@sirius_70
|
Genç kadın hastane önlüğünü son kez düzelterek konferans salonuna ilerlerken etraftaki kendine bakan insan topluluğuna kısa bir bakış attı. Üzerindeki önlük yüzünden dikkat çektiğini anlayabiliyordu. Hastanede çok yoğun olduğu için kıyafetlerini değiştirmeye vakti olmamış, o da bunu umursamadan üzerindeki açık yeşil cerrah önlüğü ve beyaz doktor kıyafeti ile gelmişti buraya. Adımları ile kendinden emin şekilde sahneye doğru ilerlerken kendisini izleyen binlerce kişiye kısa bir baş selamı vererek kendisi için ayrılan sandalyeye oturarak sabahtan beri koşturmaktan yorulan ayaklarını üst üste atmıştı. Sandalyenin kol kısmına dirseğini yaslayarak kendisini sessizlik içinde izleyen yüzlerce tıp öğrencisine ve hastalara odaklanırken önlüğünden çıkardığı kalemi parmakları arasında ustaca çeviriyordu. "Kusura bakmayın lütfen acil bir hastam ile ilgilenmek zorunda kaldığım için sizi biraz bekletmek zorunda kaldım. Daha fazla oyalanmadan direkt konumuza geçelim, vaktimiz biraz kısıtlı. Beni buradaki herkes tanıyordur büyük ihtimalle. Tabi aranızda kafasına estikçe ne olduğunu bilmediği bir konferansa giren yoksa. Ben Asya Özdemir, 25 yaşında bir beyin cerrahıyım, burada bu koltukta oturma sebebim hiçbir doktorun cesaret edemediği ameliyatlara girerek başarılı olmam. Yurt içi ve yurt dışı olmak üzere çoğu hastanede görev yaptım, buraya gelmeden önce Güney Kore'de görev yaptım. Biliyorsunuz tıpta en gelişmiş ülkelerden birisidir kendisi." "Genel anlamda ben buyum, konferansı sorular üzerinden ilerleteceğim, soru sormak isteyenler elini kaldırırsa sevinirim, diğer türlü karışıklık olur." Diyerek ön taraflarda oturan genç adamı eliyle söz sende, dercesine işaret etmişti. "Hocam, tıp 6 yıl sürüyor, sizin normalde geçen sene mezun olmanız gerekmiyor muydu, daha 25 yaşındasınız, ama beş yıldır çalışoyorsunuz?" "İlkokulda, ortaokulda ve lisede sınıf atladım, IQ seviyem biraz yüksek çıkmıştı normale göre." Diyerek göz kırpmış ve el kaldıran diğer bir kişiye yöneltmişti bakışlarını. "Hocam bir çok beyin tümörü ameliyatına girmişsiniz, ama en çok dikkat çeken sağ ve sol beyinciğin arasındaki kötü huylu tümör ameliyatınız. Tümör çok büyükmüş duyduğuma göre, nasıl başardınız?" "Hastaya bir ay tümörün büyümemesi için ilaç tedavisi uyguladım daha sonra ise ameliyata aldım ama başarmamın en büyük nedeni cesaretim ve kendime güvenim oldu. Bunları kesinlikle kendimi övdüğüm için söylemiyorum çünkü siz tıp öğrencilerinden birisi kendine güvenirse ben eminim benden daha iyi doktorlar ortaya çıkacak." "Her kendine güvenen doktor ameliyata girseydi dünyada hasta kalmazdı doktor hanım." Diyen doktor kıyafeti giymiş adam ile bakışlar onun üzerine dönerken, Asya'nın bakışları da onu bulmuştu, kısaca adamın üzerindeki doktor önlüğüne bakarak alayla güldü. "Dünyada hasta kalmayacağına emin olsam ben şahsen tüm doktorların kendine güvenmesini isterdim. Buna sizde dâhil, ha birde benimle ve kendime olan güvenimle dalga geçmeye vakit ayıracağınıza biraz kendinize güvenseydiniz şu an ben sizi izliyor olurdum." Diyerek öfkeyle kendisine bakan adama göz kırpmış ardından ise el kaldıran başka bir kişiye söz vermişti.
.........
