakın sevmekten korkma" söylediklerim de ciddi olup olmadığımı test etmek için gözlerimin içine uzunca baktı.


" Sevebilir miyim cidden? Ama ben bugüne kadar kimseyi sevemedim ve sevgili olmadım ki herkese arkadaşça yaklaştım."


"Birini tabi ki de sevebilirsin ama sakın benden daha çok sevme o kişiyi tamam mı? Ben seni çok kıskanırım ve o kişiyi yolarım bak yaparım biliyorsun." karşımda kahkaha attığın da bütün sınıf bize baktı fakat onları umursamıyorduk.


"Anlaşıldı ben şimdiye kadar senin korkundan birini sevememişim "omzuna yumruk attım eli ile omzunu ovuşturup gülmeye devam ediyordu .


"Sen benimle dalga geçiyorsun ama ben ciddiyim "dediğim de


"Tamam tamam abisin gülü ben en çok seni severim hem sonradan aramıza katılan kişi nasıl senden daha çok sevebilirim söyler misin bana?" beni kollarının arasına alıp sarıldığın da


" Benden daha çok sevmezsin değil mi?" başımın üstüne öpücük kondurdu "sevmem" dedi.


Bu halimizden dolayı sınıftaki bazı kişiler bizim hakkımız da dedikodular çıkarmışlardı sevgili olduğumuzu iddia etmişlerdi. Berk ise onlara " iğrenç düşüncelerinizi kendinize saklayın biz sizin düşüncelerinizi merak etmiyoruz ve cidden öğrenmek istiyorsanız eğer Mihra benim kardeşim hatta kardeşten de öte canım" demişti.


O an onu bir kere daha neden hayatımın merkezine koyduğumu anlamıştım çünkü onda ki abi şefkati merhameti ve bana olan sevgisi bizi birbirimize bağlıyordu benim ona olan sevgim ve sonsuz güvenim de bizim bağlarımızı güçlendiriyordu.


Hoca sınıfa girince bizi görmüştü ve gülüp masasına geçmişti bizde birbirimizden ayrılmış hocayı selamlamıştık dersler aynı şekilde devam etmişti. Berk ile Aslı ise teneffüslerde yakınlaşmaya başlamışlardı. Bu kadar hızlı olacağını düşünmemiştim. Zil çaldığında montlarımızı giyip okuldan çıkmıştık ve salona gidiyorduk beni büyüten hissizleştiren o yere o adamın yanına gidiyorduk .


Benim dönüm noktam o spor salonuna gittiğim gündü her şeye rağmen hissizleşmeyi ,ne olursa olsun ayakta durup kimseye duygularımı belli etmememi öğretmişti .


İnsanlara karşı her zaman rol yapmam gerektiğini söylemişti bende düşünmeden itaat etmiştim.


Fakat onun da unuttuğu bir şey vardı bana öğrettiği gibi ben ona da rol yapıyordum. Bir asker olarak beni yetiştirmişti ama bilmiyordu ki yetiştirdiği asker ona da silah doğrultuyordu.


En güvendiği öğrencileri ben ve Berk'tik bize olan sonsuz güveni onunun sonunu getirecekti bize her zaman kimseye güvenmememiz gerektiğini öğretiyordu fakat kendisi bize güveniyordu.


Güvendikleri kişiler tarafından sırtına hançer yiyecekti farkında değildi. Benim vicdansızlığım onun için büyük bir lütuftu kimseye acımam olmadığından ve de vicdansızlığımdan bugüne kadar ki bütün maçları kazanmıştım ve hiçbir zaman yenilmemiştim.


Yani insanlar öyle sanıyordu .İnsanlara göre yenilgi nedir bilmezdim ve bilmekte istemezdim.


Bir gün yine maçımız vardı karşı takımdaki rakip o takımın en güçlü oyuncusuydu fakat bana yenileceğini biliyordu. Maça çıkmadan önce hazırlık yapıyorduk o sıra yanıma gelip


" Merhaba "demişti.


Bende samimiyetsiz bir şekilde" merhaba" dedim.


"Biliyorum bugüne kadar kimseye yenilmedin ve de çok güçlüsün beni yeneceğini biliyorum ama lütfen yenmeme izin ver" dediğin de kaşlarım şaşkınlıktan çatılmıştı.


"Neden böyle bir şey yapayım ki sen kendi ağzın ile söyledin bugüne kadar hiç yenilmedim ve seni yine bugün yeneceğim" kafasını iki yana sallayım yalvarırcasına gözlerime baktığın da içim de tek bir acıma duygusu yoktu çünkü ben böyle yetiştirilmiştim 9 yaşımdan beri dövüş yapıyordum fakat bu işe 6 yıl önce girmiştim.


Berk ile de o sayede tanışmıştım "Lütfen yalvarırım bu sefer yenmeme izin ver gücüm kalmadı artık benim sana karşı yenilmekten yenilgiden sonra çektiğim işkencelere dayanamıyorum."


Kalbime bir kor düştü o işkenceyi biliyordum sadece iki defa işkence çektim her biri haftalarca sürmüştü iki kere işkence çektim diyorum ama ilk işkencemi bilmeden bu işlere bulaştığım da çekmiştim ailem ile tehdit edilmiştim o zamanlar aileme bir şey yaparlar diye düşünüyordum fakat şuan anlıyorum ki o zaman sadece göz korkutmak için yapılan tehditlermiş.


Onlar aileme bir zarar vermeyi en başından beri düşünmüyorlardı. İlk çıktığım maçta henüz yeniydim milli boksör bile değildim ve karşı taraf benden yaşça büyük ve tecrübeliydi. İlk yenilgim o gün olmuştu ve o gün maçlar bittikten sonra işkence odasına götürmüşlerdi o odanın içine girene kadar yenilgimin sonucunda işkence çekeceğimi bilmiyordum ilk o odaya girdiğim de kalbim korkudan yerinden çıkacak gibiydi kaçmaya çalıştım fakat beni tutmuşlardı.


