@sirius_70
|
Karan Pusat Çağdaş'tan
Sırtım karakolun soğuk duvarına yaslı, öylece bir kaç günde çökmüş olan Soyer erkeklerine bakıyordum. Nefes alamıyor gibi acı içinde kıvranıyorlardı ama onlara yardım edecek, acılarını alabilecek tek kişi şuan demir parmaklıklar arkasındaydı. Azat Abi ile Devran koridorda gözükürken herkes oturduğu yerde dik konuma gelmişti. Azat Abi sıkıntılı bir nefes alırken adımları Ahmet amcanın önünde durmuş sıkıntıyla Soyer erkeklerine bakıyordu. "Mahkeme yarın olacak, kameraları inceledik çok net olmasada kavga ettikler anlar yansımış kameraya buradan nefsi müdafaa ile Arya'yı kurtarırız. Ayriyeten de sorguya giren polis memuruna ve Hasan'ın üst mevkide ki abisine dava açtım." demesi ile herkes merakla neden olduğunu beklerken çatılan kaşlarım ile sırtımın soğuk duvarla temasını kestim. "Abisi neyse ama bu olayla polisin ne alakası var abi?" diyen Toprak Abi ile Azat Abi derin bir nefes aldı. "Hasan'ın kaçmasına yardım edenlerden birisi çıktı, ayriyeten sorguda şiddetten dolayı." derken gözleri Soyerler'e değmiyordu. "Umarım o şiddet benim kızıma değildir." diyerek sinirle tıslayan Ahmet Amca ile Azat Abi'den ses çıkmazken kalp atışlarımın hızlandığını hissediyordum korkudan ve telaştan dolayı. "Yapma Azat, deme oğlum, kurban olayım Arya'ya bir şey yapmış deme, kaldıramaz yüreğim." diyerek yere çökerken Azat Abi ile Devran kollarından tutup destek olmuş koltuğa oturmasına yardım etmişlerdi. Benim vücudum ise duyduklarımdan dolayı sendelemiş sırtım yine soğuk duvarla buluşmuştu. "Amcam ben elimden geleni yapacağım merak etme sen, huzur bulamayacaklar." derken kendisi bile bunu sorguluyordu. En fazla cezaevine girmelerini sağlardı, orada da yedikleri önünde yemedikleri arkasında yatarlardı boş boş. Bu onlara ne kadar ceza olurdu ki? Donuk bakışlarım yerde gezerken onlar ise yarınki mahkeme hakkında konuşuyorlardı. Hepsinin içinde koca bir boşluk aynı zamanda ie sırtlarına bindirilmiş tonlarca ağırlıkta yük vardı ve bu yüke Arya için katlanıyorlardı...
******
Sessiz geçen saatlerin ardından, kimse yerinden kıpırdamazken güneş yeniden kendini gösteriyordu. Herkesin gözünde uyumadığını belli eden bir kırmızılık varken, bu durum kimsenin umurumda bile değildi. Babam elinde herkese yetecek kadar tost ve çay ile koridorda gözükürken Ahmet Amca'nın babama bakarak hafif tebessüm ettiğini görmüştüm. Bu iki adamın dostluklarına hayrandım. Herkes önüne konulan tostu zar zor bitirirken mahkeme saatinin yaklaşması ile yavaş yavaş toplanmaya başlamışlardı. Son kez lavaboya gidip kendilerine çekidüzen verirlerken ben bir yere gitme gereği duymadan koridordaki aynada saçlarımı geriye atmakla yetinmiştim.
