Yeni Üyelik
2.
Bölüm

2. BÖLÜM

@siyahbir_inci

(Fotoğraf: Eflal)

İyi okumalar 🩷

 

 

Kapı kilidinin açılma sesiyle yurttan ayrılacağımız güne açtım gözlerimi. Notun neden bizim kapıda olduğunu ve kimin yazdığını düşünürken uyuya kalmışım. Hareket etmekte zorlanıyordum, donmuştum resmen. Kapının açılmasıyla içeri sıcak hava girince bedenim gevşedi. Gecenin tamamında uyumamıştım, sadece birkaç saat uyumuştum çünkü eğer tüm gece uyusaydım donarak ölmüş olurdum ve benim bu yurttan çıkıp daha yapacak çok şeyim var dışardaki hayatta.

Beni kilitleyen eğitmenle göz göze geldim. Kalkmamı bekliyordu, kimse uyanmadan odama geçmeliydim. Ayağa kalkmadan önce kendimi sürükleyerek dışarı attım. Yaz mevsimindeydik ama tüm gece buzhanede olduğum için dışarısının havası çok soğuk geliyordu. En azından birkaç saniye sonra alışacaktım. Bir süre yerde kendime biraz da olsa gelene kadar uzandıktan sonra yavaşça ayağa kalktım. Eğitmene öldürücü bakışlar ata ata yürümeye başladım.

Sendeleyerek odamın kapısına gelmiştim. Kapıyı açtım ve kızları uyandırmadan yatağıma doğru ilerledim. Saat daha yediye gelmemişti. Kalkışa 1 saatten biraz daha fazla zaman vardı. Ne kadar uyursam kardır diye düşünerek yatağıma uzandım ve elimi yastığın altına koyarak uykuya daldım.

3 SAAT SONRA…

“Kanka kalkmayı düşünmüyorsun herhalde, valla günah benden gitti. O kadar kahvaltı ayırdım sana ama ben yiyeceğim. Olmaz böyle, çay bile soğudu. Gitti güzelim çay…” diye söylenen Evla’nın sesine uyandım.

Gözlerimi yavaşça aralayınca odaya dolan güneşe içimden sövdüm. Sabah sabah niye bizim tarafa bakıyor ki bu mal şey?

“Şükür uyandın Meral, yoksa bütün kahvaltın Evla’nın midesine gidecekti.” Deyince Yıldız, yataktan doğruldum ve bir elinde tabak, diğer elinde çay bardağı olan Evla’ya baktım.

“Bu büyük sabrın için çok teşekkür ederim Evla’m, ama istersen yiyebilirsin kahvaltımı, çok aç değilim bu sabah.” Dedim ve yataktan kalktım.

“Sanki sadece bu sabah yiyesin yok. E kızım sen 2 gündür yemekten içmekten kesildin. Ne oldu, yurttan ayrılıyoruz diye üzgün müsün anlamadım?” Dedi Yıldız.

“Ne demezsin, yurttan ayrılmadan önce tekrar buzhaneye gireyim de vedalaşayım diye düşündüm hatta, o yüzden gece boyu oradaydım.” Dedim gülerek.

“Lan, yine ne yaptın da girdin oraya? Yatmadan önce her şey normaldi. Gece uyumadın mı yine? Eğitmen mi gördü?” Diye ardı ardına sorular soran Evla’ya, yatağımı toplarken cevap verdim.

“Yok be güzelim. Aslında beni yakalamayacaktı ama bir şeyler oldu gece, kapıyı açmıştım bir ara, sonra göz göze geldik o huysuz karıyla.” Dedim gözlerimi devirerek.

“O huysuz karı dediğin Sibel karısı mı? Ay o tam bir mal ya, sen niye kapıyı açtın ki gece anlamadım. Kapı mı tıklandı?” Diye sordu Yıldız.

“Hee, o karı. Ne olduğunu anlatırım da, Eflal de gelsin öyle. Nerede o, yine spor salonuna mı gitti sabahın 5’inde?” Diye sorunca evet anlamında kafa salladı ikisi de.

