@sirius_70
|
Gece Arya Soyer'den: Babamlar çıktıktan sonra bende evden çıkarak yavaşça yürümeye başladım. Biraz ağrım vardı ama düz yolda yürüdüğüm için kendini çok belli etmiyordu neyse ki. Birkaç yere gittikten sonra bir kahvecide kahve içmiş daha sonra ise çimlerin üzerine zorda olsa uzanarak gökyüzünü izlemiştim doyasıya. Ne kadar kafa dağıtmak için evden çıksamda aklımda sürekli Poyraz ile kavgamız ve Hayat Hanım'ın söyledikleri dolaşıyordu. Hiçbir zaman aklımdan çıkmıyorlardı. Hayat Hanım'ın o gün hastanede sarf ettiği o ağır sözler ve Poyraz'ın her gece odama gizlice girip saatlerce ağlaması ve sürekli özür dilemesi. Her ne kadar kabul etmek istemesemde Poyraz'ı seviyordum, nefret etmiyordum, salonda yaşanan olaylardan sonra kalbime bir ağırlık çökmüştü. Küçük bir çocuk gibi hıçkırarak ağlamıştı. Bazen geceleri su içmeye kalktığımda odasından ağlama sesleri geliyordu, ve bu ne kadar kabul etmek istemesem de canımı yakıyordu, hemde çok fazla. Düşüncelerimden sıyrılmam neden olan satıcıların bağırması ile hızla yattığım yerden doğruldum. Birden doğrulmam ile vücuduma büyük bir ağrı girerken inleyerek karnımı tuttum. Morluklar ağrımıyordu ama iç kanamadan dolayı ameliyat olduğum için karnımda dikişler vardı ve yürümemi, âni hareket etmemi zorlaştırıyorlardı. Yerden destek alarak dikkatlice ayağa kalktım. Hava kararmış iyice serinlemeye başlamıştı. Üzerimdeki sweetim ne kadar kalın olsada hava soğuktu. Düşüncelere daldığım için ne soğuğu ne de kararan havayı farketmiştim. Yavaşça eve doğru ilerlemeye başladım, normalde hızlı yürümek istiyordum ama âni kalktığım için canım yanıyordu. Olabildiğince hızlı yürümeye çalışıyordum. Arkadan duyduğum sesler ile anlık arkamı döndüm, üç dört tane iri adam bana dik dik bakarak sırıtıyordu. İçimde büyüyen kötü his gitgide artarken adımlarımı daha da hızlandırdım. Arkamdan gelen adım sesleri de eş zamanlı hızlanırken bu hâlde kavga edemeyeceğimi bildiğim için koşar adımlarla ıssız sokaklarda ilerledim. Neden lanet villalar hep ıssız yerde olurdu ki? Saçımdan geriye doğru çekilmem ile acıyla inlerken adamın elinden kurtulmaya çalışıyordum. Adam ağzımı sıkıca kapatıp beni daha da ıssız olan sokaklara girdirirken ayağına tekme atarak elinden kurtuldum tam koşmaya başlamam ile iki kolumdan da tutulurken göz yaşlarım çoktan akmaya başlamıştı. "Bırakın beni, imdaaat." "Sakin ol güzelim, biraz eğlenecez sadece." diyen adamın nefesini boynumda hissederken ellerinden kurtulmaya çalışıyordum. "Eee yeter be." diyerek tokat atan adamla yere düşerken üzerime gelen bedenler ile geriye doğru sürünmeye başladım. Korkuyordum, hemde hiç korkmadığım kadar çok korkuyordum... Ağlıyordum hemde hiç ağlamadığım kadar... Hıçkırıklarım boş sokakta yankılanırken onlar bunu umursamıyorlardı. Düşmemin de etkisiyle vücudumdaki var olan ağrı şimdi katlanılmaz hâle gelmişti. Bir yandan ağrı, bir yandan ise üzerime gelen adamlar ile ne yapacağımı bilmiyordum. Dövüşmeyi biliyordum ama bu ağrıyla dövüşemezdim ki zaten üç adamla nasıl başa çıkardım bilmiyordum, sanırım gücüm yetmezdi. Vücudum korkudan titrerken, hıçkırıklarım durmuyordu. Üzerime gelen adam ise bana hiç yardımcı olmuyordu. İyice yanıma yaklaşan adam üzerime eğilirken elimle engel olmaya çalışıyordum ama etki etmiyordu. Sweetime uzanan eli ile tekrar kaçmaya