@sirius_70
|
Karan Pusat Çağdaş'tan: Bakışlarım yoğun bakımın camından içeriye süzülmüş öylece yatan Arya'yı izlerken ne düşünmem gerektiğini bilmiyordum, canım yanıyordu, ama neden olduğunu bile bilmiyordum. Babam Ahmet amcaları üzerlerini değiştirmeleri ve duş alıp birazda olsa dinlenmeleri için eve zorla götürmüştü. Adamlar üç gündür burada harap olmuş, lavabo ihtiyacı dışında hiçbir şekilde camın önünden ayrılmamışlardı. Özellikle Ahmet Amca doktor Arya için her şeye hazırlıklı olun dediğinde düşen tansiyonu yüzünden daha berbat bir hâldeydi. Düşüncelerimi bölen şey Arya'nın odasından gelen yüksek seslerdi, bakışlarım camdan içeriye süzülürken makinede gördüğüm düz, yeşil çizgi ile kalp atışlarım korkudan dolayı hızlanmıştı. Bu çizginin anlamını biliyordum ve ben hayatımda ilk kez bir şeyin anlamını bilmek istememiştim. Doktorlar ve hemşireler koşarak odadan içeriye girerken camdan onları izliyordum elimden bir şey gelmeyeceğini bilerek. Doktor kalp masajına başlarken gözlerim makine ile Arya arasında gidip geliyordu ama hiçbir değişiklik yoktu. Daha yeni gelmişken gidiyordu. Doktor hemşirelere bağırarak bir şeyler söylerken, odanın köşesindeki şok makinesi ile alt dudağımı dişlerim arasına alarak olacakları izlemeye başladım. Doktor hemşireye sürekli sayılar söylerken bir yandan da elindeki cihaz ile Arya'nın kalbine şok veriyordu. Ama çizgi hâlâ düzdü. Gidiyordu... Son bir kez daha deneyen doktor ile çizgiler yamuk bir hâl alırken yüzümde oluşan gülümsemeye engel olamamıştım. Mavi gözleri kısık bir şekilde aralanırken gözgöze gelmemiz ile hafifçe tebessüm ettim. Gözleri kısa süre içinde tekrar kapanırken doktorun talimatı ile Arya sedye ile odadan çıkarılmıştı. "Küçük Hanım'ı normal odaya alıyoruz Karan Bey, siz yanına geçin ailesini gelince hemşireler bilgilendirir." demesi ile başımı sallayıp sedyenin peşinden giderken derin bir nefes almıştım. Bir an gidecek sanmıştım, onun güçlü olduğunu unutmuştum. ****** Pencere kenarından çekilerek koltuğa otururken sıcaktan dolayı gömleğimin ilk iki düğmesini açmış ve kollarımı katlamıştım. Gerçekten kışa girmek üzere olmamıza rağmen havalar anormal derecede sıcaktı, belki de yağmur sıcaklarıydı bunlar. Saçlarımı geriye atarken göz göze geldiğim mavi gözler ile oturduğum yerde dikleştim. Arya kısık gözleri ile bana bakarken nerede olduğunu anlamaya çalışır gibi bir hâli vardı. "Hastanedeyiz, şirkette yaşanan olaydan dolayı, babanlar da eve üzerlerini değiştirmeye ve biraz dinlenmeye gittiler. Sen iyi misin?" Bir süre boş boş suratıma baktıktan sonra başı ile onaylayarak sessizliğini korudu. "Çok sıcak, su var mı?" demesi ile bakışlarım ona dönerken dolabın üzerindeki şişeyi elime alarak ayağa kalktım. "Şimdi kaldırayım biraz, canın acırsa söyle tamam mı?" dememle başı ile onaylarken elimi beline ve ensesine koyarak yavaşça doğrulmasını sağladım. Kısık bir şekilde inlerken, tırnaklarını omuzuma batırmıştı. Bedenim kasılması ile hızla ondan ayrılırken şişenin kapağını açarak ağzına doğru tuttum. Yavaş yavaş içerken şişeyi uzaklaştırması ile kapağını kapatarak geri dolabın üzerine bıraktım. "Ağrın var mı? doktor çağırabilirim istersen." "O kadar ağrım yok, teşekkür ederim." diyerek mırıldanırken bakışları odada bir şey arıyorcasına dolanıyordu. "Ne arıyorsun?" "Şey, toka var mı? Saçımı toplayacaktım da, sıcak oldu biraz." diyerek gözlerini kaçırmıştı. "Toprak Abi valiz getirmişti, bir gözüne koymuştur mutlaka." diyerek lavaboya girdim ve dolaptaki valizin ufak gözlerini karıştırmaya başladım, büyük gözde özel eşyaları olabilirdi belki. Bulduğum tokayı bileğime geçirerek valizin gözlerini kapatarak lavabodan çıktım. Arya gözlerini odada gezdirirken adım sesleri ile bakışları beni