Yaşım henüz 14 ve karşımda ki kişiler otuzlu yaşlarında ve iri yarılardı odanın içinde bileklerden tutturulmak için tavana iki tane zincir asılmıştı diğer tarafta demir sopalar onun yanında ateş yakmak için küçük bir yer yapılmış dibinde ise simsiyah olmuş şiş ,duvarın dibinde ise kırbaç bunlar yetmezmiş gibi duvarlardaki kan lekeleri ve kan lekeleri ile yazılmış


HER YENİLGİNİN BİR BEDELİ OLUR. yazısıydı...


O kanları görene kadar odanın içinin kan koktuğunu anlamamıştım korkudan bayılacaktım resmen ben nasıl bir yere düşmüştüm, burada bana ne yapacaklar korkudan hüngür hüngür ağlıyorken kapı açıldı ve duvarın dibine sinip kolumla vücudumu sardım.


Patronun geldiğini anlayınca hemen yanına koştum" lütfen beni buradan çıkarın çok korkuyorum "alaylı bir şekilde sırıtarak .


"Çıkarmak mı? Yenilginin bir bedeli olmalı savaşçı" ama bir daha ilk maçımdı bir tecrübem dahi yok bana sen savaşçısın deyip o maça çıkarmıştı.


Her zaman bana savaşçı diye hitap ederdi "Ama bu benim ilk maçımdı bir tecrübem yoktu yenilmem çok normal ,herkes kazanacak diye bir şey yok." diye bağırmıştım fakat korkudan sesim titriyordu o zamanlar ergenliğe yeni girdiğimden olacak ki deli cesaretim vardı bu cesaretimi sevmişti fakat söylediklerim onu öfkelendirmişti bana bir tokat attığında yere düştüm.


Dudağımın kenarından bir ıslaklık hissedince elimi dudağıma doğru götürüp dokunduğumda dudağımdan akan sıvıya dokunur dokunmaz çok sızlamıştı ve o sıvının kan olduğunu gördüğümde korkum ikiye katlanmıştı çünkü bugün buradan sadece bu tokatla kurtulamayacaktım .


"Herkes yenilebilir ama sen yenilemezsin "diye bağırdı.


Sesi bütün odada yayıldığında kulaklarımı kapatmak istedim fakat bu kadar cesaretim olmadığını biliyordum ."Sen savaşçısın, sen yenilemezsin, sen bizim tek umudumuzsun ve bugün yenilginin bedelini ödeyeceksin bundan sonra da hiçbir maçta yenilmeyeceksin."


Hiç cevap vermedim ne demem gerektiğini de bilmiyordum ayaklarıma tekme atıp. Anladın mı beni savaşçı sana diyorum?" acıyla inleyerek


"An- anladım patron " ellerini birbirine vurup sürttü.


" Evet başlasın o zaman yenilginin bedeli" korku ile yerden kalkıp "Hayır,hayır lütfen bir daha yenilmemek için elimden geleni yapacağım." söylediklerim yüzünde tek bir acıma duygusu bile uyandırmamıştı aksine sinirlenmişti .


" Yalvarman bir işe yaramayacak hak ettiğini bulacaksın." O gün tam 10 saat boyunca işkence görmüştüm diğer günler de ise 5'er saat işkence uygulamışlardı.


Önce kırbaç ile sırtıma vurmuş daha sonra demir sopa ile ayaklarıma vurmuşları en sona ise kızgın şiş ile sırtıma savaşçı yazılmıştı bunu ise iyileştikten sonra aynadan baktığımda görmüştüm. Henüz 11 yaşında ikiden bu kadar işkenceye maruz kalmak bende fazlası ile tramvatik bir durum oluşturmuştu. Aslında o gün bütün duygularımı kaybetmeye başlamıştım.


1 hafta boyunca en iyi doktorları getirtip tedavi etmişlerdi kaburgalarım kırılmıştı, vücudum da morluklar ve yanıklar oluşmuştu.


Ailem benim için endişelenmişlerdir diye çok üzülmüştüm fakat patron aileme maç için şehir dışına çıktığımı söylemiş onlar ise hiç sorgulamadan onaylamışlardı.


Bu günleri hatırladıkça kanım çekiliyordu ama bunu karşımdaki kişiye belli etmemem gerekiyordu. Yüzümdeki acı ifadeyi silip ciddi ve acımasız ifademi yeniden yüzüme yerleştirdim. "Yenilmemek için daha fazla çabalamalısın o zaman. Benim elimden bir şey gelmez."


Kalbim şu an bana isyan ediyordu . O işkencelerin zorluğunu biliyordum ama yenilemezdim bu benim için daha ağır olurdu. " Neden anlamıyorsun beni Mihra olmuyor elimden geleni yapıyorum ama olmuyor sen kaybettiğinde hiçbir şey olmayacak sana" seni çok iyi anlıyorum fakat senin düşündüğünün aksine ben daha kötü işkenceler çekeceğim demeyi çok istedim ama diyemedim patron bana acımasız olmayı öğretti eğer aciz tarafımı gösterirsem her zaman o konuda üstüme geleceklerini söylemişti ve galiba da bu konuda haklı alayla sırıtıp daha doğru sırıtmak zorunda kalıp.


" Evet bana bir şey olmaz yenileceğini bildiğin halde neden maça çıkıyorsun yeterince rezil oldun bence. Bana yenilerek daha fazla mı rezil olmak istiyorsun." böyle konuşmamam gerekiyordu gözlerinin dolduğunu gördüğüm de dayanamayıp kafamı çevirdim kaldıramazdım çünkü "Çok acımasızsın Mihra bu zamana kadar takımdaki herkes senin acımasız olduğunu söylerlerdi ama ben öyle düşünmezdim. Ben senin gözlerinde ki o acıyı gördüm diyordum ama yanılıyormuşum."


Mecburum diyemedim Merve de cevabımı beklemeden gitti onun gözünden düşen her damla için kendimden nefret ettim ,bizi bu işe bulaştıranlardan nefret ettim ama bende yenilemezdim .


Bir gün bunun intikamını onlardan alacağım Merve ,sana sözüm olsun. Seni de diğer arkadaşlarını da bu bataklıktan kurtaracağım. "neyi bekliyorsun orada Mihra maçın başlamasına 2 dakika kaldı."


