Yeni Üyelik
5.
Bölüm

4. BÖLÜM

@siyahbir_inci

(Fotoğraf: Evla)

 

 

MİRAN’DAN…

“Dilenciliğin işe yarayacağını düşünmüyorum ben abi ya, bence bir yerlerini filan tutarsam kâğıdı bir yerlerine daha kolay sokarım. Tabii yine sen bilirsin ama bence bu daha mantıklı.” Diye fikrini sundu Aras.

“Kanka aynen kargo doğru söylüyor. Sen de artık dışarı bakacağına bize mi versen dikkatini? Hani biz de buradayız, bir plan yapıyoruz ya?” Deyince Karim, onlara bakmadan gözlerimi devirdim.

“Karim mal mısın? Ne kargosu? Adımı Aras yapan anne-babaya sesleniyorum buradan: Mal mısınız?! Sizin yüzünüzden zorbalanıyorum burada.” Diyerek her zamanki gibi kavga etmeye başladı Aras ile Karim.

“Neredeki annene babana sesleniyorsun Aras’cığım? Seni doğurduktan sonra ne halt-“

Karim’in ileri gideceğini düşündüğüm için sözünü kestim. Aras’ın durumunu hepimiz biliyorduk. Kimle konuşacağımız anında değişebilirdi. Kişilik bozukluğu çok ilerlemişti onda. Ayarladığımız psikolog bizde yeni başladığı için daha bir yol kat edememişti Aras.

“Yeter bu kadar. Nasıl yapmak istiyorsanız yapın işi, kâğıt o kızlardan herhangi birinde olsun yeter. Nasıl bir not yazdınız? Buraya getirtebilecek bir not mu?” Diyerek konuyu değiştirmeye çalıştım.

Aras yanıma geldi ve elime kâğıdı tutuşturdu. Kâğıtta yazan yazıyı okuduktan sonra geri verdim ve odadan çıktılar.

Gidecekleri o evde güvende değillerdi. Kesinlikle güvende değillerdi. Bu zamana kadar da kimse güvende olmamıştı.

Tam düşüncelere dalmışken odaya Baran girdi. Kapıyı çalmadan direkt odaya giren tek kişiydi o yüzden kafamı çevirmeme gerek kalmamıştı.

Odadaki siyah deri koltuğa oturdu ve ben de gidip karşısına oturdum. Belli ki konuşacak şeyleri vardı benimle.

“Onlar o evde güvenli değiller Miran, bunu biliyoruz hepimiz ama bizim yanımızda da güvende olmayacaklar. Hepsi bizden yaşça küçük kız çocukları, onları neden bir yük gibi yanımıza almak zorundayız ki? Keşke bu çabandaki nedeni biz de bilsek.” Diyerek aynı konuşmayı yapmaya başladığını anladım. Bu yüzden söze girdim.

“Yapmak zorundayım. Bunu zamanı gelince anlatacağım. İlk önce sana anlatacağım bak yemin ederim ama daha fazla benim canımı sıkma Baran.” Deyince Baran sesini yükseltti.

“Lan oğlum, ben miyim senin canını sıkan yoksa sen misin benim canımı sıkan? Daha ne kadar saklayacaksın şu sırrı!? Biz ne zaman birbirimize tam olarak güveneceğiz ha!?” Diye bağırınca ben de bağırmaya başladım.

“Bizim zaten birbirimizden başka güvenebilecek kimsemiz yok ve ayrıca ben şu an Ege ile değil, 3Baran ile konuşuyorum!” Diye yüzüne karşı bağırınca, çatık kaşları normal haline döndü yavaşça.

“P-pardon, ben, kendimi kaybettim. Biraz dinlensem iyi olur.” Dedi Baran ve yerinden kalkarak odadan çıktı.

Baran’ın da kişilik bozukluğu vardı, en azından biraz. Onu bir türlü ikna edemiyordum psikolog konusunda. Psikoloğa gidince kişinin zayıflayacağını düşünüyordu. Gerçi ben de psikoloğa gitmiyorum o yüzden üstüne çok gitmiyorum. Baran kendisini çabuk toparlayabiliyordu, Aras için ise hepimiz üstüne gitmiştik çünkü o hepimizden küçüktü ve kendini kontrol etmesi çok zordu.

Yerimden kalkmaya üşendiğim için telefondan odadaki ışıkları kapattım. Cebimden bir çakmak çıkardım ve masadaki mumlardan bir tanesini yaktım. Mum yaktığım zaman sanki bir süreliğine beynimdeki o kavga yanıp kül oluyordu, ama mum bitince de, Anka kuşu misali küllerinden yeniden doğuyor ve beynimdeki kavga devam ediyordu.

