Yeni Üyelik
62.
Bölüm

62. Bölüm

@sirius_70

 

Ahmet Soyer'den:

 

Şirketten çıkarak arabama binerken hem minik kızımı özlediğim için, hemde onun için endişelendiğimden dolayı hızla Toprak ve Poyraz'ın da binmesi ile eve doğru sürmeye başladım.

Semih arkamızdan kendi arabasıyla gelirken ben biraz daha gaza yüklenmiştim.

Sessizce radyoda çalan müziği dinlerken, bir ân önce eve gidebilmek için sabırsızlanıyordum.

Kızımı çok özlemiştim.

Kokusuna hasret kalmıştım sadece bir kaç saatte.

Evin önüne gelmemiz ile heyecanla emniyet kemerimi çözüp yerimden kalktım.

Kimseyi beklemeden bahçedeki oturma gruplarında, arkası bize dönük bir şekilde oturan kızımın arkasındann yaklaşarak kollarımı omzuna doladım.

Bakışları beni bulurken yüzünde oluşan tebessüme karşı boynuna ufak bir öpücük kondurarak tebessümünün kahkahaya dönüşmesini sağladım. "Baba yapma ya." diyerek kaçmaya çalışırken izin vermeyerek başımı boynuna gömdüm. "Kokuna hasret kaldım meleğim, az durda huzurumu bulayım." dememle hareketleri dururken elleri ellerimi bulmuştu.

Birkaç dakika sonra olduğum yerde doğrulurken kızımın yanındaki boş yere oturmuştum.

Başını direkt göğsüme yaslayan kızımın saçlarını okşarken, o daha çok sinmişti kucağıma.

"Hoşgeldiniz abi, yemeği hemen hazırlayayım mı? Aç mısınız?" diyen Aslı'ya ben daha cevap veremeden Semih atlamıştı hemen lafa. "Hem de nasıl açız, vallaha hazırlasan iyi olur hayatım." derken bir eliyle de karnını ovuşturuyordu acıktığını belli edercesine.

Herkes onun bu haline gülerken benim de yüzümde ufak bir gülümseme oluşmuştu. Benim obur arkadaşım her zamanki gibi açtı anlaşılan.

"Hemen hazırlarım ben şimdi masayı." diyerek koşar adım salondan çıkan Aslı ile Arya da kolumun altından çıkarak yardım edeceğini söylemiş ve yavaş adımlarla salondan çıkmıştı.

Ne kadar izin vermesemde inat edip gitmişti, Aslı yalnız kalmasın diye.

Etraf sessizliğe bürünürken tekrar sohbet açılması ile bende muhabbete katılmıştım yemek hazır olana kadar.

Kısa süre içinde Karan da salondan çıkarken bakışlarımı salondan çıkana kadar üstünden çekmemiştim. Kim bilir nereye gidiyordu.

 

Karan Pusat Çağdaş'tan;

 

Bir süre babamların yanında oturduktan sonra dayanamayıp ayağa kalkarken üzerimde hissettiğim bakışları umursamadan mutfağa doğru adımladım.

Zaten sabah ağrısı vardı, nereden çıkmıştı bu yemek işi anlamıyordum. Hasta hasta uğraşsın istemiyordum.

Mutfağa girmemle bakışlarım elinde bir yığın tabak olan Arya ile çakışırken bakışlarım kısa bir ân arkası bize dönük ocaktaki yemekle uğraşan anneme kaymıştı. "Güzelim bu tabaklar ağır, azar azar taşısana yorma kendini. Daha tam iyileşmedin bile." diyerek kısık sesle sitem ederken elindeki tabakları almıştım.

"O kadar ağır değiller Karan, yapabilirim." derken elimdeki tabakları almaya çalışırken başımı onaylamazca sallayarak tabakları masaya doğru götürdüm.

O da peşimden gelirken kısık sesle bana söylendiğini duymuştum ama umursamamıştım.

Masanın önüne geçip tabakları tek tek dizerken Arya da bana yardımcı oluyor ve tabakları diziyordu. "Çok yorma kendini güzelim, dikişlerin ağrımasın." diyerek bakışlarımı gözlerine çevirirken omuz silkerek işine devam etmişti.

Bu tatlı hâline hafif tebessüm ederken tabakları bırakarak yanına adımladım. Arkasından beline sarılarak kendime çekerken başımı boynuna gömerek kokusunu içime çektim. "Bu halini çok sevdim güzelim, minik tatlı bir kız çocuğu gibi oluyorsun." diyerek fısıldarken elleri belinde sarılı olan ellerimi bulmuştu. "Olsun, Aslı Abla da akşama kadar Rüzgar ile uğraşıyor, o da yoruluyor, yardım edeyim dedim biraz." demesi ile hayranlıkla onu dinlerken düşünceli hâli yüzümde gülümseme oluşmasına neden olmuştu. "Senin düşüncene kurban olurum ben." diyerek sıkıca sarılırken duyduğum ayak sesleri ile hızla ondan ayrılarak tabakları dizmeye başlamıştık.

