Yeni Üyelik
24.
Bölüm

24. Bölüm

@sirius_70

 

Gece Arya Soyer'den;

 

 

Hastaneden çıkıp babamın kucağında arabaya bindiğimde hâlâ uyumamıştım ama mayışmıştım.

 

 

Babam beni dizine yatırdığında içimde oluşan huzur ve güven duygusu tarif edilemezdi.

 

 

İnsan yıllar sonra kendini güvende hissedince değişik duygular hissediyordu.

 

 

Ben Selim Abi'yi babamdan daha uzun zaman önce tanımış olsam da kendimi babamın yanında daha çok güvende hissediyordum.

 

Bu belki Selim Abi'ye yaptığım bir haksızlıktı ama babamın yanında kendimi daha huzurlu hissetmem istem dışı vücudumun verdiği bir tepkiydi. Sanırım kan çekiyordu.

 

 

******

 

 

Uyandığımda yatağımda babamın göğsünde yatıyordum. İlk defa kabussuz huzurlu ve derin bir uyku çekmiştim.

 

 

Bakışlarımı babamın yüzünde gezdirdiğimde, yakışıklı yüzünü incelemeye başladım.

 

 

Alnında ve göz kenarlarında yaşlandığını belli eden ufak çizgiler vardı, sert mizacına ve hafif esmer tenine yakıştırıyordum ben o çizgileri. Benim babam gerçekten çok yakışıklı bir adamdı.

 

 

Daha fazla uykumun açılmaması için başımı tekrar göğsüne koyarak gözlerimi kapattım.

 

 

*****

 

 

Aradan ne kadar zaman geçti bilmiyorum ama hafif açılan kapı sesi ile uyandım. Başım yastığa konulmuştu. Büyük ihtimal babam Ayaz'ı kontrol etmeye gitmişti.

 

 

Hayran olunası bir adamdı benim babam. Her çocuğuna eşit davranıyordu. Bu devirde böylesine rastlamak çok zordu. Kız erkek ayrımı, öz üvey ayrımı yapan aileler vardı. Tıpkı üvey ailem gibi.

 

 

Gözlerim uyku ile kapanırken derin ve huzurlu bir nefes aldım. "Seni seviyorum baba, sen bu dünyadaki en iyi babasın."

 

 

*****

 

 

Uyandığımda perdenin arasından sızan güneş yüzüme vuruyordu.

 

 

Yatağımdan çıkarak lavaboda işlerimi hallettim. Üzerimdeki dün giydiğim kıyafetleri çıkartarak rahat siyah bir eşofman ile siyah bir tişört giyindim.

 

 

Odadan çıkarak merdivenlere ulaşmam ile hizmetlilere oturduğu koltuktan emir buyuran Hayat hanım çarptı gözüme. Normalde bir görevli olan evde bugün görüp sayabildiğim kadarı ile üç dört görevli vardı.

 

 

Baba tarafı geldiği zaman olan yemeklerin kokusu burnuma dolarken acaba bugün de mi baba tarafı geliyor düşüncesi aklımda yer edinmişti.

 

 

Daha fazla burada beklemenin anlamsız olacağını fark ederek merdivenlerden indim. Oturma odasına girdiğimde Furkan abim, Kaan ve oturduğu yerde emirler yağdıran Hayat hanım vardı sadece.

 

 

Bakışlar beni bulurken Furkan abimin yanına adımlayarak benim için açtığı kolunun altına girdim.

 

 

Abim alnıma öpücük kondurarak omzuma attığı eli ile saçlarımı oynamaya başlarken başımı omzuna yaslayarak bakışlarımı salonda gezdirdim. Dört tane L koltuk dikdörtgen şekilde koyulmuş üçünün arasında sehpa takımı varken birisinde yoktu. Salon baya genişti ve diğer uçta büyük bir yemek masası vardı.

 

 

Ben öylece durmuş salonu incelerken Hayat Hanım'ın seslenmesi ile bakışlarım onu buldu. "Arya odana senin için hazırladığım kıyafetleri bıraktım giyinip gelir misin? Ailemin yanında pijama ile dolaşmanı istemiyorum da." Diyerek tekrarfan görevlilere emir buyurmaya devam ederken benden habersiz bunu yapması sinirlerimi bozmuştu. Abim alınma öpücük kondururken "Bugünlük idare et abiciğim yoksa başının etini yer." Demesi ile üzgünce ona bakarken gözlerini açıp kapatması ile oturduğum yerden kalkarak merdivenlerden odama çıktım.

 

 

Yatağımda grimsi üzerinde mor renkte güller olan elbiseyi görmem ile şaşkınlığa uğradım. Elbise çok güzeldi ama bana göre çok açıktı. Ben bunu giyersem vücudumdaki tüm yara izleri ortaya çıkardı, en azından bacağımdaki ve sırtımdaki yaralar için geçerliydi bu düşüncem.

 

 

Elbiseyi elime alarak tekrar merdivenlerden indim ve salona girdim. "Hayat Hanım ailenizin geleceğini sanıyordum ben." Hayat Hanım kaşları kalkık bir şekilde bana bakarken "Sana aksini düşündüren ne tatlım, tabi ki de gelecekler." Elimdeki elbiseyi gözünün önünde tutmam ile bakışları elbisede gezerken. "Bu elbiseyi dışarıda giyemem hele ki evin içinde hiç giyemem. Sizce de aileniz ile tanışmam için fazla abartılı bir elbise değil mi bu?"