4 saat sonra:
Kısıtlı olan vakit aşılmış, konferans süresi uzamıştı, ama buna rağmen hiç kimse yerinden kalkıp da çıkmamıştı Asya ile alay eden doktor dışında. Sonunda biten konferans ile Asya oturduğu yerden kalkarken bir kaç hareketle vücudunu esneterek sahneden inmişti. Kendini kalabalık insan topluluğundan sıyırarak asansöre ilerlerken kapanmak üzere olan kapıyı son saniye tutarak asansöre binmiş ve kendini izleyen takım elbiseli adamları umursamadan telefonundan asistanını aramıştı. "Buyrun Asya Hocam." "Konferans bitti on dakikaya kalmaz hastanede olurum, hasta kabulünü başlatıp ilk hastayı odama alabilirsiniz." Diyerek karşı tarafın cevap vermesini beklemeden telefonunu kapatmıştı. Bakışları kısa bir ân konferansta da görmüş olduğu siyahlı adamlara takılırken, siyah gözler ile çakışmıştı gözleri. Bir süre ikiside tepkisizce birbirini izlerken duran asansör ile genç kız binecek olan kişileri görerek geriye doğru kaymış ve sabırla asansörün en alt kata inmesini beklemişti. Ama asansör inatla her katta duruyor, sürekli geniş asansöre birileri inip, biniyordu. İyice kalabalıklaşan asansöre binen genç grup ile Asya geriye doğru adımlarken çarptığı sert göğüs ile adımlarını durdurmuştu. Tepesinden ona bakan siyah gözlü adamdan kısaca özür dileyip biraz öne ilerlerken sıkıştığı yerde iyice daralmıştı. Önünde durmadan birbirini iterek şakalaşan arkadaşlar da bunu tetikliyordu. "Rahat durun." Diyerek tıslayan ses ile genç kızın bedeni kasılırken, duyduğu sert ama etkileyici sesin sahibine baktı kısa bir ân. Gençler de duyduğu ses ile irkilirken korkudan sessizce inecekleri katı beklemeye başlamışlardı. Kim 24 katlı bir binanın en üst katında konferans yapardı ki. Bir türlü aşağı inmiyordu asansör.
******
Barlas kardeşini kucağına alırken babasının kornaya basması ile hızlı adımlarla dışarı çıkmıştı. Siyah gömleğinin yakalarını düzeltirken kardeşinin omuzundaki başına öpücük kondurarak onu arabanın çocuk koltuğuna oturtmuş kendisi de sürücü koltuğuna geçerek önüne bakan babasınına kısa bir bakış atmıştı. İlerleyen araba ile korumalarda kendi araçları ile arkalarından ilerlerken hastanenin yolunu tutmuşlardı. "Bu doktordan ümidim var, konferansını internetten yayınlamışlar alanında iyiye benziyor." Diyen Rıfat Bey oğullarına kısa bir bakış atarak tekrar yola odaklanırken Barlas'ın aklı da babasının dediklerindeydi.
*****
Hastanenin önünde duran araba ile Barlas küçük kardeşi Rüzgar'ı tekrar kucağına alırken, hastanenin giriş kapısından girerek Nöroloji polikliniğine ilerlemiş ardından ise kapısında Asya Özdemir yazan odanın kapısını tıklayarak içeri girmişlerdi. Tam randevu saatinde gelmişlerdi.
.........
