@sirinemsi
|
YENİ BÖLÜM İLE TEKRARDAN KARŞINIZDAYIM.
UMARIM BEĞENDİĞİNİZ BİR BÖLÜM OLUR. İLGİ GÖRÜRSE DEVAM EDECEĞİM DEMEYİ ÇOK İSTEDİMM FAKAT BU BÖLÜMDEN SONRA BİR DAHA BÖLÜM PAYLAŞMAYI DÜŞÜNMÜYORUM.
KURGUM ÇOK İYİ VE BEN HENÜZ YENİ OLDUĞUM İÇİN KURGUYU BASİT BİR DİL VE ANLATIM İLE BOŞA HARCAMAYI İSTEMİYORUM . BU YÜZDEN BU KURGUYA ARA VERİP DAHA NORMAL KENDİMİ GELİŞTİREBİLECEĞİM KURGULAR YAZMAYI DÜŞÜNÜYORUM.
SİZLERİ ÇOK SEVİYORUM OKUNMA ORANIMIZ ÇOK GÜZEL İLERLİYOR FAKAT BEĞENİ VE YORUM ÇOK DÜŞÜK BU YÜZDEN BİRAZ MORALİMA BOZUKA ŞEKERİM.
NEYSE ÇOK UZATMADAN SİZLERİ YENİ BÖLÜME UĞURLUYORUM ÖPÜLDÜNÜZZZ.HATALARIM VARSA AFFOLA
10 yıl önce
Bu hayatta en zor şeylerden biri; gördüğün şiddete, işkenceye, aşağılık suçlamalara maruz kaldığın halde sesini çıkaramamandır.
Günümüzde çoğu kadın eşinden, babasından şiddet gördüğü halde sesini çıkaramıyordu. Üstüne bir de hapis hayatı yaşıyordu. Eşinden ya da babasından izin almadan dışarıya çıkamayan onlarca masum kadın ve kız çocuklarımız var.
Bu hayatta erkeklere gösterilen gereksiz sevgi ,el bebek gül bebek büyütülmek bu gün onlarca kadın ve kızlarımızın başına büyük işler açıyordu.
Kadın olduğu halde ötekileştirilmeyi,aşağılanmayı kabul eden yüzbinlerce cahil kadınların yetiştirdiği erkekler ortalıkta ben erkeğim diye dolaşıp kafalarına esen her şeyi yapıyorlar.
Bugün bir kadın gece dışarı çıkamıyorken ondan öte gündüz markete dahi çıkamazken eve hapsedilip şiddet gördüğü için ve daha fazla dayanacak gücü kalmadığı için benden yardım istemişti.
Evet 17 yaşındayım evet beni arayan kişi 22 yaşında ve benden yardım istiyordu.
Boksör olmanın bana kazandırdığı en büyük şeylerden bir diğeri arkamda bir sürü adamın olmasıydı.
Belki henüz reşit değildim ama bu benim kadınlarımızı koruyamayacağım anlamına gelmiyordu.
Sabah saat altıda beni arayıp olanları anlatan Fatma abladan sonra bir hışım yataktan kalkıp Berk’i uyandırdım. Benim evin içinde ki bağırış seslerime ve telaşlı hallerime uyanan Merve kuşum da Berk gibi neler olduğuna dair oturduğu koltuktan bana soran gözlerle bakıyordu.
“Kızım geç otur şuraya da anlat ne bu telaşın?”
Şu an sinirden midir? Bilmiyorum ama asla dinmek bilmeyen gözyaşlarım benim işimi daha çok zorlaştırıyordu.
Daha fazla deli danalar gibi odanın içinde dolanmayı bırakıp Berk ve Merve’nin karşısında ki tekli koltukların ucuna oturdum. Sinirden ve stresten sallanan ayaklarımı asla durduramıyordum.
“Anlat artık Mihra telaşlandırma insanı kuzum” Merve’nin aramıza katılalı on gün olmuştu. Neyseki aramızdaki buzlar anlayamadığım bir şekilde hızla eriyip gitmişti.
Daha öncedende beni sevdiğini ve bana fazlası ile imrendiğini söylemişti.
“ Bakın şimdi beni biraz önce Fatma abla aradı. Berk biliyor da sen bilmiyorsun Fatma abla benim tanıdığım bir arkadaşımın ablası, kocasından fazlası ile şiddet görüyor. Kocası ise resmen hapis hayatı yaşatıyor.” Sinirden sesim çatallaşmıştı. Bu yüzden konuşamıyordum. Gözlerimden ateş çıkıyordu resmen.
“ Aileside arkasında durmuyor hatta babasıda Fatma ablanın eşine eti de kemiği de senin sen ne yapıyorsan haklısın diyen bir baba . Baba demeye de bin şahit gerekte neyse. Fatma abla ilk evlendiği zamanlarda hamile iken eşi ile bir konuda tartışmışlar galiba ama hatırlamıyorum olayı.”
Bir müddet hatırlarım diye düşünmeye çalıştım fakat hatırlayamadığım için cümleme kaldığım yerden devam ettim. Berk’in yüzü bir anda asıldı ve üzüntü içinde bana baktı.
“Her neyse hatırlayamıyorum. Eşi Fatma ablanın babasını arayıp Fatma ablayı şikayet etmiş. Kadın dolma aşermiş oturma odasında dolma yerken bir anda kapı sert bir şekilde çalmış.” Daha fazla devam edemiyordum canice bir olaydı çünkü söylemeye dilim varmıyordu.
“Fatma abla neler oluyor diye kapıyı açmış o sırada babası Fatma ablayı dövmeye başlamış hem de saatlerce hamile olduğu halde. Kadının beline tekmeler savurmuş … kadın yerde canının acısı ile ağlarken babası ile gelen annesi kızını zerre korumadan babasının dövme işi bittikten sonra evden çıkıp gitmişler. Kadın da dayağı yediğinin ertesi günü tuvalette düşük yapmış.”
Gözümden akan yaşların ardı arkası kesilmiyordu benim ile birlikte Merve’ninde gözünden yaşlar akıyordu.”Peki bu kadına sahip çıkacak kimse yok mu?” dedi Merve.
Maalesef dercesin utançla başımı salladım. “ O erkektir yapar sen eşine karşı kadınlık görevini yerine getir demekten başka bir şey demiyorlar.” Sinirle soluyordum. Nasıl böyle söylüyorlardı? Kendileri de bir kadındı onu da geçtim hiç mi insanlık namına acımıyorlardı ya.
Berk karşımda sinirden kızarmış bir durumdaydı kendini zor tutuyordu.
“Bu sefer ne yapmış o piç kurusu” diye sinirle haykırdı.
“Fatma abla çocukluğunu yaşayamadığından çocuk ruhlu biri. Eşi telefonda oyun oynarken ona kalk biraz dışarı çıkalım diye ısrar etmiş kolundan çekiştirmiş.” Son sözü söylerken gözlerimi kapattım o an gözlerimde canlanıyordu çünkü.
“Fatma abla kolunu çekiştirirken eşi olacak şerefsiz sinirlenmiş ve kadının bileğini tutup ters çevirmiş.” Berk ani bir hareketle ayağa kalktı.
