Yeni Üyelik
46.
Bölüm

46. Bölüm

@sirius_70


Barış Ayaz Soyer'den:

Salondan gelen sesler ile yattığım yerde dönerken havanın hafif karardığını gördüm. Başım ağrıdığı için ilaç ve ıhlamur içip direkt yatmıştım ve daha yeni uyanıyordum sabahtan beri.

Gözlerim tekrar kapanırken odanın kapısının açılması ile yarı açık kalmıştı.

Arya önce başını daha sonra da vücudunu içeriye girdirirken bakışlarımız kesişmişti.

Uyanık olduğumu fark etmesi ile gülümseyerek yanıma gelirken yatağın ucuna oturmuştu. "Daha iyi misin?" diyerek elini alnıma götürürken yüzümde oluşan tebessüme engel olamamıştım. "İyiyim güzelim, siz okuldayken ilaç ve biraz da ıhlamur içtim, iyi geldi." diyerek onu yanıma çekip göğsüme uzanmasını sağladım.

Açık olan saçları yatması ile geriye düşerken alnında gördüğüm bant ile hızla yerimden doğruldum. O da benimle kalkarken şaşkın bakışları üzerimde geziniyordu.

Saçlarını geriye atarak alnına baktığımda gözlerini sıkıca kapatmıştı.

Ufak bir bant yapıştırılmış üstü ise hafif kanlıydı. Endişeyle parlayan gözlerim bu sefer boynunu bulurken orada da yara bandı yapıştırılıydı. Parmaklarım bu sefer oraya giderken geriye kaçmaya çalışması ile belinden tutarak kendime çektim. "Bir gün okula gelmedim sadece, ne oldu sana böyle güzelim?" diyerek bu seferde sargılı elini okşadı parmaklarım şaşkınlıkla.

"Abimlerle kavga ettik."

"Abimler seni bu hâle getirmeyeceğine göre, abimlerle beraber birileri ile kavga ettiniz. Umarım doğru anlamışımdır."

"Evet ikizim doğru anlamışsın."

"Abimlerde bir şey var mı, yaralandılar mı?" diyerek endişeyle konuşurken bir elim hâlâ sargıdaki elindeydi.

"Yok ufak tefek darbe aldılar onlarda. Sen bir de karşı tarafı gör." diyerek gülerken bende kendime engel olamayarak gülmüştüm.

Yaralarının üzerine tek tek ufak bir öpücük kondurduktan sonra yavaşça ayağa kalktım.

Abimleri de merak ettiğim için onlara da bakmak istiyordum.

"Üzerini değiştir istersen, Poyraz abimin doğum günündeki babamın ortakları var." diyerek oturduğu yerden ayaklanırken ben de yönümü lavaboya doğru çevirdim.

Hızlıca üzerime koyu lacivert kot pantolonum ile siyah bir tişört geçirdim. İkizimle aynı renkleri ve kombinleri giyinmeyi seviyordum.

Elimi ıslatarak saçlarıma şekil verdim.

Aynada son kez kendimi süzerek odadan çıktım.

Arya kapının yanında beni bekliyordu, yanına giderek belinden tuttum ve onu da kendimle beraber dışarı çıkardım.

Salondan sesler gelirken Arya ile birlikte merdivenleri inerek salona girdik. Herkes birbiri ile sohbet ederken gördüğüm kişi ile kaşlarım istemsizce çatılmıştı. Bu da kimdi böyle?

"Şurada oturan siyahlı adam kimmiş biliyor musun ikizim?" diyerek yanımda öylece duran Arya'nın kulağına fısıldamıştım.

"O Karan, ortaklarınızın büyük oğluymuş." dedi.

"Hadi canım, oha, Karan abi çok değişmiş lan, tanıyamadım birden görünce. Ama adam harbi taş olmuş hee." diyerek şaşkınlığımı dile getirirken salondakilerin bakışlarının bize dönmesi ile yüzüme bir tebessüm kondurarak sırayla herkesle selamlaştım.