Kısa sürede odaya annemler elinde yemeklerle gelirken hemen yerlerimize oturmuştuk.

Toprak Abi ile Ahmet Amca Arya'yı aralarına oturturlarken derin bir nefes aldım. Bu kıskançlarla oldukça işim vardı anlaşılan.

 

******

 

Annemin son yemekleri de bırakması ile herkes istediği yemekten alırken masada derin bir sessizlik hakim olmuştu.

Bakışlarım arada bir koyu mavi gözlere değerken, o bana çok bakmıyordu, ailesinden ve ailemden çekiniyordu sanırım.

Benim utangaç miniğim.

Kimseye belli etmemek için tekrar yemeğime dönerken, babamla Ahmet Amca'nın iş konuşmasını dinlemeye başladım bir yandan da.

Her yerde iş konuşmaktan bıkmıyorlardı adamlar.

 

*******

 

Yemeğin ardından annem herkese kahve yapmış, şimdi de kahve içiyorlardı ama benim gözüm ilaçlardan dolayı yorgun düşüp abisinin kucağında uyuyakalan kızdaydı. Başını Toprak Abi'nin göğsüne koymuş elleriylede beline sarılmış uyuyordu.

Toprak Abi ise uzun saçlarını elleri arasına almış okşuyor bir yandan da boştaki eliyle kahvesini içiyordu.

   

******

 

Ahmet Amca'nın ayaklanması ile herkes yerinden kalkarken âni oluşan hareketlilik ile Arya da uyanmıştı, uyduğundan dolayı hafif kızarmış koyu mavi gözleri ile uyku sersemliğiyle etrafa bakarken dudağımın kıvrılmasına engel olamamıştım.

"Abim, alıyım mı kucağıma seni?" diyen Toprak Abi ile Arya başını olumsuzca sallarken ayaklanmıştı.

Hep beraber dış kapıya doğru ilerleyerek vedalaşmış onlar evine giderken bende odama çıkmıştım.

   

******

 

Ahmet Soyer'den:

Anahtarımla kapıyı açıp içeri girerken peşimden çocuklarda girmişti, saat geç olduğu için oyalanmadan iyi geceler deyip odama çıkacaktım ki Arya'nın sesi ile bakışlarım onu bulmuştu.

"Baba, biraz konuşsak olur mu, size söylemem gereken bir şey var da." demesi ile başımı olumlu anlamda sallayarak kızımı kanatlarım altına alarak adımlarımı salona çevirdim ve kızımı da yanıma çekerek ikili koltuğa oturdum.

Çocuklar da bir yerlere otururken bakışlarım gergince parmaklarıyla oynayan kızımı buldu.

Niye bu kadar gerilmişti acaba?

"Şey, biz bugün Karan ile konuştuk... Bana ikimizde her şeyi farkındayız, deneyelim dedi, bende o-olumlu cevap verdim." derken kaşlarım yavaş yavaş çatılırken damarlarımda hissettiğim kıskançlık ile ne yapacağımı, ne diyeceğimi bilemiyordum. Bakışlarım diğer oğullarıma dönerken hepsinin durumu benim gibiydi.

Toprak sinirle ellerini yumruk yapmış, parmak boğumları beyazlamıştı.

Bakışlarım tekrar Arya'ya dönerken başı eğik oturuyordu, bedeni kasılmıştı. Birbirine sıkıca kenetlediği elleri titriyordu.

Bizden korkuyor olamazdı değil mi?

"Babacım, bak bakalım bana güzelim." dememle ürkekçe başını kaldırırken hafif kızarmış gözleri ile hiçbir şey demeden kendime çektim. Sıkıca sarılırken o da kollarını boynuma dolamış başını ise omzuma gömmüştü. "Korkma bizden babam, biz sana asla zarar vermeyiz, kıyamayız güzelim?" derken başını hafif kaldırmıştı ama Toprak'ın sinirli hâlini görmesiyle bedeni gerilmişti.

"Toprak çık odana ya da adam gibi dur." diyerek tıslarken öfke dolu bakışları beni bulmuştu.

"Çıkmayacağım odama felan, böyle bir şey olamaz, izin veremem, DAHA YENİ KAVUŞMUŞKEN BİZDEN GİTMESİNE İZİN VERMEM BABA." diyerek sonuna doğru bağırırken kollarım arasında korkudan titreyen beden ile sinirli bakışlarım Toprak'ı buldu.

"O SESİNİ ALÇALT VE ODANA ÇIK, geleceğim birazdan." diyerek bende sinirlerime hakim olamazken kucağımda irkilen beden ile yüksek çıkan kendi sesime de lanet etmiştim.

