@sirius_70
|
Uyandığımda saat daha neredeyse sabah beşe yeni geliyordu. Vücudum erken kalkmaya alıştığı için çok uyuyamıyordum. Ve kabuslarım da zaten izin vermiyordu. Yataktan kalkıp yüzüme soğuk su çarptım kendime gelebilmek adına. Kendimi biraz daha iyi hissederken dolaptan siyah eşofman takımı giyinip kendimi sessizce odadan dışarı attım saat daha erken oldugu için büyük ihtimalle kimse uyanmamıştı, haber verme gereği duymadan evden çıktım, ben yüksek ihtimalle onlar uyanmadan gelmiş olurdum zaten. Bahçeden çıkıp ağır tempoda koşmaya başlamıştım kafamı dağıtmama yarayan en iyi şeylerden ikicisiydi koşmak, birincisi tabiki boks torbası yumruklamaktı. Yarım saattir aralıksız koşuyordum ve artık terlemiştim, Selim Abi'nin spor salonuna az bir mesafe kalmıştı biraz da orada ağırlık çalışırsam bugünlük benim için yeterdi. Spor salonuna girdiğimde saat daha erken olduğu için kimse yoktu, bu beni biraz daha mutlu ederken adımlarımı boks torbasına ilerlettim. Bir yandan beyaz bandajı ellerime sararken diğer taraftan da mekânı inceliyordum. Duvarlarında ünlü dövüşçü, boksör ve güreşçilerin resimleri vardı. Buraya gelenlere ilham olsun kendilerini onlar gibi olmak için yetiştirsinler diye yerleştirmişti Selim Abi. Bandajı elime sardığımda bakışlarımı boks torbasına çevirdim ve hızla çevik bir hareket ile yumruklamaya başladım. Kapının sert bir şekilde kapatılması ile kendime geldim, Selim Abi sesini duyurmak için böyle yapmıştı bunu anlamamak için gerizekalı olmak gerekirdi. Mekanda gözlerimi gezdirdiğimde kimse yoktu Selim Abi ne yapmak istediğimi anlamış olmalı ki gözlerini onay verircesine açıp kapattı ve kollarını benim için açtı. Kollarımı onun boynuna dolarken o da benim belime dolamıştı ellerini. Selim Abi sadece bana ve oğluna sıcak davranan birisiydi çevredeki insanlara karşı soğuk ve sert yapılı bir insandı, toplum içinde bize de sert davranırdı. İlk zamanlar spor salonuna geldiğim zaman aramızda bir şey olduğunu ima ettikleri için artık birbirimize toplum içinde mesafeli bir tavır sergiliyorduk. Kafamı abimin göğsüne yaslayıp kendimi onun güvenli kollarına bıraktım. Sessizce akıttım uzun zamandır dökmediğim gözyaşlarımı. İçime attım yine sessiz çığlıklarımı. Demedi yine hiçbir şey sadece saçlarımı okşadı ve ona sığınmama izin verdi. Bu bile yeterdi beni bir ömür teselli etmeye. Bir süre sonra ayrılıp konuşmaya başladık son zamanlardaki gibi konu yine biyolojik ailemdi. Eski ailem gibi olup olmadıkları hakkında sorguladı Selim abim ama ben daha onları tanımıyordum bile. Ben kendi öz ailemi tanımıyordum. Selim Abi'nin yanında biraz daha kalıp hasret giderdikten sonra spor salonundaki odama girip yüzüme siyah bir maske ve siyah bir spor şapkası geçirdim. Hızlı koşacağım için yolda beni tanıyıp durdurmalarını ya da lafa tutmalarını istemiyordum at kuyruğu yaptığım saçlarımı şapkanın arkasındaki bölümden çıkardım maskeyi yüzüme takıp son kez Selim Abi'ye uğrayıp spor salonundakilerin bakışlarını umursamadan dışarı yönelttim adımlarımı. Hızlı bir şekilde sahil kenarında koşarken insanlar büyük ihtimalle hakkımda 'acaba hırsız da birinden mi kaçıyor? ya da ajan felan mı ki?' diye düşünüyorlardı. Ama ben her zamanki umursamaz hâlimle hızımı biraz daha arttırdım. Saçlarım hem rüzgarın etkisi ile hem de hızlı koştuğum için savruluyordu. Koşarken aklıma gelen küçüklük anılarımla sanki sinirimi kaldırımdan çıkarıyormuşçasına adımlarımı her düşündüğümde daha da