@siyahbeyazyarim
|
Keyifli okumalar... Kardeşler ve Legolas, yıkık dökük handan ayrılmalarının üzerinden bir gün geçmişti. Bir gün boyunca birkaç defa dinlendikten sonra yollarına devam etmişler, olabildiğince hızlı yol almaya çabalamışlardı. Legolas hangi yollardan gideceklerini bildiğinden öne o geçmiş, onlara yol göstermişti. Yolculuk onları yolmuştu, lakin dinelecek zamanlarının çok olmadıklarının farkındalardı. “Az ileride dere var. Orada biraz dinleniriz ondan sonra yolumuza devam ederiz.” demişti Legolas. “Daha ne kadar yolumuz var?” dedi Arman. “Yarın gideceğimiz yere varmış oluruz.” dedi Legolas. “Gideceğimiz yer güvenli mi peki? Düşmanlarımızla karşılaşacak mıyız?” dedi Aaron. Legolas’ın bu sorulara cevap vermesi güçtü. Fakat yol boyunca elinden geleni yapıp onları koruyacağına söz vermişti kendine. Omzunun üstünden Aaron’a bakmıştı, meraklı bir şekilde vereceği cevabı bekliyordu. Derin bir nefes aldıktan sonra konuşmaya başlamıştı Legolas. “Güvenli olması için elimden geleni yapacağım. Lakin gideceğimiz yerde çok dikkatli olmamış lazım.” dedi Legolas. Kardeşler, Legolas’ın dediklerini anlamışlardı. Dere yatağına varana kadar Aaron ve Legolas aralarında küçük bir tartışma yaşamışlardı. Tartışmanın konusuysa; yemekti. Legolas, gidecekleri yere varınca yiyeceklerini söylese de. Aaron ‘şimdi yesek ne olacak’ diye inat etmesiydi. Dere kenarına vardıklarında atlarından inmişlerdi. Atları su içmeleri için serbest bırakmışlardı. Onların fazla uzaklaşmayacaklarını bildiklerinden bağlama gereği durmamışlardı. Kardeşler ve Legolas ilk önce su içmişler, ardından mataralarına su doldurmuşlardı. Legolas kardeşle dönmüş ve konuşmaya başlamıştı. “Bugünlük burada dinleneyim. Birazdan karanlık çökecek ve önünüzü göremeyeceksiniz.” dedi Legolas. “Sonunda! Neredeyse dinlenmeden yolculuk ettik.” dedi Aaron. “Neyse… Ateş yakmak için odun toplayacağım. Ben gelene kadar dikkatli olun. Ateşi yaktıktan sonra yiyecek bir şeyler hazırlayız.” dedi Legolas. Kardeşler onu onayladıktan sonra Legolas odun toplamak için uzaklaşmıştı. Kısa bir süre sonra topladığı odunlarla geri dönmüştü. Döndüğünde kardeşlerin kendi aralarında konuştuğunu görmüştü. Gitmeden önce ne olur ne olmaz gücünün yarısını serbest bırakmıştı. Bir şey olduğunda önceden haberi olacaktı. Odunları üst üste koyduktan sonra yakmaya çalışmış, lakın bir türlü yakamamıştı. Mırıldanır bir şekilde ‘Brisingr’ demişti. Mia dışında kimse bu dediğini duymamıştı. Çünkü diğerleri kendi aralarında konuşurken, Mia onun ne yaptığını izlemişti. Mia sormayı istemişti, lakin cevap alamayacağını bildiğinden sormaktan vazgeçmişti. İleride onun ne anlama geldiğini sormak için aklına not etmişti. Ateşi yaktıktan sonra yemeği hazırlayıp yemişlerdi. Ardından biraz konuştuktan sonra uyumuşlardı. Sabahın ilk ışıklarında yola çıkacaklarından iyice dinlenmeyi tercih etmişlerdi. Lakin sabaha kadar bölük börcük uyumuştu. Mia dışındakiler uykularını almış bir şekilde uyanmıştı. Fakat havada ters giden bir şeyler vardı. Legolas, düşmanlarının yakınlarda olduğunu hissetmişti. Kardeşleri bir an önce uzaklaştırması lazımdı. “Çabuk olun bir an önce gitmemiş gerek.” dedi