@siyahbeyazyarim
|
Keyifli okumalar Tek tek evden çıkmışlardı. Bir süre kapının önünde oyalanmışlardı. Oromis, kardeşleri duyguları ve düşünceleriyle baş başa bırakmıştı. Onları anlayabiliyordu. Babalarını öğrendikleri gün kaybetmişlerdi. Acıları çok büyüktü. Bunu nasıl kaldıracaklarını düşünüyordu. Oromis’in tek korkusu, kardeşlerin savaşmaktan vazgeçmesiydi. Diğer bir düşüncesi, onlara gerçekten güvenebilecek miydi? Bu konuda tereddütleri vardı. “Daha fazla oyalanmayayım isterseniz?” dedi Merlin. Oromis başıyla onaylamıştı. En önde Oromis, arkasından diğerleri ilerliyordu. Evin arka tarafından dağların başladığı yere doğru yürümeye devam ediyorlardı. Kardeşler ilk başta kalabalığı fark etmişlerdi. Bu kadar kalabalık törene katılacağını tahmin etmiyorlardı. Yavaş ve bir o kadar emin adımlarla kalabalığın olduğu yere ilerliyorlardı. Kardeşler yaklaştıkça inceleme fırsatı bulmuşlardı. Taş bir mermer, üstünde Brom yatıyordu. Taş mermerin biraz ilerisinde, tahtadan yapılmış bir kürsü duruyordu. Yerden beş veya altı santim yükseklikteydi. Taş mermerin diğer tarafında mezarlık vardı. Kardeşler Derfia Halkının ölülerine değer verdiklerini öğrenmişti. Taş mermerin yanına geldiklerinde, Oromis kürsüye çıkmıştı. Kardeşler onun konuşma yapacağını tahmin etmişlerdi. Oromis aklındakileri toparlamak için kısa bir süre sessizce beklemiş, ardından konuşmaya başlamıştı. “Sevgili Derfia Halkı. Bugün bizim için acı bir gün. Komutanımız, dostumuz, kardeşimiz dediğimiz insanı kaybettik. Bunun acısı çok başka. Brom, benim için çok ayrı bir yeri vardı. Zor zamanımda hep yanımdaydı. Kimin başı sıkışsa yardımına koşar, yere düşse ilk o kaldırırdı. Bizim için birçok şeyden vazgeçti. Ailesinden, yaşamından…” Kısa bir süre sessizliğe bürünmüştü. Ardından konuşmaya devam etti. “Bugün Brom’un cenaze töreni var. En son düşüneceğim şey onun cenaze töreni düzenlemek ve konuşma yapmaktı. Sizi Brom’un çocuklarıyla tanıştırmak isterim. Keşke böyle tanışma olmasaydı.” dedi Oromis. Tek tek kardeşleri göstererek tanıştırmıştı. “Size kardeşleri taktim ederim. En büyükleri Perseus, ortanca kardeş Arman ve en küçükleri olan ikizler Mia ve Aaron.” diye ekledi. Kardeşler, başlarını hafif eğerek Derfia halkına selam vermişti. Derfia halkıda onlara aynı şekilde karşılık verdi. Oromis konuşmasına devam etti. “Daha fazla konuşmaya gerek yok. Brom’un töreninden sonra yapacak çok işimiz var. Şimdi lütfen tören başlasın.” dedi Oromis son sözlerini tamamlarken. Birkaç asker Brom’u çarşaftan sedyenin üstüne yatırmış, ardından dikkatli bir şekilde gömülecek yere kadar taşıdılar. Oromis ve diğerleri taştan mezarın orada durmuş askerleri izliyorlardı. İki asker mezarın içine inmiş, Brom’u dikkatli bir şekilde mezara yerleştiriyorlardı. Brom’un üstüne toprak atılırken, Mia’nın içi gidiyordu. Gözyaşları kendiliğinden akmaya başlamıştı. Abileri ağlamasalar da üzüldüklerini biliyor hissediyordu. Tören bitmiş, halk dağılmaya başlamıştı. Brom’un mezarının yanında sadece Oromis, Merlin, Legolas ve kardeşler