hızlandırıyordum. Bir süre sonra birine çarpmanın etkisi ile çarpıştığım kişinin üzerine düşmemek için hızla şınav pozisyonu aldım. Kafamı kaldırdığımda mavi gözlerim koyu kahve gözlere çarpmıştı, tanıdık gelen gözler ile afallasam da hızla kollarımdan destek alarak üzerinden kalktım. Arkadaşları da ona destek olarak kaldırmışlardı. Bakışları ile beni incelerken ben de onu baştan aşağıya süzdüm. Beni tanımıyordu büyük ihtimal ben de onu tanımıyordum ama gözleri çok tanıdık geliyordu. Tekrar yoluma devam etmek için adımladığımda kolumdan tutup durdurdu beni. Ben tam cevap verecekken yanındaki arkadaşı bana müsaade etmeden kendisi konuştu "Aras uzatma oğlum, yürü gidelim." Arkadaşına kısa bir bakış atıp kafası ile onayladıktan sonra kolumu bıraktı. Ben de daha fazla oyalanmadan koşuma devam ettim. Eve geldiğimde derin bir nefes alıp kapıyı çaldım,. Kısa bir duş alıp üzerime siyah dar paça pantalon ve beyaz bir kısa kollu giyindim. Deri ceketimi elime alıp telefonumu da arka cebime koydum motorun anahtarı büyük ihtimalle ceketin cebinde olduğu için bakma gereği duymadan merdivenlerden inmeye başladım. Yemek odasından gelen ses ile adımlarımı oraya çevirdim ve içeri girdim. "Günaydın" diyerek Hayat Hanım'ın yanındaki yerime oturdum sadece Ahmet Bey'den cevap gelirken diğerlerine göz devirip tabağıma sevdiğim yiyeceklerden doldurarak yemeye başlamıştım ki Ahmet Bey'in sorusu ile bakışlarımı ona çevirdim. "Henüz reşit olmadığım için bunu yapmam gerekiyor." "Çıkabilirsin tabii ki ama Demir de gelse sorun olmaz değil mi?" Kahvaltımızı yaptıktan sonra siyah deri ceketimi üzerime geçirdim ve siyah spor ayakkabılarımı da giyindim. Demir de peşimden gelerek motora doğru ilerledi. Motora binip saçlarımı açık bıraktım Demir de arkama binerek belime sarıldı sıkıca. Sabah her zamanki gibi annemin zoru ile uyandığımda yavaş adımlar ile lavaboya gidip kendime gelebilmek için yüzümü yıkadım. Üzerime siyah bir tişört ve siyah bir pantalon giyindim. Aynada saçımı da düzelttikten sonra hazırdım artık. Odadan çıkıp yemek odasına doğru ilerlerken bir yandan da kol saatimi takmaya çalışıyordum. En alt kata indiğimde kapının çalması ile adımlarımı kapıya çevirerek açtığımda kapıda Arya vardı, terlemiş saçları boynuna doğru yapışmış kıyafeti siyah olduğu için pek belli olmasa da üzerine yapışmıştı. Daha fazla onu incelememek için kapıyı açık bırakıp yemek odasına doğru çevirdim adımlarımı. Bir süre sonra Arya'da geldiğinde kahvaltıya başlamıştık. Babamdan dışarıya çıkmak için izin istediği için şaşırmıştım öbür kız haber bile vermeden çıkardı dışarıya. Babam ise ilk defa kızının kendinden izin almasına heyecanlanmıştı. Babamın beni de ortaya atarak izin vermesine ne kadar sinirlensem de bir şey söyleyemedim. Büyük ihtimal beni götürmeyecekti, çünkü Merve onu rezil ettiğimi ve utandırdığımı söylerdi arkadaşlarının içinde. "Geçen gün Kuzey ile iyi anlaşmıştınız, o da gelecek gelmek istersen gel, benim için sorun yok." Demesi ile şaşkın bakışlarımı ona çevirdim. Kuzey ile aynı yaştaydık ve iyi anlaşmıştık, Hatta bu yıl o da bizim koleje gelecekti burs ile. "Bana bakacağına kahvaltını yap da gidelim." Motoru çalıştırması ile ellerimi sıkıca beline dolarken o beklemeden ilerlemeye başlamıştı. Bir süre sonra ağaçlık bir alana geldik. Arya'nın motoru durdurması ile inerek onu beklemeye başladım. Kıyafetleeine çeki düzen veriyordu. Gerçekten çok güzeldi. Giyiniş tarzı da öyleydi ama