Sesini duyduğumda bile tüylerim ürperiyordu benim acımasız , vicdansız olmama sebep olan tek kişi. Evet benim hiçbir zaman vicdanım yoktu her zaman vicdansızdım ama fakat benim geri kalan iyi duygularımın hepsini öldürüp toprağa gömen patrondu.


Dünyada en nefret ettiğim kişilerin başın da gelen o adam bu hayatı bana zindan eden o adam yaptıklarının hepsini benim iyiliğim için yaptığını söyleyen o aşağılık herif çocukluğumu sevincimi benden alan o adam .


Sırf sevgilim öldü diye kendimi odama kapatıp maçlara antrenmanlara gitmediğim için duygularımı dışarıya yansıttığımdan dolayı günlerce bana işkence uygulayan şerefsiz bütün duygularımı en son çektiğim işkencelerden dolayı yok etmeme sebep olan piç kurusu ona ne kadar küfür saydırsam da içim rahatlamıyordu.


Bir gün elinden kurtulacağım ama ondan önce bütün ipleri elime almam gerekiyor üniversiteyi kazanıp İstanbul'a gittikten sonra bütün dengeler değiştirecektim. Arkamı dönüp patron ile göz göze geldiğim de "Geliyorum" deyip eldivenlerimi giydim ve önünden geçtiğim.


Bakışlarını sırtımda hissettim fakat umursamayıp ringe çıktım karşım da Merve'nin acılı yüzünü gördüğüm için içim burkuldu böyle olmamalıyım ,hayır benim iyi hiçbir duygum olamaz ben acımazsın ,vicdansız biriyim.


Ben patronun yetiştirdiği savaşçıyım. Hakemin maçı başlatması ile Merve'nin üzerime doğru gelip yumruğunu savurması ile sol kroşe vurup yere çakılmasını sağladım. Çok güçsüzdü ilk kroşe de yere düşmesinde bile belli oluyordu fakat direndi devam etti.


Bu hareketine hayran kaldım yerden kalkıp yüzüme yumruk geçireceği zaman yumruğunu tutup sağ direkt vuruş yaptığımda daha fazla gücünün kalmadığını görmüştüm daha fazla dayanamayıp bayıldığında eldivenleri çıkarıp yanına gideceğim sırada biri kolumdan tutup beni durdurdu.


Arkamı dönüp baktığım da patron olduğunu gördüm" sakın oraya gitmeyi düşünme çık şu ringden odaya gel" dediğinde dönüp tekrardan Merve'ye baktım sağlık personellerinin geldiğini gördüm .


Antrenörleri , takım arkadaşları hepsi başında bekliyordu bir kere daha lanet ettim kendime belki bir hafta işkence görürdüm ve kurtulurdum .Merve uzun zamandır işkence çektiğinden dövüşecek hali bile yoktu. İki vuruşta bayıldı daha fazla dayanamayıp iplerin arasından çıktım ve odaya geçtim.


Odada Berk'i görünce koşarak ona sarıldım ve ağladım ne kadar acımasız olup bütün duygularımı kaybettim desem de sadece kendimi kandırıyordum, yapamıyordum . Ben kötü biri olamıyordum ,olamazdım. Berk beni sakinleştirmek istermiş gibi belimi sıvazladı olayları anlatmam için sakinleşmemi bekledi fakat hıçkırıklarım birbirini kovalıyor gibiydi asla sakinleşemiyor daha da kötüleşiyordum.


Berk beni kendisinden uzaklaştırıp yüzümü avuçlarının içine aldı "Sakin ol bak ben yanındayım." söylediklerini duyamıyordum bile ağzını oynatıyor ama ben ne söylediğini anlayamıyordum çünkü sırf benim yüzümden sırf bencilliğimden bir kız çocuğu daha işkence görecekti aslında dayak yemenin kızı erkeği yoktu fakat kızlara olan hassaslığım geçmişten geliyordu.


Kadınların, kız çocuklarının şiddet görmesi benim kırmızı noktamdı .Gücümü elime aldığımda şiddet gören kadın, kız çocukları için elimden geleni yapacağıma söz vermiştim.


Biz bunu Berk ile beraber yapacaktık fakat bugün sırf kendim dayak yemeyeyim diye, bizim takım yenilmesin diye bencillik edip Merve'yi işkenceye sürüklemiştim.


Halbuki ne kadar zor durum da olduğu yüzünden belliydi kendimden nefret ediyorum. Kız çocukları için kadınlar için çıktığım bu yolda sırf benim yüzümden bir kız çocuğu şiddet görecekti.


Hayır, hayır buna izin veremezdim. Kafamı iki yana sallayıp kendime gelmeye çalıştım fakat olacak gibi değildi kendimi düşünmeyi bırakıp." Berk acil yardımına ihtiyacım var." dedim kısılmış sesim ile.


Anlamamış gözlerle yüzüme bakarken" Neden ne oldu açıklayacak mısın Mihra? " derin bir nefes aldıktan sonra onu kollarından çekiştirip odadan çıkardım. " Zamanımız olmayabilir sana her şeyi yolda anlatırım " Berk ile salona ait maçta yaralananlar için özel ve gizli olan hastaneye gittik.


Bu hastanede özel doktorlar yer alıyordu .Hastanenin önüne geldiğimizde yerimden kımıldayamıyordum korku tekrardan beni eline almıştı geçmişte çektiğim işkencelerden sonra beni de buraya getirmişlerdi.


Gözümden akan yaşa aldırış etmeden nefes almaya çalıştım fakat çok zordu. Açık alanda olmamıza rağmen penceresiz ,hiç hava almayan bir odada mahsur kalmış gibiydim. Elim boğazıma gittiğinde orayı ovuşturdum nedenini dahi bilmeden fakat tek bildiğim nefes alamıyordum.


Berk'in bakışları bana kaydığında neden böyle olduğumu anlamış gibiydi hiç şaşırmamıştı yanıma gelip elini omzuma koydu ve orayı sıktı yanındayım dermiş gibi.


" Tamam geçti merak etme ben yanındayım geçmişte olanların bir daha olmasına izin vermeyeceğim." dediğinde bakışlarım gözüne kaydı her şeyi biliyordu. Nedenini biliyor muydu peki ?Ama ben Mert'i ilk anlattığım da şaşırmış gibiydi bildiğini bana belli etmemişti cidden çok iyi eğitilmişti.