Legolas. “Ne oldu bir sorun mu var?” dedi Mia. “Düşmanlarımız yakında. Sanırım bizi buldular.” dedi Legolas. Kardeşler hemen ayağa kalkmışlardı. Gece yatmadan önce bağladıkları atların yanına gitmişler ve iplerini çözmüşlerdi. Legolas yaktıkları ateşin küllerinin etrafa çağırtmış, ardından o da atının yanına gitmişti. Atlarına bindikten sonra hemen oradan ayrılmışlar, gidecekleri yere son hızla gitmeye başlamışlardı. Theirm’e onlardan önce ulaşırlarsa saklanma imkanları olacaktı. Tek seçenekleri onlardan olabildiğince hızla uzaklaşmak, gidecekleri yere bir an önce varmaktı. Atları hızlı giderken, Mia korkudan abisi Perseus’a arkadan sarılmıştı. Ne kadar gittiklerini bilmeyen kardeşler, Legolas’ın yavaşlamasıyla onlarda yavaşlamıştı. “Teirm’e geldik.” dedi Legolas. Eliyle ileriyi işaret etmişti. Kardeşler onun işaret ettiği yere bakmıştı. Teirm şehri deniz kenarına düzenli bir şekilde inşa edilmiş evlerle doluydu. Kardeşler başlarını diğer tarafa çevirdiklerinde, denizin sonsuz uzunlukta olduklarını görmüşlerdi. Birkaç defa bu şehirden bahsedildiğini duyan kardeşler, anlatılanların abartılı olduğunu düşünmüşlerdi. Bir süre oldukları yerde durmaya devam ettiler. Fakat Legolas’ın sesiyle hareket etmişlerdi. Yavaş ama bir o kadar da temkinli bir şekilde ilerliyorlardı. İlerledikçe yol daralmaya başlamış, tek sıra halinde ilerlemeye başlamışlardı. Legolas öne geçmişti, çünkü gidecekleri yeri o biliyordu. Teirm’in çıkısında kalan bir evin önüne kadar ilerlemişlerdi. Kardeşler neden oraya gittiklerini bilmese de seslerini çıkarmamışlardı. Legolas atından inip o evin kapısını çalmıştı. İçeriden genç yaşlarında olduğunu düşündüğü bir erkek çıkmıştı. Onları görünce hemen içeriye almış, atları ahıra götürmesi için hizmetliyi görevlendirmişti. Adını bilmediği genç onları bir odaya buyur etmiş, oturmaları için koltukları göstermişti. Bir şeyler içip içmeyeceklerini sormuş, olumsuz cevap alınca da direk konuya geçmişlerdi. Konuya başlamadan önce genç onlara kendini tanıtmayı ihmal etmemişti. “Önce kendimi tanıtayım size. Adım Simaug. Derfia için çalışan birisiyim.” dedi Simaug. Simaung, simsiyah saçlara, simsiyah gözlere sahip birisiydi. Boyu ideal boydaydı. Beyaz tenliydi. Dışarıdan bakılınca soğuk görünüyordu, fakat onlara oldukça sıcak davranmıştı. “Bizim kim olduğumuzu biliyorsundur.” dedi Perseus. Simaung başıyla onaylamıştı. Bir süre sessiz durduktan sonra tekrar konuşmaya başlamıştı. “Ne zaman yola çıkacaksınız?” dedi Simaug. “Karanlık çökünce. Karanlıkta yol alırsak bizi takip etme imkanları olmaz. Böylece onlardan baya uzaklaşmış oluruz. O zamana kadar bizi ağırlarsın değil mi?” dedi Legolas. “Elbette. Seve seve sizi ağırlayım. Aç olduğunuzu tahmin ediyorum. Size yemek hazırlatıyorum.” dedi Simaug. Simaug ayağa kalkıp odadan çıkmış, kısa bir süre sonra tekrar geri gelmişti. Sandalyesine oturana kadar kimse konuşmamış, ne konuşacaklarını bilememişlerdi. Legolas Derfi Ülkesinin durumunu merak ettiğinden ona sorma gereği duymuştu. Çünkü bir şey olsa muhakkak onun kulağına gelirdi. “Derfia’dan bir haber var mı?” dedi Legolas. Brisingr = Ateş Yayınlanma Tarihi: 12.09.2024 |
0% |