******
Koridorda görünen polis memurları ve kolundan tutup getirdikleri Arya ile kalbimde bir sızı oluşmuştu. Tişörtündeki kan kurumuş orada koca bir leke bırakmıştı, mavi gözleri kıpkırmızı olmuş sanki her ân ağlayacak gibi dolu doluydu. Islak saçları kurumuş hafif kabarmıştı. Boğazındaki kırmızılık yerini korurken yanağının bir kısmı hafif morarmıştı. Şerefsiz Hasan ile ne yaşadıklarını bilmesemde anlayabiliyordum bazı şeyleri... Çok yıpranmıştı. Zaten hayat yeteri kadar yormuşken birde bu olayların onun başına gelmesi adil değildi... Ama dünya adaletsiz bir yerdi, çoğu insan hak etmediği şeyler yaşıyordu. Arya'nın başını kaldırması ile gözgöze gelirken başını hafif sağa yatırarak bakmıştı tek tek hepimize. Gözünde dolu dolu akmayı bekleyen yaşlar abilerini ve babasını görmesi ile tek tek dökülürken Ahmet amca yetişmişti imdadına. "Ağlama kurban olduğum, son bir kaç saat daha dayan, alacam seni burdan babacım, sabret olur mu güzelim?" derken diğer yandan da göz yaşlarını siliyordu. "Baba, al beni burdan nolur, b-ben bilerek yapmadım ki, keşke o bıçak da bana denk gelseydi." derken titreyen sesi ile içim burkulmuştu. "Deme öyle kuzum, deme güzelim." diyen Ahmet amca herkesin yüreğinde ufak bir sızı oluşmasına neden olurken titreyen sesi kalplere zincir vurmuştu. "Yeter bu kadar, suçluyu daha fazla bekletemeyiz." diyerek Arya'yı kollarından sertçe çekiştiren polisler ile sinirli bir soluk alırken dişlerimi sımsıkı birbirine kenetlemiştim. Neden daha nazik olmayı denemiyorlardı ki... Belki bu muameleyi hakeden insanlar vardı ama, Arya bunu hak etmiyordu, o masumdu...
******
Mahkeme salonuna girmemiz ile bakışlarımı tanıdık mekanda gezdirdim, sunumları gerçekçi olması için mahkeme salonlarında yaptığımız için çoğu kez bulunmuştum böyle yerlerde... Hepimiz ön sıralara dizilirken bir yanımda babam diğer yanımda ise Ahmet Amca oturuyordu. Sessizlik içinde olanları izlerken Devran Abi ile Arya'nın davalı masasına; Hasan Atakul ile avukatının davacı masasına oturması ile mahkeme hakimin tokmağı vurması ile başlamıştı. Devran Abi söze başlamak için ağzını açmıştı ki karşı tarafın avukatının başlaması ile ağzını geri kapattı. "Müvekkilim Hasan Bey eskiden öz kızı olarak bildiği Arya Hanım'ı özlediği için hapisden kısa süreliğine kaçmış ve Arya Hanım'a ulaşmaya çalışmıştır, ancak Arya Hanım tarafından saldırıya uğramış ve canice bıçaklanmıştır, bizzat hastaneye giderek darp raporu almıştır, rapor önünüzdeki mavi dosyada mevcuttur hakimim." "İtiraz ediyorum hakim bey, Hasan Atakul, şimdiki soyadıyla Arya Soyer'e 11 yıl boyunca şiddet uygulamış ve müvekkilim darp raporu almıştır, rapor masanızda mevcuttur, ayrıca Hasan Atakul'un hapisten kaçma sebebi kızını özlemesi değil, geçmişte yarım kalan işini tamamlamak isteyip Arya Soyer'i öldürmek istemesidir. Müvekkilim nefsi müdaafa yapmıştır. Ayrıca yangın merdivenlerinde olan olayların kamera kayıtları mevcuttur, ekrana yansıtılmasını arz ederim." Hakimin onaylaması ile büyük ekrana kimsenin olmadığı yangın merdivenleri yansımıştı. Herkes dikkatla kayıtları izlerken Hasan belirdi merdivenlerde. Daha sonra ise kapıyı aralayarak bir avcı misali avını beklemeye başladı. Kısa süre içinde Arya'yı kolundan tutup içeri çekerken asıl olay bundan sonra başlamıştı. Kavga dolu sahneler birbir geçerken, Hasan'ın Arya'yı sert bir tekme ile merdivenlerden savurma sahnesi ile Soyer erkekleri hızla yerlerinde kalkmış Hasan'ın üzerine saldırmışlardı ama görevli ekipler tutmuştu. Soyer kardeşleri tek tek mahkeme salonundan çıkarılırken sadece ben, Aras, Ahmet Amca , babam ve Azat Abi kalmıştık. Ahmet Amca kendini sıkıyordu, bu zorlu zamanda kızının yanında olabilmek, ona destek olabilmek için kendini çok sıkıyordu. Kızı için dayanıyordu.