Berk'inde bu konuda benden iyi olduğu bariz ortada fakat neden böyle bir şey yaptı neden bildiğini bana belli etmedi?


Ne düşündüğümü anlamış olacak ki " biz böyle yetiştirildik bildiğimizi karşıya belli etmeyiz patronumuz bize bunu öğretti sakın unutma bunu" doğru patronumuz bize duygularımızı gizlemeyi hatta öldürmemizi işkenceler ile öğreten kişiydi.


"Ama bana belli edebilirdin " kafasını iki yana salladı.


"Sana belli edebilirdim fakat etmedim çünkü senin o anıları tekrar gözünün önüne getirip o anlara gitmeni istemedim." beni düşünüyordu. Mert'ten sonra beni tek düşünen kişi Berk'ti.


Berk bana sarılıp başımın üstünden öptüğünde " Sırf böyle olma diye sana geçmişi hatırlatacak şeylerden kaçtım. Ben de senin derdini dinleyip ortak olmayı çok istedim fakat yapamadım çünkü sen fenalaşıyordun. En kötüsü kriz geçirip etrafında ki her şeye zarar veriyorsun. Beni ilgilendiren etrafı dağıtman kırman ya da dökmen değil olur da bir gün kendine de zarar verirsin diye çok korkuyorum sakın bana bu korkuyu yaşatma olur mu?"


Bu söyledikleri kalbimi paramparça etti çünkü beni de kaybetmekten korkuyordu ve ben Mert'in ölümünden sonra bencillik edip kendimden vazgeçmeyi bile düşünmüştüm. Arkamdaki yıkımları umursamadan.


Nefesim düzene girdiğinde Berk'in bir sarılışının bile bana iyi geldiğini anladım belki de benim bir şefkate sarılmaya ihtiyacım vardı.


Bu hırçınlığımın, acımasızlığımın , vicdansızlığımın tek sebebi sevilmemekti; Annemin, babamın bir gün beni karşısına alıp ta sarılmaması sevgilerini göstermemeleridir. Belki yine bencillik ediyorumdur, bütün suçu başkalarına yüklüyorumdur .Belki de tek suçlu benimdir ama benim de sevilmeye ihtiyacım var ve onlara olan hırsımı maçlar da masumların üstünden çıkarıyorum


Bir yandan benim de suçumun olmadığını düşünüyorum hepimiz bir şekil de bu yola girdik ve başımıza gelenleri çekmek zorundayız "offf" diye söylediğim de Berk gülüp


"Yine iç sesin ile neyi tartışıyorsun " dediğin de şaşkınlıktan kocaman açılan gözlerimle onu kendimden uzaklaştırdığım da


"Sen nereden biliyorsun?" gülüp yanağımdan makas aldığın da hastaneye doğru yol aldı.


"Ağabeyler her şeyi bilir" dediğinde büyük bir minnetle arkasında ilerledim.


Ağabeyler her şeyi bilir. Bu söz kulağa çok hoş geliyordu beni önemsiyor ve gözlemliyordu benim de onun gibi olmam gerekiyordu.


Bunun için bana ders vermesi gerekiyor koşarak ona yetiştiğim de Berk'in yüzündeki gülümsemenin silindiğini gördüğüm de kasılmıştı. O da mı işkence görmüştü daha sonra burada tedavi görmüştü?


Aaa tabi patrondan bahsediyoruz illa ki bir neden bulup işkence çektirmiştir ama neden? Berk neden işkence çekmişti.


Başını çevirip bana baktığın da kendi toparlamıştı bir şeyi belli etmemek için kendini zorladığı çok belli onu zorlamayacaktım onun gibi bende sabırla bekleyecektim. Planımız Merve'yi buradan alıp götürmek gerisini de patronun halletmesi tabi patronun hiçbir şeyden haberi yok fakat ben ne dersem yapacağını bildiğimden o kısmı hiç dert etmedim patronun adamlarından ikisi birazdan hastanenin arkasında olurdu ama ondan önce bizim Merve'yi bulup kaçırmamız gerekiyor.


Yapmadığımız bir bu kalmıştı zaten içimiz de kalmasın bari söylediğim şeye kıkırdadığımda Berk bana tuhaf bakışlar attığında "ne oldu neden kıkırdıyorsun sen?" omuzlarımı silkip


" Bir adam kaçırmadığımız kaldı neyse ki bu da içimizde kalmadı diye düşünüyordum." bu dediğime Berk'te güldüğünde ilerlemeye devam etti.


Biz adamlardan Merve'nin hangi odada olduğunu öğrenmiştik geriye sadece onu oradan çıkartmak kalıyordu ki bu en kolay işti diye düşünürken odanın önünde iki tane adam olduğunu gördük.


Berk ile kimseye görünmeden saklandığımız da Berk dışarıda bizi bekleyen adamlara haber verdi odanın önünde ki adamları onlar halledecekti.


Beş dakikanın sonunda haber geldiğinde saklandığımız yerden çıktık ve şok ile birbirimize baktık adamlar kanlar içinde yerde yatıyordu muhtemelen silahlara susturucu takılmış adamlardan biri" hızlı olmalıyız hemen odadan kızı almamız gerekiyor. " dediğinde hep beraber odaya girdik direkt kapıyı üzerimize kapattık.


Merve' yi gördüğüm an içim sızladı çok kötü durumdaydı yüzü sararmış, gözlerinin altı mor görünüyordu. Konuştuğumuz da bunları fark etmemiştim bayıldığında daha da kötü duruma gelmiş olmalı yemek yemediği çok belliydi.


Bir deri bir kemik kalmış durum da. Gözlerim dolduğunda kendimi silkeleyip düzelttim çünkü ağlamanın sırası değildi.


Berk Merve'nin yanına yaklaştığın da Merve uykusundan sıçrayarak uyandı alnın da terler birikmişti nefes nefese uyandığın da kabus gördüğünü anladık. Berk sakinleştirmek için " Bir şey yok kabustu sadece." dediğinde yatağın ucuna oturdu o sırada Merve beni gördü "Senin ne işin var burada eserinin ne durumda olduğunu merak mı ettin ya da şu an olduğum durum ile alay etmeye mi geldin?"


