Yeni Üyelik
16.
Bölüm

16. Bölüm

@sirius_70

   Toprak Soyer'in anlatımıyla;


      "Baba yapma, yalvarırım yapma, canım yanıyor lütfen yapma." Ne anlama geldiğini bilmediğim bu cümle içimde bir yerlerde bir sızı yaratırken Demir'in odaya gelmesi ile düşüncelerimden sıyrıldım.


      Arya'yı uyandırmaya çalışırken bir yandan da Demir'e sakin olması için telkinler veriyordum, ama ikisi de karşılıksız buluyordu. Bir kaç saniye sonra kısıkça  gözlerini açan Arya ile derin bir nefes alarak komodinin üzerindeki bardaktan birkaç yudum su içmesini sağladım. Saçları terlediği için yüzüne yapışmıştı rahatlaması adına bir araya toplayarak geriye doğru ittim. Beyaz tenli olduğu için yüzü kızarmıştı.


     Ne yapacağımı bilmiyordum açıkçası, bir ilaç mı içirmeliydim yoksa sirkeli bez ile alnına bez mi koymalıydım. Daha fazla düşünmenin anlamsız olduğunu fark ederek hızla mutfağa indim, sonunda karıştırdığım dolaplardan birinden sirkeyi bulunca ılık suya katarak yanına temiz bir bez koydum, ilaç dolabından aldığım ateş ölçeri ve ateş düşürücüyü de tepsiye koyarak koşar adımlar ile yukarı çıktım.


   Demir aralıksız bir süre ağladığı için uyuyakalmıştı. Zorla da olsa onu odasına indirerek geri yukarıya çıktım.


   Sirkeli bezi neredeyse bir saattir alnına ve yanaklarına koymama rağmen düşmeyen ateşi ile endişeyle hafifçe dürttüm Arya'yı. Gözlerini hafif aralayarak mavileriyle baktı bana, gözlerinin içi kızarmış ve altları morarmıştı hafiften. " Arya hadi kalk da bir soğuk duş al." Hızla başını olumsuz anlamda ikiye sallarken kendini örtünün altına daha çok saklamaya çalıştı.


    Örtüyü üzerinden çekerek zorla yataktan kaldırdım inat ederek yatmak istemesi sonucu çatılan kaşlarım ile ona baktım. "Nolur bırak donuyorum zaten, sabah alırım duşu, şimdi rahat bırak beni."diyerek kendini yatağa bırakırken hızla kucağıma alarak banyoya ilerledim. Kucağımda tepinirken düşmemesi için kendime daha çok çektim ve duşa kabinin kapısını açtım zorla. Suyun soğuk tarafını ayarlayarak Arya'yı duş başlığının altına sokmaya çalıştım ama az önce kucağımdan kaçmaya çalışan kendisi değilmiş gibi daha çok sokuluyordu bana. Kucağında duran ellerini boynuma dolayarak sudan kaçmaya çalışırken beni bırakmayacağını anladım ve onunla birlikte ben de suyun altına girdim. Soğuk su ikimizi de etkisi altına alırken Arya titreyerek daha çok sokuldu kucağıma.


    Aradan iki üç dakika geçtikten sonra duşakabinden çıkarak içeriye geçtim. Arya'nın üzerine havlu sararak kalın giyinmemesi için annemin aldığı askılı yarım bir beyaz tişört ile siyah bir eşofman vererek hızlı adımlarla kendi odama çıktım ve üzerimi değiştirdim.


    Geri aşağıya indiğimde Arya kafasına kadar yorgan çekmiş yatıyordu. Islak kıyafetleri yerde olduğu için üzerini değiştirdiğini anlayarak derin bir nefes verdim, ve kafasına kadar çektiği yorganı almaya çalışmama rağmen bırakmayınca son güçle yorganı üzerinden asıldım. Fakat gördüğüm görüntü ile nefes almam kesilirken, hızlanan kalp atışlarım nefes almam gerektiğini hatırlatırcasına  hızla göğüs kafesime çarpıyordu. Titreyen ellerimdeki yorgan yere düşerek hafif bir ses çıkarırken diz kapaklarım beni taşıyamazcasına titriyordu.


   Geç kalmıştım, hem de çok geç kalmıştım...


   Ben erken olduğunu düşünürken kız kardeşime çok geç kalmıştım.