“Ne dedin sen gülüm? O şerefini siktiğim kadının bileğini mi çevirmiş?” hiçbir cevap veremedim. Merve Berk’i sakinleşmesi için ikna etmeye çalışıyordu fakat kendisi de en az Berk kadar sinir doluydu her an patlayacak bir bomba gibiydi.
“Fatma ablanın bileği incimiş. Bunları bana ağlayarak anlattı o an bir kez daha söz verdim bu hayatta son nefesime kadar kadınlarımızın ve kız çocuklarımızın yanında olup . Yeryüzündeki piç kurularını ortalıktan yok edeceğime dair.”
“Her zaman yanındayım Mihra. Elimden dövmekten başka bir şey gelmez ama safımı belirtmek isterim.” Dedi içten bir şekilde Merve.
“Sağ ol tatlım emin ol elinden gelecek çok şey var. Sizin ile bir plan yapmamız gerekiyor.”
“Ne planı söyle hemen yapalım”dedi Berk
“Evet söyle Mihra daha fazla zaman kaybetmeyelim.”
“Tamam geçin oturun şöyle” çenemle karşı koltuğu işaret ettim . Berk sinirlendiği için ayağa kalkmıştı Merve’de onu sakinleştirmek adına kalkmıştı. İkisi de geçip karşıma oturdu.
“Şimdi öncelikle bu evden benim eve geçiyoruz hem orası büyük ve korunaklı.” Berk’in evi şehir içinde olduğunda pek koruma yerleştiremiyorduk etrafa dikkat çekmemek adına.
“ Fatma ablanın eşinin ismi , adını dahi ağzıma almak istemiyorum ama o soysuz itin ismi Veysel Tok saat 8’de işe gidecek. Berk sen adamlara haber ver onun yol güzergahını bulup kimseye fark ettirmeden yakalatıp depoya gönderiyorsun ben de Merve ile birlikte Fatma ablayı alıp bizim eve geçiyorum.” Dedim.
“Sizin bir de deponuz mu var?”dedi Mervoşum masumum.
“ Herhalde kızım ne sandın sen bizi” dedi Berk bir döl israfının daha icabına bakacağı için mutlu bir şekilde.
Daha fazla konuşup zaman kaybetmek istemediğimizden herkes odasına geçip hazırlandı. Berk bizden önce gitti çünkü onun adamlarla depoyu döl israfı için hazır hale getirmesi gerekiyordu. Ben ve Merve’de hazırlanıp evden çıktık.
*****
Sabah saatlerinin verdiği trafikten dolayı anca bir saatte Fatma ablanın evine gelebilmiştik. Evin önüne geldiğimizde belasını siktiğim eşi de evden çıkıyordu. Eşi arabasına binip uzaklaştıktan sonra biz Merve ile arabadan inip şoföre olası bir durumda bize haber vermesi için tembih ettik. Fatma ablanın evine doğru yol aldık. Fatma ablanın evi mahalle arası olduğu için fazla dikkat çekmememiz gerekiyordu.
Zili çalıp kapının açılmasını bekledik kapı açıldığında anında içeri girip üç kat merdiven çıktıktan sonra sonunda Fatma ablanın evine girmiştik.
Beni gördüğünde boynuma atlayıp hüngür hüngür ağladı. Sakinleştirmek adına sırtını sıvazladım.
“Sakin ol abla merak etme her şey bu gün son bulacak. Kurtulacaksın” elimin altında korkuyla titreyerek ağladığını gördükçe, hissettikçe kahroluyordum.
“İnşallah ablam inşallah” dedi ve benden ayrıldı. Gözleri yanımdaki Merve’ye takılınca tanıtmak amaçlı elimle Merve’yi gösterdim.
“Bu Merve aramıza yeni katıldı . Sakın ondan çekinme çok iyi biri”
Merve’ye ithafen “Memnun oldum ablam ben de Fatma” dedi .
“ Geçin içeriye kahvaltı yapmadıysanız size evde olan malzemelerle kahvaltı hazırlayayım.” Dedi. Bu durumda bile bizi düşünüyordu.
“ Yok abla kahvaltının sırası değil sen Can’ı da al gidelim bir an önce”
“Tamam uyuyordu uyandırıp geliyorum deyip kapının önünden ayrılıp içeri taraflara geçti zaten 2+1 evi vardı.
“Can’da çocuğu mu?” dedi Merve
“Evet henüz 4 yaşında”dedim.
Fatma abla oğlunuda kucaklayıp evden çıkarken”Ablam kıyafet almadım iki dakika çocuğu tut birkaç parça bir şey alıp gelim.”dedi
“Hiç gerek yok abla her şey benim evde var yanınıza hiçbir şey almayın.” Yola çıkmadan adamlara haber göndermiştim gerekli eşyaları almaları için.
“ Allah senden razı olsun ablam”
“Senden de abla. Hadi gidelim” Merve şefkatle Fatma abla ve kucağındaki çocuğuna bakıyordu bu gün bir tane daha kadın kurtarıyorduk onun verdiği gururla bana da baktı.
Bir buçuk saat sonra villanın önüne geldiğimizde güvenlik uzun demirden kapıyı açtı. Villanın içine girerken Fatma abla ise etrafı süzüyordu. Böyle büyük bir villayı hayatı boyunca görmemiş olacak ki etrafa büyülenmiş bir şekilde bakıyordu.
Arabayı otoparka koyup otoparktan eve girişi olan kapıdan içeri girdik sağımda Fatma abla solumda Merve şaşkınlıktan ağızları beş karış açık bir şekilde evin içini süzüyorlardı.
“Siz salona geçin ben görevliler ile konuşup geleceğim .” dedim.
“Salon ne tarafta?”diye mantıklı bir soru sordu Merve.
“ Doğru.” Şu an otoparktan evin içine giriş yaptığımız için görevliler bizim geldiğimizi henüz fark etmemişlerdi. Muhtemelen mutfakta hazırlık yapıyorlardı veya odalardaki son hazırlıkları yapıyorlardı.
“Tam karşınızdaki oda”dedim. Bu katta yani ilk katta bizi uzun ve geniş bir koridor karşılıyordu. Karşımızda salon onun çaprazında mutfak koridorun sonuna doğru görevlilerin odaları ve lavabolar vardı. Evim tam tamına dört katlıydı. Maçlardaki kazandığım para ile hayalimdeki ilk evimi kendim tasarlamak istemiştim ve bu evi yaptırmıştım.
2. katta yemek odası, misafir odası ve olurda eve çocuk gelir diye oyuncak odası vardı
3. katta spor odam ve annemlerin odası vardı.
4. katta ise benim ve Berk’in odası vardı. Malum ben ve Berk’in odası koca iki odaya bedeldi.Ayriyeten havuz kapalı havuz ve spa odası vardı . Bunun ile beraber koca bir teras berk ve benim odamdan terasa çıkılıyordu. İkimizin ortak buluşma alanı olarak yaptırmıştık. Terasımızı ise çiçeklerle loş led ışıkları ve oturma grupları ile donatmıştık.
Fatma abla ve Merve salona geçtiler ben de görevlileri bulmak adına mutfağa girdim fakat mutfakta değillerdi. Yapılan yemekleri kontrol etmek adına tüpün üstündeki tencerenin kapağını açtım ve yüzüme buram buram sarma ve dolma kokusu vurdu. Enfes görünüyorlardı. Diğer bir tencereyi açtığımda ise dolmanın yanına yakışacak olan Antep yuvalamasını gördüm.