Bu kadar mı kötü duruyorum dışarıdan. Öyle bir şey yapacağımı nasıl düşünebilirdi? Evet duygularımı gizliyorum karşımdakine de belli etmiyorum fakat bu kadar da kötü olduğumu düşünmüyordum. "Merve seni anlıyorum bana kızgınsın veya kırgınsın ama ben senin düşündüğün gibi biri değilim ben de mecburdum." dediğimde onun yanına yaklaşıp elinden tutmak istedim fakat buna izin vermedi. Elimi itekleyip konuşmasına devam etti.


" Tam da benim düşündüğüm gibi birisin bencil, duygusuzun tekisin." Dışarıdan bencil ve duygusuz biri olarak gösteriyordum kendimi fakat kimse benim içimde ki acıyı bilemez. Benim böyle olmamda ki tek sebep patron değildi ne kadar bütün suçu ona yüklesem de geçmişim de yaşadığım olayların da etkisi vardı fakat bunu kimsenin bilmesine gerek yoktu.


Beni böyle bilmeleri daha iyi ben tam cevap verecekken Berk sözümü kesip en son söylediğim şeye cevap olarak" Mecbursun öyle mi? Sen Nihat Polat'ın gözbebeğisin sana hiçbir şey yapmayacağını ikimiz de biliyoruz. Sen ne dersen onu yapıyor, senin ne kadar acımasız ve kendini beğenmiş olduğunu biliyoruz. Yenilgi gururunu zedeler diye benim acı çekmemi göze aldın. " Nihat Polat'ın gözbebeği MİHRA ÇAKIR herkes böyle biliyor kimse ilk bu işlere başladığım zamanlar da hiçbir tecrübem olmamasına rağmen sırf yenildim diye günlerce işkence çektiğimi, kızgın şişler ile sırtıma yazılar yazıldığını ,kırbaçlar ile dövüldüğümü, aç susuz kaldığımı bilmiyor.


Herkes sadece gözbebeği olduğumu biliyor. Kalbime bir bıçak saplanmış gibi hissediyordum bu sözlerin bende açtığı yarayı bilseydin de böyle konuşur muydun acaba Merve?


Gözümden akan yaşı durdurmadım bu sefer gerekirse sırf bu yüzden yeniden işkence çekerim ama insanlar da benim duygularımın olduğunu bilmeli Berk başını bana doğru çevirdiğinde gözümden akan yaşı gördü ve kasıldı ağlamam onun canını yakıyordu fakat benim de canım yanıyordu, benim de bir kalbim var ve insanlar bunu düşünmeden konuşuyor.


Ne kadar dışarıdan acımasız da görünsem bu konuşmayı yapmamalıydı. Gözümde ki yaşı silip bu konuşmayı sonraya ertelemeyi tercih ettim. Şu an yeri ve zamanı değil. Merve gözlerini bir kere olsun benim gözlerime kenetlemiyordu konuşurken bile karşısına bakıyordu.


Odaya ilk geldiğine bakmış daha sonra bakışlarını çevirmişti " bunları sonra konuşuruz Merve seni kurtarmaya geldik ve fazla zamanımız yok" dediğimde nihayet bana bakmıştı gözlerinde ki parıltıyı gördüğüm de her ne kadar kırılmış olsam da o an o bakışlarından sonra her şeyi unutabilirdim. Çaresiz birinin umudu olmak dünyada ki en güzel şeydi Merve'nin gözlerine korku yerleşince nedenini az çok anlamıştım daha sonrasın da olacakları düşünüyordu.


" Merak etme biz her şeyi düşündük." dediğim de Berk'te beni onaylamak istermiş gibi başını olumlu anlam da salladı.


"Biz şuan buradan çıkalım gerisini anlatırız." Adamlardan birine işaret ettiğim de Merve'nin yanına gelip kolunda ki serumu çıkarttı bu konular da tecrübeli oldukları için sorun çıkmadan serumu çıkarttılar .


Berk ise Merve'yi yatağından doğrultup yatağın yanında ki terlikleri giymesin de yardımcı oldu ben yanına yaklaşmak istemedim. Her ne kadar şuan yardım ediyor olsak ta benden haz etmediğini biliyordum.


Merve dengesini sağlayamayıp düşecek gibi olduğundan adamlardan biri onu kucağına aldı diğeri ise koridoru kontrol edip bizi yönlendirdi bu sefer arka bahçenin kapısında çıkacağımız için oraya doğru yol aldık. Bahçeden çıkarken etrafı kolaçan ettik neyse ki kimse yoktu.


Hastanede ki doktorların yemek saati olduğu için kimse ortalarda yoktu güvenlik ve girişte ki danışman bizim tarafta olduğundan pek zorlanmadık. Arabanın önüne geldiğimiz de adamlardan biri arka kapıyı açtı diğeri ise Merve'yi içine oturtturdu biz de Berk ile arabaya geçtiğimiz de herkes tamamdı geriye sadece patrona haber vermek kalıyordu.


Merve yorgunluktan olsa gerek başını dahi kaldıramıyordu başını cama yaslayıp gözlerini kapatmıştı şuan hiçbir şeyi sorgulayacak durum da değildi tamamen bize ayak uyuyordu.


Berk ise bana yaklaşıp Merve'yi rahatsız etmemek için kısık bir şekilde "patronu nasıl halledeceksin" omuzlarımı silkip


" O iş bende siz eve geçin ben patronun yanına geçip işleri halledecem" dediğim de


" Karşı tarafı nasıl halledeceğiz peki? Kamera kayıtlarına baktıkların da her şeyi göreceklerdir."


" Orasını patron halleder. " dedim ve bende bakışlarımı pencereye doğru çevirdim.


Hayat ne kadar da acımasız insanlara acılarını göstermediğin için hiç acı çekmediğini sanıyorlar. Empati kuramıyorlar bu kişi neden böyle neden acımasız neden duygusuz diye geçip sorgulamadan yargılıyorlar.


Bu hayat bize bunları öğretmeseydi biz de duygularımızı belli etmesini bilirdik ama hayat bizi buna mecbur bıraktı. Duygularımı dışarıya belli ettiğim için günlerce işkence çektiğimi bilmeden sırf duygularımı belli etmemem için 8 yıl boyunca eğitildiğimi bilmeden beni suçluyorlar .


