Yeni Üyelik
9.
Bölüm

9. Bölüm

@sirius_70

 

Asya'dan;

 

"Ben önce eve sonra da bir şirkete uğrayayım, en ufak bir şeyde haber edin olur mu?" Diyen Rıfat Bey'i başımız ile onaylarken odadan çıkmıştı seri adımlar ile.

"Ben geliyorum hemen." Diyerek aynı koridorda bulunan kendi odama ilerleyerek dolabımdan birkaç parça kıyafet ve gerekli dosyaları alarak tekrar Rüzgar'ın odasına girdim.

Dosyaları masanın üzerine bırakırken dikkatle beni izleyen Barlas'a elimdeki poşeti göstererek.

"Ben hızlıca bir duşa girip çıkacağım, eve giderek vakit kaybetmek istemiyorum. Bir şey olursa şuradaki kırmızı düğmeye basman yeterli olur." Diyerek beni onaylayan Barlas ile hızlıca duşa girmiştim.

Sıcak su, bedenimi rahatlatırken temizlendiğimi hissediyordum. Dört gündür duşa girmeye fırsat bulamamıştım.

Üzerime siyah eşofmanımı ve siyah cropumu giyerek ıslak saçlarıma havlu sararken kirli eşyalarımı ve şampuanlarımı poşete doldurarak banyodan çıktım.

Barlas'ın kardeşinin üzerindeki bakışları bana dönerken elimdeki poşeti komidinin yanına bırakarak kendimi koltuğa bırakırken yorgun bedenim duşun da etkisiyle mayışmıştı.

"Bir saat uyuyacağım, beni uyandır olur mu? Yarın ameliyatım var ona göz atacağım." Diyerek uzanırken Barlas oturduğu sandalyeden kalkarak koltuğa oturmuş ve elini dizlerine vurmuştu uzanmam için.

"Saçlarım ıslak, yastığa uzanayım dizlerin ıslanmasın." Derken beni umursamamış omuzumdan tutarak başımı dizlerine yaslamıştı.

Elleri saçlarımı bulurken gözlerim çoktan kapanmaya başlamıştı bile.

 

......

 

"Asya, uyan artık güzelim, hadi kalk." Diyerek saçlarımı geriye doğru çeken Barlas ile yattığım yerde ona bakarken alnıma ufak bir öpücük kondurmuştu.

"Uyumak istiyorum." Diyerek oflarken koltukaltlarımdan tutarak beni kaldırırken omzuna yaslanarak gözlerimi kapattım.

"Hadi ama mızmız kedi, ameliyat ile ilgili araştırma yapacağım dedin, kalk yüzünü yıka, bir şeyler atıştır sonra başlarsın."

Zorla oturduğum yerden kalkarak lavaboda yüzümü yıkadıktan sonra tekrar koltuğa geçerken Barlas önüme poşette duran döner ve ayranı bırakmıştı.

Koltuğa yan oturarak iştahla yemeğimi yerken Barlas elinde tarak ile arkama oturmuş ve birbirine girmiş olan saçlarımı tarıyordu.

Canımı acıtmadan tarayıp bitirdiği saçlarımı öperek başını omzuma yaslarken sessizce bitirdiğim yemeğin çöplerini poşete doldurarak ağzını bağlamıştım.

Başımı arkaya doğru atarak Barlas'ın omzuna yaslarken omzumdaki başını yan çevirerek burnunu boynuma sürtmüştü.

"Yorgun yorgun çalışmana dayanamıyorum, biraz daha uyu istersen." Diyerek mırıldanırken başımı olumsuz anlamda salladım.

"En azından yarınki ameliyata çalışmam lazım, zor bir ameliyat olacak." Diyerek yattığım yerden doğrulurken masadaki evrakları toplayarak sehpaya bıraktım. Koltuktaki yastıklardan birini de yere koyarken üzerine çökerek dikkatle ameliyat hakkındaki çalışmalarıma başladım.

 

......

 

Açılan kapı ile bakışlarım Barlas'ı bulurken elindeki poşet ile koltuğa çökmüştü.

"Yiyecek bir şeyler getirttim, hadi sen de ara ver biraz." Diyerek poşetleri açarken bende doğrularak karşısına geçtim.

"Balık-ekmek getirttim, seversin değil mi? " Diyerek önüme bırakmıştı.