Anlaşılan bugün ziyafet vardı.
Mutfaktan çıkıp üst kata misafir odalarının olduğu yöne doğru gittim . Koridorun sonundaki odanın kapısının açık olduğunu görünce orada olduklarını anladım.
Odanın içine girdiğimde görevli olan iki kız Selin abla ve Büşra abla, Fatma ablanın kalacağı odasını düzenliyorlardı Selin abla yatağa yeni serdiği pikeyi düzeltiyor Büşra abla ise Fatma abla ve Can’ın kıyafetlerini dolabın içine diziyordu.
“Kolay gelsin”
“Sağ olun Mihra hanım.”dedi Selin ve Büşra abla sırayla
“Merve’nin odası hazır mı?” dedim.
“Evet Mihra hanım” dedi Büşra abla .Bana hanım diye hitap etmelerini istemiyordum fakat patron özellikle bana hanım demelerini istediği için el mecbur hanım diyorlardı.bize hizmet eden bütün görevlileri patron seçtiği için el mecbur susuyordum.
“Elinize sağlık”dedim ve odadan çıktım.
Büşra ve Selin abla sabahın köründe onca işe koşturduklarından yorgun düşmüş gibiydiler. İşleri buydu fakat onlarda insandı onlarda yorulabiliyordu bu yüzden sofrayı kendim kurmam gerekiyordu.
Alt kata inip mutfağa geçtim yemekleri gerekli sunum tabaklarına koyup mutfaktaki ada tezgahına koydum.
Daha sonra tabak,bardak,çatal,bıçak ve kaşıkları da hazırlayıp ada tezgahına koydum. O sıra Merve mutfak kapısında belirdi.
“Neden tek başına yapıyorsun ?Beni çağırsaydın ya yardım ederdim.”dedi poçik yüzlüm. Bu kadar kısa sürede Merve’ye alışmam hiç alışası bir durum değildi. Ama kendimi çok iyi hissediyordum. Bir kız kardeşim daha olmuştu çünkü.
“Bebeğim sen sabah erken kalktığında yorgun hissettiğin için çağırmadım. “ dedim anaç bir tavırla. Bu söylediklerimin üstüne gözleri dolan Merve koşarak yanıma gelip boynuma sarıldı.
“Özür dilerim sana söylediğim kötü şeyler için. Annemin babamın beni düşünmediği yerde sana söylediğim kalp kırıcı sözlere rağmen ailemden daha çok aile oldun bana şu kısacık sürede.” Merve’min ailesi onu Ali’ye satmışlardı. O andan sonra bir daha ailesini görmemişti onun tek ailesi kendisiydi. Ama artık biz vardık onun hem annesi hem babası hemde kardeşi olurduk Berk ile.
“şşş özür dileme sen kendince haklıydın kuzum. Hepsi geldi geçti biz bu günümüze bakalım.”dedim bir anne gibi sırtını sıvazlayarak.
Merve benden ayrılıp “yapacak bir şey var mı?” dedi.
İçeceklerin olduğu dolabı gösterip “ayran ve su çıkarır mısın?”dedim.
“Tamamdır”
Merve içecekleri çıkarttı bizde yemekleri ve gerekli şeyleri yemek odasına götürüp servisleri hazırladık işimiz bittiğinde ise görevli ablaları ve Fatma abla’yı çağırıp yemeğe başladık. Yemeğin ortasında Berk’ten arama geldiği için sofradan kalkıp aramayı cevapladım.
“Efendim Berk”
“Veysel şerefsizini depoya getirdik güzelim. Sen de gel istersen.”
Histerik bir gülüş peydah etti dudağımdan. İşte şimdi başlıyorduk.
Bu gün günlerden 6 Şubat kendime verdiğim sözü yerine getirmiş bulunmaktaydım.
Bir kadınımızı döl sikiğinden kurtardım. Dahası da nicelerineydi.
Tekrardan sofraya geçip işimin çıktığını ve çıkmam gerektiğini söyleyip odama geçtim rahat giyinmem gerekiyordu. Malum bir işimiz vardı çünkü .
Üstümü giyinip hızla evden çıkıp arabanın önünde dikilen iki koruma ile göz göze geldik. Ben söylemesem de anladılar. Biraz akıllı korumalardı. Ben olsam bana bir şeyi söylemeseler anlamazdım bunlar müneccim olabilirlerdi.
Bana arka kapıyı açan korumaya küçük bir baş selamı verip arabaya girdim.
Uzun zaman sonra birini döveceğim için sabırsızlanıyodum. Başımı cama çevirip nasıl işkenceler uygulayabilirim diye düşündüm aklımdan onlarca accımasız işkence geçti. Hem ne acıyacaktım o sik salağına.
Böyle gereksiz insanlar yüzünden ağzımı bozuyordum yıllardır ağzıma tek bir küfür dahi almayan ben konu kadına şiddet gösteren erkeklere gelince küfür makinesine dönebiliyordum.
Yarım saatin sonunda araba ıssız bir tarlaya girdi karşımızda dışı siyah duvarlarla kaplı depo duruyordu.
Arabadan inip depoya doğru ilerledim beni kapıda karşılayan Berk’e minik bir gülümseyip depodan içeri girdim. Ve o mahlukatın olduğu odanın hangisi olduğunu Berk’e sormak için arkamı dönecekken arkadan rahat bir tavırla 5 numaralı odada dedi.
Burada işkencenin boyutuna göre odalar numaralara ayrılıyordu. Ve Veysel beyciğimiz tam da layık olduğu gibi üst düzey işkence odasına alınmıştı.
Mutlu olmuştum.
Hak ettiklerini yaşamadan ölmeyeceklerdi.
Kapıyı açıp odanın içine girdim karşımda tavandan sarkan zincirlerden bileğinden asmışlardı. Neler olduğunu anlamaya çalışıyor gibiydi kuş beyinli.
“Siz kimsiniz beni neden buraya getirdiniz? Benim hiçbir suçum yok.” Dedi karısına acımadan şiddet uygulayıp eve hapseden Habeş Maymunu.
“Kes lan sesini ne car car bağırıyorsun? “ dediğimde bakışları anında bana döndü kapıdan geldiğimde beni görmemişti önünde dikilen korumalardan dolayı.
“Sen…” dedi şaşırmış bir ifade ile.
“Ben yaa… ne oldu gördüğüne sevinmedin mi? Halbuki size geldiğim ilk gün bana dokunmaya kalkışmıştın.” Yüzü buz kesti.
Arkamdan gelen Berk daha yeni söylediğim şeyi idrak edememiş gibi doğrulamak amacı” sana dokunmaya kalkıştı derken?” yüzü samimiyetten öte korkunç bir hal almıştı. Şu an ne yapacağını kestiremiyordum her an Veysel’i öldürebilirdi asla birinin bana dokunmasını kaldıramazdı. Ağabeylik iç güdüsü ile…
“Önemli bir şey değil .”sesim çok soğuk çıkmıştı. O gün henüz 15 yaşımdaydım. Kendimi korumak için özel bölgesine güçlü bir tekme atıp kaçmıştım.