buldu. Baştan aşağıya dikkatlice beni süzerken göz göze gelmemiz ile gözlerini kaçırmıştı, sanırım incelediği için utanmıştı. Sedyenin kenarına dizimi koyarak Arya'ya baktım. "Sen başını biraz eğ ben toplayacağım saçını." Sorgulamadan başını eğerken, siyah uzun saç tutamlarını bir araya toplayarak boynuna değmemesi için üçe katladım, çok uzundu anca olurdu. Normalde çok güzel kokan saçları şimdi ilaç kokusuna bulanmıştı resmen. Kapının açılması ile sedyeden kalkıp koltuğa otururken bakışlarım kapıdaki doktora kaymıştı. "Gençler bölüyorum ama bir şey diyecektim. Küçük Hanım dikişlerinizin tam oturması için ve 3 gün yoğun bakımda hareketsiz durduğunuz için biraz yürüyüş yapmanız iyi olacaktır. Hem ağrı da azalır biraz." diyerek baş selamı verip odadan çıkarken biz sessiz kalmayı tercih etmiştik. "Gel biraz yürüyüş yapalım, açılırsın hem." diyerek Arya'ya belinden destek oldum ve oturduğu yerden kaldırarak terliklerini ayağına giyinmesine yardım ettim. Elleri omuzlarımdan destek alırken doğrularak sol kolumu beline sardım ve sağ elimle kolundan destek oldum. Boy farkından dolayı zor olsada şimdi ikimizde rahattık. Yavaş ve minik adımlarla yürüyorduk. ******* "Biraz otursak olur mu çok yoruldum." diyen Arya'yı kenarıdaki bekleme kotuklarına yönelterek yavaşça oturmasına yardımcı oldum. "İyi misin güzelim?" bir eli beline giderken diğer eli ile karnını tutmuştu. "Bel kemiğim ile dikişlerime ağrı vurdu biraz, geçer şimdi." diyerek gözlerini kapatırken endişeyle onu izliyordum. "Hadi biraz daha dayan da odaya kadar gidelim, yatağında dinlen biraz." diyerek belinden destek olarak yavaşça ayağa kaldırdım. Sağ eli gömleğimin bel kısmına sıkıca sarılırken, sol eli belinde duran elime tutunmuştu. "Sen yürüyebilecek misin? Kucağıma alabilirim istersen." diyerek adımlarımı durdururken o da durmuştu. Her adımda gömleğimi daha çok sıkmasından anlamıştım ağrısı olduğunu. "Alabilir misin, dikişlerim çok ağrıyor." derken sesinin titremesi ile dikkatli bir şekilde kucağıma aldım. Başını omuzuma yaslarken bir eli karnında diğer eli ise boynuma sarılıydı. Odaya gelmemiz ile açık olan kapıyı hafif iterek içeri girdim. Arya'yı dikkatlice yatağına bırakarak yatmasına yardımcı oldum. Gözleri kapalı bir şekilde dururken ince hastane örtüsünü üzerine örttüm. "Doktor çağırayım mı?" bakışları beni bulurken başını olumsuz anlamda salladı. "Yok, biraz uyuyacağım, geçer şimdi." derken başımla onaylamam ile gözlerini kapatmıştı. Kısa sürede uykuya dalarken, bende odanın bir köşesine geçerek babamı aradım. Bu saate kadar gelmeleri gerekirdi, asla duramazlardı Ahmet amcalar. "Baba, nerdesiniz siz?" diyerek kısık sesimle konuşurken babam derin bir nefes aldı. "Yiyeceklerine uyku ilacı attım, hepsi harap olduğu hâlde dinlenmeyiz diye tutturdular bende ilaç attım, şimdi uyuyorlar, Arya nasıl, haber var mı?" "Uyandı, normal odaya aldılar, iyi şimdi, biraz yürüyüş yaptık doktor dediği için. Şimdi uyuyakaldı." "Ohh çok şükür, annen ile konuştum Arya'yı duyunca çok üzüldü, yardımcı olmak için Arya hastaneden çıkana kadar evi temizletip, yeni yaptırdığımız villaya taşınalım dedi. Birkaç şirketle görüştüm ben temizlik ve taşınma işlemleri bir hafta içinde olur dediler." "Tamam baba, iyi yapmış annem." "Öyle işte oğlum, neyse ben kapatıyorum, Ahmetler de akşama anca uyanır sanırım, biz onlar uyanınca hemen geliriz." demesi ile vedalaşarak telefonumu kapatmıştım. Bakışlarım Arya'ya kayarken boş bakışlarımın yerini merhamet almıştı hemen. İstemsizce oluyordu bu. Siyah saçlarından birkaç tutam çıkmış, dudakları öne büzülmüş bir şekilde uyuyordu. Elinin biri karnının üzerinde dururken diğer eli yastığın ucundan tutmuştu. Bir süre daha onu izledikten sonra, bakışlarımı