@sirius_70
|
Ama beklediğim şey boş gözlerle Arya'ya bakan bir Toprak Soyer değildi... Gece Arya Soyer'den Kaan'ın yaptıkları artık tamamen beni çileden çıkartmış, çıkmaz bir sokağa sürüklemişti. Ahmet Bey'e saygısızlık yapmak istemiyordum ama son noktayı koymuş ve ben öfkeme hakim olamamıştım, sinirle yakasına yapışmam ve gerçekleri hepsinin yüzüne vurmaktan çekinmez hâle getirmişlerdi artık beni. Kapıda gördüğüm yüz ile olduğum yerde kalakalırken derin bir nefes aldım ve gerçek mi diye algılamak için tekrar ve tekrar gözümü açıp kapattım. Kapıda bana boş boş bakan bir çift mavi gözlü, iri yarı, yakışıklı bir adam vardı, adamın tanıdık gelen siması ile daha dikkatli bakmıştım ki tanıdık gelen sima ile derince yutkundum. Aklıma eski anılar gelirken bakışlarından beni tanımadığını belli etmesi ile rahatlayarak nefes aldım. Minnettardım karşımdaki bu adama, içimdeki küçük kız çocuğunu kurtarmıştı sadece bir günde. İstemsizce o gün geldi aklıma. 👥👥 2016 yılı, 8 Aralık, Arya 12 yaşında... Küçük kız babasının onu evden atması ile yine sokakta bir gece geçiriyordu, bir yandan yürüyerek geziyor diğer yandan ise yaşadıklarını düşünüyordu. Daldığı düşüncelerden çıkmasını sağlayan kolundan tutulması olmuştu. Küçük kız korkuyla geriye doğru gitmeye çalışırken sarhoş adam onun çırpınışlarını hiçe sayıyordu. Küçük kız kendini çekmeye çalışsa da adam kolundan sıkıca tutmuş hareket dahi etmesine izin vermiyordu. " Küçücük kız lan o, şerefsiz." Diyerek adamı var gücüyle yumruklamaya başladı. Sarhoş adam hem içkinin etkisi ile hem de Toprak'ın sert yumruklarının etkisi ile bayılıp kalırken. Toprak adamı bırakıp genç kıza çevirdi bakışlarını. Üstünde üvey babasının açtığı yaralardan dolayı kanlı tişört vardı ama sarhoş adam tişörtü yırttığı için yaraları belli oluyordu. Toprak gördüğü görüntü ile boğazına yumru oturmasını umursamayarak bir köşede duvara yaslanmış ayaklarını kendine çekerek ve hıçkırarak ağlayan kızı yavaşça kucağına aldı. Arya ise sadece kafasını Toprak'ın omzuna koymuş deli gibi ağlıyordu. "Ağlama bebeğim, geçti artık." Dedi ve üzerindeki ceketi küçük kıza giydirdi. "Adın ne bakalım ufaklık?" Diyen Toprak ile küçük kız çoğu kişinin bilmediği ismini söylemek istedi o an Toprak'a. "Gece, senin adın ne peki abi?" Toprak küçük kızın söylediği kelime ile kalbi teklese de sakince kendi adını söyledi. "Benim ki de Toprak." Dedi minik Gece'nin başına ufak bu öpücük kondurarak. Toprak küçük kızı sakinleştirdikten sonra üzerine yeni ve güzel kıyafetler almıştı, bir süreliğine kendi kız kardeşini umursamadan sanki kız kardeşi Aryaymış gibi ilgilendi ve karnını doyurdu. İlk defa abi gibi hissetmişti kendini Toprak. "Evin neresi bakalım küçük hanım sizi eve bırakalım." "Bugün eve gitmem yasak o yüzden dışarıda kalacağım Toprak Abi." Abi demesi Toprak'ın içini ısıtırken eve gitmesinin yasak olduğu gerçeği ile tekrar küçük kızın mavi gözlerine çevirdi yumuşak bakışlarını. "Neden bebeğim?" "Ben yemek yaparken yanlışlıkla elimden tabak düşürdüm babam da beni önce dövdü sonra da dışarı attı 'bugün