@sirius_70
|
Gece Arya Soyer'den Bugün pazartesiydi ve okullar açılıyordu, her zamanki gibi sporumu yapıp kısa bir duş almıştım üzerime siyah bir tişört ve dar paça giymiştim. Baştan boya siyah olmak adına siyah spor ayakkabılarımı da ayaaklarıma geçirdim. Ayaz'a eski ailemi anlatmamın üzerinden dört gün geçmişti. Yemek odasından sesler gelirken, adımlarımı oraya çevirdim, herkes masada otururmuş sohbet ederken kahvaltıya başlamak için büyük ihtimal beni bekliyorlardı. Kapıda dikilmiş beklerken Ahmet Bey'in bakışları beni bulmuş ardından da diğerlerinin de bakışları beni bulmuştu. Hepsi kıyafetlerimi incelerken, ben ise onları umursamadan "Günaydın" diyerek Ayaz ve Demir arasındaki boş yere oturdum. Toprak, Poyraz, Kaan üçlüsü hariç geri kalan takım Günaydın derken onlar ise boş ve nefret dolu gözler ile bana bakıyorlardı. Demir'in yanağımı öpmesi ile şaşkın bakışlarım onu buldu. O ise bana bakarak tebessüm etmişti, ben de onun gülümsemesine karşı yanağına bir öpücük kondurdum. Benim yüzümdeki şaşkın bakışlar onun suratına geçerken. Hafif kıvırcık saçlarını dağıtıp önüme döndüm. Herkes Demir'e ve bana tebessümle bakarken utanmam ile elimi enseme atıp kaşıdım ve tekrar yemeğime döndüm. Ahmet Bey'in afiyet olsun demesi ile aç olan karnımı doyurmaya başladım. Bir süre sonra Kaan, Furkan, Ayaz, ben ve Demir okula gitmek adına ayaklanırken , babam, Toprak ve Poyraz da işe gitmek için ayaklanmıştı. Okula bizi Kaan götüreceği için sırt çantamı da alarak adımlarımı Kaan'ın arabasına çevirdim. Kaan ifade barındırmayan gözler ile beni süzerken ben de ona boş bakışlar atarak arabanın arkasına bindim. Geldiğimizde daha önceden de gelmiş olduğum Çağsoy kolejine kısa bir bakış atarak arabadan indim ve yürümeye başladım. Hızla daha önce de geldiğim için yerini bildiğim müdürün odasına ilerlettim adımlarımı, kapıyı çaldığımda müdürün sert sesi doldurdu kulaklarımı "Gel" içeri girdiğimde değişik bir müdür vardı içeride hafif göbekli ve başının tepesi kel olan müdüre baş selamı vererek ismimi söyleyip sınıfımı sordum. Müdür bana kısa bir bakış atıp bakışlarını bilgisayara çevirdi. Başımı iki yana sallayarak müdürü reddettim lise konularını baştan sona çok iyi biliyordum, Selim Abim emekli öğretmen olduğu için 12. sınıfta olmak üzere tüm konuları aklıma kazımıştı. Ben de üvey ailemle yaşarken çok yüzyüze gelmemek için sürekli test çözüp ders çalıştığım için konulara hakimdim. "Tamam ders birazdan başlar ders programını arkadaşlarından alabilirsin, evet bu kadar çıkabilirsin." demesi ile kısa bir baş selamı vererek onu onayladım, tam çıkmak üzere iken müdürün sesi ile bakışlarım tekrar müdürü buldu. "Bu arada okul formanı kısa sürede almalısın serbest giyinmek yasak." tekrar başım ile onaylarak bu sefer bir şey demesine izin vermeden hızla kapıyı kapattım. En üst kata çıkmaya başladım, en son hatırladığıma göre zemin kat dokuzuncu sınıflar, birinci kat onuncu sınıflar, ikinci kat onbir ve üçüncü kat onikinci sınıflar içindi, kantin ve kütüphane ise dördüncü kattaydı. En arka sırada kafasını masaya koymuş uyuyan birisi vardı