 

 

Hayat Hanım sözlerimden sonra ateş saçan gözleri ile bana bakarken bende bakışlarına boş bakışlar ile karşılık vermeye başladım. "Ne saçmalıyorsun sen, hemen gidip o elbiseyi üzerine giyiniyorsun." derken sesini yükseltmesi ile kulaklarımı kapatma isteğimi bastırıp gözlerimi gözlerine diktim. "Cidden saçmalayan ben miyim Hayat hanım, aileniz geliyor düğün felan da değil yani." diyerek elbiseyi koltuğa bıraktım salondan çıkmak üzereyken kolumdan tutması ile sakin kalmak adına derin bir nefes aldım.

 

 

Bu kadar tepki vermemin nedeni hem elbisenin çok abartı olması hem de sırtındaki geniş dekolteydi. Eğer o elbiseyi giyseydim tüm yaralarım gözler önüne serilirdi ve ben bunu asla istemiyordum.

 

 

Koluma geçirilen uzun tırnaklar ile kendime gelirken bakışlarım tekrardan Hayat hanıma döndü. "O elbiseyi giyeceksin Arya, benim ailem giyim kuşama önem veren sosyetik bir ailedir. Tabi sen fakir bir mahalleden gelip bu yaşına kadar para ve böyle güzel kıyafetler görmediğin için sana abartı gelebilir ama inan ki bu kıyafet oldukça şık ve sade. Şimdi o elbiseyi alıyorsun paşa paşa odana gidip..." Hayat hanım lafını tamamlayamadan kolumdan çekilen tırnaklar ve önüme geçen iri beden ile derin bir nefes aldım. Babamın kokusuydu bu...

 

 

"Beni nereden geldiğini hatırlatmak zorunda bırakma Hayat, benim kızım istediği şeyi giymekte özgür. Buna ne sen karışabilirsin annesi olarak, ne ben karışabilirim babası olarak ne de abileri karışabilir kardeşi olarak. Benim kızım senin ailen sosyetik diye rahat edemeyeceği elbise ile gezmek zorunda değil. Eğer ikimiz evlenmeseydik senin baban gecekonduda yaşayan fakir beş parasız adamın tekiydi. Şimdi kızımı rahat bırak ne giymek istiyorsa giysin." diyerek adeta tıslarken ilk defa korunmanın verdiği duygusallık ile gözlerim dolmuştu.

 

 

"Ahmet sen karışma bu olaya, benim ailemin yanına istediği gibi çıkamaz elbise giymek zorunda." diyerek bağıran Hayat hanım ile irkilirken ne zaman geldiğini bilmediğim Toprak abim kollarımdan tutarak beni göğsüne bastırdı. Ağlamak için omuz arayan göz yaşlarım bir bir akarken abim saçlarımı okşayarak beni rahatlatmaya çalışıyordu.

 

 

"Hayır değil efendim, benim kızım isterse misafirin yanına pijama ile çıkar bunu engellemek de sana düşmez, şimdi rahat bırak meleğim ne isterse onu giysin."

 

 

"Çok yüz veriyorsun Ahmet yarın tepene çıkınca da böyle konuşabilecek misin bakalım!?" diyerek odadan ayrılırken sert topuk sesleri kulağımda yankılanıyordu.

 

 

Toprak abimden ayrılıp babamın göğsüne çekilirken babam koltuktaki elbise bir elinde, diğer eli ise omzumu sıkıca sarmış bir şekilde odadan beni çıkardı. Merdivenleri sessiz bir şekilde çıkarak benim odama geçmemiz ile bir süre sessizce yataktan oturduk.

 

 

"Neden bu elbiseyi giymek istemediğini anlatmak ister misin meleğim?" Hiçbir şey söylemeden tepkisizce elbiseye bakarken yatağa uzanmamı sağlayarak kendisi de yanıma uzandı. Elleri sıkıca belimi sararken yüzyüze birbirimize bakıyorduk öylece.

 

 

"Hastaneye gittiğimizde, yani Ayaz ile senin tarçına alerjin olduğunu öğrendiğimiz zaman. Doktor beni odasına çağırmıştı, hatırlıyorsundur. Bana o gün bazı izlerden bahsetti, kalıcı izlerden. Şiddet dedi doktor ama ben inanmak istemedim. Aklım almıyor güzelim senin gibi bir meleğe kim nasıl kıyar benim aklım almıyor. Sen anlatmak ister misin babana kimin kıydığını, omuzlarındaki yükün birazını da benim taşımama izin verir misin meleğim?" titreyen sesi ile gözlerim dolarken, onun da gözleri dolmuştu.

 

 

"Üvey baban denecek o adam mı yaptı?" gözlerimi açıp kapatırken yine konuşmadım. Gözlerimiz konuştu bir süre. Daha fazla sessizlik olmaması için kısık sesimle sanki odada başka biri varmış da duymamasını ister gibi kısık sesle konuşmaya başladım. "Üvey babam kötü bir insandı, bazen sarhoş gelirdi eve. Anlamadığım bir sebepten ötürü düşman gibi davranırdı bana Melih'e çok iyi davranırken bana şeytanmışım gibi bakardı. İnsan bir süre sonra herkes düşman olunca kendini suçluyor. Kusuru kendinde aramaya başlıyor. Ben de öyle yaptım hep kendimde aradım kusuru."

 

 

" Kıyamam ben sana meleğim, asıl kusurlu olan onlar, hepsini hapse tıktıracağım. Geçmişini unutturmasa da hak ettiklerini yaşamak zorundalar." diyerek alnıma öpücük kondurdu.

 

 

Saçlarımı okşayan eli iyice uykumu getirirken son defa gözlerine baktım. Daha beş altı yaşlarındayken üvey babamdan isteyip karşılığında dayak yediğim şeyi bu sefer öz babamdan istedim.

 

 

"Baba, bana pamuk şeker alır mısın?"

 

 

Oy vermeyi ve takip etmeyi unutmayın lütfen 😇

 

 

 

 

 

Loading...
0%