@sizi_seveni_uzun
|
Yorum yapmayı unutmayın<3 Ölümün soğuk tadını merak ediyorum, çünkü mutluluğun resmini hiç çizmedim, her gün bir kaç adım daha ölüme yaklaşmak huzur mu veriyordu, sıkıntı mı çektiriyor bilmiyorum ama duyduğum tek şey zavallı bedenimin acılar içinde çığlık atması. Omuzumun üstünde bir ağırlık vardı, anlaşılan bununla beraber yaşamak zorunda kaldım ve bir sigara daha yaktım, kendimi kaybetmişim gibi içime çekiyordum sigaramı. Ne zamandır beklenen kar hâlâ yok, kışın sadece kuru soğukla bitmesini istemiyorum. Gözlerim taslak olarak çizdiğim resimde, ellerim ne yapacağını biliyormuş gibi hareket ediyor. Aklım bomboştu taslakta ki resme odaklanamadım, sadece ellerim hareket ediyordu. Hayallerim yoktu, geleceğim yoktu, hayata tutunmak gibi bir umudum yoktu, yavaş yavaş ölüyordum ve bunu biliyordum. Elimdeki kalemi masaya koydum, duş alsam iyi olacaktı. Yazardan Ayas; Ayas elindeki bezle ıslak bardakları kuruluyordu, kafası karışıktı maddiyat durumundan dolayı stresliydi. Gece gündüz çalışmaktan bedeni yorgundu, annesine iyiyim yalanları atmaktan kendini suçlu hissediyordu. Aklı hâlâ iki gün önce kafeye gelen garip kıza takılmıştı, sunduğu teklif onun için gayet uygundu, yeterince borcun içine girmiş olması, kira bile ödeyemez hâle getirmişti. İçinde bir yerlerde reddettiğine pişmanlık duyuyordu.Kuruttuğu bardakları dizdi, önlüğünü çıkarıp askıya astı. "Ayas, çıkıyor musun?" Taha'nın arkasından seslenmesiyle başını salladı. "Bekle beni, birlikte çıkalım," Ayas ve Taha kafeden çıkmış yola koyulmuştu. Taha sıkıntılı bir nefes verdi, etrafına baktı ve Ayas'a döndü, dayanamayıp içini kemiren düşünceleri söyledi. "Ayas neden o kızın teklifini reddettin? Tamam belki güvenilmez bir tipe benziyor ama Ayas, bu fırsatı nasıl kaçırdın aklım almıyor." Ayas sırıtarak başını olumsuz anlamda salladı. Taha'yı biliyordu, tanıyordu, iki gün dayanıp hiç birşey konuşmamasına bile şaşırmıştı. "Taha, aslında bir açıklaması yok. İçimde bunu kabul etmem için çığlıklar atılırken, ağzımdan çıkan kelimeler farklıydı. Galiba ne söylediğimi ben bile algılamakta güçlük çekiyorum." Taha kaşlarını çattı, adımları kesildi ve Ayas'a döndü. "Bulut sana bunu yapmaman için ısrar etti değil mi?" Ayas da durdu ve arkadaşına döndü. "Hayır Taha, ben istemedim sanırım." Taha arkadaşının omzuna elini attı. Daha fazla Ayas'ın stres yapmasını istemiyordu, uykusuzluktan yorgun düşen bedenini ve titreyen ellerini bir tek Taha biliyordu. Artık psikoloklara bile götürmekte arkadaşını ikna edemiyordu. Çünkü Ayas bunu ona açıklamıştı, eğer tekrar ısrar ederse bunun sonu sadece haplar olacaktı, onlarla yaşamakta istemiyordu. "Sen benim kardeşimsin Ayas, sadece senin iyiliğini düşünüyorum, ailen yanında olmasa bile ben seninleyim, seni asla yanlız başına bırakmam," Taha, abi edasıyla genç çocuğa sarıldı. Ayas bir süre önce annesinin yanından ayrılmış kendi ayakları üzerinde durmayı öğrenmeye çalışıyordu, çoğu kez