ve yanı boş olan tek kişiydi. Kimse ile göz teması kurmadan en arkaya oturdum, tabi ki de yanına oturduğum kişi okulun bad boyu olan kötü çocuk değildi, arkası bana dönük olsa da burnuma dolan kokudan Ayaz olduğunu anlamıştım. sahi ben sabah neden onlara sınıfımı sormamıştım ki. Zilin çalması ile Ayaz yerinden sıçrarken bakışları beni buldu, kafasını sıradan kaldırarak yanağıma öpücük kondurdu ve başını bu sefer de benim omuzuma yasladı. Sol elimi kaldırarak ikizimin saçlarını okşamaya başladım. Sınıftaki diğer öğrenciler bana ve Ayaz'a şaşkınca bakarken onları umursamadan başımı ikizimin başına yasladım. Kokusu ile mayışırken daha fazla gözlerimi açık tutmayarak kapattım. AYAZ SOYER'DEN; Sabah okula geldiğimizde Arya bize kısa bir bakış atıp okula girmişti, şaşkınca Demir'e bakarken o da bana bir bakış attı ve kolumdan tutarak okula girdirdi. Sınıfa girdiğimde gördüğüm bir kaç arkadaşla sohbet etmeye başladık, ta ki zil çalınca sınıfa dalan Mustafa Hoca'ya kadar, daha tatilin nasıl geçtiğini sormadan kitapları açtırması ile derin bir nefes aldım ve başımı sıraya koydum, hocanın dersi anlatışı ninni gibu gelirken gözlerimi kapatarak kendimi uykuya teslim ettim. Zilin çalması ile sıçrayarak uyanırken başımı masadan kaldırıp etrafıma baktım, gözüm yanımda oturan ikizime kayarken yanağına öpücük kondurup kafamı tekrara omuzuna yasladım. İlk önce kısa bir duraksama yaşasa da elini kaldırıp saçlarıma daldırdı. Daha çok uykum gelirken gözlerimi tekrar kapattım. Tekrar zil çalması ile sıçrayarak uyandım ve kafamı kaldırdım Arya da benim omuzuma kafasını yaslayarak uyuyakalmıştı. Diğer yarımı kendime daha çok çekerek gözlerimi tahtada ders anlatan hocaya çevirdim, ders tarihti ve kimse dersi dinliyora benzemiyordu. Ellerimi Arya'nın saçlarına götürdüm ve okşamaya başladım. Saçları çok uzundu ve Arya'ya çok yakışıyordu. Çok fazla uyumuştuk ve öğlen arası geçmişti. Neyse kantinde atıştırırdık bir şeyler. Bir süre sonra hocanın gözleri bizi buldu, hızlı adımlarla yanımıza gelerek Arya'yı sertçe kolundan sarstı, ben tam ayağa kalkıyordum ki Arya irkilerek uyandı. "Günaydın hanımefendi, hiç uyanmasaydınız burası okul aklını başına topla, sevgilinin kollarında uyuduğun yatak değil." Hoca'nın imâ ettiği şey ile sınıftaki herkes uğuldarken bakışlarım Arya'yı buldu, sinirle hocaya bakarken hiç beklemediğim bir anda elini sertçe sıraya vurarak ayağa kalktı. "Sen buraya eğitim vermeye mi geldin, insanları yargılamaya mı? Eğer birilerini yargılamayı çok istiyorsan yanlış yerdesin öğretmen hanım. Hukuk fakültesi karşı binada. Kimsenin ne olduğunu bilmeden yorum yapma, bu yaşına gelmişsin bunu da mı bilmiyorsun? Ayrıca bu adam benim öz ve öz ikizim, birbirimizi aynısı olduğumuzu da görmüyorsan diyecek lafım yok." Diyerek sinirle tıslarken dolan gözlerini son dakika farkedebilmiştim. Deri ceketini alarak sınıftan çıkarken eli ayağı titriyordu. Bende şok olmuş hocaya öfkeli bir bakış atarak sınıftan çıkarken Arya'ya yetişmeye çalışıyordum. FURKAN SOYER'DEN Son bir dersimiz kalmıştı, acayip yorucu ve sıkıcı bir gündü, Kaan, ben