gece eve gelirsen seni öldürürüm' dedi, ama ben ölmek istemiyorum Toprak Abi." Dedi küçük Arya gözyaşları eşliğinde. Duydukları ile Toprak'ın bedeni gerilirken daha sıkı sarıldı kucağındaki küçük Arya'ya. "Polise gittin mi hiç?" Toprak sinirlerine hakim olmaya çalışarak kucağına aldı tekrar minik Arya'yı ve adımlarını karakola çevirdi. Karakol önüne geldiklerinde Toprak derin bir nefes alıp küçük Arya'yı daha sıkı sararak adımlarını giriş kapısına yöneltti. Karşısına çıkan ilk memura "Başkomiserin odası nerede acaba?" Toprak'ın bilmediği şey ise Cahit Atakul'un Arya'nın (üvey)amcası olduğuydu. Toprak, komiser ile konuşurken duvardaki saate gözü takılınca, yurt dışına uçağı olduğu aklına gelirken Arya'yı sosyal hizmetlere teslim etmesini rica ederek oradan Arya ile de vedalaşarak hızla ayrıldı. Kuzuyu kurda emanet etmişti ama bunu farkında bile değildi. Toprak oradan ayrıldıktan bir süre sonra üvey amcası yüzündeki alaylı sırıtış ile Arya'ya baktı. Arya korku ile geri kaçmaya çalışırken Cahit Atakul abisi Hasan Atakul'u arayarak haber verdiğinde Arya hayatındaki en büyük dayağı yemişti, onu bir ay kadar komada bırakmış olan dayak." 👥👥 Şimdiki zaman Aklıma geçmişin gelmesi ile ufak bir küfür savurup adımlarımı çıkışa yönlendirdim, Toprak'ın yanından geçerken burnuma dolan kokusu ile yüzümde ufak, acı bir tebessüm oluştu. Motoruma binerek hızla uçuruma sürdüm, içimdeki kız çocuğunu kurtaran, bir zamanlar gözlerime şefkat ile bakan gözler şimdi nefrete bürünmüştü. Ben beni kurtaran adamı istiyordum küçük kız çocuğunu seven Toprak Abimi istiyordum. Gözyaşlarım akarken telefonumdan Selim Abi'mi aradım, yanımda olmasını istiyordum, ağlarken kendimi bir tek ona ve Kuzey'e gösterirdim zaten bir de ikizim görmüştü ama kafamı eğdiğim için çok görememişti o da. Telefonun açılma sesi kulağıma gelirken derin bir nefes aldım. "Güzelim, hayırdır bu saatte." "A-Abi b-ben çok kötüyüm uçuruma gidiyorum sen de gelir misin?" Dedim sesimin titremesine aldırış etmeden. "İyi misin bebeğim sen, sesin çok kötü geliyor." Dedi abim endişeli bir ses tonuyla. "Abi sadece gel, lütfen." Dedim çaresiz çıkan sesimle. Sadece sarılmaya ve ağlamaya ihtiyacım vardı. Her şey üstüme geliyordu kimse istemiyordu beni, sevmiyorlardı herkese fazlalık olarak görünüyordum. Öz annem bile istemiyordu beni. Ağzımdan hıçkırıklar bir bir kaçarken sonunda uçurum kenarına gelmiştim. Motoru kenarı bırakıp uçurum en ucuna gittim ve cenin pozisyonu alarak ağlamaya devam ettim. Sadece sert bir yapım vardı, kötü bir şey yapmamıştım ki ben onlara. Niye herkes bir şeylerin hıncını, kinini benden çıkarıyordu. Küçük masum bir kız ne kötülük yapmıştı da bu kadar acı çekip sonunda acıya alışmıştı. Oturur pozisyona gelip, deri ceketimin cebinden sigaramı çıkarttım, ateş ucunu yakarken gözyaşlarım artık akmıyordu, kurutmuşlardı göz pınarlarımı sonunda. Uçurumda yankılanan ani fren sesi ile anlamıştım kimin geldiğini, abim gelmişti. Arabanın kapısının açılıp kapanma sesi geldi, daha sonra da abimin ayak sesleri. Yanıma oturan beden ile sigaramı