Eflal her sabahın körü spor yapmak için yatakhanemizin katında olan ve eğitmenlere ait olan spor salonuna giderdi. Kızın karın kası bile çıkmıştı resmen. Her gün şınav çekiyor, bir şeyler yapıyordu ama spor ile ilgilenmediğim için başka ne yaptığını bilmiyordum. Saat 11 buçuk gibi gelirdi odaya. O da gelince dün gece neler yaşadığımı kızlara anlatacağım. Ama ilk önce kahvaltı yapayım. Sonuçta zor bir gün olacak.

                                                       . . .

Saat 11 buçuk olduğu an Eflal odaya geldi ve dördümüz bir masanın başına toplanınca dün gece yaşadığım olayı anlattım. Her cümlemden sonra Evla şoktan şoka giriyor, Yıldız onu sakinleştiriyor, Eflal de söylediklerimin ne anlama gelebileceğini düşünerek sessizce ben dinliyordu.

“Eee, ne yapacağız biz? Bu ne demek oluyor? Bu iyi mi yoksa kötü bir haber mi? Eflal, sen zekisin bir şey söylesene ya!” Diye kafayı yiyen Evla’ya dalacaktım biraz daha abartırsa. Benim olayları büyütme seviyem resmen.

“Azıcık susarsan düşünebilir belki Evla, az sakin ol ya, amma da abarttın.” Diye Evla ile uğraşırken Yıldız, Eflal araya girdi.

“Bu not yüksek ihtimalle dışardan gelmiş. Sonuçta yurda girmek o kadar da zor değil. Bir adamın şu yüksek duvarlardan atlaması çocuk oyuncağı.” Dedi Eflal.

“Doğum günümde yaşadığım şeye bak ya.” Diye homurdanan Evla’ya çevirdik başımızı.

“Evla’m, bize verecekleri parayla ilk işim sana hediye almak olacak biliyor musun?” Dedim rahatlamasını umarak.

“Yaaa, hiç gerek yok sizin varlığınız bana yeterli ki canlarım.” Dedi gözü dolarken. Şu kızı sevindirmek için tek bir cümle yeterliydi işte.

Tek sorunu biraz fazla duygusal.

“Ağlamaya başlarsan doğum günün ölüm günün olur ona göre Evla.” Dedi Eflal ciddi bir şekilde. “Bu arada, doğum günün kutlu olsun.” Dedi gülümseyerek ve sarılması için kollarını açtı.

“Ya ama sen böyle deyince ben ağlamadan duramam ki.” Dedi Evla ve oturduğu sandalyeden kalkıp Eflal’e sarıldı. Yıldız da onlara katılınca ben de yerimde duramadım ve onlara katıldım.

“Doğum günün kutlu olsun kardeşim.” Dedi Yıldız sarılırken.

“Doğum günün kutlu olsun Evla’m.” Dedim ben de.

Bir süre öyle kaldıktan sonra ayrıldık ve kendi halimizde takılmaya başladık. Not konusunda kafamızı çok yormadık, nasıl olsa bu gece ayrılıyorduk buradan.

                                                                    . . .

Saat 11’e birkaç saat kalınca duşa girdim. Sonuçta bize bir yerde kalabileceğimiz kadar para vermeyeceklerini biliyorduk ve ne kadar zaman sonra ev tutabilirdik belli değildi. O yüzden uzun bir süre duş aldım. Benden sonra diğerleri de girdi duşa ve hepimiz hazır olunca saat 11’i geçmişti. O büyük an gelip çatmıştı. Üstümüze ince şeyler giydik. Ben kahverengi ve yarım kollu bir t-shirt giydim, altıma beyaz bir pantolon giydim ve saçımı serbest bıraktım. Makyaj yapmayı seven birisi değildim o yüzden kafama siyah şapkamı geçirip, büyük çantamı da sırtıma alıp kapıdan dışarı çıktım. Yeşil-beyaz nike-air Jordan spor ayakkabılarımı da giyince kapının önünde bir görevlinin dikildiğini gördüm. Anlaşılan bizi bırakacak olan kişi bu adamdı.