8 yıl boyunca eğitilip sırf sevdiğin insanı kaybettiğinden dolayı acı çektiğin için bunu da dışarıya belli ettiğin için günlerce acımasızca işkence çekince duygunu belli edemeyecek kadar hissiz kalıyorsun.


Eve geldiğimiz de düşüncelerimden sıyrılıp bakışlarımı Berk ve Merve'ye çevirdim yolcu koltuğunda oturan adam gelip Merve'yi kucağına aldı ve eve doğru ilerledi Berk ise arabadan çıkarken onu kolundan tutup " Merve'ye misafir odasında ki yatağı hemen hazırla ve bir çorba yap. İyi gelir bir de halen çok korkuyor bizi sorgulamadan geldi ama için de halen kuşku var ben gelene kadar ona her şeyi anlat ben şu işleri halledip geleceğim." Dediğimde yüzüme hayran hayran baktı. Beni başımın üstünden öpüp


" Tamam sen merak etme sadece kendine dikkat et" dediğin de gülümseyip başımı salladım.


Berk'te arabadan inip eve doğru yürüdü sürücü koltuğunda ki Cem abiye " beni patronun yanına götür müsün ?"


Başını olumlu anlam da sallayıp. "Tabi götürürüm"


Kulaklığımı takıp müzik dinleyerek yolculuğun tadını çıkardım bu hayatta nadir şeylerden zevk alırdım bunların için de motor sürerek şarkı dinlemek bir de araba yolculuğun da müzik dinlemek var.


Salona geldiğimiz de arabadan indim salonun önünde durduğuma iyisiyle kötüsüyle burada uzun bir zaman geçirmiştim bana çok şey öğretmişti burası bir çok şey alıp bir o kadar da bana bir çok şey kazandırmıştı bunlardan biri ise


Berk'ti...


Berk, aklıma geldiğinde istemeden yüzümde tebessüm oluşmuştu.


Bu hayatın bana kazandırdığı en güzel şeydi...


Salondan içeri girip patronun odasının önüne geçtiğimde kapıyı çaldım.


"Gel" komutunu aldığım da kapıyı açıp içeri girdim


Patron başını kaldırıp bana baktığın da gülümsedi


"Bende seni çağıracaktım geç otur da konuşalım"


Masanın önünde ki sandalyeye oturup patronun yüzüne bakmaya devam ettiğim de


"Beni neden çağıracaktın"


"Maçtan kazandığın ödül için"


Kaşlarımı çatıp


"Ne ödülünden bahsediyorsun kız iki vuruşta bayıldı" dediğimde alayla sırıttı


"Orası bizi ilgilendirmez maçı sen kazandın ve karşılığın da sana İstanbul'da ki şirketlerinin %5'lik payını senin üstüne yapıyoruz o şirketin üstüne oynuyoruz ve bütün maçlara sadece sen ve Berk katılacak "


Dediğin de bıkkınca nefes verdiğim sözlerine kaldığı devam etti


"Uzun zamandır o şirket için plan yapıyorum ve o şirketi almanın tek yolu sizsiniz çok iyi işler yapıyorlar yurt dışın da fazlaca popülerler "


"Bizim şirketler de fazlasıyla popüler ne gerek var o şirkete"


"Bütün gücün bizim elimiz de olması gerekiyor tek rakip bile kalmaması gerekiyor karşımız da"


"Bana ve Berk'e yenileceklerini biliyorlar kendilerini riske atmazlar bu işin içinde bir iş olmalı"


Bu söylediğimin üstüne kısaca bir düşündü önceden bunları düşünmemiş olmalı nasıl düşünmez ki? gözünü hırs bu kadar bürümüş olamaz.


"Onlar zaten benim yeneceğimi biliyordu kendilerini riske atacak bir şey yapmazlar bunu sakın unutma patron sana ne oluyor."


Kısaca düşündü.


" Böyle bir şey yapacaklarını sanmıyorum "


"Nasıl bu kadar emin olabiliyorsun?"


"Bana oyuna getireceğini sanmıyorum beni karşısına almak istemez çünkü."


Alayla sırıttım


"Sen o kadar emin olma yine de patron bu işi bir araştır ."


"Böyle bir ihtimal olacağını neden düşündün sen"


Alayla sırıtmaya devam ettiğim de


"Bunu bize sen öğrettin patron her ihtimali düşünmek gerekiyor sen nasıl bu ihtimalleri düşünmezsin aklın nerede" dediğimde beni onaylar gibi başını salladı.


"Haklısın ben bu ihtimalleri düşünmedim ve seni de iyi yetiştirmişim aferin hep böyle devam et bu aralar bazı yeni sorunlar çıktığından sorgulamadan kabul ettim"


"Anlaşmanın içeriği neydi"


"Bütün maçları bizim takım kazanırsa İstanbul'daki şirketin %50'si bizim olacaktı yani senin ve Berk'in"


Sözünü kesip lafa atladım


" Sen kendine pay almayacak mıydın?"


Başını olumsuz anlam da salladı


"Hayır almayacaktım. Bizden ise karşılığın da seni istediler" dediğinde kaşlarımı çatıp bakmaya devam ettim.


" Beni mi? ilk gözden çıkardığın kişi ben miydim?" dediğim de yüzümde ki acıyı fark etmişti. Şaşırmamam gerekiyordu her zaman, herkesin ilk gözden çıkardığı kişi ben oluyordum.


"Benden sadece seni istediler bende ne de olsa senin maçı kazanacağını bildiğimden sorun etmedim."


Alayla sırıttığım da aynen dermiş gibi kafamı sallamak ile yetindim.


Kapı sert bir şekilde açıldığın da korkuyla başımı kapıya çevirdiğim de benim ile beraber patronda kafasını çevirmişti.


"Ne oluyor lan sen kimsin de benim odama böyle girersin" diyen patron


"Neler olduğunu sen söyleyeceksin siz kimsiniz de benim takımımdan birini kaçırırsınız " demek oluyordu ki bizim Merve'yi kaçırdığımızı öğrenmişti.


Söylediği şeylerden sonra bakışlarımı patrona çevirdiğim de çatık kaşlarıyla bana bakıyordu.