O günden sonra Fatma abla utancından asla bana yazmamış beni sormamıştı. Taki bu gün yardım için yazana kadar.
Bu konudan Berk’e asla bahsetmemiştim. Başına bir iş açabilirdi.
“Önemli bir şey değil ha peki öyle olsun.” Berk cam dolaba ilerleyip eline demir bir bakyo alıp Veysel Tok’a doğru hızla ilerleyip kafasına bir tane geçirdi.
Ona yetişmek adına koşmam gerekmişti ama yine de yetişememiştim.
Hiddetle “Berk ne yaptın?” dedim.
Umursamaz bir ifade ile elinde ki balyozun ucunu yere indirerek bana döndü.
“Önemli bir şey değil.” Dedi daha yeni onsa söylediğim söze ithafen.
Elimi anlıma vurdum çaresizce. Berk bu işi sadece bir yalyoz darbesi ile bitirmeyecekti. Eve Veysel’e acı çektirmek için buradaydık ama sağ bırakmamız gerekiyordu.
“Tek bir darbe ile bayıldı bu. Sinirimi alamadım.” Adamlardan birine başı ile sağımızdaki masayı işaret etti.
Olaylar geri dönülmez bir yere gidiyordu fakat durdurmaya niyetim yoktu bu gün merhamet edersek yarın hiç çekinmeden devam edeceklerine adım kadar eminim.
Büyük bir zevle bayın olan Veysel soysuzunun yandaki basaya sürüklenişini izledim.
Berk kesin ve net cevap bekleyen bir tonda “Hangi eli?” Bana dokunduğu elin hangisi olduğunu sormuştu.
Sesimde gram duygu olmayan bir tonda “Sağ” diye cevap verdim. Başımı ağır ağır aşağı yukarı salladı.
Dolaba ilerleyip küçük baltayı eline alıp masaya doğru ilerledi. Bir cani olarak görebilirdiniz ama şu an bu hayatta hiç eğlenmediğim kadar eğleniyordum.
Berk Veysel’in yanına vardığında adamlar Veysel’in sağ elini masaya koymuştu. Veysel baygın olduğu için elini birinin tutmasına gerek yoktu.
“Demek bu elinle dokundun.” Sessiz ama bir o kadarda kendini dizginlemeye çalışan bir tonda.
Berk baltayı havaya kaldırdığında aldığım nefesi tuttum gözümü kırpmadan karşımdaki görüntüye odaklanmıştım.
Havaya kalkan balta hızla yerini buldu. Veysel’in bileğini kolundan ayırdı ve uçtu.
“AAAAA” diye inledi Veysel.
Bizler ise hoşnut bir ifade ile onu ve acı inleyişlerini izliyorduk.
“kopardım… kopardım…”Kendine inandırmaya çalışıyor gibi bir hali vardı başını aşağı yukarı sallayarak kendini onayladı. “Kopardım” dedi tekrardan. Bakışları arkasında kalan bana takıldı.
Ben ona minnetle bakarken yaptığı şeyin doğru olduğunun ve iyiki yaptığını düşünen bir ifadesi vardı yüzüde.
Böyle soysuzlara ölmeleri için yalvartana kadar işkence etmek vardı ama Berk’imin kırmızı çizgisine basılmıştı.
Bu bile ona yeterdi. Karşımızda acıdan bayılan döl israfına bakıp depodan ayrılmak için çıkışa yöneldik.
Depodan çıktıktan sonra eve gelmiş ve Fatma ablalar ile vakit geçirmiştik.
Çaylarımız ve tatlılarım eşliğinde bahçede sohbet ederken Merve de Fatma abla’ın oğlu Can ile oyun oynuyordu.
Can; esmer, hafif tombul, elma yanaklı, kara kaş, kara gözlüydü. Çok tatlı ve sevimliydi fakat tek eksisi babasına benziyor oluşuydu.
Ama bu onun içindeki masum çocuk sayesinde görünmeyen bir detaydı. Tek isteğim büyüdüğünde babasına benzememesiydi. Çoğunlukla bablarına benziyorlardı çünkü.
Can’ın uykusu geldiğinden Merve onu Fatma ablanın yanına getirdi Fatma abla da Can’ı kucağına alıp odalarına geçti. Ben yokken odalarının yerini öğrenmiş olmalılar.
Ben düşünceden düşünceye geçerken Berk “Fatma abla çok huzurlu dur muyor mu sizce de?” diyerek düşüncelerimden sıyrılmamı sağladı.
Merve onaylar mırıltılar çıkarttı.
“ Evet öyle duruyor. İnsanı en çok yoran anlayışsız bir insan ile beraber olmak.”bakışlarım buğulanmıştı. Kesinlikle regl dönemim yaklaşıyordu. Ben ne acılar çekmiştim bu kadar duygusal olmam kendi topuğuma sıkmam demekti.
“Veysel Toy’a ne yaptınız” diyen Merve ile Berk’in yüzünde oluşan ani tebessüm gözle görülmeyecek gibi değildi.
“ Yüzünden anlaşılacağı üzere iyi geçmiş” dedi Berk’e bakarak.
“Evet , kesinlikle çok iyi geçti biz adama işkence yapmaya gittik. Ölmek için bize yalvarsın diye onca işkence hayelleri kurdum. Berk sen gel adamın bileğini balta ile kes.” Normal bir olaydan bahseder gibi umursamaz bir hava vardı üzerimde .
“NEE” Hayatının büyük şokunu yaşayan Merve ağzı açık, gözleri hortlak görmüş gibi açık bir şekilde bana bakıyor.
“Ne dedin sen?” Halen algılayamıyordu.
“Şimdi ona önce erkekliğini kaybedecek hamleyi yapıp daha sonra kurt adama dönüşmeden kıllarının hepsini çakmakla yakıp iki bacağına sıktıktan sonra kanalizasyona atmak vardı ama ne yaparsın kırmızı çizgime dokunuldu dayanamadım gözüm döndü.” Dedi Berk. İlk başlarda büyük bir heyecanla başlayıp sonlara doğru geçen siniri yerine tekrar aldığından olsa gerek gözlerinin içi kızarmaya başlamıştı. Ne zaman sinirlense gözlerinin içi kan toplardı.
Merve’nin yüzü buz kesmişti.” Şaka yaptı be sen de hemen korkuyorsun.” Berk’e kaş göz yaptım. Mervoş’umu korkutuyordu.
“Kızım sana da bir şaka yapılmıyor.”
“Böyle şaka mı olur?” dedi Merve isyan eder bir tonda.
“Ben istersem olur.”Berk fazlası ile rahattı şimdi ağzının üstüne şamarı yiyecekti.
“Mümkünse sen isteme canımın içi. Hadi kalkın uyuyalım daha fazla uzatmayın.” Deyip oturduğum yerden ayaklandım ve ikisini beklemeden evin iine girdim.
Evin için de kimse görünmüyordu muhteelen uyuyorlardı. Malum sabahın seherinde kalkıp evin her tarafını dip bucak temizliyorlardı .
Merdivenleri kullanmak yerine asansöre geçtim. Evet iki kat çıkmaya üşenen biriyim
Odamın olduğu kata geldiğim de yönümü ilk önce kendi odama çevirdim banyo yapıp Berk’in yanına geçip onun ile uyumak istiyordum.Gün boyu içim de büyük bir huzursuzluk vardI Ve geçmek bilmiyor.