Genç kız saçlarını tepeden topuz yapmış önündeki, hastanın filmlerini incelerken çalınan kapı ile dosyaları çekmeceye koyarak yeni hastasını beklemeye başlamıştı. "Buyrun, oturun lütfen." Diyerek asansörde gördüğü adama kısa bir ân bakarken, dikkatini tekrar elinde çevirdiği kaleme vermişti. "Şikayetiniz neydi?" Diyerek bakışlarını Rıfat Bey'e çevirirken boğazını temizleyen adam ile kız da yerinde dikleşmişti. "Küçük oğlum Rüzgar, beyninde tümör olduğunu söyledi doktorlar, ama ameliyat yapamadılar, tümör kötü huyluymuş ve çok tehlikeli bir yerdeymiş." "O zaman küçük beyi MRA'a alalım, sonuçlara göre tekrar konuşuruz." Diyerek oturduğu yerden ayaklanırken. Barlas da kucağında Rüzgar ile birlikte ayaklanmıştı. "Başka hasta var mı Berfin?" "Hayır hocam şu an son hastanız, daha sonra öğlen yemeği molasındasınız." Asya başı ile genç kızı onaylarken bakışları kendisini bekleyen adamlara kaymıştı. Konu çocuklar olduğu zaman hiçbir şeyi umursamıyordu. "Biz mra'ı çekip bakalım, lütfen beni takip edin." Diyerek asansöre ilerlemiş ve mra'ın çekildiği kata gelmişlerdi. "Rüzgar'ı alabilir miyim?" Diyen genç kız ile Barlas kardeşini bırakırken Asya dikkatlice kucağındaki bedeni tutmuştu. Çok tatlıydı. Hafif kiloluydu ve yanakları tombiş tombişti. "Gel bakalım yakışıklı, seninle biraz oyun oynayalım." Diyerek odaya girmiş ve izleme odasının kapısını girmeleri için Rıfat Bey'e işaret etmişti. "Şimdi küçük bey, sen burda hiç hareket etmeden azıcık duracaksın, eğer başarabilirsen sana kantinden istediğin her şeyi alacağım. Anlaştık mı?" "Damam, ben uslu duyuyum.(Tamam ben uslu dururum.)" Diyen ufaklık ile Asya gülümsemiş ardından ise Rüzgar'ı sedyeye yatırarak izleme yerine geçmişti. "Ben de uslu durursam bana da her şeyi alır mısınız Asya Hocam." Diyerek ağzını değişik şekillere sokan Selim ile Asya kafasına vururken "Kes zevzekliği de çalıştır şu makineyi." Diyerek bilgisayara dikkat kesilmişti. Beş dakika içinde ekranda beliren görüntüyü dikkatle inceleyen Asya, gördüğü karşısında derin bir nefes alırken "Bunları benim bilgisayarıma yolla." Demiş ve küçük Rüzgar'ı makineden çıkararak tekrar kucağına almıştı. "Siz isterseniz odama geçin, bizim küçük beyle kantinde işimiz var." Diyerek Rıfat Bey ve Barlas'a dönmüştü. "Ben odanızda bekleyim de Barlas sizinle gelsin." Diyen Rıfat Bey odadan çıkarken Barlas ve kucağındaki Rüzgar ile birlikte Asya da odadan çıkmış ve asansöre ilerlemişti. Sessiz geçen bir süreden sonra duran asansör ile birlikte inerlerken etraftaki bakışları umursamadan direkt kantine girmişti Asya. "Mehmet Abi kapıyı açsana." "Gel kızım." Diyerek yiyeceklerle dolu odanın içine almıştı üçlüyü. "Hadi bakalım küçük bey, seç ne istiyorsan." Diyerek Rüzgar ile birlikte yiyecek raflarının önünde gezmeye başlamıştı ancak Rüzgar, Asya'dan çekindiği için sadece yiyeceklere bakmakla yetiniyordu. Asya da bunu anlamış ve: "Bak ben bunları çok seviyorum, sende yemelisin mutlaka." Diyerek sevdiği yiyecekleri Rüzgar'ın kucağına doldurmaya başlamıştı. Kocaman bir yığından sonra son bir şeyler alıp, Mehmet abiye dönmüştü aldıklarını hesaplaması için. "Sonra hesaplayalım kızım, sen bekletme hastalarını." "Tamam abi, ben bu akşam yanına uğrarım. Sen varsa bir poşet verir misin?
********
Genç adam kardeşinin gözlerinde gördüğü sevinç ile mutluydu, her ne kadar bunu dışarıya yansıtmasada. Uzun süre olmuştu kardeşini böyle görmeyeli. "Abi baa, mama." (Abi bak, mama) "Evet abim, çok güzel." Demiş ve Asya'nın işareti ile dikildiği kapıdan çekilerek odaya geçeceklerini anlamış ve önden ilerlemişti.
........