Dalgınlıkla sorduğu soruyu düşünürken bakışlarım ekmeğimde geziyordu.

Biz yetimhanedeyken yemek seçme şansımız hiç olmaz, önümüze gelen her şeyi yemek zorunda kalırdık. Kabuklu patates yemekleri, pişmemiş, yağsız kuru pilav, önceki günden kalmış bayat ekmek, salata diye önümüze konulmuş marul parçacıkları...

Hepsi çok büyük nimetlerdi ama yapılış biçimi yüzünden insanlar soğuyabilirdi o sebzeden.

"İyi misin güzelim, daldın gittin?" Diyen Barlas ile gözgöze gelirken gözlerimde ne gördü bilmiyorum ama kaşları çatılmıştı.

"Neyin var Asya?" Diyerek karşımdan kalkarak yanıma geçerken elleri kolumu tutmuştu sıkıca.

"Yok bir şey, daldım bir ân." Diyerek önüme dönerken eliyle çenemden tutarak buna izin vermemişti.

"Asya'm, neyin var anlat güzelim, beraber yüklenelim sırtındaki yükleri." Diyerek cevap beklerken ilk defa samimi bir şekilde sorulan soru ile dolan gözlerimi saklamak adına başımı omzuna gömmüştüm.

Çok eksiktim, tamamlanamayacak kadar çok hem de.

Beni bu dünyada anne babam bile istememişti, bundan sonra kim isterdi ki?

Çaresizlik içinde, zorbalık görerek büyüyen milyonlarca çocuktan sadece birisiydim ben...

Ebeveyn olmaması gereken insanların zevkleri yüzünden ortada bırakılmış milyonlarca çocuktan sadece birisiydim...

Barlas daha da bir şey sormadan kollarını belime sararken bir yandan da saçlarımı okşuyordu.

Bir anda neden aklıma gelmişti bilmiyorum ama duygusala bağlamıştım yine.

Ben bu dünya da hiçbir şeye ağlamazdım. İki şey dışında...

Birincisi acı çeken çocuklara...

İkincisi ise acılar içinde yanıp tutuşmuş çocukluğuma...

Çocukluğum benim için en kötü anılarımla kaplı, kara bir sayfadan ibaretti, gerçi çocuk bile olamamıştım ama küçüktüm en azından...

"Yeter bu kadar güzelim, bana da anlat. Ağlayarak kendini yıpratma, paylaşarak yükünü azalt." Diyerek beni kendinden uzaklaştırırken yeşil gözlerimin ve burnumun çoktan kıpkırmızı olduğunu biliyordum.

"İşte yetimhane zamanları geldi aklıma, o zamanlar önüme bir çikolata koysalar dünyalar benim olacaktı ama kimse koymadı. Şimdi ise dünyaları önüme serseler de hiçbir şey istemiyorum. Barlas ben çok yoruldum." Diyerek akan gözyaşlarım ile başımı omzuna gömerken siyah gömleği çoktan ıslanmaya başlamıştı bile.

"Yapma bunu bebeğim, sen bunu haketmedin, haketmiyorsun... Hiçbiriniz haketmiyorsunuz... İki gereksiz insanın birleşmesi ile meydana gelmiş dünyanın en masum insanlarısınız siz. Tek istediğiniz sevgi. Ben sana o sevgiyi vereceğim güzelim, gerekirse kalbimi söküp sana vereceğim ama seni asla sevgimden mahrum etmeyeceğim. Sen çok güçlü bir kadınsın, kendi ayakları üzerinde duran dünyanın en başarılı beyin cerrahısın. Yoruldum demek yok, gerekirse tüm yükünü bana vereceksin ama pes etmek yok güzelim. Sakın bir daha böyle bir şey dediğini duymayayım." Diyerek alnını alnıma yaslarken eli sıkıca belimi sarmıştı.

Kollarımı omzuna dolayarak gözlerinin içine bakarken dudaklarıma değen sıcak dudakları ile gözlerimi kapattım.

Yavaşça öperken bende ona ayak uydurmaya çalışıyordum...

Kapanan gözlerimden bir damla yaş süzülürken daha da derinleşmişti öpüşmemiz.

Birbirimizden zar zor ayrılırken Barlas yüzündeki gülümseme ile gözlerime bakmaya başlamıştı. "Tadını aldım, bırakmam artık yavrum. Sen benimsin, ben seninim..." Diyerek tekrar dudaklarıma yapışırken tutkuyla öpmeye başlamıştı.