    İlk kez demişti bana, benim dokunurken elimin titrediği saçlarını koparırcasına asılmışlar mıydı?


    Ben Merve bize kötülük yaşattı derken asıl kötülüğü o mu yaşamıştı?


   Ben ona güvenmezken o en büyük güvensizliği mi yaşamıştı?


  Biz ailecek bu kıza karşı savaşırken, o tek başına tüm dünya ile mi savaşmıştı?


   Ben hergün ailem yanımda diye korkusuzca ve huzurla  uyurken o her gece yatağa girmeden korkarak mı uyumuştu?


   Ben kardeşime gerçekten çok geç kalmıştım.


   Gözümden akan yaşla elim yanağımı buldu, ben en son ne zaman ağlamıştım? 


    Sanki kalbime bir bıçak saplanmış da o bıçak içimde dönüyormuş gibi hissediyordum. Keşke o bıçak gerçekten bana saplansaydı da ben bu görüntüyü görmeseydim.


   Kapı açılırken telaşla arkama döndüm, Ayaz uykulu gözleri ile bana bakarken bakışları yatağa döndü. Gözleri dolarken bakışları beni buldu tekrar. "Ben kabus gördüm de, içime bir sıkıntı çöktü, iyi mi diye bakmak istedim." dedi sesinin titremesini umursamadan. Bir süre daha bakıştıktan sonra konuşmaya başlaması ile ona odaklandım.


   "Abii, ben doktora gitmiştim ya hani aniden giren kalp sıkışmaları yüzünden, testte bir şey çıkmayınca doktor bir psikolog arkadaşı ile konuştuğunu ve birbirine bağlı ikizlerin birbirlerinin acılarını hissedebileceklerini söyledi, ben Merve'den dolayı ihtimal vermedim ama Arya gelince anladım abi." Sarsak adımlarla yatağa Arya'nın yanına otururken ben de kendimi daha fazla ayakta tutamayarak duvarın dibine çöktüm.


   "Sonra konuşmak için yanına gittim, yaktılar mı canını? dedim. Cevap vermedi abi belki de veremedi. Çok yakmışlar canını abi. Her gece ben ufak bir kalp sızısı ile uyanırken o gerçekten acı çekiyordu abi." Titrek bir nefes alarak yatakta yatan kardeşime baktım, ağladığım için boğuk gören gözlerimi silerek sanki bu benim cezammış gibi izledim izlerle dolu sırtını, kemer izleriydi bunlar, bazı bölgelerde ise yanık izleri vardı, çok ağlamış mıydı acaba, tıpkı rüyasında da dediği gibi o it herife yalvarmış mıydı? Annesi duymamış mıydı sesini? Abisi geçmemiş miydi o pislik herifin önüne? Aklımda kalan cevapsız sorularla Ayaz'a baktım, sanki ne dediğimi anlamışçasına baktı gözlerime ve devam etti canımı yakan sözlerine.


  


    "Bir gün yine gittim yanına, benimle de paylaş dedim, bana da ver dedim yükünü, taşıyamadım abi ben o yükü. Babam her gün acaba çocuklarıma bir şey oldu mu kavga edip zarar gördüler mi diye endişelenirken ,onun üvey babası daha Arya birinci sınıfa giderken arkadaşlarından lunaparkı duymuş, arkadaşları babalarının onlara pamuk şeker aldığı ile övünürlermiş. Arya da çocukluk hevesi işte gitmiş istemiş üvey babasından. O gün ilk dayağını yemiş benim ikizim abi, sırf canı acıdığı için bağırmış, üvey babası da bağırma komşular rahatsız oluyor diyerek bayılana kadar dövmüş. Çok acımış canı abi."  Ayaz kısa bir ara verirken ben öylece kafamı dizime koymuş gözyaşlarımı görmemesi için uğraşıyordum. Tekrar söze başlamasıyla kulaklarımı ona verdim.


    "11 yaşında ev işlerini ve temizlik yaptırmaya başlamış üvey annesi olacak kadın. Yine bir gün yemek yaparken kolu masadaki tabağa çarpmış ve tabağı kırmış. Abi benim annem tabak kırılınca bir yerimize bir şey oldu mu diye bakarken onun annesi demir sopayla dövmüş onu. Karnım ve bacaklarım mosmor oldu dedi abi. Ben yere düşüp kafam kanadı diye iki saat ağlamış adamım çocukken yaa, adil mi bu, keşke ben karışsaydım abi, keşke ben çekseydim onca acıyı." dedi sesi yalvarırcasına çıkarken ağzından çıkan hıçkırığa engel olamamıştı.


