Yeni Üyelik
18.
Bölüm

18. Bölüm

@siyahbeyazyarim

Keyifli okumalar

İki kişinin rahatlık yürüyebileceği bir mağarada ilerliyorlardı. En önde askerler, ardından kardeşler, en sonda Legolas ve Brom vardı. Legolas, Brom’un atını çekmeyi ihmal etmiyordu. Kardeşler ne kadar yürüdüklerini bilmiyorlardı. Bedenleri yorulmaya başlamış, yürüyecek dermanları kalmamıştı. Hem yorgunlardı hem de ruhsal bir biçimde çökmüşlerdi. Kardeşler, Perseus’a kızgınlardı. Onlardan bu sırrı sakladıkları için affetmeyeceklerdi. Özellikle abisine düşkün olan Mia. Uzunca bir süre affedemeyecekti.

“Daha ne kadar yürüyeceğiz!? Yürümekten bayılma noktasına gelince mi?” dedi Aaron.

“Bir kerede itiraz etme.” dedi Legolas.

“Geldik bile.” dedi askerlerden birisi.

Askerler önlerinden çekilince kardeşler şaşkınlıkla kalakalmışlardı. Bu kadar güzel bir yer olmasını beklemiyorlardı. Derfia Ülkesi hem çok büyük, hem de çok geniş bir yerdi. Sıra sıra evler, çiftlik, eğitim alanlar, ahırlar, oturup dinlenebilecek yeşil alan ve askerlerin toplanma alanı vardı. Tüm bunlardan ayrı uzak bir köşede ev vardı. ‘Ben buradayım’ diye dikkat çekiyordu.

Diğer evlerin aksine iki katlı, ahşaptan yapılmış bir evdi. Evin dışı beyaz renge boyanmıştı. Evin balkonundan iki kişi onları izliyordu. Kardeşler onların kim olduklarını merak etse de, Legolas kim olduklarını biliyordu. Askerlerden birisi Legolas’a dönüp konuşmaya başlamıştı.

“Sizi bekliyorlar. Önemli şeyler oldu. Brom’un törenine kadar sizi kimse rahatsız etmeyecektir.” dedi Asker.

“Tamam, fazla bekletmek olmaz onları.” dedi Legolas. “Çocuklar sizde benimle geleceksiniz. Sizi tanıştırmam gereken kişiler var.” diye ekledi.

“Kiminle tanıştıracaksın?” dedi Aaron.

“Gidince öğrenirsiniz. Takip edin beni.” dedi Legolas.

Kardeşlerin bir şey demesine fırsat vermeden yürümeye başlamıştı. Kardeşler bir süre oldukları yerde dursalar da, sonrasında onu takip etmeye başladılar. Derfia Halkı işlerini bırakmış, kardeşleri incelemeye başlamışlardı. Kendi aralarında fısıltı halinde konuşmalara başlamışlardı. Derfia Ülkesi için bir kez daha umut doğmuştu. Hem Cadıdan kurtulacaklar, hem de huzura kavuşacaklardı.

Kardeşleri gören Derfia halkı, saygıyla eğilerek selam vermişlerdi. Yol boyunca kimseden ses çıkmamış, konuşmak bile istememişlerdi. Hepsinin duyguları karışıktı. Derfia Ülkesine ulaştıkları için rahatlamışlardı. Fakat Brom’u kaybettikleri için üzgünlerdi. Önlerinde daha yorucu günler olduğunu biliyorlardı. Hem fiziksel hem de ruhsal yorgunlukları daha çok olacaklardı.

Legolas arada bir arkasına bakıp kardeşleri kontrol ediyordu. Onların başına bir şey gelmesinden korkuyordu. Legolas, duygularını kolay kolay belli edemiyordu. Onu görenler duygusuz olduğunu düşünüyorlardı. Sadece onu gerçekten tanıyanlar öyle olmadığını biliyordu.

Legolas evin önüne gelince durmuş, derin bir nefes almıştı. İçinde bir his vardı, iyi mi kötü mü bilmiyordu. Yavaşça kardeşlere dönmüştü. Tek tek gözlerinin içine baktı. Onların gözlerinde tedirginliği ve korkuyu görmüştü.

“İçeriye girmeye hazır mısınız?” dedi Legolas.

“Pek sayılmaz desem sanki içeriye sokmayacaksın bizi.” dedi Aaron.

“Her zaman ki huzursuzluğun üstünde.” dedi Arman.

Aaron omuz silkmekle yetinmişti. Legolas ‘gireyim’ diyerek kardeşleri içeriye girmesini sağlamıştı. Kardeşler evin içini incelemeye başlamıştı. Evin içerisinde çok az eşya vardı. Fakat hoş dizayn edilmişti. Duvarları gri renge boyanmıştı. Duvarlara birkaç tablo asılmıştı. İlk katta mutfak, yemek odası, banyo, tuvalet vardı. Evin içinde birkaç hizmetçi ve asker vardı. Askerler belli noktalarda nöbet tutuyor, hizmetçiler koşturup duruyorlardı.

Mutfak ile yemek odasının ortasında merdivenler vardı. Kardeşler, merdivenlerin ikinci kata çıkıyor olduğunu düşünmüşlerdi. Adımlarını merdivenlere yöneltmişler, yavaş adımlara yukarıya çıkmaya başladı. Her adımlarında tedirginlikleri, korkuları bir kat daha artıyordu. Merdivenlerin sonuna geldiklerinde iki kişinin orada onları beklerken görmüşlerdi. Kardeşler, onların balkonda gördükleri kişi olduklarını anlamışlardı.

