Yeni Üyelik
13.
Bölüm

13. Bölüm

@skzfan

 

 

ESKİ HATIRALAR

Bu sabah uyanmak cidden zor olmuştu. Ne bekliyordum ki dört buçuğa kadar kendimi yorum çok geç yatmıştım. Yedide uyanabilmem bile bir mucizeydi.

Hızlıca üzerime siyah alta doğru genişleyen bir mini etek ve üzerine neredeyse eteğin dört parmak üzerinde biten bir kazak giydim. Yatağın yanındaki komodine uzandım ama elim havada kaldı çünkü dosya orda yoktu. Dün kendimi galiba düşündüğümden daha fazla yormuştum yoksa en ufak şeyde uyanıcak kadar hafif uyurdum.

Önce etrafa baktım sonra gözüm nedensizce yastığa takıldı.

Tamam dosyayı gelip altı peki ama yapmamıştır değilmi. O odada beni öptükten sonra ondan beklenirdi. Hemem yastığı elime alıp kokladım.

"Kahretsin cidden yanımamı yattın sapık herif! "

Kendimi tutamayıp hafifte olsa bağırmıştım.

Hemen odadan çıktım ama hala sinirliydim yalnız yanımda olması hoşuma da gitmedi değil yani. Ahh ne saçmalıyorum ben.

Yemekhaneye inince onları gördüm ilk olarak yanlarına gittim ve oturdum. Bu hareketimi hiçkimse beklemiyordu bu yüzden tüm yemekhane buraya bakıyordu.

"Tebrikler artık ekibimizde benim gibi yetenekli biri var." Alay edercesine bir ses kullanmıştım çoğu zaman böyle konuşurdum zaten.

"Nasıl yani imzaladın mı" ceren bunu gayet sevecen karşılamıştı.

Ardından Can konuştu "tüh, bari önce elimi kurşunlamanın hesabını verseydin ama yinede hoşgeldin aramıza umarüm beni bir daha kurşunlamazsın"

"Söz veremem" omuz silkip gülmekle yetindim.

Diğerlerinin bir şey söylemesine fırsat bırakmadan masadan kalktım ve Alevin karşısına geçip yine yüzüne bir yumruk attım.

"Bunun ne için olduğunu anlamışsındır herhalde!"

Tüm yemekhanede fısıltılar oluşurken o sadece güldü ve sonrasında konuştu "kesinlikle nedenini biliyorum. Yalnız bana hergün yumruk atmaktan vazgecmelisin artık ekibimdesin ve benim bazı kurallarım var"

"Başlatma kurallarına sinir etme o zaman beni!"

Bağırarak konuşuyordum bu yüzden tüm yemekhane sesimi duyuyordu ama umrumda değildi.

"Ee nasıl kabul ettin" cidden bunu sormuşmuydu hatta benimle konuşmaya nasıl cürret ediyordu yanındaki erkeğine güvenmese iyi ederdi çünkü bir kere bırakmam bunu her zaman yapıcağım anlamına gelmiyordu.

Yüzümü buruşturup cevapladım "bunu sormadığı ve benimle hiç konusmadığını varsayıcam begüm yoksa sen zararlı çıkarsın"

"Yeter artık yeşim!" Akın ayağa kalkıp devam etti. "Begüme böyle davranıp durma senin iyiliğin için yaptı tüm bunları" cidden bunları söyledimi beni orda bırakıp gittikten sonra bunları söyledimi affımı geri alıyorum onun ihanetinide asla affetmiycem

 

"Akın sakın kendinde konuşma hakkını bulma." İstemsizce gözlerim dolmuştu

"ben daha yedi yaşındaydım ya! Sen beni orada bırakıp gittiğinde, ben bir mafyanın eline düştüğümde daha yedi yaşındaydım. O soğuk duvar kenarında uykuya dalmadan önce seni vuranı bulup intikamını alıcağıma dair yemin ederken daha yedi yaşındaydım. O eğitim adı altındaki işkenceleri çekerken acı çekmiyordum çünkü tek amacım katilini bulmaktı, ben bu hale geldiysem, bir seri katil olduysam suçlusu ben değilim sensin!"

Son cümlemi adeta haykırarak söylemiştim. Kimseden tek bir ses dahi çıkmıyordu.

"Daha bitmedi, sen gittiğin gün doğum günümdü akın. O güne kadar sana sen üzülme diye doğum günlerini sevmediğimi söylemiştim ama o günden sonra bu gerçek oldu ben gerçekten doğum günlerinden nefret ettim akın ve hala ediyorum. Ben ondokuz yıl boyunca sadece iki kişiye güvendim akın"

"Yeşim ben-"

"Sen ne akın, sen ne!"

Alev ortaya girmeye çalışsada izin vermedim gözlerimden akan yaşlar durmazkem devam ettim.

"Ben on dokuz yıl boyunca sadece sana ve fülya'ya güvendim akın. Sadece ikinize " bunu söyledikten sonra begüme baktım bilerek fülya demiştim bunu söylemedim sebebini herkes biliyordu ben begüme değil gülyaya güvenmiştim.

"Çok teşekkür ederim ikinizede. Sayenizde artık kimseye güvenemiycem!" Ardından bir fısıltıyla devam ettim.

"Şunu asla unutmayın lütfen, ben kötü olarak doğmadım beni buna siz mecbur bıraktınız ben kötü olduğum için kötü değilim sadece bu dünya için fazla iyiyim" son söylediğimle birlikte akının ve fülyanın gözlerinden birer damla yaş aktı ve ben arkamı dönüp koşarak yemekhaneden çıktım.