Odama geçtiğimde giyinme odama geçip giyeceğim gecelik takımımı yani şort ve tişörtümü ve iç çamaşırlarmı alıp banyoya geçtim. Hızlıca ılık suyla duş alıp çıktım. Saçımda havlu ile Berk’in odasına geçtim.
Halen aşağıda olduğunu düşündüğümden lap diye odaya daldım yavrum giyinme odası yerine yatağının üstünde üstünü değiştirdiğinden”Çüşş”diye mükemmel bir tepki verdi.
“Asıl sana çüş Berk ne pinti bir insansın ya giyinme odan dururken neden yatağının üstünde giyiniyorsun ki?” Berk üstüne sıfır kol atlet tarzı bir tişört giydiğinden görsem de sorun olmayacağı için odanın içine girdim.
“Ne yapabilirim kızım. Uykum çok geliyor giyinme odama gidip giyinirsem oyalanırım ve uykum kaçar.”dedi uyuz.
“Senin yanında uyuyabilir miyim? Kendimi iyi hissetmiyorum.”sesim huzursuz çıkmıştı.
Bir şey olacaktı hissediyordum umarım beni yıkacak bir şey olmaz.
Yüz ifadesi anında değişip telaşlı bir hal aldı.” Ne oldu güzelim, neyin var?” yanıma gelip anında bana sarıldı ben de sarılışına karşılık verdim kokusu içime çekip verdiği güveni hissetmeye çalıştım fakat kokusu dahi beni rahatlatmıyordu.
“Bilmiyorum içimde bir huzursuzluk var. İçimi kemirip duruyor.” Berk’ten ayrılıp yatağa doğru ilerledim ve uzanıp cenin pozisyonunu aldım.
Berk yanıma gelip yatağın ucuna oturdu başımı uzandığım yastıktan kaldırıp dizinin üstüne bıraktı.Saçımla oynamaya başladı. “Kötü bir şey olmayacak. Eğer olursa da ben her zaman yanındayım kuzum seni asla yalnız bırakmam.” Başımı şefkatle okşamaya devam etti.
Aralık olan kapıdan Merve’nin kafası ortaya çıktı.”Şey… sizin ile uyuyabilir miyim? Kendimi huzursuz hissediyorum da…” Berk ‘ne oluyor amına koyayım ‘bakışı attı. Biraz tırsmış olmalıydı.
Berk’in bacağından kalkıp oturur pozisyona gelip ayaklarımı yataktan sarkıtıp iki elimi de yatağa bastırıp başımı yere eğdim.
Artık kesin emindim kötü bir şey olacaktı.
Berk’in “Sen de gel bakalım. Bugün size ne oluyor anlamıyorum. Evrene kötü enerjinizi yaymayı bırakmalısınız?” diyen sesi etrafımı sardı fakat kendimde değildim. İçimde ki korku beni içine çekiyordu. Kendimi kara delikte gibi hissediyordum.
Başımı eğdiğim yerde kaldırıp içeri giren Merve’ye baktım. O sıra da bakışlarımız kesişti. “Sende mi benim gibi hissediyorsun ?”
Başımı olumlu anlamda salladım.
Merve yanıma gelip oturdu ve iki kolunu bana dolayıp sıkı sıkı sarıldı.
“ Biliyorum çok kötü hissediyorsun çünkü aynısını ben de hissediyorum. Her şeye rağmen biz birbirimizin yanında durursak her şeyin üstesinden gelebiliriz ya da gelmek için çabalarız en azından değil mi?” sonlara doğru kendine konuşuyor gibiydi. Kedini inandırmaya çalışıyordu.
Ellerimi yataktan çekip sarılışına karşılık verdim.”Evet Mervoş biz her şeyin üstesinden gelebiliriz. Eğer gelemiyorsakta çözüm yollarının bize gelmesini sağlarız yeterki biz isteyelim Kuşum. “
Merve’nin sağ gözünden bir damla yaş düştü anında sildim o yaşı eğer bir yaşa izin verirsek devamı kesinlikle hiç çekinmeden gelecekti. Ben bu hayatta sevdiklerimin mutluluktan dahi ağlamasını istemiyordum.
“şşş ağlama sakın bak ben de ağlarım sonra beni susturamazsınız.” Merve söylediğim şeye gülerken kıskanç Berk’in sesi geldi arkamızdan.”Hain köpkeler ben de buradayım. “
Merve ile birbirimizden ayrılıp Berk’e baktık. Gülüp geçtik. Ben yatağın orta tarafına Merve ‘de sağ tarafına uzandı. Berk bön bön bize bakarken “Ne bakıyorsun öyle geçte uzan uykumuz geliyor.” Dedim.
“ Gıcık”dedi Berk bozulmuş bir yüz ifadesi ile.
“OK!”dedim dha çok sinir etmek için. Merve uyuduğunu belli edercesine düzenli nefesler alırken şok olmuş bir şekilde ona baktım. Bu kadar çabuk uyuyacağını düşünmemiştim.
Berk beyin yatağı üç kişilik olduğu için yeterince yer vardı. Malum camış yayılarak yatmayı seviyordu.
“Allah’ın ergeni”
“Kes”
“Ben sana bpşuna ergen demiyorum kızım şu konuşma şekline bak ya.” Dedi isyan edercesine.
“ Tamam Berk hadi gel uyuyalım .” sesim sitem edercesine çıkmıştı uykum geliyordu ve şu an Berk bey trip atıyordu. Az kaldı yakında mor etek alacağım ona.
Lafımı ikiletmeden yanıma uzandı başımın üstünden öpüp solundaki tüm odaların ışığını kontrol ettiği düğmeye basım ışığı kapattı ve saçım ile oynamaya başladı.
Çok geçmeden uykuya dalmıştım. Uykumun arasından Berk’in başımın üstünden öpüp.
“Seni karşıma çıkaran Allah’a kurban olurum güzel gözlüm.” Dediğini işittim.
Sallanıyorduk.
Şaka değil ciddili sallanıyorduk. Odamdaki avize bir sağına bir soluna her an düşecekmiş gibi sallanıyordu.
Karşımdaki makyaj masamın üzerindeki makyaj malzemeleri,aksesuarlarım ve mumlar yerle bir oluyordu.
Pencerem sallantının nedeninden dolayı açılıp şiddetle tekrar kapanıyor ve tekrar açılıyordu…
Yatağım benden bağımsız aşağı yukarı sallanarak midemi ağzıma getiriyordu. Bir rüyada olmalıydım bunun başka bir izahı olamazdı, olmamalıydı.
Bulunduğum şehir tam merkez olarak deprem bölgesi değildi fakat çevre illerde oluşan depremler bizi etkileyebiliyordu.
Bu olmamalıydı, hiçbir yerde deprem olmamalıydı, kimse enkaz altında kalmamalıydı… bir çocuk anne ve babasız , bir sevdalı sevdiğini bir ebeveyin çocuğunu taş yığınının altında ölüsünü bulabilir miyim diye günlerce kahrolmamalı…
Ben sevdiklerimi kaybetmek istemiyordum. Hayat benden yeterince kişiyi aldı daha fazlasını almamalı.
Kriz eşiğine giriyordum,bunu hissediyorum.