Yine de küçük bir ara iyi gelir diye düşündüm ve gözlerimi kapattım…

 

MERAL'DEN…

“Bu ne ya, seni milli istihbarattan ajan mı ilan ettiler anlamadım gitti, sürekli bir yerlerine kâğıt girip duruyor.” Dedi Evla bu durumdan şikâyet edercesine.

“Ben de meraklı değilim herhalde bir yerlerimden kâğıt çıkarmaya kankacığım, şimdi düşünmemiz gereken mesele bu değil. Bu kâğıtta neden böyle bir şey yazıyor ve bana bunu kim verdi? Bunu düşünmemiz lazım şu an.” Diye uzun bir konuşma yaptım.

Şu an saat öğlen 1 ve çoktan kahvaltı yapmıştık. Kahvaltıdan sonra 4 kız bahçeye çıkmış oturuyorduk. İlk başlarda İklim Hanım’da bize katılmıştı ama sonra bir işi olduğunu söyleyip yanımızdan ayrılmıştı. Sabahtan beri çok değişik davranıyordu, bunu sadece ben değil Eflal’ de fark etmişti.

“Sana, o notu ancak çantana saklayabilecek kadar yaklaşan birisi vermiş olabilir, sonuçta çantana koyulmuş bir şey. Sana dün kimler o kâğıdı verebilecek kadar yaklaştı? Hatırlıyor musun?” Dedi Yıldız.

“İklim Hanım’ı hatırlıyorum şu an sadece.” Dedim. Sonra söze Eflal girdi.

“O neden kendi evi için böyle bir şey yazsın ki? Evine yeni gelen 4 kişiye şaka yapacak hali yoktur herhalde?”

“Aaa, durun. Ben birini daha hatırlıyorum. Dün bana bir dilenci yaklaşmıştı, hatırlıyor musunuz?” Dedim heyecanla.

“O sapık dilenci mi? Maalesef hatırlıyoruz. Niye ki?” Diye sordu Yıldız.

“Niye olacak, o benim elime kapanıp bana teşekkürler etmişti, bana çok yakındı o sırada. Belki de kaşla göz arasında sıkıştırdı çantama o notu. Olamaz mı?” Diye sorunca heyecandan kalbim göğsümün altında tepinmeye başlamıştı.

“Haklısın ama şunu da düşünelim. Sıradan bir dilenci, neden böyle bir not koysun ki senin çantana?” Diye bir soru yöneltince Eflal, heyecanım söndü.

“Bilmiyorum. Ama bana daha fazla yaklaşan olmamıştı dün, eminim. Yoksa hatırlardım. Hafızam kuvvetlidir.” Deyince bana ‘aynen kesin hafızan çok kuvvetlidir’ der gibi bakmaya başladı üçü de.

Tamam, alt tarafı tokam kolumdayken tokamı aramışlığım vardı ama o birkaç kere.

Sadece birkaç kez (!)

“Tamam, şimdi konumuz bu değil. Ev hakkında konuşalım biraz. Notta bu ev hakkında pek de iyi şeyler yazmıyordu biliyorsunuz ki.” Dedim konuyu değiştirerek.

“Aynen. Mesela o garip kokunun çürük et kokusu olduğunu nereden biliyordu bu notu yazan kişi?” Diye bir soru yöneltince Eflal, daha soruyu cevaplamadan başka bir soru daha yöneltti Evla.

“Ya da çürük et, bir hayvana mı ait, yoksa başka bir şeye mi?” Deyince iliklerime kadar ürperdim.

Hayvana ait değilse, başka neye ait olabilirdi ki?

Bir insana?

Hayır. Ne alakası var ya, sonuçta görevli ve eğitmenler bu kadına güvendikleri için bu kadının adresini verdiler bize.

Değil mi?

“Ben birazcık gerildim, biliyorsunuz ki gerilince benim tuvaletim geliyor. Ben iki dakika bir tuvalete gidip geleyim kızlar.” Deyince Eflal, yanımızdan ayrıldı. Biz de bu konuyu kapattık ve havadan sudan konuşmaya başladık.

Şimdilik.

EFLAL’DEN…

Bahçeden içeri girdim ve koridordaki merdivenden yukarı çıkacakken İklim Hanım’ı gördüm ama o beni fark etmedi. Tam selam verecekken elinde bir şey tuttuğunu fark ettim.

Sanırım yanlış gördüm diye düşünerek kafamı tekrar çevirdim ama yanlış görmüyordum. Elinde bir…

Şırınga vardı.

Düşündüğüm şey gerçek olamazdı değil mi?

Hayır, hayır olmamalı!

Merdivenin arkasına geçtim ve kadını izlemeye başladım. Mutfağın hemen yanındaki bir tane odaya girdi. Orayı bize oturma odası diye tanıtmıştı.

Peki ne var o odada?

Ben bu oyunu hem bozarım hem çözerim.