Odaya giren ikili ile Rıfat Bey telefonunu kapatırken Rüzgar'ın elinde heyecanla tuttuğu bir poşet dolusu abur cubura kısa bir bakış atarak tekrar koltuğa oturmuş ve kucağında oğluyla birlikte kendi koltuğuna oturan doktora umutlu bir bakış atmıştı. Genç adam da babasının karşısındaki yerini alırken, elindeki poşeti sıkı sıkıya tutan kardeşine ufak bir bakış atarak çekmecede bir şeyler arayan kadına odaklanmıştı. Elindeki steteskopla doğrulan kadını merakla izlerken, Asya üzerindeki bakışları umursamadan elindeki steteskopu hijyen açısından beyaz önlüğüne silerek kucağında heyecanla kendisine bakan Rüzgar'a göstermişti. "Birazcık doktor olmak ister misin?" "Eyet, oyacam." (Evet, olacağım) diyen Rüzgar'ın kulaklarına steteskopu takmış ardından ise demir kısmını kendi kalbine koymuştu önlüğünün üzerinden. Küçük beyin kendisini duymadığına emin olan kız kucağındaki bedeni bir eliyle sıkı sıkıya tutarken, diğer eliyle bilgisayardan tomografi sonuçlarını inceliyordu. "Tümör çok büyük ve tahmin edersiniz ki ameliyat çok riskli. Ama eğer ameliyatı kabul ederseniz, ilk başta Rüzgar'a ilaç tedavisi uygulayacağız, bu tedaviyle tümör ya birazcık daha küçülecek ya da büyümeyi durduracak. Bir ayın sonunda Rüzgar'ı maalesef ki Türkiye'de yeterli malzeme olmadığı için yurt dışında ameliyata alacağım. Elimden geleni de yapacağım. Son karar sizin." Diyerek ikiliye bakarken ikiside aklında bir şeyler tartıyordu. "Ameliyat olmazsa ne olacak peki?" Diyerek dikkatle Asya'ya bakan Barlas ile Rıfat Bey de ona bakarken, genç kadın derin bir nefes aldı. "Söylemesi zor olsa da maalesef bir yıla kalmaz Rüzgar'ı kaybederiz." Diyerek Rıfat Bey ve Barlas'ın yüreğini dağlamıştı sözleri. "İşinize karışmak istemem ama, bence Rüzgar büyümeyi hakediyor. İleride içinizde 'keşke deneseydik' diyerek pişmanlık kalmasını istemem. Emin olun bunları para kazanacağım diye söylemiyorum, isterseniz Rüzgar'ın ameliyat parasını bile ben öderim, benim için para değil hastalarımın hayata tutunması önemli." "Biz bunu düşünelim." Diyen Rıfat Bey zorlukla yutkunurken bakışları Asya'nın kucağında her şeyden habersiz uyuyan oğluna kaymıştı. "O zaman ilaç tedavisine başlayalım. En azından tümörün büyümesini engelleriz." Diyerek reçeteyi bilgisayardan ayarlamış ve çıkan kağıdı sessizce birbirine bakan baba oğula uzatmıştı. Barlas sessizce kendisine uzatılan kağıdı alırken gözleri genç kadının koyu yeşil gözleriyle çakışmıştı. Kısa süren sessizliğin ardından gözlerini açan Rüzgar herkesin odağı olurken genç kız tombul yanaklarını işaret parmağının tersiyle hafifçe okşadı. "Gitme vakti küçük bey, kendine iyi bak olur mu?" Diyerek yanağına ufak bir öpücük kondurarak ayağa kalkmıştı. "Bu senin olsun tamam mı, benim hediyem." Diyen genç kız steteskopu boynuna asmış ve küçük adamın sevinçle parlayan gözlerine karşı ufak bir tebessüm ederek Barlas'a uzatmıştı Rüzgar'ı. "Çocuk hastalarım benim için çok önemlidir, sizden ricam Rüzgar'ı her hafta kontrole getirmeniz. Tümörün ilerleyişini görmek istiyorum. Ona göre ameliyat hakkında size net bir şey söyleyebilirim." "Biz getiririz doktor hanım siz hiç merak etmeyin." Diyen Rıfat Bey ile genç kadın gülümserken masadaki abur cubur poşetini Rüzgar'a vererek ailesiyle birlikte evine yollamıştı küçük hastasını.
|
0% |