Rüyaysa eğer bu lanet olası rüyadan uyanmak istiyorum. Nefes alamıyordum. Biri burnumu kıskaçla sıkıyor ağzımı kapatıyor ve açmamı engelliyor gibiydi.
Aniden dışarıdan gelen yeri göğü inleten bir ses yayıldı etrafa. Hızla nefes alıp veriyordum fakat yetmiyordu oksijensiz kalmış gibiydim. Hızla sesin nedenine bakmak için pencereye yaklaştığımda dışarıda kıyamet kopuyordu.
Karşımdaki görsel eğrisi ile doğrusu ile tamamen kıyamet gibiydi bana neredeyse bir kilometre uzağımda olan en az on beş katlı bina halen durmayan deprem ile yıkılıp koca bir toz bulutuna beraberinde kulakları çınlatan tiz bir sesle koca bir hiçliğe büründü.
Ani çıkan sesle irkilip arkama doğru sendeledim. Odamın içine baktım en son Berk’in odasındaydım Merve’de yanımızdaydı fakat şu an ikisi de yoktu ben kendi odamdaydım.
Sallantının etkisinden dolayı ayakta durmakta zorlanıyordum. Acilen Berk’leri bulmam gerekiyordu. Bir hışım odamdan çıktım etrafıma baktığımda etraf bembeyaz sislerle kaplıydı hiçbir şey görünmüyordu.
Bu da neydi şimdi evimin içi neden böyleydi? Gözgözü görmüyordu, hızla Berk’in olduğu odaya doğru ezbere adımladım fakat hiçbir şey yoktu. Etrafta bırak odayı duvar dahi yoktu.
Yosa ben şu an enkaz altında yaşam savaşımı veriyordum. Bunlar son nefesimi verirken kafamda kurduğum bir hayal ürünümüydü?
Bilemiyordum , şu an hiçbir şeyi bilemiyordum. Nefesim iyice tıkanmaya başlıyordu evimdeki koca hiçliğin içinde deli danalar gibi dolanıyordum. Nefesim tam anlamıyla kesiliyordu elimi boğazıma attım . Bir el boğazıma sarılmış gibiydi kendimi o elden kurtarmak adına hamleler yapıyordum fakat olmuyordu.
“Mihra kendine gel güzelim bak ben yanındayım hiçbir şey olmayacak. Nefes al kurban olduğum lütfen”derinlerde bir ses geliyordu bu Berk’in sesiydi ama ben girdiğim krizden dolayı ona cevap veremiyordum.
“Şu an rüyada değilsin, gözlerin açık ve olan her şey gerçek kimse seni boğmaya çalışmıyor rahatça nefes al lütfen.” Berk’in sesi çaresiz çıkıyordu.
“Dikkat ederek Mihra’nın odasında ilaç dolabından kriz ilaçlarını getirir misin?” benimle konuşmuyordu. Muhtemelen Merve’ye söylüyordu.
Berk’in yanaklarıma kondurdu küçük ve hissedilmesi güç olan öpücükler sayesinde krizimi yavaş yavaş atlatıyordum fakat tam anlamı ile kendime gelmiş değildim.
Berk’in beni mayıştıran öpücükleri sayesinde aslında açık olan gözlerim krizin en ağır anını atlatmam nedeniyle etrafı görmeye başlamıştı.
Ben krizimi atlatana kadar deprem de durmuştu.
“B-be..” sesim çok güçsüz ve yorgundu.
“Kendini yorma kurban olduğum Merve ilaçlarını getirmeye gitti iyi olacaksın hiç merak etme.” Berk’in sözünü bitirmesine orantılı Merve elinde ilaç kutum ile kapıdan koşarak yanımıza geldi.
Berk beni doğrultup ilacı içmem için yardımcı oldu . Hapı yuttuktan sonra birkaç saniye gözlerimi yumup kendime gelmeyi bekledim.
Krizi tam anlamı ile atlatamasam da kendime gelmiştim ve deprem de nihayetinde durmuştu. Gözlerimi açıp yanımdaki iki meraklı bakışlara çevirdim gözlerimi. Endişe ile parlayan gözleri benden sadece iyi olduğuma dair bir belirti bekliyor gibiydi.
“Deprem oldu.” Kendime inandırmaya çalıştırıyorum.
“Evet deprem oldu Mihra ama durdu. Lütfen sakin ol kuzum.” Dedi Merve benim derdimden korkacak bir vakti olmamış gibi duruyordu.
“Evdekiler. Fatma abla gil …” hızla yataktan kalkınca başımın dönmesi ile dengemi sağlayamayıp sendeleyince yardımıma Berk koştu.
“ Mihra’m neden hemen ayağa kalkıyorsun. Merka etme herkes iyi onlarda biraz korktular ama senin evin depreme dayanıklı olduğu için görevliler onları sakinleştirdi sen merak etme.”
Beni kolumdan tutup tekrar yatağa oturttu.”Ne kadar sürdü” duymak, bahsetek istemiyordum ama deli gibi de merak ediyordum.
“Bir buçuk dakika” dedi Merve sadece bir buçuk dakika sürmüştü fakat bana hiç bitmek bilmeyen bir felaket gibi gelmişti.
Başımı sallamak ile yetindim. Ellerimi yatağın iki yanına dayayıp başımı aşağı doğru eğdim. Olayı algılamaya çalışıyordum. Bu hafife alınacak bir sarsıntı değildi.
“Kaç büyüklüğünde ve nerede olmuş.”
“7.8 büyüklüğünde Kahramanmaraş’ta olmuş”
Umarım kimseye bir şey olmamıştır.
“Patrona söyleyelim adamları depremden etkilenebilecek,yardım gereken bütün illere göndersin. Özellikle de deprem için özel olarak yetiştirilmiş adamları.” Biz spor salonu adı altında her boku yediğimiz için patronun kolu uzundu ve her ihtimale karşı her türlü doğal afet , savaş gibi konularda ultra deneyimli adamlar yetiştirilmesini emretmişti. Bir gün işe yarayacağını biliyordum fakat bu kadar erken olacağını tahmin etmemiştim.
Aklıma gelen kişilerle bir anda kafamı yerden kaldırdım. Ailem …
Onlar korunaklı bir evde oturmuyorlardı 14 katlı ne kadar korunaklı olduğu tartışılır bir evde yaşıyorlardı.
“Annemler. Berk onları aradın mı, bir haber var mı? onların evi hiç güvenilir değil ben onları nasıl dşünemedim?” kendime lanetler savurarak ayağa kalktım. Kalkmamla eş değer deprem tekrardan başlıyordu.
Hayır, hayır şimdi olmaz olmamalıydı. Ailemin yanına gitmem gerekiyordu.
Berk elimden tutup yatağın kenarına çömeltti. O sırada Merve’de yanımıza gelip çöktü ve ellerini başının üstünde birleştirip depremin bitmesini bekliyordu.
Evet depremler beni korkutuyor, krize girmemi sağlıyordu fakat ailem benim için daha önemliydi. Şu an korkum daha ağır basıyordu. Ve Berk’in ellerini başımın üstünde birleştirmesi nefesimi daraltıyordu.
“Çek şu ellerini salak. Benim evim depreme dayanıklı.”sinirle ellerini başımın üstünden çektim. Korkudan ne yapacağını bilemiyordu.