Babamın yanındaki boş yere otururken Arya da Toprak abim ile Karan abinin arasına oturmuştu. Ortamda ki sohbet tekrar koyulaşırken bende daha çok dinleyerek arada katılmakla yetiniyordum.

Karan Pusat Çağdaş'tan:

Ayazlar'ın gelmesi ile kısa bir kesintiye uğrayan sohbet tekrar kaldığı yerden devam ederken ben de Toprak Abi'ye dönmüş şirket hakkında konuşuyorduk. Aramızda oturan Arya da bizim ne konuştuğumuzu anlamaya çalışıyordu masum bakışlarla.

Sohbetimize devam ederken bacağıma gelen Rüzgar ile koltukaltlarından tutarak kucağıma çektim. Ellerini ve ayaklarını durmadan sallarken koltuğa, Arya ile arama oturttum.

Rüzgar bir süre oturduğu yerden şaşkınca etrafına baktıktan sonra dizlerime tutunarak ayağa kalktı.

Elleri koltuğun arka tarafına tutunurken etrafında dönerek ayakta olmanın sevincini yaşadı bir süre kendi hâlinde. Biz Toprak Abi ile muhabbeti kesmiş gülerek onu izlerken çıkardığı değişik seslere gülüyorduk.

Rüzgar arkasını dönerek Arya'ya baktı bir süre. Elleri saçını tutmak için havalanırken refleksle elinden tuttum. "Hayır abicim, ablanın saçlarına dokunma." diyerek ellerini bıraktım.

Rüzgar ne dediğimi anlamış gibi hiçbir şey yapmadan Arya'ya bakarken, Arya'nın ellerini uzatması ile koltuğu bırakarak ona tutundu.

Arya, Rüzgar'ı kucağına alarak dizlerine oturturken Rüzgar oturmak istemediğini belirtmek istercesine Arya'nın tişörtünden tutunarak ayağa kalktı.

Onun dizlerinde öylece ayakta dururken tek tük olan dişleri ile etrafa neşe saçıyordu.

Biz bir yandan sohbet edip bir yandan onları izlerken yüzümüzde oluşan ufak tebessüme engel olamıyorduk.

Bir süre geçtikten sonra Rüzgar ayakta durmaktan yorulmuş olmalı ki başını Arya'nın omuzuna yaslayarak vücudunu serbest bırakmıştı. Gözleri hafiften kapanmaya başlarken başını diğer tarafa çevirerek daha rahat bir pozisyon aldı kendine.

Bezinden dolayı hafif şiş görünen poposu ve üzerindeki mavi tulumla sevimli gözüküyordu minik kardeşim.

Ben öylece dalmış Rüzgar'ı incelerken Arya'nın ufak kıkırtısı ile bakışlarım sanki yerini ezbere biliyormuşçasına yanağındaki gamzesine gitti.

İki yana kıvrılmış hafif dolgun, kırmızımsı dudaklarına kayan gözlerimi ondan çektim ve ikiliye bakarak ne olduğuna odaklanmaya çalıştım.

Rüzgar uyku ile uyanıklık arasında acıkmış olamlı ki Arya'nın çenesi ile boynu arasında bir yeri emiyordu. Bakışlarımı ikilden çekip anneme döndüm, babam ve Ahmet Amca ile koyu bir sohbete dalmıştı. "Anne, Rüzgar acıktı sanırım, bir baksana." salonda sessizlik oluşurken, annem yanında duran bebek çantasından mama çıkartarak ayağa kalktı. "Ben mutfakta hazırlayıp gelirim hemen, siz Rüzgar'ı oyalayın da uyuyakalmasın." diyerek salondan çıkarken Arya da kucağında uyuklayan Rügar'ı kaldırmıştı.

Rüzgar sanki hiç kaldırılmamış gibi gözleri kapalı, başı sağ omzuna yaslanmış bir şekilde yatarken onun bu hâline gülmeden edememiştik.

Arya Rüzgar'ı uyandırmak için hafifçe sarsarken dudağımın kenarı hafif kıvrılmış bir şekilde onu izliyordum. Toprak Abi telefonu çaldığı için rahatça konuşmaya gitmişti odasına.

