Yeni Üyelik
48.
Bölüm

48. Bölüm

@sirius_70


Gece Arya Soyer'den:

Yattığım yerden doğrulurken saatin daha sabahın altısı olduğunu anlamam uzun sürmemişti.

Gördüğüm kabusdan dolayı aşırı terlemiştim ve terden üzerime yapışan kıyafetim beni rahatsız ediyordu.

Tekrar uyku tutamayacağını bildiğim için yatağımdan kalkarak duşa girdim.

Hayatımda yaşadığım en korku dolu olayları görmüştüm ve bu yüzden ağlayarak uyanmıştım.

Babam sandığım adamın tecavüz etmeye çalıştığı ânı, Toprak abim beni karakola bıraktığında o adamın beni oradan aldıktan sonra saatlerce işkence ettiği o ânı, Poyraz abimin beni son anda kurtardığı o olayı ve defalarca dayak yediğim o anları görmüştüm.

Aynanın karşısında bir süre yaralarla dolu vücudumu izledikten sonra daha fazla böyle kalmak istemediğim için gri bir eşofman takımı giyindim.

Okul saatine daha çok vardı ne de olsa.

Saçlarımı aynanın karşısında topuz yaparken gözlerim aynadaki gözlerime kaydı, kızarmışlardı.

Ağladığım belli oluyordu ama gözlerimin içine fondöten süremeyeceğim için yapabileceğim hiçbir şey yoktu.

Odadan çıktığımda evde derin bir sessizlik hakimdi. Merdivenlerden inerek salona girdiğimde yine kimse yoktu.

Yalnız kalmak istemediğim için tekrar merdivenlerden çıkarak bir süre önümdeki kapılara baktım.

Toprak abimin kapısına kayan bakışlarım ile hiç düşünmeden oraya girdim. Uyuduğunu bildiğim için kapıyı tıklatmamıştım.

Örtüsünün altında öylece yatarken yönü kapıya doğru dönüktü. Uyandırmak istemediğim için önünde durarak örtünün altına kıvrıldım. İrkilerek gözlerini açarken bakışları direkt beni bulmuştu. Elleri belimden tutup beni sıkıca kendine çekerken sıcak göğsüne sokuldum. "Meleğim, buz gibi olmuşsun abicim. Hem niye erken uyandın sen daha iki saat var okula?"

Hani olur ya ufak da olsa hastalandığınız zaman birisi size ilgi gösterince ağlamak isterdiniz, ben de ağlamak istiyordum şimdi.

"Kabus gördüm." derken sesim fısıltıdan farksız çıkmıştı. Bakışlarında derin bir şefkat oluşurken beni kendine daha çok çekmişti. "Meleğim benim, kıyamıyorum ki sana ben, bu yaşta bu kadar şey yaşaman çok adaletsizce."

"Artık siz varsınız abi, izin vermezsiniz ki daha fazla kötü şeyler yaşamama." diyerek belimdeki elinin üzerine elimi koydum.

Yüzünde ufak bir tebessüm oluşurken saçlarıma uzun bir öpücük kondurdu. "Senin daha fazla zarar görmene izin verir miyiz hiç meleğim? Sen bizim en kıymetlimiz, hayatımızın merkezisin."

Söyledikleriyle yüzümde oluşan gülümsemeye engel olamazken iyice bastıran uyku ile daha fazla direnmeyerek yavaş yavaş gözlerimi kapattım, bilincim kapanmadan önce duyduğum cümle dudaklarımın kıvrılmasına neden olmuştu.

"Seni seviyorum güzelim, hepimiz çok seviyoruz."

*******

Yüzüme kondurulan öpücükler ile uyanırken, karşımda gördüğüm abim ile gülümsedim. "Hadi artık meleğim, okul saatine az kaldı."

Başımla abimi onaylayarak yattığım yerden kalkarken abimde üzerini değiştirmek için lavaboya gitmişti. Bende odama girerek dolabımın kapağında asılı olan yedek formamı giyindim, elimden dolayı ne kadar zorlansam da.

Saçlarımı geriye atmaktan başka bir şey yapamazken kızaran gözlerimi kapatmak için göz çevreme birazcık fondöten sürmüştüm, ne kadar gözlerimin içinden ağladığım belli olsa da bir şey yapamayacağım için son kez kendimi kontrol ederek çantamı aldım ve odadan çıktım.

Merdivenlerden inerken omuzuma atılan kol ile irkilirken babamın burnuma dolan kokusu ile ellerimi beline doladım. Saçlarıma öpücük kondururken merdivenleri beraber inmeye devam ettik.

Biten merdivenler ile babam çantamı omuzumdan alarak koridordaki dolabın üzerine koyarken ellerimden tutarak benide bir köşeye çekmişti. Gözlerime öpücük kondururken parmakları elimin üzerini okşuyordu.

