@siyahbeyazyarim
|
Keyifli okumalar Sabahın ilk ışıklarıyla uyanmıştı Derfia halkı. Çiftçiler çiftlik işleriyle uğraşmaya, askerlerin yarısı nöbet tutanlarla yer değiştirmiş, nöbet tutan askerler dinlenmeye çekilmişti. Birkaç asker etrafı kolaçan etmek için etrafa dağılmıştı. Legolas uyanır uyanmaz kardeşleri kontrol etmek için çadırlarına gitmişti. Kontrol etmeden, sağ salim karşılarında görmeden rahat etmiyordu. Brom tarafından ona emanet edilmiş ve bu emanete ihanet edecek diye korkuyordu. Belki gereksiz bir korkuydu ama engel olamıyordu. "Bir sorun yok değil mi Legolas?" Kısa bir düşündü Legolas. Gerçekten bir sorun var mıydı? Yoksa tüm yaşananlardan dolayı kuruntu mu yapıyordu. Her ne kadar soğukkanlı kalmaya çalışsa da, onları korumak için uğraşsa da bir yerde tıkanıp kalıyordu. Onları koruyamama düşüncesi. Onca yaşına rağmen, deneyimlerin rağmen bocalamaktan delicesine korkuyordu. Sanki onun hata yapma gibi bir lüksü yokmuş gibi hissediyordu. "Hayır, yok. Bunu sana düşündüren nedir?" "Her gördüğümde çok dargınsın, tedirginsin. Sebebini merak ettim." Perseus tarafından fark edilmesine şaşırdı Legolas. Bu kadar dikkatli olmasını beklemiyordu. Bilgenin de bunu fark etmesinden tedirgin olmuştu. Bir şeylerin yolunda olmadığını fark ederse, bunu öğrenmek için elinden geleni yapar. Ve engellemek için bütün gücünü kullanırdı. Bunu yaparken de hiçbir çekincesi olmazdı. "Sana öyle gelmiştir. Kardeşlerini uyandır da kahvaltı yapın. Sonrasında bizi uzun bir eğitim bekliyor. Çok yorulacaksın. Güç topların biraz." Başını sallamakla yetinmişti. Hızlı adımlarla kardeşlerinin kaldığı çadıra gitmişti. Arman hemen kalksa da, ikiz kardeşleri kaldırmak zor olmuştu. Günlerdir yolculuk, savaşa hazırlık, talimler derken yorulmuşlardı. Kendilerince dinlenmek, üstündeki yorgunluğu atmak istiyorlardı. Biliyorlardı ki bu imkansızdı. Savaş zamanı yaklaştığından dolayı eğitimler sıklaşmaya başlamıştı. Öğlen vaktine kadar her şey yolundaydı. Oromis birkaç kitabı incelerken, etrafta bir gariplik hissetmeye başladı. Ters giden bir şey vardır ona göre. "Asker!" kapıda bekleyen askere seslenmişti. "Etrafı kontrol edin. Legolas'ın yanına gidip aksi bir durum için hazırlıklı olmasını söyle." Asker başıyla onaylamış, kontrol için birkaç askeri görevlendirmişti. Ardından Legolas'ın yanına gitmiş, Oromis'in dediklerini iletmişti. Mesajı alan Legolas, kışlara gidip askerleri olası bir saldırı için tedbirli olmalarını istemişti. Komutu alan askerler, zırhlarını kuşanmış, kılıçlarını kınına yerleştirmişlerdi. Bir ellerinde kalkanları duruyordu. Ani bir baskına hazırlardı. Derfia halkı bir şeylerin ters gittiğinin farkındaydı. Biliyorlardı ki; Legolas’ın tedirgin halleri, askerlerin hazır bulunması, birkaç askerin etrafı kontrol etmesi, bir şeylerin olduğuna işaretti. Savaşın kapıya dayanmasından ister istemez korkuyorlardı. Kendi canları için, askerlerin canları için endişe duyuyorlardı. Kardeşler ne olduğunu öğrenmek için Legolas’ın yanına gitmişlerdi. “Ne oluyor?” diye sormuştu Mia. “Oromis bir şeyler hissetmiş. Tedbirli olmamışı istiyor her şeye karşı.” “Ani bir saldırı olmaz demi?” dedi Arman. “Bilmiyorum. Olabilir de. Gönderdiğimiz askerlerin geri dönmesini bekliyoruz.” Etrafı kolaçan etmeye giden askerler telaşlı bir şekilde dönmüşlerdi. Koşar adımlarla Oromis’in yanına