"Yeşim beni bekle."

"Git peşimden Alev!"

Çoktan binadan çıkmıştım asansörden değil merdivenlerden inmiştim aksi taktirde ben asansörü beklerken bana yetişirdi. Daha yeni bahçeye çıkmıştımki bana yetişip kolumdan çekti. Bu hareketiyle dönüp Alevin göğsüne çarptım.beni sıkıca tutup sarıldı geri çekilemiyeceğim kadar sıkı tutuyordu.

"Bıraksana be adam!"

"Bırakıyım da tekrar kaç dimi, yok öyle. sen sakinleşene kadar dikiriz bak burda o yüzden çırpınmayı bırak"

Bunu üzerine durdum ve kafamı Alevin göğsüne yasladım. Bu hareketimle bedeni kasılmıştı bunu hissedebiliyordum ve hoşuma gitmişti onu zorluyordum. Aynı zamanda kalp atışlarını da duyabiliyordum cidden çok hızlıydı kafamı kaldırdım ve Alevin yüzüne baktım. Bu hareketim aramızdaki mesafeyi azaltmıştı.

"Kalp atışların çok hızlı"

"Koşturdu ya beni kadın"

"Yok gereğinden fazla hızlı" aslında benimkide hızlıydı nedenini bilmiyorum ama hızlıydı işte.

"Ne duymak istiyorsun "

"Hiçbir şey " Alevden ayrıldım ve bahçenin ortalarına doğru yürümeye başladım. Alev'se ellerini pantolonunun cebine katmış sessizce yanımda yürüyordu. Biraz sonra konuşmaya başladı.

"Az ilerde kameraların görmediği bir yer var yalnız kalmak istediğin belli seni oraya götürebilirim istersen"

Aslında iyi olurdu ama aklımda başka bir şey vardı. Durdum ve Aleve döndüm.

"Alev bir şey isteyebilirmiyim?"

"Tabi" meraklı gözlerle bana bakmaya başladı.

"Beni herşeyin başladığı yere götürür müsün?"

"Bunu neden istiyorsun?"

"Sadece bir şeyi düzeltmem gerekiyor ve bişey alıcam"

Bana yaklaştı ve omuzlarımı tuttu "üzgünüm yeşim ama o bina tamamen yandı işine yarar bir şey bulamazsın"

"İşim bahçede zaten"

Pes eder bir ifadeyle başını salladı. "Pekâlâ gidelim."

Kendimden beklemediğim bir hareketle "teşekkür ederim" diyip Aleve sarıldım.

Bu hareketimle afallasada oda bana sarılıp cevap verdi.

"İlla işine yaramam gerekiyor değilmi bana karşılık vermem için"

"Sana karşılık vermiyorum bir kere. Ahh neyse gidelim hadi."

Bİr buçuk saat sonra

Araba sonunda o sokağa girdiğinde benim içimi bir hüzün kaplamıştı o günden sonra bir daha bu sokağın yanına bile yaklaşmamıştım.

Arabadan inip tamamen harap olmuş binanın önünde durdum. Bir damla yaş gölzerimden süzülürken Alev gelip elimi tuttu.

"Bunu yapmak istediğine eminmisin"

"Evet, hemde çok eminim"

Alevin elini bırakmak yerine daha sıkı tutup ondan güç aldım.

Alevle birlikte yetimhanenin bahçesinin ortalarına gelip bir ağacın önünde durdum. Bu ağaç Akınla birlikte isimlerimizi kazıdığımız ağaçtı ağaç büyümüştü ama isimlerimizi hala taşıyordu. Aelvin elini bıraktın ve ağacın yere yakın bir yerinde olan kovuğa elimi soktum içinden küçük bir kutu çıkardım ve üzerindeki tozları üfledim ama cidden tozluydu burnuma kaçan tozlar yüzünden bir kez hapşırdım.bunu üzerine Alev gülmeye başladı.

"Kim olduğunu bilmesem sırf harşırışın yüzünden suçun ne demek olduğunu bile bilmeyen masum bir kız olduğunu düşünücem."

Nerdee, ben suçun kendisiyim zaten."

"O kutuda ne var" elimdeki eski ahşaptan yapılmış yılların etkisiyle hafiften çürümüş kutuyu kastediyordu.

"Akınla birlikte çekildiğimiz fotoğraflar. Bu yethaneden birlikte ayrılacağımıza dair birbirimize söz vermiştik ve o gün bu kutuyu açıp fotoğraflarımızı alıcaktık."

Gözümden bir damla yaş süzülüp kucağıma düşerken Alev yanıma geldi. Ve ben devam ettim.

"Burdan birlikte ayrıldık birbirimize verdiğimiz sözü tuttuk ama bu kutu hiçbir zaman açılmadı."

Alev kolumu tuttu ve konuşmaya başladı. " Şimdi açsana"

Olmaz, bunu açmiyacağım."

Küçük ahşap kutuyu kazağımım cebine yerleştirdim ve yere oturduğum yerden kalkıp üzerımde ki tozları silkeledim ve aynı ağacın arkasına geçtim. Cebimdeki çakıyı çıkardım ve ağaca kazılı olan yazının altına başka bir cümle kazıdım.

Daima mutlu olun= akın ve yeşim

Bazen bazı şeyler dilek olarak kalır=sadece Yeşim...

 

​​​​

Loading...
0%