kendisi zaten çok güzel olduğu için çuval giyse yakışır dedikleri kişi tam da Arya'ya uyuyordu. Yürümeye başlaması ile ona yetişerek ben de yanında yürümeye başladım. Boylarımız neredeyse aynı boydaydı, diğer kızlara göre boyu daha uzundu. Bir süre daha yürüdükten sonra karşımıza ağaçlık alanda gizli bir kamelya çıktı etrafı sarmaşık çiçekler ile kaplanmıştı ve çok güzel bir yerdi. İçeri geçtiğimizde bir grup vardı benimle birlikte dört erkek ve Arya ile birlikte üç kız vardı. Bizi ilk fark eden Kuzey hızla ayağa kalkıp Arya'nın boynunan sarıldı. Arya da kollarını ona dolayıp sıkıca sarıldı. Bir süre sonra ayrıldıklarında diğer erkeklerden birisi daha sarıldı, kaşlarım çatılırken sarılan kişinin sözleri rahatlamamı sağlamıştı." Kardeşim duyduk başına gelenleri, vallaha ne denir bilmiyorum ama, sen bunu da atlatırsın." Kızlar dışında hepsi ile sarıldıktan sonra Kuzey'e başı ile kızları işaret edip "Ne iş bu kızlar?" "Eve babamın arkadaşları geldi babam da zorla peşime taktı." Kızlara kısa bir bakış atarken hemen bakışlarımı kaçırdım, bakışları çok rahatsız ediciydi. Arya kolumdan tutarak banklardan birine beni yönlendirirken Kuzey de bizi takip ediyordu. Bankın ortasına Arya sağına ben soluna ise Kuzey oturmuştu. Orta da sohbet dönerken biz de Kuzey ile kendi aramızda sohbet ediyorduk. Biraz sonra omuzuma atılan kol ve beni kendine çeken Arya ile şaşkın bakışlarım onu buldu, o ise bana değil karşıdaki kızlara öldürücü bakışlar atıyordu. Bir süre sonra Arya kolumdan tutup beni kaldırdı. Kuzey'i de kaldırarak karşımızdakilere döndü. "Siz kızları evine iletirsiniz, bizim işimiz var." Diyerek ikimizi de kolundan çekerek asıldı. Kapıdan çıkınca kollarımızı bırakıp motora doğru ilerlemeye başladı. "Kuzey biraz kaykay yapalım, sonra da canlı açacağım zaten." Motora tekrar binmemiz ile Arya hızla ağaçlık alandan çıkıp başka bir yere sürmeye başladı motoru. Bir süre sonra ormanlık bir alanda ağaçların ortasındaki kaykay sürmek için olan yere durdurdu motoru. Doğa ile içiçe bir yerdi ve çok güzeldi burası. Yarım saat geçmişti ki Kuzey geldi elinde bir poşet ve iki tane kaykay vardı. Poşeti kenara koyup yanımıza yönlendirdi adımlarını. Ben daha önce hiç kaykay sürmediğim için sessizce bir köşede onları izleyecektim. Kenarda bir sürü kaykay vardı ama, binmesini bileneydi. "Demir sen de alsana kaykay." Diyen Kuzey'e çevirdim bakışlarımı, Arya'nın her ne kadar bilmediğim için dalga geçeceğini düşünsem de umursamadan gerçekleri söyledim. "Ben daha önce hiç kaykay sürmedim ki." "Biz de annemizin karnında öğrenmedik herhalde Demir." Dedi Arya bana bakarken. Ben ise şaşkınca ona bakıyordum dalga geçmemişti. "Ya Düşersem." Dedim benimle dalga geçeceklerini düşünürken tekrardan. "Bir şey olmaz hem sen biliyor musun Arya ablam ilk sürmeye çalıştığında çöpün içine düşmüştü." Kahkahama engel olamayarak gülmeye başladığımda bakışlarım Arya'yı buldu o da gülüyordu ama kahkaha atarak değil ufak bir tebessümle, yanaklarındaki gamzeleri belli edecek kadar. Gerçekten de ailedeki bütün güzel genler ona gitmişti. "Hadi hava kararmadan biraz sürelim."' diyerek elini uzatan Arya ile gülümsememi durdurarak elini tutup ayağa kalktım. Ben kaykayda dengede durmaya çalışırken Arya da kendi dengesini sağlayıp ellerimi tutarak bana yardımcı oluyordu. Bir saat geçmişti aradan ve çok eğlenceli vakit geçiriyorduk ablam da gülüyordu bizimle birlikte. Beni birçok kere düşmekten son anda kurtarıp