gitmişlerdi. Bunu gören Legolas ve kardeşler, askerlerin peşinden ilerlemişti. Olan biteni onlarda merak ediyorlardı. Askerlerin yüzünü gören Oromis, haberlerin iyi olmadığını anlamıştı. Tüm işleri iyi gitmiyordu. Önce bilge, şimdiyse düşman. Sanki bilerek onlara oynuyorlardı. Yıldırmak için, birbirini düşürmek için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlardı. Şimdiye kadar tüm bunlara engel olmuştu. “Ne oldu?” “Düşman ordusu buraya geliyor efendim. Hem de çok kalabalıklar.” “Ne kadar zamanımız var?” “Akşamüstüne kadar burada olurlar tahminimce. En kötüsü akşam karanlığına kadar vaktimiz var.” “Tamam. Hazırlıkları kontrol et. Tek bir pürüz istemiyorum. Derfia halkını uyarmayı unutma. Kadın, çoluk çocuk, yaşlıları sığınaklara yerleştirin. Kimsenin zarar görmesine izin vermeyin.” “Emredersiniz efendim.” Yanlarından ayrılan asker hızlı adımlarla kışlaya ilerlemiş, askerlerin eksiksiz bir şekilde hazır olup olmadığını kontrol etmişti. Ardından yanına aldığı birkaç askerle halkı uyarmaya başlamışlardı. Eli kılıç tutan halktan birkaçı savaşmak istemişlerdi. Lakin oromis tarafından reddedilmiş, sığınakta daha yararlı olacaklarını düşünmüştü. Kendileri düşerse halkı onların koruyabileceğine ikna etmişti. Belki yanlıştı bu düşüncesi, belki de kötü fikirdi. Daha fazla kimsenin zarar görmesini istemiyordu kendince. “Duydunuz. Sizde savaş için hazırlıklı olun. Ama ondan öncesi size göstermek istediğim bir durum var. Gelin benimle.” “Nereye gideceğiz? Bu yeri bilge biliyor mu?” “Hayır. Benden başkası bilmiyor. Bilmemeli de.” “Neden? Güvenmiyor musun ona?” Soruları soran Mia’ydı. Cevapları almadan bir yere gitmeyeceğini belli ediyordu. Haklıydı, çok sorunun cevabını alamadıkları için kendince tepki koruyordu ortaya. “Maalesef ki güvenmiyorum. Son zamanlarda bir gariplik vardı onda. Araştırmamış sonucunda düşmana çalıştığını öğrendik. Ama nedenini bir türlü öğrenemedim. Şimdi bunu konuşanın zamanı değil. Diğer sorularınızın cevaplarını öğrenmek istiyorsanız takip edin beni.” Oromis önden giderken, diğerleri peşinden takip ediyordu. Derinlere doğru inen bir mağaranın önüne gelmişlerdi. Mağaranın yanında duran meşaleyi eline alıp ateş yakmıştı önlerini aydınlatmak için. Bakıldığında sonsuz gibi görünüyordu içerisi. Ne kadar yürüdüklerini anlamayan kardeşler yokuş yukarıya çıkmak yormaya başlamışdı. Mağaranın sonunda gördükleri güneş ışığıyla şaşırmışlardı. Şimdiye kadar meşale dışında bir ışık görmedikleri için kapalı ve karanlık bir alan bekliyorlardı. “Burası neresi? Ve neden geldik buraya?” Oromis dışındakilerin içinde merak duygusu oluşmaya başlamıştı. Legolas, Derfia’da böyle bir yerin olduğunu bilmiyordu. Aklında ‘neden benimle paylaşmadı Oromis’ diye geçiyordu. Belki bunu düşünmeye hakkı yoktu ama kendisini düşünmeden alamıyordu. “Cevaplarınızı alacaksınız birazdan. Az sabırlı olun.” Güm. Bir şeyin çarpma sesi gibi bir ses yankılanmıştı ortamda. Güm. Ses çok yakından geliyordu. Ama nereden geldiğini anlamıyorlardı. Güm. Güm. Gördükleri karşısında şaşkınlıktan dilleri tutulmuştu kardeşlerin. İlk defa görüyorlardı onu. Korkuları var mıydı? Evet. Heyecanları var mıydı ona karşı? Meçhul. Legolas ise inanamıyordu. Onca zaman sonra onlardan birisini görmeyi beklemiyordu. Bir yanı hayran olmuştu, bir yanı heyecan doluydu. Yayınlanma Tarihi: 16.09.2024 |
0% |