“Hoş geldiniz. Bizde sizi bekliyorduk.” dedi gri saçlı adam.

“Hoş bulduk.” dedi Legolas.

“Buyurun. Toplantı odasına geçerim. Konuşacaklarımız var.” dedi gri saçlı adam.

Kardeşler etrafı incelemeye devam ediyorlardı. İkinci katta iki oda yatak odası, toplantı salonu ve oturma odası bulunuyordu. Toplantı odasında masa ve sandalyeler, birkaç tablo, şömineyi andıran baca ve birkaç saksı da çiçek vardı. Toplantı odasına girene kadar kimse konuşmamıştı.

“Buyurun oturun. Onca yol geldiniz. Yorulmuşsunuzdur.” dedi gri saçlı adam.

Aynı anda sandalyeye oturmuşlardı. Kısa bir süreliğine kimse konuşmamıştı. Odaya hizmetçilerden birisi gelip ‘istediğiniz bir şey var mı?’ diye sormuştu. Fakat istedikleri bir şey olmadığını, tören başlayana kadar kimsenin rahatsız etmemesini istemişlerdi. Brom’un ismi geçince kardeşleri bir hüzün kaplamıştı.

Onu kaybetmek bir kez daha canlarını yakmıştı. Bu acıya nasıl dayanacaklardı. Onsuzluğa bir kez daha alışmak zorunda kalacaklardı. Birbirleri dışında kimseleri yoktu, fakat bu sır aralarında kırgınlığa sebep olmuştu. Mia, abisi Perseus’a çok kırılmış, bir süreliğine onunla konuşmak ve görmek istemediğini düşünüyordu.

“Tekrardan hoş geldiniz. Kendimi kısaca tanıtayım. Benim adım Oromis. Derfia’nın kurucusuyum. Yanımdaki Merlin. Hem büyücü hem de sizin akıl hocanız.” dedi Oromis. “Brom için çok üzgünüm. Onun babanız olmasını böyle öğrenmenizi istemezdim.” diye ekledi.

Kardeşler bunu nasıl bildiğini merak etmişler, sonrasında merakları sönmüştü. Sorgulamayı bırakalı uzun zaman olmuştu. Çünkü cevap alamayacaklarını biliyorlardı.

“Kafanızda birçok soru var biliyorum. Fakat bu soruları sonra cevaplanacaktı. Benim tek bir kişiye sorum var. Legolas, bu sorum sana.” dedi Oromis.

Kardeşler şaşırsa da, Legolas az çok tahmin ediyordu bunu. Soracağı sorudan hem korkuyor, hem de merak ediyordu. Tahmini Kraliçe ile ilgili olduğuydu sadece.

“Buyurun efendim. Ne soracaksınız bana.” dedi Legolas.

“Kimin tarafındasın? Bizim mi? Yoksa kraliçe Helen’in mi?” dedi Oromis.

‘Kraliçe yaptı yine yapacağını’ diye geçirdi içinden Legolas. Başından beri hangi tarafta olduğu belliydi. Sadece bu sorunun bu kadar çabuk gelmesini beklemiyordu. Kalbi de düşünceleri de Derfia Ülkesinde kalmasını söylüyordu. Ona burada ihtiyaçları olduklarını hissediyordu. Bunu düşünmeye bile gerek duymadan cevabını vermişti.

“Sizin tarafınızdayım. Başından beri sizde bunun farkındasınız efendim.” dedi Legolas.

“Doğru, sadece emin olmak istedim.” dedi.

“Efendim, Brom’un töreni ne zaman başlayacak?” dedi Arman.

“Birazdan başlayacaktır.” dedi Merlin.

Kısa bir süreliğine kimse konuşmamıştı. Mia’nın aklında tek bir düşünce vardı. ‘Neden biz’ bu sorunun cevabını merak ediyor, bir o kadar da korkutuyordu onu. Sorup sormama arasında giderken, Oromis onun ikilemini fark etmişti.

“Aklında ne varsa sorabilirsin.” dedi Oromis.

“Neden biz? Neden başkası değil de biz?” dedi Mia.

“Bu sorunun cevabını ben değil de bilge açıklasa iyi olacak. Bu soru gibi birçok sorunun cevabı onda.” dedi Oromis.

“O ne zaman gelecek peki?” dedi Perseus.

Odaya girdiklerinden beri ilk defa konuşmuştu Perseus. Yaşadıkları zordu onun için. Hem Brom’u kaybetmiş, hem de kardeşlerini çok kırmıştı. Kırgınlıklarını geçirmek zor olacaktı, fakat elinden gelenin fazlasını yapacaktı bunun için.

“Büyük ihtimalle Brom’un cenaze töreninden sonra gelir.” dedi Merlin.

Toplantı odasının kapısı çalmış, içeriye asker girmişti. Başıyla Oromis’e selam vermiş, ardından konuşmaya başlamıştı.

“Efendim her şey hazır. Tören için sizi bekliyoruz.” dedi asker.

“Tamam, sen çıkabilirsin.” dedi Oromis.

Kardeşlere hüzün çökmüştü. Brom’u kaybetmek canlarını acıtıyor. Şimdiyse ona veda edeceklerdi. Yürekleri bunu kaldırabilir miydi? Bunu kimse bilmiyordu. Sadece canları daha çok yanacaktı. Oromis, bu hüznü dağıtmak amacıyla konuşmaya başlamıştı.

“Tören alanına gidelim. Brom için son vazifemizi yaparım.” dedi Oromis.

Yayınlanma Tarihi:15.09.2024

Loading...
0%