Hâlâ uyanmayan küçük kardeşimi koltuk altlarından tutarak kendime çektim, kapalı gözleri hafif aralanırken kaşları çatık bir şekilde bana bakıyordu. Acaba kendini sinirli felan mı sanıyordu bu ufaklık?

Bir süre gözleri bende durduktan sonra tekrar kapanırken başını geriye bırakmıştı, neyse ki son anda Arya boynundan tutmuştu da boynuna bir şey olmamıştı.

Babamlar havanın iyi olduğunu söyleyerek hep beraber dışarı çıkmış, küçük beyi ayakta tutma görevi ise bize kalmıştı. Annem hâlâ mutfaktan gelmezken her saniye biraz daha uykuya dalan Rüzgar'ı uyandırmaya çalışıyorduk. Aynı Aras gibiydi, uykuya çok fazla düşkündü.

Bir süre sonra annemin ayak sesleri duyulurken oturduğum yerden dikeldim. Rüzgar tekrardan Arya'nın kucağına geçmiş onun çabaları sonucu hafif açılan gözlerini etrafta gezdiriyordu.

"Oğlum siz şunu yedirin de ben bir lavaboya gideyim, her yerime mama sıçradı." diyerek içinde mama olan biberonu elime tutuşturarak salonun çıkışına yöneldi.

Arya kucağındaki Rüzgar'ın başını omuzuna yaslayarak kendi kucağına hafifçe uzandırırken ben de sağ kolumu koltuğun arka kısmına atarak sol elimdeki biberonu Rüzgar'ın ağzına uzattım. Yavaşça gözleri kapanırken acıktığını belli edercesine biberondaki mamayı yiyordu.

Burnuma dolan koku ile derin bir nefes alırken olduğumuz pozisyona baktım.

Arya düz bir şekilde otururken kucağındaki Rüzgar omuzuna yaslanmış bir eliyle Arya'nın tişörtüne sıkıca tutunmuştu. Benim bir elim Arya'nın arkasında koltukta atılıyken diğer elimdeki biberon ise Rüzgar'ın ağzındaydı. Hem Arya hem Rüzgar gölgemde kalırken sanki anne, baba ve çocuk gibiydik. Çocuklarıyla ilgilenen iki ebeveyn gibi...

Hayaller aleminden elimin üzerindeki ufak elleri ile çıkarken bakışlarım elime döndü. "Dikkat et, biberon düşecek." diyen Arya elimin üzerindeki elini çekerken bende hayallerimden kurtularak Rüzgar'a odaklandım.

Biberondaki mama biterken eş zamanlı olarak annem de salona girmişti. "Uyudu mu? Aryacım nereye yatırayım canım?" diyen annem ile Arya oturduğu yerden kucağındaki Rüzgar ile doğrulurken bakışları anneme dönnüştü. "Ben yatırayım Rüzgar'ı siz de babamların yanına geçin isterseniz." diyerek annemden onay aldıktan sonra odadan çıkarken bende peşinden çıktım. Merdivenleri çıkmak üzereyken önüne geçerek Rüzgar'ı kendi kucağıma aldım. "Elin yaralı, sen odayı göster ben götürürüm." başı ile onaylarken merdivenleri çıkmaya başlaması ile bende peşinden çıktım.

Kendi odasına girmesi ile bende kucağımdaki Rüzgar ile odaya girdim. "Yatağa bırak sen, bende etrafına koymak için yastık getireyim." diyerek odadaki büyük dolaba ilerlerken bende Rüzgar'ı bırakarak örtüyü hafifçe üzerine örttüm. Arya da getirdiği yastıkları etrafına dizerek olası bir düşme tehlikesini engellemişti.

Odadan çıkarak kapıyı sessizce örttük.

Beraber dışarı babamların yanına çıkarken ikimizde tek kelime etmemiştik.

Arya Poyraz'ın yanına otururken ben de Aras'ın yanına oturarak ortada dönen sohbete dâhil olmuştum.


Loading...
0%