Rüzgar'ın ağlamaya başlaması ile ikimizde ayrılırken hızla doğrularak yanına adımladım. Bağladığımız ellerini başına götürmeye çalışıyordu. Sanırım ağrısı başlamıştı.

Hızla odadan çıkarak ilaç odasına ilerlerken hafif dozda bir ağrı kesici ve iğne ile tekrar odaya döndüm.

Rüzgar kızarmış gözleri ile abisine bakarken daha fazla bekletmeden serumuna getirdiğim ağrı kesiciyi vurdum.

10 dakika içinde ağrısı geçerdi.

 

     ..... 

    

"Ben ameliyata geçiyorum, hastanedeki diğer beyin cerrahı gün boyu burada olacak, acil bir şey olursa butona basarsınız." Diyerek elimdeki boneyi başıma geçirirken Rıfat Bey başı ile onaylamıştı.

Odadan çıkarken peşimden gelen Barlas ile bakışlarım ne oldu dercesine ona dönerken;

"Şans öpücüğü vermeyi unutmayalım doktorumuza." Diyerek kapılara bakarak ismimin yazılı olduğu kapıyı açarken sırtımı duvara yaslayarak dudaklarıma yapışmıştı tutkuyla.

Zar zor ayrılırken gülerek omzundan ittim. "Barlas hastanede bari rahat dur, bir gören olacak."

"Gören görsün kızım, sevgilim değil misin? Öperim de sarılırım da." Diyerek alnımı öpmüştü.

"Hadi çıkalım şurdan, ameliyata gireceğim dikkatimi dağıtma benim." Diyerek uzun saçlarımı bonenin içine koymuştum.

"Tamam güzelim, hadi git. Çıkınca direkt yanımıza gel, bir şeyler yeriz." Diyerek belimden destekleyerek odadan çıkartmıştı.

İkimizde koridorun farklı uçlarına doğru ilerlerken derin bir nefes alarak ameliyathaneye girdim.

 

.......

 

"Hastayı kaybettik, kalbi kaldıramadı narkozu." Diyerek karşımda ağlayarak birbirinden destek almaya çalışan genç çifti izlemeye dayanamayarak yanlarından ayrılırken, gözlerimden süzülen yaşlar ile sedyede üzeri beyaz bez parçası ile örtülmüş yedi aylık bebeğin melek oluşunu izledim.

Bir çocuk daha kayıp gitmişti dünyadan...

Birisi daha melek olmuştu...

Hızlı adımlar ile odama girerek kapının arkasında duran kolona sırtımı yaslarken ağlayarak yere çöktüm.

Haketmiyorlardı erkenden gitmeyi...

Küçücük bedenleri ile o toprağın altına girmemeleri lazımdı...

Çok masumlardı. Bu dünyadaki en masum varlıklardı çocuklar...

Ağlayarak başımı dizlerime gömdüm. Her vefat eden hastama ağlamazdım ama her çocuğun ölümüne yıkılırdım.

Alışamamıştım ölmelerine, erkenden göç etmelerine...

Çalan kapım kısa sürede açılırken odaya giren iri bedenden kim olduğunu anlamıştım.

Barlas gelmişti...

"B-barlas." Diyerek hıçkırarak ağlamaya devam ederken endişeli bakışları hızla bana dönmüştü.

"Güzelim, ne oldu sana böyle. Biri bir şey mi yaptı?" Diyerek üzerimi incelerken elleri sıkıca kollarıma dolanmıştı.

"D-daha yedi a-aylıktı Barlas, kalbi dayanamadı. M-melek oldu." Diyerek başımı arkamdaki duvara yaslarken yıkılmış gözler ile gözlerime baktı.

"Allah sevdiği kulunu yanına erken alırmış güzelim, mekanı cennet olacak, hiç acı çekmeyecek. Öyle düşün." Diyerek kolunu omzuma dolarken ne kadar haklı olduğunu bilsemde hıçkırıklarımı durduramıyordum.

"Senin bu güzel kalbinle ne yapacaz hatun. Daha fazla ağlama, içim gidiyor." Diyerek beni göğsüne çekerken hıçkırıklarım dinmiş sessizce göz yaşlarım dökülüyordu gömleğine.

Loading...
0%