söndürüp, sıkıca sarıldım abime. Gözyaşlarım yine akmaya başlarken o da sıkıca sarıldı bana bir yandan saçlarımı okşarken diğer yandan ise sırtımı sıvazlıyordu. Yanındaki çantaya uzanıp içinden bilgisayarımı, siyah maske ve şapkamı çıkarttı. "Şarkı söylemek biraz iyi gelir, hadi kalk güzelim topla kendini." Yavaşça Selim Abim'den ayrılıp dağılan saçlarımı topladım yüzüme maskemi takıp, şapkamı da takınca artık hazırdım Selim Abi arabasına gidip gitarımı getirirken çantadaki sudan bir yudum içip boğazımı Deniz Demir Soyer'den Kaan abimle ablamın kavgasından sonra Toprak Abim'in gelmesi ortama bomba gibi düşmüştü, ablam direkt evden çıkarken babam sinirle Kaan Abim'e çevirdi bakışlarını "Ben sana Arya ile Merve'yi bir tutma demedim mi? Siz ne yapamaya çalışıyorsunuz yaa anneniz bir taraftan, siz bir taraftan bıktırdınız kızı ya, bu kadar mı cahilsiniz, bu kadar mı basmıyor kafanız, dünyadaki herkes aynı mı? Eğer Arya bu evden gitmeye kalkarsa o zaman külahları değişiriz. Hayat sen de artık kendine gel ya öz kızın o senin, sen doğurdun onu, biraz empati yapsan çok mu ha, çok mu?" Babam derin bir nefes alırken annem pişmanlıkla gözyaşlarını akıtmaya başladı. Babam hepimize bakıp odadan çıkarken yaptıklarımın pişmanlığı ile benim de gözyaşlarım akmaya başladı. Kaan Abim ve Poyraz Abim odadan çıkarken Toprak Abim ise hepimize göz gezdirip salondan çıktı. Havanın kararmasına rağmen ablam hâlâ gelmemişti, telefonuma bildirim gelmesi ile elime aldığımda gördüğüm isim ile heyecanlandım gölge canlı yayın açmıştı, namı değer ablam. Canlı yayını başlattığımda çalan şarkı ile derin bir nefes aldım, herkes salondaydı ve şuan ablamı dinliyorduk. Bir derdim var artık, tutamam içimde Herkes neden düşman? Unuttuk hepsini, Nuh'un nefesini Bir derdim var artık, tutamam içimde Bak bu son perde oyun, yok bundan sonra Bir derdim var Şarkı tam ablama uyuyordu hepimiz neden düşmandık sahi ona, ne suçu vardı da bu kadar nefret doluyduk. Furkan Abim ve Poyraz Abim çok severlerdi gölgeyi ama Poyraz Abim daha çok hayrandı neredeyse her şeyini bilecek kadar hayranıydı, acaba gölgenin ablam olduğunu öğrense ne yapardı, gölge ile tanışmak bu dünyadaki istediği tek şeydi çünkü. Ablam bir kaç şarkı daha söyledikten sonra sesini hafif değiştirip konuşmaya başladı "Herkes neden düşman, kalsam neye yarar, siz karar verin gideyim mi kalayım mı?" Dedi hayranlarına hitaben, bunu söylerken sesi titremişti, üzülüyordu her ne kadar sert gibi dursa da kafamı kaldırmam ile Poyraz ve Furkan Abim de kulaklık vardı, büyük ihtimalle canlı yayına girmişlerdi. Toprak Abim, Ayaz Abim ve anne babam da benim telefonumdaki sesi dinliyorlardı. Ortam sessizliğe bürünürken kimseden çıt çıkmıyordu. Saat çok geç olmuştu hepimiz (Toprak, Poyraz ve Kaan Abim hariç) endişe ile ablamı beklerken aklıma Kuzey'in gelmesi ile telefonumdan geçen gün kaydettiğim numarasını aradım. Bir süre sonra açılan telefon ile Kuzey'in sesi doldu kulaklarıma "Efendim Demir?" "Kuzey biz ablama ulaşamıyoruz da, senin yanına felan geldi mi?" Dediğimde bütün aile üyeleri