"Niye ağladın sen meleğim, söyle bakalım babana?" diyerek bir eliyle saçımı kulağımın arkasına itmişti. "Kabus gördüm gece, o da şey olunca böyle oldum işte." diyerek mırıldanırken babam beni kendine çekerek saçlarıma öpücük kondurdu. "Bir daha ağlama meleğim, ya da gel benim yanıma beraber ağlayalım. Senin artık bir ailen var, bu saatten sonra tek kaldığın her ânında bizim yanımıza gel. Acı çekerken yanımıza gelde biz de sana destek olabilelim. Tamam mı meleğim?" Başımla onaylarken, babam kolunu omzuma atarak beni yemek masasına doğru ilerletmişti kendisiyle beraber.

Sadece Poyraz abimin olduğu masada, babam baş köşeye geçerken bende abinin yanına oturmuştum.

Abim sandalyemin ucundan tutup kendi sandalyesine yapıştırırken beni omuzumdan tutup göğsüne çekmişti.

" Ayparçam, kötü bir şey yok değil mi güzelim?" diyerek alnıma bir öpücük kondururken başımı olumsuz anlamda salladım. "Yok abicim." diyerek yüzümdeki zoraki gülümseme ona sunarak önüme döndüm.

Hiç keyfim yoktu bugün.

Herkes yavaş yavaş gelirken, sonunda tamamlanmamız ile babamın da talimatıyla yemeğimize başlamıştık. Kimseden ses çıkmazken, ufak tefek ağzıma bir şeyler atarak ayağa kalktım. "Ben doydum, size afiyet olsun." diyerek salona giderken kendimi koltuğa bıraktım.

Hiçbir şey yapmak istemiyordum, moralim sıfır denecek kadar azdı.

******

Demir'in kapıda görünmesi ile oturduğum koltuktan ayaklandım.

Girişteki koridorda dolabın üzerinde duran çantamı tek koluma takarak ayakkabılarımı giyindim ve bahçeye çıktım. Abimlerde gelirken onlarla birlikte Kaan abimin arabasına yerleştik.

******

Kısa sürede okula geldiğimiz için abimler ile birlikte üniversitenin bahçesindeki banka yerleşirken bende yanımda oturan Ayaz'ın göğsüne koymuştum başımı.

Gözüm kapalı bir şekilde abimlerin sohbetlerini dinlerken gördüğüm kabusu aklıma getirmemeye çalışıyordum.

*****

Duyduğum adım sesleri ile gözlerimi açarken Ayaz'ın göğsünden kalkarak dik pozisyona geldim.

Karan, abimlerin yanına oturmuş onlarla selamlaşırken gözlerini gözlerimde gezdiriyordu.

Kaşları hafif çatılı şekilde dikkatle bana bakarken, gözlerimi ondan çekerek ellerime çevirdim. "Keşke bugün okula gelmeseydin, hiç keyfin yok." diyerek saçlarımı omuzumdan geriye atan Ayaz ile bakışlarım onu buldu. "Kafam dağılır diye gelmek istedim." diyerek tekrar parmaklarıma odaklanırken alnıma öpücük kondurarak abimlerin sohbetine katıldı o da.

"Benim dersim başlayacak birazdan, size iyi oturmalar." diyen Furkan abim oturduğu yerden kalkarken yanıma gelerek saçlarıma ufak bir öpücük kondurdu. "Bugün çıkışta seninle biraz konuşalım, olur mu abicim?" başımla onaylarken yanağıma öpücük kondurarak fakültesine doğru ilerledi.

Bir süre sonra Kaan abim de dersinin başlayacağını söyleyerek giderken masada ikizim, ben, Demir ve Karan kalmıştık.

Karan ile Ayaz sohbet ederken, Demir onları dinlemek ile yetiniyordu, tıpkı benim gibi.

"Demir, gelesene Umut hoca antrenman ile ilgili bir şeyler söyleyecekmiş dersten önce." diyerek yan bahçeden seslenen genç çocuk ile Demir de yanımızdan ayrılırken sadece üçümüz kalmıştık koca bankta.

"Hemen başlamışsın abi, biraz daha bekleyip alışsaydın keşke buralara." diyen Ayaz'ın bir eli saçlarım arasında gezinirken Karan ile sohbet ediyordu.

"Devamsızlık yapmak istemedim ilk günlerden kardeşim, hem ben zaten buraların adamıyım alışmama gerek yok." diyerek oturduğu yerde dikleşti.

İkisinin muhabbeti gitgide koyulaşırken bende elimdeki sargıyla oynuyordum. Elimi kaşındırıyordu.

Çalan telefon ile başımı elimden kaldırarak Ayaz'a çevirdim. Ekranda babam yazısı gözükürken telefonu kulağına götürerek masadan ayaklandı ve biraz ilerleyerek durdu.

"Neden ağladın güzelim?" diyen Karan ile bakışlarım onu bulurken cevap vermek yerine omuzlarımı silkmekle yetindim.