Kızlar da tek tek çıktı odadan ve son kez yuvamıza baktık. 18 yıldır burada yaşıyorduk biz. Şimdi ise bir daha dönmemek üzere uzaklaşıyorduk yuvamızdan. Gözüm doldu, eğitmenler için üzülmüyordum. Müdür için üzülmüyordum. Kaldığım oda için üzülmüyordum.

Ben bu odada geçirdiğim anıların bu odada kalacağına üzülüyordum.

                                                         . . .

Siyah arabaya bindik. Ön koltukta Eflal, arka koltuklarda Evla, Yıldız ve ben oturuyorduk. Ben cam kenarında oturuyordum ve tabelalara bakarak nereye gittiğimizi öğrenmeye çalışıyordum. Gerçi hiçbir yerin adını bilmiyordum zaten ama gittiğimiz yerin adını öğrenmeliydim en azından. Aynı şeyleri düşünüyorduk Yıldız ile beraber sanırım, çünkü o da merak etmiş gibi görevliye nereye gittiğimizi sordu.

“İsterseniz sokakta kalırsınız, isterseniz İklim Hanım’ın evinde kalırsınız.” Dedi görevli. Kim lan bu kadın?

“Kimden bahsettiğinizi bilmiyoruz. Bize biraz açar mısınız?” Diye sordu Eflal.

“İklim Hanım zamanında sizin gibi yurtta kalan genç bir kadın. Yurtta kalıp 18 yaşını geçince o da sokağa atılmış ve zar zor bir iş bulmuş kendisine. Biriktirdiği paralarla kendisine büyük bir ev almış ve kendisi gibi yurttan atılan çocukların, kendisi gibi zor zamanlar geçirmesini istememiş ve evini böyle çocuklar için açmış. Şu an evinde kalan sadece 1 kız var. Bize anlattığı kadarıyla böyle. Eğer isterseniz kendiniz gidersiniz onun evine.” Dedi görevli ve bir adres kağıdını Eflal’e uzattı. İlk başta almakta tereddüt etti ama sonra alıp cebine koydu.

Bir süre daha arabada seyahat ettikten sonra araba cıvıl cıvıl bir caddede durdu.

Ne kadar renkli bir yer.

“Artık inin. Sizi burada bırakmam söylendi. Kendinize iyi bakın çocuklar ve şunu sakın unutmayın, ne olursa olsun karanlık sokaklara girmeyin. Tabii isterseniz girin ama tavsiyem girmemeniz yönünde. Artık inin arabadan, hadi.” Deyince görevli arabadan indik.

Burada hava biraz daha serindi, yurt alçak bir yerde olduğu için rüzgar neredeyse hiç esmiyordu ama burada ara sıra esiyordu.

Herkes arabadan inince araba bizden uzaklaştı ve birkaç saniye sonra gözden kayboldu. Yürümeye başladık nereye gittiğimizi bilmez bir halde.

Saat gece 12’yi geçmişti ama burada bütün dükkanlar açıktı. Her birimize ayrı ayrı para verilmişti ve hepimizinkini toplasak 1+1 küçük bir daire bile almamıza yetmezdi. Sadece birkaç günlük yiyecek-içecek ihtiyacı kadar paramız vardı.

“Eee, bir tane dükkâna girelim mi? Dolaş dolaş nereye kadar? Hem iş de bulmamız gerekiyor biliyorsunuz ki.” Dedim sessizliği bozarak.

“Haklısın, hadi biraz eğlenelim, sonra bakarız iş. Kurtulduk artık ya, ne yaparsak yapalım yargılanmayacağımız bir yerdeyiz. Biraz mutlu olun!” Dedi Yıldız ve koşmaya başladı. Cadde çok kalabalıktı, anlaşılan özellikle bizi gece hayatı yaşayan bir yere getirmişlerdi çünkü gündüz her şekilde yaşanırdı.

“Bizi beklesene mal, cadde çok kalabalık, kaybolursan nasıl bulacağız biz seni!” Diye söylendi Eflal.

“Hadi ya, az eğlence! Yetişelim şuna da kaybolmasın.” Dedim ve ben de koşmaya başladım. Bir süre sonra arkamdan Eflal ile Evla’nın da koştuğunu görünce gülümsememe engel olmadım.

Engel olmak isteyen de yoktu zaten…

 

Loading...
0%