ve okulumuzun diğer ortağı en yakın arkadaşımız Aras ile oturuyorduk. Sabah bir iki kere Ayaz ile konuşmuştuk ve Arya'nın durumunu sormuştum. Düşüncelerimden sıyrılıp konuşulan konuya odaklandım. Konu futboldan açılırken tekrar eğlenceli sohbetimize geri döndük. Bir süre geçmişti ki kapıdan içeriye Arya girdi şaşkınca ona bakarken hızla yanıma geldi, yanıma yaklaşana kadar gözünden akan yaşları görmemiştim. Hızla ayağa kalktığımda oturduğum sandalyenin devrilmesini umursamadan Arya'ya adımladım "Bebeğim ne oldu? neden ağlıyorsun, biri bir şey mi yaptı?" Arya kafasını omuzuma yaslayarak bir süre orada kaldı, ben saçlarını okşarken başını omuzumdan kaldırdı "Arabanın anahtarlarını verir misin?" dedi titreyen sesi ile. Ben anlamazca ona bakarken cümlesini tekrarladı. Kaan ve Aras da yanımıza gelmiş Arya'ya bakıyorlardı. "Ne yapacaksın anahtarları sen?" "Abi lütfen anahtarları ver." demesi ile şaşkınlıkla ona baktım, sesi acı çeker gibiydi, bir anlık dalgınlık ile cebimdeki anahtarları Arya'ya uzattım. Arya anahtarları aldığı gibi arkasına bile bakmadan koşarken Kaan Abim hızla kolumdan dürttü "Furkan kızın halini görmedin mi? o haldeki kıza anahtarı verirken aklın neredeydi?" yeni yeni kendime gelirken gerçeği idrak etmem ile koşarak kantinden çıktım. Koşarak dışarı çıkarken peşimden de Aras ve Kaan geliyordu, arabayı park ettiğim yere baktığımda koca bir boşluk vardı. Yanımdaki banka bir tekme savurup üzerine oturdum, başımı kollarımın arasına sıkıştırıp kendime lanet etmeye başladım. Bir süre sonra yanımıza koşarak Ayaz geldi "Abi, Arya gitti." başımla onu onaylayarak ayağa kalktım. "Yanıma geldi, ağlıyordu, biri bir şey mi yaptı Ayaz?" Ayaz sinirli gözlerini yüzüme çevirdi. "Tuğçe Hoca sınıfın ortasında saçma sapan laflar etti." "Ayaz ne dedi de ağladı bu kız, bana doğru düzgün bir cevap ver?" sonunda ses tonumu ayarlayamayarak bağırmıştım. "Biz Arya ile sarılarak uyuyakalmışız, Tuğçe Hoca sertçe uyandırdı bana bir şey demedi ama Arya'ya 'burası sevgilinin kollarında olduğun yatak değil' dedi. Arya da o sinirle sınıftan gitti siz nerede gördünüz?" "Furkan'dan anahtarları istedi, arabaya binip gitti biz de bilmiyoruz." diyen Kaan Abim'e baktım. "Abi niye verdin anahtarları ya kaza yaparsa?" pişmanlık dolu gözlerle Ayaz'a baktım "Abi dedi, dalgınlık ile vermişim, yemin ederim vermezdim yoksa ben. Babamla konuşacağım o kadını da okuldan attıracağım." Biz hâlâ Arya'ya ulaşmaya çalışırken babamın araması ile derin bir nefes aldım. Telefonu kulağıma götürmem ile babamın endişeli sesi doldurdu kulağımı. "Furkan iyi misin oğlum, nerdesin?" kaşlarım hafif çatılsa da babamı fazla beklettiğim düşüncesi ile cevap verdim. "Okuldayım baba bir sorun mu var?" "Off aklım çıktı oğlum, ortaklarımızdan birisi aradı orman yolunda senin araban ile benzer bir araba kaza yapmış, plaka felan aynı sen arabayı mı çaldırdın yoksa?" Babamın dedikleri ile geriye doğru sendelerken Kaan Abim tuttu kolumdan, hepsi telaşla bana bakarken ağzımdan çıkan kelime ile Ayaz'ın kalbini tutarak yere çökmesi eş zamanlı olmuştu. "Arya"
|
0% |