Yeni Üyelik
28.
Bölüm

28. Bölüm

@sirius_70

Oy vermeyi ve takip etmeyi unutmayın lütfen😇


Toprak Soyer'den devam:


"Şiddet izleri var vücudunda?" diyerek söze başlayan Salih Abi ile babam başı ile onayladı.


"Üvey babası yapmış, konuştum Arya ile şikayetçi olup hapse attıracağım o ailedeki masum olmayan herkesi." dedi gözünden akan nefret ve intikam hırsıyla.


"Dayı, ben ondan bahsetmiyorum. Elbette geçmişten kaldığı belli olan izler var ama vücudundaki izler yeni. Arya sizin yanınıza geleli neredeyse 2 ay oldu, o zamana morlukların geçmesi kesin bir ihtimaldi. Şüphelendiğiniz birisi var mı?" diyerek sıkıntı ile nefes aldı.


Salih abinin dedikleri ile beynim işlevini kaybetmişçesine çalışmazken, kalp atışlarımın hızlandığını hissediyordum. "Abi ne saçmalıyorsun sen, ne yenisi, ne şiddeti. Benim Deniz gözlü meleğime kim kıyar abi, hem biz hep yanındaydık olmadı öyle bir şey."


"Toprak gerçekler bunlar kardeşim, merdivenlerden düştü dedin, sizin evinizde kamera yok mu? Nasıl düştüğüne bakın, ne bileyim olay yeri incelemeye inceletin evin etrafını, ne diyeyim ben daha, yapın bir şeyler oğlum."


Haklıydı Salih abim, evimizde kamera vardı, izlerdik kamera kayıtlarını. Evin görevlisi de dahil akrabalar bilmiyordu kamera kayıtlarına nereden ulaşıldığına.


Şimdi Arya'nın yanında olmam lazımdı, daha sonra bakardım kayıtlara.


Salih abimin başka bir şey demeyeceğini anlayarak babamın kolundan destek olup odadan çıktık.


*****


Ameliyathanenin önüne gelmemiz ile gözümü tek tek herkeste gezdirdim.


Furkan bekleme sandalyelerinde dirseklerini dizlerine yaslamış başını elleri arasına almış sessizce göz yaşlarını akıtıyordu.


Kaan ifadesiz yüzüne rağmen gözlerinde okunan endişe ve korkuyu saklamaya çalışıyordu tıpkı Poyraz gibi.


Ayaz yere oturmuş, iki dizini de kendine çekmiş bir şekilde omuzları sarsıla sarsıla ağlıyordu. Canı yanıyordu onunda. Hepimizden çok o acı çekiyordu.


Daha fazla onları izlemeye yüreğim dayanmadığı için babamın koluna girerek sandalyelere doğru ilerleyerek boş yere oturdum.


******


Dakikalar sanki saatler gibi gelirken hâlâ kimse çıkmıyordu.


Koridorda yankılanan ayak sesleri ve ağlayış sesleri ile başımı çevirdim. Demir, Kuzey ve Selim Abi gelmişti.


Selim Abi ağlamasa da gözleri kızarmıştı, Demir ve Kuzey ise bağırarak ağlıyorlardı.


"Durumu ne, nasıl düşmüş merdivenlerden benim kardeşim?" Diyerek babamla bana ithafen konuşurken sesimi titrememesi için ayarlayarak Selim abiye çevirdim bakışlarımı. "Biz evde değildik, arka bahçede düşmüş havuzun oradaki merdivenlerden. Evde onu öyle düşmüş görünce direkt getirdik hastaneye. Şimdi de ameliyata aldılar işte." Diyerek kısa bir özet geçtim olanları.


Çaresizce duvar kenarına çöken adam ve oğluna baktım, eşi oğlunun doğumunda ölmüştü sanırım.


İkiside Arya'ya çok fazla değer veriyorlardı. En az bizim kadar.


Ameliyathanenin kapısının açılması ile çıkan doktorla hızla etrafına doluştuk. Doktor kafasındaki boneyi ve maskeyi çıkararak derince sıkıntılı bir nefes aldı.


"Hasta geldiğinde hastanemizde ki doktorlar ilk müdahaleyi yapmış. Hastanın iç kanaması vardı, bu yüzden ameliyata almıştık. Ameliyat gayet başarılı geçti ama... ama hasta düşerken kalbine büyük bir darbe almış. Sizinde bildiğinizi varsayıyorum ki hastamızın kalp hastalığı var "Dilate (Konjestif) Kardiyomiyopati" hastalığı. Hasta darbe aldığı için ince olan kalp kasının dokusu zarar görmüş. Bu hastalık insanı kalp yetmezliğine kadar götürebilen bir hastalık. Üzgünüm ama hasta bu seferlik ucuz atlattı bir daha böyle bir düşme veya darbe olayı olursa hastayı kaybedebiliriz. Hastamız daha genç, lütfen ailesi olarak ona destek olun." Diyerek uzaklaşan doktor ile bir yanım umutla dolarken bir yanım hüzünlüydü. Ama önemi yoktu, hele bir meleğim buradan çıksın zarar görmesine asla izin vermeyecektim.