Kızmayacağını biliyordum o nedenle rahattım fakat biraz masum görünmem gerekiyordu.


Patronun yüzüne masum masum baktığım da kaşlarını düzeltmişti benim yaptığımı anladığında bilmediğini belli etmemek istermiş gibi kaşlarını tekrardan çatıp gelen Ali Aksoy'a bakışlarını çevirdiğinde.


Alayla sırıtarak "aaa öyle mi yapmışız" bakışlarını bana çevirip


"Duydun mu Mihra biz takımından birini kaçırmışız senin haberin var mı bu durumdan?"


Bende alayla sırıttığım da


"Yok patron ne zaman olmuş ki bu olay"


Ali Aksoy bize ters ters bakarken tavrımız onu daha da sinirlendirmiş olacak ki alnında ki damarlar daha da belirginleşmiş ,dişlerini sıktığından dolayı çenesi kasılmıştı.


"Dalga mı geçiyorsunuz lan "


" Biz hiç öyle bir şey yapar mıyız aşk olsun Ali" dedi patron


Dayanamayıp kahkaha patlattığım da patron sırıtmaya devam ediyordu.


"Lan sikerim böyle işi verin lan Merve'yi" dediğinde yanımda ki sandalyeye bir tekme atıp yere savurmuştu.


Bu yaptığına patron sinirlenmeye başlamıştı. Adamlar sesleri duyduktan sonra içeri girip Ali Aksoy'u kollarından tutmuşlardı.


Patron daha fazla kendini tutamamıştı karşımızda duran adamın yüzüne bir yumruk geçirdiğinde.


"Sen hangi hakla benim mekanım da, benim karşımda atarlanırsın lan ? evet biz kaçırdık ne yapacaksın?" dediğinde karşısında ki adam burnundan akan kanı eli ile silip kızgın bakışlarını patrona çevirdi.


"Merve'yi geri bana verin "


Patron histerik bir gülüş sergilediğin de " vermiyorum lan gel de al sıkıyorsa"


Karşımızda ki adam sinirden domates gibi kızarmıştı sabrının som demlerindeydi fakat elinden bir şey gelmiyordu.


"Ya Merve'yi bana verirsin ya da başına geleceklere katlanırsın."


Dediğinde patron bir yumruk daha geçirdiğinde adamın yüzü yana doğru savrulmuştu.


"Bir daha beni tehdit etme cüretine kalkışırsan sadece Merve'yi almakla kalmam canını da alırım."


Adamlara başıyla işaret verdiğinde adamlar Ali Aksoy'u odadan çıkartıp kapıyı örttüler.


Patronun bakışları bana kaydığında huzursuzca yerimde kıpırdandım daha yeni ki olaylardan dolayı tırsmadım desem yalan olurdu.


"Nereye götürdünüz kızı" neden götürdüğümü sorgulamamıştı bile gereksiz yere tırsmıştım. (iki saniyelikte olsa)


"Berk'in evine, hasta olduğundan orada bakmak istedik" dediğimde başını sallamak ile yetindi olduğu yerden hareketlenip yerine geçip oturduğun da bakışlarını bana çevirdi.


"Ali'nin bu işin peşini bırakacağını sanmıyorum"


"Bırakmasa ne yapabilecek ki? Kimse Merve'yi alamaz buna izin vermem" sesim sonlara doğru yükselmişti.


"Anlıyorum zor durumda olanlara yardım etmek istiyorsun ama merak etme ben her zaman arkandayım ve Ali'de elinden geleni ardına koymasın sen istediysen bir kere bu iş bitmiştir. Sen yeter ki iste ama şunu da sakın unutma merhametine kapılıp en ufak bir hata işlersen sonu senin için kötü olur. Bir an önce içinde ki son iyi duyguları öldürmeye bak." bana babacan bir tavırla baktığında bir zamanlar çektiğim işkenceleri sanki karşımda ki adam değil de başkası yapmış gibiydi. Geçmişte işkence çekmiş olsam da şu an çok iyi bir konumdaydım istediğim her şey oluyordu yani şimdilik onunda dediği gibi en ufak hatamda geçmişteki acıların aynısını çekebilirdim.


Yüzümde sıcak bir tebessümle "teşekkür ederim" demek ile yetindim.


Salondan çıkıp Berk'in evine geçtiğimde Merve uyuyordu. Berk , Merve ile konuşmuş benim niyetimin kötü olmadığını izah etmişti şuan Berk ile mutfakta yemek hazırlıyorduk Merve'nin iyi beslenmesi gerekiyordu.


"Berk salatayı sen yapsana bol ekşili olsun ama"


"Tamam yapıyorum "


Berk mutfak masasından kalkıp dolaba yöneldi malzemeleri çıkartıp bolca yıkadıktan sonra doğramaya başladı bende o sıra pirinç pilavı yapıyordum.


Bugün benim en sevdiğim yemeği yapıyorduk pirinç pilavı üstüne tavuk ve de bol ekşili salata .


Berk ile beraber kaldığımız zamanlar da sırayla istediğimiz yemekleri yapardık ikimizin de eli yemek konusunda marifetliydi neyse ki yoksa aç kalırdık .


Sporcu olduğumuzdan yediklerimize dikkat etmemiz gerekiyordu ama arada sırada kaçamak yapıyorduk tabi ki de.


"Salata hazır, sofrayı da kurdum başka bir şey kaldı mı?" dediğinde hangi ara sofrayı kurduğunu anlamamıştım.


"Turşu koydun mu masaya bak bu yemeğin yanında turşu olmazsa ben sofraya oturmam"


"Turşu kalmadı ki dün bitti." dediğinde dudağımı büküp Berk'e baktım dün bitirdiğimi unutmuştum bugün alacaktık ama olaylardan dolayı unutmuştuk ikimiz de.


Berk yanıma gelip yanağımı öptüğün de " Merak etme ben şimdi markete gider alırım sen bükme o dudağını dayanamadığımı biliyorsun." yanaklarımı parmaklarının arasına sıkıştırıp " ben neden sana hiç kıyamıyorum ya niye bu kadar tatlısın eşek" dediğinde canımı acıttığı için yüzümü ellerinden kurtarmaya çalıştım.


