Yeni Üyelik
10.
Bölüm

10. Bölüm

@siyahbeyazyarim

Keyifli okumalar...

Kardeşler yemeklerini yedikten sonra sıcak bir duş yapmış, ardından Simaung’un zoruyla uyumuşlardı. Uyumak onlara iyi gelmişti. Uyandıklarında havanın kararmak üzere olduğunu görmüşlerdi. Kendilerine geldikten bir süre sonra Legolas’la, Simaung’un yanına gitmişlerdi. Kardeşlerin geldiğini gören ikili konuşmalarını yarıda kesmek zorunda kalmışlardı. Kardeşler ne konuştuklarını merak etmişler, fakat cevap alamayacaklarını bildiklerinden susmuşlardı. Legolas, onların sorularına ya üstten cevap veriyor ya da Derfia’ya varınca konuşuruz diyordu.

“Uyanmışsınız.” dedi Legolas.

“Evet, yola ne zaman çıkacağız?” dedi Perseus.

“Siz hazırsanız hemen çıkabiliriz. Yeterince zaman kaybettik.” dedi Legolas.

“Hazırız.” dedi Perseus.

“Tamam. Eşyalarınızı alın çıkarım.” dedi Legolas.

Kardeşler, eşyalarını alıp dışarıya çıkmışlardı. Simaung’un hizmetlisi ahırdan atları getirmişti. Kardeşler, Legolas gelene kadar atların başında beklemişlerdi. Çok geçmeden Legolas ve Simaung gelmişti yanlarına. İkili bir süre birbirine baktıktan sonra konuşan Simaung olmuştu.

“Dediklerimi unutma Legolas.” dedi Simaung.

“Unutmam.” dedi Legolas.

Kardeşler aralarında ne konuştuklarını iyice merak etmişlerdi. Bu konuyu sonra sormaya akıllarına not etmişler, kısa bir vedalaşmanın ardından yola çıkmışlardı. Yola çıktıklarından beri kimse konuşmamıştı. Sessizliği bozmak adına bir soru yöneltmişti Aaron. Son zamanlarda ikizi Mia’dan daha çok meraklı ve bir o kadar da soru sorar olmuştu.

“Arkadaşın ile ne konuştunuz?” dedi Aaron.

“Neden bu kadar çok merak ediyorsun?” dedi Legolas.

“Merakım tavan yapmış olabilir.” dedi Aaron.

“Fazla merak iyi değildir.” dedi Legolas.

Kardeşler onların haline gülüp geçmişlerdi. Kısa sürede onların tartışmalarına alışmıştı. Kısa konuşmadan sonra sessizlik tekrar kardeşlerin üstüne çökmüştü. Attıkları her adım sanki yerinde sayıyorlarmış hissi veriyordu Legolas için. Bir şeylerin ters gittiğini, tehlikenin yakınlarda kol gezdiğini hissediyordu.

Etrafı kontrol etmek için gücünü kullanmıştı. Lakin bunun için çok geç kalmıştı. İleriden atılan bir ok Legolas’ın tam yanından geçmişti. Birkaç milim daha yana gelseydi, başına saplanacaktı. Legolas ve kardeşler o okun nereden geldiğini anlamamışlardı. Atlarından inmişler etrafı gözlemlemeye başlamışlardı.

“O ok nereden geldi sizce?” dedi Mia.

“Bilmiyorum. O oku atan kimse her yerde olabilir. Bu yüzden dikkatli olun.” dedi Legolas.

“Sadece tek kişi olmayabilir değil mi?” dedi Perseus.

“Şunu unutmayın; Düşmanlarınız çoksa asla tek başlarına size saldırmazlar. Senin soruna cevap verirsek, evet tek kişi değildir.” dedi Perseus.

“Biz kılıç kullanmasını ya da dövüşmesini bilmiyoruz. Senden onlarla tek başına dövüşemezsin…” dedi Aaron.

Konuşmak üzere ağzını açan Legolas, konuşamadan geri kapatmak zorunda kalmıştı. Ağaçların arasından en az on-on beş kişi çıkmış, etraflarını sarmışlardı. Ellerinde tuttukları solgun kılıçlar güneşin altında parlıyorlardı. Tek darbede bir kumaşı kesecek kadar keskin görünüyorlardı. Kılıçları gören kardeşleri korkutmaya yetmişti.

Onların kimin adamları olduğunu az çok anlamışlardı. Anlamadıkları tek şey; onları bu kadar çabuk nasıl bulduklarıydı. Bunun cevabı onlarda olduğunu biliyorlardı. Adamlar konuşmadan direk saldırıya geçmişti. Legolas, belindeki kılıcı çekmiş saldırılarına karşılık veriyordu. Lakin hepsine yetişmesi zordu. Elinden geldiğince kardeşleri korumaya çalışıyor, onlara bir zarar gelmemesi için uğraşıyordu.

Adamlardan birkaçı kardeşlere saldırmıştı. O saldırıyı Perseus ve Arman engel olmuş, ellerinden gelen imkânla savaşmışlardı. Zorda olsa birkaçını öldürmüşlerdi. Onlar savaşırken Aaron korkmuş kardeşini sakinleştirmeye çalışıyordu. Çok geçmeden saldırıyı geri püskürtmüşlerdi. Geriye tek bir adam bile kalmamış, hepsini öldürmüşlerdi.

“Bizi nasıl buldular.” dedi Arman.

“Hiç bilmiyorum. Fakat olabildiğince hızlı gitmemiş lazım. Bize saldıranlar öncü birlik olabilir.” dedi Legolas.

Legolas ve kardeşler atlarına geri binmiş, temkinli adımlara yollarına devam etmişlerdi. Tekrar saldırıya uğrama korkusu sarmıştı hepsini. Biliyorlardı ki düşman çok yakınındaydı. Tehlike hala geçmiş değildi onlar için.

Hayatları geri dönüşü olmayan bir yola girmiş, bu yolda başlarına neler gelecek merak ediyorlardı. O hayat onları korkutuyor muydu? Evet, hepsini tek tek korkutuyordu. Fakat korkularını belli etmekten hiçbir zaman korkmamışlardı.

“Legolas, bize dövüşmeyi ve kılıç kullanmasını öğretecek misin?” dedi Arman.

Legolas, saldırıdan sonra onlara kılıç ve dövüş eğitimi vermeyi düşünüyordu. Gidecekleri o kadar yol vardı ki, her an her şey başlarına gelebilirdi. Legolas yanlarında olmasa da kendilerini savunabilecek kadar kılıç kullanmalarını istiyordu. Kısa bir sessizliğin ardından Arman’ın sorusunu yanıtlamıştı Legolas.

“Evet, şimdiden öğrenmeye başlasanız sizin için daha iyi olur.” dedi Legolas.

“Peki, ne zaman başlıyoruz?” dedi Perseus.

Yayınlanma Tarihi: 12.09.2024

Loading...
0%