dikkatle bana bakmaya başladı babamın hopörlere al demesi ile telefonu hopörlere alıp sehpaya koydum. "Benim yanımda değil, babamın yanında akşam üzeri aradı, sesi kötü geliyordu babam da yanına gitti ama hâlâ haber vermediler bana da, umarım siz bir şey yapmamışsınızdır." Dedi sesindeki ima ile ben tam cevap verecekken Kuzeyler'in evlerinin zili çalmıştı. Kuzey bana bir dakika dedikten sonra adım sesleri gelmişti büyük ihtimal kapıyı açmaya gitmişti. Kapı açılma sesi geldikten sonra Kuzey'in endişe dolu sesi doldurdu kulaklarımızı. "Abla, noldu sana böyle, neyin var?" "İyiyim bebeğim bir şeyim yok, sadece başım ağrıyor, abi ben Kuzey'in odasına geçiyorum sabah erken kalkıp giderim." Ablamın sözlerinden sonra gözlerim dolmuştu,istemediğimizi sanıyordu, babam sinirle kalkıp odasına giderken annem dolu gözleri ile babamın arkasından bakıyordu, Ayaz Abim'in ve Furkan Abim'in de gözleri dolmuştu. Ama diğerleri hâlâ ön yargılı davranacaklardı, ablamı evde istemiyorlardı. Odama geçip kendimi yatağa bıraktım, ablam tüm sözlerinde haklıydı bir öyle bir böyle davranıyorduk ama artık öyle yapmayacaktım, en azından onu seven bir kardeşi olduğunu bilmesi gerekiyordu. Daha fazla bunları düşünmeden yarın ablamı görebileceğim düşüncesi ile kendimi uykuya bıraktım. Sabah erkenden uyanıp hızla üzerimi giyindim ve kendimi odamdan dışarı attım, belki ablam gelmiştir umuduyla hızla odasına gidip kapısını çalarken ses gelmemesi ile başımı yere eğip salona çevirdim adımlarımı, herkes uyanmış oturuyorken ben de tekli koltuklardan boş olanına oturdum ve beklemeye başladım. Bir süre sonra çalan zil ile heyecanla yerimde dikleştim ve meraklı gözlerimi kapıya çevirdim. Ablam bize kısa bir bakış atıp hızla odasına çıkarken üzgünce geriye yaslandım. Aradan beş dakika geçmişti ki ablam elinde ufak bir sırt çantası ile aşağıya indi. Üzerine siyah bir dar paça,beyaz ince bir tişört ve açık mavi renkli bir gömlek giyinmişti. Salona geçip hepimize kısa bir bakış attı "Her ne kadar kötü zaman geçirmiş olsak da öz ailemsiniz, ama bu sizin bana istediğiniz her lafı söyleyebileceğiniz anlamına gelmiyor, Merve size ne yaptı bilmiyorum ama kötü davrandığı belliydi başından beri, ben Merve değilim ben Gece Arya... cidden daha soyadım bile yok gibi bir şey.Ben ne yapmalıyım bilmiyorum, size ne yaptım onu da bilmiyorum, sizden gitmeden önce sadece bir şey isteyebilir miyim, sadece bir soruma cevap, para felan da değil yani." Çok masum duruyordu, gözlerindeki boş ifade gitmiş yerini hayal kırıklığı ve hüzüne bırakmıştı. "Kızım cidden Hayat ve çocuklar adına senden milyonlarca kez özür diliyorum, her ne kadar işe yaramayacağını bilsem de, gitme kızım bizimle kal, benim için güzelim." "Özür dilemesi gereken kişinin siz olması en son olasılık bile değil Ahmet Bey, ben sadece sizin benden nefret etmenize neden olacak ne yaptım, ben size göre çok mu kötü birisiyim, herkes sen kötüsün, iğrençsin, pisliksin diyor lütfen söyleyin ben size ne yaptım?" Sonlara doğru sesinin yalvarıyor gibi çıkması kalbimi hüzüne boğarken, nefes