"Hiçbir insan boş yere ağlamaz, tabi psikopat olmadığı sürece. Senin de bir sebebin olmalı bence." diyerek tek kaşını kaldırırken sert yüz hatlarını inceledim bir süre.

"Sebebim var ama, keşke olmasaydı denecek cinsten bir sebep." diyerek bakışlarımı tekrardan telefonla konuşan Ayaz'a çevirdim.

Sanırım babamla olan konuşmasını bitirmiş başka biri ile konuşuyordu, çünkü karşıdaki kişiye gülerek bir şeyler anlatıyor ve arada seslice kahkaha atıyordu.

"Geçmiş hiçbir zaman peşimizi bırakmıyor maalesef." diyerek arkasını yaslarken bakışlarım bir süre yüzünde gezindi. "Keşke ağlamamın sebebi senin geçmişte yaşadıkların kadar hafif olsaydı Karan, o zaman her şey çok güzel olabilirdi." derken yüzünde buruk bir gülümseme oluşmuştu.

"Keşke güzelim, keşke benim yaşadığım şeyler kadar basit olsaydı acıların." derken bakışları mavi gözlerimi esir almıştı.

Bir süre sonra gözlerini kaçıran taraf ben olurken ellerimi masanın üstüne koyarak parmaklarımla oynamaya başladım. Onun bakışları ise hâlâ üzerimdeydi.

"Seni, o uçurumda ilk kez gördüğümde çok güzel gözleri var demiştim önce, bende bu kadar güzel olsam yeter demiştim. Ama ben senin gibi değildim. Okulda kendini bilmiş iki üç kişinin kötü laflarıyla kendimi bozarak bu hâle geldim. Ben değişirken karakterimde benimle değişti, ama sen hiç değişmemişsin, gözlerindeki acılar bile yerini koruyor." diyerek sargılı elimi elleri arasına alırken bakışlarım önce birleşmiş ellerimize, daha sonra ise yüzüne kaydı.

"Biliyor musun, seni ilk gördüğümde bende senin gözlerin hakkında aynı şeyleri düşünmüştüm. Hem mutluydu gözlerin, hem de üzgün. Ailem çok iyi dediğinde seni kıskanmıştım. Keşke benimde ailem beni sevseydi demiştim. Senin ailenden bahsederken gözlerin sevinçle parlarken, benim gözlerim korkudan parlıyordu ve ben hayatımda ilk kez seni kıskanmıştım, ailenden."

Yüzündeki buruk tebessümle gözlerime bakarken benim gözlerim hâlâ birleşik olan ellerimizde geziniyordu.

"Artık seninde bir ailen var." derken bakışlarım yüzüne tırmandı ellerimizden ayrılarak.

"Evet var, ne kadar geç olsada artık benimde bir ailem var, her ne kadar annem olmasa da." diyerek boştaki elimle saçlarımı geriye atarken yüzündeki buruk gülümsemenin yerini düz bakışlar ve sert yüz çehresi almıştı.

Kaşları hafif çatılmış bir şekilde bana bakarken dudaklarını ıslatarak tekrardan söze girdi. "Ahmet amcanın sana hem annelik, hem de babalık yapacağına eminin, yokluğunu hissetmemene elinden geldiği kadar yardımcı olur."

"Hissetmiyorum ki zaten, abimler ve babam sürekli yanımdalar. Babam bazen saçımı örüyor, abimlerde saç yapmasını öğrenmişler. Kendi saçıma değemiyorum neredeyse." derken ağzımdan çıkan ufak kıkırtıya engel olamamıştım.

Gözlerim dolu dolu olmuştu yine.

Karan oturduğu yerden kalkarak yanıma otururken elimi bırakmıştı. "Yine doldu gökyüzün, ağlanacak bir şey yok ki güzelim. Ne güzel seninle ilgileniyorlarmış işte." diyerek saç tutamlarımı parmakları arasına alırken başımla onayladım.

Tenimde buz etkisi yaratan parmakları saçlarımın ucunu okşarken, hissettiğim güven duygusu abimlerde ve babamda hissettiğim duygu ile aynı yoğunluktaydı.

"Kendini daha fazla yıpratma, bu hikayedeki en masum kişisin." derken duyduğum ayak sesleri ile Karan'ın da oturduğu yerden ayaklanması bir olmuştu.

"Ayaz, benin de dersim var kardeşim sonra görüşürüz." Ses tonu tekrar katı, sert halini almışken şaikınca ona baktım. Bir tek bana mıydı bu şevkat?

Ayaz ile tokalaşarak hukuk fakültesine giden Karan'ın ardından bir süre baktıktan sonra bende oturduğum yerden ayaklanırken elini omuzuma atmış beni yönlendiren ikizimin beline kolumu dolayarak başımı göğsüne yasladım ve beni yönlendirmesine izin verdim.


Loading...
0%