Kolay gelsin İklim Hanım.

                                                    . . .

SAAT 21.09.

Kendimce bir plan kurmuştum, bu plandan kızlara bahsetmemiştim. Hava hemen kararmıştı, hep beraber arka bahçede oturuyor, çay-kahve içiyorduk.

Kızların neşesi yerindeydi, ben de onlar gibi davranıyordum. Halbuki maskenin altında ne planlar dönüyordu…

Bu şekilde bir yarım saat daha geçirmiştik. İklim Hanım tam heyecanlı bir şekilde yaşadığı bir olayı anlatacakken yerimden kalktım.

“Ben artık yatayım, dün gece çok geç yattım zaten, bugün de biraz yoruldum. Erkenden yatmam iyi olacaktır. Hepinize iyi geceler.” Dedim uykum gelmiş gibi yaparak.

“E daha karpuz kesecektik ama, uykun keşke biraz daha geç gelseymiş.” Diye sızlandı İklim Hanım.

Sen karpuz yerine başka şeyler kesmeyi daha çok seviyorsun bence ama, neyse.

Bahçeden çıkıp evin içine girdiğimde arkama baktım. Buradan görünüyorlardı. İklim Hanım heyecanla bir şeyler anlatmaya başlamıştı yine ama bu benim umurumda değildi.

O odada neler var görelim bakalım.

Mutfağın yanındaki odanın kapı kuluna baktım bir süre. Sıradan bir oda gibi göstermişti bize ama kim bilir neler vardı bu kapının ardında.

Elim titreyerek kapının koluna uzandı.

Kapı kolu aşağı indi.

Kapı açıldı.

İçeri girmeden önce kapıyı iyice açtım. Sonra son kez bahçeye baktım. Kimse beni fark etmeden içeri girdim.

Etrafıma iyice baktım.

Görünürde bir şey yoktu.

   Lan!

Ah benim salak gözlerim! Odanın içinde oda var!

Duvar boyalarıyla aynı renkti kapı, o yüzden kimse fark etmemiş demek ki.

Kapıya doğru yaklaştım.

Elimle tam kapı kolunu kavrayacakken bir ses geldi.

Dışarıda siyah bir araba durdu.

Arabadan yaklaşık 10 kişi indi.

Bunlar kim be?

Elim kapı kolunun üstünde kalmıştı ve tam elimi hareket ettirecekken bir ses daha suydum.

Bu sefer,

Arkamdan.

“Bu kadar meraklı olmak sağlığa zararlıdır ama Eflal’ciğim.” Diye bir ses duydum.

Tam arkamı dönecekken bir yumruk böbreğimi buldu.

İkinci hamlesini yapmasını beklemeden ters bir şekilde bacaklarına tekme attım. Ne saklıyor olabilir de bu kadar hassa ki bu konuda?

Gerçi bu zor bir soru değil sanırım.

İklim Malı’nın tarafına dönmüştüm ki sağ tarafımdaki camdan bir kırılma sesi geldi.

Cam tuz buz olmuştu.

İçeri bir adam girdi. Dikkatimi çeken tek şeyi kolunda bir kaplan dövmesi vardı. Tam adama odaklanmıştım ki çeneme yediğim bir yumruk ile sarsıldım ve kendime geldim.

Çenem gitti lan!

Sen misin bana yumruk atan? İşin bitti senin kızım!

Tam atağa ben geçecekken adam beni kollarımdan tuttuğu gibi camdan dışarı fırlattı.

Baya baya fırlattı yani.

Daha ne olduğunu anlamadan adam İklim Malı’nı yere serdi ve bana bağırmaya başladı.

“Arabaya bin!” Dedi.

“Niye biniyormuşum lan ben senin arabana? Ayrıca benim kardeşlerim var içeride!” Diye bağırdım adama doğru. Adam bir yandan İklim Malı ile dövüşüyor, bir yandan bana laf yetiştirmeye çalışıyordu.

Çok geçmeden kadını bayılttı ve camdan dışarı çıktı.

“Meraklı değilim ben de sana. Şimdi arabaya geç çünkü kardeşlerin diye adlandırdığın arkadaşların mıdır nedir o kızlar da arabada şu an.” Deyince adam, arabaya doğru döndüm ve arabanın içinden cam kenarına oturmuş olan Yıldız’ı fark edince arabaya doğru ilerledim.

Arabaya bindim. Neler olduğunu hala kavrayamamıştım ama Evla’nın korktuğunu görünce onun yanında oturan çocuğa baktım. Gözlerimle oradan kalkmasını işaret edince yer değiştirdik ve Evla’ya sarıldım. Bana sarıldığında ağlamaya başladı.

Korkuyordu.

Korkuyordu

lar.

Ve ne yalan söyleyeyim, ben de korkuyordum.

Loading...
0%