Poyraz, Toprak'ın kendi başına çıkmayacağını anlamış olmalı ki abisinin koluna girerek yukarı çekiştirirken kollarım arasında titreyen bedenin saçlarına ufak bir öpücük kondurdum. "Korkma güzelim, abin seni kıskanıyor ve bunu seslice dile getirmekten çekinmiyor." derken kendim de bunu zihnimde onaylamak istiyordum.

"Sen kal burda, ben abinle konuşup geleceğim hemen." diyerek kızımı Kaan ve Furkan'ın kolları arasına bırakırken sinirlerime hakim olmaya çalışarak adımlarımı merdivenlere yönlendirdim.

Odadan çıkan Poyraz ile gözgöze gelirken bir şey demeden merdivenlerden inmişti. Beklemeden odaya dalarken sinirle, yatağında oturan saçlarını elleri arasına almış oğlum ile karşılaştım.

"Amacın ne lan senin?" diyerek aşağı kata ses gitmemesi için kısık sesle bağırırken kırmızı gözleri beni bulmuştu.

"Baba, ben dayanamam, 17 yıl sonra geldi, daha hasret gideremedim, ben daha kardeşimin kokusuna doyamadım baba, nasıl izin vereyim, nasıl göz yumayım?" diyerek titreyen sesiyle konuşurken sesi içime dokunmuştu.

Yanına adımlayarak yatağa otururken omuzundan tutarak göğsüme çektim. Ne kadar büyük olsalarda desteğime ihtiyaçları vardı hepsinin, teselli etmeme ihtiyaçları vardı.

"İstememeni anlarım ama bu kardeşini korkutmana değer miydi aslanım? Değer miydi babacım?"

"B-baba ben bilerek yapmadım, sadece korkudan oldu, korkmasın benden baba." diyerek fısıldarken sakinleşmesi için avucumun arasındaki saçlarını okşamaya başladım.

"Her şeyden korkuyor Toprak, keşke daha erken fark etseydik de korkmasaydı, keşke yüzündeki buruk tebessüme engel olup yerine neşe ekleyebilseydik. Geç kaldık oğlum, yetişemedik, kardeşinin çocukluğunu öldürdüler ve biz çok geç kaldık." derken benimde gözümden yaşlar süzülüyordu ağır ağır.

"Sen abisi olarak ne kadar vicdan azabı çekiyorsun bilmiyorum ama, ben her gece göğsümdeki kızgın demirin canımı yakmasıyla, vicdanımın nefes aldırmamasıyla savaşıyorum. Her gece istisnasız düşünüyorum, acaba nasıl dayandı diye?"

Toprak başını iyice göğsüme gömerken ağladığını anlamam uzun sürmemişti.

"Hayatımda gördüğüm en iyi babasın..."

"Hem annemiz, hem de babamızsın, sen bizim her şeyimizsin baba." derken bunları duymak yüzümde tebessüm oluşmasını sağlamıştı.

Saçlarına ufak bir öpücük kondurarak yatağa yatmasını sağlarken üzerine örtüsünü örterek odanın çıkışına ilerledim ve son kez oğluma bakarak beni bekleyen kızımın yanına doğru ilerledim.

 

********

 

Toprak Soyer'den;

Gözlerimi yavaş yavaş açarken, karanlık bir odayla karşılaşmayı beklemiyordum elbette.

Vakit çoktan akşam olmuştu.

Yatakta doğrularak oturur pozisyona gelirken duvar kenarına çökmüş, dizlerine kendine çekmiş beden ile irkilmeden edememiştim.

Arya, dizlerini kendine çekmiş, karanlıkta bile belli olan kızarmış gözleriyle beni izliyordu.

"A-abi..." diyerek fısıldarken içime işleyen ses tonu ile derin bir nefes almaya çalıştım.

"A-abim..." dedim bende aynı ses tonunda.

"Sen istemiyorum desen, b-ben karşı çıkmazdım ki sana, zorlamazdım sizi. Sadece size sormak istemiştim. Ben ailemi yeni bulmuşken kaybetmek istemiyorum abi." derken ağzından kaçan hıçkırık ile yataktan kalkarak bende yanına çöktüm.

"Sadece bizden gitmenden korktum abicim, yoksa senin mutlu olmanı en çok ben isterim." Diyerek kendime çekerken Arya başını omuzuma yaslamıştı.

Biz iki kardeş saatlerce konuşmadan o duvar dibinde ağladık...

Ve ben bize yeni gelmişken kardeşimin geri gitmesine izin verdim...

O mutlu olsun da ben her gece ağlamaya, kokusu olmadan işkence gibi geçen hayatı çekmeye razı olurdum.

Ne kadar bizden çok uzağa gitmeyecek olsa da, hemen gitmeyecek olsa da kalbim sızlıyordu.

Bu zamana kadar kabus gördüğünde kollarıma sığınıp, göğsümde ağlarken, artık bunu başkasına sığınarak yapacak olması içimde bir yerlerin hüzünlenmesine neden oluyordu.

Ama önemli değildi, o mutlu olsunda ben onsuzluğa da dayanırdım...

    

 

 

Loading...
0%