düşmüş, çoğu kez de yanında Taha ve Bulut vardı, onlara olan güveni, dostluğu ve sevgisi için asla şüphe duymadı. Taha varlıklı bir ailenin oğlu olması sıra, asla onu yanlız başına bırakmıyordu, Ayas'la lise arkadaşı olması bir yana kardeş gibiydiler. Bulut ile üniversite de aynı bölümü okuyorlardı. Bulut annesine bakmak için üniversiteyi bırakmıştı, Ayas ise zaten çalışıyordu, ama derslerine kafa yoramıyor oluşu üniversiteyi bırakmasına neden oldu. Ailesinin yeterince parası da yoktu zaten. Taha onlardan büyüktü, ailesinin durumu iyi olsa da babasıyla hiç anlaşamıyordu, bu yüzden evini, sıcacık yuvasını terk edip başka bir şehre taşındı. Annesinin gizli gizli göndermek istediği paraları kabul etmiyor, kendi geleceğini düşe kalka, babasının emirleri olmadan kurmak istiyordu. Taşındığı şehre Ayas'ın da yerleştiğini duyduğunda hiç vakit kaybetmeden yanına aldı. Artık yanlız değildi kardeşim dediği çocuk yanındaydı. Taha, Ayas'ın bu karamsarlığa düşmesini engellemek istiyordu. O kızı tekrar bulmak istiyordu bir nevi arkadaşına farklı bir hava katmak istiyordu, ama Ayas bu konuda kararsızdı, ayrıca düştüğü pis yolda çok fazla borca girmişti. Taha eve dönmüştü, Ayas ise biraz daha dolaşıp hava almak istediğini söyledi. Taha arkadaşını yanlız bırakıp düşünmesini istedi, Ayas kafasındaki düşünceleriyle sahile doğru ilerledi, boş bulduğu bir banka yerleşti sırtını geriye yaslayıp rüzgarın esintisini dinledi. Burnu soğuktan kızarmaya başlamıştı, ellerini şişme siyah montunun cebine attı, aklında tek bir düşünce vardı; ya annesinin yanına dönecekti, ya da aklından hiç çıkaramadığı kızı bulacaktı. Ayas'ın şaşırdığı o kızın kendisine sunduğu para değil, gözünün önünden hiç gitmeyen kahve hareler. Yardım çığlıkları atıyordu yorgun gözlerde, tükenmişlik, bembeyaz tenin solmuşluğu. Ayas kesinlikle o gözleri tekrar görmek istiyordu. Sonucu ne olursa, elinden gelen herşeyi yapmaya hazır hissetti bu yabancıya.
• Kendimi attığım yataktan çıkmak istemiyordum, ıslak saçlarımı kurutmadan yatağa girdiğim için yüzüme yapışmasını da umursamıyordum, hatta saçlarımdan nefret etmemi sağlıyordu, yarım bıraktığım taslağıda umursamıyordum. Çünkü ne çizdiğimi biliyordum. O kadını tekrar çizdim, kâbusum olan kadın, hiç peşimi bırakmıyordu.Bazen gitmesi için yalvarıyor bazen ise sinir krizleri geçiriyordum. Ahh haplarımı almayı unuttum... Kafam çok karışıktı kendi kendime gülüyor, ya da ağlıyordum yanlızlık hiç yakamdan ayrılmıyordu, -yalan söylemek gibi olmasın bundan da memnundum aslında- parmak eklemlerim ısırıklarım yüzünden yara kaplamıştı, bedenim çok yorulmuştu... Stresten zarar verdiğim bedenim canımı sıkıyor, kendimden daha çok nefret etmemi sağlıyordu. Yorgun bedenimi yataktan zorlada olsa kaldırdım, bir sigara yakıp tuvalimin başına döndüm, sinirle beyaz tuvalin üstüne çizdiğim taslağı boyamaya başladım.
Uçurumlar var diyorum, insanla insan arasında, kendiyle başkası arasında...
Nilgül Marmara
|
0% |