   "Bizi ilk gördüğünde çok korkmuş biliyor musun? Üvey ailesindeki abisi ile çok iyi anlaşırlarmış küçükken. Sonra üvey babası ne dediyse üvey abisi bir anda düşman kesilmiş Arya'ya. Sırf arkadaşlarının yanında abi dediği için dövmüş, üç gün aç susuz bırakıp odunla dövmüş Arya'yı. Abi kelimesini söylemekten korkuyor abi, hem de çok korkuyor. Biz beraberken o tek başınaymış. Ben bir öğün yemek yemesem babam aklı çıkacakmışçasına endişeleniyor abi. Çok geç kalmışız."  Ayaz daha fazla hıçkırıklarını tutamayarak koşar adım odadan çıkarken ben de zorlukla olduğum yerden kalkarak yatağa oturdum. Islak saçlarını okşarken dudaklarımı alnına bastırdım. Düşen ateşi ile rahatlarken ince pikeyi üzerine örttüm. Gece lambasını yakarken yatağın yanında parlayan şey çekti dikkatimi, elime aldığımda isim soyisim kısmına kaydı gözüm.


   Gece Arya Soyer.


    Aklıma gelen anıları def etmek istercesine gözlerimi kapattım, o olamazdı değil mi? Ben Merve yüzünden bu ülkeden gidecekken karşılaştığım küçük Gece olamazdı değil mi? Mavi gözler, siyah saçlar...


   Ama ben onu karakola teslim etmiştim babasından kurtulamamış mıydı yoksa? Yetimhanede kalmıyordu ailesi ile kalıyordu.


    Kurtulamamıştı, kurtaramamıştım. O lanet uçağa yetişmek için küçücük kızı karakolda bırakıp yurt dışına çıkmıştım hiçbir şey olmamış gibi.


Lanet ettim.


   Bize kötülük yapan Merve'ye,


   Küçücük kızı orada bırakıp giden kendime,


   Kardeşime bu acıyı yaşatan tüm dünyaya...


    Arya yattığı yerde hareketlenirken sessizce izlemeye başladım. Gözlerini açtığı zaman ilk etrafı süzdü daha sonra ise bakışları beni bulurken korkulu gözlerle bakmaya başladı. Dolan gözlerimi saklama gereği duymadan bir süre gözlerine baktım.


    Sıkıca sarıldım kardeşime, kokusunu içime çektim ilk defa. Onun da kolları belime sarılırken ağzından kaçan hıçkırık ile bende kendimi tutmayarak ağladım sessizce feryat figan. "Ben seni karakola bırakıp gittikten sonra ne oldu Gece'm, söyle abine güzelim."


   "Müdür üvey babamın kardeşiydi, beni görünce direkt aradı, o da beni aldı karakoldan tekrar eve götürdü. Benim canım hiç o kadar yanmamıştı abi, sabaha kadar türlü işkenceler etti bana, keşke o polis üvey amcam olmasaydı, keşke ben hiç karışmasaydım." Arya'nın dedikleri kalbime ok misali saplanırken nefesim ciğerlerime yetmedi. "Özür dilerim Abiim, geç kaldığım için, seni o gün orada bırakıp gittiğim için çok özür dilerim." Daha abi demesinin sevincini yaşayamazken kardeşimin acı çektiği gerçeği ağır gelmişti. Bir süre sonra omuzumda ağlayarak uyuya kalan güzelime baktım. Belki bu izler oluşmadan kurtarabilirdim onu ama başaramamıştım. Vücudundan önce yüreğindeki acıları dindirememiştim ki ben daha kardeşimin.


     Arya'yı yavaşça yatağına bırakarak ben de yanına uzandım, burnumu saçlarına koyarak derin bir nefes aldım. Huzur veriyordu kokusu. Ama ben bu huzuru bile haketmiyordum değil mi? Ben iyi olan hiçbir şeyi haketmiyordum, en azından Arya iyileşene, yüreği sevinçle, mutlulukla dolana kadar mutlu olmayı haketmiyordum...


Loading...
0%