Daha yeni de bu kadar korkuyor muydu? Korkuyorsa nasıl beni sakinleştirdi. Neyse şu an bunları düşünmeyeceğim . benim ailemin yanına gitmem gerekiyor.
“Ne bilim kızım korkudan akıl mı kaldı ben de? Okullarda tatbikat yapıldığında bize hep böyle söylendi.”
Merve’de bir an yaptığı şeyi sorgulayıp ayağa kalktı . bakışlarımı makyaj masama çevirdiğim de her şeyim alt üst olmuştu.
“Benim ailemin yanına gitmem gerekiyor. Berk sen de kendi ailenin yanına git Merve sen de burada Fatma abla gilin yanında kal tamam mı?”
Merve”tamam” derken.
Berk “ Benim ailem yok dedi.” Şu anda böyle yapmamalıydı her ne olursa olsun o evin içinde annesi de vardı . annesi babasının yaptıklarına göz yumuyordu belki ama…
“Saçmalama Berk” dedim hiddetle şu an bu konuşmayı yapmak istemiyordum.
Daha fazla onları dinlemeyip evden çıktım.
Üstümde kış olduğu için Marsupilami baskılı yünlü gecelik takımım vardı. Pek umrumda olduğuda söylenemezdi. Depremden dolayı duvarlara çarpa çarpa merdivenlere ulaştım fakat merdivenleri çok hızlı inmiştim çünkü sarsıntıdan dolayı dengemi kaybettiğim için yuvarlanarak inmiştim.
Herkes odasından çıkamıyordu sarsıntıdan sebep. Benim merdivenlerden düşüşümü de kimse duyup görmemişti.
Acıyla inleyerek “siktir” dedim. Dudağımda çeneme doğru akan sıvının kan olması şaşılmayan bir gerçek olduğu için acımasını umursamadan kolumun tersi ile dudağımı silip ayakkabılıktan botlarımı alıp çıktım. Kışın hiçbir şekilde çorabı ayağımdan indirmemem işime yaramıştı.
Kapıdan çıktığımda; sert ,keskin havanın yüzüme çarpması ile içim ürperdi.
Daha fazla fakit kaybedemezdim hemen kulubeye ilerleyip kapıyı çaldım nihayet deprem durmuştu fakat her an tekrardan başlayabilirdi.
Kapıyı açan Ömer abi bana şaşkın gözlerle bakıyordu. Üstümdekilerin bu havaya uygun olmadığı için tuhaf bir bakış atmıştı.
“Ömer abi siz iyi misiniz?” dedim . Kimsede bir hasar olmamasına isteyen bir tonda.
“Biz iyiyiz Mihra hanım. Siz iyi misiniz, kimsede bir sorun yok değil mi?” yüzümdeki telaşlı ifadeden bizden birine bir şey olduğunu düşünmüştü.
“Biz iyiyiz fakat annemlerin yanına gitmem gerek.”
“Ama Mihra hanım yollar kapalıdır şu an.”
“Ömer abi annemleri görmem gerek onlara ulaşamıyorum.” Kulubeye gelirken onları defalarca aramıştım fakat ulaşamamıştım. Şu an telefonun çekmemesi çok normaldi fakat içim rahat değildi.
“Tamam üstüme bir şeyler alıp geliyorum.” Başımı sallayıp onun gelmesini bekledim.
Kapıdan elinde bana iki kat büyük olacak bir mont vardı. Benim üstümde bir şey görmeyince bana getirmiş olmalıydı.
“Şunu alın Mihra Hanım hasta olacaksınız?” Bu ince davranışı yüzünden ona minnetle bakıyordum. Her an donmam an meselesiydi.
Montu alıp giydikten sonra garaja gidip arabaya bindik. Araba garajdan çıkarken dönüp eve tekrardan baktım.
Belkide bir daha dönemeyecektim.
Acaba annemler şu an ne yapıyordur?
Belki annem yarın ne yapsam diye düşünüp rüyasında ne yemek yaptığını görüyordur. Babam alacağı lüks arabaların hayalini kurup rüyasında ultra külüstür Toros’a biniyordur. Elif YouTube’de bir gün ünlü olduğuna dair hayaller kurup uyumuştur. İbrahim acaba kızlar beni nasıl beğenir diye sabaha kadar düşünüp sonrasında rüyasında bir erkekle sevgili olduğunu görmüş müdür? Yoksa bunlar sadece benim böyle olmasına dağir düşüncelerim midir?
Ben kötü düşüncelerden kaçtıkça gerçekler yüzüme bir pıranga gibi çarpıyordu.
Benim evimin bulunduğu konumda trafik yoktu ayrıca evlerde sağlam duruyordu. Fakat karşı bölgede yoğum bir toz bulutu vardı.
İçimi korku kapladı. Ve kötü his hiç geçmeden en kötü bir şekilde yerinde kendini belli etti.
Ailem ne kadar kötü olursa olsun onları kaybetmek stemiyordum.
“lütfen” diye acı çekercesine fısıldadım.
Lütfen onlara ve diğer bütün herkes sağ salim olsun.
Bu sadece boş bir istekten ibaret olan bir hayldi.
…………………………………………………………………………………………………………………………………
Huzursuzca arabanın camından dışarıyı izliyordum. Kendi semtimde hiçbir yıkım olmamıştı fakat şu an bulunduğum konumda can pazarı var gibiydi.
Trafik çok yoğun olduğundan üç saattir yoldaydık ve bir milim dahi arabalar yerinden oynamıyordu. İçimdeki his her geçen dakika yoğun bir sancı ile kendini belli ediyordu.
Nefes alamıyordum. Ailemin evine yaklaşıyorduk ve bu mahallede ayakta kalan tek bir bina dahi yoktu.
İçten içe dua ediyordum. Bencilce bir şeydi belki ama onlara bir şey olmasın diye Allah’a yalvarıyordum.
Etrafımızda yardım çığlıkları kopuyordu. Fakat onlara kimse bir şey yapamıyordu. İlk önce ailemi görmek istiyordum.
Trafik biraz ilerlemeye başlamıştı ki karşımdaki binanın olması gerekte olmadığını fark ettim.
Yanlış bir mahallede olduğunu düşündüm. Etraftaki binalar enkaza dönüşmüştü içimden defalarca yalvardım burası olmasın mahalleyi karıştırmış olalım diye ama… kendimi kandırmaktan başka bir şey olmayacağınıbiliyordum.
Tekrardan duran trafik yüzünden daha fazla arabada oturamadım ve direkt kapıyı açıp kendimii dışarı attı.
Ne yüzüme çarpan sert rüzgarı ne boğazıma dolan tozları ne de Ömer abinin “dışarı çıkmamalısınız tehlikeli” diyen sesini umursadım.
Sadece hedefime gitmek istiyordum.
Koşar adım ailemin olduğu binanın önüne geldiğimde.
Hareketlerim ağır çekimde gibi yavaşlamıştı. Gördüklerime inanamıyordum. Bir rüyada olmayı diledim. Deli gibi etrafa bakınıp duruyordum saçlarımı çekiyor, kendimi çimdikliyordum. Rüya değildi gerçekti.