tutmuştu, sanırım ablanın olması böyle bir duyguydu. Kaykay sürmeye biraz da olsa alışmıştım ama onlar kadar iyi süremiyordum. Son kez sürmek için kaykay pistinin yanındaki yola kaykayı bırakıp üzerine bindiğimde yolun yokuş olmasını fark etmiştim ki her şey bir anda gerçekleşti kaykay hızla ilerlerken üstünde olan ben ne yapacağımı bilemez bir hâlde kaykayın üstündeydim. Çok korkuyordum aşağı da kayalıklar vardı ve bu hızla düşersem ağır bir şekilde yaralanabilirdim. Tam kayalıklara gelmiştim ki birisi hızla beni kaykayın üstünden çekmişti ve yere düşmüştük. Ben donmuş bir şekilde kayalıklardan düşen ve parçalara ayrılan kaykaya bakıyordum. "Bakma sakın geçti, özür dilerim seni yalnız bırakmamalıydım." Kolunun birini omzuma sararak beni kendine daha çok çekti. Kafamı parçalanan kaykayı görmemem için boynuna yasladı. Gözlerimi kapatıp derin nefesler almaya başladım. Biraz sonra koşarak yanımıza Kuzey geldi. "İyi misin Demir, özür dileriz sana daha çok dikkat etmeliydik." Diyerek hüzünle mırıldanırken hiçbir şey demeden kafam ablamın boynunda öylece derin nefesler alıyordum. Kolları huzur verici dercede rahattı. Kollarımı beline sararak kendime daha çok çektim onu. Yaklaşık on dakika öylece beklemiştik. Ablam da bir şey dememiş sadece sarılmıştı. Ayrıldıktan sonra kolunu omzuma sarıp beni kendine çekerek yürümeye başlamıştı. Biraz sonra elinde gitar ve bilgisayar ile Kuzey gelirken şaşkın bakışlarım onu buldu. O ise ağaçların arasındaki masaya eşyaları bırakıp bize döndü omuzumdaki kolu ile beni masaya yönlendirirken ben ne yapacağımızı hâlâ anlamamıştım. Arya sandalyeye oturup bilgisayardan bir şeyler ayarlayarak yanındaki poşetten siyah bir maske ve spor şapkası çıkarttı. Siyah saçlarını ay kuyruğu yaparak önce maskeyi daha sonra ise şapkayı takındı. Onu izlemeyi bırakıp bilgisayara baktığımda Gölge'nin ana sayfasındaydı. Gölge, neredeyse dünyaca ünlü yüzünü kimseye göstermeyen ünlü bir şarkıcıydı, sürekli siyah giyindiği için hayranları ona gölge lakabını takmıştı, ve ben aklımdaki şeyin gerçek olup olmadığını sorguluyordum. Kuzey omuzlarımdan tutup beni biraz geri çektiğinde. Ablam gitarını alıp bir şarkı söylemeye başladı. İki yalnız bir doğru edebilirdik Söz ettim mavilere içimdeki yaralardan Bahsetme kimselere, yaramızda kalsın Bahsetme kimselere, yaramızda kalsın Söz ettim mavilere içimdeki yaralardan Bahsetme kimselere, yaramızda kalsın Bahsetme kimselere, yaramızda kalsın Ablam şarkıyı söylerken ben hayranlıkla onu dinliyordum youtube de sürekli denk gelince dinlerdim ama canlı olarak sesi çok daha güzeldi. Birkaç şarkıdan sonra Arya bilgisayardan hayranlarına veda edip canlıdan çıktı. Bilgisayarı ve gitarı sırt çantasına koyup Kuzey'e verdikten sonra tekrar yanıma gelip elini omzuma koyarak beni motora doğru yönlendirdi. Diğer eli ile de at kuyruğu olan saçlarını serbest bırakarak hafifçe dağıttı. "Bu mümkünse abla kardeş arasında sır olsun ufaklık." Diyerek bana hafif bir gülümseme gönderirken ben sadece onu başımla onaylamakla yetindim. Eve gidince bunları düşünüp algılayacak daha sonra ise başına gidip sorularımla onu deli edecektim, ama daha algılayamamıştım ne olduğunu. Eve geldiğimizde kapı da gördüğüm arabalarla daha da şok oldum. Abimler gelmişti. Her ne kadar sevinsem de ablam için üzülüyordum büyük ihtimalle hepsi onu daha görmeden kin besliyorlardı. Bugün büyük gündü, evde çok büyük kavgalar dönecekti umarım üzülen taraf olmazdı...
|
0% |