*****
Uzun süren mahkeme hakimin tokmağını vurması ile son bulurken yüksek sesle 'Karar' demesi ile herkes oturduğu yerden ayağa kalkmıştı saygıdan dolayı. "Sanık Arya Soyer'in serbest bırakılmasına, Hasan Atakul'un ise hapisten kaçtığı ve üvey kızına şiddet uyguladığı için müebbet hapsine karar verilmiştir. Dava sonlanmıştır." diyerek oturduğu yerden kalkarak salondan çıkarken Ahmet Amca çoktan kızına ulaşıp sıkıca sarılmıştı bile. Yüzümdeki hafif tebessümle onlara bakarken polislerin götürmeye çalıştığı Hasan Atakul'un bağırma sesi ile herkesin bakışları onu bulmuştu. "Seni öldüreceğim, bu burda bitmedi Arya, hayatını karartacağım katil." diyerek yanındaki polislerden kurtulmaya çalışırken Ahmet Amca'nın arkasına sakladığı kızına ulaşmak istiyordu. "Ağır ol lan şerefsiz, bir ömür tıkılacaksın oraya. Kolay mı bir daha çıkmak, merak etme seni en korunaklı cezaevlerinden birini sevk edeceğiz bak bakalım çıkabiliyor musun." diyerek Hasan'ı zorla salondan çıkarması ile derin bir nefes alırken bizde yavaşça dışarıya çıkmaya başlamıştık. Kapıda duran Soyer erkekleri bakışlarını üzerimizde gezdirerek merakla sonucu duymak için çırpınırken babasının kolunun altına sığınmış Arya ile kendi cevaplarını almışlardı. Hepsi sevinçle birbirine sarılırken yüzümde oluşan ufak gülümsemeye engel olamamıştım. Abilerine tek tek sarılan Arya'nın huzur dolu bakışları beni bulurken kollarını açarak önümde durması ile kısa süreli kasılan vücuduma aldırış etmeden bende kollarımı beline doladım. Bu sefer kaç defadır kendimi tutmaktan sıkıldığım şeyi yaparak burnumu boynuna gömdüm. Derin bir nefes alırken kokunun bu kadar yoğun olacağını tahmin etmediğim için afallamıştım. Bu efsaneydi resmen, böyle bir koku yoktu dünyada... "Abicim, yengecim bölmek istemem ama şuan Soyer erkekleri size çok pis bakıyor, abi sendeki de ne rahatlık ya kızın kokusunu bitirdin resmen." diyerek yanımızda kıkırdayan Aras ile nerde olduğumuzu hatırlayarak Arya'dan ayrılırken üzerimde Soyer erkeklerinin bakışlarını hissediyordum ama dönüp de yüzlerine bakmamıştım, kıskançlık dolu gözlerini ve sinirli yüzlerini görmek istemediğim için... Babam olayı dağıtmaya çalışarak gitme fikrini ortaya atarken herkes yavaş adımlarla ilerliyordu adliyenin çıkışına doğru. Babamlar ve Ahmet Amcalar önde giderken geride Arya, ben, Ayaz ve Asım dedikleri kuzen kalmıştı, birkaç adım önümüzde ise sürekli arkasına bakıp duran Demir ve Kuzey vardı. Onlarda olayı duydukları gibi koştur koştur gelmişlerdi karakola, çok değer veriyorlardı Arya'ya... "Kucağıma alayım mı güzelim, canın yanıyor mu?" diyerek Arya'nın kolundan destek olan Ayaz ile