Kaybetme korkusu şu an daha ağır basıyordu. Arabadayken yıkılan evlere üzülüyor fakat duygusuz gözlerle bakıyordum. Bir felaket yaşandığının farkındaydım fakat algılayamıyordum.
Hızla ailemin olduğu binanın önüne doğru koştum . Arkadan Ömer Abinin sesi tekrardan etrafta yankılandı fakat dinlemedim dinleyemedim.
Koca bina tuz buz olmuştu. Onca katlık bina şu an bir kata sığmıştı.
GördükleriMi sindiremiyordum. Delirmiş gibiydim. Ellerimi saçlarıma dolayıp. “HAYIRR!” diye haykırdım.Kabullenmek istemiyordum.
“HAYIR. ANNEE! LÜTFEN BENİ BIRAKMAYIN ÇIKIN ŞU ENKAZDAN .” O an yer ve gök acı feryadım ile bir kez daha sallandı.
Delirmişcesine binanın etrafını 360 derece dönüyor annemleri kurtarmak adına bir çıkış yolu arıyordum fakat bulamıyordum.
Enkazı çıplak ellerimle kazıyıp onları kurtarmaya çalıştım. Ellerim paramparça olmuş enkaz kanım bulanmıştı fakat hissizdim. Yıllar sonra tekrardan kaybetme korkusunu iliklerime kadar hissediyordum.
“Çıkın şuradan bari şimdi yalnız bırakmayın, yanımda olun.”belki bir umut tekrardan seslendim.
“ANNE, BABAA! SESİMİ DUYAN VAR MI?” bir sesi duyar umuduyla can kulağıyla enkazı dinledim fakat çıt ses yoktu.
Tekrardan ayağa kalktım. Yardım için ekip lazımdı. Cebinden telefonumu çıkardım rehperdeki ‘patron’yazan isme tıkladım. Telefonumun çekmediğini fark ettim. Beni sakinleştirmek adına yanıma gelen adama yalvarırcasına “Bir yardım bul Ömer abi kurtar annemleri” dedim.
Zavallı adamın da elinden bir şey gelmiyordu. Berk yetkili kişilere haber göndermişti ama ne zaman gelecekleri muammaydı.
“Sinyal olmadığı için kimseye ulaşamıyorum Mihra hanım” dedi . Bunu söylediğine çok utanıyordu karşımdaki adam.
Tekrardan krizin eşiğine giriyordum. Bu kez Berk’te yanımda değildi ailemde yanımda değil. Tamamen kimsesizdim.
“Git yardım bul getir o zaman.”
“Sizi yalnız bırakamam.”
“Sana git yardım bul getir dedim” hiddetle karşımdaki adama çıkıştım.
Adam benim kararlı bakışlarıma daha fazla dayanamayıp başını sallayıp oradan ayrıldı.
İnanıyordum ekip gelip ailemi ve diğer herkesi kurtaracaktı ama Mihra’nın bilmediğim detay: Ailemin cesedi çıkacaktı o enkazdan. Fakat ben bunu çok sonra öğrenecektim.
Her an geçireceği krizden dolayı kendimden geçebilirdim. Bunu hissediyordum bugün bir yandan felaketim bir yandan ise çıkış kapım olacaktı.
Aklıma bir zamanlar ailem ile mutlu ve huzurlu olduğum zamanlar geldi. Annem mutfakta yemek yaparken ablam ile beraber anneme bir yandan yardım eder bir yandan da dedikodu yapardık. O zamanlar henüz ortaokul ikinci sınıftım sonrası benim için bir kabustan ibaretti çünkü.
Akşam babam benim en sevdiğim çikolatalı dondurmadan alır öyle eve gelirdi. Ablam makyaj yapar evde kuaförcülük oynardık.
Aklıma gelen anılarla gözpınarlarıma tekrardan akın eden gözyaşları yerini almıştı. Her şeye rağmen onları kaybetmek istemiyordum.
Tekrardan enkaza doğru ilerledim . Eşilemeye çalıştmı. Koca betonlar nasıl olurduda toza dönüşürdü aklım almıyordu.
“Çıkın şu enkazdan çıkın bana bunu yapamazsınız. Bir kez daha beni yalnız bir başıma bırakamazsınız “dedim acıyla.
“Beni yeterince yalnız bıraktınız bir kere daha bırakamazsınız BUNA İZİN VERMEM!” Enkazı eşeleyebildiğim kadar eşelemeye çalıştım fakat bir çift el bileklerimi tuttu.
“Yeter paramparça oldu ellerin”dedi. Sesinde bana acıyan bir tını vardı. Bileklerimden tutan elin sahibine bakmak için kafamı kaldırdığımda. Beni beyaz tenli keskin çene hatlarına sahip biçimli dudakları yüzüne oranla estetik vibe uyandıran burnu ve açık kumral saçlarıyla bir genç beni karşıladı.
“Sen kimsin ? senin de mi ailen enkaz altında kaldı?” dedim.yüzü bunun aksini söyleyen bir ifadeye büründü.
“Hayır senin için geldim.” Dedi ismini bilmediğim fakat gözlerimi alamadığım genç.
“Be-benimi , neden ki?” afallamıştım.
“Gitmeliyiz Böğürtlen kız “ ismimin anlamı böğürtlen demekti ama bunu o nereden biliyordu.
Bir hışım bileklerimi hapsettiği elinden kurtarıp ayağa kalktım.
“ Ne saçmalıyorsun sen? Hiçbir yere gelmiyorum ben. Hem ailemi enkaz altından kurtarmam gerekiyor boş çene çalacağına yardım et çıkartalım onları.”
“Ben sadece senin için buradayım gerisi beni ilgilendirmiyor.” Dilinden duygusuzca dökülen kelimeler krize girmem için en büyük sebep olmuştu.
Başım dönüyor etraftaki her şeyi buğulu bir şekilde duyuyordum. Yer ayaklarımın altından kayıyordu. Bu da ne demekti benim ailem ve onlarca insan enkazın altında can çekişirken buda ne saçmalıyordu?
“Bir rüya olmalıydı. Ailem bir kez daha beni bırakmamalıydı, şu an karşımdaki genç bir hayalden ibaret olmalıydı diye düşündü.
Son kez ise şu cümleler aklından geçti.
BİR 6 ŞUBAT GÜNÜ VARDI İKİ İNSANIN HAYATINI KURTARDIĞIM
BİR 6 ŞUBAT GÜNÜ VARDI BENİ BU HAYATTA KİMSESİZ BIRAKAN.
Herkese tekrardan merhabalar efenim. Umarım bölümü beğenmişsiniz.
Bu bölümü yazmak benim için çok zor oldu.
Çok acele yazdım bir an önce bu bölümü paylaşmam gerekiyordu çünkü. Belki deprem anındaki duyguları tam anlamı ile yansıtamamışımdır bu yüzden affınıza sığınıyorum çünkü o anları kelimeye dahi dökemedim ama kendimi zorladım.
Depremde ölen herkese Allah’tan rahmet sevdiklerine ise sabır diliyorum. Umarım bir daha yaşamayız.
Yeni kurguda görüşmek üzere.
SOSYAL MEDYA HESAPLARIM TİKTOK:Sirinemsi.1 İNSTAGRAM:Sirinemsi.1 Bana buralardan ulaşabilirsiniz. Yazarsanız uzun uzun sohbet ederiz. |
0% |