çalışırken yakamdan tutarak durdurdu. İki eliyle birden sweetimi iki yana yırtarken tüm çabalarımla önümü kapatmaya çalışıyordum. Son kez içime nefes çekerken çığlık atarcasına bağırdım, belki birisi sesimi duyar diye. "YARDIM EDİN!!" Yine kimsenin duymadığını düşünürken bir çift ayak sesi duyuldu sokakta. Adam hala yaklaşmaya çalışırken ellerimin birini yüzüme diğerini ise sıkıca vücuduma sarmış bir şekilde ona fırsat vermiyordum. Ama o tırnakları ile açmaya çalıştığı için ellerimi çizerek kanatmıştı tüm. Ben hâlâ adamdan kırtulmaya çalışırken, acıyla inleme sesi duyuldu daha sonra ise önümdeki adam geriye düştü. Ben kurtulmanın ve korkunun verdiği hisle ağlarken başımı kaldırma cesaretini bularak beni kurtaran kişiye baktım. Nefes nefese kalmış bir çekilde beni incelerken üzerindeki ceketi çıkartarak kollarımdan geçirdi. Fermuarı çeken elleri titrerken, omuzlarımdan tutarak beni kendine çekti. "Meleğim, geldim güzelim korkma." derken onun da sesi titriyordu. Kollarım benden bağımsız omuzlarına giderken kafamı omuzuna bastırarak ağlamaya başladım. Bu üç olmuştu, üç kere aynı olaydan saniyelerle kurtulmuştum. Bir daha olursa dayanamazdım... Poyraz Soyer'den: Odamda oturmuş sessizce dururken içimden hiçbir şey yapmak gelmiyordu. Sadece telefondan çalan Gölge'nin söylediği müzik sesi geliyordu kulağıma onun da ne dediğini anlamıyordum zaten. İlk defa delicesine sevdiğim bir sanatçının sözlerine kulak asmıyordum. Akşama kadar Arya'yı düşünmüştüm deli gibi, odadan çıkıp yanına gitmeye cesaret edememiştim. Geçen gün salondaki olaydan sonra yüzyüze çok nadir gelmiştik onda da tek kelime etmemiştik. Hava kararırken müzik kapanıp yerini zil sesi alırken arayana baktım, Toprak Abim'di. "Efendim abi?" "Abim biz bugün babamla geç çıkacağız, evrak işleri birikmiş bir haftada. Çocuklar geldi değil mi?" "Evet abi geldiler okuldan, direk odalarına geçtiler." diyerek nefeslendim. "Arya peki, geldi değil mi o da?" kaşlarım çatılırken olduğum yerde dik pozisyona geçtim. "Hiç çıkmadım odadan, bir yere mi gitmişti?" "Hava alacağım diye çıkmış olması lazım, sen eve bir baksana gelmiş mi?" Hızla odadan çıkıp Arya'nın odasına girerken hiç bozulmamış bir yatak ve üzerinde duran telefon ile kaşlarım çatıldı. Banyoya ve diğer odalara bakarken Kaanlar da sesime çıkmış aramaya başlamışlardı. Hiçbir yerde yoktu. Kulağımda duran telefon aklıma gelirken stresle nefes aldım. "Abi Arya yok gelmemiş eve daha. Telefonu da odasında." "Siz evden çıkıp dağılın çevreye bakın, bende babama haber edeyim. En ufak bir şeyde haber edin." diyerek telefonu kapatırken bizde telaşla, hızla üzerimizi giyinerek evden çıktık. Hepimiz başka yönlere dağılırken telaşla Arya'yı aramaya başladık. 'Beni affetmeden gitmesin, hatta hiç gitmesin, lütfen geri gelsin' diyerek içimden Allah'a dua ederken her saniye içime ayrı bir telaş düşüyordu. Dağılmadan önce hepimiz telefonlarımızın olduğuna emin olarak, Arya'yı bulursak birbirimizi aramamızı tembihlemiş ve öyle dağılmıştık. Bir gözüm telefonda, diğer gözüm etrafta gezerken hâlâ hiçbir haber yoktu. Demir çıkmadan Kuzey'i arayarak Arya'nın orada olup olmadığını sormuş olumsuz cevap alınca da kendimizi sokağa atmıştık. Delicesine Arya'yı ararken sokakta kısa bir ân duyulan çığlık ile tenlerim diken diken olurken hızla sesin geldiği yöne doğru koşmaya