kalmıştı. Oromis, kardeşlerin babalarına veda etmek isteyeceklerini düşünmüştü. Gelecek günlerde ziyarete gelemeyeceklerdi. Zorlu zamanlar onları bekliyor, zorlu eğitimlerden geçeceklerdi. Önlerinde büyük bir savaş vardı. Kardeşler, yavaş adımlarla Brom’un mezarının olduğu yere gelmişlerdi. Mia, mezarın yanına çömelmiş, öylecene toprağa bakmıştı. Karmakarışık duygular hissediyordu. Hem canı yanıyor, hem kırgın, hem de çok üzgündü. Kırgınlığı abisi Perseus’aydı. Bildiği halde neden onlardan sakladığını bir türlü anlayamamıştı. Onunla konuşmak istiyor muydu? Henüz bilmiyordu. Belki bir müddet konuşmazdı. Perseus, Mia’nın kendisine kırıldığının farkındaydı. Fakat bu konuda ona diyecek bir şeyi yoktu. “Keşke hayat acımasız olmasaydı. Tam babamız olduğunu öğrendiğimiz an kaybettik.” dedi Arman. “Özür dilerim hepinizden. Bunu sizden saklamamalıydım. Daha önce söylemeliydim bunu.” dedi Perseus. “Olan oldu, giden gitti. Zamanı geri alamayız öyle değil mi?” dedi Mia. Ağlaması durmuş, sesi oldukça boğuk bir o kadar da kırgın çıkmıştı. Kardeşleri onun sorusuna ne cevap vereceklerini bilememişler, başlarını öne eğmekle yetinmişlerdi. Oromis, kardeşlerin yanına gelmişti. “Gidelim mi? Daha konuşacak konularımız var. Fakat uzun yoldan geldiğiniz için sizi yormak istemem. Bugün dinlenin bir güzel banyo yapıp uyuyun.” dedi Oromis. “Gitmeden önce kardeşler ile tanışmak isterim.” dedi yabancı bir ses. Tüm bakışlar konuşan kişiye dönmüştü. Kardeşler dışında diğerleri onu tanıyordu. Kardeşler onu incelemeye başladı. Uzun boylu, simsiyah saçları –saçlarının belli kısımları örmüş, tepeden toplanmıştı.- gözleri siyahın en koyu tonunun taşıyordu. Teni beyazdı. Onca yılın yorgunluğu gözlerinden okunuyordu. Kardeşler onun Oromis’in bahsettiği bilge olduğunu anlamışlardı. “Hoş geldin baba.” dedi Oromis. “Hoş buldum oğlum.” dedi yabancı. Bakışları kardeşlerin üzerinden çekmeden konuşmuştu. “Kehanette bahsedilen kardeşler. Perseus, Arman, Aaron ve Mia. Sizi bilge tanıştırayım, aynı zamanda kendisi babamdır. Adı Eragon.” dedi oromis. “Tanıştığıma memnun oldum.” dedi Eragon. “Bizde.” Dedi kardeşler aynı anda. “Legolas, sende kardeşlerle beraber git dinlen. Yarın akşamüstüne doğru benim yanıma gelin.” dedi Oromis. Legolas başıyla onaylamıştı. Kardeşler son kez Brom’la vedalaştıktan sonra Legolas’ı takip etmişlerdi. Bir süre geldikleri yolda ilerlemişler, sonrasında çadırların olduğu yöne doğru yürümeye devam etmişlerdi. Legolas, yan yana duran iki çadırın önünde durmuştu. Kardeşler kalacakları yere geldiklerini anlamışlardı. “Bu çadırlarda kalacağız. İlk çadırda üç tane yer yatağı diğerinde iki tane var. Mia, Aaron ve Arman siz ilk çadırda kalın. Biz Perseus ile diğerinde kalırız.” dedi Oromis. Mia itiraz etmeden ilk çadıra girmiş, Arman ve Aaron’da onu takip etmişti. Kardeşler, Mia’ya ne olduğunu anlamasalar da ses etmemişlerdi. O halini Broum’u kaybetmelerini bağlamışlardı. Perseus ve Legolas diğer çadıra girip yataklarına yatıp zorda olsa uyumuşlardı Yayınlanma Tarihi:15.09.2024 |
0% |