odada gezdirdim. Yiyecek bir şeyler alsam iyi olacaktı. Ben biraz acıkmıştım ama o kaç gündür serumlarla besleniyordu, biraz yemek yese iyi olabilirdi. Hastane yemeklerini sevmeyeceğini düşünerek dışarıdan 4 döner ve 4 ayran siparişi verdim telefonla. Şimdilik bunlarla idare edebilirdik sanırım. Çünkü büyük ihtimalle annem babamlar ile birlikte bir ton yemek gönderecekti buraya, o yüzden az yemek kârdı. ****** Gelen dönerler ile ödemeyi yaparak yerine geçerken gözlerim Arya ile çakıştı. "Ne zaman uyandın sen?" derken diğer yandan da önüne hastalar için olan yemek masasını itiyordum. "Dönerci çocuk geldiğinde kapı sesine uyandım." diyerek oturduğu yerden doğruldu yatağın kenarlarından destek alarak. "Önce lavaboya gitsem olur mu?" demesi ile masayı geri çekerek ellerinden tuttum, ayaklarını yataktan indirerek yönünü bana doğru döndü. Ellerimi sıkıca tutarak oturduğu yerden kalktı ve yavaşça yürümeye başladı. Belinden destek olarak minik adımlarına eşlik ederken lavabonun kapısına gelmemiz ile duvara yaslanıp Arya'yı bıraktım. "Ben seni burada bekleyeceğim, sen işini halledince seslen." dememle duvardan destek alarak içeriye girmişti. Kısa süre içinde kapı açılırken yaslandığım duvardan doğrularak telefonumu cebime attım, ellerim Arya'nın beline giderken onun elide koluma sarılmıştı. Yavaşça yatağına oturmasını sağladıktan sonra masayı önüne bıralarak bende karşısına oturdum. Dönerleri ve ayranları ikişer tane paylaştırarak kendi paketimi açtım.
****** Yemeklerimizi yemiş ellerimizi yıkamış şimdi de ben telefonuma bakarken Arya'da boş boş tavana bakarak yatıyordu. "Off... ne zaman çıkacağım, çok sıkıldım ben." diyerek dert yanarken telefondaki bakışlarım onu buldu. "Daha birkaç gün daha burdasın gibi, yoğun bakımdan yeni çıktın." diyerek telefonumu kapatarak masaya bıraktım. "Gel biraz yürüyüş yapalım, hem sıkıntını alırız hem de ayakların açılır." diyerek kenarıdaki terlikleri yatağın önüne bıraktım ve belinden destek olarak ayağa kaldırdım. Sol kolumu onun beline sararken o da sağ kolunu belime sarmış elleriyle siyah gömleğime tutunmuştu. Diğer eli ise dikişlerinin üzerinde duruyordu. Koridora çıkarak minik adımlarla etrafı turlarken karşımızda dikilen yaşlı çift ile adımlarımız durmuştu. "İhsan şunlara bakıver aynı bizim gençliğimiz gibiler." diyen teyze bakışları ile bizi süzüyordu. "Kızım sen gebe misin, karnında şişmemiş ama, yoksa sancın mı var?" diyerek dakikalar içinde senaryo yazan teyze ile şaşkın dönmüştüm. "Yok teyze hamile değilim ben, yanlış anladın sen." diyen Arya ile bakışlarım ona döndü. Yan profilden yüz hatlarını incelemeye başladım hayranlıkla. "Ne bilem ben güzel kızım, karnını tutnca gebesin sandıydım." derken mahcup doluydu sesi. Bir süre daha Arya ile sohbet eden yaşlı çift önümüzden çekilirken bizde tekrardan yavaş adımlarla yürümeye başladık. "İyisin değil mi?" diyerek bakışlarımı ona çevirirken o da bana bakarak başıyla onaylamıştı. "İyiyim, yürümek iyi geliyor." diyerek önüne dönerken duyulan bağırış sesleri ile başımı kaldırdım. Bir tane adam elinde silahla koşuyordu ve daha kötüsü bize doğru geliyordu. Arya'ya çarpma ihtimali yüksek olduğu için refleksle Arya'yı kendime çekerek sırtımı adama dönerken patlayan silah sesi ile etrafı çığlık sesleri doldurmuştu. Yanan koluma tezat kollarım arasındaki beden korkuyla titrerken kendini kolllarım arasına bırakmıştı. Korkuyla gözlerim büyürken kolumu umursamadan Arya'yı kucağıma aldım. Hastane önlüğünün kan olmuş karın kısmına gözüm kayarken dikişlerinin patlamamış olması için içimden dua ediyordum. Siyah kolunu katladığım gömleğimden dolayı görünmeyen kan bileğime doğru akarken umurumda olan tek şey kucağımda baygın yatan bedendi...
sınır 25 oy😇 |
0% |