Karşım da pis pis gülerken yanaklarımın kızardığına adım kadar emindim beyaz tenli olmanın verdiği bir zorluk . Yüzümü ellerinden kurtardığım da omzuna hafif vurup " Pislik canımı acıttın. "


"Oyy kıyamam senin canın mı acıdı? Gel de öpeyim."


Tam bir salak olup söylediği şeye inandım ve yanağımı öpmesine izin verdim. Pardon ısırmasına öpecekmiş gibi yaptı fakat yanağımı ısırdı ve topuklayarak mutfaktan çıkmıştı arkasından.


"Berk eve geldiğinde gebertecem seni hayvan canımı çok acıttın ."diye bağırdım .


Bakışlarım mutfak kapısının önünde ki Merve'ye kaydığında seslerimizden dolayı uyandırdığımız için üzülmüştüm.


"Özür dilerim bir an evde senin olduğunu unuttum ve Berk ile biraz bağırıştık." Dediğimde yüzünde ki tebessüm ile mutfağa girmişti.


"Sorun değil uzun zamandır mutluluktan dolayı bağıran insanların sesini duymamıştım. Bana da iyi geldi."


Söylediklerinden dolayı içim acımıştı az çok Merve'nin geçtiği yollardan geçmiştim, nasıl acılar çektiğini biliyorum ama benim yanımda Berk olduğundan dolayı unutmuştum yani en azından unutmaya çalışıyordum.


Berk tanıştığımız günden beridir beni yalnız bırakmıyordu üzülmeme izin vermiyordu ama Merve'nin yanında kimse yoktu acılarını unutturacak, çektiği işkenceleri engelleyecek ya da çektiği işkencelerden sonra yaralarına saracak kimsesi yoktu.


"Bundan sonra daha çok duyacaksın o zaman hem sende bizim aramıza katılırsın Berk ve ben birbirimizden başka kimse ile samimi olmayız, herkese mesafemizi koyarız ama artık sende bizdensin yabancılık hissetme "dedim


Yüzünde ki gülümseme büyüdüğün de bende gülümsemiştim bu hayatta ki tek gayem olan yardıma ihtiyaç duyan insanların bir gün yüzünün gülümsemesiydi ve ben bugün yalnız, zorluk çekmiş birini gülümsetmiştim çok güzel bir duyguydu.


"Ellerini yıkayıp masaya geçip otur istersen Berk'te geldiğin de yemek yemeye başlayabiliriz"


"Tamam" dediği sırada zil çalmıştı kapıya bakmaya gideceğim sırada "ben açarım" diyen Merve ile yerimde durmuştum başımı sallayıp yemekleri tabaklara koymaya başladım.


O sıra da arkadan bana doğru uzatılan baharatlı cips ile başımı iki yana salladım. Berk benim gazabımdan kurtulmak için beni baharatlı cips ile kandırabileceğini sanıyordu ama yanılıyordu . Yani yanılmalıydı bir baharatlı cipse kanmamalıydım.


"Beni baharatlı cips ile kandıramazsın Berk" dediğim de


"Bence kandırılmalısın "bana öyle bir masum bakıyordu ki kıyamıyordum bile anlaşılan yorgundu ve dayak yiyecek hali yoktu. Eğer hali olsaydı sırf benimle kapışmak için bile direnir üstüme oynardı daha sonra da ben sinirlenip onunla küçük tatliş bir savaş içerisine girerdim.


Dilimi damağıma vurup hayır anlamında ses çıkardım.


" Lütfen kandırmama izin verir misin? Ben dayak yemek istemiyorum lütfenn"


" Madem dayak yemek istemiyorsun neden bana bulaşıyorsun" şuan yüzünde olan o masum korkudan dolayı kendimi tutamayıp yanaklarını ısırabilirim ama kendimi tutmam lazım sonra çok yüz buluyor daha çok bana bulaşıyor bende pek sabırlı biri değilim.


"Ya kızım alışkanlık işte" gülmemek için üstün çabalar sarf ediyordum. Şu masumluğa bak ya kim buna dayanabilir ki?


"Tamam Berk bu seferlik bir şey yapmıcam cipsimi benim odamdaki atıştırmalık dolabıma koy. Umarım kendine ve Merve'ye de almışsındır yoksa tekrardan gidip alırsın.


Rahatça nefes verip yüzünde ki gülümseme ile bana sarıldı daha sonra " sen hiç merak etme herkese aldım ama sana iki tane aldım.


Dudaklarımın kenarı kıvrılırken " peki öyle olsun bu seferlik .Akşam öpücüğümü alim daha sonra sofraya geçelim."


Hiç vakit kaybetmeden iki yanağımı da öpüp cipsimi odaya bıraktı daha sonra da sofraya geçip oturdu.


Merve ilk başlarda fazlası ile çekingen davrandığından bize pek fazla ayak uyduramıyordu ama daha sonra yavaş yavaş açılmıştı.


Öyle masum ve güzel bir kızdı ki insan bakmaya kıyamıyordu.


Ama en azından verdiğim sözü yerine getirdim ve bir kız çocuğunu kurtardım.


EVEET BÖLÜMÜN SONUNA GELDİK.


BÖLÜM NASILDI?


KARAKTERLERİMİZ HAKKINDA GÖRÜŞLERİNİZİ YAZARSANIZ SEVİNİRİM.


MİHRA


BERK


MERVE


NİHAT POLAT


ALİ AKSOY


8 BİN KELİMELİK BİR BÖLÜM YAZDIM. LÜTFEN EMEĞİMİN KARŞILIĞINI VERİNİZ EFENİM. İKİ PARTA AYIRDIM BU PART ÇOK ÇOK UZUN.


OY +YORUM +


TAKİBİ HAK ETTİĞİMİ DÜŞÜNÜYORUM:)


SOSYAL MEDYA HESAPLARIM:


İNSTAGRAM:SİRİNEMSİ.1


TİKTOK. SİRİNEMSİ.1


BENİ BURADAN DA TAKİP EDERSENİZ YENİ BÖLÜM DUYURULARINI HIZLI BİR ŞEKİLDE GÖRÜRSÜNÜZ.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 


Loading...
0%