alamadım. Sahi ablam bize ne yapmıştı da ondan başından beri nefret ediyorduk. "Hiçbir şey yapmadın, sadece bizim aptal ön yargımız seni sevmemize ve sana alışmamıza engel oldu, özür dilerim kızım, Merve'ye olan öfkemizi senden çıkardığımız için affet bizi." Diyen annem ile Arya bir an yumuşasa da hâlâ kararlı duruyordu. "Özür dilerim abla, Merve bana çok kötü şeyler yaptı, beni sürekli arkadaşlarımın yanında aşağıladı, vurdu, okulda herkese rezil etti beni, ben seni ilk gördüğümde ne yapacağımı bilemedim ve ona olan tüm nefretimi sana kustum, geçen gün bana ilk defa bir ablam olduğunu hissettirdiğin için çok teşekkür ederim, ama lütfen bizi bırakıp gitme." Dedim ve bakışlarımı ablamın gözlerine diktim. Bana bakıp ufak bir gülümseme sundu, o kadar az gülmüştü ki gamzeleri bile görünmemişti. Ben de ona tebessüm edip başımı yere eğdim. Biraz sonra odayı Furkan Abim'in sesi doldurdu. "Ben sana hiçbir zaman ön yargılı yaklaşmadım, çünkü her insanın birbirinden farklı olduğunu bilebilecek bir kapasitedeyim. Annem ve abimler adına senden ne kadar özür dilesem de fayda etmeyeceğini biliyorum. Okuduğum bölümde senin gibi birçok kişi ile karşılaştım ama ne kadar empati yapsam da olmuyor, senin yerine koyamıyorum kendimi, bize Merve kötü şeyler yaşattı ama biz daha senin neler yaşadığını bilmeden sana öyle davranmamalılardı. Özür dilerim kardeşim, eğer bir gün bir abiye ihtiyacın olursa ben her zaman senin yanındayım." Dedi, ablam ona da hafif tebessüm etti. Ayaz Abim de gözlerinden akan yaşları umursamadan titreyen sesi ile konuşmaya başladı. "Arya, ikizim ben hissediyorum sen hepsinin konuşmasından sonra tebessüm ediyorsun ama senin canın yanıyor, kalbime bir ağrı saplanıyor. Gitme güzelim bizi beni yarım bırakma." Ablam gözlerini Toprak, Poyraz ve Kaan Abim'de gezdirdi daha sonra ise bakışları babamı buldu. "Benimle görüşmek isterseniz arayın beni, numaram sizde var zaten dışarıda buluşuruz." "Kızım gitme, bizimle kal hata yaptık biliyorum ama, lütfen gitme bize bir şans ver." Dedi annem gözyaşlarına engel olamayarak. "Bu ev her ne kadar sizin olsa da, oğullarınızın da evi ve onlar beni evde istemiyorlar. Lütfen Hayat Hanım zorlamayın, kendinize iyi bakın ben gidiyorum, görüşmek isterseniz ararsınız." diyerek yerde duran çantasını aldı ve önce babama sarıldı babam kısa bir süre şok geçirdikten sonra hızla kollarını ablamın beline sardı,anneme de sarıldıktan sonra Furkan Abim ve Ayaz Abim'e de sarıldı. Bakışları bana dönünce hızla ayağa kalkıp sıkıca ablamın beline sarıldım burnumu boyun girintisine sokup derin bir nefes aldım, o da sıkıca kollarını bana sardı ve saçlarıma ufak bir öpücük kondurdu. Ablam valizini almış salondan çıkarken babamın sözleri ortama bomba gibi düşmüştü, ablamın adımları dururken biz heyecanla ona bakıyorduk, babam ise söylediklerin-de oldukça ciddiydi. Abimler öfkeyle babama bir bakış atıp odasına çıkarken kendimi rahatlamış gibi hissediyordum. "Ya kendi isteğinle bu evde kalırsın ya da polis zoruyla, henüz reşit olduğunu zannetmiyorum kızım." Demişti babam... |
0% |