başladım. Karanlık sokakta hiçbir şey görünmezken biraz sonra bir sokak lambasının altında ki kişiler çekti dikkatimi. İkisi kenarıda dururken birisi yerde bir şeyin üzerine kapanmış onunla uğraşıyordu. Koşarak oraya doğru ilerlememle gördüğüm görüntü karşısında kaskatı kesilmiştim. Arya'ydı bu. Hızla iki adamın arkasından yaklaşıp bayıltırken Arya'nın önündeki adama tekme atarak yere düşürdüm. Daha ne olduğunu anlamayan adamı yumruklayarak bayıltırken bakışlarım Arya'yı buldu. Kanlı ellerini üzerindeki yırtık sweete sarmış, etrafa korkak bakışlar atarken hızla ceketimi çıkartarak üzerine geçirdim. Elim ayağım birbirine dolanmış gibiydi. Hızla kendime çekerek sarılırken "Meleğim, geldim güzelim korkma." diyerek kulağına fısıldıyordum. Kollarını sıkıca omzuma dolarken hıçkırarak ağlamaya başlamıştı. "T-teşekkür e-ederim." diyerek çatallı sesi ile fısıldarken bir şey demeden kucağıma aldım. Kollarını omuzuma sıkıca sarmış, başını ise göğsüme yaslamıştı, yol boyunca hıçkırıkları biraz olsun dinmezken omuzlarıma sardığı elleri ile gömleğimi asılıyordu, tırnaklarını derime geçiriyordu ama hiçbiri onu böyle görmek kadar acı verici değildi. Bana sığınacak kadar çok korkmuştu... Benimde gözlerimden yaşlar akarken onun kadar sesli ağlayamıyordum, ona destek olabilmek adına. Biraz sonra evin önüne yaklaştığımızda polis arabaları ve etrafında telaşla duran bizimkileri gördüm. Arya da fark etmiş olmalı ki başını omzuma gömerek daha çok ağlamaya başladı. Bakışlar bizi bulurken hepsinin gözündeki korkuya ân ve ân şahit oldum. Kucağımdaki Arya'yı kendime daha çok çekerken gözlerimi silme gereği duymadan polislerin yanına adımladım. "....sokağında bir ara sokakta üç tane iri yapılı adam var, adamlar baygın, oradan alıp işlemleri başlatırsanız sevinirim. Aksi takdirde ben yasal olmayan yollarla o adamlara cezasını vereceğim." diyerek evin bahçesine girdim. Babam ve abimler de peşimden içeriye girerken polislerde gitmişti. Salona geçerek kucağımdaki Arya ile bir koltuğa otururken kafasını omuzuma gömmüş hâlâ ağlıyordu. Babam yanımıza oturup bir elini Arya'nın saçlarına koyarken, Arya irkilerek mümkün gibi daha çok sığındı kucağıma. "D-do-dokunma." derken babamın eli şokla koltuğa düşerken korku dolu bakışları beni buldu. "Arya'm, ba-babacım benim meleğim." "B-ba-baba, ben izin vermedim, Poyraz gelene kadar dokunmalarına i-izin vermedim. Ko-ko-korudum kendimi." diyerek başını hafifçe kaldırırken, duydukları ile salondaki herkesin gözünde korku ve endişe oluşmuştu fazlasıyla. "Afferin benim meleğime, sen çok güçlüsün babacım, ben şimdi polislerle konuşayım sende dinlen olur mu? Ben hemen geleceğim yanına." diyerek sinirle ve omuzları düşük bir şekilde salondan çıkarken sessizlik tekrar hakim olmuştu salona. Arya'yı kucağımdan indirmeyerek yukarıya çıkarken elleri gömleğimi biran olsun bırakmıyordu. Zorlanarak kapısını açarak içeri girdiğimde yavaşça yatağına yatırdım. Geri doğrulmak üzereyken gömleğimi bırakmayan Arya ile gözlerim kızarmış gözlerini buldu. "B-babam gelene kadar kalsan olmaz mı?" derken titreyen sesi ile birlikte kendimi yanına bıraktım. Eli hâlâ gömleğimi bırakmazken kısa sürede uykuya dalmıştı. Umarım çabucak atlatırdı bu olayı, yoksa onu bu halde görmeye nasıl dayanacağız bilmiyordum... oy sınırı 25, takip etmeyi unutmayın😇 |
0% |