düşüncelerimden ayrılırken bakışlarım ikiliyi bulmuştu. Arya çok yavaş adımlar atarak yürüken bir yandan da eliyle karnını tutuyordu. Ağrısı vardı sanırım, her adımda yüzünü buruşturmasından belli oluyordu. Ayaz'a izin vermeden kendim öne atılırken Arya'yı bacaklarından ve belinden destekleyerek kucağıma aldım. Kolları boynuma dolanırken başını yorgunluk ve rahatlamışlıkla göğsüme yaslamıştı. "Ben alırdım ikizimi, sana gerek yoktu abi." diyen Ayaz ağzının içinde homurdanırken onu takmadan yürümeye devam ettim. Yanıma gelen Asım ile bakışlarım onu bulurken onun bakışları kucağımdaki Arya'daydı. "Arya'cığım bir ân önce iyileşmen lâzım, ben buraya gelmek için abimlerden dayak yedim. İyileşte geldiğime deysin, seninle uyuyacaz, sinemaya gidicez, oyun oynayacaz, suçlar işleyecez ohooo çok şey yapağıcaz daha." diyerek sayarken kaşlarımın çatıldığını hissediyordum, o az önce uyuyacağız mı demişti? Sinirli bir soluk alırken bakışlarım göğsümde yatan güzelliğe takıldı. Mavi gözleri yorgunlukla kapanmış uyuyordu büyük ihtimalle. Boynumdaki kolları bollaşmış her ân boynumdan düşecek gibiydi. Arabaların yanına gelmemiz ile babamlar bize doğru dönerken, Soyer erkekleri kız kardeşlerini kucağımda uyuyor bir şekilde beklemiyor olacaklar ki kaşlarını çatmışlardı. Ahmet Amca almak için uzanmıştı ki babam omuzundan tutarak geri çekti. "Bırak Ahmet, belli ki yorulmuş uyandırma şimdi kızı. Zaten Karan da bizimle geliyor, evlerde yan yana. Taşısın hergele, boşuna mı yaptı yurt dışında o kadar kası." diyerek ortamı yumuşatmaya çalışırken herkes ufak bir tebessüm ederek başıyla onaylamakla yetinmiş ve teker teker arabalara yerleşmişti. Ben Arya ile babamın sürdüğü arabaya binmiştim, arka kısmı daha genişti, Arya rahat ederdi hem. Arya'yı kucağımdan indirmeden hafif omuzuma doğru yatırarak rahat etmesini sağlamıştım. Sol elim omuzunda sarılıyken sağ elimle yüzüne düşen bir kaç siyah saç tutamını geriye doğru çektim. Yüzümde bir gülmseme oluşurken bu kadar yakın olmamız liseli ergenler gibi heyecenlanmamı sağlamıştı. Uzun kirpikleri, hafif dolgun dudakları, hele o mavi gözleri çok güzeldi... "Ateş bacayı sarmış mı?" diyen babamla yüzümdeki gülümsemeyi silerek ona bakarken yüzündeki gülümsemeyle dikiz aynasından bana bakıyordu. "Gözlerin parlıyor ona bakarken, dünya üç günlük bir yer evlat seviyorsan vakit kaybetme, sevginizi dolu dolu yaşayın. Pek belli etmesede küçük hanımda sana bakarken çekiniyor, utanıyor, hayranlıkla bakıyor. Her şey karşılıklı gibi." "Geç kalma evlat, bu kız daha bir hafta önce ölümden dönmüşken geç kalma..." diyerek sessizliğe bürünmüş ve arabayı sürmeye devam etmişti...
|
0% |