Hastalığın tanımı merak edenler için;


👇👇👇👇


Dilate (Konjestif) Kardiyomiyopati;


Tipik olarak kalp kası incelmiş, sol karıncık genişletmiş ve kalbin kasılma işlevi bozulmuştur. Dolayısıyla bu hastalıkta kalp vücuda yeterli miktarda kan pompalayamaz. Başlangıçta şikâyete neden olmayan bu hastalıkta kalp yetersizliği geliştikten sonra birçok belirtiler ortaya çıkar.


👆👆👆👆


Sedye ile ameliyathanede çıkarılan Arya ile hızla sedyenin etrafına toplanırken. Solmuş yüzüne baktım doyasıya. Mis gibi kokan siyah saçlarını bone ile sarmış, mavisine kurban olduğum gözlerini ise kapatmıştı. Ama açacaktı.


Kısa bir duraksama yaşayan hasta bakıcılar ile hızla kardeşimin boynuna kafamı gömdüm. Benim kardeşim böyle ilaç kokmazdı ki, almışlardı kokusunu meleğimin. Doyamadığım, ömrüme ömür katan, huzur bulduğum kokusunu almışlardı ondan.


Hasta bakıcılar tekrar ilerlerken soğuk elleri sıcak ellerim arasından kayarak sedyeden düştü.


Sedyeler için olan asansöre binen görevliler ile hızla diğer asansöre binerek bizde çıkmaya başladık.


Yoğun bakım odasına alarak, kapıyı kapatırlarken neden buraya getirdiklerine anlam veremiyordum. Odadan çıkan hemşireyi kolundan tutarak durdurdum. "Neden yoğun bakıma aldınız? Doktor durumu iyi demişti." dedim hemşire kolunu elimden kurtararak derin bir nefes aldı. "Genelde ameliyattan çıkan hastalar, hastanın durumuna bağlı en az bir gün tedbir amaçlı yoğun bakıma alınır. Yarın normal odaya alınır hasta, merak etmeyin." diyerek gözden kaybolurken derin bir nefes aldım içime dolan rahatlıkla.


******


Hastanede sadece babam, ben ve Selim denen adam kalmıştık. Çocukları okulu ve işleri için erken kalkmaları gerektiğinden zorda olsa eve göndermiştik.


Yoğun bakımın camından öylece Arya'yı izliyorduk üçümüzde kimseden ses çıkmıyordu. "Tanıştığımızda daha 13 yaşında kısa saçlı bir kızdı Arya, mahallede bir evin bahçesinde kandan görünmeyen vücudu ile öylece yatıyordu baygın baygın. Aldım hastaneye götürdüm darp raporu aldım üvey babasını şikayet etmek için. Onlarca darp raporunu ortadan yok etti üvey babası denen adam. Polis olan bir kardeşi vardı üst düzeylerde meğer her yaptığından onun sayesinde sıyrılıyormuş. Hapse attıramadım asla o adamı. Ne Arya'yı kurtarabildim o evden, ne de onu mutlu edecek bir imkân verebildim eline. Tek yapabildiğim dövüş dersi verip kendini korumasını sağlamak oldu. Küçükken bana geldi kaç defa, 'abi sırtıma krem sürer misin' diye. Gün boyu o acısına ağlardı ben ise onun hâline. Hiçbir zaman kurtaramadım onu bu zulümden. Size bakınca gözü parlıyor görüyorum ben bunu kardeşimde. Arya hayatında en çok abisi ve babasından korkarken, en çok öz babasına ve öz abisine bakarken parlıyor gözleri. O sadece kendini güvende hissedeceği bir liman arıyor kendisine. Lütfen o limanı sizde onun başına yıkmayın." diyerek gözyaşları döken Selim abi ile içim burkulmuştu. Çok değer veriyorlardı Arya'ya.


Babam yaslandığı camdan ayrılarak Selim Abi'nin yanına gitti, onu kendine çevirip sıkıca sarılırken akan gözyaşlarını umursamadan daha sıkı sarıldı Selim abiye. "Sen elinden geleni yapmışsın Selim, ben o adama hakettiği cezayı vereceğim, daha doğrusu ceza almasını sağlayacağım." ikili birbirine sarılıp ağlaşırken dolan gözlerimi etrafta gezdirdim bir süre.


Gözlerim camın arkasından bir çift mavi göze takılırken heyecanla cama yapıştım. "Baba, Selim abi bakın uyandı, açtı gözlerini meleğim." ikili hızla cama yapışırken yüzümdeki gülümsemeyle meleğimi izlemeye başladım.


Bakışları bizi bulurken hafifçe tebessüm etti, o hasret kaldığım gülümsemesi ile ortaya çıkan gamzeleri ile huzur bulduğumu hissetmiştim.


Huzur bize uzun zaman sonra mavi gözlü, siyah saçlı, gamzeli bir melekle gelmişti...


Oy vermeyi ve takip etmeyi unutmayın lütfen 😇


Loading...
0%