Yeni Üyelik
13.
Bölüm

13. Bölüm

@siyahbeyazyarim

Keyifli Okumalar

Şafak vaktinde herkes uyanmış, yolculuk için eşyalarını toparlamışlardı. Kaldıkları handan ayrılmadan önce, erzak alışverişi yapmışlardı. O süre zaafında dikkat çekmemeye özen göstermişlerdi. Yola çıktıklarından beri hiç biri konuşmamış, düşüncelere dalıp gitmişlerdi. Savaş yaklaşmış, hayatları bir o kadar zorlaşmaya başlamıştı. Kardeşlerin öğreneceği birçok şey vardı. İlk öğrenecekleri kendilerini savunmaktı. Sonrasında tüm gerçekleri öğrenmek ve onlarla başa çıkmak vardı. Başta zorlanacaklardı fakat her şeyin üstesinden geleceklerdi.

“Burada dinleneyim. Sularımızı doldurduktan sonra yola çıkarız. Son dinlenmemiş olacak bu. Az ileride çölün başlangıcı var.” dedi Legolas.

“Çölü ne kadar sürede geçeceğiz?” dedi Aaron.

“Tahminince beş altı gün. Lakin bu süreyi olabildiğince kısa sürede tamamlamamış lazım.” dedi Legolas.

“Sence başarabilir miyiz?” dedi Aaron.

“Başaracağımıza eminim.” dedi Legolas.

Sessizlik bir kez daha hakim olmuştu ortama. Kimsenin konuşmaya mecali kalmamıştı. Atlarından inip kısa bir süreliğine dinlenmek dere kenarına oturmuşlardı. Çölden önceki son su kaynaklarıydı. Çöl boyunca bir daha su bulamayacaklarını biliyorlardı. Oturmadan önce deriden yapılmış mataralarını su doldurup, dereden sularını içmişlerdi. Kamp ateşini yaktıktan sonra yemek için çorba hazırlamış ve afiyetle yemişlerdi.

“Dinlendiyseniz bir an önce yola çıkarım. Önümüzde uzun bir yol var.” dedi Brom.

Yolculuğa çıktıklarından beri ilk kez konuşmuştu Brom. Kardeşleri bıraktığı için büyük pişmanlık ve hayal kırıklığı duyuyordu. Onların büyüdüğünü göremediği, yanlarında olamadığı için kendisini suçluyordu. Onlarla yüzleşmek istiyordu. Lakin korkuyordu. Affetmemelerini, kızgın olabileceklerinden korkuyordu. Fakat onların haklı olduğunu biliyordu. Bir açıklama yapmadan bırakıp gitmişti onları. Bırakıp gitme sebebini söyleseydi ona hak verir miydi kardeşler? Yoksa ömür boyu affetmez miydi? Bir bilinmezlik içerisindeydi Brom. Daldığı düşüncelerden Perseus’un sesiyle çıkmıştı.

“Çıkarım. Burada durduğumuz her an tehlikedeyiz.” dedi Perseus.

Ortada duran eşyaları toplamışlar, yanan ateşi söndürdükten sonra yola çıkmışlardı. Çok geçmeden Çölün başladığı yere gelmişler, arkalarında dere ve yeşillikleri bırakmışlardı. Kardeşler korkmuştu, çünkü çölü geçebileceklerinden pek emin değillerdi. Fakat, Legolas ve Brom’a güvenmekten başka çareleri yoktu.

“Legolas sen kaç yaşındasın?” dedi Aarman.

“Evet, geçen geldiğinde yaşımız yakın gibi bir şey demiştin. Ben öyle hatırlıyorum.” dedi Aaron.

“Otuz, Elflere göre bu yaş daha ergenlik yaşı sayılır.” dedi Legolas.

“Nasıl yani?” dedi Aarman.

“Şöyle ki bin yaşımıza kadar yaşayabiliyoruz. Savaşta ölmek veya hastalıktan ölmek dışında. Bin yaşına gelen Elflere ne olduğu bilinmiyor.” dedi Legolas.

“Cidden bilinmiyor mu?” dedi Mia.

Legolas başını sallamakla yetinmişti. Kardeşler onun bu konu hakkında konuşmak istemediğini sezmişlerdi. O anlatana kadar kurcalamamaya karar vermişlerdi. Sessizce çölde ilerlemeye devam etmişler, akşamın karanlığı çökene kadar durmamışlardı. Çöl onları çok susatıyordu, fakat sularını idareli kullanmak zorunda olduğundan çok az içiyorlardı. Legolas, durmuş diğerleri de durmak zorunda kalmışlardı. Legolas, durdukları yerde dinlenebileceklerini düşünmüştü.

“Bu gece burada dinlenebiliriz.” dedi Legolas.

Kardeşler rahat bir nefes almışlardı. Çölde yol almak onları çok zorlamıştı. Dinlenmek onlara iyi gelecekti. Legolas, etrafta yakacak çalı var mı yok mu diye yanlarından ayrılmıştı. Kardeşler Brom ile baş başa kalmışlardı. Legolas gelene kadar kimse konuşmamış, konuşmak istememişlerdi. Kısa bir süre sonra Legolas elinde ki çalılar ile geri gelmişti. Çalıları ortaya koymuş ve yakmıştı.

“Bir şey sorabilir miyim?” dedi Mia.

“Sor tabi. Bir sorun yok değil mi?” dedi Legolas.

Mia, aklındaki soruyu sorup sormamakta hala kararsızdı. Fakat sormak ve cevabını almak istiyordu. Bakışlarını tekrar Legolas’a çevirmiş, konuşmaya başlamıştı.

“Rüyamda sürekli gelecekte ya da olan şeyleri görüyorum. Bu da beni korkutuyor. Sence neden görüyorum biliyor musun?” dedi Mia.

Legolas gelen soru karşısında duraksamış ve bir o kadar da şaşırmıştı. Bu sorunun geleceğini biliyordu, fakat bu kadar erken geleceğini tahmin etmiyordu. Legolas ne cevap vereceğini biraz düşünmüştü. Çünkü cevap vermesi biraz güç bir soruydu. Bu sorunun cevabını o da bilmiyordu. Oromis, bunun cevabını araştıracağını biliyordu. Fakat cevabını çoktan bildiğini hissediyordu. Sadece ona söylemiyordu, söylememesini de anlıyordu.

“Bilmiyorum, efendi Oromis bunu araştıracaktı. O cevabı muhakkak bulur.” dedi Legolas.

“Derfia’ya gidene kadar cevabı öğrenemeyeceğiz.” dedi Mia.

“Aynen öyle.” dedi Legolas.

“Neyse hadi uyuyun yarın bizi yorucu bir gün bekliyor.” dedi Legolas.

Kardeşler, Legolas’ın dediğini yapmış ve uyumuşlardı. Brom ve Legolas, ateşin başında sessizce oturmaya devam etmişler, ateş sönünce de yatıp uyumuşlardı.

Yayınlanma Tarihi: 13.09.2024

Loading...
0%